Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Komik bi fıkra :D


cecile

Önerilen İletiler

ateist bir adam bir gün ormanda geziyor ve etrafındaki güzelliklere bakıyormuş.

 

"-evrim ne güzellikler yaratıyor!"

 

diye düşünüp mest oluyormuş.

 

birden arkasında kocaman bir ayı belirmiş ve onu kovalamaya başlamış. adam bütün gücüyle kaçıyormuş ama her arkasına baktığında ayının daha da yaklaşmış olduğunu fark ediyormuş. dakikalarca süren bir kaçışın sonunda adamın ayağı yerdeki dala takılmış, ayı adamın üzerine atlamış, pençesini kaldırmış. tam vurmaya hazırlanırken adam "tanrım!!!" diye bağırmış

 

bir anda zaman durmuş, ayı donmuş, ormandaki nehir bile akmaz olmuş, orman kararmış ve gökyüzünden bir ışık hüzmesi adamın üzerine parlamış.

 

çok derinden gelen ilahi bir ses adama:

 

"yıllarca bana inanmadın, yaratılışı kozmik bir kazaya bağladın, sana bu durumda yardım etmemi mi istiyorsun? seni sevgili bir kulum mu saymalıyım?" demiş.

 

adam utanç içinde: "biliyorum bunca yıldan sonra dindar biri olmayı istemem haksızlık, ama belki ayıyı dindar yapabilirsiniz."

demiş,

 

ses:

 

"peki." diye karşılık vermiş ve ışık kaybolmus. nehir tekrar akmaya başlamış. hersey eski haline dönmüş.

 

ayı pençesini indirmiş ve ardından iki pençesini de göğe doğru çevirmiş, ve konuşmaya başlamış:

 

"allahım , senin rızkınla orucumu açıyorum, hamd olsun verdiğin nimetlere..."

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 6 yıl sonra...

Holmes, Watson’la birlikte kamp yapmaktadır. Gecenin geç bir saatinde Holmes uyanır ve Dr. Watson’ı dürter. “Watson,” der, “göğe bak ve bana ne gördüğünü söyle.”

 

“Milyonlarca yıldız görüyorum, Holmes,” der Watson.

 

“Peki, bundan ne sonuca varıyorsun, Watson?”

 

Watson biraz düşünür, sonunda, “Şey,” der, “astronomik açıdan milyonlarca galaksi ve muhtemelen milyarlarca gezegen bulunduğu sonucuna varıyorum. Astrolojik açıdan Satürn’ün Aslan burcuna girdiğini görüyorum. Zamansal açıdan saatin yaklaşık üçü çeyrek geçtiğini kestirebiliyorum. Meteorolojik açıdan yarının harika geçeceğini düşünüyorum. Teolojik açıdansa Tanrı’nın her şeye gücünün yettiğini ve bizim minnacık olduğumuzu çıkarabiliyorum. E, peki sen ne sonuca vardın, Holmes?”

 

“Birisi çadırımızı çalmış, dostum.”

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kadın içinde 100.000 dolar bulunan bir çantayla bankaya girer ve bir hesap açtırmak istediğini söyler. Temkinli banka müdürü kadına parayı nereden bulduğunu sorar. “Bahisten,” der kadın, “bahiste çok iyiyimdir.”

Şaşıran müdür, “Ne tür bahisler?” diye sorar.

“Her tür,” der kadın. “Mesela hemen burada, yarın öğlen on ikide sağ kalçanızın alt tarafında bir kelebek dövmesi bulunacağına 25.000 dolarına bahse girebilirim.”

“Girerdim bu bahse,” der müdür. “Ama bu kadar saçma bir bahisle paranızı almak istemem.”

“Eh,” der kadın, “bahse girmezseniz ben de gider paramı başka bankaya yatırırım.”

“Yok, yok, acele etmeyin, canım,” der müdür. “Tamam, bahse varım.”

Kadın ertesi gün öğlen vaktinde, yanında tanıklık için avukatıyla gelir. Banka müdürü arkasını döner, pantolonunu indirir ve bakmalarını söyler. “Tamam,” der kadın, “yalnız kesin görebilmemiz için biraz daha öne eğilir misiniz, lütfen?” Müdür iyice eğilir, kadın onaylar ve çantasını açıp 25.000 doları saymaya koyulur.

Bu arada avukat müdürün masasının karşısındaki koltuğa çökmüş, başı ellerinin arasında kara kara düşünmeye dalmıştır.

 

“Bunun nesi var?” diye sorar müdür.

 

“Kaybettiği için üzgün,” der yaşlı kadın. “Buraya gelirken sizin bize saat on ikide kıçınızı açıp göstereceğinize dair 100.000 dolarına iddiaya girmiştik.”

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Adam haykırır:

- Tanrıııım!

- Ne oldu söyle

- Tanrım senin için 1 milyar yıl 1 saniyedir diyorlar doğru mu?

- Evet doğru.

- Peki 1 milyar pound !

- Bir penidir evladım.

Adam sırıtarak:

- Tanrım o zaman bana sadece 1 peni verir misin?

ve tanrı cevap verir:

- Tamam, bekle bir saniye.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hiç bu kadar iyi fıkraları bir arada görmemiştim. Daha iyisi önceden duymamış olmam. Umarım bilindik değildir ama bir tane de ben yazayım.

 

Yaşlı kadın son nefesini verip öbür dünyaya gitmiş. Yaşarken olduğu gibi bir kadın arkadaş bulup yine bol bol çene çalmak için sabırsızlanıyormuş. Ona hoş geldin diye yaklaşan ilk kadınla hemen sohbete başlamış:

 

"Hayatım fena değildi, kocamla birlikte yaşlandım ve öldüm" demiş. "Sanırım yakında o da gelir. Prostatı var ve bensiz yaşayamaz. Çok kötü biri değildi, beni bir kere aldatmıştı ama sorun etmedim. Ya sen? Ne zamandır burdasın? Kaç yaşında öldün? Evli miydin?"

 

"Ne iyi" demiş öbürü. "Ben ne yazık ki genç öldüm. Evlenmeye fırsatım bile olmadı. Çoktandır buradayım. Üstelik ölümüm hiç hoş olmadı. Donarak öldüm."

 

"Ne kötü... Anlatsana nasıl oldu, Alaska'ya filan mı gittin macera için? Ah bu havai gençler..."

 

"Boş ver... Sen anlat, kocan seni nasıl aldattı?"

 

"Beni üstelik de evimde aldattığından şüpheleniyordum. Bir gün onu yakalamak için eve erken geldim. Beni genç bir kadınla aldattığından emindim, bütün evi didik didik aradım ama o kadını bir türlü bulamadım. Hala beni gerçekten aldattı mı merak ediyorum. Ölüp gelsin, artık heralde burada doğruyu söyler, ben de meraktan kurtulurum."

 

"Umarım prostatı ona çok çektirir. Merakını gidermek için ölmesini beklemene de gerek yok zaten. Ah be kadın! Ararken bir de derin dondurucuya bakmayı akıl etseydin ben de senin gibi yaşlanarak ölebilirdim!" 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Fred ile Clyde yıllar yılı ölümden sonrası hakkında konuşup durmuşlardı. Sonunda şuna karar vermişlerdi: Kim önce ölürse diğerine Cennetin neye benzediğini anlatmak için ulaşmaya çalışacaktı.

 

İlk Fred ölür. Aradan bir yıl geçer. Derken bir gün telefon çalar. Clyde telefonu açar; karşısındaki Fred’dir.

“Gerçekten sen misin Fred?” der Cleyde heyecanla.

“Evet, Clyde. Benim.”

“Sesini duymak ne güzel! Unuttun sanmıştım. E, söylesene, nasıl orası?”

“Valla, inanmayacaksın, Clyde. Kesinlikle muhteşem! Hayatında hiç görmediğin zenginlikteki topraklardan yetişen şahane sebzeler yiyoruz. Sabah kalkıyor, mükellef bir kahvaltı ediyor, ardından öğlene kadar sevişiyoruz. Şahane bir öğle yemeğinden sonra dağa bayıra gezmeye çıkıyor, yine sevişiyoruz. Sonra inanılmaz lezzetli bir akşam yemeği yiyor, ardından uyku saati gelene dek yine sevişiyoruz.

“Tanrım!” der Clyde. “Cennet şahane bir yer demek!”

“Cennet mi?”der Fred. “Yahu ben Arizona’da bir tavşanım.”

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Emine Hanım kocasını doktora götürür.

 

Doktor baştan aşağı muayene ettikten sonra, Mehmet Bey'e dışarda beklemesini söyler. Mehmet Bey çıkınca, "Kocanız aşırı stresten kaynaklanan çok ciddi bir hastalığa yakalanmış" der.

 

"Eğer söyleyeceklerimizi yapmazsanız ölecek. Her sabah eşinizi öperek uyandırın, ardından mükellef bir kahvaltı hazırlayın. Hep nazik olun ve her daim neşeli kalmasına dikkat edin. Sadece en sevdiği yemekleri hazırlayın ve yemekten sonra hafif şekerleme yapmasına izin verin. Sağa sola yollayıp yormayın ve sorunlarınızı anlatmayın; bunlar sadece stresi arttırmaya yarar. Sizi eleştirse veya sizle alay etse bile sakın tartışmaya girmeyin. Akşamları masaj yaparak rahatlamasına yardımcı olun. En sevdiğiniz dizileri kaçırmanıza yol açsa bile, istediği kadar maç ve spor programı seyretmesi için teşvik edin. En önemlisi, geceleri onu tatmin edecek ne varsa hepsini yapın. Önümüzdeki altı ay boyunca bunları harfiyen yaparsanız Mehmet Bey sağlığına tamamen kavuşacaktır." diye ekler.

 

Çıkışta Mehmet Bey merakla karısına sorar:"E, ne dedi doktor?"

 

"Ölecekmişsin."

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Dünya nimetlerine ehemmiyet vermeyen yaşayış ve felsefesiyle ünlü filozof Diyojen,

bir gün çok dar bir sokakta zenginliğinden başka hiçbir şeyi olmayan kibirli bir adamla karşılaşır.

İkisinden biri kenara çekilmedikçe geçmek mümkün değildir.

Mağrur zengin, hor gördüğü filozofa:

- "Ben bir serserinin önünden kenara çekilmem" der.

 

Diyojen, kenara çekilerek gayet sakin şu karşılığı verir:

 

- "Ben çekilirim."

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Renkli kişiliğiyle ün yapmış bir felsefe hocası, yılın son sınavını yapmak üzere sınıfa girmiş. Bütün öğrenciler çok heyecanlı, hepsi merakla soruları bekliyorlar, felsefe hocası sınıfa şöyle bir bakmış, derken sandalyesini kaptığı gibi kürsünün üzerine koymuş.

"İşte 100 puanlık tek soru" demiş. "bana bu sandalyenin var olmadığını ispat edin"

Herkes bir girişmiş yazmaya efendim hızlı hızlı yazanlar harıl harıl düşünenler derken, aralarından biri kâğıda tek bir cümle yazmış sonra kalkmış hocasına vermiş ve sınavı bitirip çıkmış.

Sonuçlar açıklandığı zaman bir bakmışlar koca sınıfta 100 üzerinden 100 alan tek kişi var, o da sınavı 2 dakikada bitirip çıkan çocuk.

Peki, acaba çocuğa 100 puan getiren o tek cümle neymiş?

"Hangi sandalye?"

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bir keşiş araştırma yapmak için bir köye gitmişti. Önce o köyün mezarlığına girdi; çünkü kültürlerin, yaşam felsefesinin böyle yerlerde gizli olduğuna inanıyordu.

 

Gözleri birden mezar taşlarının üzerindeki rakamlara takıldı.

 

Mezar taşlarında 5, 867, 900, 20003, 4979, 7, 421 gibi birbiriyle hiç bağlantısı olmayan rakamlar vardı.

 

Uzun uzun düşündü; fakat bu rakamların anlamını çözemedi.

 

Köyün en bilge kişisine gitti ve ona sordu:

 

''Nedir bu rakamlar Tanrı aşkına? Bu rakamların gösterdikleri ay mıdır, yıl mıdır, saat midir?''

 

Bilge kişi gülümseyerek yanıtladı:

 

''Bizler bebeklerimiz doğduğu zaman bellerine bir ip bağlarız. Yaşamı boyunca her güldüğü an, o ipe bir düğüm atarız. Öldükten sonra ise bellerindeki düğümleri sayar, düğümün sayısını mezar taşına yazarız.''

 

Bilge kişi, karşısındaki keşişin bir şey anlamadığını görünce açıklamasını sürdürdü:

 

''Böylece onun ne kadar 'Yaşamış' olduğunu anlarız!''

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Herhangi bir durumda farklı felsefelere sahip insanlar farklı tepkiler gösterirler.

 

Örneğin sıra beklerken:

 

KLASİK TEPKİ: Sıraya geç kardeşim

NEOKLASİK TEPKİ: Şeker kardeşim sıraya geçiver

REALİST TEPKİ: Sıra var

SÜRREALİST TEPKİ:Sallandıracaksın bunlardan ikisini meydanda  bak bir daha yapabiliyorlar mı?

ROMANTİK TEPKİ:Beyefendi galiba sırayı görmediniz

NATURALİST TEPKİ: Sırana geç

MODERN TEPKİ:Efendim insanımız eğitimsiz. Halbuki Avrupa da

POST-MODERN TEPKİ:Sıraya geç lan ayı!

UZLAŞIMCI: Acelesi olmasa öne geçmezdi , üzmeyin garibi

DEVRİMCİ:Alt yapı sorunları çözülmeden halkımız sıraya geçmez. Devrim olunca herkes hizaya gelecek

KADERCİ TEPKİ:İki dakika fazla beklersek kıyamet mı kopar? Kısmetse hepimizin işi görülür.

FELSEFECİ(KUŞKUCU-SEPTİK): Ön ve arka kavramları görecelidir, o tarafın ön taraf  olduğuna kim karar verdi? Öne geçtiğini zanneden , aslında arkaya geçmiş olabilir.

KANTÇI:Efendim algılanamayan şeyler yok demektir. Bakmayın o tarafa adam yok olur.

KÖTÜMSER VAROLUŞÇU:Herkes bir gün ölecek, onurlu bir şekilde bekleyin, bir gün o adam da ölecek.

İYİMSER VAROLUŞÇU: Sıkmayın canınızı, şu anın tadını çıkarmaya çalışın  . Bakın ne güzel, hayattasınız ve birileri önünüze geçebiliyor.

HÜMANİST:İnsanlık bir  bütündür. Birimiz hepimiz  hepimiz birimiz için ,dolayısıyla birimiz öne geçince aslında hepimiz öne geçmiş oluyoruz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Devletin birinde bir gün geniş ve boş bir araziye gözcülük yapmak için, 500 tl maaşla bir bekçi işe alınmaya karar verilir.Bir süre sonra düşünülür;

 

“Peki talimatlar olmadan bekçi işini nasıl yapacak.”

 

Hemen bir planlama birimi kurulur ve planlamayı yapmak üzere, 750’şer  tl  maaşla ,iki kişi işe alınır.

 

Bir süre sonra

 

İşe alınanların işleri yapıp yapmadıklarını  kontrol  edilmesi gereği düşünülerek , 1000 tl maaşla iki denetmen işe alınır, biri denetim yapar diğeri raporları yazar.

 

Bir süre sonra

 

“Bunların maaşları nasıl hesaplanıp verilecek” diye tartışılır ve 1500'er tl maaşla , bir mali müşavir , bir katip, bir de istatistikçi işe alınır.

 

Bir zaman geçer ,akıllara şu soru gelir.” Peki bütün bunlardan kim sorumlu olacak.”

 

Ve 5000 tl maaşla müdür ve 3000’er tl maaşla iki müdür yardımcısı işe alınır.

 

Sonunda ; ülkede ekonomik kriz çıkar ve bütçedeki masrafları kısmak için bekçi işten çıkartılır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Fizikçi, matematikçi, kimyacı, jeolog ve antropologdan oluşan bir heyet bir araştırma için arazide bulunmaktadır.

 

Birden yağmur bastırır. Hemen yakındaki bir arazi evine sığınırlar. Ev sahibi bunlara bir şeyler ikram etmek için biraz ayrılır. Hepsinin dikkati soba üzerinde toplanır. Soba yerden 1 m. kadar yukarda, altındaki dizili taşların üzerindedir. Sobanın niçin böyle kurulmuş olabileceğine dair bir tartışma başlar.

 

Kimyacı, "adam sobayı yükselterek aktivasyon enerjisini düşümüş, böylece daha kolay yakmayı amaçlamış";

 

Fizikçi, "adam sobayı yükselterek konveksiyon yoluyla odanın daha kısa sürede ısınmasını sağlamak istemiş";

 

Jeolog, "burası tektonik hareketlilik bölgesi olduğundan herhangi bir deprem anında sobanin taşların üzerine yıkılmasını sağlayarak yangin olasılığını azaltmayı amaçlamış";

 

Matematikçi, "sobayı odanın geometrik merkezine kurmuş, böylece de odanın düzgün bir şekilde ısınmasını sağlamış";

 

Antropolog, "adam ilkel topluluklarda görülen ateşe tapmanın daha hafif biçimi olan ateşe saygı nedeniyle sobayı yukarıya kurmuş".

 

Bu sırada ev sahibi içeri girer ve ona sobanın yukarda olmasının nedenini sorarlar.,

 

Adam cevap verir:  "Boru yetmedi."

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Adam trafik kazasında ağır yaralanmış ve komaya girmiş. Bir dizi ameliyattan sonra uyandırmışlar. "Tanrım ne olur bana bir şans daha ver" diye dua etmiş. İyileşmeye başlamış ve kısa sürede ayağa kalkmış. "Bana istediğim şansı verdiğin için çok teşekkür ederim tanrım!" demiş. Sonra doktorlara:

 

"Madem hayata döndüm, ikinci şansımı kullanacağım, beni sıfırlayın. Her yerimi estetikten geçirin, buradan çıkınca en güzel kızı tavlayayım" demiş. Servetinin yarısını ödemiş (yarısını da tavlayacağı kıza saklamış) ve doktorlar adamı cillop gibi yapmışlar. Güneş gözlüklerini takıp John Travolta edasıyla caddeye çıkmış ki, acı bir fren sesi ve her şey kararmış.

 

"Ama tanrım" diyebilmiş son anda... "Hani bana bir ikinci şans vermiştin?" Belli belirsiz bir ses duymuş son olarak:

 

"Kusura bakma, tanıyamadım!"

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

DOKTORA TEZİ 
Bir Tavşan önüne bir daktilo almış, tak tuk tak tuk birşeyler yazıyor.

 

Oradan geçen bir Tilki:

 

- Hey Tavşan, ne yazıyorsun?

 

- Doktora tezimi yazıyorum.

 

- Ha öyle mi, çok güzel, ne hakkında?

 

- Tavşanların Tilkileri nasıl yedikleri hakkında.

 

- Yok canım, olur mu öyle şey, hiç Tavşanlar Tilki yerler mi?

 

- Olur canım, gel istersen, sana ispat edeyim.

 

Beraberce Tavşanın yuvasına girerler. Biraz sonra Tavşan tek başına çıkar ve yine daktilosunun başına geçer, tak tuk birşeyler yazmaya devam eder.

 

Daha sonra oradan geçen bir Kurt, Tavşanı görür.

 

- Hey Tavşan, ne yazıyorsun?

 

- Doktora tezimi.

 

- Ne hakkında?

 

- Tavşanların Kurtları yemesi hakkında.

 

- Yayınlamayı düşünmüyorsun herhalde, buna kim inanır?

 

- Gel istersen göstereyim...

 

Yine beraberce yuvaya girerler. Tavşan biraz sonra tek başına dışarı çıkar.
Tavşanın yuvasını merak mı ettiniz ? Manzara şudur:

 

Bir köşede Tilkinin kemikleri... Bir köşede Kurdun kemikleri...

 

Diğer köşede ise TAVŞANIN DOKTORA DANIŞMANI ASLAN, kürdanla dişlerini temizliyor!

 

 

ANA FİKİR VE SONUÇ:
Doktora tezi yapmak için, tezin ne olduğunun önemi yoktur. Konunun da önemi yoktur.
Önemli olan, tez danışmanıdır...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

Mahallenin iki afacan kardeşi tüm mahalleliyi bıktırmış. Sürekli ana-babalarına şikayet geliyor mahalleliden. Kırılan camların, kuyruğuna teneke bağlanan kedilerin, lastiği indirilen arabaların sorumlusu hep afacan kardeşler.

Ana-babası usanıp bu durumdan kilisenin papazına anlatırlar durumu ve yardım isterler. Papaz;

- "Gönderin çocukları konuşayım" der.

Çocukları gönderirler. Papaz önce büyük oğlanı çağırır.

- "Söyle bakiim evladım, Tanrı nerede?" Çocuk susar. Papaz tekrar sorar:

- "Evladım söylesene Tanrımız nerede?" Çocuk susmaya devam eder. Papaz ısrarla sormaya devam eder, çocuk susmaya.. Sinirlenir Papaz;

- "Konuşsana be çocuk nerde Tanrı?"

Çocuk aniden fırlar, kiliseden koşarak kaçıyorken seslenir kardeşine;

- "Kaçalım çabuk!" Eve giderler, odalarına çıkıp kapıyı iyice kapatırlar, küçük oğlan sorar büyüğüne;

- "Neden kaçıyoruz?" Büyük yanıtlar:

- "İşte şimdi hapı yuttuk, Tanrı kaybolmuş bizden biliyorlar!!!"

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 4 yıl sonra...
  • 2 yıl sonra...

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.