Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

AHMET NECDET SEZER


sardunyam

Önerilen İletiler

Çok saygı değer cumhurbaşkanımız Sezer ayrılıyor artık. Çok demokratik bir insan olduğu için de olan onca olaya karşı suskun. Yorgunluktan mıdır yoksa işine mi öyle geliyor? Bildiğim şey birincisinin olmadığıdır.

KAPI GÖRÜNDÜ.GİTME VAKTİ. UNUTULMAK ÜZERE GÜLE GÜLE SEZER BEY. ŞUNU UNUTMAMALI Kİ UNUTULMAYANLAR ÖZGÜRLÜKÇÜ VE DEMOKRATİK OLANLARDIR.

KÖŞKE LAYIK OLANIN ÇIKMASI ÜMİDİYLE...

KÖŞK GÜLLERLE DONANSIN!!!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • Cevaplar 87
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Farkın farkındamısınız?

A. Necdet Sezer ve Abdullah Gül.

Biri onurlu, dik, şaibesiz, geçmişi temiz, rejime bağlı, hakkında tek bir yolsuzluk dosyası yok.

Diğerinin geçmişini yazmaya kalksak ciltler dolusu şaibe ve yolsuzluk buluruz. Biz farkındayız...

 

Çankaya yolları Amerikan Güllerine kapalı. Gül kim demokrasi kim, laiklik kim, Cumhuriyet kim?

 

Abdullah Gül'ün eşi Hayrunnisa Türkiye'yi Avrupa'ya şikayet etmiş bir kadın ama eşi dışişleri bakanı olunca ne hikmetse dosyasını geri çekti. tamamen kişisel canım...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Evet ahmet necdet sezer ne fettullahçıydı,ne amerikancıydı,ne ab ciydi.

 

o hiçbişeydi...

bişe olamaz da.......

demokratik dersiniz,kanun adamı dersiniz rektör atamalarını görmezsiniz.

ne hikmetse gazi üniversitesinde diğer üniversitelerden farklı olarak en fazla oy alan rektörü değil,en fazla oy alanın üçte biri oy alan rektörü o koltuğa otutturur.

peki o rektör ne yapar.

çok demokratik yollarla!belli hocaları ve belli öğrencileri fişler.ve utanmadan sıkılmadan çıkar bunu açıklar.öğrenci konseyi seçimlerini sabote eder,kendi fikrindeki öğrencileri yine demokratik yollarla! seçtirir.ve daha neler neler...

 

ahmet necdet sezeri unutmayacağız.

koltuğundan sadece kanaltürkün gecesine giderek kalktığını ve böylece tarafsızlığını ilan ettiğini!unutmayacağız.

 

bu ülke için bişe yapmamıştır.

olumlu hareketleri olan orhan pamuku kutlamamak ve talabaniyle görüşmemek dikkat edin yine yapmadığı şeylerden doğan doğrulardır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ahmet Necdet Sezer Laiklige aykiri hicbir davranista bulunmamistir.Üniversite rektör atamalarida bu laiklik cercevesi icersinde görülmelidir.Cumhurbaskani olmak herkesin harci degildir.Cumhurbaskani hem rejimi hemde anayasayi korumakla yükümlüdür,ideolojik degildir.Ahmet Necdet Sezer'i begenmeyenlere bakiyorumda ne kadarde birbirlerine benzemektedirler,sanki birbirinin fotokopisi gibiler.

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Evet ahmet necdet sezer ne fettullahçıydı,ne amerikancıydı,ne ab ciydi.

 

o hiçbişeydi...

bişe olamaz da.......

demokratik dersiniz,kanun adamı dersiniz rektör atamalarını görmezsiniz.

ne hikmetse gazi üniversitesinde diğer üniversitelerden farklı olarak en fazla oy alan rektörü değil,en fazla oy alanın üçte biri oy alan rektörü o koltuğa otutturur.

peki o rektör ne yapar.

çok demokratik yollarla!belli hocaları ve belli öğrencileri fişler.ve utanmadan sıkılmadan çıkar bunu açıklar.öğrenci konseyi seçimlerini sabote eder,kendi fikrindeki öğrencileri yine demokratik yollarla! seçtirir.ve daha neler neler...

 

ahmet necdet sezeri unutmayacağız.

koltuğundan sadece kanaltürkün gecesine giderek kalktığını ve böylece tarafsızlığını ilan ettiğini!unutmayacağız.

 

bu ülke için bişe yapmamıştır.

olumlu hareketleri olan orhan pamuku kutlamamak ve talabaniyle görüşmemek dikkat edin yine yapmadığı şeylerden doğan doğrulardır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

bu ülke için bişe yapmamıştır.

olumlu hareketleri olan orhan pamuku kutlamamak ve talabaniyle görüşmemek dikkat edin yine yapmadığı şeylerden doğan doğrulardır.

bu ülke için hiç birşey yapmamışmıdır? El insaf o durdurduğu yasalar varya işte onlar neleri nerelerden döndürdü haberin varmı?

 

Ülkemiz öyle bir hale gelmiş ki, insanların önemsediği meseleler davul tozundan ibaret olmuş.

 

Cumhurbaşkanı anayasaya aykırı bir tutum hiçbir zaman sergilemememiş, hukuğa başlı, ülke çıkarlarını kişisel çıkarlarının üstünde tutmuş aydın bir devlet adamıdır. Siz başka vasıflar arıyorsanız o vasıflara sahip olanların yapıp ettikleri ortada.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ben bir başlıkda Sayın Sezer'i 7 yıl şey pardon 21 yıllıgına Çankayada kalması için bir yasa teklifi sunulması anlamında bir yazı yazmışmıydım.

 

bunun demokrasinin ruhuna uygun olmayacagını söylemek için acele etmeyin, Anayasa mahkemesine gider bu yönde bir karar (çeşitli baskılarla) çıkartılabilir.

 

bu şekilde en azından 21 yıl rejim bunalımları yaşamayız.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hırsızlık mı?

Olaylara ** ******* bakmayalım isterseniz. Yapılan bir hatadan dolayı hesaplar farklı çıkmıştır. BUNU DA YETKİLİ KİŞİLER TARAFINDAN ÖĞRENEBİLMEK MÜMKÜN!

AKP İktidara geldiğinden bu yana ülkeyi hortumlamış olanların yaptıkları ortaya çıkarıldı. GEREKSİZ BİR ÇOK MAKAM ARAÇLARI-arabalar , konutlar vs.-

EKONOMİYE KAZANDIRILMAYA ÇALIŞILDI. ÜLKE EKONOMİSİ ZİRVE NOKTAYA ÇIKTI.

BİZ BUNA YOLSUZLUK DEMİYORUZ BAZILARI YANLIŞ ÖĞRENMİŞLER GALİBA BU KALKINDIRMADIR.

(NE GÜZEL BAKIN BİR ŞEY DAHA ÖĞRENDİNİZ! :clover: )

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hırsızlık mı?

Olaylara ** ******* bakmayalım isterseniz. Yapılan bir hatadan dolayı hesaplar farklı çıkmıştır. BUNU DA YETKİLİ KİŞİLER TARAFINDAN ÖĞRENEBİLMEK MÜMKÜN!

AKP İktidara geldiğinden bu yana ülkeyi hortumlamış olanların yaptıkları ortaya çıkarıldı. GEREKSİZ BİR ÇOK MAKAM ARAÇLARI-arabalar , konutlar vs.-

EKONOMİYE KAZANDIRILMAYA ÇALIŞILDI. ÜLKE EKONOMİSİ ZİRVE NOKTAYA ÇIKTI.

BİZ BUNA YOLSUZLUK DEMİYORUZ BAZILARI YANLIŞ ÖĞRENMİŞLER GALİBA BU KALKINDIRMADIR.

(NE GÜZEL BAKIN BİR ŞEY DAHA ÖĞRENDİNİZ! :clover: )

AKP li olmak AKP yi savunmaktan gecer bunu cok iyi idrak ediyoruz,öyle bir savunmaki AKP icindeki yolsuzluklara asla deginmemeye caba ve özen göstermek,dis ve ic borclarin ikiye üce katlanmis olmasini bilmemezlige gelmek,vatandasin aclik ve yoksulluk sinirinda olmasini önemsememek ekonominin kime kazanc sagladigini itiraf edememek ama sadece savunmak,neyi AKP yi!nEDEN akp savunuluyor.

a-AKP rejime düsmandir,

b-AKP ülkeyi bölmeye götürüyor

c-AKP ülkeyi ****** cekiyor,

d-AKP bünyesinde onlarca yolsuzluk zanlisini ve sabikaliyi barindiriyor,

e-AKP Kuzey Iraktaki olusuma ve Kerkükte yasananlara sirtini dönmüs ABD nin izinde yürüyor.

Bu nedenle AKP savunulmaktadir.

Gercek ise AKP nin bu 5 yilda Türkiyeyi kusatmaktan öte hicbirsey yapmamis oldugudur.AKP kalkindirdi diyenlerin söyleyemedikleri gercek ise,AKP den önceki hükümetin aldiklari ekonomik tedbirlerin uygulanmasindan öte hicbir seyin yapilmamis oldugudur.

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

AKP li olmak AKP yi savunmaktan gecer bunu cok iyi idrak ediyoruz,öyle bir savunmaki AKP icindeki yolsuzluklara asla deginmemeye caba ve özen göstermek,dis ve ic borclarin ikiye üce katlanmis olmasini bilmemezlige gelmek,vatandasin aclik ve yoksulluk sinirinda olmasini önemsememek ekonominin kime kazanc sagladigini itiraf edememek ama sadece savunmak,neyi AKP yi!nEDEN akp savunuluyor.

a-AKP rejime düsmandir,

b-AKP ülkeyi bölmeye götürüyor

c-AKP ülkeyi ****** cekiyor,

d-AKP bünyesinde onlarca yolsuzluk zanlisini ve sabikaliyi barindiriyor,

e-AKP Kuzey Iraktaki olusuma ve Kerkükte yasananlara sirtini dönmüs ABD nin izinde yürüyor.

Bu nedenle AKP savunulmaktadir.

Gercek ise AKP nin bu 5 yilda Türkiyeyi kusatmaktan öte hicbirsey yapmamis oldugudur.AKP kalkindirdi diyenlerin söyleyemedikleri gercek ise,AKP den önceki hükümetin aldiklari ekonomik tedbirlerin uygulanmasindan öte hicbir seyin yapilmamis oldugudur.

saygilarla

 

Bence sen biraz daha dikkatli bak olan değişikliklere. Çünkü bahsettiğim şeyler doğrudur. Ha yok illede "AKP bir sürü kalkındırma yaptı siz bunlara bakmayın asıl amacı farklı."diyorsan o senin bileceğin iş.

 

SELAMETLE...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ne diyorlar bize?

Enflasyon tek haneli.

Yüzde 9 küsur.

İsteyen, Türkiye İstatistik Kurumu'nun internet sitesindeki resmi rakamlara baksın.

İsteyen, vergi iade zarflarına koymak için topladığı fişlere baksın.

Yumurta yüzde 69 pahalandı.

Ekmek yüzde 16.4.

Domates yüzde 50.

Süt 11, bal 13, salça 26....

Kömür yüzde 28.

Kombi 20, Doğalgaz 24.4, Tüp 13.4,

Deterjan 17, zeytinyağı 13, motoryağı 38.

Kira? Yüzde 21...

İlaç? Yüzde 28...

Taksi 18, vapur 19...

Pilav üstü kuru?

Pirinç 20, fasulye 30...

Dana eti 14.

Tavuk eti 20.

Enflasyon 9 küsur, hacca gidiş yüzde 39

küsur... Aradaki 30 puan, sevap farkı mıdır?

Baharat 24.

Okul çantası19.

Ayakkabı 23.

İktidarın sembolü?

Türban yüzde 27...

Öbürü?

Ampul yüzde 13...

Leblebi 42, sarımsak 62.

Elma 45, armut

56, ayva 63.

Sıhhi tesisat malzemesi 67, telefon yedek parçası 93, tül 98...

Peki nasıl oluyor da oluyor?

Şöyle oluyor...

Davul tozu, eksi 45.

Minare gölgesi, eksi 55.

Hokus pokus, eksi 70.

Abra kadabra, eksi 90.

Topla hepsini... Al ortalamasını...

Enflasyon 9 küsur!

 

BAKIN İŞTE BAŞBAKAN SÜREKLİ SÖYLÜYOR YA: "Nereden nereye..."

Ne zaman yapıldı son genel seçim?

3 Kasım 2002'de...

Ne diyor Başbakan R.T.E:

 

 

"Türkiye'yi neredeeen, nereye getirdik!.."

2002'de yola çıkmışlar mı?

Çıkmışlar...

Çıkmışlar da ne olmuş?..

Bakalım neler olmuş?.. Nereden nereye gelmişiz!..

İşte rakamlar:

BENZİN:

Bugün: 3.00 YTL

2002'de 1 milyon 696 TL (1.69 YTL)

TÜPGAZ:

Bugün: 35 YTL

2002'de: 19 milyon TL ( 19.00 YTL)

EKMEK:

Bugün: 0.30 YTL

2002'de 150 bin TL (0.15 YTL)

İŞSİZ SAYISI:

Bugün: Resmi: 2 milyon 487 bin. (Gerçek: 10 milyon.)

2002'de: Resmi: 2 milyon 412 bin (Gerçek: 6 milyon 200 bin)

KARŞILIKSIZ ÇEK:

Bugün: 1 milyon 535 adet

2002'de: 748 bin adet.

PROTESTOLU SENET:

Bugün: 2 milyar 803 milyon adet

2002'de: 498 bin 748 adet

DIŞ BORÇ:

Bugün: 170.1 milyar dolar.

2002'de: 130 milyar dolar.

İÇ BORÇ:

Bugün: 182.4 milyar dolar.

2002'de: 90 milyar dolar.

DIŞTİCARET AÇIĞI:

Bugün: 51.3 milyar dolar.

2002'de: 15.5 milyar dolar.

SICAK PARA:

Bugün: 53 milyar dolar.

2002'de: 8.1 milyar dolar.

 

Kalkındığımız nokta nedir? Neresidir? Biz mi farkedemedik?

Matematik bildiğinizi varsayarak, izah edilmiştir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

SEZER'İN CUMHURBAŞKANLIĞI BİR PROJEYDİ

 

İcraatlarıyla gündemden düşmeyen, AK Parti iktidarıyla iyice ‘şahinleşen’ Sezer’in ve Sezer’li yılların farklı bir serencamını ele aldık. Peki, onun Köşk için aday gösterilmesi sürpriz miydi?

 

 

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Anayasa Mahkemesi Başkanı olduğu sırada, daha sonraları AK Parti’de önemli makamlara gelecek bir arkadaşını yemeğe davet eder. Türkiye’deki yapısal sorunların ve siyasetin konuşulduğu yemeğin sonunda Sezer, “Bu ülke tam demokrasiye zor geçer. Özgürlüklerin önündeki engeller zor kaldırılır.” der ve söylediklerini gerekçelendirmek için konuğunu elinden tutarak pencereye doğru götürür. Anayasa Mahkemesi’nin en üst katından dört bir yanı görülen Çankaya Köşkü’nü işaret eder: “Bak, cumhurbaşkanı şurada çalışıyor, etrafındaki şu binalar da askerlerin... Görüyor musun askerler Cumhurbaşkanlığı’nı çepeçevre kuşatmış durumda. Sistem çağdaş demokrasiye nasıl ulaşacak?”

 

Zaman Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Ünal’ın aktardığı diyalog, Sezer’in henüz gündemimize girmediği ‘hâkimlik’ yıllarına rastlıyor. 24 Nisan 1999’da Anayasa Mahkemesi’nin 37. kuruluş yıldönümü’nde yaptığı konuşma, özgürlük ve hukuk devleti manifestosu niteliğindeydi. Bir yıl sonra bu sefer cumhurbaşkanı adayı sıfatıyla cumhurbaşkanlığı yetkilerinin daraltılması gerektiğini vurgulayıp 82 Anayasası’nı eleştirince ve Yüksek Askerî Şûra kararlarının yargı denetimine tabi tutulmasını önerince artık onu bütün Türkiye tanımaya başladı.

 

“Sezer konusunda dikkatli olalım diye siz uyarmışsınız galiba.” dediğimde, telefondan gelen kahkaha sesi sözümü kesiyor: “O ben değildim. Keşke öyle olsaydı, ben tam tersine, seçilmesi için elimden geleni yaptım.” Bülent Ecevit, Fazilet Partisi lideri Recai Kutan’a cumhurbaşkanı adayını açıkladığında odadaki 6 kişiden biridir Prof. Mehmet Bekaroğlu. Önce orada, sonra grup toplantısında Sezer’in adaylığı değerlendirilecek, Bekaroğlu, Vecdi Gönül, Bülent Arınç ve diğer 35 kişi oylarını Sezer’e vereceklerini deklare ederken, sadece Şeref Malkoç, aslında onun demokrat olmadığını iddia edecek ve taraftar toplayacaktır. Sami Selçuk’un ismi geçtiğinde, ‘yargıçlar demokrasisi’ öngördüğü ifade edilerek, en demokrat adayın Sezer olduğu tekrar vurgulanır. Bekaroğlu’nun gayreti bununla sınırlı kalmaz. Sezer’in o meşhur konuşmasını İslamî düşünce dergisi Umran’da yayımlatır, 550 adet çoğaltarak bütün milletvekillerine dağıtır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti Başkanlığına özgürlükçü bir kişinin gelecek olması herkes gibi onu da heyecanlandırmaktadır.

 

Görevinin birinci yılında kırmızı ışıkta duran, market alışverişinde görülen halkçı ve demokrat Sezer, tıpkı sözleri gibi hatıralarda kaldı. Bize onun hakkında bilgi aktaracak Cumhurbaşkanlığı muhabirliği de… “Cumhurun başı niye cumhurun içinde değil” sorusu bile demode artık. Eleştirdiği cumhurbaşkanlığı yetkilerini sonuna kadar kullanmış, 12 Mart Muhtırası’nın cuntacı sivili İlhan Selçuk Köşk’ün gediklisi, ‘ben yokum aslında içindeki asker olmasa’ şarkıları söyleyen Kanaltürk tek muteber medya kanalı olmuştu. Bu soldan hizaya gelmişlik hâli, AK Parti hükümetiyle birlikte başlayan resepsiyon yasaklarının, yüzlerce vetonun, soğuk geçen Ankara günlerinin, yurtiçinde ve dışında süregelen vizyonsuzluğun son noktasıydı. Özgürlükçü Sezer gitmiş, gün görmemiş laiklik tanımları, sosyal siyasal teorileriyle dağa taşa yasak koymayı öneren bir kişi gelmişti. Anayasa’yı anlatmak yerine fırlatmayı, konuşmak yerine küsmeyi tercih etmişti bir kere. Her zaman çıkarlarını maksimize etmeye çalışan siyasetçilere(!) ders vermiş, gönüllü muhalefet liderliğine soyunmuş, tasarruf yapmış, “Sezer beni telefonla aradı.” diyen birkaç gazeteci esnafı kendini şanslı addetmişti.

 

İnsanlar değişebilir, dönüşebilir, dönüşmüş gibi gözükebilir, aslında hiç dönüşmemiş de olabilir. Elbette Sezer’in 180 derecelik dönüşü, bu tartışmalar dâhilinde. Sezer hiç röportaj vermedi, özenle hazırlanmış yazılı metinler çerçevesini asla aşmadı, “Bize samimi açıklamalarda bulundu.” muhtevalı bir haber de beklenmiyor artık. Dosyaya başlarken elimizde şu soru vardı: Özgürlükçü, demokrat biri nasıl oldu da totaliter düşünceleri seslendiren bir kişiye dönüştü? İktidar insanları dönüştürürdü tamam, devlet gerçeği kafaya dank ederdi o da tamam, fakat Cumhurbaşkanı Sezer’in bambaşka bir hikâyesi vardı belki de. Asıl soru, Sezer gerçekten demokrat mıydı? Yoksa demokrat görüntüsü, daha sonra onu Köşk’e çıkaracak projenin bir parçası mıydı?

 

Sezer, devlet başkanı sıfatıyla gündemimize girse de siyasî bir geçmişi yoktu ve onun politik görüşlerine aşina değildik. Dünyaya nereden ve nasıl baktığı, hangi siyasi kanaatlere yakın olduğu, devlet yönetimi ile ilgili ideolojik yaklaşımları vs… Başlangıçta hedefimiz bütün konuşmaları üzerinden bir Sezer portresi çıkartmaktı. O ‘muhteşem’ iki konuşmayla diğer yüzlerce konuşma arasında bir bağ aramaktı belki de. Ancak, Köşk öncesi ve sonrası bütün metinler gözden geçirildiğinde kendisini Çankaya’ya çıkaran manifesto ile diğer metinler arasında bir bağ bulunmadığı gibi, onların toplamından ahenkli bir dünya görüşü de çıkmıyordu ortaya.

 

Hakkında çok şey bilinmeyen bir kişi Sezer. Bir dönem beraber çalıştığı mesai arkadaşları bile onun hakkında iki üç cümleden fazlasını sarf etmiyor. Görevini düzgün yapmaya özen gösteren, ‘sosyal’ etkinliklere katılmayan, kurum içi faaliyetlerde gevşemeyen biridir o. Hâkim Bey, onun muhtemelen uzun yargı yıllarında genç stajyerden kıdemli hâkimlere kadar herkese yönelttiği bir nezaket hitabı. Yargıtay 2. Daire üyesiyken daha çok boşanma gibi aile hukuku davalarına bakmaktadır. Yargıtay yıllarında yanında stajyerlik yapan bir avukat onun için, “Dikkatli bir hukukçu olarak biliyorduk. Çok konuşmazdı, haftalık müzakereler esnasında şakalaşmalara, muhabbetlere hiç iştirak etmezdi. Bize hitap ederken Hâkim Bey derdi. Bu iz bıraktı bizde.” diyor. 2 ay birlikte çalıştıkları Sezer’in ‘ideoloji’ çağrıştıran herhangi konuşmasını hatırlamıyor.

 

Hukuk fakültesi yıllarından bir hocasını aradığımızda onun hakkında anlatacak çok bir hatırası olmadığını söylüyor. Sezer cumhurbaşkanı olduğunda mikrofon uzatılan hocalarının görüşleri de ‘sessiz sakin’le sınırlı. ‘Köşk’teki Hâkim’ kitabından öğrendiğimize göre lisede de, üniversitede de şamatanın ortasında ‘tamam arkadaşlar çok vakit geçirdik, biraz da ders çalışalım’ diyen biridir kendisi. “Bizlerin siyasi yanı ağır basarken o hep ders çalışırdı.” diyor Hasan Fehmi Güneş. Öğrenci olaylarının içinde onu göremesek bile cumhurbaşkanı seçilmesiyle ilk yanına aldığı Kemal Nehrozoğlu ve hâlâ en yakın arkadaşı olan Hasan Fehmi Güneş aktivisttir, meydanlarda görülmüşlerdir. Ama dikkat çeken bir nokta Sezer’in, Metin Toker’in çıkarttığı, 27 Mayıs’ın en büyük destekçilerinden Akis dergisinin müdavimi olmasıdır.

 

10. Cumhurbaşkanı Sezer, Selanik’e bağlı Serez kasabasından 1924 Mübadelesi ile Afyon’a, Rumlardan boşaltılan mahalleye yerleştirilen bir aileye mensup. Baba Mehmet Sezer uzun yıllar Afyon’da başöğretmenlik yapar. Süleyman Demirel gibi Afyon Lisesi’nden mezun olur Sezer. En başarılı dersleri askerlik, felsefe, kimya, beden olurken, Türkçe-kompozisyon ve müzik zayıftır. Eşi Semra Hanım’la üniversite yıllarında tanışıp evlenir. Sezer’in kendi ve eşinin ailesiyle sıcak ilişkileri olmadığı biliniyor. İlk görev yerleri Diyarbakır-Dicle, Yozgat-Yerköy. 4-5 yıllık taşra görevinden sonra bir süre Yargıtay Tetkik Hâkimi olarak çalışır. 1983’te Yargıtay üyeliğine, 1988’de Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçilir. Yekta Güngör Özden ve Vural Savaş’la yıldızları barışmaz, 28 Şubat sürecinde askerî brifinglere katılmaz.

 

Cumhurbaşkanlığı’nın ilk yılında piyasaya çıkan “Köşk’teki Hâkim” Sezer hakkında yazılmış tek eser. Kitabın yazarı Abdullah Muradoğlu, o günkü verilerle demokrat bir Sezer portresinin çıktığını; ama bugün tekrar yazmış olsa bambaşka bir portre çıkacağını söylüyor. Bu anlamda kendisi için bir yanılma söz konusu olsa bile ‘umut işkencesi olmasın’ gibi rezervler koyma ihtiyacı hissediyor. Ayrıca büyük bir hayal kırıklığı olmadığını söylüyor Ahmet Necdet Sezer için; “Özellikle başörtüsü konusunda tutumu biliniyordu, çoğu sorun da oradan çıktı.”

 

FİKİRLERİ KADAR KİŞİLİĞİ DE ETKİLİ

 

Sezer, Anayasa Mahkemesi Başkanı olduğu yıllarda da tasarruf yapar. A4 kâğıtlarının arkasının kullanılması konusunda ısrarcıdır. Her yıl ne kadar tasarruf yaptığını tıpkı cumhurbaşkanlığı yıllarında olduğu gibi ilân eder. Anayasa Mahkemesi’nde uzunca bir dönem onunla çalışan bir hukukçu, Sezer’in en bariz özelliğinin eğer hoşlanmadığı bir şey söz konusu ise bunu sözleriyle değil tavrıyla belli etmesi olduğunu söylüyor. Sözgelimi bir sebeple kızmışsa randevu vermiyor ya da kendi imzasını bekleyen konularda aceleci davranmamakla o kişiyi cezalandırıyor. Ve çok çabuk küsüyor. Bütün bu özellikleri cumhurbaşkanlığı sırasında da devam eder.

 

Dönemin Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş’ın DEHAP’ın seçime girmesine mâni olunmasına dair Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı müracaata ret oyu vermesini demokratlık olarak yorumlayanlar, bu tavrının Vural Savaş’a karşı duyduğu kişisel hislerle alakası olabileceğini bilmiyorlardı. Devlet protokolünde 2. sırada yer alan TBMM Başkanı Bülent Arınç’la görevi boyunca sadece ‘iki’ defa görüşmesi sadece Münevver Hanım’ın başörtüsüyle izah edilemeyeceği gibi. Ali Babacan’ı fırçalaması kendisine yönelik yapıldığını düşündüğü hiçbir olayı unutmadığının göstergesi aynı zamanda.

 

Cumhurbaşkanı Sezer’in eylemlerini sahip olduğu ideoloji kadar belki de daha çok kişiliği, ilişkileri ve kızgınlıkları belirliyor. Sözgelimi Sezer, Kemal Gürüz YÖK başkanıyken uygar ülkelerdeki üniversite yönetimlerini örnek göstererek YÖK’ü, üniversitede demokrasiye engel teşkil ettiği gerekçesiyle eleştiriyor. Bir süre sonra, Sezer’in Anayasa Mahkemesi yıllarından ahbabı ve meslektaşı Prof. Erdoğan Teziç’in YÖK başkanı olmasıyla birlikte ne böyle bir eleştiri kalıyor ortada ne de YÖK’e karşı bir tutum… Tıpkı, cumhurbaşkanlığının geniş yetkilerine, YAŞ kararlarının yargı denetimi dışında kalmasına, Anayasa Mahkemesi üyelerinin cumhurbaşkanınca atanmasına karşı olmadığının anlaşılması gibi.

 

Mahkeme yıllarında beraber çalıştığı kişiler Sezer’in aslında iyi bir hatip olduğunu söylüyor. Bir eski mesai arkadaşına göre Sezer’in cumhurbaşkanlığı sürecinde neredeyse irticalen hiç konuşmamasının tek bir açıklaması olabilir: Hata yapmaktan korkmak. Cumhurbaşkanlığı eski Genel Sekreteri Necdet Seçkinöz’ün giderayak sarf ettiği, ‘en büyük dezavantajı politikaya yabancı olmasıdır’ sözü doğrudur bu yüzden. Memleketi Afyon’da gerçekleşen depreme ‘her şey bittikten’ sonra intikal etmesinin, vardığında ise arabadan çıkmamasının, dinî bayramlarda siyasi mesajlar vermeyi ihmal etmez iken gündemi günlerce meşgul eden olaylar karşısında sessizliğe bürünmesinin en insaflı izahı bu olabilir herhalde.

 

7 yıl boyunca 66 yasayı veto eden, 1806 atamayı geri çeviren Sezer’le AK Parti hükümetinin iletişimi neredeyse protokollerden ibaret. Sadece arşivdeki fotoğraflara dayanarak, Sezer’i Yargı yılı, TBMM, üniversite açışları, Ecevit’in cenazesi gibi protokol muhiti dışında hükümet üyeleriyle yan yana görmek neredeyse imkânsız. Ayrıca hükümetin Sezer’le gayr-i resmi aracılara dayanan bir ilişkisi olmadı. 2B yasasında olduğu gibi Sezer’e akıl hocalığı yaptığı bilinen bazı kişilere yönelik bakan seviyesinde bilgilendirme çabaları da sınırlı. Hükümet üyeleriyle herhangi bir konserde, sosyal etkinlikte gözükmez, Semra Sezer’le Emine Erdoğan’ın Olgunlaşma Enstitüsü’nden giyinmeleri ise istisnadan ibarettir. Sezer’in Köşk’te de devlet dairesi mesaisine uyması, mesai bitiminde işi bırakması bürokratik alışkanlığın devamı niteliğinde.

 

Uzun yıllar Sezer’in benimsediği ‘tarafsızlık’ ilkesi, “MÜSİAD’a gitmemek için TÜSİAD’a, Fatih Üniversitesi’nden muhtemel bir daveti engellemek için Bilgi Üniversitesi’ne ayak basmamak” şeklinde cereyan ediyor. Cumhurbaşkanlığının ilk yıllarında sürdürdüğü bu tuhaf tarafsızlık ilkesini, marjinalliği herkesçe malum Kanaltürk’ün kuruluş yıldönümü gecesinde 4 saat kalarak bozmasını İşçi Partisi lideri Doğu Perinçek, “Elbette kendi tercihidir ama bence isabetli bir karar değildi.” şeklinde yorumluyor. Hem destekliyor, hem çekince koyuyor: “Cumhurbaşkanlığından önce yaptığı konuşmalarda uluslararası hukuku, ulusal devlet ve egemenliğin üstünde gören görüşleri savunduğu için eleştirmiştik. Petrol yasasını veto etmesinde olduğu gibi bağımsızlığı koruyan uygulamalarıyla milletimizin güvenini kazandı. Bununla birlikte Kemal Alemdaroğlu’nun rektörlükten alınmasına onay vermesini bu tutumuyla bağdaşır görmüyoruz.” Alemdaroğlu olayından sonra Perinçek’in Sezer tanımı “Bilderbergçilerin adamı” şeklinde.

 

Sezer’in son bir yıldaki konuşmaları din, özgürlükler, laiklik, sermaye ve kamusal alanla ilgili bir hayli totaliter görüşler taşıdığını gösterdi bize. Son Meclis açılışında yaptığı konuşmasından hareketle, Sezer’in nasıl bir felsefeye yaslandığını Prof. Dr. Atilla Yayla şöyle değerlendiriyor: “Konuşmasında dayandığı felsefe, kurucu rasyonalist, pozitivist ve bilimist (bilim dışı bir bilim anlayışını fetişleştiren) bir felsefe. Bu felsefe özü itibariyle 19. yüzyıla aittir ve 20. yüzyıldaki ürünü totaliter sistemlerdir. Türkiye’de 1930-40’lı yıllara hükmeden bu felsefe, bugün uygarlığa ve çağdaş bir demokrasiye temel oluşturmak bir yana, ona en büyük zararı verecek bir anlayıştır.” CHP’li Ali Topuz aynı konuşma için ‘muhteşem’ demişti.

 

Recep Tayyip Erdoğan’ı daha belediye başkanıyken tanımak isteyen, randevu alıp görüşen ve bunu Türk siyasi hayatına damgasını vuran bütün liderler için yapan ünlü tarihçimiz Prof. Kemal Karpat, Cumhurbaşkanı Sezer’le niye görüşmek istemediğini şöyle açıklıyor: “Sezer’i tanımadım, tanımak da istemedim. Beni çekmedi doğrusu. Bürokrat görüşlü, dar hukukî çerçeve içinde kalan bir adam.” Bu arada, İlhan Selçuk’un bahşettiği Türkiye Cumhuriyeti’nin 3. adamı vasfını hatırlayan yok.

 

DİN VE VİCDAN BAHSİ

 

Sezer, kamuoyuna yansıyan ilk konuşmasını 1998’de Anayasa Mahkemesi’nin kuruluşunun 36. yılında vazeder. Burada bolca temel hak ve özgürlüklerden söz ederken iki yerde din ve vicdan hürriyetine vurgu yapar. Temel hak ve özgürlükler din ve vicdan hürriyetini kapsadığı halde ayrıca vurgu yapma ihtiyacı hisseder. Cumhurbaşkanlığından bir yıl önceki son konuşması zaten bir hukuk devleti ve özgürlük manifestosudur. 16 defa temel hak ve özgürlükten söz eder, daha başka konuşmalarında rastlamayacağımız bir biçimde beş kez ‘iç dünya’ kavramını kullanır. Devlet birey için var olmalıdır, korunması gereken de bireyin temel hak ve özgürlükleridir. Öyle bir özgürlük vurgusu vardır ki, her kesim gibi muhafazakârların da büyük sempatisini kazanır. Öyle ki cumhurbaşkanlığından önceki son konuşması, görevinin ilk yılındaki tavırları bu sempatiyi besleyecek, Sezer’in laik kimliği bile tartışmaya açılacaktır. İrticacı, 2. Cumhuriyetçi yakıştırmaları yapılırken, Emin Çölaşan Cumhurbaşkanı’na Ahmet Bey demekle yetinecekti.

 

Cumhurbaşkanı seçilmesiyle birlikte ilk teşekkür konuşmasında ve 2,5 saat süren ilk Meclis açılışında din ve vicdan özgürlüğüne vurgu yapıyor. Cumhurbaşkanlığı boyunca yapacağı yüzlerce konuşmaya bakıldığında bunların son vurgular olduğu anlaşılıyor. Temel hak ve özgürlüklerin ‘olmazsa olmaz’ parçası din ve vicdan özgürlüğü, Sezer’in görevinin ilerleyen yıllarında ‘olmasa da olur’ şeklinde bir seyir izliyor. Tıpkı üçüncü yılında Hacı Bektaş’ta yaptığı konuşmada olduğu gibi: “Temel hak ve özgürlükler, din ve mezhep ayrımı yaratma ya da bu kavram ve görüşlere dayalı bir devlet düzeni kurmak amacıyla kullanılamaz…” Elbette doğru, ancak Sezer, söz konusu kavramı çoktandır temel haklar bağlamından koparıp güvenlik konseptine dâhil etmiştir bile. Aslında ne demek istediği görevinin son yılında yapacağı konuşmalarda daha iyi anlaşılır. AK Parti hükümetiyle birlikte Çankaya’daki tek kişilik resepsiyon davetleri rutine binmiş, NATO gibi uluslararası toplantılarda Başbakan’ı eşsiz görmek sıradanlaşmıştır. 2006’nın son aylarında yaptığı son Meclis açılış konuşmasında şöyle hitap eder: “Dinin, bireyin manevi yaşamını aşarak, toplumsal yaşamı etkilemesine izin verilemez; bireyin inanç ve ibadet yaşamına, kamu düzenini, güvenini ve çıkarlarını korumak amacıyla sınırlamalar konulabilir...” Bu konuşmasında 29 kez ‘din’ kelimesini kullanır ama bunların hiçbirinde temel haklar vurgusunu yapmaz.

 

Cumhurbaşkanı’nın ramazan ayında kürsüde su içmesi çok tartışıldı; Sezer Oruç tutmuyor, tutana da saygı duymuyor denildi, çoklukla da bu durum görmezlikten gelindi. Sezer’in Anayasa Mahkemesi döneminde olduğu gibi halen oruç tuttuğu aldığımız bilgiler arasında. Hatta Köşk personeline iftar verdiği, bayram namazlarını hiç kaçırmadığı, ara sıra cuma namazlarına iştirak ettiği de… Samimiyetle savunduğu anlaşılan kendi laiklik anlayışı, en çok Sezer’i hapsetmişti; kendi din ve vicdan hürriyetine sahip çıkmadığı gibi, kendisine reva gördüğü rolü Türk toplumu için de makbul görmesi, halkın ne isteyeceğini halktan daha iyi bilenlerin ekolü jakobenizmle açıklanabilirdi ancak.

 

DİN DEVLETLE AYRILIR; ALEVİLİK HARİÇ…

 

‘Kamusal alan’ dâhilinde zinhar dinî sembollerden uzak duran Sezer’in bazı dinî mevzulara da büsbütün kayıtsız kaldığı söylenemez. Alevi Bektaşi kültürüyle yakından ilgilendiği biliniyor. Cem Vakfı Başkanı Prof. İzzettin Doğan bir ziyaretinde Sezer’in kendi kitaplarını ‘kelimesi kelimesine’ okuduğunu öğrenir. Elbette bu ilgide, Doğan’ın devlet hukuku hocası olmasının rolü vardır. İnönü Üniversitesi Fen-Edebiyat Tarih Bölümü Başkanı Prof. Salim Cöhce, Sezer’in Alevileri desteklediğini ve maddî yardımda bulunduğunu söylüyor. Sezer’in Hacı Bektaş Şenliklerine özel bir önem verdiği biliniyor. Anayasa Mahkemesi üyesi ve başkanıyken bütün parti kapatma davalarına olumlu rey verirken bir tek Alevi partisininin kapatılmaması yönünde oy kullanır.

 

Ankara’daki siyasi gözlemciler eski MGK Genel Sekreteri Tuncer Kılınç’ın Köşk’ü mesken tutmasına ve Sezer’le yakınlığına dikkat çekiyor. Bu durum Batı Çalışma Grubu çalışmalarını Köşk’te de mi devam ettiriyor yorumlarına sebep oluyor. Sezer’in emekli askerlerin sözlerine fazlasıyla kulak kabartması, geçmiş dönemde eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’le aralarında soğuk rüzgârların esmesinin başlıca nedenlerinden biri sayılıyor. Geçtiğimiz aylarda patlak veren, hükümetin atamak istediği genel müdür adayı hakkında apartman kapıcısından bilgi alma işinin, Emniyet ve MİT aracılığıyla değil bizzat Köşk’te görevli kişilerce yapıldığını söylüyor duyumları kuvvetli bir kişi. Eğer bu gerçekse, Kenan Evren’den bu yana ilk defa Köşk’te ‘alternatif’ bir istihbaratın işlediğinden söz edilebilirdi. Bilindiği gibi Köşk’te Evren döneminde damadı Erkan Gürvit’in başında olduğu istihbarat Turgut Özal’la birlikte kaldırılmıştı.

 

Sezer’in cumhurbaşkanlığı icraatlarını salt kendisi üzerinden açıklamak mümkün değil. ‘İş danışmanlar üzerinden yürüyordu’ diyen pek çok kişi var.

 

CUMHURBAŞKANI OLACAĞI BİR YIL ÖNCE BELLİYDİ!

 

Sezer’in Anayasa Mahkemesi başkanıyken yaptığı iki konuşmada sergilediği özgürlükçü söylemin ne yargıç Sezer’de ne de Cumhurbaşkanı Sezer’de bir yansıması söz konusu. Anayasa Mahkemesi’ndeyken verdiği oylar, düştüğü şerhler Sezer’in hiç de demokrat biri olmadığını gösteriyor. Sezer’in hayatında karşılığı, izdüşümü ve anlamı olmayan bir konuşma onu cumhurbaşkanlığına taşıyor. Prof. Mustafa Erdoğan ve birkaç kişinin ‘demokrat değil’ uyarılarına rağmen.

 

Mayıs 2000’de, Demirel’in 5 artı 5 formülünün tutmadığı, Mesut Yılmaz’ın ümitlerinin bittiği bir anda gündeme gelen sürpriz bir isimdi Sezer. Telefonlar edildi, parti grupları toplandı, hiçbir konuda anlaşamayan 5 parti lideri ortak adaylarının Sezer olduğunu açıkladı. Koalisyon ortağı Mesut Yılmaz’ın en yakınındaki isimlerden Eyüp Aşık, bazı liderlerin Sezer’in kişiliği üzerine tartıştığını anımsıyor. Sonrası malum, fireler oldu ama politikanın sağından 4 partinin (DYP, ANAP, FP, BBP), vekillerinin yarısının ‘sağcı’ olmasından şüphelenilen DSP’nin desteğiyle Sezer cumhurbaşkanı seçildi. Üç partili hükümetten nasıl bir cumhurbaşkanı çıkar derken Cumhuriyet tarihinin en sorunsuz seçimi yapıldı. Onu seçen 5 parti 2 yıl sonra yapılan seçimlerde barajı geçemedi.

 

Proje konusuna gelirsek; bazı siyasi gözlemcilere göre Sezer’in ismi son anda gündeme gelmedi. Yani yeri ve zamanı geldiğinde uygulanmak üzere hazırlanan bir projeye göre seçildi. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde en şanslı aday, adı en son çıkan değil midir? Hasan Celal Güzel böyle bir projenin olabileceğini düşünenlerden: “28 Şubat’ta mağdur olmuş çevreler, Sezer’i demokrat bir kişi olarak sunarak kandırıldı. Sami Selçuk oranın adayıydı. Selçuk’un o yıl yaptığı konuşma sol tarafından çok sıcak karşılanmadı. Gerçek bir demokrat yerine onun söyleminden yararlanarak konuşan sosyal demokrasinin jakoben geleneğine yaslanan bir ismi öne çıkardılar. Gerçekten planlı olabilir. Yani hepimiz kandırıldık, aldatıldık. Bu da CHP’nin işine geldi.”

 

Gazeteci Tamer Korkmaz, cumhurbaşkanlığı ile birlikte değişen tavrını anlamaya çalıştığında Sezer’in Çankaya’ya çıkış senaryosunun önceden yazılmış olduğunu düşünmeye başlamış. “Demirel, Nisan 2000’deki beş artı beş oylamasında Çankaya’ya devam etme şansını yitirmişti. Statükonun, egemenlerin böyle bir sonuca hazırlıklı olduğunu Sezer’in kolaylıkla gerçekleşen seçilme sürecinden anlıyoruz. Demirel elenince Ecevit’in aklına öyle birdenbire Sezer falan gelmedi. Bak ne güzel konuşmalar yapmıştı filan, bunlarla konuyu izah etmek sadece yüzeysellik değil aynı zamanda saflık olur.” Korkmaz, Demirel’le Sezer’in farklı portrelerine rağmen aslında aynı duruşa sahip olduğu görüşünde: “Demirel, Çankaya’ya uzun dönem hüküm sürmüş siyasi bir lider olarak gelen, Sezer ise siyaset dışından gelen bir cumhurbaşkanı olarak bu bağlamda farklılık arz ediyor olsa da statükoya bağlılık ve Türkiye’deki Gizli İktidar’ın bir parçası olma bakımlarından temelde aynıdır. Hal böyle iken o zaman devlette hâkim olan güç cumhurbaşkanını belirleme noktasında tercihi başkalarının veya örneğin siyaset kurumunun yapmasına müsaade etmeyecekti.”

 

Tamer Korkmaz’a göre, o dönemdeki Meclis aritmetiğine bakıldığında, MHP’li bir isim, ya da Meclis içinden bir başka kişi mutabakatla Çankaya için seçilebilirdi. “Bu yola hiç girilmemiş olması yeterince dikkat çekicidir. Demirel elenir elenmez çok kısa bir sürede Sezer’in ismi ortaya atıldı ve seçilmesi sağlandı. Hükümetin muktedir olmadığının bir göstergesiydi bu durum. Demirel’e geçit vermeyen bir Meclis’e (tabii kamuoyuna) ‘Özgürlükçü Sezer’ yanılsaması yaptırıldı ve seçtirildi.” Korkmaz, Sezer’in Çankaya’daki ilk bir, bir buçuk yılında “özgürlükçü ve hakşinas” bir konumda gösterilmesini, halk adamı denilerek sempatik gösterilmesini senaryoya dâhil ediyor: “Sezer’in gerçek fikirleri ve çizgisi AKP’nin hükümete gelmesi ile birlikte ortaya çıktı.”

 

Ankara merkezli yayın yapan Kanal A’nın Yayın Yönetmeni Alper Tan’a göre Turgut Özal ve Adnan Menderes kendilerine tahsis edilen alandan çıktıkları için cezalandırıldı. “Cumhurbaşkanlığına gelecek insanın kişiliği nasıl olursa olsun statükoyu korumak onun en önemli görevi olmuştur. Sayın Sezer’in cumhurbaşkanlığı makamına getirilmesi bana göre bir projenin uygulanmasından ibaret. Sezer en az bir, bir buçuk yıl önceden ‘belirlenmiş’ ve ‘hazırlanmış’ bir adaydır. Son derece demokratik açılımlar ihtiva eden yargı yılı açış konuşmaları bu projenin ilk uygulama aşamalarından ibaret.”

 

Alper Tan’a göre, solun en ucu ile sağın en ucunu temsil eden iki gazetenin Sezer’in aleyhine yayın yapmasıyla sempati daha da pekiştirilir. “Birileri” bu parti başkanlarını Sezer konusunda ikna etmiştir. “Bu liderler, yönlendirilerek aldatıldıklarını Sezer’in icraata başlamasından sonra anlayabilmişlerdir.” DSP’nin etkili bir ismiyle yakın çalışma içinde olan bir siyasi danışman, Sezer’e karşı sempati oluşturmak maksadıyla, radikal çıkışları ile bilinen bir gazeteye aleyhte haber yaptırmak maksadıyla, para verdiklerini söyler yakın çevresine.

 

Sezer’in seçilmesi için elinden geleni yapan Mehmet Bekaroğlu, Sezer’in seçilmesinden kısa bir süre sonra insan hakları ile ilgili yaptığı 2-3 görüşmesinde yasakçı Sezer’le tanışacak, çıkışta da ağzından, “büyük gol yedik” sözleri dökülecektir. Bugünlerde yazmakta olduğu kitabında Sezer bir proje miydi sorusunu o da soruyor. Son tahlilde Sezer’in iyi bir CHP’li olduğunu düşünüyor bugün.

 

Prof. Mümtaz’er Türköne, konuyu daha çok siyasetin kendi içindeki dinamikleriyle açıklamaktan yana. Ona göre Ecevit koalisyonu devam ettirmek istiyordu ve Sezer ismini bu nedenle ortaya attı. “Ayrıca Sami Selçuk’un özgürlükçü konuşmalarının yargıçlarda özgürlükçü retoriği çok moda yapmıştı, Sezer de bu modaya uymuştu” Türköne’ye göre proje değil, öngörü olabilir.

 

Fehmi Koru, Ahmet Necdet Sezer’in cumhurbaşkanlığı için adının geçtiğini iki ay öncesinden haber veren ilk kişi. Kendisine ‘nasıl bildiniz’ sorusu yöneltildiğinde, bunu iyi bir gazetecilik için gereken “çevre, arşiv, ilişkiler” gibi unsurlarla izah ediyor. En azından son anda akla gelen parlak bir fikir olmayabileceğini gösteriyor Koru’nun iki ay öncesinden yazmış olması. Sezer’in adaylığını ilk kez Yavuz Donat duyurur kamuoyuna. Ona da Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in söylemiş olması tesadüf değildir. Sezer’i seçtirmek isteyen lobiyle yakın teması vardır çünkü.

 

Seçimden sonra Ali Bulaç, Fehmi Koru, Mehmet Altan, Soli Özel gibi isimlerin katıldığı bir programda Sezer ne getirir-götürür tartışması yapılıyor. “Mr. Smith Washington’da filmine atıf yapılır, saf taşralının her türlü ayak oyununu alt üst etmesine benzetilir Sezer’in cumhurbaşkanlığı. Katılımcılar arasında “Çok büyük beklentiye girmeye gerek yok diyen” tek kişi ise Gaffar Yakın. Yani, Sezer’i Ecevit’e önerdiği söylenen DSP eski Afyon Milletvekili. Yakın’a o dönemi sorduğumuzda, konuşmak istemediğini, en doğru adresin Hüsamettin Özkan olabileceğini söylüyor. Öyle ya! Sezer’in adaylığını liderlere ilk duyuran Sezer’in anayasayı fırlattığı kişidir Özkan.

 

Belki birileri, bir gün her şeyi anlatır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bence sen biraz daha dikkatli bak olan değişikliklere. Çünkü bahsettiğim şeyler doğrudur. Ha yok illede "AKP bir sürü kalkındırma yaptı siz bunlara bakmayın asıl amacı farklı."diyorsan o senin bileceğin iş.

 

SELAMETLE...

Sayin Atilla,AKP ve sempatizanlari disinda hicbir akil ve vicdan sahibi kisi Türkiyenin kalkinmis oldugunu asla kabul etmiyor.Halki yoksullastikca yoksullasti.Dis ve ic borclar ikiye üce katlandi,bunlari AKP ekonomistleri disinda bütün ekonomistler elbirligi ile söylemektedirler.Birakin artik milleti uyutmayi,millet ekmek parasini nasil kazanacaginin derdine düsmüs,hirsizlik almis basini gidiyor siz hala söylediklerinizin dogrulugundan bahsediyorsunuz.Anliyorum partinizi savunuyorsunuz ama en azindan yalanlarini savunmayin.Hersey ortada,hergün yüzlerce esnaf kit vuruyor dükkaninin kapisina bunlar turistik geziye cikmiyorlar.

AKP hicbir kalkinma yapmadi kendinden önceki hükümetlerin projelerini uygulamaya koydu hepsi bu.AKP nin yaptigi en önemli sey,Güneydoguda Israillilere bol bol toprak satisi olmustur.Ve AKP ile sona ermis olan PKK terörü tekrar hortlamistir.AKP nin diger yaptigi birsey daha varki oda PKK liderlerini serbest biraktirip,onlarin daha rahatca Türkiye Cumhuriyetine saldirmalarina kapi acmistir.Evet asil amaci baskadir oda Türkiyeyi bölmek.

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bence her şeyin cevabı açık bir şekilde ortada. İllede bir şeylere cevap bulmak kanısında mısınız yoksa amacınız sadece haklı çıkmaya mı çalışmak? hangisi olduğu belli. SORULANINIZIN CEVABINI YAZILANLARI BİR KEZ DAHA, DİKKATLİCE OKURSANIZ ALBİLİRSİNİZ TABİ AT GÖZLÜĞÜ KULLANMIYORSANIZ!!!

 

...

 

Sayın politika söylediğim şeyleri ben kendi kafamdan söylemiyorum. Türkiye nin ekonomigrafiğine bakacak olursanız açıkça da görebilirsiniz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ben yukarıda verdiğim rakamlara bakıyorum, bakıyorum, bakıyorum, bu ne menem bir grafikse anlam veremiyorum. Kalkındığımız noktalar var ise, benim Türkiye İstatistik Kurumu rakamları ne oluyor ki?

 

Kalkınan ülkede bu rakamlar farklı olur ve ekonomiye (ve grafiğine) yansır.

Ülke kalkınmamıştır, birileri kalkındırılmıştır. Mısırcılar, armatörler, belediye müteahhitlerleri, Ali Dibo fun club üyeleri örnek verilebilir. Kalkınmasının önüne taş konarak zarar ettirilen Arap cemaat de eklenebilir. Kalkınan bir kesim varsa çıksın söylesin, memur-işçi-köylü çok memnun da kalanların haberi mi yok?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ne kadar da tarafsız bir cumhurbaşkanıymış..

Biz de ''güle güle'' demek istiyoruz, ama o görmezden geliyor..

Sezer'in, favori gazetesi ve kanalı

 

Kanaltürk'ün gecesine giderek tarafsızlığı konusunda şüphelerin oluşmasına neden olan Cumhurbaşkanı Sezer, Cumhuriyet'in kuruluş yıldönümünü de unutmadı..

 

 

Medya kurumları içinde sadece Kanaltürk'ün gecesine katılarak tarafsızlığı konusunda şüphelerin oluşmasına neden olan Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, bu sefer de Cumhuriyet gazetesinin kuruluş yıldönümü dolayısıyla iki mesaj yayınladı.

 

Başka hiç bir basın kuruluşunun kuruluş yıldönümünü kutlamayan Sezer'in Cumhuriyet ve Kanaltürk'e gösterdiği bu ilgi dikkat çekici bulundu. Sezer, Cumhuriyet gazetesinin 83. kuruluş yıldönümü dolayısıyla iki ayrı mesaj yayınladı. Cumhuriyet İmtiyaz Sahibi ve Yayın Kurulu Başkanı İlhan Selçuk ile Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay'a ayrı ayrı mesaj gönderen Sezer, bu mesajlarda özetle "Cumhuriyet Gazetesi'nin, Türkiye'nin hedeflerini gerçekleştirmesi, cumhuriyetin temel niteliklerinin korunması, demokratik değerlerin yaşatılması konusundaki katkılarını geçmişte olduğu gibi, bugün ve gelecekte de sürdüreceğine yürükten inanıyoruz" dedi.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

Görev süresi resmen dolmasına karşın bir anlamda muhtıra desteğiyle Çankaya’da oturmaya devam eden Ahmet Necdet Sezer, Türkiye’nin bir hukuk devleti değil, resmi ideoloji diktatörlüğü olduğunu teyid eden yeni bir uygulamaya imza attı. Yeni kurulan 15 yeni üniversiteye rektör atamasında bulunan Sezer ne hukuki, ne akademik ne de etik hiçbir standart gözetmeyip sadece resmi ideoloji bağlılığını esas aldığını bir kere daha gösterdi. Aslında görev yaptığı yedi yıl boyunca bir dizi icraatıyla halkın büyük bir çoğunluğunun iradesini, taleplerini, değerlerini hiçe sayan bir profil çizen Sezer’in tutumunu tartışmanın anlamsız olduğu açıktır. Bununla birlikte Sezer’in tutumu Türkiye’de işlemekte olan dayatmacı sistemin ve bürokratik oligarşik çevrelerin tutarsızlıklarının ortaya konulması açısından önemli göstergeler sunmaktadır.

 

Sezer’in görev süresinin dolduğuna dair bunca tartışma sürerken, etkileri yıllar boyu sürecek uygulamalara üstelik de aşırı bir tarzda şahsi inisiyatifini devreye sokarak giderayak imza atması öncelikle siyasi ahlak açısından sorunlu bir tavırdır. Erken seçim kararı almış olması gerekçe gösterilerek Meclis’in, üstelik görev süresi devam etmesine rağmen, aldığı kararları tartışmaya açanların Sezer’in icraatları karşısında suskunlukları çifte standartlıktan da öte utanmazlıktır!

 

Öte yandan demokrasi, uzlaşma ve benzeri kavramları adeta muhalif olduğu siyasi kadrolara karşı bir silah olarak dayatan zihniyetin üniversitelerde öğretim üyelerinin tercihlerine bu kadar saygısızca davranılmasından en küçük bir rahatsızlık dahi duymamaları da ilginçtir. Sormak gerekmez mi:

 

Madem rektör atamalarında tek geçerli usul Sezer kriterleridir; öyleyse neden seçim yapıyorsunuz?

 

Daha fazla oy alan isimlerin elenip, kendisinden başka sadece bir kişinin oyunu alan bir ismin rektör atandığı bir mekan “üniversite” sıfatını taşımaya ne kadar layıktır? Bu işleyiş usulsüz olmaktan da öte komiktir, utandırıcıdır!

 

Aynen YÖK’ün denklik kriteri olarak uluslararası üniversitelere Atatürkçülük standardı getirmesi kadar da ilkeldir!

 

Yeni rektör atamalarında dikkat çeken bir başka özellik de ülkede esmekte olan olağanüstü rüzgarlara da paralel olarak darbeciliğin, resmi ideoloji militanlığının kriter olarak daha bir belirginlik kazanmış olmasıdır. Yaptıkları eylemler ve kaleme aldıkları çalışmalarda açıkça ordunun siyasete müdahalesini bir “hak ve görev” olarak tanımlayan isimlerin rektör olarak atandığı üniversiteler Türkiye’de sistemin militarist niteliğinin ilanı olmuştur.

 

Giderayak bu olguyu netleştiren Sezer ile bürokratik oligarşi ne kadar övünse yeridir!özgür-der

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 ay sonra...

Sezer'den kurtulmaya 4 gün falan kaldı...

 

Saat.

Halı.

Kilim.

Kalem seti.

Gümüş tepsi.

Takı.

Şifoniyer.

Kaftan.

Vazo.

Madalyon.

Heykel.

Biblo.

Tablo.

*

Hepsini bırakmış Ahmet Necdet Sezer... Kendisine verilen 1243 parça hediyenin, 1243’ünü de bırakmış...

Götürmemiş.

*

Bu benim cumhurbaşkanım olamaz...

*

Zaten, kırmızı ışıkta durmasından belliydi... Kimse durmuyor ki, o niye duruyor?

İsveç mi burası?

*

Bakıyorum gazetelere... 94 parça gümüş, 22 vazo, 9 takı, 27 hatıra para, 4 tabanca, 83 parça değerli süs eşyası, 55 tablo, 86 porselen, 7 madalyon, 4 saat... İnsanın içi gidiyor!

Al, götür di mi...

Bırakmış, gidiyor.

*

Üstelik, liste eksik...

Kendisine tahsis edilen "kafana göre harca" denilen ödeneği de harcamadı.

Hediyeleri bıraktığı gibi...

Papelleri de bıraktı.

46 trilyon liracık!

Ye, yemedi... Gez, gezmedi.

O zaman bırak biz yiyelim...

 

Ona da izin vermedi.

"Yetim hakkıdır" dedi, görevi boyunca tasarruf ettiği 46 trilyonu, Maliye’ye iade etti...

Kemal Abi’ye.

*

Çocukları hálá memur... First Lady desen... Bi Atıl Kutoğlu’nu bile tanımıyor... Belediyeler, bizim paramızla simitçilere Cemil İpekçi’den köstüm hazırlattı; o hálá kendi cebinden giyiniyor.

*

Aşçıyı, garsonu azalttı. "Suyla çalışmıyor bunlar" dedi, 14 makam aracını geri verdi. Okluk’taki yazlık köşke hiç gitmedi. Oğlunu evlendirdi, elektrik parasına kadar cebinden ödedi. Eşi düştü, bileğini kırdı; hastaneye sivil araçla götürdü, röntgen için kuyruğa girdi, sıra bekledi. Annesi vefat etti, gene sivil plakayla gitti; flap flap flap, fors yapmadı... Resmi yemekler hariç, kimseye davet vermedi. Mutfakta yerli ürün kullandırttı.

Şatafattan uzak durdu.

*

Yeminini tuttu...

Hukuku üstün kıldı.

E haliyle...

Sevilmedi. Sevilmez.

 

Y.ÖZDİL,25.08.2007

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Taylan :clover:

 

Devir ye kürküm ye devri olduğundan yemeyenlere, yedirmeyenlere, dürüstlüğü ve hukuk tanırlığı ilke edinenlere kapalı... Devir gösterişe, şaşaaya, şekilden ibaret göstermelik davranışlara açık...

 

Dürüst memurun adı enayi bu zamanda... :closedeyes:

Ama dün başka konuşup bugün başka konuşanların adı "millet adamı"... :glare:

Bir insanın sözüne güvenemiyorsanız nesine güvenirsiniz? Şimdi Abdullah Gül dün laik düzen değişmeli, Kemalizmin izleri silinmeli diyordu, bugün aksini söylüyor, peki hangisine inanmak gerek... Diyelim ki dün söyledikleri popülist sözlerdi ve hitap ettiği kesimi inandırmak için öyle söylüyordu peki bugün bunları neden söylüyor... Neden herkese laik olduğunu anlatmaya gerek duyuyor...? Laik sistemde yaşayan ve bunu sindiren bir insan davranışları ile bunu gösterir, her yerde ben laikim, ben laikim diye diye gezmekte ne demek oluyor?

 

Dün işine geldiği gibi konuşan bugünde öyle konuşur... Yarında... Ama gerçek söylenenler de değil uygulananlardadır... Dini ideoloji sayesinde bugün bu güce sahip olan bu iktidar apaçık ortadadır ki işine geldiği gibi konuşmayı, amaca ulaşmada bir metod olarak kullanıyor... Yani Cumhuriyet yıkılana kadar her yol mübah...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

cumhurbaşkanımızın en iyi yanı laik demokrat çizgisinden taviz vermemesi ve ettiği yemini tutmasıydı 7 yıl boyunca cumhurbaşkanlığı yaptı ve devletin sırtına da yük olmadı masrafsız biriydi tutumluydu bu cumhurbaşkanımızın iyi yönleri

 

gelelim madalyonun öbür yüzüne

 

göreve geldiğinden beri hükümetle yıldızı barışmadı

 

2001 yılında dönemin başbakanı bülent ecevite anayasa kitapçığı fırlattı türkiye tarihinin en büyük ekonomik buhranı ile karşı karşıya kaldı

 

ak parti kurulduğunda daha iktidara gelmeden bile soğuk bir tavır takındı

 

hükümetin gönderdiği hayati önemde birçok tasarıyı veto etti

 

sadece hükümet kanadıyla değil askerle de atışmaları oldu

 

7 yıl boyunca çankayayı dünyaya kapattı bazı gençlerimizin bile hala cumhurbaşkanımızı tam olarak tanımıyor halbuki çankaya demek ülkenin tam üst noktası demektir türkiyemizin dış dünyaya açılması adını duyurabilmesi için daha ii şeyler yapamazmıydı

 

iyisiyle kötüsüyle 7 yıl geride kaldı yeni seçilecek cumhurbaşkanımız ülkemiz açısından umarım hayırlı olur

 

bu ülke için emeği geçen herkesden Allah razı olsun

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

bu ülke

anayasayı bir kere delmekle bişey olmaz, benim memurum işini bilir,verdimse ben verdim ,dün dündür bugun bugundür diyen cumhurbaşkanlarına , siz isterseniz hilafeti bile geri getirirsiniz diyen başbakanlara alışkın olduğu için ,

 

oy kaybetmemek için gecekondulara ve her türlü sahtekarlığa göz yuman popülist belediyecilere alışkın olduğu için sezer gibi adam gibi adam bu halka 3 numara büyük geldi.

 

türk halkı hiç bir zaman ülke çıkarını,hukukun üstünlüğünü ve sosyal adaleti düşünmemiş,sadece kendi çıkarını düşünmüştür.halkımız şark kurnazıdır.her zaman güçlüye yılışmıştır.....2000 yılındaki sezerle bugunkü sezer aynı adamdır.o zaman sezer güçlüydü halk sevgi gösterileri yapıyordu, şimdi RTE güçlü herkes sezere çamur atıyor.

 

yok veto etmiş de hükümetin icraatını baltalamış.bu hükümet 900 küsur kanun çıkardı 60 küsurunu veto etti bu adam.milletvekilelrinin çoğu avukat.hukuğu bilen adamlar.oturup adam gibi kanun hazırlasalardı.

 

ahmet necdet sezer hukuk adamıydı, devlet adamıydı.paşalardan bile daha iyi cumhurbaşkanlığı yaptı ve hiç bir zaman yetkisinin dışına çıkmadı. yeri geldi hükümete, yeri geldi paşalara yeri geldi kendisini seçtiren ecevite bile ağzının payını verdi. çok da iyi yaptı.doğruyu söyleyeni 9 köyden kovarlar zaten.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.