Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

 

hiç böyle düşündünüzmü ben tanrıyla sonsuzluğu birleştirdim ve ortaya şöyle bir şey çıktı..evreni sonsuzdan gelen bir zaman ve sonsuza giden bir zaman olarak düşünün yani evren hiçte 15 milyar yıl önce yaratılmadı. malesef veya şöyle düşüğnün yaratıcının mantığını milyarlarca güneş sistemi olduğunu düşünün ve bir güneş sistemin ömrününde 15 milyar yıl olduğunu düşünün ve 15 milyar yılda bir o sistemin yok olduğunu düşünün işte buna işte buna insanoğlunun kıyamet diyolar benim görüşüm deyildir. arz ederim.. ve bu arada diyer güneş sistemine hayat verir tanrı diyelim..ve bu sistemin içerisinde yine yaşam meydan gelir..ve yine 15 milyar yıl sürer güneş süpernova olur ve patlar. ve yine bir yaşam yok olur..ve böyle devam eder durur sonsuza dek yani evrenin ömrü tanrıyla eşdeğerdir..sonsuzdur..fakat zamana hükmedemez evren evren bir hiçtir tanrısız.. veya adı herneyse yaşamda bir şeyler tetiklenmek zorundadır.. ETKİ TEPKİ RAPOR MANTIĞINDADIR evren ama insanoğluyla tanrıyı bağdaştıramassın bu mümkün deyildir..peki nedir evren evren bir kostümdür evren bir perdedir evren bir senaryodur.. evren yaşam için şartların oluştuğu ve büyük bir tiyatroya benzer evren teknolojinin gelişmesiyel evreninde gerçek yüzü ortaya çıkmaya başlamıştır.evrenin aslında tam olarak ne işe yaradığını teknoloji belirleyecektir..kitaplar ve dinler deyil..kitaplar ve dinlerde şunu belirliyecektir.savaşları ve kaoslu bir ortamları ve şiddeti doğurmaya devam edicektir dinler ve kitaplar..gerçekte çok komik oluyor bazen bizler daha DNA yı çözememişken bunu yapanın kim olduğunu çözmeye çalışmamız espiri konısu olmaya başladı gerçekten..kozkoca bilim adamları hayatlarını feda edip bulamadıkları tanrıyı aramaya devam etmeleri bazıları tarafından yadırganmasına rağmen hala deneylere devam edilmeye çalışılıyor..amaç tanrıyı deyil bu fiziksel mekanızmayı oluşturan güçü bulmaya çalışmak tanrıyı bulmaya çalışmakla eşdeğer gibi geliyor bana yani artık öyle bir çağdayızki araştırmlar ve geliştirmeler DARWİNİN EVRİMİYLE BİRLEŞİP YENİ BİR AKIM OLUŞTURARAK karşımıza evrimi destekleyen bir yaratıcı fikrini benimsememize neden olmaktadır..bu demek deyildirki bundan 50 yıl sonra başka bir araştırma yapılmasın tabiki yapılıcaktır.. ama sonuç itibariyle bir tanrı olduğu gerçeğine asla ulaşılamıyacak ve niçin varoldum gerçeği bir insanın bilinçli bir insanın kafasında soru işareti olmaya devam edicektir. yıldızlarda sıradan bir insanın bile algılayabileceği bir yapıda gözükmektedir küçük ayı olsun büyük ayı olsun ve bunlar gibi yıldızlar arasındaki mesafe ve dahada önemlisi arasındaki mesafe uyumlarını bilr ben burdan teleskopsuz baktığımda bile bana bir ilizyonu andırıyor. yani son olarak şunu demek istiyorum evrenin yazılımında asla tesadüflere yer yoktur.ve sonsuza dekte olmayacaktır..her çarpışmanın her sonun her başın her doğuşun ve ölümün programlandığını söylemek mümkün olabilir..yani ispat etmeye gerek yoktur..ispata gerek yoktur..çünkü ispat etmek isteyen bir insan her zaman riske girmeyi göze almıştır.. ancak ve ancak gördüğümüz şeylerin ispatı olabilir..yada deneylerle yapılan bir şeyin ispatı olabilir..bunu dışındaki ispatlar zamanla çürümeye mahküm ispatlardır..tıpkı einsteinin ışık hızından daha hızlı bir mekanizma yoktur demesi gibi ..
Gönderi tarihi:

Bilimselbakis acisi ile metafizik bakis acisi ayni sonuca varmaz. Cunku tamamen farkli kulvarlar olarak biri inancsal/ideolojik digeri bilimsel/teorik bilgidir.

 

Bilimsel olarak varliksal zamansal v.s. temelli bakis acilari hic bir zaman sonuc vermez. Bunlar her zaman ilklik, mutlaklik, teklik sabitlik v.s. temelli akilciliginin sadece inanilan ve ideolojik bir taban olarak alinan ve bilissel olmayan bilgisine dayanir.

 

Yaratilissal bakis acisi ise sadece ve sadece metafizik/teolojik ve fizik otesidir. Bilimselligi ve bilisselligi icermez.

 

Konu ispat degil gecerliliktir. Cunku ortada gozlem varsa zaten tartisma yoktur. Yine gozlem bu tartisilmaz gecerliligi ancak yanlislayabilir.

 

Iste bilimselligin temeli olgusal gecerlilik ve gozlemsel yanlislanabilirliktir.  Bu ikisi de metafizige, varliksalliga v.s. uymaz. Cunku soyut icermez.

Gönderi tarihi:

Bilimselbakis acisi ile metafizik bakis acisi ayni sonuca varmaz.

ayni sonuca varir ;

 

 

 

bilim zaten fizik otesi bir kainat iktidarinin tekelindidir ; 

 

bilimadamlari bilime materyal bazli yorum kadar o kadar .. asil bilim Allahin sanatini ve zekasini ve yaratma ilmini ortaya cikaran bir boyut kapisidir ! 4. boyutu aralar !

Gönderi tarihi:

ben yaşlaşık 30 yıldan beri geceleri yolda yürürken  başımı kaldırıp uzaya bakıyorum ama her nedense ayın mesafesi hep aynı uzaklıkta güneşin mesafesi hep aynı uzaklıkta tabiki yıldızlarında mesafesi hep aynı uzaklıkta ayla dünya arası mesafe yaklaşık olarak 300.000 bin km mesafede güneşinde uzaklığı yaklaşık olarak 8 milyon kilometre mesafede bilimsel ölçüm raporlarına göre..eee hani nerde genişleme hani evren genişliyordu..ışık hızıyla aynı mesafede genişliyordu evren hani ispat edilmişti.. ispat böylemi olur..eger gerçekten evren genişliyorsa yıldızlar arası mesafede gezegenler arası mesafede genişlemek zorunda deyilmi..evren bir bütünün parçasıysa ozaman her maddenin genişlemesi ve birbirinden uzaklaşması gerekir..şöyle geceleri bir bakın teleskopa gerek yok hangi yıldız ne kadar uzaklaşmış diye hangi gezegen ne kadar uzaklaşmış diye..ama hep aynı yerde olduğunu göreceksiniz. nedeni ise çok basit EVREN DURAĞANDIR.VE ASLA GENİŞLEMEZ.eğer bunun tersi bir durum olsaydı  aynem böyle olacaktı.ayın dünyaya mesafesi belkide trilyonlarca kilometre olacaktı. 15 milyar yıl içerisinde  aynı şekilde güneşte binlerce ışık yılı uzakta olacaktı..ve diğer gezegenlerde aynı şekilde olacaktı..zaten evrenin ışık hızında genişlemesinin hiç bir temel mantığı olmaz olamaz zaten bir nedeni olmalı genişlemesi için sen bunun nedeni bilmeden deney yapıp ortaya şundan dolayo genişliyor dersen o zaman gidipte tek tek ölçüm yapıp ve deneylerle gösterip ispat etmek zorundasın.. ama nasıl ispat ediceksinki böyle bir güçün olmalı önce oda yok  ozaman ispat ettiğin genişleme teorisi adı üstünde sonsuza dek teori olarak kalıcaktır..yani sonuç olarak evrenin genişlemesi her yapı taşının genişlemesi anlamına gelir.ozaman ben evrenden 15 milyar yıl sonra doğduysam uzaya baktığımda kozkoca bir boşluk görmeliyim karanlık bir boşluk görmeliyim ama her nedense 30 YILDAN beri uzaya bakıyorum güneş ve ayın mesafeleri hep aynı uzaklıkta beni seyretmeye devam ediyor..ha ne dersiniz..küçük ayı büyük ayı çoban yıldızı hep aynı mesafede neden??????????????

Gönderi tarihi:

ben yaşlaşık 30 yıldan beri geceleri yolda yürürken  başımı kaldırıp uzaya bakıyorum ama her nedense ayın mesafesi hep aynı uzaklıkta güneşin mesafesi hep aynı uzaklıkta tabiki yıldızlarında mesafesi hep aynı uzaklıkta ayla dünya arası mesafe yaklaşık olarak 300.000 bin km mesafede güneşinde uzaklığı yaklaşık olarak 8 milyon kilometre mesafede bilimsel ölçüm raporlarına göre..eee hani nerde genişleme hani evren genişliyordu..ışık hızıyla aynı mesafede genişliyordu evren hani ispat edilmişti.. ispat böylemi olur..eger gerçekten evren genişliyorsa yıldızlar arası mesafede gezegenler arası mesafede genişlemek zorunda deyilmi..evren bir bütünün parçasıysa ozaman her maddenin genişlemesi ve birbirinden uzaklaşması gerekir..şöyle geceleri bir bakın teleskopa gerek yok hangi yıldız ne kadar uzaklaşmış diye hangi gezegen ne kadar uzaklaşmış diye..ama hep aynı yerde olduğunu göreceksiniz. nedeni ise çok basit EVREN DURAĞANDIR.VE ASLA GENİŞLEMEZ.eğer bunun tersi bir durum olsaydı  aynem böyle olacaktı.ayın dünyaya mesafesi belkide trilyonlarca kilometre olacaktı. 15 milyar yıl içerisinde  aynı şekilde güneşte binlerce ışık yılı uzakta olacaktı..ve diğer gezegenlerde aynı şekilde olacaktı..zaten evrenin ışık hızında genişlemesinin hiç bir temel mantığı olmaz olamaz zaten bir nedeni olmalı genişlemesi için sen bunun nedeni bilmeden deney yapıp ortaya şundan dolayo genişliyor dersen o zaman gidipte tek tek ölçüm yapıp ve deneylerle gösterip ispat etmek zorundasın.. ama nasıl ispat ediceksinki böyle bir güçün olmalı önce oda yok  ozaman ispat ettiğin genişleme teorisi adı üstünde sonsuza dek teori olarak kalıcaktır..yani sonuç olarak evrenin genişlemesi her yapı taşının genişlemesi anlamına gelir.ozaman ben evrenden 15 milyar yıl sonra doğduysam uzaya baktığımda kozkoca bir boşluk görmeliyim karanlık bir boşluk görmeliyim ama her nedense 30 YILDAN beri uzaya bakıyorum güneş ve ayın mesafeleri hep aynı uzaklıkta beni seyretmeye devam ediyor..ha ne dersiniz..küçük ayı büyük ayı çoban yıldızı hep aynı mesafede neden??????????????

 

Burada duraganlik, sabitlik, degismezlik v.s. gibi big bang oncesi olan teori gecerli degildir. Cunku bilimsel olarak hersey bir degisim, donusum,baskalassim ve olusum icindedir ve bu bir zincirleme surectir. Bu surecin de ortaya konumu ancak zamansaldir.

 

Buradaonemli olan bu her turlu hareket ve devinimin evren denilen ve mekansal sinirlari henuz epistemolojik olarak ortaya koyulamamis olan evren boslugunun, mekaninin bunyesinde olmasidir.

 

Burada kap ve icerik, butun ve parca fark ve algisini cok iyi algilamak gerekir. Parcalarin ya da icerigin her turlu hareket ve deviniminin mekani evrendir.

Gönderi tarihi:

ayni sonuca varir ;

 

 

 

bilim zaten fizik otesi bir kainat iktidarinin tekelindidir ; 

 

bilimadamlari bilime materyal bazli yorum kadar o kadar .. asil bilim Allahin sanatini ve zekasini ve yaratma ilmini ortaya cikaran bir boyut kapisidir ! 4. boyutu aralar !

 

Lutfen bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olma.

Gönderi tarihi:

Lutfen bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olma.

 

bunu herkez sadece kendine solemeli ..

 

benim fikirlerim ise son derece orijinaldir : ) cunku Kurandan aliyorum ..

 

Cunku bilimsel olarak karsi koyulamiyor ; klasik dolandirma yontemi ile direnmeler var :

 

 

 

sence sen maymundan geldin :D darvinistsin sen .. ama ben itina ile yaratildim : )

 

iste farkimiz bu sen tesadufen olusuverdin hicbir uzun vadeli amacin da olmaz : ))

Gönderi tarihi:

bunu herkez sadece kendine solemeli ..

 

benim fikirlerim ise son derece orijinaldir : ) cunku Kurandan aliyorum ..

 

Cunku bilimsel olarak karsi koyulamiyor ; klasik dolandirma yontemi ile direnmeler var :

 

 

 

sence sen maymundan geldin biggrin.png darvinistsin sen .. ama ben itina ile yaratildim : )

 

iste farkimiz bu sen tesadufen olusuverdin hicbir uzun vadeli amacin da olmaz : ))

 

Bilimin kuran gibi fizik otesi bir rehbere yanit vermesi zaten mantiksal degildir. Bilim bir sey bilimsel ise yanit verir. Kuran ise cagdisi, sadece o tarih ve cografyadaki topluma bir yenilikci derleme toparlama kulluk teslimiyet ve kolelik getiren etik metafizik yonlendirim ve yaptirimlarin oldugu bir cesit Anayasadir.

 

Bunu da sadece o Anayasa ile bagi olanlari ilgilendirir. 

 

TC anayasasi neden bilimi ya da tum dunyayi ilgilendirsin?

 

Bilim de zaten bu temelde bunyesinde bilimsel olmayan seyleri tasiyan ne bilgi varsa onu ortaya koyar.

 

Benim nereden gelme gibi bir takintim yoktur. Cunku bir yerden gelme basladigin yere gore degisir. Ben ise benim ve turumun ne oldugunun gayet bilincinde ve farkindayim. Senin gibi bir gelen yer teslimiyeti olarak bakmiyorum.

 

Ayrica benim geldigim yer bellidir. Bunu ogrenmek istiyorsan, bir dogumhaneye gidip; gozlemleyebilirsin.

 

Ikinci hatan da kendi bilgisiz yanasimin ile etiket takmak. Ben evrensel-insan olarak imzamda ne oldugumu acikliyorum.

 

Orada ne bir maymun, ne bir Darwin ne de bir yaratim var. O yuzden algilayamadigin konularda bildigin tek etiket ile her kesi etiketlemekten vazgec.

 

Ayrica bilimsel olarak ortada bilimsel olmayana "karsi koymak" gibi bikr icerik yok. Sadece onun bilimsel olmadigini ortaya koymak var.

Gönderi tarihi:

Kuranda yazan "Gökyüzünün kandilleri yandı"

 

Yıllarca inanılan "evrende ne çeşit bir floresan var acaba smile.png "

 

Aşkın aldı benden beni, bana seni gerek seni
Ben yanarım dün ü günü, bana seni gerek seni

Ne varlığa sevinirim, ne yokluğa yerinirim
Aşkın ile avunurum, bana seni gerek seni

 

:)

Gönderi tarihi:

Kuranda yazan "Gökyüzünün kandilleri yandı"

 

Yıllarca inanılan "evrende ne çeşit bir floresan var acaba smile.png "

 

Aşkın aldı benden beni, bana seni gerek seni

Ben yanarım dün ü günü, bana seni gerek seni

 

Ne varlığa sevinirim, ne yokluğa yerinirim

Aşkın ile avunurum, bana seni gerek seni

 

smile.png

 

"Bana bende demen, bende degilem;

Bir ben vardir, bende benden iceru"

 

Aslinda bizim tasavvufumuzun tarihi ve cografi temeli islam degil; deizmdir. Cunku Allah'a ulasirken din yoktur. Sadece ulasmak isteyen kisinin kendi tarikati vardir.

 

Bu da bugunku "varolus bir sirdir/gizemdir" mistisizm temelinin o gunku versiyonudur. Yani varolusa teleoloji yuklemek.

 

Zaten islam ve diger ibrahimi dinler ve genelde din felsefesi, insanoglu disi bir soyut/somut varliga teleoloji dolayisiyle numenal yeti yuklemektir.

 

Iste bu yuzden metafizigin ontolojik tum ideolojik tabanlarinin akilciligi bu gozlem vermeyen; ilkleme, tekleme, mutlaklama, kesinlik akilciliginin insanoglunu ya bir madde/meta/mala ya da tanriya teslim etmedir. 

 

Cunku metafizikte hem insanoglu varliginin hem de numenal yeti varliginin bilisselligi yoktur. 

 

Iste o yuzden de butun iktidara, guce ve otoriteye dayanan izmler insanoglunu nicelik olarak gorur, nitelik ve bilinc olarak degil. O yuzden de insanoglunun yasami her turlu ideolojik inancsal ve etik deger icin kullanilir ve harcanir.

Gönderi tarihi:

dinleri eleştirirken arda tanrıyıda eleştiriyoruz dinleri anladımda eleştirebiliriz insan yapımı olan dinleri MADE IN kuranı kerim=müslümanlık MADE IN:İNCİL=HRİSTİYANLIK MADE IN:TEVRAT=MUSEVİLİK...bir gün gelicek dinlerin olmadığını sıradan bir insan bile ispat edebilecek..burda bir problem burda her zaman beraber olacağız ama tanrıyı eleştirirken sanki tanrının bir insan olduğunu ve kusurlu olduğunu düşünerek eleştiriyoruz..bu hiç mantıklı gelmiyor bana nedeni henüz tanrıdan bir iz olmaması henüz tanrıdan bir sanalda olsa bir gerçeklik olmaması beni çok düşündürüyor..henüz tanrının olsa bile bizi ne amaçla yarattığı kesinlikle bilinmemekle beraber evrenin işleyişi hakkında bu kadar yorum yapılması çok ama çok anlamsız kalıyor aklını tam olarak kullanabilen bir insan için ona bakarsanız ben tanrını olmadığını bilsem kafamda soru işaretleri olarak yaşamaya mahkum edilmesem inanın en MANTIKLI İNANIŞ BİÇİMİ BENİM İÇİN ATEİST FELSEFESİ OLURDU ama o zamanda ateist diye birşey olurmuydu bundan emin deyilim gerçekten.. bence biz dinleri tartışmayı bırakalımda tanrı varmı yokmu ona ağırlık verelim biraz..zaten dini sevmeyen bir insan er geç farkına varıcaktır.. dine inanmayan bir insan er geç farkına varıcaktır ne kadar yalnız olduğunun bu gezegende..hiç böyle düşündünüzmü gerçekten tanrıyı eleştirmek en kolayı neden çünkü tanrı insanların tanrısı anlıyormusunuz..tanrıyı bide tanrının kendisinden dinlemek isterdim..ama böyle bir şey imkansız biliyorum..diyelimki tanrıyı yok gerçekten o zaman ne var söyleyin bana ban mantıklı bir şey söyleyin büğüne kadar her ne okuduysanız artık bunların dışına çıkarak tanrıyı eleştirin belki tanrı o zaman bizi ciddiye alırda bir şey anlatır anlıyormusunuz artık kalıplarınızın dışına çıkın lütfen..çünkü tanrı insanlar kadar basit bir tema deyil algılayın lütfen bende çok kızıyorum tanrıya hergün eleştiriyorum tanrıyı..aslında şunu farkına vardım ben insanları eleştiriyorum aslında..bana yapılan haksızlıkları eleştiriyorum..o zaman bir ateiste şu soruyu soruyorum.. sen bu gezegende tanrıyla başbaşa olsan yani sen ve ilen olsa ve bir gezegen olsa ve çok mutlu olsan ve tanrıyı bilmesen sadece sen varsın insan olarak başka kimse yok anlıyormusunuz şimdi nere gelicem dikkat edin o zaman şöyle derdin ben yaşıyorum ve çok mutluyum çünkü insanlar yok bu gezegende ama sen bilinçli yaratıldın bunların farkındasın..benim yaşamam için uygun bir ortam oluşmuş derdin kanımca ama ne olduğunu algılayamazdın.. istesende istemesende doğan gereği bir inanç olabilirdi zamanla ve kendini hisettirirdi..şunu demek istiyorum tanrı olmasa bile birileri bizim yaşamımızı hep tetikliyor ve yaşam devam ediyor.. ben tanrıyı bilmiyorum fakat bana nefes almamı sağlayan vermemi saplayan yaşamamı sağlayan mutlu olmamı sağlayan duygusal olmamı sağlayan..yani sonuç olarak bu hayatta mutsuz bile olsam bu gerçeklerle bir gün yüzleşicem için tanrının olup olmadığını kimsenin ispat edemiyeceğini çok iyi bildiğim için..ve en önemlisi başka bir alternatifimin olmadığını bildiğim için beni yoktan var edeni eleştimenin çok anlamsız olduğuna karar verdim sonsuza dek çünkü ben kaynak olmadan bir hiçim anlıyormusunuz

Gönderi tarihi:

dinleri eleştirirken arda tanrıyıda eleştiriyoruz dinleri anladımda eleştirebiliriz insan yapımı olan dinleri MADE IN kuranı kerim=müslümanlık MADE

.

.

.

bildiğim için beni yoktan var edeni eleştimenin çok anlamsız olduğuna karar verdim sonsuza dek çünkü ben kaynak olmadan bir hiçim anlıyormusunuz

 

Tanri sence varsa nerede?

 

Ayrica sence tanri nedir?

 

"yoktan var etmek" ne demek?

 

Sence neden ve tanrinin ne ozellikleri var?

 

Sence bu ozellikleri on a kim/ne vermis?

 

Bu sorulara yanit verirsen, ona gore de devam ederiz.

Gönderi tarihi:

İnsanın doğasında bir yaratıcı modeli yaşam varolduğu sürece farklılıklar gözetmiştir.Kimi insanlar yaratıcıyı bir araç olarak görüp yaşam felsefesini ona göre şekillendirip bir hayat sistemi kurarlarken diğer taraftan daha farklı bir mantığa sahip olan insan oğlu yaşam felsefesini yaratıcıyı anlamsız buldukları bir düzeyde sürdürürler.Son insan oğlu topluluğu ise doğuştan itibaren belkide yaratıcının insanoğluna entegre etmiş olduğu inanış biçimine göre kendi mantıgına uydurarak bir yaşam felsefesi belirleyip belli bir çizgide var olup yaşamlarını sürdürürler.Fakat burada önemli olan yaratıcının mantıgını doğru bulmaktır.Çünkü onun mantığı biz insanoğluna ışık tutacak tek mekanizmadır.Yani kısaca yaratıcının mantığını anlamak yaşamak ve nefes almaktan daha önemlidir yaratıcının bizleri yaratmasının altındaki yatan en önemli neden budur.Konuya başka bir açıdan devam etmek gerekirse insanoğlu araştırmaya başlayalı binlerce yıldan beri araştırmalarında hep tanrıyı bulmaya yönelik çalışmalar yapmıştır.Ama nedense tanrı boyutunda olmadığından hep insan boyutunda olduğundan bu araştırmalar hep insan mantığının sınırında kalıcaktır. Sonsuza dek.O zaman insan oğlu bir gün söyle bir teori geliştirebilir.Tanrıyı bulmak amaçlı bu çalışmalar ne kadar mantıklıysa,tanrının olmadığına dair bir çalışmada o kadar mantıklı olacaktır insanoğlu için.fakat ortada şu an itibariyle kesin bişey vardır.oda yaratıcıdan fiziki ve mistiki olarak herhanği bir iz olmadığı gerçeğidir.Araştırmaya başlamadan insanoğlu kendine şu soruyu sorarsa,kesinlikle araştırması daha mantıklı bir hal alıcaktır.Tanrıyı nerede ve nasıl değilde,tanrıyı gerçekten aramalımıyım? Sorusunu önce kendisine sorması gerekir.Biz buna kişilik psikolojisi deriz.yani o kişi tanrıyı aramanın mantıklı olup olmadığına kara vermelidir.Bundan sonra yapıcağı her tercihten kendisi sorumlu olacaktır.Diyorum ve asıl konuya giriyorum.Bir maddeyi ele aldiğımızda onun atomlardan oluştuğunu görürüz atomlarıda proton ve nötronlardan oluştuğunu görürüz proton ve nötronlarında kuarklardan oluştugunu ve böylece maddenin nelerden oluştugunu görürüz.Örneğin yaşadıgımız evreni ele alalım bir kısmı maddeden oluşan bir kısmı ise karanlık ve bilinmiyen bir maddeden oluşan bir kısmıda ışık dediğimiz bir yansımadan oluşan,bir kısmı karadeliklerden oluşan bir kısmıda,gezegenler Samanyolu ve galaksilerden oluşan muhteşem bir boyut düşünün.oyle bir boyutki?orda sadece tanrının fiziki yasaları olan bir sistem kuruludur.Fakat bu düzeni bozmaya çalışan bir varlık vardırki oda yaratıcının en çok değer verdiği varlıklardan olan insanoğludur.Yaratıcı insanoğlunu yaratmadan milyonlarca yıl önce bitkileri ve hayvanları çekirdekten yaratıp olağanüstü evrim süresince yaşananlardan sonra bitkiler ve hayvanlar alemi ortaya çıkmıştır.Yaratıcı ilk önce sırasıyla bitkileri hayvanları ve en son insanoğlunu yaratmıştır.Buda yaratıcının insanlardan önce yaşama şansını verdiğini ve bu gezegenin gerçek sahiplerinin bitkiler ve hayvanlar olduğunun çok açık ve net bir göstergesidir.Buda şu araştırmayı ortaya çıkarması gerekir.hayvanların ve bitkilerin insanlar gibi birer ruhu olup olmadığı gerçeği.Peki biz insanoğlu bitkilerin ve hayvanların gerçek değerini ve anlamlarını tam olarak algılayabiliyormuyuz?Bizler nasıl bir yaratıcıdan bir parçaysak onlarında yaratıcıdan bir parça olduğu gerçeğini algılayabiliyormuyuz?Yaratıcı insanoğlunu yaratırken ruhunun bir parçası olarak entegre etmiş olup bizim onu aktif hale getirmemizi insanoğluna bir görev olarak vermiştir.Yani burada insanoğlu bu görevi algılayıp aktif ederse yaratıcının insanoğluna bahşetmiş olduğu görevlerden birini başarmış olur,yani insan olma yolundaki adımlardan biridir bu sadece.Gezegenimizdeki canlılar üçe ayrılır,bitkiler hayvanlar ve insanlar bunların arasında zeka ve akıl olarak en üstünü insanoğludur.Tüm bu saydığım nedenler insanoğlunu en zeki ve en akıllı varlık olmasına rağmen yaratıcı tarafından en üstün varlık olduğu anlamına gelmez.Şöyleki insanların hayvanların ve bitkilerin yaşam biçimlerini incelediğimde hayvanlar ve bitkilerdeki yaşam biçimleri en doğal ve en sağlıklı bir biçimde sürdürürlerki?Yaratıcı bu gezegeni sonsuza dek var etmiş olsaydı,bu canlılar sonsuza dek bu devir daim dediğimiz sistemde sonsuza dek var olucaktı bu gezegen buna meyillidir.Buda şu sonucun apaçık bir ispatıdır,cennet ve cehennem insanlar için yaratılmıştır.Yaratıcı insanoğlunu tam olarak niçin yaratmış bu soruya bir insanın cevap vermesi imkansızdır.Şimdi gelelim insanoğlunun yaşayış biçimlerine,ilk önce insanoğlunun zaaflarından başlayalım,fakat önce insanları grup olarak ve yaşam felsefesi olarak ayırmamız gerekiyor.Bu gezegende 3 çeşit yaşam felsefesine sahip insan toplulukları vardır. 1.si tüm ezberci mantığıyla yaratıcıyı insanlardan algılayıp yaşamını ona göre şekillendiren insan, 2.si bu yaşam içerisinde aklı ve mantığı yaratıcıyı bulamayan yani bir yaratıcıyı anlamsız bulan yani daha açık bir ifadeyle ateist bir insan topluluğu vardır, 3.sü ise benim algılamamla yaratıcının mantığına en çok uyan inanmakla inanmamak arasında sıkışıp kalmış bir insan topluluğu vardır,bu topluluk kendini tam olarak bilen yaratıcının mantıgına tam uyan bir insan topluluğudur.Çünkü yaratıcı fiziki yasalarını evren var olduğundan beri değiştirmiş deyildir.Yani daha açık bir ifadeyle bir insan yaratıcıyı tam olarak,insanoğluna anlatması mümkün değildir.Yada yaratıcı insanoğluna kendi mantığını hep gizlemiştir.Eğer böyle olmasaydı.herkes yaratıcıdan korkar insan kötü bile olsa suç işleyemezdi. İyi bile olsa ne yapıcagını bilemez delirirdi.O zamanda yaşamın gerçekten hiçbir anlamı olmazdı.İnsanoğlu çoğalmaya ve medeniyetleşmeye başladığından beri kendisini adım adım köleleşmeye götüren bu serüvenini içerisinde yer almıştır.Birazdan bu konuyu ayrıntılı bir şekilde anlatacağım.Birde birtakım insanlar hayatın anlamını fiziksel güçte ararlar.Buda ister istemez savaşları meydana getirir.bazı insan toplulukları savaşarak bir sistem oluşturmaya çalışırlar.Ve bundada gayet başarılı olurlar.bunda yaratıcının rölü çok büyüktür.Yaratıcının fiziksel mistiki olarak yarattığı bu dünyada tabiki güçlü olanın kazanması kesindir.Fakat yaratıcı 2 tarafada yani güçlü ve güçsüz olana aynı olanakları tanıdığı bir durum vardır.Ve iki taraftanda aynı şeyi bekler.Vicdan dediğimiz ruhun entegresi olan bu durum İnsanın kaderini etkileyen en önemli faktördür.yaratıcı için.Şöyle bir düşünelim örneğin 2 tane sistem ele alalım.1.si simdiki sistem olsun.Yani dünyada yüzlerce devlet var.Vede her devletin ayrı bir dilleri var.Vede her devletin birer askeriyesi var.Birer adalet savunucuları mekanizması var.Yani yargı sistemi dediğimiz.savcılar hakimler avukatlar. Ve her devlette siyaset mevcuttur.Ve her devlette işçisinden tutunda patronuna kadar kademe kademe insanlar mevcuttur.Ve bu sistemde iyiler ve kötüler yerini almışlardır.Böyle kurulan bir sistem er veya geç yıkılmaya mahkumdur,ve yıkıldıktan sonra onun yerine gelen sistem her zaman daha modern ve aynı zamanda insanoğlunu biraz daha köleleşmeye götüren bir düzen olucaktır.Yani yaratıcının mantığıyla birebir ters düşen bir durum olacaktır.Yani kısaca bu verdiğim örnekte iyilerinde kötülerinde payı oldukça büyüktür. Bunu ileriki sayfalarda daha net bir biçimde açıklayacağım.şimdide 2.sistemi ele alalım.Yani yaratıcının mantıgında esas olması gereken bir dünyayı öyleki o dünyada sistem diye bir şey söz konusu bile olamaz,orada insanlar hayvanlar ve bitkiler yaşamaktadır.Yaratıcı zaten yaşaması için her canlıya fazladan imkan sunmaktadır bu olması gereken dünyada,bir devirdaim sözkonusudur.Eğer bu devirdaim dediğimiz daha geniş bir ifadeyle geri dönüşüm olmasaydı,bu gezegenin ömrü insanlar var olduğundan beri çok az olucaktı, belkide canlı türü sonsuza dek varolmayacaktı.yani yaratıcı her şeyi önceden o kadar ince düşünmüşki,insan oğlunu yokoluşa götürmekten yana onları denemeye tabi tutup iyide olsalar kötüde olsalar insanoğluna her zaman bir şans vermeyi uygun bulmuştur.Buda yaratıcının ana mantığıdır. Ve sonsuza dek öyle kalacaktır. saygılar.

Gönderi tarihi:

İnsanın doğasında bir yaratıcı modeli yaşam varolduğu sürece farklılıklar gözetmiştir.Kimi insanlar yaratıcıyı bir araç olarak görüp yaşam felsefesini ona göre .

.

.

.

mantığıdır. Ve sonsuza dek öyle kalacaktır. saygılar.

 

Senden bir ricam olacak. Yazilanlarin rahat anlasilir ve kolay okunabilmesi adina, lutfen; paragraf kullan ve paragraflari bos bir hat birakarak kullan. Nokta ve virgullerden ya da imla isaretlerinden sonra da bir harflik bosluk birak.

 

Boylece okunma kolayligi saglamis olursun.

 

Bu sekilde okuma zorlugu doguyor ve okunma zevki yerine okuma s1k1nt1si doguyor.

Gönderi tarihi:

anladım elimden geldiği kadar düzeltmeye çalışırım.haklısın dostum bir sonraki yazımda sahte kıyamet alametleri ile ,gerçek kıyamet alametlerini yazıcam.bu konuda orta bir yol bulup birbirimizi daha iyi, anlıyacağımıza inanıyorum.

 

 

Kıyametin ne olduğunu tartışalım mı ?

Gönderi tarihi:

Kıyamet; din ve inanışlarda “Dünyanın sonu” inancı, kıyametin kopacağı ve bunun zamanıyla ilgili inanç. Ayrıca Zerdüştlük, İslam ve Hıristiyanlık gibi bazı dinlerde ölülerin diriltilerek mahşer (toplanma yeri) de toplanacağına (haşir), hayattayken yapılan iyilik ve kötülükler hakkında hesap ve hüküm verileceğine (hesap günü), iyilerin cennete, kötülerin ise cezalarını çekmek üzere cehenneme gideceğine inanılır.

 

Kıyamet inancı İslam inancının (Akide) bir parçası ve inancın temel prensiplerinden biridir. Kıyamet Günündeki imtihanlar ve kargaşalar Kur'an ve Hadislerde tasvir edilmiş, Gazali, Ibn Kesir, Ibn Mace, Buhari gibi din bilginlerinin kitaplarında ele alınmıştır.

Gönderi tarihi:

Sence öyle mi smile.png

 

Bilmem , benim kiyamet diye bir inanca ihtiyacim yok.

 

Bilimsel olarak ta, mantiksal olabilirlik olanagi yok.

Gönderi tarihi:

Bilmem , benim kiyamet diye bir inanca ihtiyacim yok.

 

Bilimsel olarak ta, mantiksal olabilirlik olanagi yok.

 

 

Bilimsellikle hiçbir alakası zaten yoktur..Demiştim ya gökyüzünde bir lamba aramaya benzer bu şeyler..Kıyamete onlar istediği gibi anlasın dursun,Tanrı benim Tanrım kimseye vermem :D

Gönderi tarihi:

detaylara girdikce insanlar anlamak icin kasmaya basliyor ; olmadi !

 

 

sozun ozu ;

 

 

kainattaki harika ihtisam ; bir aciklama ve zeka gerektirmektedir .. bitti .. olay buydu : ))

 

 

bir seye, o sey ''nedir'' diye sordugumuz zaman yapilan aciklama o seye ait vasiflari ortaya cikarir nitelikte olucaktir

 

o halde elde olan sey sadece vasiflardir ;vasif yani tecelli : ))

 

 

inanmayan kisiler bile bir tecellidir .. vijdanlari akilli izahlari kabul ettigi halde inanmiyor olmalari buna ayet olmus olur ..

 

 

madem ayettir; haktir ! ayetlerin gercek olmasi ayetin tecelli ettigi varliklara sorulmaz ; )

  • 1 ay sonra...
Gönderi tarihi:

Bakin olgudan yola cikilip teori ya da hipotez ortaya konmaz. Teori hipotezden cikilip, test edilip gozlem alip olgu ortaya konur.

 

Olgu zaten olabilirlik olasiligi olmus olan ve gozlem verendir.

 

Siz tamamen tersten yani akilciliktan yola cikiyorsunuz.

 

Bilim ister akildan ister gozlemden yola ciksin, sonucta teorisinin test edilebilirligi ve gozlemi gerekir.

 

Evrimi gene neden konuya kattiginizi algilayamadim.

 

Bilim bilimselolarak somuttan yani gozlemden soyuta yani teoriye gider. Eger soyuttan yani teoriden baslarsa da bunu gozlem yani somut olarak alirsa bilimsel olur.

 

Big Bang bir gozlem ve olgu degildir. Sadece sabit degismez evren teorisine yonelik gozlem ile olabilirlik olasiligi dusunulen bir teoridir. Ayrica evrenin sabit iolmamasi onun genisledigi anlamina da gelmez. Cunku evrenin henuz ebati bilinmezken birhareket halinde oldugunu soylemek baskadir, evren bunyesindeki her turlu parcanin hareketi baskadir.

 

Yani butun bunyesindeki her turlu hareketin, butunun kendisinin de hareket ettigi anlamina gelmez.

 

Evren daimidir. Mekansal sinirlari ortaya konamadigisurece de butunu hakkinda mekansal baslangici hakkinda ortaya atilan hersey bir teoridir, ne gozlem verir ne de olgudur.

 

Efendim, ‘’ teoriler test edilirse olguya dönüşür ‘’ diyorsunuz . Bunu öne sürmek konuyu tamamen tersinden yanlış ele almak demek olur.

 

Zira, evrenin genişlemesi gözlemlenen, objektif, tarafsız bir olgudur ( İngilizcesini hatırlarsak ‘’ the fact ‘’, )  Bunu bir çok kaynakta bulabilirsiniz.

 

Evrenin genişlemesi bir teori değildir. Bu arada bir şeyin teori olması da onu değersizleştirmez, doğrudan geçersizleştirmez.  Geçerli teoriler vardır, geçersiz teoriler vardır. Bir teoriyi geçerli kılan, ilgili olguyu açıklarken, ‘’ nasıl öyle olduğunun mekenizması ‘’nın bilimsel yasalarla tutarlı biçimde ortaya konulabilmiş olması, gözlemlerle, deneylerle desteklenebilmiş olması ve daha da önemlisi henüz yanlışlığını ortaya koyabilecek bir gözleme rastlanmamış olmasıdır. Yeni bir gözlemle yanlışlandığı andan itibaren o teori geçersiz olur.

 

Buna göre, Big Bang teorisi gözlemle yanlışlanmadığı sürece bilimsel olarak geçerlidir. Evrenin genişlemesi olgusunu bilimsel yasalarla tutarlı biçimde açıklayabilmiş bir modeldir. ( Bildiğim kadarı ile yakın zamanda Cern’de bir takım gözlemler de yapıldı. )

 

Evet, Evrim sözcüğü hem bir olgu için hem de geçerli bir teori için kullanılıyor. Evrim olgusu teori geçerli olduğu için olgu niteliğini kazanmadı. Canlıların evrimi deney, gözlem ve bulguların sonucu ulaşılan bir gerçektir, olgudur ( the fact ).  Bu olguyu açıklayabilen yegane ( tek ) geçerli teori ise Evrim Teorisidir. Geçerliliği ise yukarıda anlattığım kriterlere uygunluğundandır ve yeni bir gözlem/bulgu ile yanlışlanana kadardır. Evrim’i, Big Bang ile paralelliği nedeniyle konuyu kavratabilmek için bu bağlamda kattığımın aşikar olması gerekir.

 

Pozitif bilimlerden bahsediyorsak, bütün bilimsel teoriler zaten zamansaldır. Çünkü, süreçlerle ilgilidir. Bilimin konusu bizatihi maddedeki değişimleri açıklamak üzerinedir ki zaman kavramı maddenin değişimine bağlı ortaya çıkar.

 

Buna göre, Big Bang teorisinin zamansal olması pek doğaldır. Zira, zamansal olmayan bilimsel teori yoktur. Ve teoriye göre, ‘’zaman ‘’, Big Bang ile ortaya çıkan bir kavram olduğu için, '' Big Bang öncesi ''  ifadesi anlamını yitirmektedir.

 

Elbette ki hiç içeriği ile ilgilenmeyip, ‘’ Evrenin Genişlemesi ‘’ ifadesinin kelime anlamları üzerinden felsefi çıkarımlara gidilebilir. Fakat, biz teoride kastedilen kavram üzerinden düşünürsek daha doğru olur. Burada kastedilenin gözlemlenebilen evren olduğu çok açık. Yoksa ‘’ sonsuzluğun genişlemesi ‘’ gibi bir anlam çıkar ki bu da gayet anlamsız olur. Hem boşluğun sonsuz olup olmadığını da bilemiyoruz. Bu tamamen kanıtlanmamış bir varsayım.

Gönderi tarihi:

Bence zaman hareket veyer degisimini karistiriyoruz. Hareketin olabilmesi icin degil; olculebilmesi icin zaman vardir. Yani zaman olmadan da hareket vardir. Zaman sadece bitr olcum aracidir. Yani mekanda zaman yoktur. Bu araci insanoglu yaratmistir ve somutlastirmistir.

 

Ayricas hareket gozlenmeseydi, zaten zaman olcumu de olmazdi.

 

Burada evrim eger dunya ile sinirli ise, dunya var oldukca da daimi olacaktir.

Efendim, zamanın geçtiği değişen nesneler gözlemlenerek anlaşılır. Zamanı birimlere ayırma ihtiyacı başka bir şeydir. Ama saat çalışmaz ise zamanın geçtiğini başka bir gözlem şansımız yok ise anlayamayız. Güneş doğup batmasa, yaşlanmazsak, hiç hareket etmezsek zaman geçti diyemeyiz.

 

Evrim'e gelince, dünya var oldukça evrim var olacaktır da diyemeyiz. Bu aşırı deterministik bir yaklaşım olur. Olmuştur denilir ama gelecekte olup olmayacağı bilinemez. Çünkü evrimi oluşturan çok etken var ve bu nedenle evrim tersinir bir süreç değil.

Gönderi tarihi:

 

Efendim, ‘’ teoriler test edilirse olguya dönüşür ‘’ diyorsunuz . Bunu öne sürmek konuyu tamamen tersinden yanlış ele almak demek olur.

 

Zira, evrenin genişlemesi gözlemlenen, objektif, tarafsız bir olgudur ( İngilizcesini hatırlarsak ‘’ the fact ‘’, )  Bunu bir çok kaynakta bulabilirsiniz.

Genisleyen ya da hareket eden hangisi evren mi yoksa bunyesindeki envayi cesitte ve ebattaki fenomenler mi? Bir seyin baska bir seye yakinlasmasi ya da ondan uzaklasmasi, neden evren olarak algilansin. Bir kapdusunun ve icindeki iki parcayi kabin disina cikmadan biribirine yakinlastirin ve uzaklastirin, kabin ebadi degisir mi?

 

 

Evrenin genişlemesi bir teori değildir. Bu arada bir şeyin teori olması da onu değersizleştirmez, doğrudan geçersizleştirmez.  Geçerli teoriler vardır, geçersiz teoriler vardır. Bir teoriyi geçerli kılan, ilgili olguyu açıklarken, ‘’ nasıl öyle olduğunun mekenizması ‘’nın bilimsel yasalarla tutarlı biçimde ortaya konulabilmiş olması, gözlemlerle, deneylerle desteklenebilmiş olması ve daha da önemlisi henüz yanlışlığını ortaya koyabilecek bir gözleme rastlanmamış olmasıdır. Yeni bir gözlemle yanlışlandığı andan itibaren o teori geçersiz olur.

Zaten teori ya gozlem alana kadar teori olarak kalir, ya da aksi bir gozlem alinirsa curur. Ortada gozlem varsa zaten olgu vardir. Olgui da gozlem ile yanlislanabilene kadar gecerlidir.

 

 

Buna göre, Big Bang teorisi gözlemle yanlışlanmadığı sürece bilimsel olarak geçerlidir. Evrenin genişlemesi olgusunu bilimsel yasalarla tutarlı biçimde açıklayabilmiş bir modeldir. ( Bildiğim kadarı ile yakın zamanda Cern’de bir takım gözlemler de yapıldı. )

Iste ikiside henuz teoridir, olgu degildir. Gecerliligi gozlemsel degil; teoriktir.

 

 

Evet, Evrim sözcüğü hem bir olgu için hem de geçerli bir teori için kullanılıyor. Evrim olgusu teori geçerli olduğu için olgu niteliğini kazanmadı. Canlıların evrimi deney, gözlem ve bulguların sonucu ulaşılan bir gerçektir, olgudur ( the fact ).  Bu olguyu açıklayabilen yegane ( tek ) geçerli teori ise Evrim Teorisidir. Geçerliliği ise yukarıda anlattığım kriterlere uygunluğundandır ve yeni bir gözlem/bulgu ile yanlışlanana kadardır. Evrim’i, Big Bang ile paralelliği nedeniyle konuyu kavratabilmek için bu bağlamda kattığımın aşikar olması gerekir.

Bilimsellik zaten olgu ve teoriden olusur. Olgunun teoriden farki, gozlemi olmasidir. Gozlemsel yanlislanabilirlik hem teori hem de olgu icin gecerlidir. Ayni gecerlilik olgu ve teori icindir. Teori henuz gozlemi alinmamis fakat mantiksal olabilirlik olassiligi bulunan bir bilgidir.

 

Pozitif bilimlerden bahsediyorsak, bütün bilimsel teoriler zaten zamansaldır. Çünkü, süreçlerle ilgilidir. Bilimin konusu bizatihi maddedeki değişimleri açıklamak üzerinedir ki zaman kavramı maddenin değişimine bağlı ortaya çıkar.

 

Buna göre, Big Bang teorisinin zamansal olması pek doğaldır. Zira, zamansal olmayan bilimsel teori yoktur. Ve teoriye göre, ‘’zaman ‘’, Big Bang ile ortaya çıkan bir kavram olduğu için, '' Big Bang öncesi ''  ifadesi anlamını yitirmektedir.

 

Elbette ki hiç içeriği ile ilgilenmeyip, ‘’ Evrenin Genişlemesi ‘’ ifadesinin kelime anlamları üzerinden felsefi çıkarımlara gidilebilir. Fakat, biz teoride kastedilen kavram üzerinden düşünürsek daha doğru olur. Burada kastedilenin gözlemlenebilen evren olduğu çok açık. Yoksa ‘’ sonsuzluğun genişlemesi ‘’ gibi bir anlam çıkar ki bu da gayet anlamsız olur. Hem boşluğun sonsuz olup olmadığını da bilemiyoruz. Bu tamamen kanıtlanmamış bir varsayım.

Sorun evrenin zamansal ve parcasaalk degerlendirilmesidir. Zamansal olarak big bang parcasal olarak genisleme teorileri vardir. Yalniz evren daimidir ve mekansal boyutlari tam olarak ortaya konamamis bir fenomendir. Iste bu temelde gozlem verdiginden daimidir ve bir seyin icinde genislemediginden de kendisi kap ve butundur. Genislemesi demek, baska bir mekanin olmasi demektir. Halbuki evren bilinen ve ebatlari ortaya henuz koyulamamis olan bir mekan, bosluk, hiclik, uzay v.s. dir. Ebatlari mekansal olarak ortaya konmadikca da genislemesi yani baska bir boslugun parcasi olmasi sadece teoridir ve bana gore bilimsel degil; metafizik alginin birtezahurudur. Yani parca olma algisi. 

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.