Misafir aslan34 Gönderi tarihi: 28 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 28 Nisan , 2007 Sevgili Katakuta, hassasiyetin için çok teşekkür ederim. Yazışmalarımızı takip etmeni rica ediyorum, zira sevgili aslan34'ün son mesajım hakkındaki cevabını bekliyoruz. Saptırmadan ve kaptırmadan, başka konulara atıfta bulunmadan, açık ve net cevap bekliyoruz kendisinden. Sen de bekle, çok eğleneceksin. Nedir bu düzelen şeyler? Tam da düzelmek üzereymiş hatta. neyin cevabını istiyorsunuz ki. her şey ortada bu hükümet en azından makro dengelerde bir iyileşme sagladı o kadar büyük çaplı ekonomik bozgun iki üç yılda süt liman olmasını mı bekliyorsunuz. 2002den önce her iki anlamda da bozukdu dengeler. ekonomik iyileşme demokratik iyileşmeye koşuttur ve elbetde istenen seviyeler kolay gerçekleşebilir degildir. lakin bu yönde çaba ve niyetler var en azından, bundan öncekileride gördük. öncelik demokrasi düzelecek. Alıntı
Misafir bilimselci Gönderi tarihi: 28 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 28 Nisan , 2007 TSK, TC nin bir kurumudur. Bir YÖK gibi, STK lar gibi. Tek farkları ellerinde silah olması. Ellerinde silah olması, onların, bizlere ve dünya görüşlerimize yabancı olmaları anlamına gelmez. Onlarda bizler gibi bu milletin mutluluğunu isteyen insanlardır. Laik demokrasiyi savunmaları çokmu garip ? TSK nın yaptığı açıklamalar bazı demokratlar da dahil olmak üzere insanlara neden garip geliyor anlamıyorum ? Bu insanlar, TSK elemanlarını, elinde silah olan uzaktan kumandalı savaş robotları olarakmı görüyorlar ? Bu görüşteki insanlar, düşünme ve yanlışa müdahale yeteneğini kayıp etmiş insanlardır. Başkalarını da öyle görmek isterler. Kaldıki TSK açıklamasında sadece demokrasiye ve laisizm'e "taraf" olduğunu söylemiş. Bunu yapmayan/yapamayan bir insanın TC sınırları içinde işi ne ?.... Laik demokrasiyi savunan kurumlardan sindirilemeyen bir TSK kalmıştı zaten. Alıntı
Φ denizz Gönderi tarihi: 28 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 28 Nisan , 2007 "teşebbüs eden" ne demektir? Hiç kimseyi beklemeye gerek yok. "etmek" ve "etmeye teşebbüs etmek" arasındaki anlam bence aynıdır. Hafifletici bir sebep göremiyorum.Saçma gösteriler ve olmamış hareketler bunlar sizce. Samimi olunuz, samimiyetle devam edelim. değerli taylan ağbi demokrasiyi zamanı gelince inilecek bir durak olarak gören insanlarda hangi samimiyeti bulacaksın.laiklik olmadan demokrasi olurmu,yada örneği varmı.eksikleri olsa bile türkiyedeki demokratik düzey hangi islam ülkesinde mevcut.pek çoğu çağdışı emirlikler,krallıklarla yönetiliyor,cezalar kol,kafa kesilerek veriliyor.bizdeki islamcı sözde demokratlara gelince,bu beylerin ağzından türk kelimesini çok zor duyarsınız.onlara göre ulusalcılık çöpe atılması gereken bir anlayıştır(bakınız.bozan ve aslan 34 kardeşin eski iletileri)bu demokratlar,örgütlenme ve gösteri hürriyetini ksıtlayan kanunlardan bahsetmezler,bozuk gelir dağılımı ilgi alanlarında değildir,siyaseti etkileyen aşiret ve ağalık düzeni onların sorunu değildir.savundukları görüşleri savunan partilerde ilginçtir hiç bir seçim öncesi ön seçim yapmayan lider sultasının en koyusunun yaşandığı partilerdir,gıkları çıkmaz.ilginçtir bu demokratlar hayatlarının hiç bir döneminde demokrasi için bedel ödememiş,polis copu,gözaltı görmemişlerdir.velhasılı ben arkadan abd ve ab destekli ,sistemi ve ülkemi pakistana,malezya türü bir islami ülkeye çevirme sevdasındaki bu kukla demokratlardan artık sıkıldım. ülkemizde oluştuğunu söyledikleri ekonomik iyileşme dünyada faizlerin düşmesi ve para genişlemesi sonucu , kredilere ve borçlanmaya dayalı sözde iyileşme, en küçük sallantıda yıkılmaya mahküm.oluşacak krizde ne 5 nisana benziycek nede 2001 krizine.etkileri çok daha büyük olucak.o zaman bu beyefendilerin uzayan dilleri bakalım ne olucak.sevgiyle Alıntı
Misafir bilimselci Gönderi tarihi: 29 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 29 Nisan , 2007 Hangi Kurummuş bu Türkiyenin önünü tıkayan mı... Onlarca devrimciyi işkenceden geçiren mi? Neden bahsediyorsunuz siz. Kim laikliği savunuyormuş..! Kim laikliği koruyormuş! Sevgili Erdoğan. Görüşlerin biribirleri ile %100 örtüşmesi mümkün değildir biliyorsun. Görüşlerimiz büyük çoğunlukla örtüşüyor olabilir. Birkaç ayrıntıda değişik düşünmemizin çok doğal. Farklı düşüncelerimizin tahlilini yapalım : Kurumlar, devleti biçimlendirmek devleti korumak içindir. Biliyorsun devletimiz burjuva demokrasisini uygulamakta. Bu tür demokrasiye ait kurumların görevi de burjuva demokrasisine sahip çıkıp, yapısını korumak. Bu durumda, yukarda da söylediğim gibi devletin sosyal yapısını biçimlendiren/koruyan kurumların (Savunma, Yargı, Eğitim) var olmasıda kaçınılmazdır. Var olan bu kurumlar iki şekilde nitelendirilir. 1- Mevcut devletin yapısına karşı duruşları vardır. 2- Mevcut devletin yapısını korumaktadırlar. Birinci olasılığı düşündüğümüzde, kurumların mevcut düzeni ya ileriye yada geriye götürecektir görüşünü de kabullenmemiz gerekir. Bence ikinci olasılığı kabullenmek gerekir. Kurumların o düzen için var olmasının gerekçesi de budur zaten. Böylece; Milli burjuva düzenin var olmasını/devam etmesini istiyorsak eğer, kurumları ile birlikte kabullenmemiz gerekir. Kurumların yapısının mevcut düzeni geriye götüreceğini iddia ediyorsak eğer, kurumların yapısının da geri olduğunu iddia edebilmemiz gerekir. Ülke kültürü kurumlara da, halka da bir bütün olarak etkendir. Milli burjuva düzeni içerisinde filizlenmiş olan demokrasiyi ve onun ilkesi olan laisizmi geriye götürecek mihraklar elbette olacaktır. Yapılacak şey, onların tesbiti, teşhiri ve onlarla demokratik mücadele olmalıdır. Yapılacak şey, demokrasi ve onun vazgeçilmezi laisizmi korumak için atılan her adımı, nereden gelirse gelsin desteklemek, sahip çıkmaktır. Gerçek demokratik düzenin kurumları ile birlikte savunulmasının ben de senin gibi taraftarıyım. Örneğin; Halk demokrasisi... Selamlar.. Alıntı
Φ Anakonda Gönderi tarihi: 29 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 29 Nisan , 2007 Cumhurbaşkanlığı (aynı zamanda başkomutanlık) seçimleri Anayasada mevcut düzenlemeler çerçevesinde yapıldığı sürece bu konuda hiçbir mercii veya kurumun buna karşı beyanat vermeye ihtiyacıda,hakkıda yoktur. Cumhurbaşkanlığı seçim sürecine yani günümüze kadar gelen süreçte hem hükümetin hem de muhalefetin tutumu son derece yanlış ve uzlaşmaz bir tutumdur. Cumhurbaşkanlığı seçimlerini adeta bir rejim tartışmasına dönüştürenler, Genelkurmay Başkanlığı'nın son ve daha önceki açıklamalarına zemin hazırlayan ve adeta davetiye çıkaranlardır. Hem iktidar hem de muhalefet bu süreçte sınıfta kalmıştır. Ne yazık ki bu aymazlığın faturası yine Türk halkına kesilecektir. Genelkurmay Başkanlığı'nın sözkonusu beyanatı ülkemiz demokrasisi açısından övünülecek bir manzarayı ortaya koymamaktadır. Ancak bu aşamaya kadarki süreçte dediğim dedik politikalar izleyen, rengini bir türlü tam olarak anlayamadığımız, hatta kendilerini iktidara getiren seçmenlerin bile bu konuda zaman zaman şüpheye düştüğü iktidar ve her çözemediği problemde asker i örtü kapalı bir biçimde demokratik sürece müdahaleye adeta davet eden,sonrada sanki bunu kendileri yapmamış gibi "herşey siyasi platformda çözülmeli" şeklinde son derece iki yüzlü politikalar sergileyen muhalafet sorumludur. Türk halkı gelişmeleri dikkatle ve yakından takip etmektedir... Sahip oldukları mevkilerin üzerlerine yükledikleri sorumluluk bilinci ile hareket etmeyenlere bunu faturası şüphesiz sandıkta kesilecektir!! Alıntı
Φ Taylan Abi Gönderi tarihi: 29 Nisan , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 29 Nisan , 2007 neyin cevabını istiyorsunuz ki. her şey ortada bu hükümet en azından makro dengelerde bir iyileşme sagladı o kadar büyük çaplı ekonomik bozgun iki üç yılda süt liman olmasını mı bekliyorsunuz. 2002den önce her iki anlamda da bozukdu dengeler. ekonomik iyileşme demokratik iyileşmeye koşuttur ve elbetde istenen seviyeler kolay gerçekleşebilir degildir. lakin bu yönde çaba ve niyetler var en azından, bundan öncekileride gördük. öncelik demokrasi düzelecek. Neyi istiyoruz izah edeyim. En başta "iki üç yılda süt liman olmasını mı bekliyorsunuz" demişsiniz, bunu düzeltelim. AKP iktidar olalı 5 yıl oldu sayın aslan34, bilmem farkettiniz mi? iki değil, üç hiç değil. GSMH değerleri rekora gidiyormuş, makro dengeler iyileşiyormuş; İşçi-memur aç, emekli sefil, çoluk çocuk yorgan yiyor, cezaevleri Rahşan affından önceki doluluk oranını bile geçti. Sokaklarda yürümenin cesaret istediği bir ülke olduk. Başmüzakereciniz Sayın Babacan, bir röportajında bunların ahlaki çöküntü sonucu oluştuğunu söylemişti. Yani ekonomiyle alakası yok, sütten çıkma ak kaşıklar çünkü. Hem ne alakası var değil mi? Namussuzluk, hırsızlık vatandaşın kanında var. AKP'nin suçu ne? Alıntı
Misafir gelincik Gönderi tarihi: 29 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 29 Nisan , 2007 Aslında TSK nın laik düzene sahip çıkıp tepkisini vermiş olması oldukça anlamlı .Ancak geriye dönüp 12 Eylül darbesine baktığımızda buradaki amaç aslında ülkede oluşan kaosun engellenmesi olarak gösterilse de şeriatçı düzenin oluşturulması yönünde atılmış başarılı bir adımdır . 1997 yılına gelindiğinde ise Tansu Çİllerin desteği ile iktidara taşınan islamcı oluşum ve ardından bu oluşumu pasifise etmek amacıyla yapılan 28 şubat süreci.Temelde islamcı oluşumlara dur demek olan bu süreç (ya da bize öyle yutturulan) 5 yıl sonra islamcı bir partinin iktidara gelmesini engellememiş ve bugün tartıştığımız nokta ise Abdullah Gül denen şahsın cumhurbaşkanı olup olmaması ve amerika emperyalizminin yeni projesi olan "ılımlı islam"ın ne kadar parçası olacağımız noktasıdır.Çözüm askeri darbe olmamalıdır.Bu ülke bunun acılarını fazlasıyla çekmiştir..Sivil toplum kuruluşlarının önderliğinde gerçekleştirilecek büyük halk hareketleri sanırım daha etkili olacaktır. Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 29 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 29 Nisan , 2007 ...Sivil toplum kuruluşlarının önderliğinde gerçekleştirilecek büyük halk hareketleri sanırım daha etkili olacaktır. Sayın Gelincik, Yazınız akla mantığa çok uygun... Karşı olunabilecek bir noktası yok lakin bir şeyi belirtmek istiyorum: Bilindiği gibi dünyada Sivil Toplum Örgütlerini ele geçirmeye öykünen "Soros" adlı bir tüccar var. Asya'da falan hükümet bile devirebiliyor etkisinde olan sivil toplum örgütleri, bildiğim kadarıyla. Kısaca güdümlü bir yapıya giriyorlar. Yakın zamanda bu Soros namlı Amerikalı Yahudi Yatırımcı! Aydın Doğan'ın kanalı olan KanalD'de (ki Aydın Doğan'ın ABD işbirliçisi bir bedhah olduğu gayet açıktır) yine onun ulaklığını/haberciliğini yapan M. A. Birand adlı (Trt'yi dolandırabilen ve insanın gözüne baka baka yalan söyleyebilen yegane şahıs) kişi tarafından bir Kahraman edasıyla programa davet edilip reklamı yapılmıştı, hemde allana pullana. Ve ben eminim ki bir çok paravan şirketlerle beraber Medya'nın %60-70 kadarına sahip olan Aydın Doğan tehlikelisi, kurduğu bir çok vakıflarla da Sivil Toplum örgütlerine dolaylı ya da direkt olarak sızmıştır. ABD güdümünde olan bu Güçlendirilmiş Medya Güruh'unun Sivil Toplum Örgütleri'nden uzak duracağını düşünmek mantıksızlık olur. Ayrıca Türkiye gibi bir ganimette, Abd'nin "Sivil Toplum Örgütleri"ne etki etmeden duramayacağını zaten sanıyorum. Şunu demek istiyoum ki, benim Sivil Toplum Örgütlerine pek bir güvenim yok açıkçası. Ya küçük ve etkisiz olmaktadırlar, Ya da büyük ve güdümlü olmaktadırlar diye düşünüyorum. Umarım yanılıyorumdur. Saygılarımla... Alıntı
Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 29 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 29 Nisan , 2007 "BinDirilmiş" Kıtalar, 14 Nisanda Ankara Tandoğanda... Bugünde İstanbulda muhataplarına gereken uyarıyı yaparak Demokratik tavrını ortaya koydu... Bakalım hala iki maymunu oynayarak hala "bindirilmiş kıtalar" benzetmesini yapacaklar mı? *** Sevgili 'bilimselci' nin izniyle,aşağıdaki ona ait ifadeleri genelleme yaparak tekrarlamak istiyorum... Demokrasi ve onun vazgeçilmezi laisizmi korumak için atılan her adımı, nereden gelirse gelsin desteklemek, sahip çıkmak (ve doğru yöne kanalize etmek en akılcı yoldur). Gerçek demokratik düzenin kurumları ile birlikte savunulmasının (taraftarı olabilmeliyiz.) Örneğin; Halk demokrasisi... Ve bu konuda görüş belirtiğim her iletide vurgulamaya çalıştığım ifadeleri bir kez daha yinelemek istiyorum... *** Çarpık bir demokrasi anlayışına sahip inançları siyasal alanda istismar eden Bu siyasal görüşün lideri olan Recep Tayyip Erdoğan veya işaret edeceği bir kişinin Çankaya'ya çıkması, Türkiye Cumhuriyeti'nin Demokratik, Laik, Sosyal bir Hukuk devleti olma niteliğini zedeleyecektir. *** Umulur ki; Taraflar bunu anlar ve bir erken seçim sonrası, Yeni Cumhurbaşkanını Yeni meclis seçer... *tna Alıntı
Φ Efendi Türkler Gönderi tarihi: 29 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 29 Nisan , 2007 Tabiki Türkiyenin kaybolan imaji,,, Bu Türkiyenin gercek yüzünün.,.Tokati birilerini hayrete düsürecektir.,.,Ama Vatan hainleri,.,.,bu gercegi hic bir zaman göremeyecek,.,., HALKIMIZIN ASILAN KIRMIZI HATLARI SON NOKTAYI KOYMUSTUR,.,.,,Bu noktalar bir daha kalkmamak üzere Burasi Türkiye Cumhuriyeti,.,.,,.Ne Mutlu Türküm Diyene Alıntı
Φ Taylan Abi Gönderi tarihi: 30 Nisan , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 30 Nisan , 2007 eminmisiniz resim ve bayrakların indirildigine, iyi düşünün isterseniz ve valiliklerin çok saçmada olsa iki gösteriyi inceledikden sonraki açıklamalarını bekleyiniz. Denizli Valisi Hasan Canpolat, Genelkurmay bildirisinde yer alan konularla ilgili olarak şunları söyledi: Tavas'ın Nikfer beldesinde Kutludoğum haftası vaaz programı çerçevesinde gönderilen görevliler, bayanları okulda toplamışlar. (BAK BAK BAK) Diğer olay da Denizli müftülüğü ve Denizli Belediyesi'nin birlikte yaptığı bir etkinlik. (ALLAH ALLAH VAY BE) Ancak etkinlikler çerçevesinde daha önce öğrencilerden oluşturulan bir koro programa katılmış, ilahi söylemiş ve başlarını örtmüş. (OLAY SADECE BU) Vali yardımcımız da o etkinlikte konuşmuş. Oraya görevli olarak değil, kendisi adına katılmış ve bir konuşma yapmış. (MIŞ MIŞ MIŞ) Bu etkinliklerle ilgili olarak, Genelkurmay Başkanlığı'nın açıklamasından önce inceleme başlattık. Gerek valilik olarak, gerek şahsen Anayasamızda belirtilen devletimizin temel nitelikleriyle ilgili en üst düzeyde hassasiyetimiz var. Bu doğrultuda incelemimizi yapıyoruz. Yasaya aykırı bir işlem yapılmışsa onun gereğini yapacağız. Şu an incelememiz devam ediyor. (DEVAM EDİN, DEVAM EDİN. TAKİP EDİYORUZ) Saygılarımla. Alıntı
Φ BlackCADY Gönderi tarihi: 30 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 30 Nisan , 2007 Türk Silahlı Kuvvetleri darbeci değildir. Önümüzde Kenan Evren gibi kötü bir örnek var ve onun üzerinden bugün askerle milleti karşı karşıya getirme çabasındalar. Darbeler bu ülkeye çok şey kaybettirdi ve malum hepsi Amerikan güdümlüydü, şimdi bu şartlara baktığımızda askerin çoktan darbe yapması gerekirdi ki bu Amerikanında işine gelecektir. Ancak asker son derece soğukkanlı ve demokrasiden yana taraf olarak sözlü ve yazılı uyarılarda bulunmakta. Ve bu TSK'nın en tabii hakkı. Çünkü Türkiye Cumhuriyetinin toprak bütünlüğü, güvenliği ve rejimi TSK'ya emanettir. Asker bunlar içinde bir tehlike sezerse ona müdahale eder. Bugün Türkiye'de ailesinden asker olmayan hiç kimse yoktur yani asker aynı zamanda millet demektir. Dünyanın hiç bir yerinde asker Türkiye'de ki kadar güven vermez. Çünkü asker milletin içinden çıkmıştır ve Cumhuriyet Ordusudur. Askeri yıpratma çabaları Mustafa Kemal'in Gençliğe Hitabesini anımsatmakta. "Bütün orduları dağıtılmış" evet bugün yapılmak istenen budur. Askerine güvenen halkın bu güveni sarsılmak istenmektedir. Askerlik yan gelip yatma yeri değildir diyen bir zihniyetin uzantıları Türk Ordusunu darbecilikle suçlamaktadır. Ben buna komplo derim. Rejim tehlikededir bunun örnekleri binlerce belge ile açıklanabilir. Günden güne artmakta olan türbanlı ve kara çarşaflı sayısı, tarikatlerde ki kalabalıklaşma, sarık, cübbe ve onların temsilcileri iktidarda ve tarikat liderleri ile işbirliği içerisinde. Çankaya son kalemiz oda düşerse ülkenin en tepesindeki kadın Türkiye'nin hangi yüzünü temsil edecek? Ve tarikatlerle işbirlikleri kanıtlanmış olan R. Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül'ün eşleri Türkiye'nin en tepesinde iki türbanlı lady olarak türbancı siyasal islamcılar için idol olacaklar. Kent merkezlerinde dahi tarikatler rahatlıkla sayılarını arttırıyor. Fethullahçı okullar ve dershanelerde beyinleri yıkanmış çocuklar eğitiliyor, hayatları Fethullah'ın uydurduğu dini ideolojiye endeksleniyor, bu çocuklar ailelerinden dahi uzaklaşıyor. HY kod adlı, Adnan Oktar'ın Fethullah Gülen tarafından maddi ve manevi destek gördüğü biliniyor. Ve bu adam milyonlarca dolarlık değerlerde kitaplar bastırıyor ve onları bedava dağıtıyor. Bu servetin nereden geldiği bilinmiyor. Fethullah Gülen'in dershanelerinde kadın öğretmenler ve memurlar türbanlı onların dershanesine giden her öğrenci yakın markaja alınıyor. Zeki çocuklara burs veriyorlar ve yurtlarında barındırıyorlar namaz kılmayan öğrencilere şiddete varana kadar türlü baskılar uyguluyorlar. Işık evlerinde okuyan ve yurtlarında kalan çocuklardan oralardan kurtulanlar anlatıyor. Geç saatlerde yataklarından kaldırılıp zorla namaz kıldırıldığını ve zikir çektirildiğini bunlara uymayanların uyarıldığını, dayak atıldığını en son aşamada uzaklaştırıldıklarını duyuyoruz. Güneydoğu'da ve büyükşehirlerin varoşlarında Diyanetten habersiz Kuran kursları açılıyor oralara genç yaşlı bir sürü insan var, bu insanlardan bir kaçını tanıyorum. Bir tane ablamız bir zamanlar başörtüsünü eski usul bağlardı, sonra uzun pardesü giydi, türban bağladı, şimdi kara çarşaf giyiyor ve hatta çarşafını giymeden balkona çıkmıyor. Ona sordum size ne anlatıyorlar bu kurslarda, kadınların çarşafsız sokakta dolaşmalarının büyük günah sayıldığını ve buna uymayanların dinden çıktıklarını anlatıyorlarmış. Bu insan buna saflıkla inanmış ve şimdi balkonda çamaşır asamıyor. Bundan sonraki aşamayı bilemiyorum. Kuran ise buralarda Türkçe okunmuyormuş tamamen arabça ve tecvitli. Kendinden geçenler ayılıp bayılıyormuş. Bunada Allah aşkı diyorlarmış. Koskocaman bir kadın bile buna inanmış düşünün küçücük beyinlere neler yüklendiğini ve nasıl yetişeceklerini. Bunlar Türkiye'nin gerçekleri. Ve bir mikrop yuvaları gibi gün geçtikçe artmaktalar. Özellikle Hizbullah güneydoğuda gün geçtikçe güç kazanmakta. Tabi arkasında kim var Amerika kiminle irtibat kuruyorlar Fethullah Gülen'le. Hiç bir şey o kadar masumane değil. Uyanan uyandı ama dilerim geri kalan saf insanlarda uyanır. Alıntı
Misafir aslan34 Gönderi tarihi: 30 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 30 Nisan , 2007 Üslubu bir yana büyük bir küstahlık ile de yüz yüzeyiz. Bildiri bir toplantıda “Kuran’ın tilavet edilmesine” “çağdışı etkinlik” demekle kalmıyor yalnızca. Peygamberimizin anıldığı kitlesel katılımlı etkinliklere olan kinini kusuyor bir yandan. Öte yandan da başörtüsü, ibadetler, camiler gibi İslami sembollere haddini aşarak tüm küstahlığı ile sataşıyor.Acaba Kur'an'nın ''şehitlik'' kavramı için ne düşünürler, ögrenmek bu milletin hakkı. Bu kim hazırlamışsa kafası bayı çelişkilerle dolu olmalı???? Çocukların başörtüsü takmasına da “o saatte yataklarında olması gereken ve yaşları ile uygun olmayan çağ dışı kıyafetler giydirilmiş küçük kız çocuklarından oluşan bir koroya ilahiler okutulmuş” diye sataşıyor bu “muhtıramsı şey”. Burada güler misiniz, ağlar mısınız? Büyüklerin başörtüsü yasağı geçti şimdi çocukların örtünmesine de mi yasak koyuyorsunuz diye mi şaşıralım; yoksa çocukların yatma saatinin genelkurmayın ilgi alanına girmesine mi? Arkadaşlar bu ülkede yıllarca 'Kutlu Dogum' haftası adlı etkinlikler yapılıyor ; acaba bildiriyi yazanlar yeni mi fark ettiler??? 10 yaşında çocuk bu, paşa maşa dinler mi? Tutturdu mu inadı yatmaz işte! Ha, çocuklar da büyükler gibi sistemin torna tesviyesinden geçmiş olsa, darbelerin çemberinde pişirilmiş olsa neyse belki söz dinler de Artık uyumayacak çocuklarımızı yeni korkutma yöntemimiz bulundu: “Uyu bak; Genel Kurmay Başkanı geliyor! Işığı söndür bak seni Büyükanıt’a veririm haaa!” Bu türden etkinlikleri hiç duymamışlar mı acaba inanın çok merak ediyorum, yıllardır yapılan şeyleri yeniymiş gibi sunmaları bir garip, garipliklerden de öte çelişkilerle malul... Hicri takvim ve miladi takvim arasındaki gün kaymasından dolayı gelecek 'Kutlu Dogum' etkinlikleri 10 Kasıma ya da 29 Ekime veya 19 Mayısa falan denk gelebilir; ben şimdiden söyleyeyim... selametler. Alıntı
Φ BlackCADY Gönderi tarihi: 30 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 30 Nisan , 2007 Sayın aslan İfadeleriniz tamamen popülist yaklaşımdan ibaret. Küçücük çocuklara bile türban yakıştırmakla mı övünüyorsunuz, siz böyle bir nesil mi yetişsin istiyorsunuz? Çocukların yatma saatleri pediatrik uzmanlar tarafından dahi bilimsel olarak belirtilir. Ama mevzu burada çocukların sömürülmesidir. Geç saatlerde topluca ilahi söyletmek bahanesiyle onları cephenin önüne sürmektir. Çocuklar üzerinden inanç sömürüsüne devam edilmektedir. Espiri yapmaya çalışmışsınız 10 yaşındaki çocuk paşa maşa dinlermi, tabi büyük ihtimalle öyle olmuştur o çocuklar tutturmuştur biz türban takıcaz ve şu saate kadar ayakta olucaz, ilahi okuycaz paşa bize karışamaz demişlerdir. Geçen seneki 23 Nisan'da, 20 yaşındaki çocukların (ama ne çocuk) meclis kürsüsünde imam hatiplilere haksızlık yapıldığını söylemeleri gibi. Onlarda paşa maşa dinlememişler. Din ülkemizde bir pazara dönüşmüş, türban, dershane, kitap, gazete, dini semboller ticari olarak büyük getirileri olan şeyler. Herşeye bir altarnatifiniz var, resmi bayramlara, parfümlere, giysilere, markalara, bütün eşyalara. Bu ayrıştırmadır. Müslüman alkol içerir diye kolonya bile kullanmaz, hacı yağı kullanır. Falanca marka giyinir çünkü onun sahibi müslümandır, filancanın kitabını alır o onlardandır. Diş fırçasına alternatif misvaktır. Alıntı
Misafir aslan34 Gönderi tarihi: 30 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 30 Nisan , 2007 Sayın aslan İfadeleriniz tamamen popülist yaklaşımdan ibaret. Küçücük çocuklara bile türban yakıştırmakla mı övünüyorsunuz, siz böyle bir nesil mi yetişsin istiyorsunuz? benim başkasının çocuklarının üzerinde ne gibi hakkım olabilir ki. bana nesil soruyorsunuz. bana benim çocuklarım hakkında bir soru sorarsanız, bu başka. benim anlatmak istedigimi kaçırmışsınız. Alıntı
Misafir aslan34 Gönderi tarihi: 30 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 30 Nisan , 2007 Din ülkemizde bir pazara dönüşmüş, türban, dershane, kitap, gazete, dini semboller ticari olarak büyük getirileri olan şeyler. Herşeye bir altarnatifiniz var, resmi bayramlara, parfümlere, giysilere, markalara, bütün eşyalara. Bu ayrıştırmadır. Müslüman alkol içerir diye kolonya bile kullanmaz, hacı yağı kullanır. Falanca marka giyinir çünkü onun sahibi müslümandır, filancanın kitabını alır o onlardandır. Diş fırçasına alternatif misvaktır. sayın BlackCADY; her şeyin ama her şeyin bir pazarı vardır; bu toplumsal bir olgu. fıkıh mı konuşalım yoksa siyaset mi? bu yazdıklarınızın, benim yazdıklarım ile çok da alaka degil. Alıntı
Φ Taylan Abi Gönderi tarihi: 30 Nisan , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 30 Nisan , 2007 Bildiri bir toplantıda “Kuran’ın tilavet edilmesine” “çağdışı etkinlik” demekle kalmıyor yalnızca. Peygamberimizin anıldığı kitlesel katılımlı etkinliklere olan kinini kusuyor bir yandan. Öte yandan da başörtüsü, ibadetler, camiler gibi İslami sembollere haddini aşarak tüm küstahlığı ile sataşıyor.Kur'an'ın tilavet edilmesine karşı bir söylem yok, bu etkinliğin nerede ne zaman yapıldığı ile ilgili sanki. (Bknz: eksisozluk ; at gözlüğü) Çocukların başörtüsü takmasına da “o saatte yataklarında olması gereken ve yaşları ile uygun olmayan çağ dışı kıyafetler giydirilmiş küçük kız çocuklarından oluşan bir koroya ilahiler okutulmuş” diye sataşıyor bu “muhtıramsı şey”. Burada güler misiniz, ağlar mısınız? Büyüklerin başörtüsü yasağı geçti şimdi çocukların örtünmesine de mi yasak koyuyorsunuz diye mi şaşıralım; yoksa çocukların yatma saatinin genelkurmayın ilgi alanına girmesine mi? Arkadaşlar bu ülkede yıllarca 'Kutlu Dogum' haftası adlı etkinlikler yapılıyor ; acaba bildiriyi yazanlar yeni mi fark ettiler??? (Kutlu Doğum Haftası 22-23 Nisan geceleri midir? Yeni mi farkedilmiştir?) 10 yaşında çocuk bu, paşa maşa dinler mi? Tutturdu mu inadı yatmaz işte! (Bak sen, bu cümlenin samimiyetle söylendiğini sanmıyorum olsa olsa hırs olur) Ha, çocuklar da büyükler gibi sistemin torna tesviyesinden geçmiş olsa, darbelerin çemberinde pişirilmiş olsa neyse belki söz dinler de ( ) Artık uyumayacak çocuklarımızı yeni korkutma yöntemimiz bulundu: “Uyu bak; Genel Kurmay Başkanı geliyor! Işığı söndür bak seni Büyükanıt’a veririm haaa!” ( komik olmak iyidir ama gülünç olmayınız ) Bu türden etkinlikleri hiç duymamışlar mı acaba inanın çok merak ediyorum, yıllardır yapılan şeyleri yeniymiş gibi sunmaları bir garip, garipliklerden de öte çelişkilerle malul... Hicri takvim ve miladi takvim arasındaki gün kaymasından dolayı gelecek 'Kutlu Dogum' etkinlikleri 10 Kasıma ya da 29 Ekime veya 19 Mayısa falan denk gelebilir; ben şimdiden söyleyeyim... (Hicri takvim cemaatinize münhasırdır. Miladi takvim 1926'dan beri kabul edilmiştir. Kaydırmalarınıza gün be gün dikkat ediniz) selametler. Saygılar. Alıntı
Misafir aslan34 Gönderi tarihi: 30 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 30 Nisan , 2007 Saygılar. Bildiriyi hazırlayanlar ; ....Acaba Kur'an'nın ''şehitlik'' kavramı için ne düşünürler, ögrenmek bu milletin hakkı....(çag ile irtibatı) burayı unutmuşsunuz selametler. Alıntı
Φ BlackCADY Gönderi tarihi: 30 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 30 Nisan , 2007 sayın BlackCADY; her şeyin ama her şeyin bir pazarı vardır; bu toplumsal bir olgu. fıkıh mı konuşalım yoksa siyaset mi? bu yazdıklarınızın, benim yazdıklarım ile çok da alaka degil. işte büyük problem budur, siyasete fıkhı karıştırmak. siyasete, din karıştırmak, siyasete çıkar karıştırmak, siyaseti popilist yapmak, siyaset bilmemek ama yapmaya çalışmak, sizin yazdıklarınızın zaten hiçbir şey ile alakası yok. bildiriyi hazırlayanlar şehitliğin mertebesini iyi biliyor. bilmeyenler ona "KELLE" diyor. Alıntı
Φ Taylan Abi Gönderi tarihi: 30 Nisan , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 30 Nisan , 2007 Bildiriyi hazırlayanlar ; ....Acaba Kur'an'nın ''şehitlik'' kavramı için ne düşünürler, ögrenmek bu milletin hakkı....(çag ile irtibatı) burayı unutmuşsunuz selametler. "kelle" hesabıyla mı başlamalı?" , "Sayın Öcalan diyerek mi? " bilemiyorum. Ancak bildiride şehitliğe atıfta bulunan bir tabir varsa bilmek isteriz. Saygılar. Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 30 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 30 Nisan , 2007 Biz niye aya gidemiyoruz?? Aklimizmi yok? Paramizmi yok? Zamanimiz mi yok? Dünyadaki mevcut hicbir Islam ülkesinin aya gitme calismalari yaptigini duyan oldumu. Dünyadaki mevcut Islam ülkelerinden bir bilim adaminin buzullarla ilgili calisma yaptigini duyaniniz varmi? Kuran bilimi tesvik eder,Insanliga hizmeti en büyük takva olarak isaret eder. Hangi Islam ülkesinde son yillarda insanlik icin birseyler yapildi? Türkiye Laik Cumhuriyeti,Islam devletleriyle kiyaslandiginda,hem güclü hem modern hemde onlara bakarak dahada bagimsizdir. Türkiye'nin bagimsizligi Dinci ve isbirlikci iktidarlar döneminde tehlikeye düsmüstür. Türkiye'nin ic huzuru,dinci ve isbirlikci iktidarlar döneminde kaybolmustur. Türkiye'de Islamiyet en akilci gelismeye acik bir tarzda yasanmaktadir. Din kavgalari genelllikte,Gelismemis Islam ülkelerinde ve Türkiyede cok ileri safhalardadir,Dünya üzerinde ülkelerinin rejimlerini tehdit edenler dincilerdir, Sizce Islam ülkelerinin gelismemis olmasi Islami yasayamadiklarindanmidir yoksa Islami kullanarak gelismeyi engelledikleri icinmidir. saygilarla Alıntı
Φ BlackCADY Gönderi tarihi: 30 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 30 Nisan , 2007 Biz niye aya gidemiyoruz??Aklimizmi yok? Paramizmi yok? Zamanimiz mi yok? Dünyadaki mevcut hicbir Islam ülkesinin aya gitme calismalari yaptigini duyan oldumu. Dünyadaki mevcut Islam ülkelerinden bir bilim adaminin buzullarla ilgili calisma yaptigini duyaniniz varmi? Kuran bilimi tesvik eder,Insanliga hizmeti en büyük takva olarak isaret eder. Hangi Islam ülkesinde son yillarda insanlik icin birseyler yapildi? Türkiye Laik Cumhuriyeti,Islam devletleriyle kiyaslandiginda,hem güclü hem modern hemde onlara bakarak dahada bagimsizdir. Türkiye'nin bagimsizligi Dinci ve isbirlikci iktidarlar döneminde tehlikeye düsmüstür. Türkiye'nin ic huzuru,dinci ve isbirlikci iktidarlar döneminde kaybolmustur. Türkiye'de Islamiyet en akilci gelismeye acik bir tarzda yasanmaktadir. Din kavgalari genelllikte,Gelismemis Islam ülkelerinde ve Türkiyede cok ileri safhalardadir,Dünya üzerinde ülkelerinin rejimlerini tehdit edenler dincilerdir, Sizce Islam ülkelerinin gelismemis olmasi Islami yasayamadiklarindanmidir yoksa Islami kullanarak gelismeyi engelledikleri icinmidir. saygilarla çok doğru, din vicdani olmaktan çıkar şekilci olursa iş bu boyutlara gelir. Dinlerde ruhban sınıfları egemenliklerini emperyalizmin patronlarına borçludur. Dinin teminatı gibi durmaları ve gibi yapmalarının dayanağı tamamen maddi imkan içindir ve bilinçsiz insan var ederek, bulundukları mevkiyi garanti altında tutma çabalarıdır. Dinlerini anlayan ve vicdanen yaşayan insanlara laik denir, laik olanlar bu oyunlara gelmezler. Ve ruhbancılar laiklere ezelden düşmandır. Laik sistemle husumetleri bu yüzdendir. Çünkü laik ruhban tanımaz. Ve yakasınıda ona kaptırmaz. Alıntı
Φ ROLLAND Gönderi tarihi: 1 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 1 Mayıs , 2007 Genelkurmay Başkanlığı’nın resmi web sitesi olan tsk.mil.tr adresinde, 27 Nisan 2007 tarih ve BA-08/07 sayı ile yayınlanan geceyarısı açıklaması, Sayın Genelkurmay Başkanımız ve bütün Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının düşüncelerini doğru olarak yansıtmamaktadır. Bahse konu açıklama, dört ay sonra emekliliği kesinleşen bir orgeneral tarafından, bazı gazetecilerin katkısı ile aynı akşam apar topar hazırlanarak Sayın Gnkur. Bşk.mızın tam onayı alınmadan web sayfasına konulmuştur. İlgili orgeneral önce bazı basın yayın organlarına böyle bir açıklama yapılacağı konusunda haber vermiş, yazı sitede yayınlandıktan sonra da Org. Büyükanıt’ı telefonla usulen bilgilendirmiştir. Açıklamadaki “Sn. Genelkurmay Başkanı’nın 12 Nisan 2007 tarihinde yaptığı basın toplantısı” ifadesi bu açıklamanın Org. Büyükanıt tarafından yapılmadığının en açık delilidir. Bu açıklama kendisine ait olsaydı, Sayın Gnkur. Bşk.ımız kendisinden üçüncü şahıs olarak bahsetmeye gerek duymazdı. Sayın Gnkur. Bşk.mız, oldu bittiye getirilip yayınlanarak Türk Silahlı Kuvvetleri’ne mal edilen bu açıklamayı kabullenmek ve savunmak durumunda bırakılmıştır. Kamuoyunun açıklamadan haberdar olması sonrasında, Sayın Gnkur. Bşk.mızın halk ve politikicılar karşısında TSK’nde bölünmüşlük görüntüsü verecek bir red tavrı göstermemesi tamamı ile doğrudur. Bununla birlikte toplumun TSK’nin gerçek düşüncelerini öğrenmesi, asil Türk milleti ve onun bağrından çıkmakla onur duyan kahraman Türk ordusunun asırlık güven ilişkileri açısından hayati öneme haizdir. Türk milleti ve ordusunu etle tırnak gibi birleştiren yüce değerler ve asırlık birliktelik, halkın manevi değerlerini zedeleyen, dini hassasiyetlerini küçümseyen hatta toplumun bir kısmını hain ilan eden bir geceyarısı açıklamasına kurban edilemez. Açıklamanın konu ve anlam bütünlüğünden uzaklığı, Genelkurmay Başkanlığı’nın daha önceki açıklamaları ile karşılaştırıldığında ne kadar hazırlıksız ve çalakalem olduğu, toplumu kucaklamaktan mahrumluğu, aksine bağrından çıktığı halkı, Türk Silahlı Kuvvetleri’nden soğuttuğu gazeteler ve köşe yazarları tarafından acımasızca ifade edilmiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları Türkiye’de yükselen irticai ve bölücü tehlikenin farkındadır ancak bunu ifade etmenin ilgili açıklamada olduğu gibi acele, acemi ve aşırılıkla olmayacağının da bilincindedir. Aynı şekilde irtica ve bölücülükle mücadelenin, geçmişte olduğu gibi, sadece gazetelere manşet attırmakla, Türkiye’yi uluslararası arenada sürekli üçüncü dünya ülkesi durumuna düşüren darbe ve darbe tehditleri ile daha fazla yapılamayacağı da açıktır. Ne Dünya ne Türkiye ne de Türk Silahlı Kuvvetleri artık o eski günlerde değildir. Demokrasiye müdahale söylentilerinin meydana getireceği ekonomik dalgalanmalar da eski günlerdeki kadar hafif atlatılamaz. Bahse konu açıklamayı kaleme alanların, Türk Devletinin dış ve iç borçları yanında, özel sektörün de 100 milyar doları aşan dış borcundan haberdar olmaması mümkün değildir. Bu dev meblağın bir gecede ikiye üçe katlanması ve bunun sonucu olarak ortaya çıkacak ekonomik kriz, iflaslar, işsizlik ve açlığın faturası acaba kime kesilecektir? Toplumun belini kıracak bir ekonomik krize dolaylı da olsa sebep olmak TSK’ni halkın gözünde büyütmez. Türkiye’yi uçuruma sürükleyen irtica ve terörle mücalenin, Cumhuriyet ve demokrasiye zarar verilmeden nasıl yapılacağı artık bellidir. Yüce önderimiz Atatürk’ün mavi gözleriyle ümitle izlediğimiz, Tandoğan’da güneş gibi doğan ve bugün de Çağlayan’da çağlayanlara dönen coşkun halk mitingleri ile bu ortaya koyulmuştur. Yaşlısı ve genci ile Anadolu’nun dört bir yanından gelerek Ankara ve İstanbul’da bayrak gibi dalgalanan bu insanların kimisinin başörtülü, kimisinin sakallı ve kimisinin de poşulu olması herkese çok şeyler anlatmaktadır. Atatürk’ün önderliğinde milleti ile omuz omuza istiklal mücadelesi veren kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri bugün halkına ve onun değerlerine sırtını dönerek bir mücadele içinde olamaz. Halkı arkasına almayan, halkın desteğini kazanamayan hiçbir hareket başarılı olamaz. Türk Silahlı Kuvvetleri’ni eleştirmeyi varlık sebebi edinen dış bağlantılı sözde köşe yazarları, açıklamadaki “Kutlu Doğum Şöleni” münasebetiyle Atatürk ve Türk bayrağı dekorlu salonlarda başörtülü küçük kızların ilahi söylemesi ve kuran okunması gibi ferdi uygulamaların TSK tarafından tehdit olarak değerlendirilmesini alay konusu yapmıştır. Ellerine iyi bir malzeme sunulan bu kişiler, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, ölme ve öldürme yeminleri eden, evlerinden C-4 ve elbombaları çıkan bazı çeteciler hakkında bir tehdit açıklaması yapmaması tezatından hareketle çirkin iddialarını güçlendirmişlerdir. Bahse konu açıklama, TSK’nin din karşıtı olduğu ve halkın yüzde doksan dokuzunu oluşturan müslüman çoğunluğa kem gözle bakıldığı yanlış fikrini akıllarda yerleştirmeye çalışan radikal dinci çevrelerin ve PKK’lıların ekmeğine yağ sürmüşür. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, Cumhuriyetin bütün diğer temel değerleri gibi laiklik ilkesine olan bağlılık ve hassasiyetini, halkı askerlikten soğutmada bir araç gibi kullananlara gün doğmuştur. Türk Silahlı Kuvvetlerini yıpratmaya çalışan alçakların basın ve internet ortamında hangi iftiraları kustuklarını yakın geçmişimizden hepimiz biliyoruz. Bu çevrelerin çirkin iddialarını güçlendirmekten kaçınmak bütün TSK mensupları için temel bir görevdir. Emekliliği yaklaşan bir orgeneralin bunalım ortamından kendisine bir makam çıkarma beklentisi, Türk milletinin kahraman ordusundan beklentilerinden daha değerli olamaz. İlgili orgeneral daha önce de Amerika’da bazı basın mensuplarıyla sözde gizli buluşmalarında TSK’nin Nisan ayında darbe yapacağını ifade ederek ülkemizi ve TSK’ni kamuoyu huzurunda zor duruma düşürecek bir krize sebep olmuştu. Org. Büyükanıt’ın Genelkurmay Başkanlığı öncesindeki ********* ve asılsız iddiaların o dönemde emekliliği yaklaşan ve halen sivil ortamlarda makam kavgası veren bir emekli general tarafından üretilerek malum çevrelere servis edildiği de sonradan basın yoluyla kamuoyuna yansımıştır. Makam ve rütbe hırslarını ülke menfaatlerine tercih ederek radikal gruplarla işbirliğine girebilecek kadar küçülen şahsiyetsizlerin, yüce Atatürk’ün gençliğe hitabesinde “gaflet, dalâlet ve hattâ hiyanet içinde bulunan, sahsî menfaatlerini, müstevlîlerin siyasi emelleriyle tevhid eden” o dönemin hainlerinden hiç bir farkı yoktur. Halkın din ve kimlik değerlerini hiçe sayan bir anlayışın Türk Silahlı Kuvvetleri’nde hakim olduğu boş söylenti ve iddiaları ile Türk halkı ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin binlerce yıllık ruh ve beden birliğini zedelemeye çalışanların hevesleri kursaklarında kalmaya mahkumdur. Mevcut hükümet Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecini basiretsiz bir yaklaşımla krize döndürmüştür. Anamuhalefet partisi dahil olmak üzere diğer siyasi birimler de en azından başka bir aday göstererek toplumun ve siyasetin önünün açacak bir öngörüyü sergileyememiştir. Sayın Genkur. Bşkanımızın önderliğindeki Türk Silahlı Kuvvetleri herşeye rağmen yüce Atatürk’ün mirasına saygının bir ifadesi olarak, bu süreçte, Türk milletinin huzur ve menfaatlerini göz önünde bulundurmuş ve siyasete, halkın tercihlerine ve hukuka müdahaleden uzak kalmıştır ve bu tavrını sürdürmekte kararlıdır. Tandoğan ve Çağlayan’da dalgalanan hareket Türk siyasetine yön verecek güçtedir. Türk Silahlı Kuvvetleri ülkesi ve milleti ile Türkiye’nin bütünlüğün teminatı olarak olarak asil Türk milletinin kalbindeki yerini herzaman koruyacaktır. Türk ordusu demokrasiye ve Türk halkının sahip olduğu bütün yüce değerlere saygılıdır. Türk Silahlı Kuvvetleri, başta laiklik olmak üzere, Cumhuriyetin bütün temel değerleri kadar modern çağın vazgeçilmez değeri olan Türk demokrasisinin de teminatıdır. Kamuoyuna saygı ile duyurulur. LİNK AŞAĞIDADIR. -http://www.harbiyeli.net/?q=node/58- Alıntı
Φ ATİLLA Gönderi tarihi: 1 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 1 Mayıs , 2007 Genelkurmayın bu açıklaması oldukça şaşırtıcıdır. Ordu siyasete karışmamalıdır. KARIŞAMAZ!!! Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 1 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 1 Mayıs , 2007 Ordu Türkiye icin calisan yönetimlerin hep yaninda olmustur.Türkiyenin cikarlarina,Türkiyenin rejimine ters düsen yönetimler her zaman ordunun nefesini enselerinde hissedeceklerdir.Bu bazilarina anti demokratik gelsede farketmez.Orduyu yönetenler baska diyarlardan gelmediler,onlarda ülkemizin insanlaridirlar.Isimize geldiginde Orduya destanlar dizip isimize gelmediginde ise tu kaka yapmanin bir geregi yoktur.Türkiye AKP ve ona benzer partilerin babalarinin ciftligi degildir.Onlar ancak kendi ciftliklerinde tercihler yapabilirler Türkiye tercihini 80 küsür yil öncesinden yapmistir. Unutmayin her ülkenin ordusu reijimi tehlikede gördügü ve bu tehlike yönetimden kaynaklandigi anda ayni uyariyi yapar.Kimse kendi kendini aldatmasin.Bugün Avrupa ülkelerindeki ordu sessiz duruyor siyasete karismiyor gibi görünsede,bunun baslica nedeni o ülkelerde bir rejim krizinin ve tehlikesinin olmamasindandir.Ancak yönetim disinda gelisen bir tehlike parlamentonun gücü ile ve sivil güclerle önlenir.Türkiyede ise tehlike tamamen yönetimden kaynaklaniyor,buna dur diyecek olan hernekadar ulus isede ulusun koruyucusu olarak ordu vardir. saygilarla Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.