Φ sardunyam Gönderi tarihi: 12 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 12 Nisan , 2007 BİLMEK SENİ Ne sen ne ben, Düşünmekten bitkin bir halde buldum kendimi. Ve yatağımda günlerce uykusuzdum... Kimler gelse kimler düşünse çözemezdi sanki, Hiçbir çözüm yolu yokmuş gibi... Bulmaktan korkuyorum aslında, Bitirmeyi bu hikayeyi... Sensiz geçen günlerim ve seninleyken duyduğum yalnızlığım gibi; Alıştım bende gecelerimi düşünerek geçirmeye!.. Bir dalsam uyumaya bir daha uyanamam. Uykusuzluk ve sen içime işlediniz ruhum gibi; Biriniz eksilse yok olurum herhalde, Düşünüyorum yine; Düşünmek çözmüyor bazen hiçbir şeyi! Merak etmiyorum artık sonunu; Yok olmakta var olmak kadar güzel olmalı... Biliyorum; çünkü her gün yok oluyorum seninle, Yok oluyorum gözlerinin derinliklerinde!. Kulaklarımı patlatan sessiz çığlıkların, Ve alev gibi yanan bakışların yok ediyor beni! Düşünmek yok artık; Bilmek var seni... Abdullah Döner Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 12 Nisan , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 12 Nisan , 2007 SEN ve BEN Dün gece seni gördüm, Son üç aydır gördüğüm gibi. Hep temiz ve saf bir yüz, Yalancılığını gizleyen. Hep o beyaz elbise, esmerliğinle bütünleşip, Güzelliğini simgeleyen... Yüzüme hüzünle bakıyorsun her gece. Sanki suçlu benmiş gibi. Yoksa!pişmanlığını mı anlatıyorsun bana? Anlaya bilmiş değilim seni... Elimden tutuyorsun, Kulağıma fısıldıyorsun, Ama duymuyorum seni. Belki de duymak istemiyorum... Korkuyorum! ayrılıktan bahsedersin diye! Korkuyorum! bir daha gelmezsin diye!.. Seni düşünüyorum yine,saf yüzünü, Beyaz elbiseni. seninle geçirdiğim güzel günlerimi. Elimi tutup bana gülümsemeni. I’m sorry!!! Sana aşık olduğum için, sana aşık olup kendime acı verdiğim için... Ve Thank you very much!!! Bana yaptığın tüm güzellikler için, bir güzel gülüş için,bir ölümsüz bakış için... Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 12 Nisan , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 12 Nisan , 2007 Savaşın ÇOCUKLARI Bir çocuk ağladı Bağdat'ta Ben, ağladım.. Bir çocuk ağladı Gazze'de Ben, ağladım.. Ve... Okyanuslar ötesi Gülerken çocukların bazıları Düşlerken diğer günün oyunlarını Bin çocuk ağladı Irak'ta Oyuncak sanınca Gökten düşen misket bombaları -------------------------------------------------------------------------------- Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 12 Nisan , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 12 Nisan , 2007 Kıtaların Aşkı şehirlerarası aşklar yaşıyorduk biz, otobüs terminallerinde şehirlerin ve çok yakındık çünkü sadece şehirlerdi aramıza giren sonrasında kıtalararası aşklar yaşamaya başladık ve sadece bir okyanus vardı geçilesi 1 Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 12 Nisan , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 12 Nisan , 2007 Bir Yaşamın Ardından Bir zamanlar şiir yazardım her yaşamın ardından Düşünürdüm her yaşam bir şiirdir diye Her şiir bir yaşam anlatırdı bende Başka yaşamlar başka insanlar Bazı şiirlerim hiç bitmedi benim Erken biten yaşamların ardından Ardı gelmeyen şiirler yazmak istedim Ne yaşamlar yetti dostum ne de defterler Kısık ateşte pişirmek istemiştik biz yaşamı Bilirsin dost,yavaş pişen yemek Ağır ağır sevilen sevgililer gibidir. Tadına doyum olmaz onların. Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 12 Nisan , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 12 Nisan , 2007 Ankara'ya Yağmur Yağdı Dün Ankara'ya yagmur yağdı.. Evvelki gece ve bir önceki gece Şemsiyemi almıyordum hanidir.. Bir anda geldi...apansız.. Kaldırımdan yürüyordum.. Hissetmedim önce.. Geçer dedim.. Ve bana inat..zamana inat bastırdı birden.. Birden sanıyordum ama, akşam haberleri zaten söylüyormuş. Yağmurlu bir hafta geçirecekmişiz... Nasıl inanmıyorsam artık ana haber bültenlerine Hava durumlarına da inanmaz olmuşum... Ve ...şemsiyesiz çıkmışım yola... Yağmur bir anda vurmuş... Ve o noktayı geçince insan... Zaten umursamıyormuş yağmuru artık... Ve o noktayı geçince insan... O noktayı geçince...insan ... Geçtiğini anlamıyormuş artık... Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 12 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 12 Nisan , 2007 Bir Tek Seni Unutmam Şimdi sen gideceksin ve ben arkandan bakakalacağım. Dur diyemeyeceğim, sesim çıkmayacak. Susuşlarımda saklı kalacak duygularım ne kötü... Söz geçiremeyeceğim göz yaşlarıma akacak. Saklayacağım görmeyesin diye, beceremeyeceğim. "Ağlama" diyeceksin bana, seni dinlemeyeceğim. İçimde biriken ne varsa gözlerimden taşacak dışarı. Dokunmak isteyeceksin, başımı geri çekeceğim öfkeyle. Kızgınım gidişine çünkü, öfkem bir dağ gibi büyük. Ne varsa hayata dair alıp götürüyorsun benden farkında değilsin. Ya da farkındasın ama değilmiş gibi davranıyorsun. Sen kendi yolunu çiziyorsun şimdi ve doğru bildiğini yapıyorsun. Bense binlerce yanlışın ortasında tek başımayım. Oysa beklediğim sevgiliydin sen. Yorgun dünlerden damıtılmış, kimliksiz sevdalardan süzülmüş aşkımın tek sahibi. Sanki seni aramıştım yıllarca da , ararken aşk niyetine yabancı kollarda uyumuştum. Bu yüzden kimse kandırmadı beni, dindirmedi aşka susamışlığımı. Hep eksikti hep yarım. Ne yazık ki "Bu kez tamam" dediğimde de yarım kaldığımı görüyorum. Belki de sevmeyi beceremiyorum ben. Öyle ya, deli sevdalar bana göre değil belki de. Dümdüz, heyecansız, içimdeki kuşlar kanat çırpmadan ve tutkuyu kanımda hissetmeden yaşamalıyım aşkı. Buna aşk denirse tabii.. Bu yarım kalmışlık duygusu yok olur mu o zaman? Peki sen biliyor musun bu acıya katlanmaların ilacını? Bu yürek sancısını ne dindirecek? Bu geceler nasıl geçecek? Söyle yar, içimi kor gibi yakan bu ateş nasıl sönecek? Acelen var biliyorum. Gideceksin, yaşanmamış zamanları da beraberinde götüreceksin. Bunu hiç istemiyorum. Ne berbat bir duygu bu.. İstemediğim bir şeyi yaşıyorum ve buna engel olamıyorum. Benden bağımsız gelişiyor her şey. Çarpmanın etkisiz elemanı gibiyim. Ya da bir savaş filminin daha ilk karesinde atılan ilk kurşunla düşüp ölen ve bir daha da hiç görünmeyen figüran... Haydi git, bu yol senin yolun. Dilediğince özgür at adımlarını. Kendin için iyi olanı yapıyorsun ya ne önemi var gerisinin. Yaşadığımız kısa günlerin anısına sığınır, atlatmaya çalışırım bu acıyı. Sensiz olmaktan daha kötü ne olabilir bu hayatta ki? Bir insanın başına en kötü şey gelmişse başka hiçbir şeyden korkmuyor. Bir tek seni kaybetmekten korkuyordum, onu da yaşadım zaten. Haydi git, merak etme yaşayacağım. Sensiz olsam da bu sevdayı yaşatacağım. alıntı Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 12 Nisan , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 12 Nisan , 2007 Özledim Özgürlüğü içimde yeller esiyor buruk birkaç yanım, eksik kalmışken hayatın birkaç yanı yaşanılabilir mekanlar arıyorum, yaşanılası insanlarla sevgiyi özlemişim sevgi dolu ortamları havasını solumayı ortamların sevgilimi özledim sevgi dolu sevgilimi sevgi kokan sevgilimi ailemi özledim hastalanınca başımda bekleyen annemi özledim sabahın geç bir vaktinde kalkmayı ve yatak keyfi yapmayı özledim kanepeye kurulup şekerleme yapmayı bir de patates kızartmasını yemeklerden bir de annemin yaptığı yufka ekmeği arkadaş mekanlarında ufak tefek içmeleri sohbet ortamların özledim ellerimi ceplerime sokup aylak aylak dolaşmayı ve saat 5'ten sonra eve gitmeleri odamda uyumayı özledim sessizliğe hasret kaldım kitabımı açıp uyuyakalmaya ve bir gün boyunca hiçbir sey yapmamaya Ha unutmadan odamı dağıtmayı özledim Bir de düzenlemeyi istediğim gibi tozlu ayakkabılarla dışarı çıkmayı rahat rahat çay içmeyi özledim Bi de nası desem tıraş olmadığım günlerimi özgürlüğümü özledim... Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 12 Nisan , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 12 Nisan , 2007 Bitmeyecek Sanki bitmeyecekmiş gibi hiçbir şey Sanki bitmeyecekmiş gibi zaman ve dinmeyecekmiş gibi yağan yağmur, Hiç bitmeyecek gibi Düşünmüyor kafam, işlemiyor Bir yorgunluk var sanki Yüz yıllık yorgunluk, ve çatlayan sabır taşları Düşünmüyor, istemiyor bıkkın Gözlerim ağlamak istiyor Ben ağlamak istiyorum Sessiz, sakin bir köşe başında Kimsecikler yokken Sadece kimsecikler yokken... Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 12 Nisan , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 12 Nisan , 2007 Aşk ve İdam Sessizliğe gömülmüş, var olan tüm sevinçler Acılar şimdi nerde? Sorma gülüm her yerde Ezberimde ki umut, yüreğimi kılınçlar Amacım vurulmaktı, görülmemiş bir yerde Şimdi gözünde idam, yaklaşıyorken bana Eski bir aşk...yıldızlardan sıyrılıp da gelen Kim ses verir sehpada, sallanırken çabana Gözüyle idam eden, yarim var yürek delen Uzaktan bakıyorken düğüm düğüm boğazın Demek ki idam ipi, boğazındadır şimdi Süzer baştan aşağı, durmayın mezar kazın Çünkü üzerindedir, artık idam gömleği Sevdiğinin gözleri, bir tür cellat aslında Dayanılmaz işkence, nerden gelir bilmem ki Sevdiğini söylemek iki bin bir yılında Aşkı ve de idamı sanki birleştirmekti... Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 12 Nisan , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 12 Nisan , 2007 Seyyareler Uzaktır Eşsiz gözlerinle bir daha bak bana Semanın esrarı yakmasın ensemi Meltemlerle gelsen, şöyle yana yana Anmasam adını, duymasan sesimi Ezberlediklerim hep arkamdan vurur Sözsüz geldim sana, bak gözlerim sakin Maviden korkarsın, siyah tüm kavurur Ah!bilmediğin şey, söyleyemediğin... Eller var rüyamda, uzatılan bana, Sormadım bir türlü; hangi el senindi? Marifet olamaz sevdim demek sana Az gelen nedir ki?..şiir esirindi Eksiklik göklerde, eksiklik dağlarda Sayısız pervane başımda dönüyor Müjdeler esirdir tuzaklı ağlarda Anlaşılmaz bir aşk yandıkça sönüyor En son umutlarda boşluğa düştüler Selamsız sabahsız yolculuk nereye? Merhabalar tümden köze dönüştüler Anlama sen beni, at bir seyyareye En zamansız zaman, elimdeyken yüzün Sararmış düşünce, kanatıyor seni Mevsimden düşerken karşımdaki gözün Andırıyor zulmü, dağdaki eseni Evet düşen anlar boşluk çukuruna Sahiden sen kimsin, sönüp sönüp yanan? Mal olan bir şiir beni çıkarana Aklım nerelerde dönüp dönüp yanan? Estim yeterince, kin üstüne gece Sahte aşk diyen kim?..tenlerimiz uzak Mazeretsiz ölmek gözünde sadece Asla kirlenmemek, solmak alnımız ak Elem yıldızları gözünde küçükse Seyyarelerden bak şiirim parıldar Milsiz dönen dünya artık bir göçükse Adın şiirimde, mezarda kımıldar Erkenden düş yola, gözlerime doğru Sarıl kalemime, tutun şiirime Minarelere bak, gerçek hak ve doğru Asmak .... diye ismini böğrüme... Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 12 Nisan , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 12 Nisan , 2007 Son Mevsim/ Beşinci Mevsim Dağlara iniyor sağnak sağnak yağmur Gökyüzü boyunca seriliyor bir nur Yağmur sevgimizi fırtınaya duyur; "Şu zindan dünyada, şevkimiz içindir" Sonsuzluktan gelen sert nefestir rüzgar Dipsiz bir kuyuya tüm mevsimler kayar Sarsılır gökyüzü...buluttaki efkar; O masum yüreğe, türkümüz içindir Şimdi asla açmaz...gökte benim güneş Açılınca yaram yürekler oldu keş Kavgayla büyüyen, güneşteki kalleş Pişmanlığımızd a; keşkemiz içindir Karlı dağlarda, kurt peşindedir sağlar Kurşun olmamalı... kancık pusu bağlar Seni delik deşik ederim mor dağlar Kor, bıçaktan soğuk ülkümüz içindir Sözlerin bir rüzgar, sözlerime karşı Bin elem, bin sitem titretiyor arşı Yağıyorsa yağmur, ıslanmışsa çarşı Bilmelisin artık ikimiz içindir... Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 12 Nisan , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 12 Nisan , 2007 Zamanın Sayaçları- 1 Kaldırımda dans eden iki şaşkın tırtıl var Zamanın sarhoşluğu, belinde tabancalar Namlu kadere dönük, eğlence bunun adı Şarap kırmızısında;içilen kan ve tadı... Ve sokakta sarhoşlar;kaldırım tırtılları Gurura yenik düşmüş şuursuz akılları Dosttur bu iki tırtıl çocukluktan beri Birbirinin göğsünde birbirlerinin yeri Fakat bir haldeler ki; batmışlar tüm batağa Masaya abanırlar kalkmak için ayağa Küfürler oluk gibi, dilleri dallanıyor Yanyana yürür dostlar, kafalar sallanıyor... Pat! pat! pat! üç kurşuna, kafi gelir bir ömür Zamana meydan varmış okumuş küfür küfür Bardakta su çalklandı; "...ananı avradını..." İki arkadaştılar, öldürdüler zamanı Üçer bardak kurtardı tüm ömrünü şarabın Dostluklar afalladı, birbirine çekti kın Gerilirmiş gökyüzü, dostu görürmüş silah Şuursuz beyinlerden, ölü bağırırmış "aah" Eli kanlı o sarhoş gülüyor deli deli Yaptığı feragatın hiç farkında değilki Yerde yığılı duran sarhoşun bedenidir Yitik o et parçası katilin yüreğidir... Ayıldı dost-katili, hatırlatıldı zulmü Kaldıramadı kalbi tercih etti ölümü Yüzyıllardır doluyor kabusun meyhanesi Arşın en üst katına yükseliyor kan sesi Dost dostu kurşunluyor...ev...incir ağaçları... Hala dönüp duruyor zamanın sayaçları... Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 12 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 12 Nisan , 2007 Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine... Senin kalbinden sürgün oldum ilkin. Bütün sürgünlüklerim, bir bakıma, Bu sürgünün bir süreği. Bütün törenlerin, şölenlerin, Ayinlerin, yortuların dışında, Sana geldim, ayaklarına kapanmaya geldim; Af dilemeye geldim, affa lâyık olmasam da… Uzatma dünya sürgünümü benim! Güneşi bahardan koparıp Aşkın en onulmazından koparıp Bir tuz bulutu gibi Savuran yüreğime… Ah, uzatma dünya sürgünümü benim! Nice yorulduğum, ayakkabılarımdan değil; Ayaklarımdan belli. Lambalar eğri, Aynalar, akrep meleği… Zaman, çarpılmış atın son hayali… Ev miras değil, mirasın hayaleti. Ey gönlümün doğurduğu, Büyüttüğü, emzirdiği, Kuş tüyünden , Ve kuş sütünden, Geceler ve gündüzlerde İnsanlığa, anıt gibi yükselttiği Sevgili, En sevgili, Ey sevgili, Uzatma, dünya sürgünümü benim! Bütün şiirlerde söylediğim sensin, Suna dedimse sen, Leylâ dedimse sensin. Seni saklamak için görüntülerinden faydalandım, Salome’ nin Belkis’ in Boşunaydı saklamaya çalışmam, öylesine âşikârsın, bellisin. Kuşlar uçar, senin gönlünü taklit için, Ellerinden devşirir ,bahar çiçeklerini Deniz, gözlerinden alır sonsuzluğun haberini. Ey gönüllerin en yumuşağı, en derini, Sevgili, En sevgili, Ey sevgili, Uzatma dünya sürgünümü benim! Yıllar geçti, sapan ölümsüz iz bıraktı toprakta. Yıldızlara uzanıp hep seni sordum gece yarılarında, Çatı katlarında, bodrum katlarında. Gölgelendi ,gecemi aydınlatan eşsiz lamba. Hep Kanlıca’da, Emirgan’ da, Kandilli’ nin kurşunî şafaklarında Seninle söyleşip durdum, bir ömrün baharında , yazında Şimdi, onun birden bire gelen sonbaharında. Sana geldim, ayaklarına kapanmaya geldim, Af dilemeye geldim affa layık olmasam da. Ey çağdaş Kudüs (Meryem) Ey sırrını gönlünde taşıyan Mısır (Züleyha) Ey ipeklere yumuşaklık bağışlayan merhametin kalbi! Sevgili, En sevgili, Ey sevgili, Uzatma dünya sürgünümü benim! Dağların yıkılışını gördüm, bir Venüs bardağında Köle gibi satıldım, pazarlar pazarında. Güneşin sarardığını gördüm, Konstantin duvarında. Senin hayallerinle yandım, düşlerin civarında. Gölgendi yansıyıp duran, bengisu pınarında. Ölüm düşüncesinin beni sardığı şu anda, Verilmemiş hesapların korkusuyla, Sana geldim, ayaklarına kapanmaya geldim, Af dilemeye geldim, affa layık olmasam da. Sevgili, En sevgili, Ey sevgili, Uzatma dünya sürgünümü benim! Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır. Mezarlardan bile yükselen , bir bahar vardır. Aşk cellâdından ne çıkar, mademki yâr vardır. Yoktan da, vardanda ötede, bir VAR vardır Hep suç bende değil, Beni yakıp yıkan , bir nazar vardır. O şarkıyı özenip söylenecek mısralar vardır Sakın kader deme, kaderin üstünde bir kader vardır Ne yapsalar, boş göklerden gelen bir karar vardır Gün batsa ne olur, geceyi onaran bir mimar vardır Yanmışsam, külümden yapılan bir hisar vardır Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır Sırların sırrını ermek için sende anahtar vardır Göğsünde, sürgününü geri çağıran bir damar vardır Senden umut kesmem, Kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır. Sevgili, En sevgili, Ey sevgili, Uzatma dünya sürgünümü benim! Sezai Karakoç Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 12 Nisan , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 12 Nisan , 2007 Gizesrar Hani sen vardın ya bir zamanlar; Bir çocuk gibi utangaç sen... Bir tek evinin yolunu çizerdi ayakların Başında onurun ,elinde kalbin Bir de ellerimden tutup; Haykırmak istediklerin vardı. Çığlıklara boğulmak istediklerin vardı hatta Gözlerin "Asmalı Konak" lar da kirlenmemişti henüz Henüz gözlerin, gökyüzü gibi eşsiz ve sadeydi Yüreğin vardı buram buram yağmur kokan GÜL' dü yüreğin, gülümdün... Yürürken yollar ardına serptiğin yapraklar Bir gül doğurmuştu çünkü, bizim için... Yarıp göğsümü yarısını sana vermiştim Bir kalkan gibi öylece; zamanla savaşırken... Umutsuzluk çekmesin diye seni karanlığına; Boşluğa dökerdim tüm umutlarımı... Yine de suskun kalırdın çığlıklarıma Çağrılarıma aldırmak istemezdin Korkuyordun çünkü fedakarlıklarımdan Göz yaşlarımın kıyamet çağrısından ürküyordun Yüreğinin çatırdamasından korkuyordun bilirim Çıt! diye hemencecik kırılırdı çünkü kalbin Sitemkar, ufacık bir sözden çıt! diye Öyle masumdun işte sen, öyle çıtkırıldım Beni kırmanı hayal edemiyeceğim sen vardın ya... Küçücük ellerin gözyaşlarıyla dolardı beş vakit Kocaman dileklerin olurdu, tarafsız... Tanımsızdın,ağlatırdın kalıplaşmış bu yüreği Gizesrar dolu bakışlarıyla, Yıldızları düşüren sen vardın ya... Sen vardın ya hani; Yağmuru kucaklayan sen Karlarla uyuyan, kış gecelerine hasret Sürüklemesini bilen karanlığı saçından Bulutları seyrederken dalmasını bilen; Mazinin karanlıkta kalan mutluluğuna... Umut aşılayan sen vardın ya yağmur yağdırıp... O kadar çok sen vardın ki; Seni tanımaya hiç vaktim olmadı... Yaşamasını bilen biriydin; Aç çocukların hayatını... Günleri ağlamaklı biriydin, Kitaplarla boğuk boğuk Biriydin gözleri tedirgin sen... Özce sen vardın yani; Sen olmayan sen... Korkunç pençeleriyle zaman Savaşırken senle ölüm arenasında Umrunda bile değildi; Sana uzattığım kalkan... Zaman seni öyle mağlup etti ki; Başında ki onurunu kaybettin ilk önce Gizesrarını kaybettin gözlerinden Zincirleme kaybettin tüm kazançlarını Gruplara yenildin, **** gruplara... Daldın sen de içine namussuzluğun Beni aramaklı kıldın... Ve kendini; Yüreğimdeki tek mezara gömdün... Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 12 Nisan , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 12 Nisan , 2007 Çığlık Yalnızlık yüreğimden/ kalemime süzüldü Selam verdim leylaya/ gözlerime büzüldü Gözlerim her an akan/ bir bozuk musluk gibi; Cinnet saatlerimin/ karşılıksız sahibi... Sevgi merhametlerin/ gülleri diken saçan Karşı kıyı uyurken/ ağlamaklı O insan Gözlerine hab düşmüş/ bakışına kan düşmüş Düşlerine amansız/ hatıralar üşüşmüş Yaşananlar hep biraz/ tebessümlü efkardı Bir gece salınarak/ içine düşen kardı Ve kar, uykumu çalan/ bir sevinçtir bende ki Düşerlerken düşüme/ anımsadığım şevki Aşk olarak bilirim/ eriyişlerden gelen En son göç eden martı/ en son ölüme gülen; Bir mezar bekçisinin/ intiharı gibidir; Yokluğun yüreğimin/ gömülüş sebebidir; Dost diye bildiğin el/ aşka kefen dikmişse, Beklenilen sevgili,/ umudun gecikmişse Çılgın bir mumyadır/ aşkın peşinden koşan, Bir mezarlık dibine/ kadar inmişse zaman... Gelipte demirlerler/ saçlarını bu şehre Say ki o muzlim gece/ gözlerinden bibehre Yırtınır, yağmurlara/ yapışan aşkın sesi Bir çığlık göğe koşar/ solunurken nefesi Dizginleri koparıp/ gözü yumuk koşarken Hatta kurşunlanmamış/ umutlar dahi varken Bir ihanetle atıp/ aşkını bir köşeye... Bir yıldız kaymasına/ sebep olacak her şeye Bütün rüzgarlarımla/"son" derken hayatımdan Kovamıyorum seni/ şiir denen rıhtımdan Bazen bir yasak olup/ dikilirsin karşıma Bazen mevsimlerde ki/ çözülecek muamma Sen uzun kış gecesi,/ dumanlar çökmüş sahra Nergis bahçeleriyle/ doldurulmuş Buhara Ben meçhul varlığından/ yağmura yüzün çizen Sonra sıkılıp her şeyden/ateşe hüzün çizen Boşlukta geçen ömrüm/ ne yokluktu, ne sığlık Onun bütün varlığı/ içine kaçan çığlık... Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 12 Nisan , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 12 Nisan , 2007 Yalnız Bir Opera ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim oysa bilmediğin bir şey vardı sevgilim Ben sende bütün aşklarımı temize çektim imrendiğin, öfkelendiğin kızdığın ya da kıskandığın diyelim yani yaşamışlık sandığın Geçmişim dile dökülmeyenin tenhalığında kaçırılan bakışlarda gündeliğin başıboş ayrıntılarında zaman zaman geri tepip duruyordu. Ve elbet üzerinde durulmuyordu. Sense kendini hala hayatımdaki herhangi biri sanıyordun, Biraz daha fazla sevdiğim, biraz daha önem verdiğim. Başlangıçta doğruydu belki. Sıradan bir serüven, ratsgele bir ilişki gibi başlayıp, Günden güne hayatıma yayılan, Büyüyüp kök salan , benliğimi kavrayıp, varlığımı ele geçiren Bir aşka bedellendin. Ve hala bilmiyordun sevgilim Ben sende bütün aşklarımı temize çektim Anladığındaysa yapacak tek şey kalmıştı sana Bütün kazananlar gibi Terk ettin... Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 12 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 12 Nisan , 2007 O durmadan kaçıyor; Sen ardından gitmiyorsan; O günün her saatinde saklanıyor, Sen yollara düşüp deli divane aramıyorsan; O sana acıların en büyüğünü tattırıyor, Sen bundan en yüce hazzı duymuyorsan; Boşuna aldatma kendini, Onu sevmiyorsun demektir. Elindeki içki kadehinde, Dudağındaki sigarada , Okuduğun kitapta, Mırıldandığın şarkıda, Söylediğin şiirde, Gördüğün rüyada Ve yaşaman icin Ciğerlerine doldurduğun havada O yoksa; Onun vazgeçilmezliğini anlamamışsan; Onu sevmiyorsun demektir. Renkler onunla değerlenmiyorsa, Örneğin; onsuz kırmızı kırmızılığının, Mavi maviliğinin farkında değilse, Beyaz yalnız o giydiği zaman Güzelliğini haykırmıyorsa, Sabahları onu görünceye kadar Güneş doğmuyorsa Ve onsuz gökyüzü geceleri Aya, yıldızlara hasret değilse Onu sevmiyorsun demektir. Sokakta gördüğün her yüzde Ondan birşeyler aramıyorsan, Güzel bir manzara, Hüzünlü bir musiki onu hatırlatmıyorsa, Uykudan uyandığın zaman Yaşamakta olduğundan önce Onu hatırlamıyorsan, Omuzlarına dökülmüş saçları, Bir sis perdesinin ardında Her zaman gülen, Işık sacan gözleri Aklına gelmiyorsa, Durup durup avuçlarının Sıcaklığını özlemiyorsan; Onu sevmiyorsun demektir. Dünyada yaşıyan öteki insanların Senin için hâlâ bir değeri varsa , Ona karşı tutumunu Toplumun köhne ve manasız Kurallarına göre ayarlıyorsan Ve açık açık Sanki var olduğunu haykırırcasına Sevgini söylemiyorsan; Onu sevmiyorsun demektir. Yok o senin icin Herşeyden değerliyse, Gözünü yumduğun anda Onu görebiliyorsan, O bütün şarkılarda, Bütün şiirlerde, Bütün resimlerde ise, Ona muhtaç olduğunu Söylemekten utanmıyorsan, Senin içten ve büyük sevgine Karşılık vermiyeceğinden Korkmuyorsan, Bütün bencil duygularından Sıyrılabilmişsen Onun için herşeyi, Ama herşeyi yapacak gücü Kendinde buluyorsan, Her hali sana Ayrı ayrı güzel geliyorsa, Karşıisında kendini Bir çocuk gibi hissediyorsan, İstediği anda onun için Ölebileceksen, Onun için yaşıyorsan Ve yine onun için Bildiğin bilmediğin Bütün düşmanlıklara Karşı koyabileceksen, O her geçen dakika Sende biraz daha büyüyorsa Ve kendi kendine bile Çok sevdiğini bütün Samimiyetinle, İnanmışlığınla İtiraf edebiliyorsan, Bir gün o seni hiç, Ama hic sevmediğini söylese bile , Senin sevginde azalma olmayacaksa Ve ölünceye kadar onu aşkların En olumsuzu ile sevebileceksen; İşte o zaman Onu seviyorsun demektir. O sana sevmeyi, Gercek aşkı öğretti. Sen onu hep sevecek Ve sevilmenin mutluluğunu tattıracaksın. O , hiç sen olmasan bile, Seni bir parça sevmese bile.... Ümit Yaşar OĞUZCAN Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 12 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 12 Nisan , 2007 yaşıyorum Bak yağmurlar düştü İstanbul'a Gönlüm bir buruk sancılarım şimdi daha fazla Gökyüzü siyah örtüsünü çekmiş üstüne Güneşini saklamış karanlık kapkaranlık her taraf Çarpıntılarım ayyuka çıktı yağmur namelerinde Bulutlar bir biriyle kavgada Tüm heybetleriyle gürlüyor Sen yoksun bir başınayım Sıgaram çayım masamın başında İstanbul'a yağmur düştü haberin var mı Tatlı nameleri var hayaller üretiyor Bardaktan boşalırcasına Sacaklardan kaldırımlara düşüyor yağmurlar Küçük çocuklar görüyorum Islanmamak için çatı altlarında Yanlızlığım dimdik ayakta sanki nöbette Gözlerim seni arıyor İstanbul'da yağmurda Bomboş sokaklarda Mutluluğun sırrı sevinç yanlızlığınki hüzün Varoşlarda bir telaş var tüttürmek için bacaları Varsın odam soğuk olsun yanmasın bir şey Hasretin yakıyor beni ısıtmıyor İstanbul'da yağmur yağıyor şimdi Ne haldeyim haberin var mı? Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 12 Nisan , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 12 Nisan , 2007 Ben birşey anlatacaktim kime anlatacaktim Ben bir yere gidecektim nereye gidecektim Biri vardi yanimdaydi, kimdi o Bana birşeyler söylemişti ne demişti Aglama, Aglamak Biraz öteye kaçmaktir. Aglamak, Hüzünle anlaşmak, Ve kucaklaşmaktir. Aglamak Siginmaktir ne olsa, Avuç açmaktir Uzak da olsa, yakin da olsa Biraz onu öteye itmektir. Kişinin en kolay mutsuzlugu Aglamaktir, geçiştirir umutsuzlugu. Daha zoru var, susmak zor Susmak bir agaç, dallarinda, Susmak, aglamalari da tutuyor Özdemir Asaf Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 12 Nisan , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 12 Nisan , 2007 Unutmadık Yaralı bayramlar geçti Mevsimler, bütün anlamlarıyla Yüreğin koyu yerinde birikenler Kendi takvimleriyle gelip geçtiler Gelip geçti şehirler ve ölüler Unutmadık Topraktan çobanyıldızına değin Hey yer Her şey Mümkündü Nazım kadar coşkulu Aragon kadar aşık Lorca kadar yaralıydık Unutmadık Orada bir coğrafya yağmalanıyor Orada gazetelerin ofset baskısı Orada yeniden yazıyorlar 835 satır Ve umudunu kaybetmeyen şehirler Gökyüzünün karanlık kefeniyle örtük Yıldızların delik deşik ettiği ölüleriz Adsız ölüleriz Adları bir coğrafya ile yan yana yazılan Gövdelerinizi unutmadık, unutmadık hiçbirinizi Savaşlar ve pazarlar çağıydı Aynı silahlardı kullandığımız Aynı çarşılar aynı kandı Sevgiye ve kurşuna açılmayan yüreklerden geçtik Pusu yataklarından, dağılmış bahçelerden Viran tarihten Uykuları çevik, namlularını oğulları gibi seven Çocuklar gibi kusup Kırda gelincikler gibi gülümseyen Müsademe çocuklarını gördük Geçip gidiyorlardı Tarihin en uzun gecesinden Pazarlarda aynı kan Aynı paranın değiş tokuşunda Karanlık çarşılar Aynı kanlı tarih her defasında Bir biz kaldık bu kadar içindeyken hayatın Ölüme yakın duran Bir de on binlerin korosunda haykıran İntifada intifada intifada İki güzelliğimiz vardı bizim Ufkumuzdan inen Ve bir daha geri dönmeyen iki güzelliğimiz Birini kurşunlar, ötekini ofset baskılı resimler aldı Otuz üç kurşun sıkıldı her birimize Kutuplar kadar uzak, baba ocağı kadar yakın Doğunun gündüz ve gecelerinde Otuz üç yıldız Hala ışığını gönderiyor bize Birkaç çakmaktaşı cebimde gezdirdiğim Birkaç karanfil Yol için ipek, uyku için maya Kalbiniz için Kara bir yemin gibi çırılçıplak Kelimeler getirdim Kaybolmuş yüzyılların vatanında Ölümün erken takibe aldığı çocuklar Dağlarda değilim sizinle birlik Yalnızca mataranıza su vermeye geldim Nazım kadar coşkulu Aragon kadar aşık Lorca kadar yaralı Serap ile hakikat arası Çağın aşamadığı uçurumlarda Gider gelirim gider gelirim Efsanelerin çeşitlendigi yol ağızlarindaki büyük kamaşma Anda gizlenen zaman Ateşin avesta dili Bitkiler, otlar, kökler Dağlanmış dil, narın rengi On binlerin dönüştüğü uğuldarken Doğunun yeni defteri Topraktan çobanyıldızına değin Her yer her şey karanlık bir pusuda Yazının, tekerleğin, tarihin İlk çocuklarından Ey büyük mezopotamya İki bin yıllık gece Dön geri bak Kardeşlerim ölüyor kalbimin doğuşunda Murathan Mungan Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 12 Nisan , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 12 Nisan , 2007 İstersen Hiç Başlamasın İstersen hiç başlamasın Bu hikaye eksik kalsın Onca yaraların ardından Yeni bir aşk yaratamazsın Örselenmiş bir çocukluk İşte benim bütün hikayem Kaç sevda geçse de yüreğimden Bu yıkıntıları onaramazsın İstersen hiç başlamasın Geç kalmışız birbirimize Yanlış kapılarla geçmiş bunca yıl Dönemeyiz artık ilk gençliğimize İstersen hiç başlamasın Söz verelim kendimize. Murathan Mungan Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 12 Nisan , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 12 Nisan , 2007 Yaz Bitti yazın bittiği her yerde söylenir söylenmeyen şeyler kalır geriye ve sonra hiç bir şey olmamış gibi ağır, usul bir hazırlık başlar uykuya benzer yeni bir mevsime orda, burda, ev içlerinde, kır kahvelerinde, deniz kenarlarında incelen yazın akşam esintilerinde zaman usulca sıyrılır aramızdan ta içimizde duyarız gelecek günlerin geçmişini başka ne gelir elimizden büyük bir uzaklığa gülümseyerek geçiştiririz ıskaladığımız şeyleri yatıştırıcı rüzgarlar dışavurur içimizdeki lodosu, poyrazı, günbatımlarını saklar bizi gözlerimizdeki hüzne dinginlik adını verir "seni iyi gördüm" diyenler biz de iyi hissederiz kendimizi elimizden başka ne gelir ki.. köşe başları, akşamüstleri, kokular, tozar gider zamanın boşluğunda karışır anıların kuytu belleğine belki sonraları bir gün hatırlanır aynı kederle yazın bittiği her yerde söylenir söyleyenler inanır bir şeylerin sahiden bittiğine yaz biter eskir geceler, serin, hüzünlü yeni mevsime hazırlık: ömrün teyel yerleri bir yanı telaş, bir yanı ürperten yaz sonu ikindileri çıkarır sizi dalgın derinliğinizden yaşadığınızı duyarsınız teninizde bir zamanlar okumuş olduğunuz kitapları özlersiniz sıcak odaları, beyaz temiz yastıkları ahşap panjurları yaz bitti bitmeyen şeyler kaldı geride yaz bitti yaz bitti yüksek sesle söylüyorum bunu kendime her yerde söylendiği gibi yaz bitti yaz bitti hiç bir şey hiç bir şey hiç bir şey yalnızca üşüyorum şimdi.. Murathan Mungan Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 12 Nisan , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 12 Nisan , 2007 Ayaküstü Yaşanmış Ölümsüz Aşk Hikayeleri Her durakta ölümsüz bir aşk edinecegim Bir bakıştan bir duruştan Çağrışımın sonsuz hazından Unutulmaz bir sevgili daha birakacağım ardımda Belki de yaşanabilecek en uzun serüveni terk edeceğim Daha otobüsün ilk basamağında Kim bilebilir ki? Sonrayı, sonrasını kim bilebilir? Gizli gizli veda edeceğim ona, görmeyecek Ve bu duyguyla burkulmuş yüreğim Otobüs camına bağrında kanlı bir ok ile Bir aşk levhası çizecek, ah min-el! Bu da ötekiler gibi kendisini ölesiye sevdiğimi bilmeden Yaşayıp gidecek Murathan Mungan Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 12 Nisan , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 12 Nisan , 2007 Kelebek Son istegin nedir? Sorusu, Çok, çok kolaydir, Ilk istegin nedir? Sorusundan. Çünkü, O soruyu Kimse kimseye soramadi, Korkusundan. Özdemir Asaf Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.