Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

EKONOMİK KRİZ KAPIDA


denizz

Önerilen İletiler

Şimdi ben bir iki tıklatayım size.

 

"Kasım ayında ihracat geçen yılın aynı ayına göre yüzde 22.3 azalarak 8 milyar 659 milyon dolara geriledi. On aylık dönemde ihracat yüzde 24.85 artışla 120 milyar 459 milyon, yıllık ihracat ise yüzde 23.49 artışla 129 milyar 940 milyon dolar düzeyinde gerçekleşti.

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre, Türkiye'nin 2008 yılı Kasım ayı ihracatı, geçen yılın aynı dönemine oranla yüzde 22,03 düşüşle 8 milyar 658 milyon dolar oldu. 2007 yılı kasım ayında 11 milyar 106 milyon dolarlık ihracat yapılmıştı." (*)

 

Eveeet;

İthalat rakamlarına teğet geçmeyenler için konuşacak laf da kalmadı artık.

Tıkandıklarının, tükendiklerinin resmidir bu okuduğunuz.

 

Sahi o kadar sordum öncesinde, bu ülkenin dış borcu ne kadar? İhracat rakamı bilen adam, bunu da bilmeli. Nalıncı keseri gibi hep yandaşa yontmak dürüstlüğe sığar mı?

 

500 milyar dolar. Küsüratı da var, 800 milyon dolar kadar. O da benden olsun, promosyon hesabı.

 

Peki bu paranın ne kadarı 6 yıllık AKP dönemine ait?

 

280 milyar doları.

 

Yani güzel kardeşim, koskoca Cumhuriyet tarihini bilirsiniz, okursunuz, atar tutarsınız hakkında;

O koskoca dönemde 220 milyar dolar dış borcumuz olmuş toplamda.

 

6 yılda 280 milyar daha. Nasıl bir iş bu? Bu nasıl hırsızlık, bu nasıl vatan hainliği böyle?

 

Buna cevap verecek babayiğit var mı burada?

 

Başlığı açanlar, destekleyenler, Kılıçdaroğlu'na başka başlıkta bindirenler, Baykal'a Bahçeli'ye Çiller'e Demirel'e Evren'e yatacak mezar bile vermeyenler, Kürt sevdasına her telden çalanlar, cem-i cümle;

Size diyorum...

 

Cevap istiyorum!

 

Bu da benim forumdaki grup konuşmamdan bir kesit.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu da benim forumdaki grup konuşmamdan bir kesit.

 

 

2002'de 43 milyar dolar olan özel sektörün borcunun, bu yılın 2. çeyreği (Nisan-Mayıs-Haziran) itibariyle 190,5 milyar dolara çıktığını ifade eden Ekren, bunun kısa vadeli olanının 13,8 milyar dolardan 48,8 milyar dolara, uzun vadeli olanının ise 29,2 milyar dolardan 142,7 milyar dolara ulaştığını bildirdi.

Hazine Müsteşarlığının açıklamasına göre, 2007 yılı sonu itibarıyla 133,3 milyar dolar olan Türkiye'nin net dış borç stoku yüzde 8,5 artarak 144,7 milyar dolara yükseldi. Hazine garantili dış borç stoku 2008 Mart ayı sonu itibarıyla 2007 yılı sonuna göre 307,1 milyon dolar artarak 5,1 milyar dolara çıktı. Toplam dış borç stoku, Mart sonu itibariyle 262,9 milyar dolar olarak gerçekleşti. Özel sektör borçlarının toplam dış borç stoku içerisindeki payı 172 milyar dolar ile yüzde 65,4 ve kamu kesimi borçlarının payı 74,3 milyar dolar ile yüzde 28,3 olarak belirlendi.

 

Ne kesitmiş, nalıncı keseri gibi...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bambaşka şeylerden bahsediyoruz. Üstelik bunu buraya yazmanıza da ayrıca sevindim, sırf karşı çıkmak için yazdığınız için biz de böylece özel sektörün ne hale getirildiğini görüyoruz. Elinize sağlık.

 

Peki bu vatandaşı böylesi yoksullaştırdınız, 3 kuruşa muhtaç yaptınız, uçan kuşa borçlandırdınız, bankada krediye-tefeciye mahkum ettiniz, bununla da övünür haldesiniz.

Siz iç borçlarla meşgulsünüz.

 

Peki CARİ AÇIK nedir CARİ AÇIK?

Biliyor musunuz? Duydunuz mu daha önce? Ben bundan bahsediyorum size.

Hırsızlıktan, talandan, peşkeşten, ihanetten bahsediyorum.

Vatandaşın parasını içerde pul etmişsiniz rakamlar yazdığınız gibi ortada.

Dışarda ne olmuşuz? Savunacak tek kelime bulabilecek misiniz?

 

Her altta kaldığınızda farklı yerlerden konu açıyorsunuz. Ama özel sektörün de kamunun da içerdeki hali ortada, memleketin de dışardaki hali ortada. Neyin hesabını savunabileceksiniz ki?

 

Nalıncı keserini geçti artık, yağ tankerine benzedi bu iş.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bambaşka şeylerden bahsediyoruz. Üstelik bunu buraya yazmanıza da ayrıca sevindim, sırf karşı çıkmak için yazdığınız için biz de böylece özel sektörün ne hale getirildiğini görüyoruz. Elinize sağlık.

 

Peki bu vatandaşı böylesi yoksullaştırdınız, 3 kuruşa muhtaç yaptınız, uçan kuşa borçlandırdınız, bankada krediye-tefeciye mahkum ettiniz, bununla da övünür haldesiniz.

Siz iç borçlarla meşgulsünüz.

 

Peki CARİ AÇIK nedir CARİ AÇIK?

Biliyor musunuz? Duydunuz mu daha önce? Ben bundan bahsediyorum size.

Hırsızlıktan, talandan, peşkeşten, ihanetten bahsediyorum.

Vatandaşın parasını içerde pul etmişsiniz rakamlar yazdığınız gibi ortada.

Dışarda ne olmuşuz? Savunacak tek kelime bulabilecek misiniz?

 

Her altta kaldığınızda farklı yerlerden konu açıyorsunuz. Ama özel sektörün de kamunun da içerdeki hali ortada, memleketin de dışardaki hali ortada. Neyin hesabını savunabileceksiniz ki?

 

Nalıncı keserini geçti artık, yağ tankerine benzedi bu iş.

 

Bu forumlarda mümkün mertebe siyasi konulara girmemeye özen gösterdim, eğer siyasi bir konu hakkında yazı,yazarsam objektif olmam (tutarlı) tartıştığımız ne ise açıklığa kavuşması içindir, yoksa ne ben siyasi,ekonomik,sosyal konularda uzmanım nede bu güne kadarki yazıştığım forumdaşlar,bu itibarla bana yazılan şu yazı (Her altta kaldığınızda farklı yerlerden konu açıyorsunuz. Ama özel sektörün de kamunun da içerdeki hali ortada, memleketin de dışardaki hali ortada. Neyin hesabını savunabileceksiniz ki?) olayı sanal alemde bile bu boyuta taşıması,tartıştığımız konuyu bile (kendi iddialarının) farkında olmaması durumudur,dolayısı ile yazıştığım her hangi forumdaş sanal aleme istediği fikirleri,düşünceleri (kopiş) yazabilir ama yazıştığı konuyu kavramak durumunda olma durumunda,yoksa yazdıkları kahvehane muhabbetinden öteye gitmez,dolayısı ile Ülkemizin şu anda maruz kaldığı ekonomik krizi “ GLOBAL” anlayamaz. Cari açık (ihracat,ithalat dengesi) global krizden önce çevrilebilir durumda idi ama tehlikesi yokmuydu vardı,tehlike yalnız,hükümetten kaynaklı değildi bir tek AKP’ye kapatma davası bile başlı,başına tehlike arzediyordu,hülasa vatandaşı böylesine yoksullaştırdınız demek (sanki ben) vatandaşımızın bir Belçika,Almanya,İngiltere seviyesinde yaşam tarzı vardıda,omu düştü,yoksa “YTL” diye bir kavramı duymadımı forumdaş,vede %/70 enflasyonu, aslında olay belli,memleketin dışardaki hali yazıldımı, forumdaşımızın 2000 binli seneleri unuttuğu,28 şubatı yaşamadığını,yahut,yaşadı’da işine gelmediği için,unuttuğunu düşünüyor İnsan…

 

:D

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

Liberal aydınlarımız çok tutmaz ama, ben pek bir beğeniyorum... Tamam, ?Ticaret imtiyazını ekalliyetten alalım, bir milli burjuvazi oluşturalım? demiştir, haltetmiştir ama, ?Devlet eliyle zengin yetiştirme fikri?nin sakıncaları konusunda Mustafa Kemal?i uyaran, İzmir İktisat Kongresi?nde alınan kararları, hissi kablel vuku eleştiren, devletin yedeğinde palazlanan ?yerli sermaye?nin, gelecekte iktisadi gelişmeyi baltalayacağını söyleyen kişi de odur.

 

İsmi, Kara Kemal...

 

Bazı kriminal işlere bulaştığı için öldürüldü.

 

Daha doğrusu, ?İttihatçı muhalefeti örgütlediği? gerekçesiyle bitirildi.

 

Kara Kemal?in bittiği/bitirildiği noktada ?onlar? sahne alır.

 

Buradaki ?onlar?a, iç pazar imtiyazını kaptırmamak için darbe dahil her türlü ?istikrarsızlaştırma? programını destekleyen, ?Ergenekon? gibi oluşumlara el altından finansal destek sağlayan, medya gücünü ?şantaj aracı? olarak kullanan büyük burjuvazinin ?tahsisli? kesimini dahil edebilirsiniz.

 

Bir de örgütleri vardır bunların.

 

Bir ?işadamları örgütü? gibi faaliyet gösterir ama, esas amacı seçilmiş hükümetlere yönelik şantajı meşrulaştırmaktır.

 

Dün, konjonktür öyle icap ettirdiği için gazete ilanıyla hükümet düşürüyorlardı, bugün bazı rantların ve teşviklerin devamı uğruna hükümet destekliyorlar.

 

Kendilerini büyük sermaye diye pazarlıyorlar ama, çalışma tarihleri boyunca ?Sultanahmet?te, turistlere kartpostal satan kara saçlı bir çocuk kadar bile ülkeye döviz kazandırmamışlardır...?

 

Tahsisli sermayenin tabiatı budur.

 

Üretmeye değil, hep almaya, hazıra konmaya kurgulanmıştır.

 

Bu sınıf, Batı?daki burjuvaziden, hele de Kara Kemal?in ?oluşmasında? zaruret gördüğü yerli burjuvaziden farklı olarak, devlete yaslandıkça semirdi ve paradan para kazanan ?repocu? kazurat takımını türetti. ?Rekabet?ten korktuğu için de, dünyaya açılmak yerine ?iç pazar?ı parsellemeye yöneldi; ürettiği çürük-çarık malları dünya ortalamasının üzerinde fiyatlarla yoksul Türk halkına kaktırdı.

 

Bu sınıf, yıllarca, nesebi gayrı sahih bir bayram olan Yerli Malları Haftası?yla kendisine bir kulvar açmaya, rekabet düzenine başkaldırıp palazlanmaya çalıştı.

 

Palazlandı da...

 

Oysa, içe kapanmacı, totaliter, faşist ülkelerin züğürt tesellisiydi Yerli Malları Haftası... Beceriksiz, tembel, ?üretici ruh?tan yoksun yöneticilerin mazeret beyanı...

 

Ülkeye pasaklı, kara saçlı bir çocuk kadar bile döviz kazandırmamış büyük holdinglerimizi, beyaz eşya ve otomotiv ilahlarımızı, medya kartellerimizi, Türkiye?nin gelir dağılımı en bozuk on ülkeden biri olması hiçbir zaman rahatsız etmedi...

 

Bu cinnet ortamı, bu varoşlar, bu kamu düzeni, Halk Ekmek kuyruklarında telef olan bu yoksul halk; proteinsizlikten, bakımsızlıktan vereme, koleraya, tifüse yakalanan bu kara kalabalıklar onları hiç ilgilendirmedi...

 

Onlara, niçin rekabetten, ?serbest piyasa düzeni?nden korktuklarını sormak isterdim...

 

Niçin iç pazarın sömürülmesine dayalı bir büyüme ve sanayileşme stratejisi izlediklerini...

 

Neme lazım, sormuyorum...

 

Bakarsınız, pazar payını korumak insiyakıyla ?darbe cuntaları?yla halvet olan büyük burjuvazinin encamı çıkar ortaya... Hangi darbenin, dünyayla rekabet etmekten korkan hangi taponcu sermaye tarafından ?gümrük duvarlarının yeniden ihdas edilmesi? kaydı şartıyla mahut güç merkezlerine sipariş edildiği anlaşılır ve ardından sırıtan yüz ifadesiyle ?1 numara? belirir...

 

Belli mi olur!

Ahmet KEKEÇ [email protected]

 

"KESİT"...

 

:)

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İnleyen nağmeler...

 

Demirel edebiyatı yapılıyor şimdi de. Belçika, Almanya, İngiltere miymişiz de bu hale gelmişiz.

 

Ne hale geldiğimizi ben size rakamla söylüyorum.

 

Dış borçta 220 milyar dolardan, 500 milyar dolara geldik 6.yılda

 

AKP'yi kapatacaklar diye ağlayanlar ve bunu ekonomik düzenin tehditi olarak çığırtanlar bugün kapatılmayan AKP için "kapatmak istediniz o da yeter" ağlak tavrı içerisinde hala aynı boruyu öttürüyorlar. Kapatsan suç, kapatmasan suç ama devleti memleketi tüm dünyaya borca batıranın, AKP hükümetinin gram kabahati yok.

Bu nasıl iştir? Bu nasıl mantıktır?

 

Cari açık kapatılabilirmiş, ihtimali varmışmış da. İhracat rakamları belli. İthalat patlaması belli. Aradaki farkın uçurumu sürekli açılarak giderken, hükümete bunun uyarıları yapılırken, hükümet kimseyi dinlemezken nasıl kapanacakmışmış, ihtimali varmışmış aklım fikrim almıyor.

Cari açığı 6 yılda şurdan şuraya kapattık, şu kadar da kapatacaktık diyeniniz var mı?

Cari açığın kapandığı tek bir dönemi bulup çıkarır mısınız 6 yıl içerisinde?

İçi boş, mesnetsiz, yandaş, rakamsız, izafi şeyler yazarak olmaz bu iş. Yaz rakamı. Daya milletin gözüne gözüne. Yaz arkadaş, de ki 500 milyar de. 280'i AKP'den de. Diyebiliyor musun?

Cari açık her dönemde şu kadar, bu kadar artmıştır de. Diyebiliyor musun? Diyemiyorsun.

Ne demeye tartışıyoruz ki biz?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İnleyen nağmeler...

 

Demirel edebiyatı yapılıyor şimdi de. Belçika, Almanya, İngiltere miymişiz de bu hale gelmişiz.

 

Ne hale geldiğimizi ben size rakamla söylüyorum.

 

Dış borçta 220 milyar dolardan, 500 milyar dolara geldik 6.yılda

 

AKP'yi kapatacaklar diye ağlayanlar ve bunu ekonomik düzenin tehditi olarak çığırtanlar bugün kapatılmayan AKP için "kapatmak istediniz o da yeter" ağlak tavrı içerisinde hala aynı boruyu öttürüyorlar. Kapatsan suç, kapatmasan suç ama devleti memleketi tüm dünyaya borca batıranın, AKP hükümetinin gram kabahati yok.

Bu nasıl iştir? Bu nasıl mantıktır?

Bu nasıl iştir? Bu nasıl mantıktır?

 

Geleneklerine Törelerine bagli güzel bir mantık, Ekonemiden Demokrasiden bi haber..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Asagidaki rakamlar,Devlet Istatistik kurumu (TUIK)un verilerinden yapilan belirlemelerdir.TUIK nekadar ugrasmis olsada yinede tespit ettigi rakamlarla Türkiye'nin her gecen gün daha cok ITHALATa bagimli bir duruma geldigini saklayamamistir.

 

Bu belirlemelere göre,Ocak-Agustos döneminde yatirim mallari ithalati yüzde 17,2 artarak 19,3 milyar dolar tüketim mali ithalatida yüzde 34 artisla 15,1 milyar dolar oldu ve toplam ithalat 145,5 milyara ulasti.

Sekiz ayda hammadde kapsaminda;sanayi icin islem görmemis ürün ithalati yüzde 57,9 artisla 10,7 milyar dolara ihracati ise yüzde 29,9 artisla 2,1 milyar dolar oldu.

Islenmemis yiyecek ve icecek ithalati anilan dönemde yüzde 123 artarak 2,3 milyar dolara cikarken,ihracati ise yüzde 24 azalarak 93,4 milyara dolara düstü.

2008 yilinda toplam ithalat 110 milyar dolari asarak rekor kirdi.

Esnaf ise kepenk kapatmamak icin veresiye modeline geri dönmek zorunda kalmistir.

 

Önceki dönemlerde vatandasin durumu tabiiki icler acici degildi,ama vatandasin vergileriyle yapilmis olan kurumlarin yabancilara satisiyla hicbir dönemde AKP döneminde oldugu kadar calisan kesim magdur edilmemistir.Saklanan gercek issizlik orani Türkiye'nin ekonomisinin dibe vurdugunu göstermektedir.TÜSIAD bile korku icindedir.Hamdolsunlarla,teget gecmelerle yürütülmeye calisilan ekonomi ancak bu kadar olur.

Bize birsey olmaz diyebilmek her babayigidin harci degildir! Bunu ne Merkel,ne Bush,ne Sarkozy söyleyebilmistir,cünkü onlarin, halklarini aldatmak ve oy avciligina cikmak gibi bir sorunlari yoktur.Allahin bildigini kuldan saklamak ise münafikliktir.

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bütün bu nicel ifadelerden sonra bile gelen karşı iletide bahsi geçen rakamlara değinilmeyecektir. Yandaş bir gazeteden alınan bir köşeyazısı ile veya bambaşka bir konuyu ortaya sürerek yeni satırlar türetilecektir.

 

Yandaş'ın algısı ve onun fikrine yansıması bu şekildedir. Kişiler arasında üslup değiştirse de esas itibariyle sabittir.

 

Yorulmayın. Anlamak isteyen anlar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yandaş'ın algısı ve onun fikrine yansıması bu şekildedir. Kişiler arasında üslup değiştirse de esas itibariyle sabittir.

 

Tıpkı, bilime karşı gelerek ortaya atılan "Güneş-Dil teorisinin" de alay konusu olduğu gibi.

Bu teoriye göre milattan önce bin iki yüzlü yıllarda yaşadığı varsayılan Mikenai kralı Agamemnon'un adı, Türkçe "ağa memnun" dan gelmektedir.

Engin Ardıç.

 

?ayan-ı sabite?, ?mevcudat-ı ilmiye?...

 

Farkı,farkedenlerin anlaması,zaman alır,bu itibarla, nevii "SABİT"i, anlatmak hüner işidir...

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

“ayan-ı sabite”, “mevcudat-ı ilmiye”...

Ne diyor Tayip Ülkemizde kriz yoktur..

 

Sonra ne diyor kriz inise gecmistir..

 

Unutma ayaklarının altından. Vatan toprağı kayıp gidiyor.

 

Efendi Türkler

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Tıpkı, bilime karşı gelerek ortaya atılan "Güneş-Dil teorisinin" de alay konusu olduğu gibi.

Bu teoriye göre milattan önce bin iki yüzlü yıllarda yaşadığı varsayılan Mikenai kralı Agamemnon'un adı, Türkçe "ağa memnun" dan gelmektedir.

Engin Ardıç.

 

?ayan-ı sabite?, ?mevcudat-ı ilmiye?...

 

Farkı,farkedenlerin anlaması,zaman alır,bu itibarla, nevii "SABİT"i, anlatmak hüner işidir...

 

Veyahut ta Seyh Kibrisinin Hitleri ve Prens Charles'i gizli müslüman göstermesi... gercek disi iddialari ortaya atmasi gibi.Zaten Vahdettin'de o yüzden Ingilizleri, müslümanliga hizmetleri icin cok seviyordu.

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Türkiye'deki yoksul sayisi 13,1 milyona cikti.Kriz sanayii vurdu üretim 8.5 düstü.Kapasite kullanimi küresel kriz nedeniyle imalat sanayiinde gecen yilin Kasim ayina göre bu yil 9.7 puan düserek 72.9 a indi.

TUIK-Türkiye istatistik kurumundan yapilan aciklama Türkiyede 38o bin kisinin ac oldugunu ortaya koydu.

Hamdolsun bize birsey olmaz,teget gecer gibi ciddiyetten uzak söylemler belki vatandasi paniklemekten koruyabilir ama Türkiye gerceklerini ortadan kaldirmaz.

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ne diyor Tayip Ülkemizde kriz yoktur..

 

Sonra ne diyor kriz inise gecmistir..

 

Unutma ayaklarının altından. Vatan toprağı kayıp gidiyor.

 

Efendi Türkler

 

?ayan-ı sabite?, ?mevcudat-ı ilmiye?...

 

Biz, bir cümleyi önce zihnimizde teşekkül ettiririz. Böylece o cümle mutlak mânâda yokluktan kurtulmuş olur, ama ona ?yazı? da diyemeyiz, zira haricî âlemde kendini henüz göstermemiştir. O cümleyi yazmayı irade edip, kudretimizi de bu yönde sarf ettiğimiz takdirde, cümlemiz yokluktan kurtularak varlık âlemine çıkar ve ?yazı? adını alır. Cümlenin ilmimizdeki ilk hâli onun mahiyetidir, bu mahiyet ayan-ı sabiteye misâl olabilir. Yazıldıktan sonraki hâli ise hakikattir, bu yazı da âlemdeki mahluklara bir misâl olarak düşünülebilir.

Derler...

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Veyahut ta Seyh Kibrisinin Hitleri ve Prens Charles'i gizli müslüman göstermesi... gercek disi iddialari ortaya atmasi gibi.Zaten Vahdettin'de o yüzden Ingilizleri, müslümanliga hizmetleri icin cok seviyordu.

 

 

saygilarla

 

Son olarak İngiliz gizli belgelerine bir göz atalım. Aslı Britanya arşivlerindeki gizli yazışmalara göre, işgalci İngilizler, şimdi de 'esir padişah'ı Samsun'a çıkmış bulunan Mustafa Kemal Paşa aleyhine konuşmaya zorlamaktadırlar. Ne var ki, Vahdettin kendilerine, Mustafa Kemal Paşa'nın ancak İtalya'nın birliğini sağlayan millî kahramanları Garibaldi kadar "haydut" kabul edilebileceğini, onun yurtseverliğinden kuşku duymadığını, dahası ona saygı ve hayranlık hissetmemenin güç olduğunu söylemiştir.

Atatürk'ün Bütün Eserleri, cilt 2, İstanbul 2003, Kaynak Yayınları, s. 232.

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Son olarak İngiliz gizli belgelerine bir göz atalım. Aslı Britanya arşivlerindeki gizli yazışmalara göre, işgalci İngilizler, şimdi de 'esir padişah'ı Samsun'a çıkmış bulunan Mustafa Kemal Paşa aleyhine konuşmaya zorlamaktadırlar. Ne var ki, Vahdettin kendilerine, Mustafa Kemal Paşa'nın ancak İtalya'nın birliğini sağlayan millî kahramanları Garibaldi kadar "haydut" kabul edilebileceğini, onun yurtseverliğinden kuşku duymadığını, dahası ona saygı ve hayranlık hissetmemenin güç olduğunu söylemiştir.

Atatürk'ün Bütün Eserleri, cilt 2, İstanbul 2003, Kaynak Yayınları, s. 232.

 

Vahdettin´in Anadolu daki ulusal kurtulus hareketinin gelismesini önlemek icin her yolu denemistir. bunlari mi tekrar hatirlatiyorsun? isgalci güclere karsi direnis hazirliklari icinde bulunan Atatürk ve arkadaslarina getirilen yasak hatda bu hazirlik icinde olanlara müdahale edilmesini gerekirse istanbul Divan i örfi ye gönderilmesini kim emretmisti!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Tıpkı, bilime karşı gelerek ortaya atılan "Güneş-Dil teorisinin" de alay konusu olduğu gibi.

Bu teoriye göre milattan önce bin iki yüzlü yıllarda yaşadığı varsayılan Mikenai kralı Agamemnon'un adı, Türkçe "ağa memnun" dan gelmektedir.

Engin Ardıç.

 

?ayan-ı sabite?, ?mevcudat-ı ilmiye?...

 

Farkı,farkedenlerin anlaması,zaman alır,bu itibarla, nevii "SABİT"i, anlatmak hüner işidir...

 

 

Güneş Dil Teorisi

 

Kuramın kaynağı Atatürk tarafından not olarak hazırlanmış olan Etimoloji, Morfoloji ve Fonetik Bakımdan Türk Dili isimli kitabın 7. sayfasında da söylendiği üzere Dr. Phil. Hermann Kvergić'in La Psychologie de Quelques Éléments des Langues Turques (Türk Dillerindeki Bazı Unsurların Psikolojisi) isimli 41 sayfalık basılmamış Fransızca eseridir.

 

Bu tez, yazarı tarafından 1935 yılında Viyana’dan önce Türk Dil Kurumu'ndan Ahmet Cevat Emre'ye gönderildi. Emre'nin kıymetsiz bulduğu mektubuna cevap alamayan Kvergić, bu kez eserini doğrudan Atatürk’e gönderdi.[2] Kuramdaki esas fikir bizzat Atatürk tarafından geliştirildi ve sunuldu.

Kuramın içeriği ve siyasi hedefleri

 

Hermann Kvergić'in teorisinin ana fikri "Türk dilinin dünyada esas bir dil olduğu ve dünya dillerindeki birçok kelimenin de Türkçeden türediği"ydi.[kaynak belirtilmeli]

 

Güneş Dil Teorisinin tarih içerisinde oynadığı rol, Atatürk Devrimleri'nin ideolojik hattını anlamak açısından önemlidir. Ümmetten millete geçme aşamasında olan ve Batı karşısında kendisini aşağılanmış hisseden Türk milletine özgüven aşılamak Teorinin amaçları arasında görülmüştür. Atatürk Devrimleri'nin yıktığı düzenle ve Avrupa merkezci tarih teorileriyle hesaplaşma çabası olarak değerlendirilmektedir. Teori, bilimsel nedenlerden çok siyasi nedenlerle desteklenmiştir. ( Wiki )

 

Sarıgöl, başlık ne, sen neden bahsediyorsun. Bunları yazmakla neyi ispatlamaya çalışıyorsun ? Fikrini, amacını öyle Engin Ardıç gibilerinin zırvalarını bırakıp, açıkça, mertçe ifade et ki bilelim!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İsmi, Kara Kemal...

 

Bazı kriminal işlere bulaştığı için öldürüldü.

 

Daha doğrusu, ?İttihatçı muhalefeti örgütlediği? gerekçesiyle bitirildi.

Kara Kemal?in bittiği/bitirildiği noktada ?onlar? sahne alır.

 

Komitacı Kara Kemal öldürülmemiş, tutuklanacağını anlayınca saklandığı kümeste intihar etmiştir.

 

Buradaki ?onlar?a, iç pazar imtiyazını kaptırmamak için darbe dahil her türlü ?istikrarsızlaştırma? programını destekleyen, ?Ergenekon? gibi oluşumlara el altından finansal destek sağlayan, medya gücünü ?şantaj aracı? olarak kullanan büyük burjuvazinin ?tahsisli? kesimini dahil edebilirsiniz.

 

Ergenekon'u kim finanse etmiş ? Cenazesi parasızlıktan zor kaldırılan işadamı Kuddisi Okkır mı ?

 

Bu sınıf, Batı?daki burjuvaziden, hele de Kara Kemal?in ?oluşmasında? zaruret gördüğü yerli burjuvaziden farklı olarak, devlete yaslandıkça semirdi ve paradan para kazanan ?repocu? kazurat takımını türetti. ?Rekabet?ten korktuğu için de, dünyaya açılmak yerine ?iç pazar?ı parsellemeye yöneldi; ürettiği çürük-çarık malları dünya ortalamasının üzerinde fiyatlarla yoksul Türk halkına kaktırdı.

 

Bu sınıfı mason Mendereslerin, Demirellerin, Özalların desteklediğini bilmeyen var mı ? Çocuk mu kandırıyor bunlar ? Menderesten sonraki iktidarlar Atatürkçü ekonomiyi mi yoksa Amerikancı ekonomiyi uygulamış ki, bu sınıflar palazlanmış.

 

Bu sınıf, yıllarca, nesebi gayrı sahih bir bayram olan Yerli Malları Haftası?yla kendisine bir kulvar açmaya, rekabet düzenine başkaldırıp palazlanmaya çalıştı.

 

Oysa, içe kapanmacı, totaliter, faşist ülkelerin züğürt tesellisiydi Yerli Malları Haftası... Beceriksiz, tembel, ?üretici ruh?tan yoksun yöneticilerin mazeret beyanı...

 

II. Dünya Savaşı sonrası oluşan ekonomik darboğazın ardından yabancı ülkelere para akışının önünün kesilmesi ve toplumsal tutum bilincinin oluşması amaçlanmıştır. Bu amaçla zamanın başbakanı İsmet İnönü 12 Aralık 1929'da yaptığı konuşmayla yerli malı kullanmanın ve tutumlu olmanın öneminden bahsetti. 1946 yılından itibaren Yerli Malı Haftası olarak kutlanmaktadır. 1983 yılında adı Tutum, yatırım ve Türk malları haftası olarak değiştirilmiştir.

 

Hedefi, yerli mallarının tüketiminin artmasıdır. Bu hafta süresince tutumlu olmanın, yatırım yapmanın ve yerli malı kullanmanın önemi anlatılır. ( Wiki )

 

Ülkeye pasaklı, kara saçlı bir çocuk kadar bile döviz kazandırmamış büyük holdinglerimizi, beyaz eşya ve otomotiv ilahlarımızı, medya kartellerimizi, Türkiye?nin gelir dağılımı en bozuk on ülkeden biri olması hiçbir zaman rahatsız etmedi...

 

Bu cinnet ortamı, bu varoşlar, bu kamu düzeni, Halk Ekmek kuyruklarında telef olan bu yoksul halk; proteinsizlikten, bakımsızlıktan vereme, koleraya, tifüse yakalanan bu kara kalabalıklar onları hiç ilgilendirmedi...

 

Onlara, niçin rekabetten, ?serbest piyasa düzeni?nden korktuklarını sormak isterdim...

 

Niçin iç pazarın sömürülmesine dayalı bir büyüme ve sanayileşme stratejisi izlediklerini...

 

Özal'ın dışa açılmayı, serbest rekabeti detekleyen siyasetini de alkışlayanlar da onlardı. Onun için, bu soruları Özala, Mendrese, Demirele soracaksın. Cumhuriyetçilere, Atatürkçülere değil...

 

Sırf karşı olmak için tarihi çorba yap anlat. Neredeyse, Kenedy'yi de Atatürkçüler öldürmüş, Küresel Isınmaya da Atatürkçüler neden olmuş diyecekler :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bütün bu nicel ifadelerden sonra bile gelen karşı iletide bahsi geçen rakamlara değinilmeyecektir. Yandaş bir gazeteden alınan bir köşeyazısı ile veya bambaşka bir konuyu ortaya sürerek yeni satırlar türetilecektir.

 

Yandaş'ın algısı ve onun fikrine yansıması bu şekildedir. Kişiler arasında üslup değiştirse de esas itibariyle sabittir.

 

Yorulmayın. Anlamak isteyen anlar.

 

Ne dedim ben size?

 

Budur karşınızdaki zihniyet. Neye hizmet ettiği belli.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Vahdettin´in Anadolu daki ulusal kurtulus hareketinin gelismesini önlemek icin her yolu denemistir. bunlari mi tekrar hatirlatiyorsun? isgalci güclere karsi direnis hazirliklari icinde bulunan Atatürk ve arkadaslarina getirilen yasak hatda bu hazirlik icinde olanlara müdahale edilmesini gerekirse istanbul Divan i örfi ye gönderilmesini kim emretmisti!

 

 

Mustafa Kemal Paşa'nın İstanbul'da kendi parasıyla çıkardığı Minber gazetesinde(…………), 17 Kasım 1918'de aynı gazetede çıkan söyleşisinde "İngilizlerden daha hayırhah (iyiliksever) bir dost olmayacağı" mesajını verdiğini de, ertesi gün çıkan Vakit gazetesinde ise "Britanya hükümetinin Osmanlılara karşı olan iyi niyetlerinden şüphe etmediğini" söylediğini ve dahi "muhataplarımızla [yani İngilizler, Fransızlar vd.] anlaşmak lazımdır" dediğini de hatırlamamız gerekmez mi? Ya Mustafa Kemal Paşa'nın 11-13 Ekim 1918'de Halep'ten Vahdettin'e çektiği telgraftaki ilginç teklifleri... Şöyle diyordu padişahın yaveri Naci (Eldeniz) Bey adına gönderdiği telgrafta: Müttefiklerle olmadığı takdirde ayrı olarak ve mutlaka barışı sağlamak lazımdır ve bunun için kaybedilecek bir an bile kalmamıştır. (Orijinali: "Müttefiken olmadığı takdirde münferiden behemahal sulhü takarrur ettirmek lazımdır ve bunun için fevt olunacak bir an dahi kalmamıştır.")

 

Orhan Koloğlu, 1918: Aydınlarımızın Bunalım Yılı, İstanbul 2000, Boyut Kitapları, s. 190.

 

Vahdettin ve İstanbul hükümeti daha önce Cafer Tayyar Paşa'yı Edirne'ye, Ali Fuat Paşa'yı Ankara'ya gönderdikten sonra üçüncü büyük kozunu oynamış ve Karabekir Paşa'yı Erzurum'a tayin ettirmeyi başarmıştır. Böylece direnişin Edirne, Ankara ve Erzurum ayakları tamamlanmış, sıra bunları toparlayacak ve organize edecek bir genel müfettişliğe gelmiştir ki, bir ay sonra bu göreve olağanüstü yetkilerle padişahın yaveri olan Mustafa Kemal Paşa atanacak ve 15 Mayıs 1919 günü yine Vahdettin'le görüştükten sonra dördüncü ve merkezÎ ayağı oluşturmak üzere Samsun'a doğru yola çıkacaktır. Nitekim bu görüşmeyi sonraları Falih Rıfkı Atay'a anlatan Atatürk, Vahdettin'in kendisine, "Şimdiye kadarki başarılarınızı unutun, asıl şimdi yapacağınız hizmet hepsinden mühim olabilir. Paşa, Paşa, devleti kurtarabilirsin" dediğini nakletmemiş miydi? Öyleyse soralım: Bizzat Karabekir ve Atatürk'ün ağzından yaptıkları anlatılan Vahdettin nasıl hain olabiliyor?

Tarih; sövme,övme ile olmaz. Tarihimizi şeffaf bir biçimde bilmek "ATATÜRK" ü yermek değil bilakis,yaptığı mücadeleyi,savaşları daha iyi anlamak,bilmek demektir,bu itibarla ATATÜRK'ün manevi şahsiyeti arkasına saklanıp İsmet İnönü, Recep Peker, Enverist,İttihatçı zihniyeti sürdürmek ATATÜRK'ÇÜLÜK değildir.

 

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Komitacı Kara Kemal öldürülmemiş, tutuklanacağını anlayınca saklandığı kümeste intihar etmiştir.

 

Mahkeme, İzmir'de gıyaben idama mahkûm ettiği İttihatçılar'ın eski İaşe nâzın Kara Kemal ile Ankara eski valisi Abdülkadir'in yakalanmaları için bir bildiri yayımladı. Soruşturmalar devam ederken Kara Kemal'in İstanbul'da polis tarafından sarılan evde intihar ettiği haberi geldi. Kara Kemal'i yakalayanlara dağıtılmak üzere İstanbul'a 10.000 lira gönderildi..

İstiklal mahkemeleri.

 

 

Ergenekon'u kim finanse etmiş ? Cenazesi parasızlıktan zor kaldırılan işadamı Kuddisi Okkır mı ?

 

Ergenekon'u Kuddisi Okkır'a mal etmek (finans) ve duygusallık tam bir ilizyondur...

 

 

Bu sınıfı mason Mendereslerin, Demirellerin, Özalların desteklediğini bilmeyen var mı ? Çocuk mu kandırıyor bunlar ? Menderesten sonraki iktidarlar Atatürkçü ekonomiyi mi yoksa Amerikancı ekonomiyi uygulamış ki, bu sınıflar palazlanmış.

 

Aslında bu yazı iyi olmuş ve ERGENEKON, Demirel dendiğinde,birde masonlar eklendiğinde kim hangi tarafta belli...

 

II. Dünya Savaşı sonrası oluşan ekonomik darboğazın ardından yabancı ülkelere para akışının önünün kesilmesi ve toplumsal tutum bilincinin oluşması amaçlanmıştır. Bu amaçla zamanın başbakanı İsmet İnönü 12 Aralık 1929'da yaptığı konuşmayla yerli malı kullanmanın ve tutumlu olmanın öneminden bahsetti. 1946 yılından itibaren Yerli Malı Haftası olarak kutlanmaktadır. 1983 yılında adı Tutum, yatırım ve Türk malları haftası olarak değiştirilmiştir.

 

Hedefi, yerli mallarının tüketiminin artmasıdır. Bu hafta süresince tutumlu olmanın, yatırım yapmanın ve yerli malı kullanmanın önemi anlatılır. ( Wiki )

 

Bir kere yazıda tarih hatası var (çarpıtmamı,yoksa bilmemekmi) şöyle, II. Dünya savaşı sonrası 1946 sonrasıdır,İnönü'nün 1929 konuşması ile alakası ne...

Sonra ( II. Dünya Savaşı sonrası oluşan ekonomik darboğazın ardından yabancı ülkelere para akışının önünün kesilmesi ve toplumsal tutum bilincinin oluşması amaçlanmıştır.) ne demektir, (demekki Ekonominin diş bağlantılarıda varmış).

Türkiye,yerli imalatı demekle (yerli malı haftası) Anadol, marka otomobillermi kastediliyor,üzüm,incir,fındıkmı, yoksa "ERKE DÖNERGECİMİ" ,tutumlu olalım,yerli malı kullanalım tamamda,başka mallarla kıyas imkanı olmasınmı, tapon malmı alalım, rekabet olmasınmı...

 

 

Özal'ın dışa açılmayı, serbest rekabeti detekleyen siyasetini de alkışlayanlar da onlardı. Onun için, bu soruları Özala, Mendrese, Demirele soracaksın. Cumhuriyetçilere, Atatürkçülere değil...

 

Sırf karşı olmak için tarihi çorba yap anlat. Neredeyse, Kenedy'yi de Atatürkçüler öldürmüş, Küresel Isınmaya da Atatürkçüler neden olmuş diyecekler

 

Türkiyede, "ATATÜRK'Ü", Atatürk'çülerden,kurtarmak gerek...

Atatürk, 1937 yılında başbakan İsmet İnönü'yü hem de kavgalı gürültülü bir tartışmadan sonra görevden aldı, yerine, 'iktisat vekilliği' yapmış ve İş Bankası'nın da kurucusu Mahmut Celal Bayar'ı atadı. Bu adam, daha sonra Milli Şef İnönü'nün bir muhalefet partisi kurmasına ve iktidara da gelmesine izin vereceği, vermek zorunda kalacağı bir zattı.

1950 yılında bu adam serbest seçimlerle ve halk oyuyla iktidara geçti.

Atatürk'ün başbakanına halk destek verdi yani. Onun atadığı yeni başbakan da bir yıl sonra, bugün de yürürlükte olan 'Atatürk'ü Koruma Kanunu'nu' çıkardı... Bu durumda 1950 yılında 'karşıdevrim' başlamış olur mu olmaz mı?

Engin Ardıç...

 

Güneş Dil Teorisi

 

"Kamubuyrum Tüz Bölemi"

Devam,devam...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bütün bu nicel ifadelerden sonra bile gelen karşı iletide bahsi geçen rakamlara değinilmeyecektir. Yandaş bir gazeteden alınan bir köşeyazısı ile veya bambaşka bir konuyu ortaya sürerek yeni satırlar türetilecektir.

 

Yandaş'ın algısı ve onun fikrine yansıması bu şekildedir. Kişiler arasında üslup değiştirse de esas itibariyle sabittir.

 

Yorulmayın. Anlamak isteyen anlar.

 

 

Ne dedim ben size?

 

Budur karşınızdaki zihniyet. Neye hizmet ettiği belli.

 

 

Anlatamıyorum sanırım.

 

Konuyu değiştirmek isteyenler var. Görmüyor musunuz?

 

Buna neden alet oluyorsunuz?

 

Konu başlığı ne? EKONOMİK KRİZ. Siz neyi kovalıyorsunuz? Dönün bakın son iletilere, neyin cevabındasınız?

 

Yapmayın arkadaşlar. Rakamlar konuşsun dedikçe eblekleşiyorsunuz.

 

Bırakın cevap versinler, cari açığı kapattık desinler, ithalatı indirdik desinler. İhracattan, ithalattan, cari açıktan, dış borçtan ve ivmelerinden bahsetsinler. Gazete küpürlerine, google alıntılarına doydık bittik artık. Biz O cevapları bekliyoruz.

 

Atatürk'e dil uzatmak kolay, buralara bile indirgenmiş durumda hatta. Farkedemiyor musunuz? Siz hangi dünyanın insanısınız?

 

Bu başlığın gidişatını izleyenler, avuçlarını ovuşturuyor farketmiyor musunuz?

 

Benimse dişim bağırsağımı kesiyor, sizinle aynı gezegende bile değiliz herhalde.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Atatürk'e dil uzatmak kolay, buralara bile indirgenmiş durumda hatta. Farkedemiyor musunuz? Siz hangi dünyanın insanısınız?

 

"Türkiyede, "ATATÜRK'Ü", Atatürk'çülerden,kurtarmak gerek..."

İşin kolayı bu, Atatürk'e dil uzatmak, yahu kim Atatürk'e dil uzatmış yazılan,yazılara cevap yazdım, ve çarpıtma tarih anlayışını bir nebze düzeltmeye çalıştım (acizane) alıntılarla,neymiş siz hangi dünyanın insanı,imişsiniz doğrusu bende merak ediyorum...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Mustafa Kemal Paşa'nın İstanbul'da kendi parasıyla çıkardığı Minber gazetesinde(????), 17 Kasım 1918'de aynı gazetede çıkan söyleşisinde "İngilizlerden daha hayırhah (iyiliksever) bir dost olmayacağı" mesajını verdiğini de, ertesi gün çıkan Vakit gazetesinde ise "Britanya hükümetinin Osmanlılara karşı olan iyi niyetlerinden şüphe etmediğini" söylediğini ve dahi "muhataplarımızla [yani İngilizler, Fransızlar vd.] anlaşmak lazımdır" dediğini de hatırlamamız gerekmez mi? Ya Mustafa Kemal Paşa'nın 11-13 Ekim 1918'de Halep'ten Vahdettin'e çektiği telgraftaki ilginç teklifleri... Şöyle diyordu padişahın yaveri Naci (Eldeniz) Bey adına gönderdiği telgrafta: Müttefiklerle olmadığı takdirde ayrı olarak ve mutlaka barışı sağlamak lazımdır ve bunun için kaybedilecek bir an bile kalmamıştır. (Orijinali: "Müttefiken olmadığı takdirde münferiden behemahal sulhü takarrur ettirmek lazımdır ve bunun için fevt olunacak bir an dahi kalmamıştır.")

 

Orhan Koloğlu, 1918: Aydınlarımızın Bunalım Yılı, İstanbul 2000, Boyut Kitapları, s. 190.

 

Vahdettin ve İstanbul hükümeti daha önce Cafer Tayyar Paşa'yı Edirne'ye, Ali Fuat Paşa'yı Ankara'ya gönderdikten sonra üçüncü büyük kozunu oynamış ve Karabekir Paşa'yı Erzurum'a tayin ettirmeyi başarmıştır. Böylece direnişin Edirne, Ankara ve Erzurum ayakları tamamlanmış, sıra bunları toparlayacak ve organize edecek bir genel müfettişliğe gelmiştir ki, bir ay sonra bu göreve olağanüstü yetkilerle padişahın yaveri olan Mustafa Kemal Paşa atanacak ve 15 Mayıs 1919 günü yine Vahdettin'le görüştükten sonra dördüncü ve merkezÎ ayağı oluşturmak üzere Samsun'a doğru yola çıkacaktır. Nitekim bu görüşmeyi sonraları Falih Rıfkı Atay'a anlatan Atatürk, Vahdettin'in kendisine, "Şimdiye kadarki başarılarınızı unutun, asıl şimdi yapacağınız hizmet hepsinden mühim olabilir. Paşa, Paşa, devleti kurtarabilirsin" dediğini nakletmemiş miydi? Öyleyse soralım: Bizzat Karabekir ve Atatürk'ün ağzından yaptıkları anlatılan Vahdettin nasıl hain olabiliyor?

Tarih; sövme,övme ile olmaz. Tarihimizi şeffaf bir biçimde bilmek "ATATÜRK" ü yermek değil bilakis,yaptığı mücadeleyi,savaşları daha iyi anlamak,bilmek demektir,bu itibarla ATATÜRK'ün manevi şahsiyeti arkasına saklanıp İsmet İnönü, Recep Peker, Enverist,İttihatçı zihniyeti sürdürmek ATATÜRK'ÇÜLÜK değildir.

 

 

Bulari yazan adama sormak isterdim,acaba Mustafa Kemal yakalanip Istanbul'a getirilseydi Vahdettin ne yapacakti,alip bagrinami basacakti yoksa daragacinami gönderecekti?

Bazen insanlar kitap yaziyorum diye yalanlardan destanlar olusturmuyorlarmi birileride bunlari aydin diye yere göge sigdiramiyor,iste yukardaki satirlarin sahibi gibi.Vahdettin mis mis da, Kazim Karabekir mis mis da, bilmem neyin ayagi mis mis da!!

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.