Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

DÜNYAYA BEDEL TÜRKLER... (Dünya birincisiyiz… 400 bilim adamı tarafından resmen açıklandı, Türkiye olarak dünya birincisiyiz… Bizede bu yakışırdı...)


DİPNOT

Önerilen İletiler

Dünyanın katledilmesi konusundaki yarışta ülke olarak, millet olarak ipi en önde göğüslemiş bulunmaktayız... Yani dünyaya karbondioksit salınım oranındaki önlemez yükselişimiz sonucunda ülkemize bu birinciliği de kazandırdık ya helal olsun bize... Kural tanımazlığımız, duyarsızlığımız, cehaletimiz, hoyratlığımız, müsrifliğimiz, sevgisizliğimiz zaten ayyuka çıkmıştı... Şimdi de, kendinden başkasını düşünmeyen, çevreye ve geleceğe kayıtsız, kollektif yaşama saygısız, çocuğunun yarınını düşünmeyen, egoist bir millet olduğumuz bilimsel olarak ta resmen ispatlanmış oldu... Zararımız kendimizeydi, şimdi evrenselleşti...

 

Ağır hasta olan dünyayı masaya yatırmak, göz göre göre yokolup gidişine teşhis koymak ve ömür biçmek için Paris’te toplanan iklim doktorları, titiz bir konsültasyon sonunda artık tedavinin imkansız olduğunu saptadılar... Çıkan raporun özeti şu... Dünya yakın zamanda bitkisel hayata girecek, bir kaç 10 yıl sonra ise insanoğlunun eliyle fişi çekilecek...

Öleceği kesinleşen hastaya “ artık ne istersen yiyebilirsin ! “ demiş ya doktor... Siz de bir dünyalı olarak artık ne isterseniz rahat rahat yapabilirsiniz, ormanları çatır çatır kesebilirsiniz, arabalarınızı tek kişi olarak israfla kullanabilirsiniz, deodorantları havaya sıkabilirsiniz, fabrika bacalarından zehir bocalayabilirsiniz, cennet köşelere nükleer santraller kurabilirsiniz, erozyonla mücadeleye zaten artık hiç gerek yok, çarpık kentleşmeyi daha da arttırabilirsiniz, golf sahaları açmak için 3 asırlık binlerce ağacı gözünüzü kırpmadan kesebilirsiniz...

 

Tabii bunları başka ülkelerin insanları için yazıyorum... Biz zaten üzerimize düşeni yapmışız ve birinciliği bilek hakkıyla kazanmışız... Düşünebiliyor musunuz? Dünyanın insanoğlu tarafından yok edilişinde, birinci derecede söz sahibi olan ve başrol oynayabilen bir ırkın ahvadıyız biz... Birkaç yıl sonra Çukurova ve Konya ovası çöl... Akdeniz sıcaktan kavrulacağı için devre dışı... Tatilciler artık Karadeniz’e gidecekler ... O da bir kaç yıl için... Haydi gidin arazi kapatın orda...

Bilim adamlarına göre dünya için biçilen ömür 30 yıl... Yaşamın sonunun başlangıcı bu tarih... Yaşamaya çalışmaya başlamak belki 10 yıl sonra... Kasırgalarla, sellerle, deniz yükselmeleriyle mücadele ile geçecek bundan sonraki sıcak yıllar... Bu dehşet tabloyu açıklamamaları için petrol devi Exxon şirketi tarafından bilim adamlarına büyük çapta rüşvetler teklif edildiği konuşuluyor... Dünyaya başka türlü bir son biçmeye çalışan ve Kyoto anlaşmasını kavrayamayan ve tanımayan Bush’un kankası olan bu kuruluşun bu davranış biçimi hiç yadırganmamalı... Katrina gidip bunları vurduğunda al sana ilahi adalet... Oysa bugünlerde vizyona giren Al Gore’un belgeseline bakın ve dünyaya nasıl son biçildiğini daha iyi algılayın... Yine insan eliyle...

 

Şimdi, arka planda bir dünya resmi olan, üstünde büyük kızılderili şefinin “ Son ağaç kesildiğinde, son kuş öldüğünde, insanlar paralarını mı yiyecekler... “ diyen o ünlü sözü yazılı olan bir panonun önünde, elimizde Türkiye haritası ile toplu olarak resim mi çektirmeliyiz?

 

Dünyaya bedel Türklerden hatıra kalsın diye…

kn253southafrica1981posow4.jpg

http://www.acikgazete.com/?newsid=14090&category=149

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

"Ne Mutlu Türküm Diyene". Yani herkesin Türk olmadığı sabit görünmektedir. Karma içerisindeki unsurların olayı kavramaları ve daha sonra Ben Türküm diyebilmeleri sürecini kapsar. Öyle ise devam eden bir süreç olan Türk olma kavramı yaşayan bir organizmadır aynı zaman da. Yaşayan ve üreyen bu karma kaynaşma ürünüdür. Birleşmiş Milletlerin gerçek görüntüsüdür. Teorisini sürekli gerçekleyen bu metabolizmayı olumluyan bizleriz. Ve bu metabolizmayı karartmak ve yok etmek halkların kardeşliğini ortadan kaldırma hareketinden başka türlü algılanamaz. Karşı hareketin ortaya koymayı planladığı faşizmden başkası olamaz.

Ülkümüz Yurtta Sulh Cihanda Sulh elbette... Ancak. Bunun için savaşmanın barışın gereği olduğunu da ancak ben türküm diyebilen anlar. Bütün ***** şeyleri türklüğe yapıştırmaya kalkanların elleri ********* oluyor... Sonra da yüzlerine sürüyorlar. Dünyayı **** dönüştüren Türk değil aç ********... Her milletten çıkar böyleleri.

 

Çok konuşmak insanı usta mı yapıyor?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

"Ne Mutlu Türküm Diyene". Yani herkesin Türk olmadığı sabit görünmektedir. Karma içerisindeki unsurların olayı kavramaları ve daha sonra Ben Türküm diyebilmeleri sürecini kapsar. Öyle ise devam eden bir süreç olan Türk olma kavramı yaşayan bir organizmadır aynı zaman da. Yaşayan ve üreyen bu karma kaynaşma ürünüdür. Birleşmiş Milletlerin gerçek görüntüsüdür. Teorisini sürekli gerçekleyen bu metabolizmayı olumluyan bizleriz. Ve bu metabolizmayı karartmak ve yok etmek halkların kardeşliğini ortadan kaldırma hareketinden başka türlü algılanamaz. Karşı hareketin ortaya koymayı planladığı faşizmden başkası olamaz.

Ülkümüz Yurtta Sulh Cihanda Sulh elbette... Ancak. Bunun için savaşmanın barışın gereği olduğunu da ancak ben türküm diyebilen anlar. Bütün ***** şeyleri türklüğe yapıştırmaya kalkanların elleri ********* oluyor... Sonra da yüzlerine sürüyorlar. Dünyayı **** dönüştüren Türk değil aç ********... Her milletten çıkar böyleleri.

 

Tıpkı dün insan öldüren bir caninin eline verilen bir bayrakla fotoğraf çektirmek gibi yani...

Bizler gibi demokrat ve akılcı milliyetçilik zaten beklemiyoruz kendilerinden...

Suçlular çünkü hemde köküne kadar...

Neden mi?

Yıllardır bu ülkede “milliyetçilik” kavramını ırkçılığa kalkan yaparken o zamanki “yavru kurtların” bugünün “eli kanlı tosunları” olacağını hesaba katmamış olsanız dahi sorumlu ve suçlusunuz! bana göre

 

1- Dün insanlar sadece “Alevi” oldukları için “Kahraman” Maraş ve daha bir çok yerde çoluk, çocuk, genç, yaşlı evleri basılarak katledildiğinde durum aslında farklı değildi.

2- Türkiye’de sadece Kürt oldukları için dışlayıcı uygulamalara maruz kalanları görmezden gelerek onlarca yıl bu sorun yokmuş gibi “başını kuma sokanlar” şimdi ırkçılığın nasıl bir “bela” olduğunu korkuyla izlemekteler.

 

Alevi, Kürt ya da Ermeni kavramları uzun yıllar bu ülkede ırkçılığı politik hedefleri için kullananlar tarafından acımasızca istismar edildiler.

 

Çocukların böylesine bir propaganda ortamında ve zor yaşam koşulları içinde doğru düzgün bir perspektiften uzak büyüdüğü ülkede cahil gençlerin “Kurtlar Vadisi” gibi filmlerin de katkılarıyla kanlı cinayetleri işleyebilecek bir konuma gelmesi acı ama doğal bir sonuç.

 

Sonuçta bende bir herşeyimle Türk'üm ve bundan da onur duyuyorum ama...

Özeleştiriye bile tahammül edemeyen hırkçı düşüncelerin zararlarını ve yarattığı toplumsal taribatı gördükçe...

Üzülmemek elde değil..

Ne dersiniz haksızmıyım...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Dipnot'a

Yukarıda sizin yazınıza ve ona konu olan fikrinizin içeriğine karşı durdum. Sapla samanı birbirinden ayırma çabası olmayan, toptan hesap görme anlayışı ve bir kalemde bütün insanlık için güzel değerleri de içerisinde barındıran unsurları silip atan fikirler kime ait? Vurgu yapmak istediğim konu Türk kavramının yerli yerine oturtulmasıdır. Günümüzde vatandaş olarak başımızı ağrıtan sorunlara göğüs gerebilmenin yollarından birisi bu olsa gerektir. Bu topraklarda yaşayan insanlar

farklı kimlikleriyle Cumhuriyet çatısı altında toplandılar. Savaştılar. Kazandılar. Bu ortaklıkla birbirine bağlanması ve kaynaşması esas olmuştur. Bu topraklarda yaşayan insanları bilimsel olarak tasnif etmek ayrıdır. Ayrıştırmak ayrı. Çatıştırmak ayrı. Ancak hiçbir birliktelik zorunluluğa tabi olamaz. Zorla güzellik olmaz. Ancak aklı başında her insan gibi bunun ne getirip ne götüreceğini de iyi hesap etmek gerektir. Canımızı, yanıbaşımız daki komşularımız gibi mi heba edeceğiz?..

Son yıllarda Amerikan yönetimine karşı, ulusumuzun ve katledilen halkların duyduğu nefreti,

Türklüğe yamama çabası boşunadır. Nefretin kaynağı bellidir. Cinayetle Ticaret iç içedir. Ne uğruna savaşacağımızı bilmeliyiz.

 

Türkiye Cumhuriyeti hükümetini eleştirmek mümkündür.

Bu coğrafya da daha güçlü ve ne yaptığını bilen bir iktidar hem bizler için hem de bütün komşularımız için daha olumlu sonuçlar verecektir.

Bu halk o iktidarı üretmek zorundadır.

 

Adını sıralladığınız kültürler bizim akrabalarımız ve ortaklarımızdır. Bence siz biraz daha seçici olup, soğuk kanlı değerlendirme yapın.

Öfkeyle kalkan ayakta kalabilir. Sanayi devrimi, Rönesans Batının ürünüdür. Ama ozonu Türkler deldi... Bravo! Bize de bu yakışır.

Bir de; Dağların zirvelerinde deniz canlılarının fosilleri bulunuyor.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Dipnot'a

Yukarıda sizin yazınıza ve ona konu olan fikrinizin içeriğine karşı durdum. Sapla samanı birbirinden ayırma çabası olmayan, toptan hesap görme anlayışı ve bir kalemde bütün insanlık için güzel değerleri de içerisinde barındıran unsurları silip atan fikirler kime ait? Vurgu yapmak istediğim konu Türk kavramının yerli yerine oturtulmasıdır. Günümüzde vatandaş olarak başımızı ağrıtan sorunlara göğüs gerebilmenin yollarından birisi bu olsa gerektir. Bu topraklarda yaşayan insanlar

farklı kimlikleriyle Cumhuriyet çatısı altında toplandılar. Savaştılar. Kazandılar. Bu ortaklıkla birbirine bağlanması ve kaynaşması esas olmuştur. Bu topraklarda yaşayan insanları bilimsel olarak tasnif etmek ayrıdır. Ayrıştırmak ayrı. Çatıştırmak ayrı. Ancak hiçbir birliktelik zorunluluğa tabi olamaz. Zorla güzellik olmaz. Ancak aklı başında her insan gibi bunun ne getirip ne götüreceğini de iyi hesap etmek gerektir. Canımızı, yanıbaşımız daki komşularımız gibi mi heba edeceğiz?..

Son yıllarda Amerikan yönetimine karşı, ulusumuzun ve katledilen halkların duyduğu nefreti,

Türklüğe yamama çabası boşunadır. Nefretin kaynağı bellidir. Cinayetle Ticaret iç içedir. Ne uğruna savaşacağımızı bilmeliyiz.

 

Türkiye Cumhuriyeti hükümetini eleştirmek mümkündür.

Bu coğrafya da daha güçlü ve ne yaptığını bilen bir iktidar hem bizler için hem de bütün komşularımız için daha olumlu sonuçlar verecektir.

Bu halk o iktidarı üretmek zorundadır.

 

Adını sıralladığınız kültürler bizim akrabalarımız ve ortaklarımızdır. Bence siz biraz daha seçici olup, soğuk kanlı değerlendirme yapın.

Öfkeyle kalkan ayakta kalabilir. Sanayi devrimi, Rönesans Batının ürünüdür. Ama ozonu Türkler deldi... Bravo! Bize de bu yakışır.

Bir de; Dağların zirvelerinde deniz canlılarının fosilleri bulunuyor.

 

İyi güzelde sevgili dinazor...

Gel görki kazın ayağı öyle değil gibi artık bu güneş ülkesinin gerçekleri...

Öylesine sap ve saman karıştıkı sorma gitsin..

Örneğin; kin, nefret, sevgisizlik, güvensizlik, yağma, soygun, dolandırıcılık, kapkaç, hırsızlık, din tacirleri, bezirganlar toplumun içine yıllardır öyle sınsici içine yerleşmiş ki bizler sen ben kavgasından uzak bir yaklaşımla buraya taşındı bu konu ve kral çıplak demek içindi açıkçası..

Bunun hakkını vermek gerekiyor diye düşünüyorum..

Hep birlikte üzerine gitmeliyiz tüm olumsuzlukların..

Dünya hızlı ve korkunç bir değişim içerisinde..

Bizler artık asgari müştereklerde birleştirebilen bir hale doğru, yani kenetlenmeye doğru götürmekte hepimizi..

İşin diğer tarafı ise...

Artık çözümün kalıcı ve etkili olabilmesi için...

Yıllardır topluma işlenen feodal bir milliyeçilik anlayışı....

Önyargılı..

Kavramlara kendi anlamlarını yükleyen..

Herksesı dışlarcasına...

Size önemli bir örnek sunmak istiyorum...

Bugün insanlığa “soykırım” kelimesini kazandırma alçaklığını yaşatmış Hitler’in “Kavgam” isimli ırkçılığı savunan kitabının Türkiye’de “en çok satan” kitaplar arasına girmesini kayıtsızca izleyenlerin, bugün belki de yaşamlarında tek okudukları kitap Almanya’da yasak “Kavgam” olan kitleler karşı oldukları herkesi “Ermeni” diye tanımlarken yüzleri kızar mıyor mu, acaba?...

(Aslında bu durum çok önemli bir mesaj vermekte bizlere...)

Ne dersin...

Dost sevgilerimle...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Burada harcadığımız zamanın ne anlama geldiğini bilmeliyiz.

Amaç; Doğru şeyle kavga.

Düşünce engellenemez zaten.

Ama ifadeler? Çok önemli.

DİKKATLE SEÇİLMİŞ AKILLI SÖZLERE İHTİYACIMIZ VAR.

Ortak aklı üretmenin yolu da bu olsa gerek.

 

Tarih Süreci içinde olaylar ve kişiler gerçekten oldukları yer de ve oldukları zamandadır.

Çarpıtanlar çarpıtanlardır. Kahramanlar kahraman. Hainler hain. Dostlar da dosttur. Düşman sa düşman.

Altın altındır. Teneke de teneke. Örnek de örnektir.

 

Ciddiye alanlar var elbette.

Ustalık da gelir belki böylece.

 

Ermeni konusunda da;

 

Artık ermeniler bilmek istiyorlar ki; Türkler onları affetmiş midir? Asıl soru budur.

Türk halkı bunun cevabını vermelidir. Biz onları affettik mi...

 

Ben onları affettim ama bi daha yapmasınlar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Dünyada küresel ısınmanın baş sorumluları ABD,Canada ve AB ülkeleridir.

Kyoto anlaşmasına imza atmayanlarda ABD,Canada ve AB ülkeleridir.

Ülkemizi yerden yere vururken bu hususa dikkat etmen gerekiyor.

Yeni moda Cumhuriyet gazetesinin ağızımı oldu son günlerde.

Dikkat çekmek istediğiniz konuya duyarlı olunması açısından

size katılıyorum.Ancak cin olmadan şeytan olmanız ağırıma gidiyor.

Ülkemizle ilgili konuları evrenselliştirmeyin.Yada Evrensel konuları

Cumhuriyet gazetesi gibi ulusallaştırmayın.Yazınızı okuyunca tüylerim

ürperdi.Bir milleti ezip geçiyorsunuz.Ama Geneli (geçer) sayar anlayışınız

yüzünden gerçekler kar tanesi gibi kaybolup gidiyor.

 

 

Saygılarımla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili Marcus...

Öncelikle topic başlığının ve devamı yazıların şahısm adına

Cumhuruyet gazetesi ile uzaktan yakından bir ilgisi yoktur...

 

Hükümetlerarası İklim Değişimi Uzmanlar Grubu'ndaki tek Türk bilim adamı Prof. Dr.Zekai Şen:

Kuraklık Ege'yi vuracak...

 

Küresel harekát Birleşmiş Milletler İklim Konferansı’nın merakla beklenen raporundan çıkan felaket tablosu, Türkiye’yi de alarma geçirdi. Raporun ardından 3 icracı bakanlık acilen toplanma kararı alırken, "İklim Değişikliği Koordinasyon Kurulu" (İDKK) tehlikeye karşı "1. Ulusal Bildirim"i hazırladı, TBMM, "Küresel Isınma Araştırma Komisyonu" kurulmasını istedi.

 

Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler ile Tarım ve Köy İşleri Bakanı Mehdi Eker, küresel ısınma eylem planı hazırlamak için Salı günü acilen bir araya gelecek. Pepe’nin ev sahipliğinde yapılacak zirvede, küresel ısınmanın Türkiye’ye etkileri; çevre, tarım ve enerji politikalarına nasıl yansıyacağı ve bu konularda beklenen değişimlera karşı Türkiye’nin yeni politikalarının neler olması gerektiği sorusunun dışında, kuraklık yönetimi, su yönetimi ve suyun etkin kullanımı konuları ele alınacak.

 

HERKESE GÖREV

Zirve hakkında Hürriyet’e bilgi veren Pepe, BM’nin küresel ısınma raporlarının tehlikeyi tüm çıplaklığıyla ortaya koyduğunu belirterek, Türkiye’nin de bu konuda acilen harekete geçmesi gerektiğini belirtti. Pepe şunları söyledi: "Türkiye’de yıllık enerji israfı 7-8 milyar dolar. Maddi boyutunun yanı sıra çevresel tahribatı korkunç. Hedefimiz, bu konuda kamuoyu duyarlılığını artırmak. Türkiye’de şehirlerimiz bir Paris, Roma gibi çok aydınlatılmıyor ama yine de çok dikkatli olmak gerekiyor. Başta kamu kurum ve kuruluşları olmak üzere binalarımızdan başlayarak aydınlatmaların kısıtlanması, suların daha iktisatlı kullanılması, herkesin bu konuda kendini kontrol etmesi gerekir."

ULUSAL BİLDİRİM

Pepe, CHP İzmir Milletvekili Canan Arıtman’ın soru önergesine verdiği yanıtta da, Türkiye’nin iklim değişikliği alanında belirleyeceği politikaların ve alacağı önlemlerin saptanması amacıyla, 6 ilgili bakanlık, DPT ve TOBB’nin katılımıyla "İklim Değişikliği Koordinasyon Kurulu" (İDKK) oluşturulduğunu bildirdi. Pepe, Kurul’un hazırladığı "1. Ulusal Bildirim"de öncelikli politikaları şöyle sıraladı:

 

Güneş, rüzgar ve jeotermal enerji kaynaklarının kullanım kapasiteleri artırılacak.

Hidrolik enerjinin daha büyük oranlarda kullanımını sağlayacak projeler hayata geçirilecek.

Hem sera gazı emisyonlarını azaltmak, hem de küresel iklim güvenliğini sağlamak için projeler üretilecek."

MECLİS DE HAREKETLİ

Öte yandan küresel ısınma nedeniyle Türkiye’nin çölleşme tehlikesiyle karşı karşıya kalabileceği uyarıları Meclis’i de harekete geçirdi. Hem iktidar hem de muhalefet "küresel ısınma" ve Türkiye’ye etkilerinin incelenmesi için "Araştırma Komisyonu" kurulmasını istedi. CHP Milletvekili Yakup Kepenek’in hazırladığı ve 60 milletvekilin imzasını taşıyan önergeye AKP’li Fatma Şahin de destek verdi.

 

Hürriyet / Nuray BABACAN / ANKARA /

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Maalesef konu Türkiye'yi ve/veya Türkleri ******mak (ki bu eleştiri maskesi altında yapılıyor) olduğunda bazı arkadaşların başka konularda hiç olamayacakları kadar yaratıcı olduklarını üzülerek gözlemlemekteyim. Irkı,inancı,milliyeti,cinsiyeti ve kökeni ne olursa olsun Dünya üzerinde yaşayan her insanı aynı ölçüde ilgilendiren bir konuyu dahi kendi ideolojik çıkarları uğrunda kullanabilmenin izahatı nasıl yapılabilir bunu bilemem tabii ki. Ben yinede Dünyamız ile ilgili son derece insani bir kaygıdan yola çıkılarak bu başlığın açıldığını farz ederek kendi görüşümü paylaşmaya çalışacağım.

 

Dünyamızı ve üzerinde yaşayan canlı cansız tüm varlıkları tehdit eden sorunlar uzun zamandan beri mevcut. İnsanoğlu'nun kendi dışındakilere bakış açısının yanlışlığının temel teşkil ettiği sorunlar bunlar. Günümüzde sonuçlarını daha çok hissettiğimiz diğer bir deyişle "ektiğimizi biçmeye başladığımız" birtakım bilinçli ve/veya bilinçsiz yok edişler ve tüketim çılgınlıkları. Tekbaşına insan ve insanın giderek daha çok yükselen egosu, manevi olandan uzaklaşıp maddi olana esir olma.

 

Evet maalesef Türkiye(devlet olarak) ve ülkemizde yaşayan insanlarında bu konuda çok duyarlı,yeterli bilgi ve bilinç düzeyine eriştiğini söyleyemeyiz. Ancak şunun altını özellikle çizmek gerekir ki bugün gelişmiş olarak ifade ettiğimiz ülkeler kendi gelişme süreçlerinde (gelişmekte olan ülke iken) çevre konusunda şu an gelişmekte olan Türkiye'nin gösterdiği duyarlılığın binde birini dahi göstermemişlerdir. Kendi gelişmişlik düzeylerini tamamlayıp (tüm dünya kaynaklarını fütursuzca sömürüp,çevreyi kirletip,doğadan ve kaynaklarında ölçüsüzce faydalanıp) bugün "gelişmiş" olarak tanımlanan ülkelerin günümüzde benzer süreçleri yaşayan "gelişmekte olan ülkelere" birtakım yasaklar ve hatta yaptırımlar uygulamaları ne tip bir iki yüzlülüğün hayata geçirilmesidir bunuda belirtmek gerekir. Bunun ötesinde bir yanlışıda düzeltmekte fayda var diye düşünüyorum günümüzde hala çevrenin yok oluşuna neden olan ve doğal kaynakları en fazla yok eden faaliyetleri yürüten ülkeler yine bu gelişmiş ülkelerdir. Başta Kuzey Amerika,Batı Avrupa ve Birtakım Asya ülkeleridir. ABD'de bu konularda mevcut sivil toplum örgütlerinin birtakım global faaliyetleri elbet mevcut. Ancak unutulmamalı ki ABD çevre ile ilgili Uluslararası antlaşmalara imza koymayan ülkelerin başında gelmektedir. Keza aynı şey batı Avrupa ülkeleri içinde geçerlidir.

 

Türkiye'yi Dünya'nın kaynaklarının yok edilişinde birinci sıraya koymak izah edilebilir gibi değil. Ancak şu var ki bu konuda gerek devlet olarak gerek sivil toplum örgütleri ve halk olarak kat etmemiz gereken çok yol vardır....

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Dünya,Kimin umurunda sevgili dipnot.Hele ki bu ülkenin asla umurunda bile olmaz.

BU dünyada insanın degeri yok ki doğanın neden olsun.

Bagfaş-Etibank bor tesisleri-iskenderun demir çelik-petkim -mersin soda -izmir rafineri yahu yazacak o kadar çok şey var ki bunlar bir gecede kurulmadı.Yıllarca önce kuruldu ve bu zamana kadar geldi.Hangi aklı selim kurum yada kuruluş,doğa güzelliklerimizin içine edilmesine ses çıkardı?

En yakın geçtiğimiz yaz,kızıldenizden gelen dev deniz analarını marmaraya sokan zihniyet mi bu feryatları ciddiye alacak?

Canakkale ve istanbul bogazlarından gecen tankerlerin-gemilerin ilaçlı bir havuzdan geçirilmesi ve bordrolarına yapışan birçok canlının temizlenmesi çok mu zordur?

Biz dünya birincisi olmuşsak ve bunu fransız bilim adamları tespit etmiş ise onların bilim adamlığından da şüphe ederim.Binlerce bombayı yagdıran ABD acaba bu balistik füzelerinin içine arıtma tesisi mi koyuyormuş?

Çok duyarlı olmanızı gerçekten takdir ediyorum.Ama ülkemizde ne yazık ki bu duyarlılığı iktidara kadar yükseltip ciddi önlemler alınmasını sağlayabilecek toplum kültürü ne yazık ki yok.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Maalesef konu Türkiye'yi ve/veya Türkleri ******mak (ki bu eleştiri maskesi altında yapılıyor) olduğunda bazı arkadaşların başka konularda hiç olamayacakları kadar yaratıcı olduklarını üzülerek gözlemlemekteyim.
Öncelikle şunu belirtmekte fayda var...

Öncelikle burada hiçbirşekilde Türkiye ve Türkleri *****lar bir tarafının olduğu sanmıyorum.

Nedeni ise bu topic'teki başlık sadece çevresel tehlikenin Ülke duyarlılığına hizmet etmesi açısından ele alınmıştır...

Evet biraz sert bir giriş gibi belirtilebilir ama esas amaç burada verilmek istenen mesajın siyasal vb. gibi bir olgunun ötesinde topyekün duyarlılığa yöneliktir...

AMA ASIL İŞİN ÖZÜ...

(Yazı iyi okunursa anlaşılacaktır ki her zamanki kibi konuyu tam okumadan tepki veriliyor.. )

DÜNYAYA EN FAZLA KARBONDİOKSİT SALINIM ORANINDAKİ BİRİNCİLİĞİMİZDİR bahse konu olan...

Lütfen eleştiri yapmadan önce yazıların ne demek istendiği gayet iyi anlaşılsını rica ediyorum...

Bununda bilinçli olarak yapıldığını sanmıyorum...

Ki konu ile ilgili olarak sayın bilim adamımız da yukarıda bütün bunları doğrulayıcı nitelikte bir açıklama yapmış bulunmaktadır...

 

Neyse arkadaşımızın üretim ile bahsettiği bir konu var ki gerçekten üzücü...

Demiş ki;

bazı arkadaşların başka konularda hiç olamayacakları kadar yaratıcı olduklarını üzülerek gözlemlemekteyim

İyi de sevgili dostum senin yaratıcılık anlayışın nedir...

Önce kendi yaratıcılığın ne...

Bende buna üzülüyorum aslında...

Gelelim tekrar konumuza;

Arkadaşımız yine;

Evet maalesef Türkiye(devlet olarak) ve ülkemizde yaşayan insanlarında bu konuda çok duyarlı,yeterli bilgi ve bilinç düzeyine eriştiğini söyleyemeyiz. Ancak şunun altını özellikle çizmek gerekir ki bugün gelişmiş olarak ifade ettiğimiz ülkeler kendi gelişme süreçlerinde (gelişmekte olan ülke iken) çevre konusunda şu an gelişmekte olan Türkiye'nin gösterdiği duyarlılığın binde birini dahi göstermemişlerdir.

Düşünüyorum da bu çelişki ve bindebiri bile gerçek olmayan düşünceyi bizlere biraz açarsanız çok seviniriz sevgili Anakonda...

Hakikaten biraz kıvrak gibi geldi bana ve ne demek istediğiniz pek anlaşılmıyor gibi..

Dost sevgilerimle.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kyoto'ya imza atmayan ülkeler;

Gelişmiş ülkelerden,ABD ve Avustralya..

Gelişmekte olan ülkelerden ise Türkiyedir...

 

Teşekkürler sevgili adrenalin...

Gelişmektü olan ülkeler grubu olarak KYOTO sözleşmesine imza atmadığımız hakkında arkadaşlarımızın bir düşüncesi varmı şeklinde bir soru haklıma geldi hemen...

Ben asıl onun cevabını çok merak ediyorum...

Sevgiyle kalın..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yazımda konu ile alakalı düşüncelerimi gayet açık bir biçimde izah ettiğimi düşünüyorum.

 

Evet gerçekten Türkiye'de KYOTO protokolünü imzalamayan ülkelerden bir tanesi. Türkiye'nin kendi içinde bulunduğu koşullara bağlı olarak birtakım geçerli nedenleri olabilir. Ancak protokolün içeriğini ve o dönemde mevcut yönetimin ve güncel yönetimin sözkonusu protokolü neden imzalamadıklarını öğrenmek gerekir diye düşünüyorum. Bunları bilmeden yorum yapmak zor. Eğer sözkonusu gerekçeler konusunda bir bilginiz varsa paylaşmanızı temenni ederim. Yoksa "Aaa bak Türkiye'de KYOTO anlaşmasını imzalamamış deyip bir hüküm vermek doğru olmaz. Elbette anlaşmayı imzalamayan diğer ülkelerinde genel kabul gören veya görmeyen birtakım gerekçeleri vardır. Ancak Çevremizi ve genelde Dünya'yı korumak herkesin ve her yönetimin önceliği olmalıdır diye düşünüyorum. Çünkü bazıları yeniden yerine koyulamayan değerler. Eminim konu ile ilgili çıkar grupları(baskı grupları ya da sivil toplum örgütleri) birşeyler yapıyorlardır. Nevarki her uzlaşmazlıkta mutlaka bir ortayol bulunabilir diye düşünüyorum.....

 

KÜRESEL ISINMA KISKACINDA TÜRKİYE RAPORU

 

KÜRESEL ISINMA KISKACINDA TÜRKİYE RAPORU

 

RAPORDAN;

 

KÜRESEL ISINMA NEDENİYLE KURAKLAŞMAYA BAŞLAYAN TÜRKİYE 100 YIL İÇİNDE KUZEY AFRİKA’YA DÖNECEK. DÜZENSİZ, ANİ VE ŞİDDETLİ YAĞIŞLAR, SELLER, HEYELAN VE HORTUM GÖRÜLECEK.

 

KÜRESEL ISINMA DURDURULAMAZSA TÜRKİYE’DE KIŞ MEVSİMİ ORTADAN KALKACAK. NEHİRLERİMİZDEKİ SU MİKTARI AZALACAK, KURAKLIK BAŞ GÖSTERECEK.

 

AMERİKAN SAVUNMA BAKANLIĞI PENTAGON, KÜRESEL ISINMA NEDENİYLE AVRUPA’DAKİ KIYI KENTLERİNİN SULAR ALTINDA KALACAĞINI, SU KAYNAKLARINI ELE GEÇİRMEK İÇİN BÖLGESEL SAVAŞLAR YAŞANACAĞINI ÖNGÖRÜYOR

 

ATMOSFERİ EN ÇOK ABD KİRLETİYOR. ANCAK “BENİM ÇIKARLARIM ÖNCE GELİR” DİYEREK KYOTO PROTOKOLÜ’NE İMZA ATMIYOR.

 

ATO BAŞKANI AYGÜN: “BAŞKA DÜNYA YOK. HERKESE SORUMLULUK DÜŞÜYOR. BÖYLE GİDERSE BU DÜNYA BUSH’A DA KALMAZ

 

Mevsimler birbirine karışıyor, baharı görmeden yaz geliyor. Dünyanın her yerinde görülmeye başlayan kavurucu sıcaklar, kuraklık, seller, insanlığın yeni kabusu küresel ısınmaya işaret ediyor.

 

İşte G8 ülkeleri bu felaket senaryolarının gölgesi altında bugün İskoçya’da toplanıyor. Toplanıyor toplanmasına ya, kimse bu toplantıdan insanlık adına yararlı bir sonuç çıkmasını beklemiyor. Çünkü insanlığın çıkarları ülke çıkarlarının önüne bir türlü geçemiyor.

 

Ankara Ticaret Odası’nın hazırladığı “Küresel Isınma kıskacında Türkiye” raporuna göre, Türkiye iklim değişikliğinin olumsuz etkileri açısından “risk grubundaki ülkeler” arasında yer alıyor. Türkiye’de kuraklaşma, seller hızla artıyor, içme suları ise azalıyor.

 

Son 70 yılda 70 istasyonda kaydedilen sıcaklık verilerine göre, Türkiye'nin yıllık ortalama sıcaklıkları artma eğiliminde… Özellikle Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki ısınma oranları, her 10 yılda 0.07- 0.34 derece arasında artıyor.

 

Dünya Yaban Hayatı Koruma Fonu (WWF) nın raporuna göre Akdeniz havzasında bulunan Türkiye’de 40 dereceye yakın sıcaklıklar mevsim normali olacak. Tarım alanlarının ise yüzde 40’ı kuruyacak .

 

DÜNYAYI CEHENNEME ÇEVİRİYORUZ

 

Atmosferdeki karbondioksit gazı tabakası tıpkı bir “sera” gibi güneş ışınlarının içeri girmesine izin veriyor ancak ısının dışarı çıkmasına engel oluyor. Eğer sera etkisi olmasaydı dünyanın sıcaklığı – 20 dereceyi bulur ve dünyada yaşam olmazdı.

 

Ancak, karbondioksit gazı oranının artması, dünyanın aşırı ısınmasına, bir başka deyişle “küresel ısınma”ya neden oluyor. Karbondioksitin artmasının baş sorumlusu ise insanoğlu… İnsanoğlu, yaşamını kendi elleriyle cehenneme çeviriyor. Sanayileşme ile birlikte atmosferdeki karbondioksit gazı miktarı artmaya başladı. Sanayi üretiminde kullanılan kömür, petrol ve doğalgaz karbondioksit oranını artırıyor. 1958'de karbondioksit bir metreküp havada 315 ppm (milyonda bir) iken, 2004'te 379 ppm’e çıkmış durumda. Sanayileşmenin ilk dönemlerinde yılda 1 ppm kadar artış yaşanırken 2003-2004 artışı 3 ppm…

 

2. Dünya Savaşı’ndan sonra dünya nüfusu 2 kat, enerji kullanımı 4 kat arttı. Bilim adamlarına göre, bu gidişat yeryüzündeki yaşamın giderek kötüleşmesine yol açacak.

 

EN ÇOK ABD KİRLETİYOR

 

Son yıllarda karbondioksitteki artışın hızını inceleyen bilimadamları, Çin ve Hindistan’ın bu artışa büyük katkısı olduğunu öne sürüyorlar. Ancak, “dünya karbondioksit üretimi”ni sıraya koyduğumuzda, ABD başı çekiyor.

 

ABD dünya nüfusunun yüzde 4'üne sahip ancak karbondioksit üretiminin yüzde 25’ini sağlıyor. İngiltere yüzde 3 üretiyor. Hindistan, nüfusu 15 kat fazla olmasına rağmen karbondioksit üretimi hemen hemen İngiltere ile aynı.

 

Ortalama bir Amerikalı yılda 6 ton, bir İngiliz 3 ton, bir Çinli 0.7 ton, bir Hintli 0.25 ton karbondioksit üretiyor.

 

Atmosfere yılda 220 milyon ton karbondioksit bırakan Türkiye ise 20.sırada…2010 yılında bu rakam 400 milyon tonlara ulaşacak.

 

Atmosfere yılda ortalama 21 milyar ton karbondioksit salınıyor ve bu miktar giderek artıyor.

 

DÜNYA ALARM VERİYOR

 

Küresel ısınma, kutuplardaki buzulların erimesine, iklimin ve mevsim şartlarının değişmesine, okyanusların ısınmasına, deniz seviyesinin yükselmesine, orman yangınlarının artmasına, göllerin küçülmesine, ırmakların kurumasına, kışın sıcaklıkların artmasına, ilkbaharın erken gelmesine, sonbaharın gecikmesine, bitkilerin erken çiçek açmasına, göç dönemlerinin değişmesine, kıyı şeritlerinin erozyona uğramasına, bulut ormanlarının kurumasına yol açıyor.

 

Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) tarafından yapılan araştırmaya göre, küresel ısınma bu yüzyılın sonunda bitki ve hayvan varlığının üçte birini tehdit ediyor.

 

Küresel ısınmanın etkileri dünyanın her yanında görülüyor. Milyonlarca insanı sel, kasırga, kuraklık, susuzluk ve salgın hastalıklarla karşı karşıya bırakıyor. Yükselen deniz seviyesi Pasifik adaları ve Hint Okyanusu'ndaki adaların çoğunu tehdit ediyor.

 

DÜNYADA NELER OLUYOR?

 

Grönland eriyor - Kuzey Yarımküre’nin en büyük buz kütlesi olan Grönland adası, küresel ısınma nedeniyle eriyor. Grönland kütlesinin erimesi, düşük seviyedeki sahil şeridinde bulunan yerleşim yerlerinin sular altında kalmasına neden olacak.

 

Amazon ormanları yok oluyor - Brezilya hükümetinin yaptığı araştırmalar, dünyanın akciğeri sayılan Amazon’un 2003 yılında rekor düzeyde ormanlık alan yitirdiğini gösteriyor. Büyüklüğü 4.2 milyon kilometrekare olan Amazon’un şimdiye dek yüzde 20’si yok oldu.

 

Buzullar eriyor - Küresel ısınma, buzullarıyla ünlü Arjantin’i etkisi altına aldı. Buenos Aires’in 3 bin 200 kilometre güneybatısında bulunan Lago Argentino şehri, bugüne kadar buzullarıyla turistleri kendine çekerken, artık tursitler dev buzulların sıcaklığın etkisiyle yıkılmasını izlemek için şehre geliyor.

 

Hollanda kıyılarının 100 yılı kaldı: Hollanda sahillerinde, zeminin gelecek 100 yıl içinde 40 santimetre dolayında çökmesi bekleniyor.

 

Avustralya'da 2002 yılında şiddetli kuraklık yaşandı.

 

Kuzey Pasifik'te somon balığı popülasyonunda, bölgedeki sıcaklığın normalden 6 derece artması yüzünden büyük düşüş görüldü.

 

Kalifornia kıyılarında binlerce deniz kuşu, denizlerin ısınmasının yol açtığı besin kıtlığı yüzünden öldü.

 

TÜRKİYE AFRİKALAŞACAK

 

Bilimadamlarına göre küresel ısınma önlenemediği taktirde Türkiye 100 yıl içinde Kuzey Afrika’ya dönecek.

 

Yağışlar azalınca, başta GAP bölgesi olmak üzere, tüm nehirlerin taşıdığı su miktarı düşecek. Baraj göllerinin su seviyesi azalacak, hidroelektrik enerji üretimi ciddi oranda aksayacak.

 

Yüksek basınç kuşağının kuzeye kaymasıyla ülkemizde hakim olabilecek tropikale benzer bir iklim; düzensiz, ani ve şiddetli yağışlar, seller, hortum, kasırga, heyelan ve erozyona yol açacak. Kasırga ve fırtınaların tetikleyeceği seller can ve mal kaybına neden olacak.

 

Isınmayla birlikte denizlerimizdeki su akıntıları ve sıcaklık rejimleri değişecek. Balıkların göç yolları bozulacak.

 

Kuru kesimlerde yüksek sıcaklıklarla birlikte orman yangınları ile tarımsal hastalık ve tarım zararlılarında büyük artışlar görülecek.

 

Kavurucu sıcaklar ve kuraklık tarımsal ürünlerin hem çeşidinin hem de miktarının azalmasına neden olacak.

 

Yaz yerine bahar turizmi yapılacak. Güney bölgeleri, turizmi kuzeye kaptıracak. Akdeniz yerine Karadeniz öne çıkacak.

 

Kar yağışı giderek azalacak. Hatta kış mevsimi ortadan kalkacak.

 

İklim değişiklikleri, göçlere neden olacak. Türkiye'de yaşayanlar kuzeye yerleşmeye çalışacak.

 

Daha sık ve uzun süreli kuraklıklar olacak. Araştırmalara göre, 2030’da Türkiye’nin büyük bir kısmı oldukça kuru ve sıcak bir iklimin etkisine girecek, sıcaklıklar 2-3 derece artacak. Deniz seviyesinin 2030’da 30, 2050-2100 arasında da azami 100 santimetre yükselmesi bekleniyor.

 

Denizlerin yükselmesinden kıyı kesimleri etkilenecek. Özellikle Sadullah Paşa ve Amcazade Hüseyin Paşa gibi bazı yalılar sular altında kalacak.

 

Deniz seviyesinde yükselmelerle birlikte kıyı şeridi ve deltalardaki tarım alanları, plajlar ve yat limanları, kullanılamaz hale gelecek.

 

VAN GÖLÜ KURUYOR

 

Türkiye’de küresel ısınmanın birinci derecede etkisini gösterdiği yer Van Gölü… Göl ve çevresinde yıllık ortalama sıcaklık 1 derece arttı ve Van Gölü kurumaya başladı. Göldeki su seviyesi1994’te maksimum seviyeye ulaştı. 11 yıldır bu seviyeye ulaşamaması küresel ısınmanın göstergesi… Küresel ısınma devam ettikçe su seviyesi azalmaya devam edecek.

 

Uydu görüntülerinden Van’ın Özalp ve Saray ilçelerinde tamamı kurumuş göletler saptandı.

 

PENTAGON’UN FELAKET SENARYOSU

 

Amerikan Savunma Bakanlığı Pentagon’un raporuna göre, 2020 yılından itibaren dünyada su ve enerji kıtlığının baş gösterecek. Rapora göre küresel ısınma nedeniyle dünyada şu değişimler yaşanacak:

 

Avrupa’daki kıyı kentleri sular altında kalacak.

 

İngiltere’de “Sibirya” soğukları yaşanacak.

 

Küresel ısınmanın kuruttuğu bölgelerde su kaynaklarına sahip ülkeler, ellerindeki doğal kaynakları korumak için nükleer silahlara başvuracaklar.

 

Tarım alanlarının ve su havzalarının korunması ve ele geçirilmesi nedeniyle çıkacak çatışmalar, terör örgütleri kanalıyla bölgesel savaşlara dönüşecek.

 

KYOTO PROTOKOLÜ

 

Kyoto Protokolü, küresel ısınma ve iklim değişikliği konusunda mücadeleyi sağlayacak uluslarası tek çerçeve… Protokolü 141 ülke imzaladı. Protokol, ülkelerin atmosfere saldıkları karbon miktarını 1990 yılındaki seviyelere düşürmelerini gerekli kılıyor.

 

1997’de imzalanan protokol, 2005’te yürürlüğe girebildi. Çünkü, protokolün yürürlüğe girebilmesi için, onaylayan ülkelerin 1990’daki emisyonlarının (atmosfere saldıkları karbon miktarı) dünyadaki toplam emisyonun yüzde 55’ini bulması gerekiyordu. Bu orana 8 yıl sonunda Rusya’nın katılımıyla ulaşılabildi.

 

ABD KİRLETİYOR AMA İMZALAMIYOR

 

ABD, “Benim çıkarlarım önce gelir” diyerek protokolü imzalamayı reddediyor. Bugün başlayan ve ana gündem maddelerinden birini küresel ısınmanın oluşturduğu G-8 Zirvesi öncesi bu tavrını imzalamama tavrını sürdüren Bush yönetimi, enerji fiyatlarını artıracağı ve ABD’de 5 milyon kişiyi işsiz bırakacağı gerekçesiyle Kyoto Protokolü’ne karşı çıkıyor.

 

Kyoto Protokolü hükümlerine uyum, imza atan ülkeler açısından zorunlu… Tüm dünyada çevrenin korunmasına evrensel standartlar getiren protokole AB ülkelerinin tamamı taraf... Kyoto Protokolü ile devreye girecek önlemler son derece pahalı yatırımlar gerektiriyor. Sözleşmeye göre,

 

Atmosfere salınan sera gazı miktarı yüzde 5'e çekilecek.

 

Endüstriden, motorlu taşıtlardan, ısıtmadan kaynaklanan sera gazı miktarını azaltmaya yönelik mevzuat yeniden düzenlenecek.

 

Daha az enerji ile ısınma, daha az enerji tüketen araçlarla uzun yol alma, daha az enerji tüketen teknoloji sistemlerini endüstriye yerleştirme, ulaşımda, çöp depolamada çevrecilik temel ilke olacak.

 

Atmosfere bırakılan metan ve karbondioksit oranının düşürülmesi için alternatif enerji kaynaklarına yönelinecek.

 

Fosil yakıtlar yerine örneğin bio dizel yakıt kullanılacak.

 

Çimento, demir çelik ve kireç fabrikaları gibi yüksek enerji tüketen işletmelerde atık işlemleri yeniden düzenlenecek.

 

Termik santrallerde daha az karbon çıkartan sistemler, teknolojiler devreye sokacak.

 

Güneş enerjisinin önü açılacak. Nükleer enerjide karbon oranı sıfır olduğu için dünyada bu enerji ön plana çıkarılacak.

 

Fazla yakıt tüketen ve fazla karbon üretenden daha fazla vergi alınacak.

 

ATO BAŞKANI AYGÜN

 

Rapora ilişkin değerlendirmelerde bulunan ATO Başkanı Aygün, hükümetler ve iş dünyasını yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı konusunda sorumluluk almaya davet ettiğini söyledi.

 

Küresel ısınmaya engel olmak için kömür, petrol, doğalgaz gibi fosil yakıtlar yerine su, jeotermal, ve güneş enerjisinin kullanılması gerektiğini dile getiren Aygün, vatandaş olarak herkese düşen önlemler olduğunu kaydetti. Aygün şunları söyledi:

 

Otomobilimizde kullandığımız benzin ve evimizde kullandığımız kömür ve doğalgaz ile bireysel olarak küresel felakete katkıda bulunuyoruz. Otomobilimizin hava ve yakıt filtrelerinin her zaman temiz olmasına dikkat etmeliyiz. Çünkü kirli filtreler fazla yakıt harcanmasına yol açıyor. Otomobillerimizde klimayı yalnızca gereksinim duyduğumuzda çalıştırmamız gerek. Çünkü klima da yakıt tüketimini artırıyor. Evlerimizde ısı yalıtımına dikkat etmemiz, çift cam tercih etmemiz gerekiyor. Dünyayı ultraviyole ışınlardan koruyan ozon tabakasını incelten sprey ve deodorantlardan da uzak durmalıyız Başka dünya yok. Herkese sorumluluk düşüyor. Böyle giderse bu dünya Bush’a da kalmaz””

 

 

http://www.atonet.org.tr/turkce/bulten/bulten.php3?sira=350

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hindistanda dünya kirliliginin bas sorumlularindan oldugu aciklandi.

Dünyanin kirlenmesi kirlilik nedeni ile insanlarin ölmesini insanlik adina herkesin kinamasi gerekir.Bu konuda saniyorum ki forumda hicbir arkadas aksini düsünmemektedir.

Bu forumda yazilarina deger verdigim bazi arkadaslarin Türkiye üzerinde Türk milleti üzerinde hicte gercekleri yansitmayan veya en azindan Türk milletinin büyük cogunlugunun karsi oldugu konularla ilgili olarak yanlis degerlendirmelerde bulunmalarini bir talihsizlik olarak görüyorum.

Laf Cumhuriyet gazetesinden acilmisken,üzülerek sunu söylemek istiyorum ki;Son iki haftanin Cumhuriyet gazetesini okurken acaba Türk gazetesimi degilmi diye süpheye kapildim.Hele adini vermeyecegim birkac köse yazarinin Türk milletine kin kusan satirlarini nefretle okudum.Halbuki Cumhuriyet gazetesi geleneklerine bagli bir gazete olmasi nedeniyle ülkemizde sayginligi olan bir gazete idi.

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hindistanda dünya kirliliginin bas sorumlularindan oldugu aciklandi.

Dünyanin kirlenmesi kirlilik nedeni ile insanlarin ölmesini insanlik adina herkesin kinamasi gerekir.Bu konuda saniyorum ki forumda hicbir arkadas aksini düsünmemektedir.

Bu forumda yazilarina deger verdigim bazi arkadaslarin Türkiye üzerinde Türk milleti üzerinde hicte gercekleri yansitmayan veya en azindan Türk milletinin büyük cogunlugunun karsi oldugu konularla ilgili olarak yanlis degerlendirmelerde bulunmalarini bir talihsizlik olarak görüyorum.

Laf Cumhuriyet gazetesinden acilmisken,üzülerek sunu söylemek istiyorum ki;Son iki haftanin Cumhuriyet gazetesini okurken acaba Türk gazetesimi degilmi diye süpheye kapildim.Hele adini vermeyecegim birkac köse yazarinin Türk milletine kin kusan satirlarini nefretle okudum.Halbuki Cumhuriyet gazetesi geleneklerine bagli bir gazete olmasi nedeniyle ülkemizde sayginligi olan bir gazete idi.

 

saygilarla

Sevgili politika...

Evet doğru dünya kirliliğinin başını çekenlerden biri de evet ne yazıkki Hindistan...

Ama Türkiye'nin birinciliği havaya karbondioksit yaymadaki birinciliktir, genel kirlilik teki birincilik değildir.

Öncelikle bunun bilinmesini önemle rica ediyorum...

 

Diğer taraftan;

Topic başındaki konunun (yukarıda da belirttim) Cumhuriyet gazetesi ile uzaktan yakından bir ilgisi yok...

Eğer dikkat edilirise başlıkta (topic'te) eklenen resmin altında kaynak adresi verilmektedir (http://www.acikgazete.com/?newsid=14090&category=149)...

Evet iyi bir cumhuriyet okuruyum ve yaklaşık olarak 12 yaşından beri sürekli takip etmekteyim gazetemi...

İnanın hiç bir yerinde bu ülkemize karşı bir yazı yazdığını hatırlamıyorum fakat şunu çok iyi biliyorum...

Bugün sistemli birşekilde gazetemize karşı inanılmaz bir saldırı ve ve bunun boş sorumluluları ise hepimiz bildiği karanlık güçler..

Ve bu karanlıklar maalasef; Emperyalizmin en bağnaz düzeni olan Yeni Dünya Düzeni'nin uşakları ve soytarılarıyla ılımlı İslamcılar kol kolalar;

Ne güzel ortaklıktır bu!

Tarikatların ticaretle, mafyayla/çetelerle, devletle, düzenin efendileriyle iç içeliklerinin ardında ahlak ve faziletin olmadığını bilmenizi isterim..

Bana ülkemi bu gazete sevdirdi..

Düşünsel kavgayı bu gazete öğretti...

Silahların olmadığı, düşünsel barışın hakim olduğu ama müspet bilimden sapmamamız gerektiğini,

Yaşamda var olma bilincini,

Sorumluluklarımı vb... bu gazeteden öğrendim...

Ki gazetem;

Demokrat, laik, çağdaş, modern, akılcı, yaratıcı, üreten ve gelişen bir ülke için hiç durmadan düşünsey duruşunu bozmadı...

Bu nedenle sizlere düşüncelerinizden ötürü saygı duyuyor ve sevgilerimi gönderiyorum....

Biliyorum ki bigün her şey gün ışığına çıkacaktır...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ülkemizdeki değişiklikler

 

Ülkemizde aşağıdaki değişiklikler saptandı:

 

1- Kaçkar Dağlarında buzullar erimeye başladı.

 

2- Kızılcahamam Milli Parkında ciğerotlarından eskiden 20 tür mevcut iken şimdi 4 türe rastlanmakta.

 

3- Ağaçların biyolojik ritmi bozuldu. Bazı yerlerde ağaçlar tomurcuklandı ve çiçek açtı (Prof. Dr. Çetin B, 2006)

 

4- Bıldırcın geçidi eylül sonuna doğru bir ay gecikmeyle başladı.

 

5- Orman çulluğu kasım ortalarından sonra bir ay gecikmeyle gelmeye başladı.

 

6- Yaban ördeği ve yaban kazları henüz pek görünmüyor. (Kayaöz E. 2006)

 

7- Doğu illerimizden Bingöl'de aralık ayında göç etmeyen leyleklere rastlandı.

 

8- Kartepe'de kar suyu ile beslenemeyen Yuvacık Barajı kurudu, Kocaeli ili susuz kaldı.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

hangi ülkenin ne kadar kirlettiğinin bir önemi yok bu saatten sonra..gerçeklerin hala tam anlaşılamadığını düşünüyorum,bence insanlığın en önemli meselesi küresel ısınma tabi bir uzay üssünde rezervasyonunuz varsa o başka...

 

bu kadar duyarsız kalırsak doğaya ..bu kadar acımasızca sömürürsek ne bekliyebilirizki......çocuklarımıza bıraktığımız dünya ölüyor ve bizim umrumuzda bile değil...söyleyecek söz yok...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

yinede durup seyretmektense önlemler alınabilir...

 

Türkiye sera gazı salınımını en fazla arttıran ülke olarak raporlarda ve iklim değişikliğinden etkilenen ülkelerin başındada bizim ülkemiz var..

hükümet bu konuda ne yazık ki duyarsız,biz halk olarak ısrarla dikkatlerini bu konuya çekebilirsek gerekli adımları belki attırabiliriz.

 

KÜRESEL ISINMA SORUNU İÇİN 10 ÇÖZÜM YOLU

· 2050 yılına kadar sera gazı emisyonlarında, 1990 rakamlarına göre %60'a varan bir azalma zorunlu.

· Enerjinin verimli kullanılması yasal değişikliklerle desteklenmeli.

· Elektrik üretiminde rüzgâr, güneş gibi temiz

(yenilenebilir) enerji kaynaklarının payı hızla arttırılmalı.

· Hükümetler karbon vergileri ve temiz enerji ile teknolojileri teşvik ederek geçiş dönemlerine öncülük etmeli.

· Enerji tasarrufu her yerde kural haline gelmeli, binalarda enerji verimliliği için standartlar konulmalı.

· Ulaşımdan kaynaklanan karbondioksiti azaltmak için motorlu taşıtlara dayanmayan ulaşım biçimleri ve toplu taşımacılık geliştirilmeli.

· Yaşam biçimlerimizi sorgulamak ve değiştirimek, daha çok bisiklet yolu, daha az otomobil ve uçak kullanmak, daha az enerji tüketmek zorundayız.

· Atmosferdeki fazla karbozdioksiti temizleyen orman alanlarının korunması ve genişletilmesi gerekiyor.

· Küçük güzeldir; üretimde, tüketimde, yatırımlarda devasa ölçekleri terk etmek zorundayız.

· Yeşil bir gelecek için çalışmalıyız.

 

www.yesiller.org

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

yinede durup seyretmektense önlemler alınabilir...

 

Türkiye sera gazı salınımını en fazla arttıran ülke olarak raporlarda ve iklim değişikliğinden etkilenen ülkelerin başındada bizim ülkemiz var..

hükümet bu konuda ne yazık ki duyarsız,biz halk olarak ısrarla dikkatlerini bu konuya çekebilirsek gerekli adımları belki attırabiliriz.

 

KÜRESEL ISINMA SORUNU İÇİN 10 ÇÖZÜM YOLU

· 2050 yılına kadar sera gazı emisyonlarında, 1990 rakamlarına göre %60'a varan bir azalma zorunlu.

· Enerjinin verimli kullanılması yasal değişikliklerle desteklenmeli.

· Elektrik üretiminde rüzgâr, güneş gibi temiz

(yenilenebilir) enerji kaynaklarının payı hızla arttırılmalı.

· Hükümetler karbon vergileri ve temiz enerji ile teknolojileri teşvik ederek geçiş dönemlerine öncülük etmeli.

· Enerji tasarrufu her yerde kural haline gelmeli, binalarda enerji verimliliği için standartlar konulmalı.

· Ulaşımdan kaynaklanan karbondioksiti azaltmak için motorlu taşıtlara dayanmayan ulaşım biçimleri ve toplu taşımacılık geliştirilmeli.

· Yaşam biçimlerimizi sorgulamak ve değiştirimek, daha çok bisiklet yolu, daha az otomobil ve uçak kullanmak, daha az enerji tüketmek zorundayız.

· Atmosferdeki fazla karbozdioksiti temizleyen orman alanlarının korunması ve genişletilmesi gerekiyor.

· Küçük güzeldir; üretimde, tüketimde, yatırımlarda devasa ölçekleri terk etmek zorundayız.

· Yeşil bir gelecek için çalışmalıyız.

 

www.yesiller.org

Sevgili frozen...

Bu tür bilgileri bizlerlerle paylaşmandan mutlu olacağımızı bilmenizi isterim...

Duyarlılığın ve paşlaşımın için Teşekkürler... :)

 

ismailkureselch4.jpg

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...
Dünyanın katledilmesi konusundaki yarışta ülke olarak, millet olarak ipi en önde göğüslemiş bulunmaktayız... Yani dünyaya karbondioksit salınım oranındaki önlemez yükselişimiz sonucunda ülkemize bu birinciliği de kazandırdık ya helal olsun bize... Kural tanımazlığımız, duyarsızlığımız, cehaletimiz, hoyratlığımız, müsrifliğimiz, sevgisizliğimiz zaten ayyuka çıkmıştı... Şimdi de, kendinden başkasını düşünmeyen, çevreye ve geleceğe kayıtsız, kollektif yaşama saygısız, çocuğunun yarınını düşünmeyen, egoist bir millet olduğumuz bilimsel olarak ta resmen ispatlanmış oldu... Zararımız kendimizeydi, şimdi evrenselleşti...

 

Ağır hasta olan dünyayı masaya yatırmak, göz göre göre yokolup gidişine teşhis koymak ve ömür biçmek için Paris’te toplanan iklim doktorları, titiz bir konsültasyon sonunda artık tedavinin imkansız olduğunu saptadılar... Çıkan raporun özeti şu... Dünya yakın zamanda bitkisel hayata girecek, bir kaç 10 yıl sonra ise insanoğlunun eliyle fişi çekilecek...

Öleceği kesinleşen hastaya “ artık ne istersen yiyebilirsin ! “ demiş ya doktor... Siz de bir dünyalı olarak artık ne isterseniz rahat rahat yapabilirsiniz, ormanları çatır çatır kesebilirsiniz, arabalarınızı tek kişi olarak israfla kullanabilirsiniz, deodorantları havaya sıkabilirsiniz, fabrika bacalarından zehir bocalayabilirsiniz, cennet köşelere nükleer santraller kurabilirsiniz, erozyonla mücadeleye zaten artık hiç gerek yok, çarpık kentleşmeyi daha da arttırabilirsiniz, golf sahaları açmak için 3 asırlık binlerce ağacı gözünüzü kırpmadan kesebilirsiniz...

 

Tabii bunları başka ülkelerin insanları için yazıyorum... Biz zaten üzerimize düşeni yapmışız ve birinciliği bilek hakkıyla kazanmışız... Düşünebiliyor musunuz? Dünyanın insanoğlu tarafından yok edilişinde, birinci derecede söz sahibi olan ve başrol oynayabilen bir ırkın ahvadıyız biz... Birkaç yıl sonra Çukurova ve Konya ovası çöl... Akdeniz sıcaktan kavrulacağı için devre dışı... Tatilciler artık Karadeniz’e gidecekler ... O da bir kaç yıl için... Haydi gidin arazi kapatın orda...

Bilim adamlarına göre dünya için biçilen ömür 30 yıl... Yaşamın sonunun başlangıcı bu tarih... Yaşamaya çalışmaya başlamak belki 10 yıl sonra... Kasırgalarla, sellerle, deniz yükselmeleriyle mücadele ile geçecek bundan sonraki sıcak yıllar... Bu dehşet tabloyu açıklamamaları için petrol devi Exxon şirketi tarafından bilim adamlarına büyük çapta rüşvetler teklif edildiği konuşuluyor... Dünyaya başka türlü bir son biçmeye çalışan ve Kyoto anlaşmasını kavrayamayan ve tanımayan Bush’un kankası olan bu kuruluşun bu davranış biçimi hiç yadırganmamalı... Katrina gidip bunları vurduğunda al sana ilahi adalet... Oysa bugünlerde vizyona giren Al Gore’un belgeseline bakın ve dünyaya nasıl son biçildiğini daha iyi algılayın... Yine insan eliyle...

 

Şimdi, arka planda bir dünya resmi olan, üstünde büyük kızılderili şefinin “ Son ağaç kesildiğinde, son kuş öldüğünde, insanlar paralarını mı yiyecekler... “ diyen o ünlü sözü yazılı olan bir panonun önünde, elimizde Türkiye haritası ile toplu olarak resim mi çektirmeliyiz?

 

Dünyaya bedel Türklerden hatıra kalsın diye…

kn253southafrica1981posow4.jpg

http://www.acikgazete.com/?newsid=14090&category=149

 

 

Yahu bravoo sana dipnot,helal olsunn gerçekten çok başarılı bir çalışma!Sömürgecilerin emperyalistlerin,bölücülerin yapmak istediklerine bir katkı da senden!

Nekadar güzel aşağılamışsın Türkiyeyi,ne kadar güzel yerden yere vurmuşsun böyle kozmopolit bir ülkedeki insanların yaptıklarını sadece Türklere yığarak...

Kardeşim kendi ağzınla söylüyosun rüşvet teklifinde bulunanların Milliyetini,sonra Türkler dünya sıralamasında birinci!!Tüttürün fabrika bacalrını diyorsun,sonra dünya sıralamasın da Türkler birinci!!! kardeşş,sorarım sana o tüten bacalrın sahibi kim??kullanılan nükleer santrallerin sahibi kim???deodorant sıkmında da kozmopolit olan Türkiyede yine sadece Türkler dünya birincisiymiş...

******lım bakalım kendi kendimizi,gerçekten bizlere kocaman bir BRAVO!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yahu bravoo sana dipnot,helal olsunn gerçekten çok başarılı bir çalışma!Sömürgecilerin emperyalistlerin,bölücülerin yapmak istediklerine bir katkı da senden!

Nekadar güzel aşağılamışsın Türkiyeyi,ne kadar güzel yerden yere vurmuşsun böyle kozmopolit bir ülkedeki insanların yaptıklarını sadece Türklere yığarak...

Kardeşim kendi ağzınla söylüyosun rüşvet teklifinde bulunanların Milliyetini,sonra Türkler dünya sıralamasında birinci!!Tüttürün fabrika bacalrını diyorsun,sonra dünya sıralamasın da Türkler birinci!!! kardeşş,sorarım sana o tüten bacalrın sahibi kim??kullanılan nükleer santrallerin sahibi kim???deodorant sıkmında da kozmopolit olan Türkiyede yine sadece Türkler dünya birincisiymiş...

******lım bakalım kendi kendimizi,gerçekten bizlere kocaman bir BRAVO!

 

Sevgili αէαﻯʌ arkadaşım..

Sanada bravo...

Okuduğunu anlamayanların birinciliğinide ben sana veriyorum...

Nedenine gelince..

Bak başlığıktan alıntı yaptığım konunun ülkemiz açısından birinciliği ne diyor...

 

Yani dünyaya karbondioksit salınım oranındaki önlemez yükselişimiz sonucunda ülkemize bu birinciliği de kazandırdık ya helal olsun bize...

Neymiş birinciliğimiz 'dünyaya karbondioksit salınım' mış...

Keşke ülkemiz..

Eğitim, bilim, ekonomi, spor, istihdam vb. konularda dünya sıralamalırında üst düzeylerde yer alabilsek...

Keşke diyanete hayrılan para kadar eğitime para hayrılsa...

Keşke cami yapımı sayısı tüm müslüman ülkeleri birinciliğini yakalamasa da üniversite ve bilim yuvaları kurulabilse...

Ah keşke...

Sevgiyle kalın...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kyoto'ya imza atmayan ülkeler;

Gelişmiş ülkelerden,ABD ve Avustralya..

Gelişmekte olan ülkelerden ise Türkiyedir...

 

Bak ne demişler

 

Kanada hükümeti, küresel ısınma sebebi sera gazlarının salınımını 2050 yılında bugünkü seviyenin yarısına çekilmesini öngören bir yasayı yürürlüğe koydu. Kanada’nın komşusu ABD ise, Kyoto Protokolü’ne dahi imza atmıyor.

 

NTV-MSNBC VE AJANSLAR

 

Küresel ısınmanın günah keçisi Türkiye olamaz.

Adamlar takmış bir kere ulusu aşağılamaya.

Bunlar ikinci dünya savaşını ve ırak savaşınıda

bizim ulusumuza yükleyebilirler.Bunun adıda

zaten aydın olmak değilmidir.Oluveririrz aydın

olur gider...Bunları izlemeye devam........

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Gene aynı mantık cosmopolit bir ülkeymiş. ayrımcılığa bak.

öncelikle ülkeyi bölmeye çalışan bu zihniyete dikkat etmek gerekiyor ve ekliyorum:

 

"Türkiye Cumhuriyeti Devletine vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes Türk'tür"

 

O yazıda da bu ülkede yaşayan herkes Türk olduğu için herkes suçlanıyor (suçlamada yanlış kelime ama sen kullandığın için onu tekrarlıyorum - bana kalsa uyarılıyor derdim - çünkü tam anlamı ile Türk insanını uyarıyor ) öncelikle okuduğunu ve kullandığın tanımlamalara dikkat etmen gerek.

 

Kimse bu ülkeyi içinde yaşayanları sınıflara kamplara ayırmaya çalışmasın.

 

Saygılar

Elbette ki dediğine ben de katılıyor ve üstüne basarak tekrarlıyorum,VATANDAŞLIK BAĞIYLA BAĞLI olan herkes vatanaşımızdır!

Ancak benim vurgulamak istedğm yanlış anlaşılmış,ülkemizde ki karbon yuvalarının sahipleri,bu ülkeye vatandaşlık bağıylabağlı olan vatandaşlarımız mı yoksa tamamen kendi ülkelerini korumaa dürtüleriyle bizim ülkemizi kirleten diğer ülke vatandaşlarımı?Bak tekrarlıyorum DİĞER ÜLKE VATANDAŞLARI!!!

αէαﻯﻩỵ™

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili αէαﻯʌ arkadaşım..

Sanada bravo...

Okuduğunu anlamayanların birinciliğinide ben sana veriyorum...

Nedenine gelince..

Bak başlığıktan alıntı yaptığım konunun ülkemiz açısından birinciliği ne diyor...

Neymiş birinciliğimiz 'dünyaya karbondioksit salınım' mış...

Keşke ülkemiz..

Eğitim, bilim, ekonomi, spor, istihdam vb. konularda dünya sıralamalırında üst düzeylerde yer alabilsek...

Keşke diyanete hayrılan para kadar eğitime para hayrılsa...

Keşke cami yapımı sayısı tüm müslüman ülkeleri birinciliğini yakalamasa da üniversite ve bilim yuvaları kurulabilse...

Ah keşke...

Sevgiyle kalın...

Haklısın arkadaşımm keşke Eğitim, bilim, ekonomi, spor, istihdam vb. konularına daha çok önem weren bir ülke olsak...Bu arada OKUDUĞUMU anlayıp anlamama birinciliği gibi birşeyi değil sen hiç kimse bana veremez. Ama ben senin hakkında biraz kararsız kaldım,acaba sen mi anlayamıyorsun okuduğunu,ben ne sordum arkadaşım:o dünyaya yapılan karbon salınımını yapan fabrikaların sahipleri hangi dünya vatandaşları ki sen türkleri 1. ilan ediyorsun?

ayrıca yanıtıma gösterdiğin ilgi için teşekkür ederim...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.