Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Daha önce defalarca yazmıstım, uyarmıstım demekten yoruldum.. Yaptıgım her uyarıda haklı cıkmaktan yoruldum.. benim gibi sıradan bir insan bile gorebiliyorken olan bitenleri neden diger sıradan insanlar gormemeye duymamaya ve soylememeye ısrarla devam ederler...

 

akp Necdet Sezer tarafından veto edilen ormanlarla ilgili yasa tasarısını caktırmadan meclisten gecirdi ve cumhurbaskanı tarafından tasdik edildi yani onaylandı... BUndan sonra turizm bolgelerinde bulunan orman arazilerinin vasıflarına bakılmadan tamamının kontrolu orman bakanlıgından alınıp turizm bakanlıgına verilecek.. BUnun anlamını biliyormusunuz? buyuk harflerlemi anlatmam gerek bunu bazı dar kafalıların kafasına girmesi icin... Bu ulkenin sanayisindeki devletin elindeki en karlı işletmeler yok pahasına satıldı simdi bu ulkenin ormanlarını satılıgıa cıkardı hukumet... Artık herhangi bir turizm bolgesinde turizm bakanlıgı orman arazisini satılıga cıkartabilecek.. ormanlar talan edilip sözde turistik tesisler kurulacak...

 

Butun dunya ormanlarını koruyup arttırmak icin projeler uretirken biz elimizdeki zenginligi satıyoruz....

 

Ormanlarla ilgili kanunlarına göre yurdumuzun ormanlarına kasıtlı olarak zarar vermek vatana ihanetle esdegerdir.. Vatana ihanet eden biri ne ceza alacaksa ormanlara zarar verende aynı cezayı alır....

 

Sizin kalkıp yasalarda kelime oyunları yapmanız, elinizdeki sayısal cogunlugu kullanıp bu ulkenin zenginligini peskes cekmeniz, bu ormanlara zarar vermeniz sizi vatan hainlerinden farklı kılmaz...

 

Yiyin efendiler yiyin... bunun hesabı sorulmaz mı sanıyorsunuz????

 

Durmak Yok YOla Devam....!!!

 

Not: Sayın cumhurbaskanı goreve gelediginden beri kac tane yasayı yada atamayı veto etti?

Cevap:1

mali musavirler ve muhasebecileri ilgilendiren bir kanuni duzenlemeyi veto etti...

 

sayın tayyib beyin kardesi gorevini layıkıyla yerine getirip abisine yakısır bir cumhurbaskanı oldugunu kanıtlamadımı hala?

  • 2 hafta sonra...
  • Cevaplar 120
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Gönderi tarihi:

TÜRKİYE'NİN NEREDEN NEREYE GELDİĞİNİ,BU İKTİDARI MET EDEN VE BEĞENEN BAZI ARKADAŞLARA İTHAF OLUNUR. MUTLAKA OKUSUNLAR DA NE KADAR İYİ DURUMDA OLDUĞUMUZU ÖĞRENSİNLER.

 

BAKIN İŞTE BAŞBAKAN SÜREKLİ SÖYLÜYOR YA:

 

 

'Nereden nereye...

 

Ne zaman yapildi AKP li ilk genel secim?

3 Kasim 2002'de...

 

Ne diyor Basbakan R.T.E:

'Turkiye'yi neredeeen, nereye getirdik!..'

 

2002'de yola Cikmislar mi?

Cikmislar...

Cikmislar. da ne olmus?..

 

Bakalim neler olmus?..

Nereden nereye gelmisiz!..

 

Iste rakamlar:

 

BENZİN:

Bugun: 3.00 YTL

2002'de 1 milyon 696 TL ( 1.69 YTL)

Artis orani: % 76

 

TÜPGAZ:

Bugun: 43 YTL

2002'de: 19 milyon TL ( 19.00 YTL)

Artis orani: % 84

 

EKMEK:

Bugun: 0.40 YTL

2002'de 150 bin TL ( 0.15 YTL)

Artis orani: % 250

 

İŞSİZ SAYISI:

Bugun: Resmi: 2 milyon 487 bin. (Gercek: 10 milyon.)

2002'de: Resmi: 2 milyon 412 bin (Gercek: 6 milyon

200 bin)

 

KARŞILIKSIZ ÇEK:

Bugun: 1 milyon 535 adet

2002'de: 748 bin adet.

 

PROTESTOLU SENET:

Bugun: 2 milyar 803 milyon adet

2002'de: 498 bin 748 adet

 

DIŞ BORÇ:

Bugun: 280 milyar dolar.

2002'de: 130 milyar dolar.

 

İÇ BORÇ:

Bugun: 182.4 milyar dolar.

2002'de: 90 milyar dolar.

 

DIŞ TİCARET AÇIĞI:

Bugun: 51.3 milyar dolar.

2002'de: 15.5 milyar dolar.

 

SICAK PARA:

Bugun: 53 milyar dolar.

2002'de: 8.1 milyar dolar.

 

Simdi bir anket:

a) Yan gelip yatmislar!

Analarini alip gitmisler !

c) Satmislar!

d) Acmislar!

e) Hic biri!..

 

BİZ GERÇEKTEN ÇOK MU **** GÖZÜKÜYORUZ? YOKSA. . .

 

Eee AKP'nin son genel secim sonuclari % 48 olduguna gore en azindan %48'i

EVET......

 

---

'Asıl önemli olan ve memleketi temelinden yıkan, halkını esir eden,

içerideki cephenin suskunluğudur'

Mustafa Kemal Atatürk

Gönderi tarihi:
'Asıl önemli olan ve memleketi temelinden yıkan, halkını esir eden,

içerideki cephenin suskunluğudur'

Mustafa Kemal Atatürk

 

 

Sesini çıkaranlar da anti demokratik yollarla susturuluyorlar. İddianamesi hazırlanmış ve yasalara göre suç oluşturan konularda demokrasi ve insan hakları çığırtkanlığı yapanlar henüz neyle suçlandıkları bile belli olmayan , iddianamesi bile hazırlanmamış bir durumdan ötürü , aylardır hapiste olan ve hakim öüne çıkarılmayan kişiler için neden seslerini çıkarmazlar hiç anlamam.

 

BİZ GERÇEKTEN ÇOK MU ***** GÖZÜKÜYORUZ? YOKSA. . .
Gönderi tarihi:

elimizde herseyin farkında olan dagınık bir yuzde 52 oldugu icin sevinmelimiyiz?

yoksa bir koyun surusu gibi cobanın pesinden gulumseyen yuzlerle ucuruma suruklenen yuzde 48 var diye uzulmelimiyiz?

 

sanırım uzulmeliyiz cunku o yuzde 48 geride duran yuzde 52 yide pesinden surukluyor...

 

bu geride duran yuzde 52 ne zaman bir butun olup sesini cıkartacak merak ediyorum...

merak ediyorum cunku her gecen gun telafisi zor zararlara yol acıyor...

 

 

anlayamıyorum hala kafam basmıyor benim... oyle basit ve ortada bir gercek var son gunlerde yasadıgmız...

 

telekom gibi bir firma var yarısı özel sektörün yarısı devletin elinde. halka acılıyor, hisseleri satılıyor devlet bu hisseleri özel sektorun yarı fiyatına satıyor.... özel sektor yuzde 100 kar ederken devlet yuzde elli kar ediyor cıkıp utanmadan bununla gurur duyduklarını söyluyorlar... ve bu yuzde 48 bundan mutlu oluyor....

 

el insaf yahu... sokaktaki bes yasındaki cocuga soyleseniz bu hesabı guler size.... bu insanların bildigi benim bilmedigim birseymi var..? ben niye ulkemin kaynakları zenginlikleri satılırken uzuluyorum bu insanlar nerdeyse bayram yapıyor?

bendemi bi tuhaflık var anlayamıyorum artık...

 

cumhurbaskanını oglu 15 yasında ankara ticaret odasına kayıt oluyor, ticari hayata atılıp milyon dolarlık işlerin pesinde kosuyor diye birleri zil takıp oynuyor, vatandas ahmet efendenin mahalle arasında bir konfeksiyonda calısan oglu sigortalı oluyor diye ssk bu cocuk ve isyeri hakkında sorusturma acıyor.... neden acıyor cıkacak olan sosyal guvenlik yasa tasarısı yuzunden daha gec emekli olmasın diye neden erken yasta sigortalı oldu diye acılıyor bu sorusturma....

cumhurbaskanının oglu insan evladıysa bu ulkenin nimetlerinden sonuna kadar yararlarnıyosa vatandas ahmet efendinin oglu ne evladı merak ediyorum?

 

bu kadar bariz bu kadar alenen yapılan adam kayırmalar, peskes cekilmeler karsısında bu yuzde 48 nasıl bu kadar mutlu ve huzurlu oluyor benim kafam basmıyor... geride duran yuzde elliiki neden hala sesini cıkarmıyor buna ise aklım sırrım ermiyor....

 

Durmak Yok Yola Devam..!!!!!

diye diye hic durmadan yedi yılda bu ulkenin kanını emdiler birileri agızlarını suyu aka aka seyirci oluyor... hala cıkıp bunları savunuyorlar.... benim varabildigim tek mantıklı acıklama demekik bu halkın yuzde kırksekizi özgur ve tam bagımsız Türkiye Cumhuriyeti vatandası olmaktan sıkılmıslar... yoksa sokaktaki kucucuk cocukların bile gulecegi tuhaf hesaplar karsısında bu kadar mutlu ve huzurlu yasayamazlar.....

Gönderi tarihi:

dogalgac ulkemizde kullanılmaya baslandıgından beri ne zaman yaz aylarına girsek indirim olurdu.. sonra kısa girerken katmerli bir zam gelirdi.. 1 haziran dogalgaza yuzde 7 zam geldi... kısın ne kadar daha gelicek?

 

sayın erdogan hazretleri acıkladı elektrige 1 temmuzdan itibaren yuzde 20-30 arası zam gelcek...

 

sizce bu zamlardan sonra enflasyon yukselirmi? bugune kadar sudan ekmege kadar hersey zam yapıldı.. benzine son bir ayda 4 defa zam geldi enflasyon arttımı? :)

 

siz hala akp yalanlarınımı dinliyorsunuz:))))

 

 

Durmak Yok Yola Devam:)))))

Gönderi tarihi:

istanbulda toplu tasıma ucretlerine zam yapıldı...

 

sizce bu enflasyonu etkilermi?

sizce bu bizim insanımızı ne kadar ilgilendiriyor?

 

 

Durmak yok yola Devam...!!!!

Gönderi tarihi:

istanbulda ekmeğe zam yapıldı.. sizce bu enflasyonu ne kadar arttırır? yuzde 0,001? halkın umrundamı ekmege zam yapılması?

 

akp bir an önce anayasa mahkemesi karar versinde kapatılalım istiyor. bunun tek bir nedeni var... yaklasan krize karsı dayanamıyacaklarını , satacak baska bir sey kalmadıgını biliyorlar.. sorumlulugu yine baskalarının üzerine atıp magdur edebiyatı yapıp hem krizin sorumlulugundan kurutulacaklar hemde sonraki secimlere daha guclu girecekler...

 

türk halkı bunu yermi? :)))

 

coktan yemiş durumda sadece bitiş düdüğünü bekliyoruz....

 

Durmak Yok Yola devam...!!!!

  • 4 hafta sonra...
Gönderi tarihi:

Bugün ülkemizde olanları anlamak istiyorsanız. 1930-1940 yılları arasında Almanyada olanları arastırın...

Eğer biraz ulkenizi dusunuyorsanız biraz olsun ulkenizi seviyorsanız sadece açın tarihin sayfalarını.. Va alman tarihine bir bakın...

Surekli akpyi savuunup bilincli yada bilincsizce akpnin amacına hizmet edenlerin hangi yolda oldugunu anamak istiyorsanız, akpnin bu ulkeyi nereye surukledigini görmek istiyorsanız sadece biraz arastırın... 1930-1940 yılları arasında almanyada neler oldu? Bu sorunun cevabını arastırırken bugun Türkiye'de olan olayların nedenlerinide bulacaksınız....

 

Sadece olabildignizce objektif olarak hatta bırakın objektifliği akp gözlugunuzu takarak almanyanın tarihine bakın...ve sonra cıkın ortaya ve akpnizi savunmaya devam edin.... Renginizi belli edin... Bizde kim dost kim düşman bilelim...

 

Tek farkları bıyıklarının boylarıdır...!!!!

 

Durmak Yok Yola Devam..!!!!!!!

Gönderi tarihi:

Tapu Kadastro eski Genel Müdür Yardımcısı Orhan Özkaya, "TBMM'de kabul edilen yasayla yabancı şirketler ile cemaatlere mülk satışının önündeki bütün engeller kaldırıldı ve alıcı çıkarsa tüm Türkiye satılabilir hale getirildi" dedi.

 

Biz 2001 yılında "Türkiye toprakları yağmalanmak isteniyor!" diye yazdığımız zaman, boş gözlerle yüzümüze bakanlar, Özkaya'nın bu sözleri karşısında bile gerçeği anlamış değiller!

 

2001 yılında Türkiye, piyasadan ve borsadan döviz çekilerek krize sürüklendikten sonra, 14.5 milyar dolar borç uğruna rehin alınmıştı. Bir taraftan kamuoyu meşgul edilirken, değer taraftan Türkiye'nin maden ve verimli tarım arazilerinin yabancı şirketlere teslim edilmesi ile sonuçlanan yasa hazırlıklarının dışında, iç ve dış borçtan tamamen kurtulmak gibi köklü bir çözüm amacı öne sürülerek hazine arazilerinin de yabancı devletlere doğrudan satışı plânlanıyordu.

 

O zaman durumu şöyle görüyorduk:

"Buğday üreticisine düşük taban fiyatı verilmesi, şeker pancarı ve tütün üretimi alanlarının sınırlandırılması ile Endüstri Bölgeleri Yasa Tasarısı birlikte düşünülürse, 780 bin kilometrekarelik Türkiye topraklarının yüzde 51'den fazlasının tapulu olarak yabancı sermayenin eline geçmesi mümkün. Üretici, şimdiden tarlasını satmayı düşünüyor çünkü.

 

58 bin kilometre kare toprak ise 1996'da verilmişti!

Yabancı sermaye olarak, şimdiden, ABD merkezli Ermeni, Yahudi ve Rum sermayesi harekete geçmiş durumda. İstanbul'da yabancı sermayeli birçok şirket, arazi alımına başladı bile. Boğazlar parsel parsel gidiyor! Zaten birçok yasa tasarısını IMF ve Dünya Bankası vasıtasıyla, bu sermaye şirketleri hazırlayıp gönderiyor. Ekonomik krizin ardındaki planın, Türkiye topraklarının tapusunu teslim almak olduğu net bir şekilde ortaya çıkıyor."

 

***

 

Bugün de Türk kamuoyu, hem ekonomik kriz hem de kapatma davası, Ergenekon soruşturması ve darbe tartışmaları ile meşgul ediliyor. Yabancılara toprak satışına karşı çıkabilecek önder kişiler tutuklanırken geride kalanlara da korku salındı. Artık basında Amerikancılık gibi aşağılık bir tutum alenen savunulabiliyor.

 

Özkaya, "Yabancı şirket veya şirketleşmiş cemaat vakıfları diledikleri kadar toprak satın alabilirler. Yasada ve Anayasa Mahkemesi'nin kararında bunu önleyecek hiçbir hüküm yok. Devlet Bakanı Mehmet Şimşek, Mecliste soru önergelerine verdiği yanıtta, 'yabancı ülke yasalarına göre kurulmuş şirketlere mülk satışı yapılmamaktadır' dedi. Oysa yasada yasaklayıcı hiçbir hüküm olmadığı gibi özelleştirmelerle Türkiye'nin bankalarının yarısı yabancı bankalara satıldı. Türkiye'nin limanları, Telekom'u, Tekel'i, Erdemir'i, Seydişehir gibi halkın malı olan fabrikaları yabancı şirketlere satılmıştır. Bunların mülkü, arazisi yok mu?" diye soruyor.

 

***

 

Prof. Dr. Zekeriya Beyaz ise arkadaşlarımıza, "AKP hükümeti, borçların faizlerini ödeyip ayakta kalabilmek için toprakları satmaya başladı. Harita Kadastro Mühendisleri Odası Başkanı, 'Türkiye'de faaliyet gösteren 17 bin yabancı şirketin 3 bin tanesi sadece toprak alımıyla meşgul oluyor' diye açıklama yaptı. Avrupa ülkelerinde bankalar, kampanya açarak Türkiye'den toprak alana istediği kadar kredi veriyor" dedi.

Beyaz, Anayasa Mahkemesi'nin yeni satış yasasını da iptal edeceğini söylüyor ama, satılanları geri almak artık çok zor!

Gönderi tarihi:

Özellikle konya ve cevresinde, bunun yanı sıra sayın basbakanın özel bir önem gostermeye basladıgı gap projesi kapsamında aktif sulamayla verimli hale getirilecek toprakların simdden ön satış anlasmalarıyla satıldıgı söyleniyor...

iktidara geldiginden beri özelilkle tarım konusunda tek bir atılım yapmayan, bunun yanı sıra ciftcinin sırtındaki vergi yuklerini surekli arttırıp zor durumda bırakıp sonra af cıkarmayı buyuk bir işmiş gibi gosteren hukumetin asıl amacı yavas yavas ortaya cıkıyor...

 

devletin sahip oldugu endustri ve hizmet kurumları birer birer elden cıkartıldı. Bir ulkenin ayakta durmasının temel dayanaklarından biri yeraltı ve yer ustu zenginlkleridir. Zaten sahip oldugumuz madenlerin işletmeciligi yıllardır yabancı sirketlerin kontrolunde... son altı yıldır yurutulen daha dogrusu olmayan politikalarla ciftci elindeki toprakları satmaya baslamıstır. Dünya uzerindeki en verimli topraklara sahip olmamıza ragmen son altı yıldır ithal ettigmiz tahıl miktarı on katına cıkmıstır ve artmaktadır... ihracat yapan bir tarım ulkesiyken artık kendine bile yetemez duruma gelmiş ve halkı ac kalmasın diye dısardan ithal eden bir ulke konumuna getirildik..

 

Bugun sahip oldugumuz en verimli topraklarımız yabancılara satılmaya baslanıyor.kendi ulkelerinde tarım yapamayan, uretim yapcak topraga sahip olmayan ulkeler bizim topraklarımızda üretim yapacak ve yine bize satacaklar... Bu hukumetin hic bir adımı dusunmeden atmıyor... İşin kotusu bu ulkenin gelecegini kurtarmak soyle dursun, ulkeyi refaha kavusturacak hicbir iş yapmıyor...

 

Satacak ne kaldı diye dusunuyordum... orman vasfını yitirmiş( bir orman nasıl orman vasfın yitiririr bir tane mantıklı acıklama yapabilirmisiniz?) arazilerin yanı sıra tarım arazilerini de satacakmısız artık...

 

Sonra neyi satacagız?

 

Hic dusundunuzmu elimizde avucumuzda ne varsa sattık... Akaryakıttan alınan vergi dunyadaki tum ulkelerden daha fazla... Dunyanın en pahalı iletişim hizmetini alıyoruz, en pahalı elektrigi dogal gazı bizde... bu kadar para toplanıyor bu halktan, devletin elindeki en buyuk en karlı işletmelerin hepsi satıldı... Peki bu para nereye gitti?

 

Bir allahın kulu cıkıp neden sormuyor bunu? Son altı yılda bu devletin özellestirmelerden ve toplanan vergilerden elde ettigi gelir, bu ulkenin ic dıs borcunun iki katını ödemeye yeterdi... peki ne oldu bu para?

 

Durmak Yok Yola Devam...!!!!!

  • 2 ay sonra...
Gönderi tarihi:

istanbula dikilen bir kac milyon laleye ne oldu?

 

istanbula alınan bir kac yüz metrobüse ne oldu?

 

defalarca yapılan ama olmadıgı icin yıkılan onlarca kavşağın parası kimin tarafından karsılandı?

 

şehrin her yanında dagıtılan erzak cuvallarının maliyeti kim tarafından karsılanıyor?

 

ttnet yüksek hızda interneti getirecekmiş 139 ytl karısılıgnda.. bu yuksek hızda internet dedigi dunyanın 48 ulkesinde standart internet hizmeti olarak cüzzi rakkamlara veriliyor bundan kim bahsediyor?

 

hergün bir şehit veriyoruz hangi medya kurulusu bunu haber yapıyor?

 

çalık holding son altı ayda hangi devlet ihalelerini aldı hangi gazeteci arastırıyor?

 

ergenekoncu diye gozaltına alınanlar sessiz sedasız serbest bırakılıyor, bunlar kim ve neden serbest bırakılıyor kim biliyor?

 

istanbuldaki bazı ilceler tuhaf bir sekilde bölünüp baska ilcelerle birleştirildi yada tuhaf ilceler yaratıldı.. bundan kimin ne cıkarı var?

 

emekliler saglık hizmeti alabilmek icin prim ödemek zorundalar artık hangi emekliyi rahtsız ediyor bu?

 

kız cocukları 18 yasından sonra saglık hizmeti alabilmesi icin devletten ailesi prim ödemek zorunda... kızlar insan deil mi?

 

sayın unaktınan oglunun sirketi bu sene ne kadar kar yaptı? ya kızının ortak oldugu sirken hangi ihaleleri aldı devletten?

 

sayın basbakanın oglunun gemicik filosu bu sene ne kadar ciro yaptı?

 

sayın cumhurbaskanı butun dunyanın lanetledigi eli kanlı bir diktatörle aynı masada yemek yemiş..kimin midesi bulandı?

 

sayın cumhurbaskanı sayın hocamız erbakanı affetti.. peki bizim iç edilen paralarımızı kim ödeyecek?

 

deniz feneri adındaki örgüt almanyada yolsuzluk yapmaktan , insanların parasını calmaktan suclu bulundu ve merkezini türkiye de oldugu alman makamlar tarafından acıklandı... deniz feneri hakkında sorusturma acabilecek bir tane delikanlı varmı bu ulkede?

 

yimpaşı ne cabuk unuttunuz?

 

basbakan konusma tarzı icin ben halk gibi konusuyorum demiş... bu ülkenin insanı ne zamandır bir anneye söverek konusabiliyor?

 

cocuk tecavüzcüsü hakkındaki suclamalar geri cekilmiş... bizde parasını versek bir cocukla birlikte olabilrmiyiz artık?

 

kul hakkı yesek, calsak cırpsak ulke kaynaklarını peşkeş ceksek hangi cemmate uye olursak kurtulabilriz? yada kac hac ziyareti örter günahlarımızı?

 

melen çayı ne cabuk kurudu? o proje icin harcanan paranın hesabını kim verecek?

 

su havzalarını imara acarken susuz kalacagımızı kimse dusunmedimi?

 

yanan ormanların yerine agac dikildimi yoksa 2b arazisi kapsamına girip o araziler imaramı acıldı?

 

artık yeni din buyuklerimiz sayın erdogan ve gülmüdür? yoksa onları eleştirebilrmiyiz hala... bunları yazdım diye beni ne zaman gelip alırlar evimden?

 

artık biraz durup soluklansak mı?

yoksa asıl simdimi zamanıdır

Durmak Yok Yola devam..!!!!

Gönderi tarihi:
Yorumsuz...

 

Emin ÇÖLAŞAN [email protected]

 

Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş

 

DÜN Mardin’de bir şehit daha verdik. Teğmen Cengiz Evranos, PKK pususunda şehit düştü. Hiç kuşkunuz olmasın, biz daha nice şehitler vereceğiz, nice şehit cenazeleri kaldıracağız.

 

Askerlik yan gelip yatma yeri değil ki!

 

Dünkü Tercüman Gazetesi’nde Faruk Mangırcı’nın manşetten verilen haberi vardı. Okuyunca irkildim, şaşırdım, Türkiye’nin kimlere emanet edildiğini, kimlerin eline bırakıldığını ve bizi "milletin vekili" olarak kimlerin temsil ettiğini bir kez daha utanarak gördüm.

 

Adı İhsan Arslan. AKP Diyarbakır milletvekili. Recep Tayyip Erdoğan’ın en yakınlarından biri. Oğlu Mücahit Arslan, yine Başbakan’ın en yakın danışmanı. Hatta sağ kolu. Bunlar müteahhit. Kamu kuruluşlarına ve AKP’li belediyelere iş yapıyorlar.

 

Şimdi Kürt Soruşturması isimli kitaba bakalım. AKP Diyarbakır Milletvekili İhsan Arslan görüşlerini açıklıyor! Milletin vekili olan bu şahıs bakınız ne gibi inciler saçıyor:

 

"Doğduğum yer olarak Kürdistan vatanımdır. Halen yaşamakta olduğum yer itibarıyla da Türkiye vatanım durumundadır."

 

"Müslümanların vatanı neresi ise orayı korumak, orayı kurtarmak ve vatan diye orasını isimlendirmek gerekir. Bu manada Türkiye coğrafyasının Misak-ı Milli ile çizilen sınırları hiçbir anlam ifade etmemektedir."

 

"Son İslam devletini (Osmanlı’yı) ve onun müesseselerini (padişahlık ve halifeliği) ortadan kaldıran ve yegáne politikası İslam’a düşmanlık ve onu yok etme esası üzerine kurulan bir zihniyet ve otoriteye (Cumhuriyet rejimine) karşı tüm isyan ve başkaldırıları (Cumhuriyet dönemindeki Kürt isyanları ve PKK olayı) alkışlamak gerekir."

 

Evet, aynen bunları söylüyor!

 

* * *

 

AKP Diyarbakır Milletvekili İhsan Arslan, vecize yumurtlamayı sürdürüyor:

 

"Zulme karşı verdiği mücadele sonunda halkın mazlumiyeti yanında onun yegáne koruyucusu ve destekçisi konumuna giren gerilla hareketi (yani PKK!) bölge halkının gözünde muteber (seçkin-saygın) bir kişiliğe sahip olmuştur. Mücadelenin ilk günlerinde bir köye gece gizlice gidebilen gerilla timleri (PKK’lılar) artık gündüzleri gitme imkánını bulmuştur. Halk, ulusal kurtuluş mücadelesi verdiği kabul edilen PKK hareketi yanında yer almaya başladı."

 

"Bölgedeki (Güneydoğu’daki) tüm ilave askeri birlikler geri çekilmeli, özel tim ve koruculuk sistemi kaldırılmalıdır."

 

"Kemalist, laik ve demokratik ilkeler Türkiye’de herkese zorla dayatılmaktadır... (PKK’yı kastederek) Bu inkárcı ve kanlı politikalar karşısında siz olsaydınız ne yapardınız?"

 

"Kısa vadede yegáne çözümün ve önlemin, Türkiye’nin tamamına uygulanacak yeni bir ’EYALET SİSTEMİ’ olduğunu hatırlatmak isterim."

 

Adam PKK’yı gerilla, PKK terörünü ulusal kurtuluş savaşı, Güneydoğu’yu Kürdistan olarak tanımlıyor, bununla da yetinmeyip Cumhuriyet rejimine dil uzatmaya yelteniyor.

 

Bu adam AKP Diyarbakır Milletvekili. Oğluyla birlikte Recep Tayyip Erdoğan’ın danışmanı ve akıl hocası.

 

* * *

 

Sevgili okuyucularım, Türkiye’nin bunların elinde nerelere sürüklenmek istendiğini artık hepiniz çok iyi biliyorsunuz. O yüzden, bunları yadırgamayın. İhsan Arslan bu görüşlerinde yalnız değil. Şimdi kendisinin başbakanı olan Recep Tayyip Erdoğan bile geçmişte benzer sözleri söylerdi:

 

"Bize göre demokrasi ancak bir ARAÇTIR. Hangi sisteme (Kürtçülük, İslamcılık) gitmek istiyorsanız, bu düzenin seçiminde bir araçtır."

 

"Türkiye’nin 70 yıllık tarihi boşa harcanmış bir zamandır."

 

"Şu anda Türkiye’de 27 etnik grup yaşamakta. Bunların varlığının tanınması gerekir. TÜRKİYE TÜRKLERİNDİR gibi tezler yanlıştır."

 

"Örneğin KÜRTLER biz ayrı yaşamak istiyoruz diyebilir. Bu durumda belki OSMANLI EYALETLER SİSTEMİ benzeri bir şey yapılabilir."

 

Başbakan ile milletvekilinin EYALET önerisi nasıl da örtüşüyor!

 

Başbakan sözlerini daha sonra şöyle sürdürüyor:

 

"(Devlet yapısını) Ben İslam’ın devlet planı içinde düşünüyorum. Bizim için en üst belirleyici İSLAM’IN İLKELERİDİR. Her şey ona göre belirlenir. Türkiye’nin yarınında artık KEMALİZME yer yoktur."

 

"Biz Türkiye’yi önemsiyoruz ve TÜRKİYELİLER olarak buna mecburuz... Günümüz Türkiyelileri... Biz Türkiyelilere diyoruz ki..."

 

Dikkat ediniz, söylemlerinde "Türk" yok, "Türkiyeli" var!

 

AKP Diyarbakır Milletvekili İhsan Arslan’la başbakanının söylemleri birbiriyle ne güzel uyuşup örtüşüyor! Ülkemizi şimdi onlar yönetiyor.

 

Tencere yuvarlanmış, kapağını bulmuş.

 

Dün yine bir teğmenimiz şehit edildi, kimin umurunda! Biz onların sözlerine bakalım, teselli bulalım! Elbet vardır bir bildikleri!

 

 

26/04/2007

Gönderi tarihi:

bu alıntı yaptıgım yazı gibi onlarca yazı eklemişim sayfalarıma.. bu sadece bir tanesi..

gunde 3-5 tane şehit verince artık haber degeri bile tasımıyor haber bultenlerinde.. 15 sehit verince akpnin medyasında yine haber degeri tasımıyor ya ayrı konu...

 

bircok arkadas dtp ni mecliste ne işi oldugunu soruyor.. tepki gosteriyor.. evet dtp ni ne işi var meclisete.. zaten akp geregini fazlasıyla yapıyor...

 

bugun onlarca şehit cenazesinde hukumet protesto edildi.. hepsi ergenekoncuydu bu protesto edenlerin.. hepsi darbeci hepsi akp karsıtı bu ulokenin iyiligini istemeyen insanlardı... tayyib bey hazretlerini katıldıgı cenzade protesto edenler hemen gozaltına alınmıs... hic dusunudunuzmu tayyip bey bu hassasiyeti neden pkklılar icin gostermez?

 

kanal 7 televizyonun haber bulteninde sayın gül genel kurmay baskanına taziye ziyaretinde bulunuyor... basbugun elin sıkarken benmi yanlıs gordum emin deilim belkide o kadar öfkeliydimki halusunasyon gordum ama sayın gül sırıtıyordu... neden bu kadar mutluydu merak ettim?

 

eskisehirdeki cenaze töreninde de hukumet protesto edildi.. Tayyip Oglunu Askere Gönder..!!!!! bu ergenekoncularda fazla oluyor ama.. ne istiyorlar tayyib beyin oglundan.. cocuk daha gemilerini yüzdürmeye yeni basladı....

 

bir vatandas sayın güle bagırarak sordu..:

-Apoyu ne zaman affedeceksin?

 

sahi sayın apo ne zaman effedilip meclise girecek merak ediyorum...

 

yan gelip yatmayan ama canın verip kara topraga giren onlarca gencimiz... son yedi senedir buutun kanunları deiştirme yetkisni elinde tutan bir hukumet bitmek uzere olan bir terörün yeniden baslamasına neden engel olamadı/olmadı?

 

15 şehit karsılıgnda herkes deniz fenerini unuttu... sanırım bu durumdan en cok mutlu olanların absında akpliler geliyordur.. dtpye ne gerek var mecliste.. zaten akp geregini yapmıyor mu?

 

eski bir asker son bir kac yıldır cıkartılan yasalardan bahsediyor... artık asker bir terörüstin saklandıgı yere girip baskın yapamıyor cunku yasalar izin vermiyor dedi... bu yalan mı?

 

ab ye giricez diye uym yasası altında askerin yetkileri ne kadar kısıtlandırıldı?

bir senedir hukumetin elinde olan teskere neden kullanılmıyor?

neden askere izin verilmiyor?

simdi cıkıp son karakol basknında askerin ihmali hatası var diyecekler ki zaten hukumetin yalakası hukumetin/akpni meydasını satılmış kalemleri bunu yazıyorlar..

 

son yedi yıldır guneydogu ve doguda halkı dilenci gibi görup tonlarca erzak dagıtan bu devlet neden kaynaklarını iş kurmak icin kullanmıyor?

akpye dilenci ve oyunu satacak bir halk lazım.. aklı basında calısan ve ureten kalkınan bir ulke değil..

 

sözde şeriat cıgırtkanlıgıyla uyutuyorlar insanları.. neden guneydoguda tek bir yatırım yapımıyor kimse acıklamıyor bunu...

 

sabrımız taştı.. sabrımızın tasması birsey ifade etmiyor.. sayın tayyib beyin kardesi barzani yada talabani hala bizimle dalga geciyor.. bu ülke bu kadar aciz ve zavallımı?

 

üc gun sonra birsey kalmıyacak.. nota veridk ıraka.. gecen sefer ne vermiştik biri hatırlatsın lutfen?

 

vatana ihanetin tanımı nedir?

 

dtpye kızan insanları anlamıyorum.. akp iktidara geldiginden beri dtpnin asla yapamyacagklarını gözgore gore yaptı...

 

akpye kimler oy verdi?

hergun verilen şehitlerin sorumlusu kimdir?

 

bir torba erzak icin namusunuzu satmayın diye sayfalarca yazdık soyledik meydanlara cıktık.. ergenekoncu olduk biz... oy verirken siz o kan elinzie bulasmayacakmı sandınız?

 

ergenekoncu diye sesini cıkaran muhalefet eden kimse varsa hapse atıldı telefonları dinlendi özel hayatları didiklendi.. hicmi merak etmiyorsunuz..bu imkanlar neden pkk icin kullanılmıyor?

 

tayyip bey cıkıp size üreyebildigniz kadar üreyin en az 3 cocuk yapın derken ne kastetti sanıyorsunus?

tane yetmez her gun yüzlerc kelle vermeliyizki halk sesinic ıkarmasın itaat etsin.. aclıktan nefesi koksun namusunu serefini aclık yuzunden satılıga cıkarsın...

sizi baska nası yonetecekler sanıyorsunuz?

 

ama siz bunları bosverin.. ekonomi cok saglam amerika batarım diye tırsıyor bize birsey olmaz diye basbakanımız cok guvenli konusuyor... ac kalmıyacaksın ey halkım arkanda tayyip var artık..!!!!

 

aç kalmaktan bu kadarmı cok korkuyorsun ey halkım... yılana sarılmış bogulmamak icin herseye eyvallah diyorsun....

 

Durmak yOK Yola Devam..!!!!

Gönderi tarihi:

ben sıkıldım bu siyasetten bu olan bitenden..

artık bitsin isityorum ne olucaksın olsun.. inceldigi yerden kopsun.. ulkemi bolunecek seriatmı gelecek darbemi olucak ne olucaksa olsun..

bir anlamı yok cunku tüm bu olan bitenin..

alıp basımı gitmek istiyorum..bu kadar cok istiyorlarsa alsınlar ulkede halkta dinde imanda onların olsun.. parada onların olsun zenginlikte onların olsun.. tarihte onların olsun cografyada...

sıkıldım bütün hepsinden..

namus ar seref haysiyet ne isityorlarsa onların olsun..

cennetse eger talepleri cennette oların olsun...

kan onların olsun canda malda onların olsun..

güc istiyorlarsa en guclu onlar olsun..

benim ne hakkım varsa feragat ediyorum helal olsun

bu dunyada ve öbür dunyada neyim varsa onların olsun...

artık birsey istemiyorum isterlerse simdi gelip alsınlar

gereken her sucuda ben ustleniyorum

itirafta ediyorum neresi imzalanacaksa gostersinler

yoruldum ben

aklım ruhum ve mantıgımla biat ediyorum

bu kadar...

ben durdum artık siz benim yerimede yola devam edin...

  • 2 hafta sonra...
Gönderi tarihi:

"Türk genci, inkılâpların ve rejimin sahibi ve bekçisidir. Bunların lüzumuna ve doğruluğuna herkesten çok inanmıştır; rejimi ve inkılâpları benimsemiştir. Bunları zayıf düşürecek en küçük veya en büyük bir kıpırtı ve bir hareket oldu mu: "Bu memleketin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adliyesi vardır..." demeyecektir, hemen müdahale edecektir: elle, taşla, sopa ve silahla... Nesi varsa onunla, kendi eserini koruyacaktır. Polis gelecektir; asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, "Polis, henüz inkılâp ve Cumhuriyetin polisi değildir." diye düşünecek, fakat asla yalvarmayacaktır. Mahkeme onu mahkûm edecektir. Yine düşünecek: "Demek adliyeyi de ıslah etmek gerek, rejime göre düzenlemek lazım! Diyecektir. Onu hapse atacaklar. Kanun yolundan itirazlarını yapmakla beraber, bana, İsmet Paşa'ya, Meclis'e telgraflar yağdırıp haklı ve suçsuz olduğu için tahliyesine çalışılmasını istemeyecek ve diyecek ki: "Ben inancımın ve kanaatimin icabını yaptım. Müdahale ve hareketimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı meydana getiren sebep ve amilleri düzeltmek de benim vazifemdir!"

İşte benim anladığım Türk genci ve Türk gençliği!"

 

5 Şubat 1933 Bursa

M. Kemal Atatürk

  • 2 hafta sonra...
Gönderi tarihi:

Vakit Yazarı Hüseyin Üzmez?e tahliye

Vakit Gazetesi Yazarı Hüseyin Üzmez hakkında, yargılandığı cinsel davasında tahliye kararı verildi.

 

Üzmez tarafından ?cinsel istismara? uğradığı iddia edilen 14 yaşındaki kızın ?beden ve ruh sağlığının bozulmadığı? yönünde rapor verilmişti

Bursa Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü?nün yurduna yerleştirilen 14 yaşındaki B.Ç için İstanbul Adli Tıp Kurumundan beklenen rapor, Bursa 4. Ağır Ceza Mahkemesine ulaştı.

 

Raporda kızın ?beden ve ruh sağlığının bozulmadığı? belirtiliyor. Yazar Hüseyin Üzmez, bugün ikinci kez Bursa 4. Ağır Ceza Mahkemesinde hakim karşısına çıktı. Mahkeme Heyeti Üzmez?in tahliyesine karar verdi.

 

Davanın ilk duruşmasında, hem 14 yaşındaki B.Ç hem de babası şikayetlerinden vazgeçmişti. Nisan ayında tutuklanan Vakit gazetesi yazarı 78 yaşındaki Hüseyin Üzmez, ?Küçük yaştaki kıza cinsel istismarda bulunup ruh sağlığını bozmak?la suçlanıyor. B.Ç.?nin annesi de fuhuşa aracılık etmekten yargılanıyor.

Hüseyin Üzmez, tutuklu bulunduğu Bursa E Tipi Cezaevinden çıktıktan sonra gazetecilerin sorularını yanıtladı.

 

Üzmez, çalıştığı gazeteden özür dileyecek bir konumda olmadığını belirterek, ?Gazetem bir tanedir. Sizin hepinizle başa çıkıyor, daha ne istiyorsunuz! Kırgın olduğum kimse yok. Ben Allah?a inanan bir insanım. İnsanı sevmeyen, Allah?ı sevemez. Benim düşmanım yok, benim düşmanım Amerikancılar, bunu bana yapmış olan dinsizler, din düşmanları ve kapitalistlerdir.?

 

14 yaşındaki mağdure B.Ç?nin annesi olan Livaze Ç?nin babası Arif?in, 20 yıl yanında çalıştığını ve namazında niyazında, dünyanın en dürüst adamı olduğunu belirten Üzmez, o zamandan beri bu aileyle tanışıklığı bulunduğunu ve kendilerine yardım edip, zekat verdiğini savundu.

 

Üzmez, hakkındaki iddiaların doğru olması durumunda tahliye edilmeyeceğini ifade ederek, ?Cezaevi, benim için tam bir medrese oldu. Ben, sadece Rabbime hesap veririm kimseye hesap vermem? görüşünü dile getirdi.

 

Hüseyin Üzmez, şöyle konuştu: ?Demek ki takdiri ilahi buymuş. Aileden şikayetçi olmayacağım, onlara karşı herhangi bir kırgınlığım yok. Aileyle aynı şekil ve samimiyette görüşmeye devam edeceğim. Benim düşmanım şeytan, benim düşmanım nefsim. En çok kendi nefsime ve şeytana kırgınım. Kime kırgın olayım??

 

Kaynak: Ntv 28/10/2008

Gönderi tarihi:

bu konuda yazmak istemiyorum. ama yazmazsam içimdeki sesi susturamamaktan korkuyorum..

Bir uzman saglıkcı yada cocuk psikolojisinden anlayan bir doktor değilim.. bir hukukcuda değilim. Sıradan bir insanım ve sıradan bir insan olarak bana bu durum biraz tuhaf geliyor.. aslında en hafif tabirle tuhaf geliyor cunku yanlıs bir kelme secmekten korkuyorum.. midem bulanıyor...

 

78 yasındaki bir adamla 14 yasındaki bir kız cocugu cinsel ilişkiye girmiştir. bunu herkez kabul ediyor. Şimdi Allah aşkına birisi bana yanıtlasın. Dunyanın hangi ulkesin hangi toplumunda hangi inanısında bu gayet normal bir durumdur? nedeni ne olursa olsun, ister iftira olsun, ister komplo olsun ortada bir gercek var bu adam bu kızla cinsel ilişkiye girmiştir. simdi nolur birisi bana acıklasın bu durumu nasıl bir mazeret haklı kılar?

 

maddi durumu oldukca iyi bir insan yanında calıstırdıgı bakımını ustlendigi bir ailenin cocuklarına tecavüz etme hakkına sahipmidir? cocukların sahibi olan ailenin rızası bile olsa, cocukların rızası bile olsa bu ilişki sevapmıdır? merak ediyorum o aileye kac yeni turk lirası tutarında yardım yapıldı? yani bunun fiyatı nedir? böyle bir fiyat ne zamandır var?

 

yıllarca camiye gitmiş, bir kac defa hacca gitmiş, bir cok defa kurban kesmiş ve düzenli olarak zekatını vermiş, her iki sözünden biri Allah olan bir insanın cocuklarla cinsel ilişkiye girme gibi bir hakkı varmıdır? bu hakka kavusmak icin ne kadarlık ibadet etmek gerekiyor?

 

neden insanlara 18 yaş sınır konuyor? neden insanlar 18 yaşını doldurmamıslarsa oy verme hakları yok, kanunen kendilerini temsil etme yetkileri yok? 18 yaşını doldurmamıslarsa ailelerini izni olmadan evlenme yetkileri bile yok neden? neden bu yaş sınırı konmus?

 

14 yaşındaki bir kız cocugu kendi rızasıyla bile kendinden 64 yaş buyuk bir erkekle ilişkiye hadi bosverin 64 yaşı on yas buyuk bir erkekle ilişkiye girerse bu onu hic etkilemez mi? buna kim nasıl karar veriyor? bu bedensel ve ruhsal anlamda etkilenme kıstasları nelerdir?

 

mesela merak ediyorum bu kız cocugu yaşadıklarını düşündüğü zaman bundan on yıl sonra yada yirmi yıl sonra ne hişssedecek? hicmi bişi dusunmeyecek yada bu ona cok dogalmı gelecek? bunu kim nasıl biliyor? televizyon kanallarında 18 yaş ltındaki cocuklar kötü etkilenmesin diye sigara görüntülerini bile kapatıyoruz.. neden kapatıyoruz bu göruntuleri? ekrandaki sigara görüntüsü cocukların gelişimine kötü yönde etki eder buna tamam.. ama 14 yasındaki bir kız cocugu cinsel ilişkiye girerse bu onu olumsuz yönde hic etkilemez....

 

midem bulanıyor yazdıkca kendime hakim olamıyorum.. bu insanlar ne zaman ortaya cıktı.. bunlar bizden birilerimi? biz ne zaman bu kadar yoldan cıktık? yoksa sadece bu durum benimmi midemi bulandırıyor benden baska herkles icin normal mi? herkesin hosunamı gidiyor bu? acaba sokakta gordugum surekli allah diyen din diyen sacı sakalına karısmıs insanların hepsinin icinde boyle isteklermi var?

 

peki adalet sistemimiz nasıl böyle bir karar alabilir? nasıl bir yasal boşluktur bu? yoksa artık adalet sistemimiz bunu suc olarak görmuyormu?

bu raporu hazırlayan insanların cocukları yokmu?

artık nasıl bir ülkede yaşıyoruz? neyin suc olup olmadıgına kimler karar veriryor? yoksa üzmezin dedigi gibi artık bzi sadece Allah mı yargılayacak? yargılama günü gelene kadar herkes istedigini yapmakta serbest mi?

 

nasıl bir takdiri ilahidir bu hangi İlah bunu takdir eder merak ediyorum...?

 

Durmak Yok Yola Devam..!!!!!!

Gönderi tarihi:

nasıl bir halk olduk biz...

 

Allah rızası icin sadaka istediler verdik...

Allah rızası icin yardım topluyoruz dediler verdik...

Allah rızası icin oy istiyoruz dediler verdik...

Allah rızası için küçük kızlarla cinsel ilişkiye girdiler onada eyvallah dedik....

 

merak ediyorum Allah rızası için baska neler verip nelere eyvallah diyecegiz?

 

Allah rızası için durmak yok yola devam..!!!!!

Gönderi tarihi:

AKP HÜKÜMETİ’NİN “EN ” İYİ BAŞARDIKLARI!…

 

1-En yüksek iç borç: 251 katrilyon (180 milyar Dolar) AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılı sonunda Hazine’nin iç borç stoku 150 katrilyon liraydı. 2006 Aralık sonu itibariyle Hazine iç borç stoku 251 katrilyon liraya ulaşmıştır. AKP son 4 yılda Hazine’nin iç borç stokunu 101 katrilyon lira artırmıştır. Dolar cinsinden iç borç stokuna bakıldığında; 2002 yılı sonunda 92 milyar Dolar olan iç borç 2006 yılı sonunda 180 milyar Dolara yükselmiştir. AKP iç borcu dolar cinsinden 88 milyar Dolar artırmıştır.

 

2-En yüksek dış borç:302 milyar Dolar AKP iktidara geldiğinde Türkiye’nin toplam dış borcu 171 milyar Dolardı. 2006 yılı sonu itibariyle toplam dış borç 302 milyar Dolardır. AKP’nin 4 yıllık iktidarı döneminde ülkenin toplam dış borcu % 77 oranında 131 milyar Dolar artmıştır. 2006 yılı sonu itibariyle devletin dış borcu 84 milyar Dolar, özel sektörün dış borcu 114 milyar Dolar, sıcak para 80 milyar Dolar, yabancıların mevduatı 24 milyar Dolar olmak üzere toplam 302 milyar Doları aşmıştır.

 

3-En yüksek toplam borç: 481 milyar Dolar AKP iktidara geldiği 2002 yılı sonunda ülkenin toplam dış borcu ile Hazine’nin toplam iç borcu toplamı olan toplam borç 263 milyar Dolardı. 2006 yılı sonunda ise Hazinenin toplam iç borcu ile ülkenin toplam dış borcunun toplamı olan toplam borç 481 milyar Dolar olmuştur.

 

4-En yüksek özel sektör dış borcu: 114 milyar Dolar 2002 yılı sonunda özel sektörün dış borcu 44 milyar Dolardı. 2006′da özel sektörün dış borcu 114 milyar Dolar olmuştur.

 

5-En yüksek reel sektör dış borcu:73 milyar Dolar 2002 yılı sonunda reel sektörün (Bankalar dışındaki üretim sektörünün) dış borcu 33 milyar Dolardı. 2006 yılı sonuna doğru reel sektörün dış borcu 73 milyar Dolar olmuştur.

 

6-En yüksek kişi başına borç: 6.600 Dolar AKP iktidara geldiğinde kişi başına düşen toplam borç tutarı 3.845 Dolardı. 2006 yılında ise kişi başına borç 6.600 Dolar olmuştur.

 

7-En yüksek hane halkı borç tutarı: 55,9 katrilyon 2002 yılı sonunda hane halkının toplam 3,4 katrilyon TL bankalara borcu bulunmaktaydı. 2006 yılında hane halkının bankalara olan borcu toplam 55,9 katrilyon TL’ye çıkmıştır. Yani millet geleceğini yemeğe başlamıştır.

 

8-En yüksek hane halkı borcu/hane halkı kullanılabilir gelir oranı: %24,6 Hane halkının bankalara olan borcunun kullanılabilir gelirlerine oranı 2002 yılı sonunda % 4,3′idi. 2006 yılında % 24,6�ya yükselmiştir. Bu oran hane halkının kullanılabilir gelirlerinin 4′de 1′ine yakın kısmını kadar bankalara borçlandığını göstermektedir. Hane halkı bankalara borçlanırken bankalarda yurt dışına borçlanmaktadır. Dolayısıyla milletin bankalara olan borcu aslında milletin dışarıya olan borcuna dönüşmüştür. Çünkü bankalar dışarıdan borç olarak aldığı parayı millete kredi kartı ve tüketici kredisi olarak borç vermektedirler.

 

9-En yüksek iç borçlanma tutarı: 425 milyar Dolar AKP’nin 4 yıllık iktidarı döneminde toplam 425 milyar Dolarlık iç borçlanma yapılmıştır. Her yıl ortalama 106 milyar Dolarlık iç borçlanma gerçekleştirilmiş olup bu tutar bu güne kadar görülen en yüksek meblağdır. AKP borç ana para ödemelerinin tamamını yeni borçlanma ile ödediği için 4 yılda toplam 425 milyar Dolar borçlanma yapmış ve 1 inci En’de görüldüğü gibi iç borç toplamını 88 milyar Dolar artırmıştır.

 

10-En yüksek faiz ödemeleri toplamı: 148 milyar Dolar AKP iktidarı 2003-2006 yılları arasındaki 4 yıllık dönemde 126 milyar Dolar iç borç, 22 milyar Dolar dış borç faiz ödemesi olmak üzere 4 yılda 148 milyar Dolar faiz ödemesi yapmıştır. Ayda 3,1 milyar Dolar faiz ödeyen AKP, günde ortalama 103 milyon Dolar faiz ödemiştir.

 

11-En yüksek Dolar bazında Hazine borçlanma faizi: % 27,6 AKP döneminde Hazine Dolar cinsinde 2003 yılında % 46,3, 2004 yılında % 30,8, 2005 yılında % 23,1 ve 2006 yılında % 10,2 olmak üzere son 4 yılda ortalama % 27,6 oranında borçlanmıştır. Halbuki Ecevit döneminde bile yani 1999-2002 yılları arasında Dolar cinsi Hazine borçlanma maliyeti % 13,9 idi. AKP Dolar cinsinde en yüksek faizle borçlanan Cumhuriyet Hükümetidir. Bu da yabancı yatırımcılara en fazla kaynak aktardığı anlamına gelmektedir.

 

12-En yüksek ithalat: 137 milyar Dolar 2002 yılı sonunda ithalat 52,5 milyar Dolardı. 2006 yılı sonunda ithalat 137 milyar Dolar olmuştur. Söz konusu tutar Cumhuriyet tarihinin en yüksek rakamıdır. AKP en yüksek ihracat yaptım derken en yüksek ithalatı gizlemektedir.

 

13-En yüksek ithalata bağımlı ihracat: % 68 1997 yılında 100 birim ihracat için 56 birim ithalat yapmak gerekmekteydi. Bu oran yani ihracatın ithalata bağımlılık oranı sürekli yükselmiş ve 2002 yılında % 62′ye çıkmıştır. AKP’nin 4 yıllık iktidarı döneminde düşük döviz kuru nedeniyle ihracatın ithalata bağımlılığı daha da artarak % 68′e yükselmiştir. Bunun manası 100 birimlik ihracat için 67 birimlik ithalat yapılması zorunlu olmuştur. Bu da ihracat artışının ithalat artışını zorunlu kıldığını ve artan ihracatın ülkeye döviz kazandırmak bir yana döviz kaybettirdiğini açıkça ortaya koymaktadır.

 

14-En yüksek dış ticaret açığı: 52 milyar Dolar AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılı sonunda dış ticaret açığı yani ithalat ihracat farkı 15,6 milyar Dolardı. 2006 yılı sonu itibariyle dış ticaret açığı 52 milyar Dolardır. AKP’nin 4 yıllık iktidarı döneminde Türkiye ekonomisi toplam 152 milyar Dolar dış ticaret açığı vermiştir. 1950-2002 yılları arasındaki 52 yılda oluşan toplam dış açığı ise 194 milyar Dolardır.

 

15-En yüksek cari açık: 35 milyar Dolar 2002 yılı sonunda cari açık yani ülkeye mal ve hizmet karşılığı giren ve çıkan döviz farkı 1,5 milyardı. 2006 yılı sonunda cari açık 35 milyar Doları aşmıştır. AKP iktidara geldiğinde GSMH’nin binde 9′u oranında olan cari açık 2006 yılı sonunda GSMH’nin % 9′una ulaşmıştır. 2003-2006 yılları arasında toplam 77 milyar Dolar cari açık oluşmuştur. Halbuki 1950-2002 yılları arasındaki 52 yılda toplam 45 milyar Dolar cari açık meydana gelmiştir.

 

16-En fazla sıcak para: 80 milyar Dolar AKP iktidara geldiğinde Türkiye’deki sıcak para miktarı 24 milyar Dolardı. 2006 yılına gelindiğinde ülkedeki sıcak para miktarı 80 milyar Dolara yaklaşmıştır. Sıcak para miktarındaki 56 milyar Dolar tutarındaki artış; ülkeye 56 milyar Dolarlık sermaye girişi olduğu anlamına gelmemektedir. Nitekim 2003-2006 yılları arasında ülkeye giriş yapan toplam sıcak para 32 milyar Dolardır. 32 milyar Dolar olarak ülkeye giriş yapan sıcak para doların değer kaybetmesi ve borsa endeksinin yükselmesi sayesinde 80 milyar Dolarlık bir varlık haline gelmiştir. Yabancı yatırımcılar borsaya 13 milyar Dolar sıcak para girişi yapmış daha sonra düşen döviz kuru ve yükselen borsa endeksi nedeniyle 32,5 milyar Dolarlık bir varlığa sahip olmuşlardır.

 

17-En yüksek rezerv: 88 milyar Dolar AKP iktidara geldiğinde rezerv olarak tutulan döviz miktarı 38 milyar Dolardı. Bunun 28 milyar Doları Merkez Bankası rezervleri, 10 milyar Doları da çeşitli bankaların muhabir bankalarda yani yurtdışında ve kasalarında tuttukları rezervdi. 2002 yılı sonunda atıl olarak bekletilen rezervler GSMH’nin % 21′i oranındaydı. 2006 yılına gelindiğinde ise Merkez Bankası rezervleri 61 milyar Dolara, çeşitli bankaların muhabir bankalarda yani yurtdışında ve kasalarında tuttukları rezervler ise 27 milyar Dolara yükseldiği için toplam rezervler 88 milyar Dolar olmuştur. Yurt dışından yüksek reel faiz ile borçlanılarak elde edilen ve çok düşük faizle çeşitli ülkelerin Hazine bonolarına bağlanan yani ülke kaynaklarında atıl bekletilen rezervlerin GSMH’ye oranı 23′e yükselmiştir.

 

18-En yüksek dışarıya kaynak transferi:35 milyar Dolar 2003-2006 yılları arasında cari açığı finanse etmek için yurda giren sıcak para ve dış borçlanma için 35 milyar Dolar faiz ödenmiştir.

 

19-En yüksek kredi kartı borçları: 20 katrilyon 2002 yılı sonunda kredi kartı borçları 4 katrilyon TL idi. 2006 yılında ise kredi kartı borçları 20 katrilyon liraya ulaşmıştır.

 

20-En yüksek tüketici kredileri: 44 katrilyon AKP iktidara geldiğinde tüketici kredileri 2 katrilyon lira civarında olup toplam kredi hacminin sadece % 6,3′ünü oluşturmaktaydı. 2006 yılında tüketici kredileri 44 katrilyon liraya yükselip toplam kredi hacminin % 26,8′ini oluşturmaktadır.

 

21-En yüksek bankacılıkta yabancı payı: % 37 AKP döneminde yabancı bankalar Türk bankalarının % 37’sini ele geçirmişlerdir. Yabancı bankalar Türkiye’de şube açmak yerine daha çok var olan bankaları satın almışlardır. Özelleştirme ve TMSF satışları ile mali sektör yabancıların kontrolüne geçmiştir. Bankaların yabancıların eline geçmesi demek Türkiye ekonomisinin yabancıların kontrolüne girmesi demektir.

 

22-En yüksek İMKB’de yabancı payı: % 70 AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılı sonunda yabancıların İMKB’de işlem gören hisse senedi ve Devlet borçlanma senetlerine bağlanmış portföy yatırımları 6.362 milyon Dolardı. Yani İMKB’de yabancı payı, 3.450 milyon Doları Hisse senedi, 3.579 milyon Doları da Devlet Borçlanma senedi olmak üzere toplam 6.362 milyon Dolardı. 2006 yılı sonu itibariyle yabancıların borsadaki yatırımları; 34.892 milyon Doları hisse senedi, 26.019 milyon Doları Devlet iç borçlanma senedi olmak üzere toplam 60.915 milyon Dolara ulaşmıştır. Yabancı yatırımcıların borsadaki payı % 70′e yükselmiştir. Yabancılar borsada hisse senedi satın alarak başta bankacılık olmak üzere bir çok şirketin kontrolünü ele geçirmişlerdir.

 

23-En yüksek tarımsal üretimden kopuş: 1.280.000 kişi AKP döneminde tarım sektöründe istihdam edilen nüfus 1.280.000 kişi azalarak 6.809.000 kişiye düşmüştür. Aynı dönemde sanayi sektörü ise sadece 757.000 kişiye iş sağladığı için 523.000 bin kişi işsiz kalmıştır.

 

24-En yüksek tarımsal ürün ithalatı: 24,4 milyar Dolar 2003-2006 yılları arasında 24,4 milyar Dolarlık tarımsal ürün ithal edilmiştir. 2002 yılında ithalatın % 7’sini oluşturan tarımsal ürün ithalatı 2006 yılında toplam ithalatın % 10′unu aşmıştır.

 

25-En yüksek işsiz sayısı: 4.321.000 kişi 2002 yılı sonunda işsiz sayısı 3.484 bin kişi idi. 2006 yılı sonunda resmi işsiz sayısı 2.344 bin, iş bulma umudunu kaybettiği işin iş aramaktan vazgeçenlerin sayısı 1.977 bin kişiye yükselmiştir. Böylece resmi rakamlardaki işsiz sayısı 4.321 bin kişiye ulaşmıştır.

 

26-En yüksek TL cinsinden rantiye geliri: % 26 AKP döneminde parasını Bonoya yatıranlar yıllık % 26, borsaya yatıranlar % 25,4 oranında reel gelir elde etmişlerdir. Dolar Kurunun sürekli düşmesi nedeniyle yurtdışından dolar cinsinden ülkeye gelip TL’ye çevrilerek borsa ve bonoya yatırım yapan yerli ve yabancı rantiyeciler; hem borsa ve bonodan hem de doların değer kaybetmesinden kazanmışlardır.

 

27-En yüksek Dolar cinsinden rantiye geliri: % 85,5 100 Doları 2002 yılı sonunda 1.650.000 TL’den TL’ye çevirip 165 milyon TL’ye sahip olan rantiyeci bunu Hazineye borç vererek değerlendirdiğinde 2006 yılı sonu itibariyle; 409 milyon TL’ye sahip olacaktır. Bunu 2006 yılı sonu itibariyle 1.430.000 TL’den Dolara çevirdiğinde 286 Dolar edecektir. Yani 4 yılda 100 Dolarını 286 Dolara çıkartmış olacaktır. Bu da dolar bazında yıllık % 46,5 oranında gelir elde etmek anlamına gelmektedir. 100 Doları 2002 yılı sonunda 1.650.000 TL’den TL’ye çevirip 165 milyon TL’ye sahip olan rantiyeci bu parasını borsaya yatırdığında 2006 yılı sonu itibariyle; 643 milyon TL’ye sahip olacaktır. Bunu 2006 yılı sonu itibariyle 1.430.000 TL’den Dolara çevirdiğinde 442 Dolar edecektir. Yani 4 yılda 100 Dolarını 442 Dolara çıkartmış olacaktır. Bu da yıllık % 85,5 oranında gelir elde etmek anlamına gelmektedir.

 

28-En yüksek yabancıya kaynak aktarımı: 187 milyar Dolar 2003-2006 yılları arasında uygulanan yüksek reel faiz-düşük döviz kuru nedeniyle Türkiye ekonomisi 187 milyar dolar kaynak transfer etmiştir. Son 4 yılda ihracatı aşan ithalat nedeniyle dış aleme 152 milyar Dolar, dış borç faiz ödemesi ve kar transferi olarak 35 milyar Dolar dış aleme kaynak transfer edilmiştir.

 

29-En yüksek faiz/enflasyon oranı(Enflasyona göre en yüksek faiz): Faiz hesaplamalarında asıl önemli olan enflasyon faiz farkıdır. AKP döneminde enflasyon hızla aşağı doğru çekildiği halde faizler aynı hızla düşmediği için enflasyon faiz farkı en düşük düzeye inmiştir. AKP iktidarında enflasyon/faiz farkı % 43′e inmiştir. Refah-Yol iktidarında bu oran % 89′idi. Yani AKP döneminde enflasyon ancak faiz oranlarının % 43′ü oranında olduğu için reel faiz yüksek kalmıştır. Halbuki Refah-Yol iktidarında enflasyon faizin % 89′u oranında olduğu için reel faiz doğal olarak düşmüş hatta bazı aylarda negatif olmuştur.

 

30-En yüksek bankacılık gelirleri: 138 milyar Dolar 2003-2006 yılları arasında bankacılık sektörü 197 katrilyon (yani 138 milyar Dolar) faiz, komisyon ve aracılık geliri elde etmiştir. Aynı dönemde GSMH ise 198 milyar Dolar artmıştır. Yani artan GSMH’nin yaklaşık olarak % 70′i bankacılık sektörünün faiz, komisyon ve aracılık gelirlerinden oluşmaktadır. Bu da artan Milli Gelirin % 70′inin bir avuç rantiyeciye gitmesine karşılık, artan Milli Gelirin sadece % 30′u 73 milyon halka ait olduğu için; MG artarken halk fakirleşmiştir.

 

31-En yüksek vergi yükü: % 33,3 AKP iktidara geldiğinde sosyal güvenlik kesintileri dahil toplam vergi yükü GSMH’nin % 31,3′ü idi AKP döneminde vergi yükü GSMH’nin % 33,3′e yükselerek Cumhuriyet tarihinin en yüksek oranına ulaşmıştır.

 

32-En yüksek dolaylı vergi oranı: % 72 Zengin ve fakirden eşit tutarda alındığı için adaletsiz olan dolaylı vergiler AKP döneminde temel vergi kaynağı haline gelmiştir. AKP iktidarından önce vergi gelirlerinin % 66,3�ünü dolaylı vergiler oluştururdu. AKP iktidarında toplam vergi gelirlerinin % 72’si dolaylı vergilerden oluşmaktadır.

 

33-En yüksek kapanan şirket sayısı: 8.996 2002 yılında 3.495 adet şirket kapanmıştır. 2006 yılında kapanan şirket sayısı 8.996′ya yükselmiştir. Kapanan şirket sayısındaki artış % 157′dir. 34-En yüksek protestolu senet sayısı: 1.177.910 Protestolu senet sayısı 2006 yılında 1.177.910′a çıkmıştır. Ekonomik istikrarın en önemli göstergesi olan protestolu senet sayısı 2002 yılı sonunda 499.000 idi. Protestolu senet sayısındaki artış oranı % 136′dır.

 

35-En yüksek karşılıksız çek sayısı: Karşılıksız çek sayısı 2006 yılında 1.144.740′a yükselmiştir. AKP iktidara geldiğinde karşılıksız çek sayısı 743.000 idi. Karşılıksız çek sayısındaki artış oranı % 54′dür.

 

36-En uzun IMF denetim ve yönetimindeki dönem: 10 yıl Türkiye’nin 1946 da başlayan 60 yıllık sürede IMF gözetim ve denetimi altındaki en uzun dönemi 1998-2008 yılları arasındaki 10 yıllık dönemdir. 1980-88 yılları arasındaki en uzun IMF gözetim ve denetimindeki süre, AKP iktidarında 10 yıla çıkartılmıştır. ANAP iktidarından sonra tüm iktidar süresini IMF gözetim ve denetiminde geçiren tek parti iktidarı AKP iktidarı olmuştur. AKP Hükümeti kendinden önceki Ecevit Hükümetinin IMF ile yaptığı Stand-by anlaşmasını aynen uygulamış ve bu anlaşmanın süresi bitiğinde Mayıs 2005′de IMF ile yeni bir Stand-by anlaşması yaparak 2008 yılına kadar ekonominin yönetim ve denetimini IMF’ye devretmiştir.

 

37-En yüksek kısa vadeli dış borçlanma: 44 milyar Dolar AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılı sonunda ülkenin toplam kısa vadeli dış borç stoku 16 milyar Dolar olup, toplam dış borç stokunun % 14,5′i oranındaydı. 2003-2006 yılları arasında dış borçlanmada ağırlığın kısa vadeli borçlanmaya verilmesi sonucu 2006 yılında kısa vadeli dış borç stoku 44 milyar Dolara yükselip toplam dış borç stokunun % 22,7’sine ulaşmıştır.

 

38-En yüksek özel sektör pozisyon açığı: 45 milyar Dolar 2006 yılında özel sektörün dış borç stoku 65 milyar Dolara pozisyon açığı da 45 milyar Dolara ulaşmıştır. Yani özel sektörün elindeki dövizler ile döviz cinsi borçları arasındaki fark 45 milyar Dolara yaklaşmıştır. 2002 yılında özel sektör 37 milyar Dolar dış borç ve 26 milyar Dolar dış pozisyon açığına sahip idi.

 

39-En yüksek yabancı mevduat: 24 milyar Dolar Uygulanan yüksek reel faiz ve düşük döviz kuru nedeniyle, Türkiye uslular arası sermaye için en cazip ülkelerden biri haline gelmiştir. 2006 yılında yabancıların Türkiye’deki bankalarda bulunan mevduatı 24 milyar Doları aşmıştır.

 

40-En fazla açlık sınırı altındaki kişi sayısı: 1.870.000 kişi Resmi rakamlara göre 1.870 bin kişi açlık sınırının altındadır. Yani aylık 143 milyon liralık gelire sahip değildir.

 

41-En yüksek yoksulluk sınırı altındaki kişi sayısı: 58.724.000 kişi Nüfusun % 82’si aylık 363 milyon liralık gelirin altında olduğu için yoksulluk sınırı altındaki kişi sayısı 58.724 bin kişidir.

 

42-En düşük yatırım kredileri/toplam kredi oranı: % 5,6 2002 yılı sonunda yatırım kredileri toplam kredi hacminin % 7,7’sini oluşturuyordu. AKP iktidarı döneminde bankacılık sektörünün ağırlıklı olarak tüketimi finanse edici kredi kartı ve tüketici kredilerine yönelmeleri sonucu 2006 yılında % 5,6′ya düşmüştür.

 

43-En düşük kamu personeline bütçeden ayrılan pay: % 21 AKP dönemine kamu personeline bütçeden ayrılan pay % 21′e düşmüştür. Halbuki Ecevit döneminde bile bu oran % 21,1′idi. Aynı oran Refah-Yol Hükümeti zamanında % 26′idi.

 

44-En düşük ihracat/ithalat oranı: % 61 2002 yılı sonunda ihracatın ithalatı karşılama oranı % 70 idi. Yani yapılan ithalatın % 70′i ihracat gelirleri ile karşılanmaktaydı. 2006 yılına geldiğinde ihracatın ithalatı karşılama oranı % 61′e düşmüştür.

 

45-En düşük kamu yatırım/GSMH oranı: % 1,4 Kamu yatırımlarının GSMH içindeki payı % 1,4′e inmiştir. Halbuki bu oran Refah-Yol Hükümetinde % 2,2′idi.

 

46-En düşük tarımsal desteklemeler/GSMH: % 0,7 Tarımsal desteklemelerin GSMH içindeki payı binde 7 gibi çok düşük bir düzeye inmiştir.

 

47-En düşük yatırım/bütçe giderleri: % 5 Kamu yatırımlarına bütçeden ayrılan pay % 5′e inmiştir. Bu oran 1999-2002 yılları arasındaki Ecevit Hükümeti döneminde bile % 6 oranındaydı. Aynı oran Refah-Yol Hükümetinde % 8 idi.

 

48-En düşük tasarruf düzeyi: % 16,6 AKP döneminde vatandaşların satınalma düzeyi ve gelirleri sürekli gerilediği için; tasarrufların GSMH’ye oranı % 16,6′ya düşmüştür. Bu oran en düşük tasarruf oranıdır. Tasarruf oranının düşmesi, yatırımlara yönelecek kaynakların azalttığı gibi yurtdışına bağımlılığı da artırmıştır. 1999-2002 yılları arasında tasarrufların GSMH’ye oranı yani GSMH’nin tasarruf edilen kısmı % 19,2 idi. Refah-Yol döneminde tasarrufların GSMH’ye oranı % 21,3 idi.

 

49-En düşük reel döviz kuru: % 60,2 AKP’nin iktidara geldiği Kasım 2002 tarihinde Dolar kuru 1.650.000 TL idi. 2003-2006 yılları arasında toplam enflasyon % 53 oranında olduğu için, Dolar kuru enflasyon kadar artsaydı bile 2006 yılı sonunda Dolar kurunun en az 2.524.500 TL olması gerekirdi. Halbuki yüksek reel faiz-düşük döviz kurunun teşvik ettiği sıcak para girişi nedeniyle ülkede yapay bir döviz bolluğu oluşmuş ve Dolar kuru 2006 yılı sonu itibariyle 1.420.000 TL olarak gerçekleşmiştir. Merkez Bankası hesaplamalarına göre TÜFE bazlı reel efektif döviz kuru Kasım 2002′de 123,7 iken 2006 yılı sonu itibariyle 160,2�ye yükselmiştir. Yani döviz kuru % 60,2 oranında değer kaybetmiş ve olması gereken değerin % 60,2 oranında altına düşmüştür. Bu oran 1980 sonrası en düşük reel döviz kuru oranıdır. Reel döviz kurunun bu denli düşük tutulması, ithalatın patlamasına ve dış ticaret açığı ile cari açığın kontrol edilemez düzeylere yükselmesine yol açmıştır.

 

50-En düşük reel ücretler: % 23 oranında düşüş AKP döneminde yaşanan ekonomik büyümeye rağmen ücretler enflasyon kadar artırılmadığı için reel ücretler sürekli gerilemiştir. 2003 ve 2006 yılları arasında kişi başına üretimin % 35 oranında artmasına karşılık, ücretlilerin reel gelirleri % 23 oranında gerilemiştir. Enflasyondaki düşüş ve ekonomik büyüme, çalışanların gelirlerini artırmak yerine geriletmiştir.

 

(Alıntıdır 2007)

  • 2 ay sonra...
Gönderi tarihi:

"Eşref Bitlis Suikasti"

 

Adnan Akfırat'ın kaleme aldığı "Eşref Bitlis Suikasti" adlı kitabın önsözü şu şekildedir:

Elinizdeki kitap, Cumhuriyet tarihinin en önemli suikastını aydınlatıyor. Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis, 17 Şubat 1993'te uçağına yapılan sabotaj sonucu yaşamını yitirmişti. Başlangıçta, 'Buzlanma sonucu kaza' denmişti. Hem de zamanın Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş tarafından. Suikastın üzerinden dört yıl geçti. İşçi Partisi ve Aydınlık, uzun araştırmalardan sonra gerçeği ortaya çıkardı. Artık kimse 'kaza' diyemiyor. Olayı başından beri izleyen Akfırat, binlerce sayfa belgeyi inceledi, onlarca kişiyle görüştü ve bu kitabı kaleme aldı.Kastedilen, bir orgeneralin canı değil, Türkiye'nin bağımsızlığı ve güvenliğidir. Bitlis'in uçağına sabotay, doğrudan CIA'nın emrindeki Çekiç Güç karargahındaki toplantıyı yöneten ABD görevlisi, Çiller'in hamisi Adana Konsolosu Elizabeth Shelton. CIA'cı Shelton'un ülkeyi apar topar terk etmesi ancak Çiller'in iktidardan alaşağı edilmesiyle mümkün oldu. Bu gerçek, Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı tarafından bütün ayrıntılarına varıncaya dek saptanmıştır. Kitap bunun kanıtlarını sergiliyor. Kitapta, Genelkurmayı Karargahı ile yakın mesai içindeki yetkili bir generalin, Org. Bitlis'i katleden Özel Harpçi subayların Çiller Özel Örgütü'nde görevli olduğunu röportajı da yer alıyor.

 

Burdan sonraki kısımlar Ekşisözlük'ten bire bir alıntıdır. Yazılar yazanların kişisel görüşü olmakla birlikte, çok çeşitliliğe sahip bir ortamda aksi yönde bir tek düşünce dahi olmaması, yazılanların objektifliğinin göstergesidir.

 

kürt sorununa farklı bir yaklaşım getiren ve uluslararası arenada vezir düşürmesi denilen olayla 17 şubat 1993 yılında öldürülen orgeneralimiz. bitlis'in uçağı yukarıda anılan tarihte ankara'dan havalanışının hemen ardından düşmüştür. uçağın düşüş nedeninin buzlanma olduğu yönündeki açıklama daha sonra adı "tak-şak paşa" ya çıkacak olan dönemin genelkurmay başkanı doğan güreş tarafından yapıldı. güreş cinayet hakkında derin kuşkular duyulmaya başladığında da bu iddiasında ısrar etti. ancak daha sonra yapılan araştırmalar ve bilirkişi raporları açıklanan kaza nedeninin mümkün olmadığını ortaya koymuştur. delillere göre eşref bitlisin uçağı sabotaj soınucu düşürülmüştür. iddialara göre eşref btilis güneydoğuda çalışamlar yapmakta olan çekiç güç faaliyetlerinden son derece rahatsızdı. bu konuda birden fazla rapor hazırlayıp dönemin genel kurmay başkanı doğan güreşe verdiği belirtiliyordu. ancak a.b.d. li yetkililer onu çekiç güç hakkında bilgi topladığı

için turgut özal a şikayet etmişti. (kaynak: susurluk raporları) almanya'nın norkali kentindeki eğitim üssünde iki yıl boyunca komando tugay komutanlığı yapan ve özel savaş uzmanı olan eşref bitlis, jandarma genel komutanlığı bünyesinde çalışan bütün amerikalı istihbaratçıları ve amerikalı subayları görevden uzaklaştırmış, amerikalı sivil toplum örgütleri ile kuzey ıraka giriş ve çıkışı engelleyen amerikan ordusunu türkiye sınırından geriye çekilmeye zorlamıştır. doğan güreşin şikayeti üzerine orgeneral eşref bitlis raporlarını doğrudan cumhurbaşkanı'na ulaştırmaya başlamıştır. ancak dönemin cumhurbaşkanı turgut özal'da bu raporları george bush'a iletmiş ve eşref bitlis'in çekiç güce karşı olduğunu ifade ederek tasfiyesi için gerekenin yapılmasını istemiştir. işte bu tasfiye işlemine vezir kaydırması veya vezir düşürmesi denir.

 

kıbrıs'ta görev yapmış türk ordusu mensupları içinde en sevilenlerden biridir. kıbrıs halkının kendisine olan sevgi ve güveni kıbrıs'ta üç kez görev yapmasına neden olmuştur.

-albay eşref bitlis, 1974-1975 yıllarında kıbrıs barış kuvvetleri alay komutanı.

-tümgeneral eşref bitlis, 1982-1984 yıllarında kıbrıs barış kuvvetleri, 28. piyade tümen komutanı.

-korgeneral eşref bitlis, 1988-1990 yıllarında kıbrıs barış kuvvetleri komutanı.

 

doğan güreş, genel kurmay başkanı olduğu dönemde sonuna kadar araştırma yaptırdığını ve kaza olduğu kanaatine verdığını ifade etmişti.eşref biltisin oğlu da bir tartışmaya katılıp konuyu kapatmaya calışmıştı.orası karanlık kalmaya devam ediyor. birde şöyle bir nokta var. eşref biltis gibi bir kurmay, sanıyorum , atatürk'ten bu yana gelmedi ben eşref bitlis in tv konuşmalarını izlemiş biri olarak bunu söylüyorum. bi insanın çapını irticalen yaptığı konuşmalarda, sorulara birikimiyle irticalen verdiği cevaplarla ölçebileceğime inanırım. eşref bitlis hakkında artık hissi denebilecek kadar olumlu kanaat sahibi birisiyim. bu kanaatlerin sonucunda fikir beyan edecek olursam; eşref biltis, bir sade vatandaş olarak söylüyorum, türkiyeye çok görülen bir komutandı. ben onun kendisindeki büyük devlet idraki, dünyaya ağırlığını koyabilecek bir milletin paşası olmanın vardiği sorumluluk duygusu ve mükemmet askeri niteliklerine rağmen, olağanüstü bir demokrasi adamı olduğunu, üstelik bu demokratik terbiyesinin babacan bir paşa görüntüsü ile değil, doğrudan yerleşik lider batı toplumlarında demokrat askerlerin kazandığı köklü, içe sindirilmiş demokratik terbiye olduğunu düşünüyorum. buna inanıyorum. böylesine cömertçe övebileceğim bir askeri ömrüm boyunca görmedim. kendisini çok yakından tanımıyorum, ama eseriyle, nişanıyla,yorumuyla yaklaşımıyla herkesi bir şekilde yorumlayabilecek, kanaat hasıl edebilecek imkan bulduğumu düşünüyorum. eşref bitlis i her hatırladığımda cenabı hakk a isyan etmememek için kendimi zor tutuyorum. böyle değerli bir evladı milletinden niye aldığını anlayamıyorum. vardır mutlaka bir hikmeti, muradı tabii ama bunu içime sindirebilmiş değilim. hissi biraz. hiçbirkere merhabalaştığım yoktur kendisiyle. cinayetleri anlamadığımız doğru, ama eşref bitlis i türkeyede bir odağın öldürmesine ihtimal tanımıyorum. eşref bitlis, kesinlikle dış odakların dahil olduğu bir sabotaja kurban gitmiştir. niye? doğrudan inceleme mi yaptım? hayır. ama gerekçem var. bizim durumumuzda olan insanların ister istemez subjektif ölçüler kullanmaları kaçınılmazdır. yani matematik verilerle kanaat oluşturma durumunda değiliz. bu alan gizli ve karanlık bir alan ve bu alanla ilgili bütün veriler her zaman inkar edilebilir. somut fotoğraf görürseniz fotoğrafı bile bir komplocu yoruma kavuşturmak mümkündür. onun için bu spekülatif alanda ister istemez spekülatif yorum durumunda kalırız.

ömer lütfi mete, derin devlet

 

uzak ara son 50 yılın en büyük jandarma genel komutanı... türkiyede her kesim (katilleri dısında) tarafından sevilmis tutulmus nadir insanlardan biriydi.. böyle büyüklerimiz bizim topraklarımızda adana'dan kalkan amerikan ucaklarınca taciz edilebilmiş.. vay anasını sayın seyirciler... bugun yasadıklarımızı yaşayacağımızı tahmin edip engellemeye çalıştığı için gerçekten... omer lutfi mete isabet buyurmus : "ataturk'ten sonra boyle kurmay gelmemisti"...

 

kuzey irak'ta talabani ile gorusmeye gitmiş. bir konuda talabani ayak sürüyor. org. bitlis ise ısrar ediyor. talabani, özal'la o konunun görüşüldüğünü ve org. bitlis'ten farklı düşündüğünü ihsas ettiriyor. org. bitlis tınmıyor, tavrında ısrar ediyor. talabani bunun üzerine görüşmeyi kesip ankara ile görüşeceğini söylüyor. org. bitlis sakın bir şekilde, "bakın bay talabani, siz teknolojinin en son imkanını kullansanız da, karargahınıza 15 dakikada varırsınız. diyelim ki, hemen ankara'yı buldunuz, söylediniz. size cevap vermek için bir mütalaa yapılmak zorunda. bunun için en kestirmeden 20 dakika gerek. sizi tekrar bulacak. kararı bildirecek... gecti mi biraz daha zaman. bu da yetmez. beni bulup bildirecekler. bana, burada ancak ben istedigim zaman ulasabilirler.nereden baksanız birkac saat gececek. bu surede ben burayı dumduz ederim. sonra da ankara'nın telefonuna cıkıp 'pardon' derim. ama sizin için iş işten geçmiş olur." diyor. talabani yerine oturuyor ve kararı kabul ediyor.

 

Burdan sonrası, Dr. Erol Mütercimler'in "Komplo Teorileri" adlı kitabının "Orgeneral Eşref Bitlis Cinayeti" başlıklı yazısından kendi yaptığım alıntılardır.

 

Ankara'da uçağının düşmesi sonucu şehit olan, ancak bunun kaza mı yoksa sabotaj mı

olduğu hala tartışılan Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis'in en yakın çalışma arkadaşı Emekli Orgeneral Necati Özgen, Sabah Gazetesi'ne, bir dönemin perde arkasına ışık tutacak önemli açıklamalarda bulundu. PKK terörünün en yoğun yaşandığı dönemde Güneydoğu'da Jandarma Asayiş Komutanı olarak görev yapan Özgen; Amerikan savaş uçaklarının, gizli bir görüşme için Kuzey Irak'a giden dönemin Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis'in bulunduğu Sikorsky helikopteri iki kez düşürmeye teşebbüs ettiklerini açıkladı.

 

Kuzey Irak'ta 1992 yılında gerçekleştirilen ve "Kazıma Operasyonu" adı verilen harekatı

Eşref Bitlis komutasında yöneten Özgen, iki aylık sürede 1.500'ü Zeli kampında olmak üzere toplam 4.500 PKK'lı teröristin öldürüldüğünü de sözlerine ekledi. Özgen bu harekat sonrasında bölgenin kontrolü için yapılan planlar kapsamında Eşref Bitlis ile birlikte Kürt liderlerle görüşmek üzere Selahattin kentine gittiklerini söyledi. Özgen, şehit komutanını anarken gözleri doluyordu, geçmişte yaşadıkları olayları hatırladıkça da sinirlerine hakim olamıyordu. İşte Özgen'in anlattıkları...

 

"91-93 dönemi terörün en yoğun olduğu yıllardı. Hemen hemen 10 vilayet OHAL (Olağanüstü Hal) Valiliği'ne bağlıydı. Ve bu 10 vilayetin asayişi benim sorumluluğum altındaydı. Özellikle Körfez Krizi bölgeyi çok etkiledi; çok yoğun peşmerge akını oldu. Diyarbakır Silopi'de büyük kamplar kuruldu. PKK da silah, cephane ve malzeme bakımından bu durumdan çok istifade etti. Kuzey Irak'ta çok yoğun PKK faaliyeti vardı ve bütün kamplar neredeyse dolmuştu. Bu nedenle 1992'de Kuzey Irak'a büyük bir harekat yaptık. Alttan Talabani ve Barzani, kuzeyden güvenlik kuvvetlerimiz olmak üzere... Operasyon 5 Ekim'de başladı, Kasım sonunda bitti. İki ayda Kuzey Irak'ı teröristlerden temizledik. 92'de yapılan bu operasyonun bir özelliği vardı. PKK kaçmıyordu. Bu nedenle orda çok büyük bir çatışma yaşandı. Ve karşı taraftan toplam 4.500 kişi öldürüldü. Sıra bölgenin kontrolüne gelmişti. Bunun için bir plan yapıldı. Bu planı Barzani ve Talabani'ye anlatmak üzere rahmetli Orgeneral Eşref Bitlisile benim Barzani'nin karargahı olan Selahattin kendine gitmemiz gerekiyordu. 17 Aralık 1992'de Şırnak'tan bir Sikorsky helikopteriyle hareket ettik. Beraberimizde küçük bir karargahımız da vardı. Hatta Orgeneral Eşref Bitlis bir ara bana dönerek, "Irak'a giden ilk Türk generalleriyiz" demişti. Ben de "Vatan için komutanım" karşılığını vermiştim.

 

"Yerden 1.500 metre falan yüksekte uçuyorduk. Zaho'yu geçtikten sonra birden iki tane Amerikan F15'i, biri alttan yukarı, diğeri de yukarıdan aşağı doğru neredeyse helikopterimizi yalayarak geçti. Kaptan pilot Jandarma Yarbay Öner Yaktuğ'a ne olduğunu sorduğumuzda, "Komutanım, jetlerin egzoz gazı helikopterin motorlarını dolduruyor. Bu yüzden motorlar oksijensiz kalıyor ve güç kaybediyoruz. Neredeyse durma noktasına geldik" dedi. Epeyce alçaldık. Neredeyse yalama uçuşu halinde uçmaya başladık. Bu arada durumu Beytülşbap yukarılarında hava trafik kontrol görevi yapan Awacs'a bildirdik. Hezil'i biraz geçtik, Selahattin kentine yaklaşmaya 20-25 dakika kala, aynı uçaklar aynı şekilde bir daha alttan ve üstten dalmaya başladılar."

 

Eşref Bitlis'in ölümü hala sırlarla dolu... 1990 yılında Jandarma Genel Komutanlığı'na atanan Eşref Bitlis'in, bölgedeki Çekiç Güç'ün faaliyetleriyle ilgili bir rapor hazırladığı, bu raporda ABD'nin faaliyetlerinin Kuzey Irak'ta bir Kürt devleti oluşmasına neden olacağı tespitini yaptığı ileri sürüldü. Bu nedenle Bitlis'in ABD Büyükelçiliği tarafından hükümete şikayet edildiği iddia edildi. Bitlis, 17 Şubat 1993'te Ankara'da uçağının düşmesi sonucu şehit oldu.

 

Necati Özgen açıklık bekleyen soruları şöyle yanıtlıyor:

 

-Havada yaşadığınız "gözdağı" olayı olağan mıydı?

N.Ö. Hayır, hayır. Zaten Kuzey Irak'ta havayla ilgili böyle bir hareket yapılacağı zaman bunu önce Diyarbakır'daki Hava Harekat Merkezi'ne bildiriyoruz.

 

- Başkalarının hareketleri de size mi bildiriliyor?

N.Ö. Evet, bütün hava hareketleri bize bildiriliyor.

 

- Bu uçakların hareketlerinin daha önceden size bildirilmiş olması mı gerekiyordu?

N.Ö. Evet, bu yüzden garibime gitti birden.

 

- Jetlerin orda olacağı size bildirilmiş miydi?

N.Ö. Hayır, hayır bildirilmedi.

 

- Bu olayla ilgili sonradan bir şey yapıldı mı?

N.Ö. Sonradan Diyarbakır'a gidildiğinde çok büyük tepki verildi. Derhal gereği y apıldı. Ama ne talihsizliktir ki 1994 yılında içinde subay, astsubaylarımızın bulunduğu yine bir Sikorsky helikopteri, o bölgede düşürüldü. Bunun bir kaza olduğu söylendi. Ama bu konuda ayrıntılı bilgiye sahip değilim.

 

- Sonradan Amerikalıların Orgeneral Bitlis'ib bölgeyle ilgili hazırladığı raporu beğenmediği ve Bitlis Paşa'nın uçağının suikast sonucu düştüğü vurgulandı. Bu olay da bununla bağlantılı mı?

N.Ö. Şimdi düşünün ki hiç haberi olmasa bile, orada bir Sikorsky helikopteri var. Kime ait, kimin var Sikorsky helikopteri? Barzani'nin yok, Talabani'nin yok...

 

- Paşa'ya bir gözdağı mı söz konusuydu?

N.Ö. Bitlis Paşa'ya biz gözdağı değil de "Biz buradayız işte, buranın sorumluluğu bize ait" gibi bir izlenim vermek istediler. Eşref Paşam'ın kazasıyla ilgili olarak şunu söyleyebilirim: Ben o zaman Diyarbakır'da olduğum için ordaki durumu net olarak bilmiyorum ama o zamanki Genelkurmay Başkanımı Sayın Doğan Güreş bunun bir kaza olduğunu televizyonda açıkladılar.

  • 2 ay sonra...
Gönderi tarihi:

sayın cumhurbaşkanı kürdistanı tanıdı...

 

apoyu tutukalayan komutanlar ergenekoncu diye hapse atıldı..

 

apo ne zaman meclise girecek?

 

buraya gelecegimizi yıllar once buraya yazdık...

 

unuttunuz mu?

 

bunlarla ortakmı oldunuz?

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.