Φ DİPNOT Gönderi tarihi: 18 Haziran , 2007 Gönderi tarihi: 18 Haziran , 2007 Seçimlerde, Türkiye Emperyalizmle Yüzleşecek 22 Temmuz seçimleri Cumhuriyet tarihimizin en zor ve kritik seçimi olacak. - Türkiye, ya düzlüğe çıkmak için değişim başlatacak; - Ya da karanlık tünelin içinde sürüklenmekte olduğu yola devam edecek. Neden çok kritik bir seçim? Türkiye'nin karşısındaki seçenekler ne? Karanlık tüneldeki yolculuk devam ederse neler olacak? Türkiye ekonomisi, "Batı kapitalizmi için bir cennet olacak". Dev tekeller ahtapotun kolları gibi ülkeyi saracak. Bütün iktisadi alanlar yabancıların ve maşalarının eline geçecek. Halkımız yabancı tekellerin emrinde çalışan işçiler ve teknisyenler haline dönüşecek. Yabancı tekeller ve arkasındaki devletler Türk halkının patronu durumuna gelecek. Tabii ki kimi "Türk ceo'lar" parlayacak. Onlar, yabancı tekeller adına Türk halkını çok başarılı bir biçimde sömürdükleri için ödüllendirilecekler. Köylü, yabancı tekellerin ve onların emrine girmiş yerli şirketlerin ırgatı durumuna düşecek. Sosyal devletin tamamen yıkıldığı bir ortamda oluşacak piyasada yalnız yabancı tekeller değil işbirlikçi şeriatçılar da yerleşecekler. Yerel yönetimlerden "yandaş yeşil şirketlere kadar" tarikatlar ve cemaatler sosyal ve iktisadi düzeni ele geçirecekler. Devletin yerine ve onu tasfiye etmek için oluşturulan serbest piyasadan bölücü örgüt de payını alacak. "Amerika, şeriatçı işbirlikçi ve bölücü sacayağı" tamamlanmış olacak. Serbest piyasa yalnız iktisadi değil siyasi, dini ve etnik yeniden yapılanmanın da altyapısını hazırlıyor. ABD'nin 1978'de hazırlayıp 1980'de Türkiye'ye dayattığı Washington uzlaşması, böylesine sihirli bir maşa. Serbet piyasa üzerinden önce iktisadi, daha sonra da siyasi, sosyal, etnik ve dini yeniden yapılanmaya olanak sağlıyor. Kimin için? Emperyalizm adına Cumhuriyete, demokrasiye, sosyal devlete ve laikliğe karşı bir operasyon bu. Serbest piyasa bu nedenle sömürgecilerin en önemli silahı. Piyasa üzerinden sessiz darbe ABD ve AB Türkiye'nin piyasasını Avrupa Birliği üzerinden kendilerine bağlayarak sessiz darbeyi yapıyorlar. Mevcut politikaların devamı ile AB üzerinden Batı kapitalizminin emrine sokulmuş bir Türkiye hazırlanmak isteniyor. Bu operasyonun adı, "Türkiye'nin askersiz işgalidir" . Ekonomisini ele geçirdiğiniz zaman, - Siyasal partileri ve siyaset adamlarını da denetim altına alıyorsunuz. - Eğitim, kültür ve sağlık hizmetleri de ellerine geçmeye başlıyor. - Ekonomisi, siyaseti ve kültürü denetim altına alınmış bir ülkenin, ordusu da önünde sonunda direncini kaybeder. 22 Temmuz seçimleri Türkiye Cumhuriyeti'nin devamı ya da yok edilmesi seçenekleri arasında bir tercih olacaktır. Bu korkunç gerçeği saklamak isteyen kimi partiler "karşı cepheden transferler yaparak" halkın bu durumu anlamasını engellemeye çalışıyorlar. Ancak bu, işe yaramayacaktır. Halk artık gerçek tehdidi görmeye başladı; - Köylü, işçi, memur, esnaf ABD ve AB'nin taleplerini yerine getiren yönetim yüzünden ezildiğini çok iyi görüyor. Medya karartmaları çare olmadı. Dün oy verdikleri parti yüzünden bu duruma düştüklerini biliyorlar artık. Milyonlarca insan meydanlarda yalnız laiklik için haykırmadı; halkı ezen emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı yumruğunu havaya kaldırdı. - Türkiye'nin parçalanmak istendiğini gören TSK, "artık yeter" dedi. Halkı emperyalizmin tehdidine karşı açık açık uyardı. Türkiye'yi ve bölgeyi kimlerin parçalamak istediğini söyledi. Emperyalizmin Türkiye üzerinde yürütmekte olduğu sessiz ve sivil darbeye halkın yanında, ordu da karşı çıktı. 22 Temmuz'da çok farklı bir seçim yaşayacağız. Emperyalizmle işbirliği yapan oligarşinin tasfiyesi bu seçimle başlayacaktır; başlamak zorundadır...... Cumhuriyet 18.06.2007 7 EROL MANİSALI Alıntı
Φ restpektif Gönderi tarihi: 19 Haziran , 2007 Gönderi tarihi: 19 Haziran , 2007 TSK ilk kez "artik yeter" demiyor sayin Dipnot. Her on yilda bir bunu yapiyor ve her ne hikmetse, her "artik yeter"in sonunda daha fakir, daha az ozgur ve nihayetinde daha "emperyalistci" oluyoruz. Cok uzak degil yahu, zahmet edip bakin su yakin tarihinize! Turkiye'ye emperyalist eli hangi durumlarda uzanmis, ne zaman yogunlasmis gorun biraz. Siralanmis ezberlerin icinden bir alternatif gormeye calistim yazida ancak bulamadim. Nedir alternatif? CHP mi? Onlarin alternatifi nedir? Butun samimiyetimle soyluyorum; bana CHP'nin programindan AB'ye girmeyeceklerini, yabanci yatirima dur diyeceklerini, Amerika'ya rest cekeceklerini, ne AB ne ABD tam bagimsiz Turkiye sloganini yansitan kucucuk bir "soz" gosterin, inanin size hak verecegim. Soz!.. Hic mi okumazsiniz parti programlarini... Girin CHP'nin ve diger partilerin web sayfalarina, bakin neler diyorlar.. "AB'ye karsi degiliz ama AKP gibi de yapmayacagiz, ekonomik istikrar icin yabanci yatirim sart ama AKP gibi yapmayacagiz, IMF'ye elbette rest cekmeyecegiz ama AKP gibi yapmayacagiz, AB'nin istedigi demokratiklesmeyi surdurecegiz ama AKP gibi yapmayacagiz..." mealindeki insan zekasiyla dalga gecen programlarla karsilasirsiniz. Insan "haydaaa" demekten kendini alamiyor... Sayet planlanmaya calisildigi gibi AKP hukumet kuramazsa, muhtemel bir CHP-MHP hukumetinin AKP'den tek bir farklari olacak: Ekonomiyi kotu yonetecekler... Yabanci yatirim diye diye dillerde tuy bitti. Hadi bakalim kapanin ice! Ne yapacaksiniz o zaman? Icinde bulundugumuz bu bilisim caginda Turkiye'nin elinde hicbir sermayesi kalmamistir. Gelecek onyillarda bu durum kendini daha da belirgin hale getirecek. 80 milyona yaklasan nufusuyla ekonomik istihdamin tek yolu yabanci yatirimdan geciyor. Farkinda degilsiniz ama bu gercek taa on yildan beri gozler onunde. Turkiye'nin gelecegini teminat altina alabilmesi icin, insanlarini istihdam edebilmesi icin yabanci yatirima ihtiyaci var ve bunun icin de istikrarli bir ekonomi ve demokratiklesme sart. Ne sandiniz, Turkiye nicin birden bire yillardir yapamadigi degisimleri bir gecede yapabildi? AKP'nin gucu mu? Hayir arkadaslar, cunku baska alternatif yoktu ve o yuzden statukocular son ana kadar seslerini cikarmadilar. Bunu gormek lazim! Peki simdilerdeki bu gurultu neyin nesi? Ben bu olanca siddetiyle suren gurultuye ragmen yabanci yatirimcilarin rahatliklarina dikkatinizi cekmek istiyorum. Neden bu kadar rahatlar? Kim gelirse gelsin, belirlenmis politikalar oldugu gibi surecek de ondan! Endiselenecek bir sey yok, piliyi pirtiyi alip goturmenin zamani gecti artik. Anlayacaginiz mesele iktidar kavgasidir. Ne kimsenin bu ulkeye seriati getirmeye ne de baskasinin bu ulkeyi AB ve ABD'den uzaklastirmaya niyeti var! Zaten her ikisine de kimsenin gucu yetmez. Iktidar sahibi olmak bazilarina bu yeni kaymaktan daha fazla pay saglayacak, cepler daha cok dolacak ve en onemlisi "seckinci" zihniyet devam edecek. Umarim bazilari anlayabilir beni... Selam ile.. Alıntı
Φ denizz Gönderi tarihi: 19 Haziran , 2007 Gönderi tarihi: 19 Haziran , 2007 erol manisalı hocadan her kelimesine katılacağım harika bir analiz.ancak, halkımızın tehlikeli gidişatın farkında olduğundan hiç emin değilim.ayrıca ulusalcı olarak gördüğümüz partilerinde eğer iktidar olurlarsa nereye kadar dik durabileceklerini bilemiyorum.kısacası hoca kadar iyimser değilim Alıntı
Φ gugukcuk Gönderi tarihi: 19 Haziran , 2007 Gönderi tarihi: 19 Haziran , 2007 Bu seçimlerde mutlak demokrasi ile yüzleşilecek kanaatini taşıyorum nedense.Bu ülkede sadece vitrine gelemeyen bir o kaldı da ondandır sevgili dipnot.Demokrasinin ölçülemeyen o gücünün merakına gireceğiz.Bizi karanlıklardan çıkaracak o ışığı yeniden keşfedeceğiz. Tıpkı Nazım'ın dediği gibi; "Arkamızda bir düşman gözü gibi karanlığın yolu Önümüzde bakır taslarda güneş dolu" sevgilerimle tabii ki Alıntı
Φ sedelina Gönderi tarihi: 19 Haziran , 2007 Gönderi tarihi: 19 Haziran , 2007 TSK ilk kez "artik yeter" demiyor sayin Dipnot. Her on yilda bir bunu yapiyor ve her ne hikmetse, her "artik yeter"in sonunda daha fakir, daha az ozgur ve nihayetinde daha "emperyalistci" oluyoruz. Cok uzak degil yahu, zahmet edip bakin su yakin tarihinize! Turkiye'ye emperyalist eli hangi durumlarda uzanmis, ne zaman yogunlasmis gorun biraz. Siralanmis ezberlerin icinden bir alternatif gormeye calistim yazida ancak bulamadim. Nedir alternatif? CHP mi? Onlarin alternatifi nedir? Butun samimiyetimle soyluyorum; bana CHP'nin programindan AB'ye girmeyeceklerini, yabanci yatirima dur diyeceklerini, Amerika'ya rest cekeceklerini, ne AB ne ABD tam bagimsiz Turkiye sloganini yansitan kucucuk bir "soz" gosterin, inanin size hak verecegim. Soz!.. Hic mi okumazsiniz parti programlarini... Girin CHP'nin ve diger partilerin web sayfalarina, bakin neler diyorlar.. "AB'ye karsi degiliz ama AKP gibi de yapmayacagiz, ekonomik istikrar icin yabanci yatirim sart ama AKP gibi yapmayacagiz, IMF'ye elbette rest cekmeyecegiz ama AKP gibi yapmayacagiz, AB'nin istedigi demokratiklesmeyi surdurecegiz ama AKP gibi yapmayacagiz..." mealindeki insan zekasiyla dalga gecen programlarla karsilasirsiniz. Insan "haydaaa" demekten kendini alamiyor... Sayet planlanmaya calisildigi gibi AKP hukumet kuramazsa, muhtemel bir CHP-MHP hukumetinin AKP'den tek bir farklari olacak: Ekonomiyi kotu yonetecekler... Yabanci yatirim diye diye dillerde tuy bitti. Hadi bakalim kapanin ice! Ne yapacaksiniz o zaman? Icinde bulundugumuz bu bilisim caginda Turkiye'nin elinde hicbir sermayesi kalmamistir. Gelecek onyillarda bu durum kendini daha da belirgin hale getirecek. 80 milyona yaklasan nufusuyla ekonomik istihdamin tek yolu yabanci yatirimdan geciyor. Farkinda degilsiniz ama bu gercek taa on yildan beri gozler onunde. Turkiye'nin gelecegini teminat altina alabilmesi icin, insanlarini istihdam edebilmesi icin yabanci yatirima ihtiyaci var ve bunun icin de istikrarli bir ekonomi ve demokratiklesme sart. Ne sandiniz, Turkiye nicin birden bire yillardir yapamadigi degisimleri bir gecede yapabildi? AKP'nin gucu mu? Hayir arkadaslar, cunku baska alternatif yoktu ve o yuzden statukocular son ana kadar seslerini cikarmadilar. Bunu gormek lazim! Peki simdilerdeki bu gurultu neyin nesi? Ben bu olanca siddetiyle suren gurultuye ragmen yabanci yatirimcilarin rahatliklarina dikkatinizi cekmek istiyorum. Neden bu kadar rahatlar? Kim gelirse gelsin, belirlenmis politikalar oldugu gibi surecek de ondan! Endiselenecek bir sey yok, piliyi pirtiyi alip goturmenin zamani gecti artik. Anlayacaginiz mesele iktidar kavgasidir. Ne kimsenin bu ulkeye seriati getirmeye ne de baskasinin bu ulkeyi AB ve ABD'den uzaklastirmaya niyeti var! Zaten her ikisine de kimsenin gucu yetmez. Iktidar sahibi olmak bazilarina bu yeni kaymaktan daha fazla pay saglayacak, cepler daha cok dolacak ve en onemlisi "seckinci" zihniyet devam edecek. Umarim bazilari anlayabilir beni... Selam ile.. Ben anladım,çünkü düşündüğüm şeyler bunlardı.polıtıka ve sıyaset kelımesının anlamına uygun davranan vekıllerımız olduğu sürece devam.. Alıntı
Φ Efendi Türkler Gönderi tarihi: 20 Haziran , 2007 Gönderi tarihi: 20 Haziran , 2007 Ben anladım,çünkü düşündüğüm şeyler bunlardı.polıtıka ve sıyaset kelımesının anlamına uygun davranan vekıllerımız olduğu sürece devam.. evet o vekillerden ...!!! ben yurt disinda onlarin sayesinde boynu bükük geziyorum...benim gibi milyonlarca ,,bizler daha farkli görüyoruz örnegin ,,hayatta medine dilencileri gibi ,,calismayip ,,onun bunun eline bakmak ..kadar onursuzluk yoktur... Avrupali calisir...dilenmez...bir is yetmezse ikinci yedek ise gider...!!! Binlerce örnek var........... Şimdi, şu duruma bir bakınız. Kaplıcalar bizim. Jeotermal enerji kaynakları, bizim topraklarımızda. Sera yapmaya uygun sulanabilir alanlar, bizim. Jeotermal enerji kaynaklarımızı kullanabilecek yetenekte, Jeoloji Yüksek Mühendislerimiz var. Ziraat Yüksek Mühendislerimiz, üreticilerimize seracılığı öğretebilecek düzeyde. Peki, hangi eksiğimiz nedeniyle Manisa Salihli Belediyesi, Avrupa Birliği’ne el açmış? 170 bin Avro için mi? Elinde çok değerli doğal kaynakları ve yetişmiş yetenekli insanları olduğu halde, bir avuç Avro için AB’ye el açanlara siz ne adını verirsiz? Bizim mühendislerimiz, bizim topraklarımızda, bizim jeotermal enerji kaynaklarımızı kullanıma açıyorlar, 160 vatandaşımızı seracılık konusunda eğitiyorlar, ama tüm başarıları AB sahipleniyor! Çünkü Salihli Belediyesi’ne bir avuç Avro hibe etmişler! Meslek onurunun, ulusal onurun bu kadar ucuza satıldığına Türk tarihinde ilk kez tanık olunuyor! Kurşunlu Kaplıcaları’ndaki açılış töreninde konuşan Doç.Dr. Osman Tatar, bu projeyle bir zihniyetin son bulduğunu ilân ediyordu. Doğru söylüyordu, meslek onuruna ve ulusal onura en yüce değeri veren zihniyetin sonuydu bu! Yeni zihniyet, bir avuç Avro için AB himayesine girmeyi kabullenme zihniyetidir! Açıkçası bu, Mandacı zihniyetidir! Peki, açılış töreninde, Salihi Kaymakamı İsmail Hakkı Develi’nin, ‘Biz bu anlayış içerisinde gidersek Avrupa’yı 5 yılda yakalar, 6 yılda geçeriz’ demesini nasıl karşılıyorsunuz? Uşakların, efendilerini geçtiğine tarihte hiç rastlanmış mıdır? tabiki ülkemizin efendisi yoktur kendisi efendisidir..o sinirlari baskalari cizmedi..fakat birileri cizdirmeye calisiyor.. evet devam... Türkiye’nin en zengin kenti, İstanbul’dur. Kadıköy de İstanbul’un en zengin ilçelerinden biridir. İşte böyle bir ilçenin belediyesi, toplam 808 kişinin iş eğitimi için Avrupa Birliği’ne el açıyor, 175 bin Avro için AB’nin himayesine giriyordu! Bu konuda görüşünü öğrenmek için İstanbul Kadıköy belediye Başkanı Av.Selami Öztürk’ü birçok kez telefonla aradım. Başkana ulaşamadım. ‘Yeni Umutlar Projesi’nde görevli olanlarla konuşmam önerildi. 09.01.2006 günü, Kadıköy Belediyesi, ‘Yeni Umutlar Projesi’ Koordinatörü Dilsaz Kacatürk’le konuştum. Sordum: “AB niçin size karşılıksız para verdi? Kadıköy gibi zengin bir belediyenin AB’den hibe alması hiç yakışıyor mu?” Dilsaz Kocatürk’ün yanıtı, ibret vericidir: “Parayı verenin kimliği önemli değildir! Ben, o parayı iyi kullanmaya bakarım!” Türk devletinin ‘baba’ olmaktan çıkmasıyla, yerine baba olarak gelen AB’nin dayattığı ahlak ölçüsü işte budur: Parayı verenin kim olduğu önemli değildir! Önemli olan, para elde etmektir. Bu paranın hangi amaçla verilmiş olduğu da önemli değildir Arkadasim ,öyle acilimlar varki okyanus kadar genis ..vede okadar derin..!!ama genede takiye ,nin icinde aramakta yarar var..yapilan sahtekarliklarin icinde ... hep Din sömürü araci olarak kullanilmistir.. BIZIM MESHUR COGRAFYADA...artik ayip denen sey kaybolmus... Saygilar yamyam frankfurt Alıntı
Misafir aslan34 Gönderi tarihi: 20 Haziran , 2007 Gönderi tarihi: 20 Haziran , 2007 oyak bank erdemirden sonra bankasınıda 'yabancıya' sattı. erdemiri alırken baya 'ulusalcı' jargonla konuşuyordu genel müdür. şimdide baka satılırken gazetecinin sordugu önceki duruma ait bir soruya '' bu işin sakarya , millet işi olmadıgını söylemiş''.. evet arkadaşlar sapmayalım ve saptırmayalım. neyse onu konuşalım ve söylemler eşit olursa bir anlamı oldugunun ayırdına varalım. Alıntı
Φ DİPNOT Gönderi tarihi: 20 Haziran , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 20 Haziran , 2007 TSK ilk kez "artik yeter" demiyor sayin Dipnot. .... Siralanmis ezberlerin icinden bir alternatif gormeye calistim yazida ancak bulamadim. Nedir alternatif? CHP mi? Onlarin alternatifi nedir? ... Yabanci yatirim diye diye dillerde tuy bitti. Hadi bakalim kapanin ice! Ne sandiniz, Turkiye nicin birden bire yillardir yapamadigi degisimleri bir gecede yapabildi? ..... AKP'nin gucu mu? Hayir arkadaslar, ..... Anlayacaginiz mesele iktidar kavgasidir. Ne kimsenin bu ulkeye seriati getirmeye ne de baskasinin bu ulkeyi AB ve ABD'den uzaklastirmaya niyeti var! Zaten her ikisine de kimsenin gucu yetmez. Iktidar sahibi olmak bazilarina bu yeni kaymaktan daha fazla pay saglayacak, cepler daha cok dolacak ve en onemlisi "seckinci" zihniyet devam edecek. Umarim bazilari anlayabilir beni... Selam ile.. Sevgili respektif... Sanıyorum konuyu tam olarak anlamadan ve mesajı algılamadan partisel bir refleks göstermişsiniz... Yazdıklarınıza kısmen katılmakla birlikte tamamen duygusal olduğunu düşünüyorum... Diğer taraftan konunun daha iyi anlaşılabilmesi için şunların söylenmesinde fayda görüyorum.. Kanımca "AKP döneminde Türkiye ekonomisini açıklayan en belirgin unsur nedir" diye soracak olursak, bu sorunun yanıtı hiç kuşkusuz, "artan dış borçlanma" şeklinde olurdu diye düşünüyorum. Türkiye'nin toplam dış borç stoku 2003 yılı sonunda 130.1 milyar dolar düzeyinde idi. 2006 sonu itibarıyla dış borçlarımız 206.5 milyar dolara ulaşmış durumdadır. Dolayısıyla, söz konusu dönemde dış borçlarımız net olarak toplam 76.5 milyar dolar artmış bulunmaktadır. Yani yukarıdaki başlıkta ki konuyu daha iyi yorumlayabilmek ve betimleyebilmek için belkide son olarak şu söylenebilir... Denetimsiz ve yönlendirilmemiş finansal akımların spekülatif saldırısı altında Türkiye hızla bir borç tuzağına itilmektedir... Ne dersiniz.. Üstelik bütün bunların tam tesini söyleyebilmek Türkiye şartlarında tabiki mümkün... Çünkü hakikaten günümüz medyası tam istediği gibi şarkı uyarlayıp bizleri oynatmakta... Tabiki davulcuyu görmemek olmaz... Sevgiyle kalın.. Alıntı
Misafir aslan34 Gönderi tarihi: 22 Haziran , 2007 Gönderi tarihi: 22 Haziran , 2007 Anti-emperyalizm!!! Son yüz yılın anti-emperyalist mücadelelerine kısaca göz atalım. “İlk” anti-emperyalist mücadele olarak görülen Türk ulusal savaşı, kapitalizmle mücadele diye bir perspektifi olmadığından, yeni Türk devletinin kuruluşuyla birlikte -hatta daha önce - kapitalizme yönelmiş, dolayısıyla da emperyalizme teslim olmuştur. “ilk” anti-emperyalist savaşı verdiği söylenen Türkiye’nin 1950’li yıllarda, Cezayir Kurtuluş Savaşı’na karşı takındığı tutum ibret vericidir. Daha “kararlı” emperyalizm ve kapitalizm karşıtı hareketlere bakalım. Sovyetler Birliği’nde Bolşeviklerin kurduğu rejim, kapitalizmi de ortadan kaldırma iddiasındaydı. Ne var ki, içte kapitalistleri de ortadan kaldıran bu rejim, devlet kapitalizmine fazlasıyla benzeyen bir sistem oluşturdu. Bu sistem, klasik kapitalizmle rekabet ve işbirliğini içeren bir süreç yaşadıktan sonra kapitalist dünya sistemine teslim oldu. Bolşevikler tarafından kurulan devlet kapitalizm sistemi bütünüyle yıkılmadan, rejim değişikliği yoluyla, klasik kapitalist sisteme entegre olundu. Demek, kapitalizmi -her türlü biçimiyle- ortadan kaldırmadan, kapitalist sistemin dışına çıkmak, dolayısıyla gerçekten anti-emperyalist olmak mümkün olamıyordu. 1940’lı yıllardan sonra emperyalizmin klasik sömürgeci sistemi tasfiye oldu ve siyasal bağımsızlıklarını kazanan ulus-devletler yaygınlık kazandı. Bu ulus-devletler anti-emperyalist olduklarını iddia ediyor ve Sovyetler Birliği ve Çin’in desteğiyle “milli kapitalist”, devletçi bir kalkınma çizgisi izliyorlardı. Bir an için umut veren bu kalkınma çizgisi 1970’li ve 1980’li yıllarda iflas etti ve “ulusal kapitalist” rejimlerin hepsi dünya kapitalizmine ve emperyalizme teslim oldular. 1960’lı ve 1970’li yıllar, Hindiçini’de, sosyalist liderliklere sahip ulusal savaşlara tanık oldu. Bu savaşlar, dünya devrimcilerine büyük umut verdi. Ne var ki, bu önderlikler, iktidara gelir gelmez dünya kapitalizmiyle entegrasyon siyaseti izlemeye giriştiler. Sosyalist Arnavutluk’un izlediği anti-emperyalist ve anti-kapitalist çizgi, ülkede gerçek anlamda kapitalizmin temellerini yıkmak yerine, devletçi, otarşik bir devlet kapitalizmi olduğundan ancak kırk yıl dayanabildi ve bugün, bilindiği gibi, Arnavutluk en fazla kapitalizm yanlısı ülke durumunda. Buna, Polonya, Bulgaristan vb. gibi ülkeleri de eklemek gerekir. Küba ve Kuzey Kore de, otarşik devletçi rejimlerle emperyalizme karşı direnmeye çalıştılar. Küba, dünya para ekonomisinin gücü karşısında yakın zamanda çözülmeye başladı ve turizme açılarak kapitalizme yöneldiğini ilân etmiş oldu. Kuzey Kore, otarşik bürokratik sistemde en fazla ısrarlı olan ülke durumunda bugün. Ne var ki, çok uzak olmayan gelecekte Kuzey Kore’nin otarşik-bürokrasisinin de çözülüp, aynı monolitik iktidar altında, daha önce Çin’in izlediği yolu izleyeceğini göreceğiz. Evet Çin, otuz yıla yaklaşan bir dönemdir, bürokratik-komünist yönetim altında, dünya kapitalist-emperyalizmiyle rekabet ve işbirliğine dayanan bir kapitalist kalkınma yolu izlemektedir. Anti-emperyalist olup anti-kapitalist olmamanın varacağı yeri en iyi gösteren örnek Çin’dir. Venezüela’da Chavez, Amerikan emperyalizmine karşı çıkışlar yapıyor. Bu, dünya devrimcilerine umut veriyor. Bu tür çıkışlara burun kıvıran bir hovardalık içinde olmamak gerekir ama, bu çıkışların sınırlarını da bilmek, hele bunca dersten sonra çok önemli. Chavez, tüm kişisel iyi niyetine rağmen dünya kapitalizminin sahasında top koşturmaktadır ve atacağı goller Amerikan emperyalizmini zayıflatsa bile, dünya kapitalizmine yeni bir barbar kanı katmaktan öteye pek bir anlam taşımayacaktır.Velhasılı kelâm, anti-emperyalist mücadelelerin son yüz yıllık deneyimi, tüm mücadelelerin, dolambaçlı bir yol da izleseler, yeniden kapitalizmin alanına sıkıştığını gösteriyor. Bunlardan ders çıkartmaya niyetli miyiz? Eğer niyetliysek, bugün yapılması gereken, anti-emperyalizm adına ulusal bayraklar yükseltmek değil, tersine, kapitalist-emperyalist sermayenin göletleri olan ulus-devletleri yıkmak için mücadele etmektir. Bu da yetmez. Gerçekten anti-emperyalist olmak, kararlı anti-kapitalist olmayı gerektirir. Ne yazık ki, bu da yetmemektedir. Gerçekten anti-kapitalist olmak, ister özel mülkiyetçi olsun, ister mutlak devlet mülkiyetçisi olsun kapitalizmin her türüne karşı olmayı gerektirir. Kapitalizm dış bir güç değil, bizim de yaşatılmasına katkıda bulunduğumuz, yanıbaşımızda üreyen ve her gün yeniden üretilen bir olgudur. Bakışlarımızı dış bir sömürücüye çevirmek, yanıbaşımızda üreyen kapitalizmi görmemek, onunla birleşmek, dolayısıyla o dış sömürücünün de yedeğine düşmek anlamına gelecektir. Son yüz yılın anti-emperyalizmi kapitalist-emperyalist sistemi yeniden ve yeniden üretmiştir. Günümüzün anti-kapitalizmi, kapitalist sistemi de, milliyetçi anti-emperyalizmi de hedef almak zorundadır. Çünkü milliyetçi anti-emperyalizm, ABD emperyalizmine vb. tüm atıp tutmalarına rağmen, temelde uluslararası kapitalizmin yedek gücüdür. Gün Zileli 10 Haziran 2007 Alıntı
Φ AynRand Gönderi tarihi: 22 Haziran , 2007 Gönderi tarihi: 22 Haziran , 2007 Türkiye'nin önündeki engeller ve yapması gerekenler (bana göre): Medya kuruluşlarını sağlıklı bir yapıya kavuşturmak Bence diğer saydıklarınız zaten medyanın eseridır her zaman.Medya dünyada 2.güç olarak görülmektedir.Her eve giren tek şey medyadır,ve halkı istediği yöne çekme yeteneğine herkesden daha çok sahıptır.Ve medya iktidara gelecek partıyı yerden yere vurur fakat o partı ıktıdarda iken ise hep ballı sözlerle konuşur. Alıntı
Φ AynRand Gönderi tarihi: 22 Haziran , 2007 Gönderi tarihi: 22 Haziran , 2007 Ben anladım,çünkü düşündüğüm şeyler bunlardı.polıtıka ve sıyaset kelımesının anlamına uygun davranan vekıllerımız olduğu sürece devam.. Haklısınız,kelımelerin kökenıne bakacak olursak.Polıtıka:çoğunluğun yalanı.Siyaset:at eğiticisi,seyis,gütmek ten gelir.Gülünecek bir durum Adı üstündeymiş zaten,anlamı bu iken bunu yapanı da eleştırmeyelım,adamlar bizi güdüyolar işde hakkıyla Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.