Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

GALEYANA GEL,BİR İKİ GALEYANA...


adrenalin

Önerilen İletiler

Günlerdir bu yazıyı arıyordum,çok önceleri okumuştum ama yazarı kimdi hatırlayamadığım için bir türlü bulamıyordum vede bir tesadüf eseri tekrar karşıma çıktı..

Altı yıllar önce çizilmesi gereken vede satır aralarının iyi analiz edilmesi gereken bir yazıymış...geç kaldık...

Hepimiz geç kaldık...

Dağ gibi bir yazarı,fidan gibi bir delikanlıyı kaybettik..

 

GALEYANA GEL,GALEYANA BİR İKİ...

 

 

Mersin'de bayrak yakma olayından hemen sonra hız kazanan gerilim, Trabzon'da linç girişimi gibi ürkütücü noktalara taşındı. Yüreğimiz ağzımıza geldi. Madımak günlerini hatırlıyor, korkuyoruz. Bin defa Allah korusun, Allah korusun, diye dua ediyoruz.

 

 

Akşam Genel Yayın Yönetmeni Serdar Turgut, Trabzonlu bir yazar olmam hasebiyle benden konuyla ilgili yazı istedi. İsabet etmiş. Sadece Trabzonlu olmam değil, üslup olarak da konuya uygunum, çünkü galeyancı bir üslubum vardır, birden parlayan harlayan edebi tarzım beni Anadolu'da şöhret yapmıştır. Oysa konuyla ilgili çok şey bilmiyorum, olsun, memleketimizi anlatmak için bir fırsattır, girelim mevzuya..

 

 

Memleketim Trabzon'u Octavya Paz'ın Meksika'yı anlattığı gibi anlatmak isterdim, kısmet değilmiş, işin galeyanlı linçli tarafı bize kaldı, hayırlısı.

 

Trabzon yeryüzü topraklarının en dramatik şehridir. Çünkü bu şehir tarihten bugüne sebebi henüz keşfedilmemiş bir gençlik enerjisiyle mağdurdur. Şehvet dolu enerji. Hangi yokuşa tırmansa yamaçları söküp indirir. Kabından çıkamayan bu enerji her insana, her aileye akılalmaz derinlikte ıstıraplar yaşatır. Fatih 1461'de bu şehri aldı, iyi mi yaptı henüz anlaşılmamıştır, çünkü 1807'de laz uşakları Kabakçı Mustafa'yla ihtilal yapıp lazlar bir müddet Osmanlı tahtına dahi oturmuştur. Bugünkü kabadayı ve dikbaşlı kültürü o günlerden miras mı kaldı bilemeyiz. Yani Trabzon'un trajedisi aşırı enerjidir. O günlerde nüfusu 160.000 olan bu şehrin altı kez Türkiye futbol şampiyonu olduğunu unutmayalım. Bu şehrin gençleri henüz iki yıl önce dünya liseler şampiyonuydu, bunu da unutmayalım. Gençler her spor dalını delirmişçesine bir iştahla yapar. 1. 2. 3. liglerdeki Trabzonlu futbolcuları saysak, Trabzon'un ligde iki takımla değil, 10'un üstünde takımla oynadığını görürüz. Futbol aşırı yüksek enerjinin temposuyla oynanan bir oyundur.

 

Bildiğim bir şey var. Bu yüksek enerji, ya hayal kurmayı öğrenecek ya da akşama kadar top oynayacak. İkisini de sonsuz bollukta yapar. Bu şehir kadar hayal kurulan toprak parçası yoktur. Yerinde duramaz, kabına sığmaz bu tarifsiz enerji, hayal kurmayla birleşince, asırlardır Trabzon'un çocukları, en uzak ülkelere, en uzak adalara kaçıp göçüp giderler.

 

Bu şehirde nedeni henüz keşfedilmemiş başka derin şeyler de var: Kendine aşırı güven. Her bilim, sanat, din, kitap, yönetici, her alanda coşkuyla kendini kaybetmiş kimi görürseniz, o mutlaka Trabzonlu'dur.

 

Trabzon'u tüm dünyalılardan ayıran ikinci büyük özellik, 'huzur'dan ne anladıklarıdır. Dünyalılar için huzur, sakinlik, dinginlik, sabır ve bekleyiş ve rahatlıktır. Trabzonlu için huzur 'coşkudur'. Delilendikçe, kafaları karıştıkça, kendilerini kaybettikçe 'huzur' bulurlar. Bu yüzden horon demek, yüzleri kıpkızıl oluncaya kadar oynamak, tepinmek demektir. Horon, bitmeyen bir ayin gibidir. Etleri / kasları iyice kızdırıldıktan sonra bedenlerinden harlı alevler çıkmadıkça oyunu bitirmezler.

 

Bu şehrin yetiştirdiği bilim adamları, din adamları, yazarlar, sanatçılar bu yüzden 'normal' değildir, sakin, oturmuş, dingin hiç olamazlar. Bilimi de dini de sanatı da çıldırmışcasına yaparlar. Her şeyi kudurmuşcasına yapan bir iştah...

 

O denli hızlı konuşur o denli hızlı düşünürler ki, sizin bir ömürde sarfettiğiniz cümleleri, onlar, bir günde, hatta, öğle vaktine varmadan dünyayı konuşup, bitirirler.

 

Yani, rüzgarın en çok estiği, yağmurun en çok yağdığı, toprağın en çok kaydığı bu şehirde büyüyen çocuklar, bedenlerine toprağın kattığı zalim bir enerji yüzünden dünyaya ayak uydurmakta zorluk çeker. Dolu dizgin parlamış at gibi yaşarlar. Belki de biz Trabzonlular bu yüksek enerjinin kurbanı olarak hayatımız çatışma, çarpışma ve şok ve trajedi ve kavgayla başlar ve biter!.

 

Trabzon şehir merkezi birbirine paralel üç sokak ve bir sahilden oluşur. Üç sokak: Uzun Sokak, Maraş Caddesi, Kunduracılar Çarşısı. Bu üç sokak Meydan Parkı'na açılır. Meydan Parkı aynı zamanda yan semtlere ve merkez köylere kalkan dolmuş ve otobüslerin merkezi durak yeridir, her saat Meydan Parkı ana baba yeridir. Hayat günboyu burada döner. Meydan Parkı kalabalık, işlek, hareketli ve enerji doludur. Belediye binası, oteller, lokantalar, her şey bu üç sokak ve Meydan Parkı'nda başlar ve biter.

 

Bu üç sokak ve açıldıkları Meydan Parkı'nda gün boyu voltalayan üçbine yakın işsiz genç görürsünüz. Bütün Anadolu şehirleri gibi işsizlik had safhadadır. Kırk yaşına kadar iş bulamamış, kırk yaşına kadar hiçbir işte çalışma şansı bulamamış kalabalığın ileri geri hareketiyle kaynar bu sokaklar. Gün boyu hızlı adımlarla aşağı yukarı volta atıp, sağ sola bakınılıp, sonra bir kahvede oturulup, ya da köşebaşlarında dikilinip, yine sağa sola bakınılarak.

 

Yani bu sokakta her gün üç bine yakın genç hareket halinde. Dışardan gelenin bilmediği, bu üç bine yakın gencin birbirini tanıdığını, kestiremez. Üç bine yakın genç birden toplanır. Aniden harekete geçebilir. Şehrin misafiri, bu üç bine yakın gencin ortak hareket edebileceğini düşünemez.

 

Bu genç kalabalığı ayrıca şehirde olup biten şeyi anında birbirine taşır, fısıltıyla, dedikoduyla , futboldan, Yattara'dan, siyasete kadar her şey bu kalabalık içinde hızla yayılır, yeni uydurulmuş bu espri, onbeş dakikada bir koca şehri anında dolanıp geri gelir.

 

Bu yüzden, diyelim Uzun Sokak'ta bir hadisenin başına bu mahşeri kalabalığın toplanma süresi üç dakikayı geçmez. Ki, malum vakada üç bine yakın genç, anında koşarak toplanıverdi.

 

Olayın anlaşılmayacak tarafı yok. Olay Türkiye'de geçer. Mersin'de başladığı iddia edilir. Birileri Türk bayrağı yakıldı haberini bu kalabalık içine atıverir ve bir TV kanalı, alt yazıyla bu haberi pekiştirir. Kalabalık çığırından çıkar.

 

Bu hadise üzerine şimdi iki tür görüş hakim. Birinciler, bunun provokasyon olduğu, yani yalan haberin kalabalığa birileri tarafından kasıtlı atıldığını söylüyor. Diğerleri, bu başıboş gençlerin galeyana, linçe çok açık bir psikoloji taşıdıklarını iddia ediyor.

 

Hadisemiz budur, ben size şehir hakkında genel bilgiler verip, tekrar buraya döneriz.

 

Şimdi hızını kesmiş olsa da, beş/altı yıl önce yapılan bir ankette, Rus kızların bu şehre yüz dolarla giriş yapıp, üç bin dolarla ayrıldıklarını yazar. Şehir, teşvik kapsamına alınmasına rağmen yatırım sıfırdır. AKP iktidarını da bu yüzden sevmez. Şehire yapılan tek yatırım 'fıkra' gibidir, Çimento fabrikası şehrin ortasında ve günboyu tipi kar fırtınası gibi şehri bembeyaz yapar. Karsusan Su Ürünleri Sanayi ve Yomra Su Ürünleri Sanayi, tek sanayiidir ve hacimleri üç/beş milyon dolardır. Arsin Organize Sanayi Bölgesi'nde hareketli 50/60 firma vardır, ancak firmalar çok düşük kapasitede çalışır. Rusya kapıları açıldıktan sonra çevre ülkelerle gezi turizminde canlanma olmuştur. Özellikle zengin turistlerin sürat tekneleriyle bir bavul ticareti söz konusu, ancak bu da hızını kaybetmiştir. Geriye kalır, on binyıllık ekmekleri, fındık ve balıkçılık. Balık dediğimiz de istavrit, mezgit ve hamsidir, birazcık palamut ve birazcık da kalkan... Bugün şehrin nüfusu 200. 000 bin, toplam nüfus bir milyon civarında..

 

 

 

Yol hastalığı

 

 

Trabzon şehri, otuz yıl öncesine kadar Anadolu'nun en güzel şehriydi. Sağ politikacıların, müteahhitlerin 'yol kavgası' bu şehri bitirdi. Akılalmaz bir cehaletle Karadeniz yok edildi. Birinci yol, 'tanjant' denilen şehrin tam ortasından geçiyor. Onlarca sokak, tarihi bina, yani şehrin dokusu paramparça yapıldı. Bu cehalete akıl sır ermiyor. Ve istimlak parasının sevabına Trabzonlu birçok insan bu çirkinliği alkışladı. Yani Trabzon'un katledilmesine göz yumdu. Öyle böyle bir cehalet değil.

 

İkinci yol faciası, Karadeniz sahil yolu projesi. Karadeniz Oto Yolu, dünya tarihinin en büyük çevre faciasıdır. Binlerce koy kaybedildi. Dünya coğrafyasının bu en eşsiz manzarası tarihten silindi. Kıyılar betonla dolduruldu. Yüzlerce km. asfaltla kaplandı. Sağcı müteahhit politikacılar, bu yol sizi kalkındıracak propagandası yaptı, yol kalkındırmadı, kandırdı. Artık iş işten geçti. Karadenizliler el ele verip tarihin bu en güzel coğrafyasını katletti. Suça herkes ortaktır. Artık Karadeniz sahili sıradan bir Konya yoludur. Hem şehri hem de sahili yok eden bu iki yol otuz yıl içinde olup bitti. Medya yazmadı. Halk ilgisiz kaldı. Bu denli amansız bir vahşete seyirci kalındı.

 

Bu toprağın çocuğu olarak, kıyılarını, koylarını, manzarasını, şehrin tarihini dokusunu paramparça eden müteahhitlerle işbirliği yapan Karadenizliler'le duygusal bağlarım sona ermiştir. Trabzonlu olmaktan utanıyorum. Tarihin bize bağışladığı bu çarpıcı güzellikler sağcı politikacılar ve şehir işbirliğiyle betonlaştırıldı. Asıl 'galeyan' buydu. Asıl galeyan müteahhit galeyanıydı, sağcı politikacı galeyanıydı ve bu galeyan tarihin en güzel şehri ve sahilini paramparça yapıp tarihten sildi.

 

Yani ben artık kendime Trabzonlu'yum diyemiyorum, toprağının değerlerini bilmeyen insanlarla, ya da üç/beş kuruş uğruna sağcı müteahhit politikacılarla tarihin bu en güzel şehrini katledenlerle işim olmaz...

 

 

 

Yanlış sevgi

 

 

O halde diyorum vatan sevgimiz yanlış. Yanlış saçma sapan şeyleri seviyoruz. Milliyetçi bir dalga deniliyor. Hayır. Dünyadan habersiz kitleler. Ülkesini, toprağını, değerlerini tanımayan bir dalga...

 

 

 

Korumacı, sadakat, kabadayı kültürü

 

 

 

Savaş tarihimizin hangi sayfasını açsam, orada cesareti ve saflığıyla ve inanılmaz ateşiyle Karadenizli gençlerin kahramanlık hikayelerini bulurum. Her yerde onlar vardır. İnanılmaz atılgandırlar. Devletlerine, saltanata, sultana, cumhuriyete bu inanılmaz bağlılığın nedenlerini bilemem. Ama sağcı politikacılar bu 'sadakat'ın şifrelerini çözüp, Karadenizli gençleri kullanmasını bilmiştir. Asırlardır bu toprak delirmişcesine sadık insan üretiyor. Sadakat kültürü. Devleti korumak denilince akılları çıkıyor. Burada milliyetçilik tam anlamıyla 'devletçilik'tir. Devletin ta kendisine sahip çıkmak. Topal Osman'ın öyküsü Karadenizli'yi bize özetler. Savaş tarihimiz bu sadakatin tarihidir. Osmanlı'dan başlayarak Kabakçı Mustafa'dan Topal Osman'a ve Mesut Yılmazlar'a kadar, Türk komutan, sultan, devlet başkanlarının 'korumalarına' dikkat edelim. Tek tek araştırıp sayalım. Şu derin devlet denilen yakın korumaların, komutanlara, sultanlara yakın duranların, şu özel adamların, sağcının, komünistin, edebiyatın en sıkı, en sert, en radikal 'karakterleri'nin hep bu topraktan yetiştiğini göreceksiniz.

 

 

 

Araya özel notum

 

 

Türkiye'de ne zaman Amerikan karşıtı bir hareket büyüse, hemen bir sağ/sol çatışması ya da benzeri bir çatışmayı birileri büyütür, soru işareti?

 

 

 

Milliyetçilik ideolojisi

 

 

Milliyetçilik devletçiliktir, devletin bekası. Devlet uğruna halkı feda etme. Kanuni ve sonraki Osmanlı çağlarında başlar. Bu yüzden devletin kutsal simgeleri milliyetçiler için her şeydir.

 

Oysa bir de vatan vardır, vatanımız, fındığımız, yolumuz, pamuğumuz, Ziganamız, halkımız, ürettiklerimiz. Milliyetçiler'e yüzlerce yıldır 'toprağın' ve 'vatan'ın gerçek değerlerini öğretemedik. Milyonlarca genç devlete tapınarak vatansever olduğunu düşünüyor ama yolları, hazinesi birileri tarafından yağmalanırken, sessiz kalıyor.

 

Ve birileri bu toprağın değerlerini gençlere anlatmadan, kutsal devletin kutsal simgeleriyle gençleri milliyetçilik dolmuşuyla talim yaptırıyor!..

 

Yakın tarihten bir galeyan öyküsü

 

Bugün, tiyatronun olduğu Zağnos mevkii 1969'da boş bir arsaydı. Çok eskiden de şehitlikti. Bu arazide mitingler yapılır, kumpanya, cambaz çadırları kurulurdu. 1969 yılında üniversiteli solcu gençler burada miting yapar. Yüz/yüzelli kişi kadardırlar. Ellerinde mikrofon 'üniversiteye İstanbul'dan taşıma hoca gelmesini' eleştirip protesto ederler. Miting başlar başlamaz halk gençlerin üstüne hücum eder. Öğrenciler kaçarak bir büyük meydan bir de Zağnos köprüsünü geçip hükümet binasına sığınır. Halk hükümet binasını çevirip gençlerin kendilerine teslim olmasını ister. Yani, bugünkü hadisenin tıpkısı, kırk yıl önce...

 

 

 

Üniversite/şehir çatışması

 

 

 

Üniversite, Trabzon'un sosyalleşmesi için fırsat olmadı. Bunun sebebi, ilk kurulduğu yıllar 60'lı yıllar, üniversiteli gençler, hippi, uzun saçlı ve solcudur. Halk bu öğrenci tipini sevmez, onlara evini kiraya vermez. Öğrencilere iyi gözle bakmaz. Ve Trabzon halkıyla üniversite arasında bitmeyen bir çatışma başlar. Bu yüzden Trabzon'da üniversite okuyan dışardan gelenler Trabzon'u, Trabzonlu'yu sevmez. Trabzon'da okuyan üniversiteli kızlar Trabzon'daki ağır delikanlı kültürü yüzünden şehirden olumlu intibalarla ayrılmaz. Bu son günlerde yeni yeni üniversiteyle şehir nihayet kaynaşmaya başladı...

 

 

 

Nihat GENÇ

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

:D:D

20 yaşında Trabzondan ayrılıp gitmiş siyasi görüşü dünya görüşü malum biri tarafından yazılan Trabzon kritiği,saçma sapan tespitler aşırılığa kaçmış ifadelerle dolu bir yazı.Sözüm yazıyı gönderen arkadaşımıza değil bizzat yazıyı yazan şahsa Nihat Genç'e

Oluşturduğu Oflu hoca tiplemesi ile bir din adamı ağzı ile dine ağıza alınmayacak küfürleri yapan ve sonrasındada buna mizah diyen zihniyet.

Ben ondan daha çok Trabzonluyum ben ondan daha çok yaşadım bu şehirde ve halen yaşıyorum üstelikte Ofluyum bu şehri ve bu insanları ondan daha iyi tanırım.

Trabzon insanı coşkuludur,zekidir ve vatanseverdir,doğruyu yanlışı görüp nerde nasıl davranacağını bilir.

Bu yüzdendir ki pkk lılar burda barınamaz bu yüzdendir ki vatan millet düşmanları burda konuşamaz eylem yapamaz.

Yazarı rahatsız eden şeylerde bunlar olsa gerek,son zamanlarda Trabzon üzerinde oynanan bir oyun var amaç nedir"Dİyarbakırda kürtçülüğü başlatan zihniyetler milliyetci yönü bilinen Trabzonda Türkçülüğü başlatma çabasındadır"demişti bir yazar haklı.

16 yaşında çocuklar ellerine silah tutuşturulup milli duyguları kullanılıp birileri tarafından cinayete teşvik ediliyor,neden Trabzonlu ergenlik çağını tamamlamamış çocuklar tercih ediliyor,şehrin insanın milli duygulara olan hassasiyetini baltalamak için bir türlü kırılamayan kale gibi vatan sevgisini köreltme çabasıdır bu başka birşey değildir tüm bunların aksi düşüncelerinin barınamadığı bu şehir artık göze batmaktadır ve seçilen bu yöntem burda tutmayacaktır.

Ülkemin bir şehrinde yakılan bayraklara seyirci kalınmasını ardından doğan tepkileri başka bir yöne çekmek için şehir merkezinde eylem yapıp bayrak yakılacak diye ortalığı birbirine katıp sonrasında doğan olaylarla gündemi değiştirmeye çalışan zihniyetler Peygamber Efendimize yapılan karikatür hakaretinden sonra papaz cinayetini hazırlayan zihniyetler,ermeni yasasının en kritik dönemecinden bir Ermeni asıllı gazeteyici kurban seçen kişiler bana göre hep aynı zihniyetlerdir.

Herkes biliyor ki bu olaylar o çocuk yaştaki gençlerin kendi hür iradeleri ile yaptıkları şeyler değildir.

Trabzon insanını laz diye tanımlayan bir yazarın siz anlayın artık kendi şehrim dediği insanı ne kadar tanıdığıdır oysa ki Trabzonda laz yoktur Lazlar genelde Artvin,ve Rizenin Artvin sınırı olan ilçelerinde mevcuttur,Trabzonun hiç bir yerli halkı lazca bilmez burda ki yüksek köylerde mevcut olan dil daha çok rumca ağırlıklı bir dildir.

Şehrin folklor oyunları ilede dalga geçme hatasına düşen yazar folklor oyunları yarışması ile alınan dünya şampiyonluklarındanda bi haber galiba.

Dünyalılar için huzuru tanımlayıp sonrasında Trabzon halkı için huzurun tanımı yapan yazar acaba Trabzon insanını uzaylı falanmı zannediyor.

Sürekli olarak Trabzon insanının işsizliğinden bahsedenler Trabzon halkının neden fakir olmadığını hiç kendilerine sormuşmudurlar.

Açılan sınır kapısı ile kültürel ve ahlaki bir çöküntü yaşamaya başlayan şehir oldukça erken toparlanıp kendine çeki düzen vermiştir.

Üniversite öğrencilerini şehre adapte olamayışını dışlanmasına bağlayan yazarımız yasadışı örgüt mensubu öğrencileri kast ederek yazdıysa doğrudur,ama yok sacı uzun hippidir sol görüşlüdür bunlar hikaye,gelip burda ki öğrencilerle görüşüpte mi bu kararı aldı oysa biz o öğrencilerle içiçe yaşıyoruz böyle bir söyleme hiç şahid olmadım açıkcası.

 

Son olarak biz Trabzonlular olarak şehrimizin üzerinde oynanan oyunlardan sıkıldık,yorulduk burda ki milli kimlik bilincini yıkmaya çalışan zihniyetler boşuna uğraşmasın,çocukları kullanıp şehrin sağlam destekler üzerine kurulmuş olan milliyetci duygularını karalamaya çalışanlar bunu asla başaramayacaklardır, ne onlar nede onlara çanak tutan söylemlerle yazılar yazan sözüm ona yazarlar.

 

Trabzon hakkında detaylı bilgi için...

 

http://www.trabzon.gov.tr/

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Öncelikle anladığım kadarıyla senin Nihat Genç hakkında hiçbir fikrin yok.

 

Birincisi Nihat Genç ankaranın eski ünlü ülkücülerdendir. Bu gün ise ulusalcı çizgidedir.

 

Nihat Genc'in "oflu hoca" tiplemesi ağıza alınmayacak küfürler falan etmez. Nihat Genc'in "oflu hoca" sı, hazırcevap, kurnaz, olaylara çok çabuk akıllı tepki verebilen ve her zor durumu kurnazlığıyla çözen bir karakterdir. karadeniz insanın, çabuk sinirlenen, sen internetteki "oflu hoca" mp3 lerini dinlemişsin. bir yerlerdende nihat gencin oflu hoca karakterini duymuşsun. birbirine ulayıp "bir din adamı ağzı ile ağza alınmayacak küfürleri yapan " kişi yapıvermişsin.

 

yani şaşırmıyorum klasik tavrınız. önce yazara bir saldırayım, mesela din düşmanı yapayım. sonra onun siyasi fikri belli diyerekte karalıyayım. ve yine yazarın yazdığı konularla ilgili bir şey yok. sadece yazara asılsız saldırılar ve sonra ajitasyon :)

 

Trabzonda laz olmadığı lafına gelince. Ofluyum demişsin. Abim sarallardan kız aldı, Burhanettin saral'ın yeğeniyle evli. ve bütün tanıdığım sarallarda yani 40 yaş üstü olanlar lazcayı çok iyi konuşuyorlar. Kaldıki lazların tarihte kurduğu tek devlet olan Lazika devletinin başkenti değilmi trabzon.

 

lazca trabzon ve rizede konuşulur artvindeki hemşince dir. lazca olan türküler mesela Fuat Saka'nın lazutlar albümündeki lazca şarkılarında çoğu lazcanın "trabzon ağzı" yani "gelvari" ile söylenir. orjnalleride böyledir.

 

Trabzonda gençler, F tipi cezaevlerini protesto etmek için bir yürüyüş düzenliyorlar. Ve bu gençler "p k k lılar bayrak yakıyorlar" diyerek yüzlerce kişinin linç girişimine maruz kalıyor. Şehrin valisi linci "vatandaşın tepkisi" olarak yorumluyor. birileri uyarıyor "trabzonda bu olayda görüldüğü gibi, ırkçı şiddet yanlıları örgütleniyor ve vali seyrediyor" ancak tabi bu uyarılarda hemen "Trabzonu karalamak" olarak adlandırılıyor.

 

Trabzon bir suç şehrine dönüşüyor, mafyozi örgütlenmeler, futbolcuların arabalarını kurşunluyor, o şehirdeki rantı paylaşamayan mafya grupları birbiriyle çatışıyor. vali bey sanki şikayet makamıymış gibi basına artan suç oranlarını neden engellemiyorsunuz sorusuna "arkalarında çeteler var" cevabını veriyor. Adama sorarlar arkalarında çeteler varsa git çökert bizemi şikayet ediyorsun bunu diye.

 

Bir restoranın önüne bomba koyuluyor, bir papaz öldürülüyor 18 yaşından küçük bir çocuk tarafından. ardından bir gazeteci öldürülüyor, yine reşit olmayan bir çocuk tarafından. olayın ardından piramit gibi git gide daha yükseğe tırmanılan organizasyon bağlantıları bulunuyor. Bu gençlerin "nizami alem" ve "alperen" ocaklarıyla ilişkisi tespit ediliyor. Genclere yaylada silah talimleri yaptırıldığı anlaşılıyor. işsiz gençlerin ırkçı çetelerce ve cemaatlarce internet cafelerde ve okul önlerinde örgütlendiği bizzat emniyet kaynakları tarafından açıklanıyor. Tüm bunlardan sonra Trabzon Valisi "suçlu anne babalardır, çocuklarına sahip çıkmıyorlar" vecizesini yumurtluyor bu sefer.

 

gerçi ben bahçelievlerde, hiç bir yasadışı faaliyeti olmayan 7 genci telle boğarak katleden. İstanbul ünviersitesinden çıkan öğrencilerin üstüne bomba atıp, 7 genci katleden. Abdi ipekçiyi katledenlere "kahraman" diyen birinden farklı bir tepki beklemezdimki. bir 10 yıl geçsin hafızlardan biraz silinsin hrant dınk cinayetide bu sefer Ogün Samast ta "kahraman" olur.

 

Ben trabzonlularıda karadenizlileride severim. aydın görgülü kültürlü insanlardır. Ancak bu gün trabzon şehrini ırkçı yapılanmalar bir örgütlenme merkezi haline getirmeye çalışmaktadır. Şehirde oy oranı %8 de kalan MHP kendini şehrin temsilcisi en güçlü partisi gibi sunmaya çalışmaktadır. Karadeniz insanı sağduyuludur. bu türk ırkçı kışkırtamlara düşmanlığın adını "vatanseverlik" koyanlara itibar vereceğinide hiç sanmam. ama eminimki trabzon merkezindeki bu örgütlenmelerin altından çok büyük ilişkiler çıkacaktır ve yine adım gibi eminimki bu işin ucu valiyede, polisede uzanacaktır.

 

unutmayalım o öğrencileri linç girişiminde, halkı kışkırtan kişinin bir sivil polis çıktığını.

 

kısacası trabzondan çok kötü kokular gelmektedir. o şehrin insanına düşen şey. barbarlığı ırkçılığı ve vahşeti "vatanseverlik" kisvesine sokmaya çalışmadan, gerekli tepkiyi vermeleridir.

 

"bizden farklı olanlar barınamaz bu şehirde" mantığı trabzon halkının değil. şehrin göbeğine çöreklenmiş, ve ırkçı hissiyatlarını "milliyetçiliğin" arkasına saklamaya çalışan cenahın sözlerdir. ve onların savunucularının.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yazılarımın bu denli takipçisi olman güzel birşey sevgili cyrano;

Fakat gene yanlış bilgiler veriyorsun bir kişiyi tanımakla tüm Trabzonluları tanıdığını sanmışsın yanılmışsın,evet ben Ofluyum ve Sarallarla komşuyum,arkadaşım,hısımım içiçe yaşıyoruz senin anlayacağın burda kimse lazca konuşmaz Trabzon bölgesinde lazca diye bilinen bir dil kullanılmaz burda ağırlık olarak özellikle yüksek köylerde Rumca konuşulur.Benim bitişik komşum Hemşinli (Hemşin Rizenin Artvin sınırı ilçesi) lazlarındandır lazcayı çok iyi konuşur bize son derece uzak ve yabancı bir dildir.

Tüm karadeniz halkını için laz denilir oysaki ben bir önceki iletimde lazların nerelerde ağırlıklı yaşadığını belirttim zaten ama birde lazların kendi sitelerinden alıntı yapıp açıklayalım isterseniz.

 

...Laz tabiri, Türkiye’nin garbında, fark gözetilmeksizin, Karadeniz’in cenüb-i şarki kısmındaki ahaliyi ifade için kullanılır, halbuki hakikatte, kendilerine laz diyen ve Lazca konuşan halk bugün Hopa ve Pazar (=Atina) kazalarında oturmaktadır. Batum’un cenübunda az sayıda laz vardır ki, bunlar Türk hududunu Sarp (Çoruh munsabının cenübü)’a 16 Mart 1921 tarihli Türk-Rus Anlaşması gereğince Türkiye’ye alındılar.Laz olarak nitelenen halklarından biri olan Karadenizli Rumlardan ayıran temel unsurlar Lazların farklı bir dil konuşması ve bu iki halkın yaşadığı bölgelerin kesin olarak birbirinden ayırt edilebilmesidir. Lazlar bu günkü Rize ilinin 25 km kadar doğusunda bulunan Kemer’in doğusuna doğru uzanan sahil bölgesinde yaşar ve konuştukları dil Rumların konuştuğu Antik Yunan kökenli dilden tamamen farklı bir dil ailesine mensuptur. Öte yandan, Lazlar, yaklaşık olarak aynı coğrafyayı paylaşan ve aralarında kültürel olarak bazı benzerlikler bulunan Hemşinlilerden de farklı bir grup teşkil ederler. Lazların dil ailesi itibariyle ortaklaştığı Gürcüler ve Svanlar gibi halklardan en önemli farkı ise tarihseldir. Lazlar, Gürcüler ve Svanlardan farklı olarak ikibin yıla yakın bir süredir Kafkasya’dan ayrılmış ve farklı etkileşimlere açık olan başka bir kültür alanında varlıklarını sürdürmüşlerdir.alıntı lazlar kimdir.

Fuat Sakanın kasedinde kullandığı dili bilmiyorum fakat bildiğim şey kasede adını veren Lazut kelimesi rumcadır ve anlamı mısır sapıdır,ve hala Çaykarada köylüler tarafından kullanılır.

 

Neyse bu kadar bilgi yeter sanırım,gelelim diğer konuya bu ülkenin güneydoğusunda ki illerimize bakıldığı zaman hemen hergün bir bombalama olayı bir çatışma haberi alınır ve mutlaka hemen hergün insanlar ölür ama orda terör kol gezdiği için öyle kanıksanmışızdır ki bu haberleri sıradan birşeymiş gibi dinleriz yada izleriz,sanki ülkede bir tek Trabzonda olaylar oluyor sanki ülkede bir tek Trabzonlular cinayet işliyor insanlara bu şekilde bir izlenim verilmeye çalışılıyor oysaki burda yaşanan olayların diğer illerde yaşanan olaylardan çok büyük bir farkı yoktur Mersinde bayrak yakıldı öfkesi Trabzon'da yaşandı linç girişimini bir sivil polis kışkırttı demişsin hayır bizzat eylem yapanlar başlattı kasıtlı amaçlı bir olaydı çünkü,hedef saptırmak.

Tüm suçluları gene herzaman ki gibi ülkücüler diye lanse etmişsin pekii Trabzon MHP il teşkilatını bombalayan kimdi sanırım bunada hazır bir cevabın vardır.

Bizden farklı olanlar barınamaz derken ki ben kast ettiklerimi belirttim sen neyi kast ettin anlamadım benim kast ettiğim PKK ve yandaşları ise amacın ne?Yoksa söylediğim sözü başka bir yere çekip ajitasyon yapma derdindemisin benim kelimelerim üzerine oynama ben açık konuşurum.

Benim Abdullah Çatlıya olan hayranlığım seni neden bu kadar rahatsız ediyor onuda anlayamadım ama neyse :) çok önemli değil.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Aslında bendeniz forumun ‘’en genel ahlaka mugayil,en travmatik ve en verdiği sözü tutmayan’’ kişisi olarak inanmazsınız ama bir şeyler düşündüm.

Gelin hep birlikte daha önce yapılmamış bişey yapalım!!!.

Hayatınızda iç yapmadıysanız bile bi deneyin,eminim başarırız.

Sadece bizim sevdiklerimizi sevmiyor diye birini yargılamayıp ‘sadece bir seferlik sevmediği insanların hayatına gözünü dikebilecek kadar insanların farklılıklarına karşı tahammül özrü olan dangozlardan bi farkımız olsun. sadece bi seferlik senin sevdiklerini sevemediğim için beni affet. sadece bir seferlik bir fark yaratalım ve ‘ogün bilmemne’den daha akıllı davranıp birbirimizi olduğumuz gibi kabul edelim.’

Üzerine milyonlarca komplo teorisi üretilebilinecek bu arızası kendinden menkul olay karşısında kendini mektep medrese görmüş insanlar olarak tanımlayan bizler, bi sefer labirentteki farelerden farklı davranıp ‘kör ölür badem gözlü olur’ atasözünü kullandırtmayalım.

Ve hayatınızda bi kere olsun sizin tarafınızda olmayanları (DİNK ya da ÇATLI ya da R. T.E ne farkeder ki...) yargılamadan anlamaya çalışın.

Biri size yüzünü yıkamamışsın dediğinde ama ali de yıkamamış demeyin bi kerecikliğine...

 

Bu arada Siz yokken gandhi aradı.’’ inandığın gibi yaşamıyorsan namussuzsun’ dedi kısık bi sesle...

 

Tam kapatacaktı bölücülük olmasın diye ismini söylemiyorum bi şair kaptı telefonu elinden

hiç bir din;hiç bir bayrak;ve hiç bir vatan;daha kutsal değildir insandan... dedi...

 

 

Biliyorum kalemime hiç yakışmıyor bu hümanist cümleler,ben de çok kolay kuramam bu cümleleri,kursam da bitiremem(destek aldım zati bi üstatdan koyu renkli kısımları...)sakın yanlış anlamayın tasvip etmediğimden değil sadece kişisel beceriksizliğim...

 

Ay çok sevgi böceği yazısı oldu bu,söz bi daha yazmam...

bu arada kişisel bi özür de bergerac beyfendiye...

 

Saygı hürmet vs...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yazılarımın bu denli takipçisi olman güzel birşey sevgili cyrano;

Fakat gene yanlış bilgiler veriyorsun bir kişiyi tanımakla tüm Trabzonluları tanıdığını sanmışsın yanılmışsın,evet ben Ofluyum ve Sarallarla komşuyum,arkadaşım,hısımım içiçe yaşıyoruz senin anlayacağın burda kimse lazca konuşmaz Trabzon bölgesinde lazca diye bilinen bir dil kullanılmaz burda ağırlık olarak özellikle yüksek köylerde Rumca konuşulur.Benim bitişik komşum Hemşinli (Hemşin Rizenin Artvin sınırı ilçesi) lazlarındandır lazcayı çok iyi konuşur bize son derece uzak ve yabancı bir dildir.

Tüm karadeniz halkını için laz denilir oysaki ben bir önceki iletimde lazların nerelerde ağırlıklı yaşadığını belirttim zaten ama birde lazların kendi sitelerinden alıntı yapıp açıklayalım isterseniz.

 

...Laz tabiri, Türkiye’nin garbında, fark gözetilmeksizin, Karadeniz’in cenüb-i şarki kısmındaki ahaliyi ifade için kullanılır, halbuki hakikatte, kendilerine laz diyen ve Lazca konuşan halk bugün Hopa ve Pazar (=Atina) kazalarında oturmaktadır. Batum’un cenübunda az sayıda laz vardır ki, bunlar Türk hududunu Sarp (Çoruh munsabının cenübü)’a 16 Mart 1921 tarihli Türk-Rus Anlaşması gereğince Türkiye’ye alındılar.Laz olarak nitelenen halklarından biri olan Karadenizli Rumlardan ayıran temel unsurlar Lazların farklı bir dil konuşması ve bu iki halkın yaşadığı bölgelerin kesin olarak birbirinden ayırt edilebilmesidir. Lazlar bu günkü Rize ilinin 25 km kadar doğusunda bulunan Kemer’in doğusuna doğru uzanan sahil bölgesinde yaşar ve konuştukları dil Rumların konuştuğu Antik Yunan kökenli dilden tamamen farklı bir dil ailesine mensuptur. Öte yandan, Lazlar, yaklaşık olarak aynı coğrafyayı paylaşan ve aralarında kültürel olarak bazı benzerlikler bulunan Hemşinlilerden de farklı bir grup teşkil ederler. Lazların dil ailesi itibariyle ortaklaştığı Gürcüler ve Svanlar gibi halklardan en önemli farkı ise tarihseldir. Lazlar, Gürcüler ve Svanlardan farklı olarak ikibin yıla yakın bir süredir Kafkasya’dan ayrılmış ve farklı etkileşimlere açık olan başka bir kültür alanında varlıklarını sürdürmüşlerdir.alıntı lazlar kimdir.

Fuat Sakanın kasedinde kullandığı dili bilmiyorum fakat bildiğim şey kasede adını veren Lazut kelimesi rumcadır ve anlamı mısır sapıdır,ve hala Çaykarada köylüler tarafından kullanılır.

 

Neyse bu kadar bilgi yeter sanırım,gelelim diğer konuya bu ülkenin güneydoğusunda ki illerimize bakıldığı zaman hemen hergün bir bombalama olayı bir çatışma haberi alınır ve mutlaka hemen hergün insanlar ölür ama orda terör kol gezdiği için öyle kanıksanmışızdır ki bu haberleri sıradan birşeymiş gibi dinleriz yada izleriz,sanki ülkede bir tek Trabzonda olaylar oluyor sanki ülkede bir tek Trabzonlular cinayet işliyor insanlara bu şekilde bir izlenim verilmeye çalışılıyor oysaki burda yaşanan olayların diğer illerde yaşanan olaylardan çok büyük bir farkı yoktur Mersinde bayrak yakıldı öfkesi Trabzon'da yaşandı linç girişimini bir sivil polis kışkırttı demişsin hayır bizzat eylem yapanlar başlattı kasıtlı amaçlı bir olaydı çünkü,hedef saptırmak.

Tüm suçluları gene herzaman ki gibi ülkücüler diye lanse etmişsin pekii Trabzon MHP il teşkilatını bombalayan kimdi sanırım bunada hazır bir cevabın vardır.

Bizden farklı olanlar barınamaz derken ki ben kast ettiklerimi belirttim sen neyi kast ettin anlamadım benim kast ettiğim PKK ve yandaşları ise amacın ne?Yoksa söylediğim sözü başka bir yere çekip ajitasyon yapma derdindemisin benim kelimelerim üzerine oynama ben açık konuşurum.

Benim Abdullah Çatlıya olan hayranlığım seni neden bu kadar rahatsız ediyor onuda anlayamadım ama neyse :) çok önemli değil.

 

öncelikle lazların resmi bir sitesi mi var.

 

yazıyıda yazının ait olduğu siteyide okudum. bu içerik ve kaynak onlar laz değil gerçek laz bizizden ibaret. zira belirttiğim gibi, lazların tarihte kurdukları tek devletin başkenti trabzondur. hemşinler laz değildir. hemşince lazcadan ayrı bir dildir. hemşinlerde lazlardan ayrı bir halktır.

türküyle örnek verdim. rahmetli, kazım koyuncuda, fuat sakada trabzonun lazca türkülerini söylerler.

 

gerçekten kıyasın ilginç. On yıllarca olağanüstü hal ve terörle mücadele yöntemleriyle idare edilen kentlerle kıyas yapmak. ne yapmalı insanlar tehlikeye işaret etmeden veya şehrin valisi emniyet müdürü, hiçbirşey yapmayıp. trabzonun ohalle idare edilmiş kentelere dönmesinimi beklemelidir. saydığın illerin şu anda normal iller olduğunu söyleyen varmı. kim orada olanları kanıksıyor ve normal karşılıyorki, yoksa o şehrin bilinen halini düzeltmek devletin öncelikli mücadele konusu mu.. orada olanlar kanıksandığı içinmi Türk ordusunun yüzde yetmişi şu an orada ?

 

dimi suçlu linç girişimine maruz kalanlardır. Yasamız ne der "herkes şiddete başvurmadan önceden izin almaksızın protesto yürüyüşü düzenliyebilir" o protestocu gençlerin ellerinde silah mı vardı, taş sopamı vardı, sağa solamı saldırıyorlardı ? hayır F tipi cezaevlerini protesto ediyorlardı. Bu hakkı onlara yasalar vermiş. sen bunu linç girişimiyle engelleme hakkını nereden buluyorsun. kim yasaları çiğneyenler ?

 

Gençlerin fikirlerini, protesto ettikleri şeyleri, açıkça beyan etmelerini zorla şiddetle baskıyla engelleyip ardından o gençler fikirlerini yasadışı yollardan aramaya itilince hiç mi düşünmüyorsunuz bunun sebebi ne diye. Hiç bir şiddet ve baskı yöntemi bir fikri ortadan kaldırmaz sadece onu savunanları farklı yöntemlere iter. türkiyede bunun yekpare örneklerindendir.

 

ve senin gibi arkadaşlara göre. gençler silahsız, şiddete başvurmadan proteste gösterisi düzenlerken şehrin içinde "bunlar pkk lı, koşun bayrak yakıyorlar " diyerek halkı kışkırtan ve şu anda bu yüzden yargılanan sivil polis değilde. O protestoyu düzenleyen gençler dimi halkı tahrik eden. öyle ya senin gibi düşünmüyorlar ne hakları var protesto etmeye. merak ediyorum mesela Türban konusunda inanca özgürlük derken, kendi fikirlerini ifade eden gençlerin linç edilmesini nasıl normal karşılıyorsun. öyle ya özgürlük sadece bana

 

senin kime hayran olduğundan banane. beni ilgilendiren. siz eli kanlı katillere, 7 genci telle boğarak katleden. üniversiten çıkan pırıl pırıl gençlerin üstüne bomba atan, abdi ipekçiyi öldüren, ve daha nice katliamlara imza atan kişilere "kahraman" dedikçe. daha çok Ogün Samastlar, Yasin Hayaller çıkar bu ülkeden. birilerine görede şimdi Ogün Samast "kahraman"

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yapma arkadaşım tereciye tere satma,bir Trabzonluya Trabzonu anlatma lütfen,gerçi ben daha önce bu forumda,olmayan bir ilçemizi Trabzonun ilçesi diye dayatanlarıda gördüm,kaç kez geldin Trabzona?benim konuştuğum dili benim yaşadığım kültürü bana anlatmaya kalkma komik oluyor.

Bu sabah maillerimin arasında bir mail dikkatimi çekti gönderende hemşehrim kendimi yazmış başka biryerden alıntımı bilmiyorum ama hoşuma gitti paylaşayım dedim.

 

 

 

KiMSENiN BURNU KANAMASIN AMA..

 

Suphesiz ulkemizde hic kimsenin burnu kanasin arzu etmeyiz ancak ulkemizin

degerlerini oyuncak zannedip sonsuza kadar oynamayi hayal edenlerede

bizlerde sonsuza kadar karsiyiz..Burada sebep ister AB olsun isterse ABD

hukumet isbirliginde gerceklessin millet olarak azim ve kararlilik icinde

olacagimizida gostermek gerekir..Cunku Ataturk'un ifade ettigi cok guzel

bir sozunu yazmak isterim "Milleti kurtaracak olan gene milletin azim ve

kararidir" Bu ulkede PKK'ya af ermeniye ozgurluk isbirlikciye saltanat

Orhan Pamuk'a nobel ve hukuk derken kendi topraklarimizda benim milletime

geldiginiz zaman irkcilik yada GUGUK..bu millete bu da yetmez birde ustune

kufurude serbest birakalim peki ne yapalim ?. simdi tam sirasidir kufuru

kanunlastiralim 301.maddeyide degistirelim..ama burada da durmayalim birde

vatanseverlere ulusalcilara milliyetcilere irkcilik suclamasiyla kanal

kanal giydirelim..

 

Uzgunuz' ki gun asiri sehit veriyoruz siz hic hatirliyormusunuz bu olayla

cok uzgun olan bu hukumetin icisleri bakaninin bir demecini, sehitlerimize

gonulden destek olan mesajlarini ? ama bizler hic unutmuyoruz PAPA'nin

olumuyle bu ulkede indirdikleri bayraklarimizi..Bizler de bizans

cocuklariyiz diye yazsaydik bu demokratik insan hakki olurdu..Trabzon tayad

militanlarına gecit verseydi PKK militanlarini Karadenize kabul etselerdi

BUGUN yazdiklari gibi sakincali sehir ilan edilmezlerdi..Ama ozel harekat

timlerinin yaninda daglarda carpisarak PKK'yi icine almayan Trabzon ilimize

BUGUN SANLI TRABZON diyemiyenlerin Yarin SAKLANACAK YERLERiDE

OLMAYACAKTIR..Kimsenin burnu kanamasin ama BUNLARIDA Bilelim..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Neden Trabzon birdenbire siyasi suç bataklığı haline geldi?

Ya da birdenbire mi geldi?... HAYIR... Birdenbire gelmedi.

Üstelik sadece Trabzon değil, 1980 sonrasında çok göç alan ve hızla büyüyen bütün büyük şehirler bugün suç bataklığı haline geldi.

Trabzon, Türkiye genelinde yapılan bir milliyetçi körüklemenin, propagandanın yükseldiği yerlerden sadece biri.

 

Tabii Trabzon'un, bölge insanının iç yapısından kaynaklanan bazı çok özel şartları var.

Ne gibi özel şartlar bunlar?

İstanbul'daki mafyanın önemli bir kısmı Trabzon kökenli insanlar.

Trabzon'daki işsiz, mesleksiz bırakılmış ve umutları elinden alınmış delikanlılar için İstanbul'daki mafya,

hem hemşerilik bağları hem de televizyonlardaki yayınlar nedeniyle bir rol modeli haline gelebiliyor.

 

Ayrıca bölgenin etno kültürel yapısının tarihe dayalı kökleri de insanların şuuraltında gizli bir endişe yaratıyor olabilir.

Kimlik ve etnik köken üzerinden yapılan bir siyaset ve onun yarattığı ortam, onları çok daha fazla harekete geçiriyor

ve kendi Türklüklerinin ve Müslümanlıklarının çok daha derin olduğunu ispat için özel bir çaba göstermeleri için tahrik ediliyorlar.

 

Çünkü milliyetçiler, özelde Trabzonlulara ve genelde bütün Türkiye'ye,

Ülkenin içine çekildiği kürt milliyetciliği Pkk gerçeğinide kullanarak dıştaki ve içteki düşmanlardan tutun da

Rum Pontus devletinin kurulacağına varıncaya kadar öyle propagandalar yaptılar ki...

İnsanları akıldışı bir düşman arama psikozu içine soktular.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

oncelikle soylemek istiyorum ki burada bunları soylerken ne lazraı sevmememden ne hemsinleri sevmememden soyluyorum,hatta benim kulturum bir parcası olan bu halklar karadeniz simgesi olan kulturleri yaratmıslardır.ben bir saral ım ve sarallar zaten of a osmanlı zamanında yerlesmistir.sarı ali nin kısaltması olan saral soyadı karsınıza sarıalioğlu saraloğlu ve benzer sekillerde cok cıkar.sarı ali bey bir osmanlı komutanıdır ve kokeni de laz degildir.

 

lazlar cayelunden oteye artvin tarafına dogru sahil bolgelerde sıkca rastlanır.hemsinliler camlıhemsin bolgesinde yogunlukla gozlenir.zaten osmanlı kaıtlarına bakıldıınnda of bolgesine yerlestirilen turkleri gorursunuz.lakin kimse sanmasın ki trabzonda hic laz yoktur tabi ki olcaktır tabi ki gocler olmustur tabi ki etkilesim olmustur.ama trabzon genel ifadeyle laz sayılmaz turk sayılır bu bolge yıllarca rum egemnliinde yasamıstır zaten.ben bir saralım ve sarallardan hicbiri lazca konusmaz.konusanlar da istisna kabul edilir.koylerinden dolayı ogrenmis olurlar bunun gerekcesi budur.

 

gelgelelimtrabzonda olusan bu olayların trabzonda neden olabileceiiine.trabzonda onceden yasayan rumlar tumuyle buradan silinip gitmedi boyle birsey olması mumkun deildi zaten.osmanlı doneminde yonetime karsı daha iyi durmak icin rumlar turkler gibi yasamaya basladılar vekendi kulturel kimliklerinden cıkıp turklestiler...bu kulturel kayıp tum karadeniz de olduuu gibi kulturel bi yıkıma yol actı ve ortaya asırı dercede soven bi kesim cıktı ve bu kesimden etkilenen insanlar oldu...biz bi donemde muzigimizi silip kaybettik ozellikle bu son 40 yılda karadenizde muziksel bir gerileme ve muziik uzune kurulan bu kulturde bir cokme oldu..kardeniz insanı dugunlerden sonra cumalık yapardı bunu yapan cok azaldı karadeniz insanı koylerinde ve koylerinin yaylasında surekli bi senlik havasında yasardı horonlar teperdi atısmalar olurdu bunlar artık dugunlerde ve halk oyunu gruplarında rastlanıyor...yani kçkoyuncu fuat saka ve volkan konak abilerimiz piyasaya cıkıp aslında kulturun temelinin lazca olduuunu hemsince olduuunu muzigin kemencenin sahibinin rumlar olduunu ve yunanlı kemencecilerin bu isi en azından bizimm kadar ii becerdiiini yansıttı...yani unuttuklarumuzi gun yuzune cıkardı ve bir zamanlar erkan ocaklı ile arabeske kayan karadeniz muzigini ismail turutlerin ve davut guloğullarının elinden aldı...

 

bu insanlar gecmislerini unutmus insanlardı...asırı soven davranmalarının altında turkiyede diger insanlardan daha fazla turk olmaları yatmaz...bu insanlar gecmisten beri unutulmus insanlardı.daglarıyla basbasa bırakılmıs ve cay ile fındıktan baska sadece mısır ekmegi ve hamsinin sanayisine unutulmus gidilmisti.ogun samast 17lik bir delikanlıdır ver onu katil yapan karanlıgın en buyuk parcası tabi yine paradır...para karadenizli olup da karadeniz de yasayanın cebinde yok...cunku fındıga 5 ytl diyen hukumet ogun samastı dusunmuyordu veya yasin hayali cayı su gun 500 bin gibi bir ucretle satın alan devlet aynı insan cay icmek istediinde kilosunu 10 liraya kadar cıkartan devlet,karadenizin trabzon rize kesimini cayl dolduran devlet ne kadar arazi varsa insanlar cay ektiren devlet ve bu senennin cay ucretini 500den yuksek tutmayan hukumet ve devletin kurumu caykur ve caykur reklamlarıyla dolu bir 2006 yılı...iste bu trabzondaki 2 endustri ve 200 bin insanın hali....

 

insanlar tabi ki milliyetci oolcaktır ama kimse bilmez trabzondaki insanın milliyetciliğini.trabzon insanı dagını tasını cok sever bir yaz gidemese de dısarda dursa ozlemiyle yanar emekliliğinde memlketine doner...trabzon insanı trabzonluyu cok sever..tarbzonsporu icin yanar tutusur 20 sene sampiyon olamasa bu sene oolacak der...trabzon insanında bu memlkeet sevgisi bu gtrabzon sevgisi bulundukca en sosyalist en komunist trabzonlu bile onunla konustuunuzda size milliyetci gozukur...lakin bu baska milletten olana karsı bi siddet bi yargı degildir.cunku trabzonda bu insanlar rumlarla yasamıstır.ortak kulturu yıllarca paylasmıstır ve bir trabzonlu yunanistana gitse oradaki eski trabzonlular tarafından kucaklanır...bu insanlar ermeni dusmanı dogmamıstır.trabzon ile ermenilerin su ana kadar problemi de olmamıstır.

 

yani olaylar tamamen hedef saptırma yok neden trabzonlu da yok bilmem kim de...2.c.nayet ustune yazılıp cizilince ve bu yonlendirme ile cinayetin asıl gercekleri untturulunca ogun samast da trabzonlu olunca suc trabnzonun sucu oluverdi...yani arkada ne cete vardı ne de bilmem kim denilmesi istendi trabzonun asırı soven iklimi biraz yagmur yagdırmıstı onlara gore...

 

trabzon bir suc kenti deildir,trabzonluların dısarıda isledikleri suclr trabzonda islenmemistir.kimse istanbulda gonul rahatlııgıyla sokaga cıkamaz ama trabzonda cok rahat dolasabilirsiniz.trabzon ortasında kapkac olmaz ama istanbulda islenen sucda trabzon yukum giydirilemez

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Neden Trabzon birdenbire siyasi suç bataklığı haline geldi?

Ya da birdenbire mi geldi?... HAYIR... Birdenbire gelmedi.

Üstelik sadece Trabzon değil, 1980 sonrasında çok göç alan ve hızla büyüyen bütün büyük şehirler bugün suç bataklığı haline geldi.

Trabzon, Türkiye genelinde yapılan bir milliyetçi körüklemenin, propagandanın yükseldiği yerlerden sadece biri.

 

Tabii Trabzon'un, bölge insanının iç yapısından kaynaklanan bazı çok özel şartları var.

Ne gibi özel şartlar bunlar?

İstanbul'daki mafyanın önemli bir kısmı Trabzon kökenli insanlar.

Trabzon'daki işsiz, mesleksiz bırakılmış ve umutları elinden alınmış delikanlılar için İstanbul'daki mafya,

hem hemşerilik bağları hem de televizyonlardaki yayınlar nedeniyle bir rol modeli haline gelebiliyor.

 

Ayrıca bölgenin etno kültürel yapısının tarihe dayalı kökleri de insanların şuuraltında gizli bir endişe yaratıyor olabilir.

Kimlik ve etnik köken üzerinden yapılan bir siyaset ve onun yarattığı ortam, onları çok daha fazla harekete geçiriyor

ve kendi Türklüklerinin ve Müslümanlıklarının çok daha derin olduğunu ispat için özel bir çaba göstermeleri için tahrik ediliyorlar.

 

Kimsenin burda kendini ıspatlama çabası yoktur asıl çaba burdaki milliyetci duyguları törpüleyip yok etmektir.Trabzon'un geçmişte bir rum krallığı olması burdaki insanı neden rahatsız etsin ki ona bakarsanız İstanbulda aynı değilmi?Şimdi kalkıpta bana Türkiyede en çok suç işlenen şehir olan İstanbulunda suç psikolojisinin altında bu neden yatıyor diyemezsiniz herhalde.

Trabzonu siyasi bir suç bataklığı gibi göstermeye çalışan zihniyetler güneydoğu illerine neden bakmıyorsunuz diye sorulduğunda orada olanüstü hal olduğunu söylerler peki ne olduda güneydoğu olağanüstü hal bölgesi ilan edildi.

Kimse bu şehir üzerinde oyun oynayan kirli ellerini bu şehirden ve bu şehrin bıyığı bitmemiş çocuklarından çeksin çünkü artık herkes herşeyin bilincindedir,bu halk ***** değildir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.