Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

OSMAN ÖCALAN’DAN ŞOK AÇIKLAMALAR


nail_amudi

Önerilen İletiler

hnahw4.jpghitler340.jpg

connelly3.jpg

 

Üstünde SA üniformasıyla aynı renkte ve kesimde gömlek, kravat. Saç stili Hitler'inkiyle aynı. Hitler'in ünlü pozunun kopyası. Türkiye'nin Hitler'i olmaya özenen bir adam.

 

Hepsini geçtimde. Andoluya giren orta boylu, çekik gözlü, kızıl tenli, çıkık elmacık kemikli ve dahi, bugünün moğolları, kırgızları, özbekleri, uygurlarıyla aynı fiziksel görünüşe sahip atalarına. Kendisi ne kadar benziyorda saf ırk hikayeleri anlatıyor bu adam ?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • Cevaplar 186
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bize gerçek bir ırkçı ve faşist olan adamları Milli Kahraman olarak sunmayın boşuna. Yazdıkları ve söyledikleriyle milliyetçilikten ve vatanseverlikten ne anladığını ortaya koyan bir adamı. Milliyetçi diyede sunmayın.

 

"Bulgarlar, Almanlar, İtalyanlar, İngilizler, Fransızlar, Araplar, Sırplar, Hırvatlar, İspanyollar, Portekizliler, Romenler yeni düşmanlarımızdır.

 

Japonlar, Afganlılar ve Amerikalılar yarınki düşmanlarımızdır.

 

Ermeniler, Kürtler, Çerkezler, Abazalar, Boşnaklar, Arnavutlar, Pomaklar, Lazlar, Lezgiler, Gürcüler, Çeçenler içerideki düşmanlarımızdır.

 

Bu kadar çok düşmanla çarpışmak için iyi hazırlanmalı.

 

Tanrı yardımcın olsun"

 

Hüseyin Nihal Atsız...

 

Evet yukarıdaki alıntı. Nihal Atsız'ın Türklükten ve milliyetçilikten ne anladığını ortaya koyuyor. Bu alıntı Hitler'in kavgam kitabından millet adları değiştirilerek alınmamıştır. Atsız'dan alınmıştır.

 

Faşizmi ve Irkçılığı , "milliyetçilik" diye yutturmaya kalkmayın. Zira ikisi aynı şey değil. Ben şahsen Çeçen asıllı olarak kendimi türk milletinin "iç düşmanı" olarak hissetmiyorum. Türk Milletininde, ne çeçenleri, ne lazları, ne arnavutlar, ne pomakları, ne kürtleri, ne çerkesleri nede diğer adı sayılanlaı "iç düşman" olarak gördüklerinide düşünmüyorum.

 

Türk milletinin böyle Naziler Türkiye'yi işgal edince kimlerin idam edileceğinin listesini hazırlayan. Elinde Hitler'in kendisine Almanya'dan özel olarak gönderdiğini söylediği, aslında doktorların hamile kadınların doğum öncesi kemiklerini ölçtükleri pergelle milletin kafatasını ölçüp "siz yüzde şu kadar Türksünüz. Siz yüzde şu kadar dönmesiniz" diye notlar veren. Memleketin pırıl pırıl bugün büyük mirası olan aydınlarına vatan haini diyen linç ettirmeye çalışan, gazete binalarını yakan, kendisi ve fikirleri yüzlerce yıl öteden dünyayı takip eden eski nazi bozuntusu sözüm ona milliyetçilerin zırvalarına hiç itibar etmediğini ve etmiyeceğindende eminim.

 

Yüreğine sağlık, hepsine imzamı çaktım,en güselinden

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hepsini geçtimde. Andoluya giren orta boylu, çekik gözlü, kızıl tenli, çıkık elmacık kemikli ve dahi, bugünün moğolları, kırgızları, özbekleri, uygurlarıyla aynı fiziksel görünüşe sahip atalarına. Kendisi ne kadar benziyorda saf ırk hikayeleri anlatıyor bu adam ?

 

 

Atsız ın ne olduğunu biliyorum... Ama bu yazısında hata aramak gerek! Kaldı ki "ırk"çılık kadar adi bir şey olamaz... Şu ana kadar beni tanımış olmanız gerekti! Buradaki yazı gelecek dünya siyaseti hakkında bir ipucu niteliğindedir. Peki bu yazıdakiler tek tek sahneye konmuyormu?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın Gökyüzü;

 

Alıntılamış olduğunuz bu yazı, bilimsel ispatlar, global dünyanın gerçeği ve ulus-devlet modellemesindeki hataları kapsasa da eksiktir. Yön ve bilinç aktarmaktan çok, belli bir noktada kilitlenmiş bir yaşam sağlayıp, tek yolun ayrılıkçılıktan geçtiğine işaret etmektedir... Ki objektir bir anlatım değildir!

 

Hangi ülke yada ırk içinde olursa olsun, "milli burjuvazi" oluşmadığı sürece, o ülke mutlaka içinde bulunan ve dış destekli "satılmış burjuvazi" nin yönetiminde olacaktır. Bizler, bugün, Sabancıları, Koçları, Uzanları "dıi güdümlü burjuvazi" görmekteyken; aynı şekilde feodal sistem argümanları da aslında satılmış burjuvazinin bilimsel tanımı yapılmamış şeklidir.... Örnek, kürt burjuvazisinin yaşadğı yer batıdır, yatırımları da batıdadır!

 

Bilinen asıl Türkiye gerçeği (Rahmetli Kemal Sunal filmleri net örnektir); toprak reformunun geciktirilmesi ve bunun sonucunda da "para"nın birikimi yada hükmedilmesi azınlıkta kalan kapitalist burjuvazisinin eline geçmesidir... Ne 1950 lerde İsmet İnönü, ne de 1960 larda Menderes hükümeti; bu sorunu çok iyi bildiği halde asla dile getirmemişlerdir.

 

Bugün, 1980 başröl oyuncularının hala federasyondan bahsetmesi ama ısrarla "toprak reformu" yapmamasındaki asıl neden, ne kürt halkını düşünmektir, ne de başka birşey; sadece ve sadece ağababalarının top yekün sömüreceği geniş arazi taleğlerini dile getirmeleridir..

 

Bahsedilen "çözüm" argümanlarında, demokratik denilen ama asla demokratik olmayan talepler, yine çözümsüzlük getirecektir. Ki çözüm isteyen kürtlerin aslında çözümsülük talep ettiklerinin en açık örneğide budur.

 

Toprak reformu neler sağlayacaktır? En başta, birey olarak, taşra insanlarının ana mesleği olan tarım işini birilerine kul-köle olmadan yapmasını sağlayacaktır. Bu, aynı zamanda insanlarının toprak köklerine daha çok sarılmalarını, dolayısıylede çalışan-kazanan bir gurubun daha çok kazanmak adına kendini geliştirmesine ön ayak olacaktır. Hatta "sorun" denilen şeyle uğraşan bile olmayacaktır.

 

Türkiye nin sorunlarından bir tanesi "toprak reformu"dur!

 

Ancak, açıkça itiraf etmek gerekirse, ne üreten ne de tüketen değildir kazanan... Tamamen her türlü rantın, sömürünün, kazancın biriktiği asıl argüman "komüsyoncular"dır.

 

Halk devrimini bu ülke zaten yaptı! Ancak, bir devrimi yapmak ile bu devrimi yaşatmak çok farklı şeylerdir. Bizler hala şekilcilikle yoğrulmaya devam ettiğimiz sürece, isimler altında ezildiğimiz sürece, aslında elimize bu "çelik çomak oyunu"nu verenler hala en üst düzeyde rantlarını kalkındırmaktayız...

 

Ben açıkça kürtlerin istikbal için gerçek manada çözüm üretme derdinde olduklarını sanmıyorum...

 

Eğer amaç bölge kalkınması ve bölge gelirinin artması olsaydı; Diyabakır/Bismil7Cumhuriyet Köyü zaferinin peşine düşer, bu zaferin diğer köylerde de kazanılmasını sağlarlardı! Kaldıki "zafer" diye tanımladığım bu "halk özgürlüğü", "kendi kazancına sahip olma" gibi baş kaldırıları, Cumhuriyet Tarihininde örnek olacak bir çabasıdır... Kim bu zaferin peşine düştü? Neden bu zafer dalga dalga büyümedi?

 

Ne tür bilimsel açılımlar yaparsanız yapın, doğanın kanunu, tür kendi varlığını sürdürmek için illede en güçlü olma noktasında savaş verecektir. Zaten kapitalizmin ana çıkış noktasıda budur. Güçlünün kazandığı ama türün devamının sağlandığı bir sistem...

 

Bugün çoğu devrimci geçinenin hayranlıkla izlediği Çin yükselişinde de, aslında kendi insanının kanının ve emeğinin son derece katı yöntemlerle sömürülmesiyle ortaya çıktığı hiç gündeme getirilmez. Sonuçta tüm "izm"le biten oluşumlar, fikirler, sistemler; tamamen dünya isanının sömürülmesi üzerinedir. Bence tümüde özetle "emperyalizm"dir.

 

Sorunların ötelenmesi, görmezden gelinmesi yada bastırılması, sadece belli bir zümreye yapılan yaptırımlar değildir. Bu tespit tamamen yanlı bir anlatım olduğunun zaten açık göstergesidir. Anlatılan tüm uygulamalar tüm Türkiye için geçerlidir. Tüm halkın sorunları ötelenmektedir. Bugün demokrasi türküsü çalanların, gerçek anlamda bireyin hak, hukuk ve özgürlüğünü mü hayal etmektedir? Aynı şekilde kürtlerin önder seçtiği ve çözüm haritası çizenlerde tamamen kürtleri sömürme üzerine bir oyun sahneye koymuyorlarmı?

 

O halde problem nasıl aşılır!

 

Bu mantıkla, ortada zaten aşılmaması şeklinde üretilmiş bir problem vardır. Bu taleplerle herhangi bir problemin çözülmesi de mümkün değildir. Dünya gerçeği böyledir. Federe devlet sistemlerinde dil, hukuk, devlet hizmeti "denk"tir. Özerklik sadece belli bir bölgenin yerel yada kamu yönetimlerinde yine o bölge insanının söz sahibi olmasından geçer. Başka her hangi bir özerk tanımlamada yoktur. olması da mümkün olmaz. Bkz:Alman Federe Devleti...

 

Hem geç kalmışlıktan bahsedip, hemde eldeki mevcut örnekleri görmezden gelerek olmayacak taleplerde bulunmak; zaten emperyalist ve sömürücü zihniyetlere hizmet etmek demektir...

 

Saygılarımla

 

Değerli arkadaşım,

 

o zaman öncelikle sorunu ne onu anlamaya çalışalım.Nitekim sorunun kaynağına inmeden,onu anlamadan,onu taşıyan direktifleri algılamadıkça yani o sorunu tanımlayamadıkça;sunulan tüm çözümler çözümsüzlüktür.

 

bzi burada Kürt sorunundan bahsediyorsak;öncelikle şu soruya cevap vermeliyiz;Kürt sorunu nedir?Kürt sorunu sonuçlarıyla,siyasi partilerle,bireylerle değil;siyasi,sosyal ve kültürel olan tarihle;bunun yanında da ekonomik olan tarihle anlamaya,tanımlamaya çalışalım.

 

Kürt sorunu nedir sorusuna verilecek tüm cevaplar emin olun ki tarafsız olduğu sürece;bu sorunu oluşturanlardan,aktörlerden,taşıyanlardan oluşacak cevapla;onları da içine alan ama onlardan bağımsız olan çözüm önerileri ile çözüm daha da kolaylaşacaktır.

 

PKK veya DTP bu sorunun birer parçalarıdır;sonuçtur...neden değil!

 

Bakın bugün Kürt sorununda özellikle bir temsiliyet sorunu vardır;tartışılan ama anlaşılmayan.Siz de takdir edersiniz ki DTP,ETNİK KİMLİK ÜZERİNE siyaset yapan parlemantoda ki İKİNCİ PARTİDİR.Bu rahatsızlık verse de bazı kesimlere;şunu net ifade etmek gerek ki;bu parti(ler)in kapatılması kesinlikle çözüm değil,radikalleştirmeyi getirecektir.Bu da PKKnın işine yarayacaktır,savaşı isteyenlerin işine yarayacaktır;KÜRT VE TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİNİN elinde birer koz olacaktır.Rahatsız mısınız DTPden?o zaman öyle bir irade koyun li ortaya DTP halkın iradesi ile oraya gelen bir parti olmasın.

 

Demokratik çabalar,ötelenme,ötekeleştirme ve hali hazırda eksik kalan bir irade anlayışı...evet sorunlar ötelendikçe,yok sayıldıkça büyüyecek,geçmişle hesaplaşmdan yarına çelme takacaktır.

 

Toprak reformu;ayrıca yazılması gerekendir...amacı vatandaşı devlet otoritesine kılmak olan,eksik olan,eksik kalan...Şu an zamanım yok kısa kestim...ama şunu belirtmeden geçemeyecğim;toprak reformu halka ulaşmayan,sistem tarafından halkı hiçe sayan bir düşünce tarzıdır.

 

Düşünce tarzıdır dedim;çünkü samimi olan bir reform değildi.

 

Ayrıca Kürt burjuvası ve yaptığı yatırımlarada değinmişsiniz;Kürt burjuvası kendisi ve yatırımları ile batıya aittir;bölgesinden uzaktır...yakılan fabrikaları,sürülen ve tehdit edenleri de bu sınıflandırma içerisinde yer alanlara eklemek gerek;yani tüm yönleri ile...

 

Halk ve halk mücadalesi demişken;siz de Kemal Sunal filmlerine dönmüşsüznüz(Dünde Kibar Feyzo'yu izlemiştim...gerçekten çok içten olan bir mücadale)Bakın Kibar Feyzo demişken;son sahne neyi söyler?

 

...Feyzo Maho ağayı öldürmüştür;Feyzo adaletin karşısındadır...o ağa gitmiştir ama yerine daha kötü bir ağa gelmiştir...düzen aynen devam etmiştir...ve sorar Feyzo...''o zaman sormak lazım;suç kimde?...''

 

bu konuda daha önce çeşitli başlıklarda yazdığım bazı iletilerden alıntılar yapacağım;izninizle...

 

''''Özellikle merkezi yönetimin kendisini hissettirdiği dönemlerde ağalar daha zalim oluyorlardı.Dağlık kesimlede zaten çok yoksul olan aşiretliler yönetimden korkmadıkları için ağalar onlar üzerinde fazla basklı kuramıyorlardı.Şayet baskıcı olursa rakip bir ağanın kontrölüne girebilirlerdi.Ortalama bir aşiret Kürt,merkezi yönetimi,anlamadığı bir dilde konuşan,bilinmeyen bir yabancı tanrı olarak görüyordu.Bu yüzden her an soluğunu enselerinde hissettikleri yönetime karşı güvenebilecekleri ağaları kendilerini insafsızca soysa da,üzerlerinde baskı kursada onu memnun etmek zorunda olduklarını hissediyorlardı...''

 

W.R.Hay'ın kitabında ki tespitleriydi yukarda aktardıklarım.bakın Seyit Rıza yada Dersim isyanı ile ilgili birkaç ilginç tespit...

 

''Kürt milliyetçiliğinin başa çıkılmayan unsurlarından biri olan-farklı bir dilin varlığı-illgili olarak da sivil müfettiş''Kürt köylü çocuklarının Kürtçe konuşmayı yasakladığı...''

 

ve Abidin Özmen'in ''kürtsüzleştirme planı''ile ilgili ilginç tespitlere devam edelim;

 

''Bir bakıma Kürtlere batıda mecburi iskan ettirme siyaseti ile 1932 tarihli yasayı tamamlayıcı mahiyetteki bu plan,ülkenin batısındaki Türklerin doğuya.Van Gölü bölgesine ve Muş ovasına.....yerleştirilmesini öngörüyordu''

 

1937 kanunu ve hemen sonrasında Seyit Rıza isyanı;ve sonrasında kanlı bastırılmış bir sorun yumağı.

 

Chris Kutschera Kürt Ulusal Hareketi içerisinde Dersim İsyanını böyle anlatıyor.

 

Dersim isyanı;ağayı savunan halkın isyanı mıdır yoksa...?''

 

saygılar!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın Gökyüzü;

 

Biz bu şekilde ortak bir noktada birleşemeyiz! Neden?,,.

 

1.si kürtlerin batıya göç ETTİRİLMESİ konusunda açık olmamız gerekli! 1924 olayları, tamamen bölge ileri gelenlerinin ve şeyhlerin, İngiliz etkisiyle, halkı bir devlet kurma adına provake etmeleridir (sait nursi denen zat bu konuda çok naralar atmış, fetvalar vermiştir; bugün nur tarikatı diye anılan gurubun Cumhuriyet düşmanlığında da bu yatmaktadır). Oysa esas olay, Türkiye nin Musul-Kerkük görüşmelerini baltalamaktır… Ki 1915 olaylarında, aynı mantıkla ayaklanan ermeniler de Osmanlı Hükümeti tarafında sürülmüştür. Aynı durum, yani devlete karşı ayaklanmalar, ne şekilde olursa olsun dünyanın her yerinden katıksız katlim sonucu çıkarmıştır. Örnekleri çok fazladır. Ama Türkiye nin bildiği net olan şeyler var. En başta da kürtlerin bu ülke içinde azınlık olmadığı bizatihi bu ülkenin vatandaşı olduğu gerçeğidir…

 

1924 olaylarından sonra failler ve aşiretleri postansiyel tehdit olmuştur. Bu tehdidin ortadan kaldırılması içinde bir dizi tedbir alınmıştır. Çoğu insan buna asimilasyon desede; aslında, bölge halkının gerçek manada Türkiye ile kucaklaşmasını, halkı ayaklandırmak isteyenlerin etkilerinden uzak tutulmasını sağlamak içindir… Başarılı olmuşmudur? Evet. Kesinlikle. Sürekli verdiğim örnek; Konya nın kürt ilçeleri….

 

Başarısız olan şey ise, henüz taze olan Cumhuriyetin, o günün şartlarında, hızla toparlanabilmesi ve iç savaşların seri halde patlak vermemesi için uzlaşmaya oturulan aşiretlerdir. O günün şartlarında da en kısa ve kansız çözüm buydu. Uygulandı!

 

Artık bu genç Cumhuriyetin çatışmalardan uzak kalması ve kendini hızlı bir şekilde toparlaması gerekliydi…

 

2.si dayatılan taleplerin kasıtlı olarak ÇIKMAZ sokak olmasıdır! Devletin TEK BİR RESMİ DİLİ olur. Bundan sonraki talep edilecek diller, tamamen faşist ayrılıkçı taleplerdir. Bu sözüme “hayır” derseniz, size 80 küsür yıllık Cumhuriyet tarihinde hala yerel kürtçelerin aynen muhafaza edilmiş halde kullanıldığını söylerim…

 

Çözüme ulaşmak için sorunun ne olduğunu anlamamız gerekir!

 

Sorun ana dilde eğitim midir? Hayır! Bu sayede bir dizi uygulanacak reçetenin ilk maddesidir. Amaç ayan beyan Türkiyeden koparak daha farklı bir devlet kurmaktır.

 

Bu nedenle, reçetenin hiçbir maddesinin uygulanabilirliği yoktur!

 

Bakınız, altını ısrarla çiziyorum; neden daha çok yatırım, toprak reformu, fabrika, iş sahası talepleriyle meydanlara çıkılmıyor? Eğer amaç huzur içinde EŞİT ve ADİL bir yaşam talebiyse, önce bu taleplerin ortaya çıkması gerekmez mi? Kaldı ki çocukların devlet okullarında okutulmasına bile karşı çıkan bir zihniyetle baş başayız…

 

Siz bana yakılan fabrikalardan bahsediyorsunuz, oysa, tüm şantiyeler, tüm fabrikalar he pekaka tarafından yapılmadımı? Yani buna hayır derseniz, açıkça ya yanlısınız yada habersizsiniz derim…

 

Toprak reformunun hiçbir işe yaramayacağını düşünmek; kurulması hayal edilen ayrılıkçı bir devletin içinde de toprak ağalarının varlığının olacağının peşinen kabulü değil midir. Oysa bir milletin emek-kazanç noktasında en alt gelir seviyesi toprak değilmidir? Toprağı yani yeri yurdu olmayan insanlar göçmek zorundadır! Amaç zaten toprak ağalarının varlığını korumak, bu sayede göç yollarını açmak ve kurulması hayal edilen devletinde kürtsüz olmasını sağlamak değilmidir? Yoksa halkı katleden pekakaya gerek kalırmıydı?

 

Eğer, kendi vatandaşını düşünen bir reçete elimizde olsaydı, olması gereken en başta talep toprak reformu ile GÖÇER haldeki insanı yerleşik hale getirmek ve toprağa kök sağlamasına imkan vermek olurdu… Bu konuda dünya örneklerini inceleyin isterseniz. En basit mantıkla İsrail in kuruluşu bile böyledir. Sürülen Filistinlilerin göçtükleri yerde çok kolay katledilmeleri ve savunmasız kalmaları da bundadır. Kusura bakmayın ama “halk için” düşünceler içinde değilsiniz…

 

* * *

 

Ortaya çıkan sonuç, yukarıdaki ayrılıkçı mantık ve hedefte olunca, elbette DTP de olacaktır pekaka da olacaktır! Değimli?

 

Oysa pekakanın varlığı bile, kuruluşu bile, tamamen o bölge halkını disipline etmek ve göçe zorlamak değilmidir?

 

İnatla soruyorum ama cevap alamıyorum!

 

Ülke yönetimin ve memuriyetinin her kademesinde görev alan kürtler, nasıl bir mantıkla kendilerinin 2.sınıf olarak görebilmektedir. Neden talepler insan olma yolunda ekonomik şeyler değilde, olması mümkün olmayacak şeylerdir?

 

Artvin Bölgesinde neredeyse %80 Gürcüler yaşamaktadır. Aynı şekilde anadilde eğitim talepleri neden olmamıştır? Oysa hala halk içinde Gürcü dili konuşulmaktadır. Keza içanadolu bölgesinde de oldukça fazla Tatar yaşamaktadır. Tamamen Tatarlardan oluşan köyler vardır. Bu insanların hiçmi kafası çalışmıyor da kalkıp anadilde eğitim istemiyorlar?

 

Ve neden sürekli doğu insanı TALEPLER de bulunma alışkanlığındadır? Olaylar, sataşmalar, çatışmalar sürekli buradan çıkmaktadır!

 

Sürekli bir şeyler isterler… Daima talepkardırlar… Ama sorsak “ne verdiniz” diye; buraya maddeler halinde yazabilirmisiniz?

 

Bu durumda ya Tatarlar ve Gürcüler aptaldır; yada kürtler art niyetlidir! Ne dersiniz?

 

 

* * *

 

Taleplerin kasti olarak çıkmaza sürüklemek için ortaya atıldığına en büyük örnek; dünya üzerinde bu taleplerin yerine getirildiği 2.bir örneğin olmamasıdır…

 

 

Saygılarımla

 

 

 

Dip not: Türkiye de hali hazırda bulunan Gürcü sayısı 1 milyon, Tatar sayısı 3 milyon dur!!!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın Gökyüzü;

 

Biz bu şekilde ortak bir noktada birleşemeyiz! Neden?,,.

.

.

.

Dip not: Türkiye de hali hazırda bulunan Gürcü sayısı 1 milyon, Tatar sayısı 3 milyon dur!!!

 

sn Simalyildizinet

 

1917'de Bolşeviklerin beyannamesinde yer alan ' halklar kendi kaderini belirleyebilir ' ilkesinden Tatarlar 1990'da yararlanabildi. Daha önce 1920'de kendilerine lütfen verilen ' yetkisiz özerklik'ten federal cumhuriyet statüsüne yükselen Tataristan bugün Rusya'da en geniş haklara sahip tek cumhuriyet

 

Gürcülere gelirsek GÜRCİSTAN bağımsız bir devlet!!!!

 

Hikaye anlatıyorsun Kürtlerle aynı pozisyondalar mı?

 

Bak Ruslardan da örnek al bak bolşeviklerden de ders al...

 

**********

 

saygılar

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

sn Simalyildizinet

 

1917'de Bolşeviklerin beyannamesinde yer alan ' halklar kendi kaderini belirleyebilir ' ilkesinden Tatarlar 1990'da yararlanabildi. Daha önce 1920'de kendilerine lütfen verilen ' yetkisiz özerklik'ten federal cumhuriyet statüsüne yükselen Tataristan bugün Rusya'da en geniş haklara sahip tek cumhuriyet

 

Gürcülere gelirsek GÜRCİSTAN bağımsız bir devlet!!!!

 

Hikaye anlatıyorsun Kürtlerle aynı pozisyondalar mı?

 

Bak Ruslardan da örnek al bak bolşeviklerden de ders al...

İletilerinde bu ülke sadece senin babanın malıymış gibi konuşuyorsun,

Kurtuluş savaşında Kürtlerinde babaları savaştı biraz saygı duy,

onların insanca taleplerini elinin tersiyle itmeye hakkın yok.

Bir lütufmuş gibi ''Ülke yönetimin ve memuriyetinin her kademesinde görev alan kürtler'' diyorsun.

Alıyor ama ağzından kürtçe bir şey duymuyoruz,kendi kimliğini rengini yansıtan bir şey göremiyoruz

neden acaba?

 

saygılar

 

 

Peki canımın içi, Tataristan ve Gürcistan önceden de, 1900 lerden öncede devletti, hala da devlet! neden ülkemizdeki Tatarlar ve Gürcüler kalkıp o devletlere gitmiyor? Dahası medem kaçıp gelmişler? Bolşevikler böyle güzel bir hak vermişken ne işleri varmış ki burada! (iyi yalan attın haa ;) )

 

Ve çok şükür bu ülkeye İHANETi hiç düşünmedim; o nedenle "EVET BABAMIN MALI"....

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Peki canımın içi, Tataristan ve Gürcistan önceden de, 1900 lerden öncede devletti, hala da devlet! neden ülkemizdeki Tatarlar ve Gürcüler kalkıp o devletlere gitmiyor? Dahası medem kaçıp gelmişler? Bolşevikler böyle güzel bir hak vermişken ne işleri varmış ki burada! (iyi yalan attın haa ;) )

 

Ve çok şükür bu ülkeye İHANETi hiç düşünmedim; o nedenle "EVET BABAMIN MALI"....

 

Senin KÜRTLERE ÇOK GÖRDÜĞÜN

yetkisiz özerkliği 1920lerde vermişler

ama bu Tatatla ları kesmemiş olacakki

haklarını aramaya devam etmişler boyun eğmemişler

ve SSCB nin devamı Rusya da hakettikleri federal cumhuriyet sttatüsünü tanımış

***********

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Senin KÜRTLERE ÇOK GÖRDÜĞÜN

yetkisiz özerkliği 1920lerde vermişler

ama bu Tatatla ları kesmemiş olacakki

haklarını aramaya devam etmişler boyun eğmemişler

ve SSCB nin devamı Rusya da hakettikleri federal cumhuriyet sttatüsünü tanımış

bu yalan neresinde ali cengiz yapma

biliyorsun ali cengizlere,ali dibolara alışık bir milletiz biz,

artık bunlar eskidi...

bu ülke babanın malı değil, bu ülke hepimizin

 

O halde misafir gibi yaşama! Ülkeye sahip çık! Bölmeye, çürütmeye, çarpmaya emek harcama...

 

* * *

 

Tataristan ve Gürcitan, taaa Çarlık Rusyası döneminde zaten vardı ve bağımsız ülkelerdi. Taki Çarlık Rusya yönetimi işgal edene kadar... Bolşevik ayaklanması, bu tip toprağına sıkı sıkıya bağlı halkları etki altına alamacağından, yakıp yıkıp topraklarından sürmüştür... Yani bilgilerin yada bilgi kaynağın "yalan" konumunda...

 

Hatta; 1909 da Taşnak Partisi "Kafkas Seyimi" kurmaya kalktığında, Gürcitan şartlı olarak bu seyime dahil olmuştu... Neymiş?

 

SSCB dağıldığında, zaten ÜLKE olan bu ülkeler kendi bağımsızlıklarını ialn etmişlerdir...

 

Oysa kürtlerin kurduğu tek bir devlet varmıdır ki toprakları İŞGAL altında olsun????

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

Sana bunları söyleyenler, iktidar-muhalefet çarpışmasından rant sağlayanlardır.

Sağ'dan bulamadığını, sol'da arayanlardır.

Sol'da bulamadığında çemkirenlerdir.

 

Fikrinin temelinde bambaşka biryerdedir esasen, ancak gündemi de kaçırmayandır.

Kullanır, işine gelir.

O'nu sana kötüler, seni O'na karşı dürter.

Kim cevap verirse yani.

 

Ha baktın ekonomi, yapıştır sağ cenaba.

Ha baktın hak-hukuk, yapıştır sol cenaba.

Böyledir işler.

 

Ooooy bir de yön tarif ederler, şunu yap bunu yap diye.

Kişilik meselesidir. Nokta.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

sn Simalyildizinet

 

1917'de Bolşeviklerin beyannamesinde yer alan ' halklar kendi kaderini belirleyebilir ' ilkesinden Tatarlar 1990'da yararlanabildi. Daha önce 1920'de kendilerine lütfen verilen ' yetkisiz özerklik'ten federal cumhuriyet statüsüne yükselen Tataristan bugün Rusya'da en geniş haklara sahip tek cumhuriyet

 

Gürcülere gelirsek GÜRCİSTAN bağımsız bir devlet!!!!

 

Hikaye anlatıyorsun Kürtlerle aynı pozisyondalar mı?

 

Bak Ruslardan da örnek al bak bolşeviklerden de ders al...

 

İletilerinde bu ülke sadece senin babanın malıymış gibi konuşuyorsun,

Kurtuluş savaşında Kürtlerinde babaları savaştı biraz saygı duy,

onların insanca taleplerini elinin tersiyle itmeye hakkın yok.

Bir lütufmuş gibi ''Ülke yönetimin ve memuriyetinin her kademesinde görev alan kürtler'' diyorsun.

Alıyor ama ağzından kürtçe bir şey duymuyoruz,kendi kimliğini rengini yansıtan bir şey göremiyoruz

neden acaba?

 

saygılar

 

Ek bilgi1: Kurtuluş savaşında ve Çanakkale savaşında sürekli söylediğiniz şehit sayısı da gdoğu illerinden yalnızca toplam 889 kişi, diğer illerden ise 83070 kişidir, PKK yüzünden ise yaklaşık 35000 kişidir.

Ek bilgi2: Tataristan ile Kırım Tatarları farklıdır. Kırım çevresinde, Çarlık döneminde ve Sovyetlerde 2000 yıldır yaşayan Tatarların ( Kıpçak Türkleri) sistemli olarak kökü kazınmıştır. Bugün, 1990dan sonra geri dönebilen Tatarlar mülklerini kaybetmiş ve yoksulluk içerisindedr.

 

Sn.Evdeyokuz,

 

Ne istiyorsunuz Tayyip Gürcüce mi konuşsun da bir de Gürcüce tercümanlık kadrosu açıp yandaşlarına arpalık mı yapsınlar? Yorumlarınıza hayranım. :P

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

DİYORSUN Kİ; Kürtçe ( Kurmançi lehçesi ) resmi bir dil değildir

 

Peki o zaman Kurmanci Lehçesi hangi dilin lehçesi, buna bir cevap verirmisin çünkü sen lehçe demişsin Kurmanci ye

 

Şöyle anlatayım tekrar ediyorum. Kırgızca ( Türkçenin lehçesi ) resmidir ama bu Tuvacayı( Türkçenin lehçesi ) resmi bir dil yapmaz.

 

Ya da İngilizcenin ( Angskson dilinin lehçesi ) resmi olması, Bretoncayı ( Angskson dilinin lehçesi ) resmi bir dil yapmaz.

 

Aynı şekilde Soraninin (Kürtçenin lehçesi-ben demiyorum b.adamları diyor )resmi olması, Kurmançiyi (Kürtçenin lehçesi-ben demiyorum b.adamları diyor resmi bir dil yapmaz.

 

Örnekler çoğaltılabilir.

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Şöyle anlatayım tekrar ediyorum. Kırgızca ( Türkçenin lehçesi ) resmidir ama bu Tuvacayı( Türkçenin lehçesi ) resmi bir dil yapmaz.

 

Ya da İngilizcenin ( Angskson dilinin lehçesi ) resmi olması, Bretoncayı ( Angskson dilinin lehçesi ) resmi bir dil yapmaz.

 

Aynı şekilde Soraninin (Kürtçenin lehçesi-ben demiyorum b.adamları diyor )resmi olması, Kurmançiyi (Kürtçenin lehçesi-ben demiyorum b.adamları diyor resmi bir dil yapmaz.

 

Örnekler çoğaltılabilir.

 

Saygılar.

 

Ben diyorum saksağan sen diyorsun gel bize bazı bazı...

 

Arkadaşım önce okuduğunu doğru anla,

 

sen Kürtçe nin yanına parantez açarak Kurmaci lehçesi demişssin yani

Kürtçe = Kurmanci lehçesi dir anlamına gelir ki yanlış olur.

Sorani Kürt dilinin bir lehçesidir. Ve

Kürt dili Türkiye'ninde tanıdığı resmi bir dildir...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ben diyorum saksağan sen diyorsun gel bize bazı bazı...

 

Arkadaşım önce okuduğunu doğru anla,

 

sen Kürtçe nin yanına parantez açarak Kurmaci lehçesi demişssin yani

Kürtçe = Kurmanci lehçesi dir anlamına gelir ki yanlış olur.

Sorani Kürt dilinin bir lehçesidir. Ve

Kürt dili Türkiye'ninde tanıdığı resmi bir dildir...

 

Arkadaşım bi daa oku! beni uğraştırma!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Atsız ın ne olduğunu biliyorum... Ama bu yazısında hata aramak gerek! Kaldı ki "ırk"çılık kadar adi bir şey olamaz... Şu ana kadar beni tanımış olmanız gerekti! Buradaki yazı gelecek dünya siyaseti hakkında bir ipucu niteliğindedir. Peki bu yazıdakiler tek tek sahneye konmuyormu?

 

Bir yandan ırkçılık kadar adi birşey olamaz derken. Bir yandan Irkçılığın bu ülkenin tarihindeki en büyük temsilcisinin yargılanıp ceza almasını "Türkçülük düşmanlığı" olarak sunuyorsunuz.

 

Bakalım o yazı yüzünden neden ceza aldığına değil mi? Benim anlamadığım ya siz kendi kopyaladığınız yazıyı okumadınız. Ya da bu yazıda kovuşturmayı gerektiren unsurları görmüyorsunuz.

"Doğan Kılıç Şıhhasananlı, Amerika’da kaldığı süre içinde herhalde modern propaganda usullerini iyi öğrenmiş olmalıdır. Çok fakir bir malzemeye dayanmasaydı daha çok başarı sağlayacağı muhakkaktı. 9 Mart 1967 tarihli tefrikada silahlı, güzel bir kız resmi var. Çekik gözleri, çıkık elmacıklarıyla bu kız Orta Asya Türk’ü olduğu derhal anlaşılan bu kız resminin altındaki açıklamalardan Margaret adında Hırıstiyan bir Kürt olduğunu ve savaşlarda büyük kahramanlık gösterdiğini, adının cihana yayıldığını öğreniyoruz. Hepsi iyi ama bu kızın Kürt olduğuna dair noter senedi veya Anayasa Mahkemesi kararı getirseler yine kimse bu kızın Kürt olduğuna inanmaz. Çünkü o tipik bir Özbek veya Kırgızdır. Böyle Kürt, hele böyle güzel Kürt olmaz. İstanbul’daki on binlerce Kürt vatandaşımızı göre göre Kürtler hakkında görgüye dayanan bir kanaatımız olduğu için Margaret’in Kürt olduğuna inanmakta mazuruz. Olsa olsa Moskoflar tarafından Barzani’ye sekreter diye verilen bir ajan kontrolcu olabilir."

 

 

Tabiî bütün bunlar köksüz, iptidaî (ilkel demektir iptidai) bir cemaat olmanın verdiği zavallılıktan doğuyordu. Zencilerin, kendilerini eski Mısır medeniyetini yaratan insanların torunları diye görmek istemeleri gibi Kürtler de Asurluların soyundan geldiklerini iddia ederek biraz itibar kazanmaya çalışıyorlardı. Fertlerdeki aşağılık kompleksinin bir takım atıp tutmalara sebep olması gibi bunlar da sularla dağların kibrinden ve gururundan doğduklarını hayal ediyorlardı

 

 

siz tescili ve kendi beyanıyla fanatik bir ırkçı olan bu adamın bu ifadelerini normal mi görüyorsunuz? Siyasi eleştiri veya siyasi tespit analiz olarak mı görüyorsunuz? Bu Irkçılıktır. Kürt ayrılıkçılığının, şovenizminin, bölücülüğün her türlüsüne şiddetle karşıyım. Ancak bu sebeple ırkçı düşüncelere ve görüşlere, insanları kanları yüzünden aşağılamaya çalışmak neyin nesi ?

 

ceza almasına sebep olan yazılardan birisi olan ve sizin ceza verilmiş olmasını "türkçülük düşmanlığı" olarak gördüğünüz yazıda Nihal Atsız açık açık ırkçılık yapmaktadır. Madem ki sizinde söylediğiniz gibi Irkçılık kadar adi birşey olamaz. Bunun cezalandırılması anormal mi ?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Arkadaşım sen IRAK ı tanıdın sonra KÜRTÇE RESMİ BİR DİL oldu

 

Ne yani tanıma kararını geri mi çekelim...

 

Çeksinde görelim tam bağımsız ülkemiz...

 

arkadaşım uluslararası hukuk maç yorumlar gibi yorumlanmaz. Biraz mantık lütfen.

 

Fransa Ermeni Soykırımı iddialarını kabul etmiş ve inkarını suç saymış bir ülke. Türkiye'nin Fransa'yı tanıyor olması aynı zamanda Türkiye'nin ermeni soykırımı iddialarını kabul ettiği anlamına mı geliyor?

 

Almanya Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'ni tüm Kıbrıs'ın tek devleti olarak tanıyor. Türkiye'nin Almanya'yı tanıyor olması. Güney Kıbrıs'ı resmi ve meşru bir devlet olarak kabul ettiği anlamına mı geliyor ?

 

Bu nasıl bir mantık? Nasıl bir iddia ? Ben kamu yönetimi mezunu ve uluslararası ilişkiler yüksek lisansına sahip bir insanım. Ve böyle bir mantık yürütme ancak maç yorumlarken olabilir. Uluslararası İlişkiler veya milletler umum hukuku için olamaz.

 

Bir ülkenin başka bir ülkeyi tanıyor olması. O ülkenin aldığı her kararı, her yasayı kabul ettiği anlamına gelmez. En kaba mantıkla, Sovyetler ve ABD'de birbirini tanıyordu. Türkiye ve Yunanistan'da birbirini tanıyor. Yani evdeyokuz arkadaşımıza göre. Türkiye Yunanistan'ı tanıdığı için pontus davasınıda tanımaktadır.

 

.......,

 

 

Kaldı ki Irak Hükümeti, Irak'ta Hükümet Falan yoktur. Amerikan ordusunun emri altında. Hükümetçilik oynayan ülkelerinin başkentinde dahi sözleri geçmeyen , takım elbise giydirilmiş bir grup işbirlikçi arap, kürt ve şii aşiret reisi vardır. Irak Hükümeti dediğimiz oluşum, Amerikan Ordusu'nun ülkeyi terketmesinden yirmidört saat sonra bırakalım Hükümet olarak kalmayı ülkede bile kalamayacak adamlardan oluşan bir sömürge kabinesidir. Kendi ülkesinde Amerikan askerlerinin koruması olmadan şuradan şuraya gidemeyen adamlar o ülkenin meşru hükümeti değildir.

 

Dünyada herkes ABD ve müttefikleride dahil. "Irak Hükümeti" nin çıkardığı yasalar, aldığı kararların Irak'ın geleceğini çizecek ve belirleyici olacak olan kararlar olmadığını bilir. Sadece ABD işgali devam ettiği sürece yürürlükte kalacak yasalar ve kararlardır. Oda başkentle bir kaç şehirde.

 

Ülkesini işgal eden düşman ordusuna maaşlı memurluk yapan adamlar. Bir ülkenin meşru hükümeti değildir. O ülkeyle diplomatik ilişkisi olan ülkeler ise o sözümona "hükümet" i ancak resmi ve protokol konularda muhatap alır. Asıl muhatapı işgal eden ülke yani Amerikadır.

 

Acı olanı, milyonlarca insanı katleden işgalci ABD ordusunun tasmalı itliğini yapan işbirlikçi adamlardan medet ummaktır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

arkadaşım uluslararası hukuk maç yorumlar gibi yorumlanmaz. Biraz mantık lütfen.

 

Fransa Ermeni Soykırımı iddialarını kabul etmiş ve inkarını suç saymış bir ülke. Türkiye'nin Fransa'yı tanıyor olması aynı zamanda Türkiye'nin ermeni soykırımı iddialarını kabul ettiği anlamına mı geliyor?

 

Almanya Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'ni tüm Kıbrıs'ın tek devleti olarak tanıyor. Türkiye'nin Almanya'yı tanıyor olması. Güney Kıbrıs'ı resmi ve meşru bir devlet olarak kabul ettiği anlamına mı geliyor ?

 

Uluslararası HUKUK yüksek lisanslı ARKADAŞIM;

 

Yani verdiğin örneklerdeki durumla benim bahsettiğim durum aynı mı?

 

Biz Almanya yı tanıyormuşuz, Almanya da G.Kıbrısı tanıyormuş o halde bizde G.Kıbrısı tanımalıymışız.

Benim verdiğim örnekten yola çıkarak böyle bir mantık kurgusuna girmen çarpıtma değilse algılama eksikliğidir.

 

Bir devlet var onu tanıyorsun

ve o devletin eşit statüde iki resmi dili var

O devlet resmi bir yazı gönderdi cevaplanması için yada bir anlaşma yapılacak

adama ne diyeceksin ben sizin bu dilinizi tanımıyorum öteki dilinizle yazışalım ya da anlaşalım.

Var mı böyle bir şey..

Tanıdığın bir ülkenin

bayrağını, resmi dilini tanımak zorundasın ceza kanunu ya da diğer yasalar ayrı ne ilişkisi var...

 

Uluslar arası antlaşmalarda kullanılan dil nedir? Her devlet isteklerini karşı devletin dilinemi çeviriyor,

öyle olsa bile orjinel metinler yokmudur?

 

Mesela ben seni tanıyorum ama bayrağını tanımıyorum diyebilir mi?

Bunları açıklarmısın?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

arkadaşım şimdi gece yarısı burada yeni bir hukuk. yeni bir içtihat yaratacak durumumuz yok. Kusura bakmada seninki "ben diyorum oldu" Dediğin gibi bir hukuk, uygulama, prosedür YOK. Aksi bir iddian varsa koy bunu ortaya. Olmayan birşeyi tartışamayız ki. Diyorsunki senin örnek verdiklerinle benimki aynı değil. Senin iddia ettiğin gibi birşey olmadığı, buna benzer bir durum olmadığı için benzerlerini örnek veriyorum.

 

Yine vereyim. protestanlığı şeytanlık olarak görürken Katolik ülkeler. Protestan ülkeleri tanıyorlardı. Bu dininide tanıdığı anlamına gelmiyordu değil mi? Yada Türkiye'nin Çin'i tanıyor olması. Budizmi devletin gözönüne almasını gerektiren bir din olarak kabul ettiği anlamına gelmez.

 

 

Uluslararası yazışma dili İngilizce'dir. Bütün uluslararası resmi metinler ingilizce basılır. ve farklı dilleri konuşan ülkeler arasındaki resmi yazışmalar ingilizce yapılır. Uluslararası resmi dil ingilizcedir. Uluslararası kurumların adı ingilizcedir. Sözleşmeler, kararlar, anlaşmalar ingilizce hazırlanır. Devletler taraflardan birisinin ya da ikisinin birden dili ingilizce değilse birbirlerinin, ya da kendilerinin dilinde yazışma yapmazlar. İngilizce yaparlar.

 

İsteyen devlet bu metni ingilizce olarak kullanır. İsteyen kendi diline çevirip öyle resmi gazetesinde yayınlar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

arkadaşım şimdi gece yarısı burada yeni bir hukuk. yeni bir içtihat yaratacak durumumuz yok. Kusura bakmada seninki "ben diyorum oldu" Dediğin gibi bir hukuk, uygulama, prosedür YOK. Aksi bir iddian varsa koy bunu ortaya. Olmayan birşeyi tartışamayız ki. Diyorsunki senin örnek verdiklerinle benimki aynı değil. Senin iddia ettiğin gibi birşey olmadığı, buna benzer bir durum olmadığı için benzerlerini örnek veriyorum.

 

Yine vereyim. protestanlığı şeytanlık olarak görürken Katolik ülkeler. Protestan ülkeleri tanıyorlardı. Bu dininide tanıdığı anlamına gelmiyordu değil mi? Yada Türkiye'nin Çin'i tanıyor olması. Budizmi devletin gözönüne almasını gerektiren bir din olarak kabul ettiği anlamına gelmez.

 

 

Uluslararası yazışma dili İngilizce'dir. Bütün uluslararası resmi metinler ingilizce basılır. ve farklı dilleri konuşan ülkeler arasındaki resmi yazışmalar ingilizce yapılır. Uluslararası resmi dil ingilizcedir. Uluslararası kurumların adı ingilizcedir. Sözleşmeler, kararlar, anlaşmalar ingilizce hazırlanır. Devletler taraflardan birisinin ya da ikisinin birden dili ingilizce değilse birbirlerinin, ya da kendilerinin dilinde yazışma yapmazlar. İngilizce yaparlar.

 

İsteyen devlet bu metni ingilizce olarak kullanır. İsteyen kendi diline çevirip öyle resmi gazetesinde yayınlar. Bu diğer devletleri ilgilendirmez.

 

 

Bana kalırsa verdiğin örnekler tatmin edici değil ama ben bu konuyu araştıracam...

Bayrak konusuna değinmedin?

Birde bir ülkeyi tanımak ne demek ?

neyini tanıyor yani,bir devletin kimliği nedir?

 

Paylaşırsan kısaca faydalı olur düşüncesişndeyim...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

benimle ne sorunun var senin!

her zamanki matığınla ,

bu forumuda babanın malı gibi görmekten vazgeç!

hadi kardeşim hadi canım ne demek kovuyormusun...

hazmedemiyorsun çamur atıyorsun,

asıl bölücü kim açıkça görülüyor,kişiselleştiren kim oda görülüyor

benim yazdıklarım ortada...

ana dilde eğitimin kabulünün ne anlama geldiğini algılayacak derinlik sende olmadığı için onun

bağlantı kuramıyorsun,üstelik bunun benim görüşüm olduğunu belirttim sen katılmak zorunda değilsin...

Niyet okuyuculuğu yapıpta benim yerime ahkam kesme

ve kişiselleştirme olayını uzatma...

varsa çözüm alternatifin koy ortaya...

Ben diyorunki

KÜRT SORUNUNU ÇÖZMÜŞ BİR TÜRKİYENİN KARŞISINDA HİÇ BİR GÜÇ DURAMAZ

üstelik bunu söyleyen sadece ben değilim

 

Benim senle bir sorunum yok! Yazdıkların tamamen birilerine ******* ve ortam bulandırmak olduğu için tepki gösterdim. Hakikaten bu saatte çekilmiyorsun! Mantıklı bir şekilde yazdıklarını oku.. Konuyu dallandırıp budaklandıran ve kasıtlı bir yönlere çekmeye çalışan sensiz. Oysa biz meselenin neden kaynaklandığını ve ne yapılması gerektiğini konuşuyoruz!

 

Yazdık, okumamışsın! Anadilde eğitim, ülkeyi bölmek için atılan en masum İLK ADIMdır! Bu zaten devlet tarafından akbül görmez; görmeyecekte!

 

TRT nin kürtçe yayın yapması, maalesef kürtler içinde değildir. Tamamen siyasidir ve ülke dışındaki kürtlere yöneliktir...

 

Sana açık açık çözümleri yazdım!

 

Tek bir tanesine "hayır" yada "evet" demeden kalkıp konuları başka yöne çeken sensin...

 

* * *

 

Peki, söyle bakalım kürt sorunu neymişşş? Buyur yaz!

 

Konuyu sağa sola çekmeden yaz ama!!! Bana kalkıp Irak örneğinden bahsetme; kaldı ki Irak kürtçesi ile Ahmedi veya Zaza kürtçesi bile bir değil... sadece adı kürtçe o kadar!!! Bir "laz"ın şive farkıyla Türkçe konuşması kadar alakası olmayan bir dili sırf adı kürtçe diye burnumuza sokmana gerek yok... Ama eğer Irak senin talebini yerine getiriyorsa neden buaradasın, koş Irak a!!!

 

**********

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bir ülkenin resmi dili, kendi ülkesinde kullandığı dildir. Kendi ülkesinin kurumlarını ve vatandaşlarını bağlar. Bir devletin devlet şekli, yönetim biçimi kendi kurumlarını ve vatandaşlarını bağlar.

 

Bir ülkenin bayrağı ise devletin ve ülkenin tüm dünyadaki temsil sembolüdür aynı zamanda. Ve sadece o ülkenin kurumlarını ve vatandaşlarını değil. O devleti tanıyan bütün ülkeleri bağlar. Zira bayrak, o devletin uluslararası alandaki sembolüdür. Bayrak dediğimiz sembol. Ülkeyi ve devleti tüm dünyada temsil eden semboldur. O devleti tanıyan ülkeler, o devletin bayrağınıda tanımak zorundadır. Çünkü devletin uluslararası alanda temsil edilen semboludur. Unutmayalım. Aynı dili konuşan yüzlerce ülke olabilir. Ancak aynı bayrağı kullanan iki ülke yoktur.

 

Diktatörlükle yönetilen bir ülkeyi demokrat bir ülke tanıyabilir. Zira onu tanımış olması diktatörlüğü meşru bir rejim olarak tanıdığı anlamına gelmez. En basit örnek 70'lerin sonuna kadar resmi olarak diktatörlükle yönetilen İspanya'yı dünyada tanımayan demokratik ülke yoktu. Ülkenin nasıl yönetildiği, yönetim biçiminin ne olduğuda o ülkenin kendi iç meselesidir. Ve kendi kurumları ile vatandaşlarını bağlar. O ülkeyi tanıyan diğer devletleri bağlamaz. Ve meşru görmesini gerektirmez. Türkiye'nin Nazi Almanya'sını dünyadaki diğer tüm devletler gibi tanıyor olması. Nazizmi meşru bir yönetim biçimi olarak tanıdığı anlamına gelmez.

 

Resmi dilde böyledir. Bayrak ve dil farklıdır. Dil bir devleti temsil etmez. Çünkü aynı dili konuşan bir sürü devlet vardır. Dil bir kültürü, bir milleti vs temsil edebilir. Ama devleti temsil etmez. Türkçe'de dahil. Resmi Dili Türkçe Bayrak temsil eder. Çünkü bir ülkenin bayrağı sadece o ülke tarafından kullanılır.

 

Ülkelerin iç konusu olan ve sadece vatandaşları ile kurumlarını bağlayan konular ile. Uluslararası ilişkilerde diğer taraflarıda bağlayan sembolleri karıştırmamak gerekir.

 

Türkiye Cumhuriyeti'nin resmi dili türkçe olduğu. Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurumları arasındaki yazışmalar, kurumlar ile vatandaşlar arasındaki yazışmalar türkçe olmak zorundadır. Bu zorunluluk başka bir devleti bağlamaz. Hiçbir devlet mesela Türkiye'deki kurumlarla yazışmasını Türkçe yapmak zorunda değildir. Sanırım anlatabildim.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ya da mesela ismi. Bir delvetin ismide bayrağı gibidir. O devletin ismi onu tanıyan tüm devletleri bağlar. Eğer bir devlet Türkiye'yi tanıyorsa. Yazışmalarda Türkiye Cumhuriyeti ismini veya ingilizcedeki adını kullanmak zorundadır. Türkiye dünyanın tanıdığı Kıbrıs Cumhuriyeti'ni. Tanımaz ve ona böyle hitap etmez. Hiçbir uluslararası yazışmada bu ismi kullanmaz. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi der. Eğer tanımış olsaydı. Resmi yazışmalarda GKRY adını değil, Kıbrıs Cumhuriyeti adını kullanmak zorunda olurdu. Bir ülkenin adı onu tanıyan tüm devletleri bağlar çünkü.

 

Sanırım anlatabildim. Ülkenin adı ve bayrağı , onu tanıyan tüm devletleri bağlar. Diyelimki Irak'ın adı değişip, Kürdistan olsaydı. Türkiye ya o ülkeyle tüm diplomatik ilişkilerini ve karşılıklı diplomatik temsiliyeti bitirmek, yada Kürdistan diye hitap etmek zorunda kalırdı. Resmi adı Kürdistan olunca, Irak diye hitap edemezdi.

 

Dil ise. farklı bir konudur. Ülkenin iç meselesidir. ve sadece vatandaşlar ile kurumlarını bağlar. Uluslararası dünyayı değil.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bir ülkenin resmi dili, kendi ülkesinde kullandığı dildir. Kendi ülkesinin kurumlarını ve vatandaşlarını bağlar. Bir devletin devlet şekli, yönetim biçimi kendi kurumlarını ve vatandaşlarını bağlar.

 

Bir ülkenin bayrağı ise devletin ve ülkenin tüm dünyadaki temsil sembolüdür aynı zamanda. Ve sadece o ülkenin kurumlarını ve vatandaşlarını değil. O devleti tanıyan bütün ülkeleri bağlar. Zira bayrak, o devletin uluslararası alandaki sembolüdür. Bayrak dediğimiz sembol. Ülkeyi ve devleti tüm dünyada temsil eden semboldur. O devleti tanıyan ülkeler, o devletin bayrağınıda tanımak zorundadır. Çünkü devletin uluslararası alanda temsil edilen semboludur. Unutmayalım. Aynı dili konuşan yüzlerce ülke olabilir. Ancak aynı bayrağı kullanan iki ülke yoktur.

 

Diktatörlükle yönetilen bir ülkeyi demokrat bir ülke tanıyabilir. Zira onu tanımış olması diktatörlüğü meşru bir rejim olarak tanıdığı anlamına gelmez. En basit örnek 70'lerin sonuna kadar resmi olarak diktatörlükle yönetilen İspanya'yı dünyada tanımayan demokratik ülke yoktu. Ülkenin nasıl yönetildiği, yönetim biçiminin ne olduğuda o ülkenin kendi iç meselesidir. Ve kendi kurumları ile vatandaşlarını bağlar. O ülkeyi tanıyan diğer devletleri bağlamaz. Ve meşru görmesini gerektirmez. Türkiye'nin Nazi Almanya'sını dünyadaki diğer tüm devletler gibi tanıyor olması. Nazizmi meşru bir yönetim biçimi olarak tanıdığı anlamına gelmez.

 

Resmi dilde böyledir. Bayrak ve dil farklıdır. Dil bir devleti temsil etmez. Çünkü aynı dili konuşan bir sürü devlet vardır. Dil bir kültürü, bir milleti vs temsil edebilir. Ama devleti temsil etmez. Türkçe'de dahil. Resmi Dili Türkçe Bayrak temsil eder. Çünkü bir ülkenin bayrağı sadece o ülke tarafından kullanılır.

 

Ülkelerin iç konusu olan ve sadece vatandaşları ile kurumlarını bağlayan konular ile. Uluslararası ilişkilerde diğer taraflarıda bağlayan sembolleri karıştırmamak gerekir.

 

Türkiye Cumhuriyeti'nin resmi dili türkçe olduğu. Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurumları arasındaki yazışmalar, kurumlar ile vatandaşlar arasındaki yazışmalar türkçe olmak zorundadır. Bu zorunluluk başka bir devleti bağlamaz. Hiçbir devlet mesela Türkiye'deki kurumlarla yazışmasını Türkçe yapmak zorunda değildir. Sanırım anlatabildim.

 

Anlaşılmıştır tesekkür ederim açıklamalar için...

Tüm dünyanın tanıdığı bir devletin Resmi dilinin Kürtçe olması bir anlam ifade etmezmi bence eder.

Yani Kürtçe Resmi bir dildir.

Türkiye KÜRTÇEYİ RESMİ BİR DİL OLARAK TANIMIŞTIR demekle

kendi anayasasına koymuştur demedim zaten.

Örneğin İstanbulda Rumca eğitim veren Rum okulları yok mu? VAR.

Ama Türkiye G.Kıbrısı tanımıyor bile...

lozan ya da her neyse...

sonuç olarak

Türkiyede yaşayan sayıları herkese göre değişen çok sayıdaki Kürt kökenli vatandaşın kendi dilini kullanıp geliştirmek istemesi insani bir hak değilmidir.Ben defalarca söyledim resmi dil tabiki Türkçe olsun ama

anadilde eğitim hakkı bir insan hakkıdır dolayısıyla Kürtlerin anadilde eğitim hakkı meşrudur.Bu Kürtçenin resmi bir dil olmasından sonra daha bir anlam kazanmıştır.Türkiye Irak ı tanıyor ve Irak ın resmi dilide Kürtçe ve kendi ülkesinde milyonlarca Kürt var.

Türkiye nin bu hakkı vererek;

bu insanların,

ülkesine daha bağlı,

ülkesini daha benimseyen,

özgür birer yurttaş olduklarını hissetmelerini sağlamazmı?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.