Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Sayın boşiq,

 

Aslında daha çok yazmak istediğim şey var ama tartışmanın ilerlemesini (olumlu yönde) gerçekten istiyorum.
Bu kararından dolayı seni kutluyorum.

Tüm insanların söyleyecek yada yazacak çok şeyleri vardır mutlaka.

Bende, "çok şeylerimi" sahifeler dolusu yazılar halinde yazardım.

Ama ne kıymeti olur. Az, öz ve netlik olmadığı zaman.

Tartışmanın somut olması için bu üç gerekçeye dikkat ederek, uzalaşma amacıyla da sonlandırmak gerek.

Konumuza dönelim.

 

Başlıkta ilk defa dünya görüşlerini iki ana gurupta toplamıştık.

 

Birisine bilimsel dünya görüşü demiştik.

Bilim: bilgi (doğa bilgisi)

Görüş: doğa'yı anlama, anlamlandırma ve anlatma.

 

Felsefe, bir konunun "neliğine" yönelik araştırmadır/düşünmedir. Örneğin bilimin içeriği, ne olduğu, siyasetin ne olduğu, hatta felsefenin ne olduğu gibi.

Felsefe, düşünme eylemi sırasında dış dünyadan aldığı verilerle kurallar ve kavramlar oluşturarak bu kavramları çevresi ile anlamlı kılması, bilgi birikimine bağlı olarak dil'e aktarıp bir görüş oluşturmaktır.

 

Bu tanımlar çerçevesinde felsefe, daha net olarak dış dünyayı kavrayıp, yöntemli olarak disiplinleştirmesi bilimleri ve dünya görüşlerini oluşturmuş, kendisi de o konulara ait kavrama ve aktarma disiplini olmuştur.

Doğayı ve madde yöntemli olarak çözümlemeye çalışılırken bilim, yöntemsiz anlamaya çalışılırken de metafizik görüş oluşmuştur.

 

Bilim sadece somut bilgidir ; Doğa üzerindeki nesneler ve devinimleri üzerine somut bilgi, kuram ve yasa bilimi.

Felsefe ise, bu somut bilgileri düşünen, kavrayan, öneren, açıklayan, tartışan düşünce ve anlamlandırma bilimi.

 

Bu tanımlarla, bilim ve felsefe birbirlerinden nasıl soyutlanabilir ?

Birinin olmaması halinde diğerinin olması mümkünmüdür ?

Her ikisi de diğerini niteleyen kendi alanında bilim dalllarıdır.

 

Felsefe sözlüğünden bir alıntı:

19. yüzyılın ikinci yarısında oluşan tarihsel materyalist felsefe, felsefi düşünceyi tümüyle bilimselleştirmiştir.

Artık felsefe yapmak demek bilimsel veriler üstünde düşünmek ve ondan eylemsel sonuçlar çıkarmak demektir.

Felsefe evrensel bilimdir. Çağdaş felsefe bilimseldir. Bilimle çelişmez, tersine tam ve derin bir uygunluk içindedir.

 

Selamlar.

Gönderi tarihi:
Sayın boşiq,

 

Bu tanımlar çerçevesinde felsefe, daha net olarak dış dünyayı kavrayıp, yöntemli olarak disiplinleştirmesi bilimleri ve dünya görüşlerini oluşturmuş, kendisi de o konulara ait kavrama ve aktarma disiplini olmuştur.

Doğayı ve madde yöntemli olarak çözümlemeye çalışılırken bilim, yöntemsiz anlamaya çalışılırken de metafizik görüş oluşmuştur.

 

Bilim sadece somut bilgidir ; Doğa üzerindeki nesneler ve devinimleri üzerine somut bilgi, kuram ve yasa bilimi.

Felsefe ise, bu somut bilgileri düşünen, kavrayan, öneren, açıklayan, tartışan düşünce ve anlamlandırma bilimi.

 

Selamlar.

 

- Felsefenin Bilim'den soyutlanamayacağını zaten belirtiyorum, yani Felsefeler Maddesel yada Somut anlamda var kalabilmek için ve tutarlı olabilmek için "Bilimsel" olmak zorundadırlar. Zaten Metafizik Felsefe bu yüzden tutarlı ve mantıklı olamıyor.

 

- Bilim'de tanımda verdiğiniz gibi Kuram ve Yasalar oluşturur. Bu kuram ve yasaları anlamlandırmak, yorumlamak, onlar üzerinde fikir yürütmek Felsefenin işidir. Bu noktada Felefe'nin Bilim'e yararı yoktur denemez demek ki, bunu anladım, çünkü Bilim ele aldığı bir konu üzerinde diyelim ki bir yargı belirtti yada bir bulgu'ya rastladı, bir veri oluşturdu... Ondan sonraki adımı nereye atacağını Bilimsel Felsefelerin bu bulguları yorumlaması ile yönlenerek mi bilebiliyor? (Böyle bir açıklamayı siz yapsaydınız o kadar inat etmezdim :)) Ama bu sefer yine aklıma istemeden diğer Felsefelerinde bu bulguları nasıl yorumlayacağı fikri geliyor. Yani Maddeden hareket eden tüm Felsefeler "Bilimsel" olduğuna göre, Bilimsel Felsefelerin hepsi yine o bulguyu temel alarak maddeden hareketle bir bilgi üretmeye, o bulguyu şekillendirmeye çalışacaktır. Buda hangisi olursa olsun tüm Bilimsel Felsefelerin Bilim'e katkıda bulunabileceğini gösterir. (Tanrı'ya inanıp inanmaması konusunu bir kenara bırakıyorum.) Bu açıdan doğru anlamış mıyım?

 

- Her ikisi de diğerini niteleyen kendi alanında bilim dalllarıdır.

 

- Bence de öyle... Felsefe ile Bilim artık birbirlerinden ayrılmışlardır. "Birbirlerini Nitelemez" demiyorum ama ayrılmışlardır. Bilim Bulguları meydana koyuyor, verileri ortaya çıkarıyor, kuramlaşıyor ve yasalaşıyor. Kuramlaştıramayacağı ve yasalaştıramayacağı hiç bir şey onun bilgisine dahil olmuyor. Felsefe ise kuramlaştırmak ve yasalaştırmaktan ziyade "Anlamlandırıyor". Yani Bilim'in ele almadığı yada ele alamadığı her şey üzerindede fikir yürütebiliyor... Aynı zamanda Bilim'in verilerini alarak yorumluyor, bir fikir üretiyor. Ve en sonunda hangi felsefe olursa olsun, Bilim'in bir sonraki adımı nereye atabileceği ile ilgili bir fikir sunabiliyor. Şimdi buradan şu da çıkıyor, Bilim ile Felsefe'nin ayrılma sürecinde Bilim "Kuram ve Yasalar Oluşturma" amacına yönelmiş, Felsefe ise "Yorumlama" amacına yönelmiş.

 

Bu tanımlarla, bilim ve felsefe birbirlerinden nasıl soyutlanabilir ?

Birinin olmaması halinde diğerinin olması mümkünmüdür ?

 

Felsefe Bilimden kopamaz, bunda bir ayrılığımız yok. Ama şu "Bilimlerin Sınıflandırılması" olayını ben yapmadım. Bilimler sınıflandırılmış, yapıları tesbit edilmiş, amaçları tesbit edilmiş ve bu sıralama yapılmış. Bu sıralamadaki yapıda buna göre şekillenmiş. Diğer Bilimlerin Matematiğe öykündükleri, onun gibi olma amacı taşıdıkları tesbit edilmiş, ortaya konmuş... Tamam, Felsefeler Bilim'in sonraki adımı nereye atacağını gösteriyor ancak hiç bir Felsefe Matematiğe bunu göstermemektedir, gösterememektedir. Matematik Felsefeden tamamen ayrılmıştır. Mantık'ta öyle. Felsefe ile olan etkileşimleri, Felsefelerin onlara muhtaç olmalarından öte değildir. İşte diğer Bilimlerde zamanla yasalaşmış, kuramlaşmış ve yasa ve kuram üretmeye yönelmiştirler. Matematiğe öykündükleri, özendikleri ortaya konmuştur bu devinimleri sonucunda. Bu yüzden Bilimlerin Felsefelere hizmet etmek gibi bir amacı yoktur artık. Ha ama tesbit ettiğimiz gibi Felsefeler Bilim'e yol gösteriyor, buna bir şey diyemem. Öyleyse Bilim'de Felsefeden bir ölçüde yararlanmak zorunda kalıyor ama Bilimin temel amacı "Kontrol sürecine ulaşmak"tır. Matematik gibi olmaktır. Mesela Metafizik depremi Tanrının Kötüleri Cezalandırmak için yaptığını söylerken, ilgili Bilim dalı belli bir oranda "Matematikleşerek" "Kontrol Eder" hale geliyor ve Sismik Sonar Sistemlerle (artık ne deniyor tam olarak hatırlayamadım) "Deprem"i tetikleyebilici yada yapabilici makine yada sistemler ortaya çıkarabiliyor. Bu noktadan sonra Felsefe Bilim'e hiç bir katkıda bulunamıyor, çünkü Bilim artık bu alanda Matematikleşmiş oluyor, her şey ortada oluyor ve Felsefenin yorumuna ihtiyaç kalmıyor. Mesela "İnsan Klonlanması"nda da bu olacak. İnsan Klonlandığı zaman, Bilim artık "Kontrol"e yani "Matematikleşmeye" ulaşmış olacak bu alanda, herhangi bir Felsefe artık yol gösteremez hale gelecektir bu açıdan. Devinim artık hep kendisini tetikleyecektir. Felsfeden ayrılacaktır tamamen bu noktadan sonra... Ha tabi insan klonlamanın ötesinde "Ruh Klonlamak" gibi uçuk fikirler ortaya atılmazsa... Ben bunu söylemek istiyorum...

 

Saygılarımla...

Gönderi tarihi:

Başlıkta ilk defa dünya görüşlerini iki ana gurupta toplamıştık.

 

Birisine bilimsel dünya görüşü demiştik.

Bilim: bilgi (doğa bilgisi)

Görüş: doğa'yı anlama, anlamlandırma ve anlatma.

 

Felsefe, bir konunun "neliğine" yönelik araştırmadır/düşünmedir. Örneğin bilimin içeriği, ne olduğu, siyasetin ne olduğu, hatta felsefenin ne olduğu gibi.

Felsefe, düşünme eylemi sırasında dış dünyadan aldığı verilerle kurallar ve kavramlar oluşturarak bu kavramları çevresi ile anlamlı kılması, bilgi birikimine bağlı olarak dil'e aktarıp bir görüş oluşturmaktır.

 

Bu tanımlar çerçevesinde felsefe, daha net olarak dış dünyayı kavrayıp, yöntemli olarak disiplinleştirmesi bilimleri ve dünya görüşlerini oluşturmuş, kendisi de o konulara ait kavrama ve aktarma disiplini olmuştur.

Doğayı ve madde yöntemli olarak çözümlemeye çalışılırken bilim, yöntemsiz anlamaya çalışılırken de metafizik görüş oluşmuştur.

 

Felsefeyi ve bilimsel görüşü çok kısa ve çok net açıklamışsın sevgili güzel dost...

 

Yalnız benim merak ettiğim nokta buradan senin varmak istediğin sonuç nedir? Felsefenin düşünsel yöntemle yaşadığı evreni anlamlandırma çabasına atıfta bulunarak net bir sonuç ortaya koyamayacağı mıdır söylemek istediğin?

 

Bilimsel görüşün elde etmiş olduğu kanıtsal verilere dayalı somut bilgilerinin gerçekçiliğine inanarak bununla yetinmeli midir insan. Herşeyi anlamak için ispata dayalı somut bilgiler yeterli midir?

 

Yöntemli ve yöntemsiz anlamlardırmadan ben bu sonucu çıkardım. Eğer eksik anladıysam daha detaylı bir bilgi istiyorum.

 

Bilim sadece somut bilgidir ; Doğa üzerindeki nesneler ve devinimleri üzerine somut bilgi, kuram ve yasa bilimi.

Felsefe ise, bu somut bilgileri düşünen, kavrayan, öneren, açıklayan, tartışan düşünce ve anlamlandırma bilimi.

 

Bu tanımlarla, bilim ve felsefe birbirlerinden nasıl soyutlanabilir ?

Birinin olmaması halinde diğerinin olması mümkünmüdür ?

Her ikisi de diğerini niteleyen kendi alanında bilim dalllarıdır.

 

Felsefe sözlüğünden bir alıntı:[/color][/size][/font]

 

 

Bilimin somut bilgi oluşu doğrudur ve öyle olmasıda gerekir. Bilim insanın ürettiği, geliştirdiği bir yoldur. Bu yol tabiatı, insanın kendisini, evreni hangi sistemle işlediğini, yaşamın gerekliliklerini, maddenin özelliklerini araştırmak içindir... insan için büyük önem taşır. Ancak tek başına bir dünya görüşü değildir, bilim bilgi bütünlüğüdür. Dünya görüşü ise daha geniş açılımlıdır. Çok ince detaylara girmek gerekir.

 

Felsefe sözlüğünden eklediğin söz çok anlamlı. Bilim ve Felsefe bir masanın iki ayağıdır. Ancak masaların dört ayaklı olması onun dengede durmasını sağlar. O yüzden bu iki ayak birbirini yok sayamaz. Ayaklardan biri insanın kendisidir diğeride evrendir.

 

İnsan hem düşünen bir canlıdır, hem araştıran, tahlil eden bir canlıdır. Dünya görüşünü belirlerken bütün bunlardan bir miktar alması gerekir. Aksi takdirde ne kendisini bilecektir, ne yaşadığı evreni kavrayabilecektir.

 

Düşüncenin ve dünya görüşünü geliştirmenin sonu olamaz, insan geliştikçe görüşleri ve düşünceleri de gelişecektir. Hiç bir nokta son nokta değildir "dünya görüşünde"...

 

Tengeriin boşig çok değerli katkıların için çok teşekkür ederim kendi adıma çok faydalanıyorum...

 

Selamlar

Gönderi tarihi:

Bilimsel görüşün elde etmiş olduğu kanıtsal verilere dayalı somut bilgilerinin gerçekçiliğine inanarak bununla yetinmeli midir insan. Herşeyi anlamak için ispata dayalı somut bilgiler yeterli midir?

Yöntemli ve yöntemsiz anlamlandırmadan ben bu sonucu çıkardım. Eğer eksik anladıysam daha detaylı bir bilgi istiyorum.

 

“Yöntemsiz anlamlandırma”dan kastım “Metafizik felsefe” idi güzel dost.

 

İnsanın doğa ve doğadaki nesnelerle ilişkisi ve onları tanıması, yöntemli ve ilkeli araştırma, anlama, anlamlandırma, bilimsel maddeci felsefe ile mümkündür.

 

Bilim ise hipotez niteliği taşıyan, var olan bu olguları/bilgileri (pratikle, deneyle) doğrulayan yöntemdir.

 

Herşeyi anlamak için ispata dayalı somut bilgiler yeterli midir?

 

Her şeyden kastın, insan ve onun içinde bulunduğu doğadaki nesnellik ise,

İnsanlığın tanıması, anlaması ve yararlanması için hipotez olarak bilime sunuluyorsa, deneysel yeterlilik te var ise, elbetteki doğrulanıp/yanlışlanacaktır.

 

Ama kastın madde ötesi “her şey” ise,

Bilim madde ötesini (soyut mantıksal kurgu) algılayamadığı için yok sayacaktır.

Deneye dayanmayan zihinsel kategoriler yoktur.

 

Selamlar..

Gönderi tarihi:
Tengeriin boşig çok değerli katkıların için çok teşekkür ederim kendi adıma çok faydalanıyorum...

 

Selamlar

Sevgili Sardunyam, sizde katkılarınız için çok sağolun, sorgunuz mantıklı ve iltifatınız için çok teşekkür ederim. Bilimselci'de en az bir o kadar iltifatı hakediyor aslında, katkısı yadsınamıyor...

Gönderi tarihi:

Sayın boşiq,

 

Sende bu bilim dallarını birbirinin yerine koyma, kıyaslama merakı nereden geliyor anlamıyorum.

Her bilim dalı, doğayı, onun üzerindeki nesneleri ve olguları farklı niteledikleri için ilgi alanları farklıdır değilmi ?

Şmdi de mantık ve matematik bilim dallarını, felsefe biliminin yerine koyma merakın başladı.

Bu merakını bırak lutfen. Böyle bir merak sadece senin kişisel merakın.

Doğa bilimlerinin (fizik, kimya, biyoloji) ilgi alanları ne kadar farklı ise,

Sosyal bilimler (tarih, coğrafya, sosyoloji, hukuk vs) ilgi alanları ne kadar farklı ise,

Felsefe, matematik, mantık bilim dalları, felsefenin farklı ilgi alanları olduğu için birbirinden ayrıdırlar.

Hatta bu bilim dalları nesneleri farklı nitelemelerinden yorumlamasından dolayı da alt kategorilerine ayrılmışlardır.

Hepsi ayrı bilim dalı olmasına rağmen birbirine yardımları asla yadsınamaz. Biri olmadan diğeri olamaz.

"Güzel dost"un söylediği gibi bir ayağı kırık masa (!) durumuna düşerler.

Bütün bilim dallarını burada sayıp dökmenin ve onları incelemenin bize pek yarar sağlayacağını sanmıyorum.

Bizler farklı dünya görüşlerinin toplumun ve kişilerin sosyal yaşamlarına etkilerini tartışıyoruz.

Bilim dalları nedir, ne değildir farklı bir tartışma konusu.

 

Tekrar konumuza dönelim.

Başlığın asıl konusu dünya görüşleri. Bunların kişiye ve topluma yansıması.

Doğayı tanıyıp, insanla olan ilişkilerini anlamlandırma bilimi olan felsefe,

Tarihin başlangıcından bu tarafa, Metafizik ve bilim felsefesi, bilinçsiz bir şekilde birlikte gelişmiştir.

Daha sonra filozoflar, farklı dünya görüşlerini tanımlarının farkına varmışlar ve ayırmışlardır.

 

İdealist dünya görüşü, metafizik felsefe ile toplum bilincine yerleştirilp, hayalci, kurgucu, bilimden uzak bir toplum oluşturur.

Böyle bir toplum ve birey, yaşamında çelişkiler içerisinde yaşamaktadır.

Bilimsel gözükmesine rağmen, tarihin ilk zamanlarında oluşan mitolojik bilgilerle hayatını sürdürmeye çalışır.

En kötüsü inançlarına çok bağlı, gelenekçi, değişmez kuralcıdırlar.

Gelenekçilkleri, toplumun sosyal gelişimini de kötü bir şekilde engellemektedir.

Evrensel bilim'in ahlak kurallarına, metafizik dünya görüşleriyle karşı duruşları vardır.

Örneğin düzen değişmemesini isteyenler metafizik geleneklere sarılıp müesseseleri (din, ahlak, örf, anane, devletçilik, milli kimlik vs.) harekete geçirirler.

İnsanlığın demokratik sosyal haklarına, inanç hükümleri ile karşıdırlar.(Çok önemli ve tartışılacak bir konu).

Varlığı ve kurumları, bilim kaynaklı evrensel ahlakı'ın gelişmesine engeldir.

 

Metafizik dünya görüşü, teoloji alt felsefesi ile toplumların üzerinde bir kâbustur.

Tarihte, İslam, hristiyan, musevilik, putpereslik ve mezhepleri, inançlar olarak toplumları çok kötü bir şekilede etkilemiştir.

Bir arap yerel kültürü olan İslamiyeti, değişik birşekilede yorumlayan Türk düşünürleri tasavvufçuluk, cemaatçilik, soficilik vs

islami hizipler oluşturarak metafizik felsefeyi yaşatmaya çalışmışlardır.

Bu tür felsefi bölünmelerinin amacı, insana ters gelen, bilimsel olmayan bir açığını kapatıp, bilim felsefesinin gelişimine, insanlığın mutlu olma değerlerine karşı çıkmak içindir.

 

Bilisel dünya görüşü (materyalizm), metafizik (idealizm-inançsal) dünya görüşünün toplum ve bireyleri olumsuz etkilemesine karşı mücadele etmektedir.

Gönderi tarihi:
“Yöntemsiz anlamlandırma”dan kastım “Metafizik felsefe” idi güzel dost.

 

İnsanın doğa ve doğadaki nesnelerle ilişkisi ve onları tanıması, yöntemli ve ilkeli araştırma, anlama, anlamlandırma, bilimsel maddeci felsefe ile mümkündür.

 

Bilim ise hipotez niteliği taşıyan, var olan bu olguları/bilgileri (pratikle, deneyle) doğrulayan yöntemdir.

Her şeyden kastın, insan ve onun içinde bulunduğu doğadaki nesnellik ise,

İnsanlığın tanıması, anlaması ve yararlanması için hipotez olarak bilime sunuluyorsa, deneysel yeterlilik te var ise, elbetteki doğrulanıp/yanlışlanacaktır.

 

Ama kastın madde ötesi “her şey” ise,

Bilim madde ötesini (soyut mantıksal kurgu) algılayamadığı için yok sayacaktır.

Deneye dayanmayan zihinsel kategoriler yoktur.

 

Selamlar..

 

Yöntemsiz anlamlandırmadan kastının "metafizik felsefe" olduğunu anlamıştım. Benim sorduğum bu iki düşünce türünden birini seçmek zorundamıyız? Bilimsel düşünceyi benimseyen insanlar "felsefeden" uzak mı duruyorlar? Bilim bütün sorularına cevap veriyor mu?

 

Herşeyden kastım bilimin bazı sorularla ilgilenmediğini söyleyen sizlere sorduğum soruların neticesidir. Yine inanç meselesine girecek mevzu o yüzden buradan devam etmiyorum dünya görüşlerinde tartışmamıza devam edelim ancak benim sahsi fikrim, inanç ya da bilimsel bakış tek başlarına dünya görüşü değiller. Ne inanç tek başına bütün evreni tüm detayları ile anlamlandırabiliyor nede bilim.

 

Bütün dünyada bugün yeni ideolojik görüşlere ihtiyaç duyuluyor. Kısır bir döngü içerisinde insanlık emperyalist sistemin çarklarında köreliyor. Ancak bu emperyalist sistemden kurtulmanın pratikte kolay bir yolu yok gibi görülüyor. Ne sosyalizm, ne de kapitalizm insanlara yeterli gelmiyor. En katı sosyalizt devletler bile kendi sistemlerinde yumuşamaya gidiyorlar. İnsanların büyük çoğunluğu sosyalist sisteme sıcak bakmıyor. Ancak kapitalist sistemin bütün dünyada meydana getirdiği insani, ahlaki, vicdani tahribatlarda insanı başka arayışlara sürüklüyor. Ancak bugüne kadar benimsenmiş hiç bir ideoloji bugün yeterli değildir. Gelecek yüzyılda bütün bunların değişeceğini düşünüyorum ama insanlık geçirmekte olduğu bu evrelerde yine çok fazla acı yaşayacak gibi geliyor.

 

Sevgili Sardunyam, sizde katkılarınız için çok sağolun, sorgunuz mantıklı ve iltifatınız için çok teşekkür ederim. Bilimselci'de en az bir o kadar iltifatı hakediyor aslında, katkısı yadsınamıyor...

 

Sevgili arkadaşım bende sana teşekkür ederim. Bilimselci bu forumun en değerli şahsiyetlerinden birisi ben kendi adıma onu tanımanın kazanç olduğunu düşünüyorum. Pek çok konuda farklı düşünüyoruz o dostlukların dünya görüşleri ile paralel olduğunu savunuyor ancak bence dost olmanın ilk kuralı insani değerlere sahip olmaktır. O yüzden ben bilimselciyi bir insan olarak çok seviyorum. Ve oda bunu biliyor. Sevgili Tengeriin boşig sizde aramıza yeni katıldınız ve görüşlerinizden kendime katkı çıkartıyorum saygılı ve düzgün üslubunuz herkese örnek olmalı...

 

Her ikinize de teşekkürler ve selamlar

Gönderi tarihi:

İdealist dünya görüşü, metafizik felsefe ile toplum bilincine yerleştirilp, hayalci, kurgucu, bilimden uzak bir toplum oluşturur.

Böyle bir toplum ve birey, yaşamında çelişkiler içerisinde yaşamaktadır.

Bilimsel gözükmesine rağmen, tarihin ilk zamanlarında oluşan mitolojik bilgilerle hayatını sürdürmeye çalışır.

En kötüsü inançlarına çok bağlı, gelenekçi, değişmez kuralcıdırlar.

Gelenekçilkleri, toplumun sosyal gelişimini de kötü bir şekilde engellemektedir.

Evrensel bilim'in ahlak kurallarına, metafizik dünya görüşleriyle karşı duruşları vardır.

Örneğin düzen değişmemesini isteyenler metafizik geleneklere sarılıp müesseseleri (din, ahlak, örf, anane, devletçilik, milli kimlik vs.) harekete geçirirler.

İnsanlığın demokratik sosyal haklarına, inanç hükümleri ile karşıdırlar.(Çok önemli ve tartışılacak bir konu).

Varlığı ve kurumları, bilim kaynaklı evrensel ahlakı'ın gelişmesine engeldir.

Bu söylediklerinizin tartışılacak yada karşı çıkılacak hiç bir şeyleri yok Sayın Bilimselci.

 

Metafizik dünya görüşü, teoloji alt felsefesi ile toplumların üzerinde bir kâbustur.

Tarihte, İslam, hristiyan, musevilik, putpereslik ve mezhepleri, inançlar olarak toplumları çok kötü bir şekilede etkilemiştir.

"İnançlar olarak toplumları çok kötü etkilemiştir" derken kastınız ne idi, ona göre devam etmek isterim... Yoksa İslam yada herhangi bir din/inanç toplumları elbette olumlu yada olumsuz şekilde etkilemiştir. Tümden Olumsuz/Kötü etkilemiştir yada Tümden Olumlu/İyi etkilemiştir demek yanlış...

 

Bir arap yerel kültürü olan İslamiyeti, değişik birşekilede yorumlayan Türk düşünürleri tasavvufçuluk, cemaatçilik, soficilik vs

islami hizipler oluşturarak metafizik felsefeyi yaşatmaya çalışmışlardır.

Bu tür felsefi bölünmelerinin amacı, insana ters gelen, bilimsel olmayan bir açığını kapatıp, bilim felsefesinin gelişimine, insanlığın mutlu olma değerlerine karşı çıkmak içindir.

 

Bilisel dünya görüşü (materyalizm), metafizik (idealizm-inançsal) dünya görüşünün toplum ve bireyleri olumsuz etkilemesine karşı mücadele etmektedir.

İşaretlediğim tanımlamanıza da katılamıyorum ne yazık ki. Kimi tasavvuf tekkelerinin yada yapılanmalarının, maddi kaygılarla vücut bulduğu bilinen bir gerçektir, bu yadsınamaz, Yunus Emre gibi kimselerde bazı şiirlerinde böyle tekkelerden yakınmışlardır hatta. Ama Tasavvuf içersinde, inancı kişiselleştiren ve Bilim'i engellemek yada geliştirmek uğruna kişisel bir bağ kurmayan Mutasavvıflar mevcuttur. İnanç ile bilimin yerini ayıran kimselerde mevcuttur. Böyle yapılanmalar vardır. Bilim Adamı olmamaları, Bilim'e karşıdırlar manasına gelmiyor Mutasavvıfçıların. Herkes Bilim Adamı olamaz, biliyorsunuz... Neyse, konunun gidişatına göre açılım yaparız...

 

Saygılarımla...

Gönderi tarihi:
Benim sorduğum bu iki düşünce türünden birini seçmek zorundamıyız? Bilimsel düşünceyi benimseyen insanlar "felsefeden" uzak mı duruyorlar? Bilim bütün sorularına cevap veriyor mu?

 

Herşeyden kastım bilimin bazı sorularla ilgilenmediğini söyleyen sizlere sorduğum soruların neticesidir. Yine inanç meselesine girecek mevzu o yüzden buradan devam etmiyorum dünya görüşlerinde tartışmamıza devam edelim ancak benim sahsi fikrim, inanç ya da bilimsel bakış tek başlarına dünya görüşü değiller. Ne inanç tek başına bütün evreni tüm detaylarıile anlamlandırabiliyor nede bilim.

 

Sevgili Sardunya (güzel dost),

 

Neden herşeyi bilme ve anlamlandırma merakın var ?

Böyle bir şey olamazki zaten.

İdeal bir bilinç, ideal bir bigi kaynağı, ideal bir sistem (düzen), ideal bir inanç, ideal bir dostluk bunlar zaten metafizik düşüncelerdir.

Her şey ideal olursa yaşam biter. Devinim olamaz. Yaşam, bilme, tanıma, mücadele etme ve nesne ve olguları anlamlandırıp ilişki kurma merakları ile zevklidir.

Herşeyi idealleştirme ve bilme sevdandan vaz geçmelisin.

 

 

Bütün dünyada bugün yeni ideolojik görüşlere ihtiyaç duyuluyor. Kısır bir döngü içerisinde insanlık emperyalist sistemin çarklarında köreliyor. Ancak bu emperyalist sistemden kurtulmanın pratikte kolay bir yolu yok gibi görülüyor. Ne sosyalizm, ne de kapitalizm insanlara yeterli gelmiyor. En katı sosyalizt devletler bile kendi sistemlerinde yumuşamaya gidiyorlar. İnsanların büyük çoğunluğu sosyalist sisteme sıcak bakmıyor. Ancak kapitalist sistemin bütün dünyada meydana getirdiği insani, ahlaki, vicdani tahribatlarda insanı başka arayışlara sürüklüyor. Ancak bugüne kadar benimsenmiş hiç bir ideoloji bugün yeterli değildir. Gelecek yüzyılda bütün bunların değişeceğini düşünüyorum ama insanlık geçirmekte olduğu bu evrelerde yine çok fazla acı yaşayacak gibi geliyor.

 

Yukarda altını çizdiğim isteğin yine ideal bir beklenti.

Bu günün yanlışları karşısında, güncel doğruları destekleme tavrı en doğru olanı.

Anlaşılabilmesi için çok güzel bir örnek; Tarihte insanların beklentilerini karşılamayan feodal sistemin (köleci ve hakim sınıf/zümre yönetimi) yanlışlıkları karşısında demokratik bir sistemin savunuculuğunu yapmak o günün güncel doğrularından idi.

Anacak, günümüzde de demokrasinin özgür ortamından yararlanıp, emperyalist emellerini kullanan art niyetli insanlara karşı, sosyal adaleti sağlayacak bir sistemi savunmakta bu günün güncel doğrularındandır.

Adı sosyalizm veya başka bir şey, isim ve kavramın üzerinde durulmamalı.

Önemli olan sistemin, insanlık değerlerine ve sosyal yaşamına değer veren adaletli bir yapısının olup olmaması.

Emperyalizmin yanlışlıklarına gösterdiğimiz hassasiyeti, sistemleri ve dünya görüşlerini tanımada da göstermeliyiz.

Ayrıca, emperyalist emeller karşısında sergilediğin hassasiyetin için seni kutlarım güzel dost.

 

Bilimselci bu forumun en değerli şahsiyetlerinden birisi ben kendi adıma onu tanımanın kazanç olduğunu düşünüyorum. Pek çok konuda farklı düşünüyoruz o dostlukların dünya görüşleri ile paralel olduğunu savunuyor ancak bence dost olmanın ilk kuralı insani değerlere sahip olmaktır. O yüzden ben bilimselciyi bir insan olarak çok seviyorum. Ve oda bunu biliyor.

 

Övgüne layık olmak isterdim. Sen de benim için çok değerlisin.

Tabiki dünya görüşü çok önemli. Kişilerin pratikleri(eylemleri) Dünya görüşlerinden ve ona bağlı kültürlerinden (bilgi birikimi) gelmektedir.

Söylediğin "insani değerler", bilimsel dünya görüşünün temel ilkesidir.

Diğer dünya görüşlerinde, toplumsal insani değerlere önem verilmez.

Önem veriliyor gibi görülse de sahtedir.

Kişinin tüm kaygusu, Tanrıya kesin itaat ve diğer dünyadaki (!) kişisel rahatıdır.

 

Sevgilerimle...

Gönderi tarihi:
Sevgili Sardunya (güzel dost),

 

Neden herşeyi bilme ve anlamlandırma merakın var ?

Böyle bir şey olamazki zaten.

İdeal bir bilinç, ideal bir bigi kaynağı, ideal bir sistem (düzen), ideal bir inanç, ideal bir dostluk bunlar zaten metafizik düşüncelerdir.

Her şey ideal olursa yaşam biter. Devinim olamaz. Yaşam, bilme, tanıma, mücadele etme ve nesne ve olguları anlamlandırıp ilişki kurma merakları ile zevklidir.

Herşeyi idealleştirme ve bilme sevdandan vaz geçmelisin.

 

 

Böyle bir iddiam yok ama merakım var. Buda yapımda var herşeyi bilmek mümkün değil ama herşeyi bilme sevdasında olmak yanlış olamaz. Nerede durmalıyız bu kadar bilgi bana yeter artık öğrenmeme gerek yok mu demeliyiz. Sen neden demiyorsun güzel dost... Herşeyi idealleştirmek ve bilmek sevdamdan sa vazgeçemeyeceğim en azından yaşadığım sürece...

 

Yukarda altını çizdiğim isteğin yine ideal bir beklenti.

Bu günün yanlışları karşısında, güncel doğruları destekleme tavrı en doğru olanı.

Anlaşılabilmesi için çok güzel bir örnek; Tarihte insanların beklentilerini karşılamayan feodal sistemin (köleci ve hakim sınıf/zümre yönetimi) yanlışlıkları karşısında demokratik bir sistemin savunuculuğunu yapmak o günün güncel doğrularından idi.

Anacak, günümüzde de demokrasinin özgür ortamından yararlanıp, emperyalist emellerini kullanan art niyetli insanlara karşı, sosyal adaleti sağlayacak bir sistemi savunmakta bu günün güncel doğrularındandır.

Adı sosyalizm veya başka bir şey, isim ve kavramın üzerinde durulmamalı.

Önemli olan sistemin, insanlık değerlerine ve sosyal yaşamına değer veren adaletli bir yapısının olup olmaması.

Emperyalizmin yanlışlıklarına gösterdiğimiz hassasiyeti, sistemleri ve dünya görüşlerini tanımada da göstermeliyiz.

Ayrıca, emperyalist emeller karşısında sergilediğin hassasiyetin için seni kutlarım güzel dost....

 

burada söylediklerine ekleyeceğim bir şey yok ayrıca teşekkür ederim...

 

Övgüne layık olmak isterdim. Sen de benim için çok değerlisin.

Tabiki dünya görüşü çok önemli. Kişilerin pratikleri(eylemleri) Dünya görüşlerinden ve ona bağlı kültürlerinden (bilgi birikimi) gelmektedir.

Söylediğin "insani değerler", bilimsel dünya görüşünün temel ilkesidir.

Diğer dünya görüşlerinde, toplumsal insani değerlere önem verilmez.

Önem veriliyor gibi görülse de sahtedir.

Kişinin tüm kaygusu, Tanrıya kesin itaat ve diğer dünyadaki (!) kişisel rahatıdır.

 

Sevgilerimle...

 

Tamam sen dünya görüşüne göre değerlendir ve yeri gelirse beni sevmekten vazgeç... Söylemek istediğimi iyi anlatabilirim umarım. Senin insanı sevme kriterlerin ile benimkiler farklı... Senin kriterlerine uymadığımı düşündüğünde bundan vazgeçebilirsin... Bilimsel dünya görüşünde var ya da yok bilemem ama benim insani değerlerimi kendim belirlerim. Sana göre sahtede olabilir ama ispat edebilmemin yolu yok. Yalnız hep üstüne basa basa "insan sevgisinden" söz ederken kendini sorguladınmı merak ediyorum bütün insanları sevmek mümkünmü ve kendi dünya görüşüne % kaç uygun olanı sevebiliyorsun?

Allah'a kesin iteatten kastın nedir? Dünyadaki kişisel rahatından kastın nedir? Bir inanan olarak benide katagorilediğin o kesime bağlı olanları "sahte" olarak değerlendiriyorsan o zaman senin sevginde sahte olmuyor mu?

 

Selamlarımla

Gönderi tarihi:
[Tabiki dünya görüşü çok önemli. Kişilerin pratikleri(eylemleri) Dünya görüşlerinden ve ona bağlı kültürlerinden (bilgi birikimi) gelmektedir.

Söylediğin "insani değerler", bilimsel dünya görüşünün temel ilkesidir.

Diğer dünya görüşlerinde, toplumsal insani değerlere önem verilmez.

Önem veriliyor gibi görülse de sahtedir.

Kişinin tüm kaygusu, Tanrıya kesin itaat ve diğer dünyadaki (!) kişisel rahatıdır.

 

Sevgilerimle...[/color][/size][/font][/b]

 

Bu yorum size hiç yakışmadı bilimselci,inançlı insanları sahtekarlıkla ve çıkarcılıkla suçlamanız nasıl büyük bir geneli kapsıyor biliyorsunuz değilmi?

Peki aynı şeyleri bizler sizin için söylesek ne hissederdiniz acaba?Oysa ki bizler maneviyata önem veren kesim sizlerse materyalist düşüncede insanlarsınız bu durumda hangi kesim daha çok duyguları ile hayatına yön verir.Evet din bizlere iyi insan olun ve bunun mükafatı var diyor bunda yanlış bulduğunuz şey nedir?Merhamet,sevmek,cömertlik insanın özünde olması gerek şeylerdir şayet yoksa özünüzde bunları bu duyguları içinizde besleyin büyütün diyor din "kalbinizde katılık olmuşsa yetimleri sevindirin"diyor peygamber efendimiz buradaki psikolojik mesajı anlayabiliyorsunuz değilmi?Ve şunu hiç unutmayın herkes karşısında ki insanda kendisini görür.

Gönderi tarihi:
Bu yorum size hiç yakışmadı bilimselci,inançlı insanları sahtekarlıkla ve çıkarcılıkla suçlamanız nasıl büyük bir geneli kapsıyor biliyorsunuz değilmi?

Diğer dünya görüşlerinde, toplumsal insani değerlere önem verilmez.

Önem veriliyor gibi görülse de sahtedir.

Sevgilerimle...

 

 

İnsanlara değil, dünya görüşlerine idi ithamım. Daha dikkatli okuyun lutfen.

Kast ettiğim bilim dışı dünya görüşleri ; Saf ve temiz insanları kandıran, emperyalist emellerdir.

İnançlılar saflıklarından dolayı asla bunun farkında olamayacaklardır.

Gönderi tarihi:

Metafizik temelde gerçeklerin değişmezliğini savunur unu yaparken de beş duyunun algılayamadığı fizik ötesi şeylri de dikkate alır ve mutlak bilginin arayışıile uğraşır.Bilim ise; mantıksal ve matematiksel yollarla gerçeğe ulaşma çabasındadır.İkisi içinde aslında tek hedef "GERÇEK" i bulmaktır ve biliminde dininde vaadettiği budur.

 

Herşeye inandıkları din penceresinden bakmaya alışmış insanlar için zaten kendilerine emredilen mutlak gerçeklik ve doğruluktur.Bilim dinin gerisinde kalmaktadır ve bu konuda bir arkadaşımızın deyimi ile bilim bir gün doğru dediğine başka bir gün öyle değildir demektedir.Bu bir bakıma doğrudur .Çünkü bilim beş duyu ile algıladığımız sınırlar içersindeki gerçekleri tesbit eder bilimin geldiği son nokta aslında gerçeği görebildiğimiz noktadır ve bunun sonu yoktur.Bir örnekle açıklamak gerekirse ;Newton enerji hız denklemlerini yazdığında aslında ışık hızı vardı ancak görebildiği ve ispatlayabildiği o kadardı taki Eınstein bunun eksik olduğunu bulana ve E=MC2 formülünü sunana kadar.Bunun da ötesi mutlaka bilim yoluyla ispatlanacaktır.Çünkü bilim sürekli bir devinim içindedir ve bilim gerçeğe yakınlaşma,mantıkla çelişmeme ve yanlışlanabilme özellikleri ile ölçülür.

 

Yine olaya din penceresinden bakanlara göre bu kitaplar tanrının sözüdür ve bu tip olaylar bir biçimde bu kitaplarda kodlanmış olarak açıklanmaktadır.Oysa ki bilim , "bunu nasıl ispatladın" diye sorulduğunda; bu konuda uygulanan yöntemleri belli bir silsile içersinde sıralayabildiği halde bu şifreleri çözdüğünü idda edenler için böyle bir sıralama yapmak mümkün değildir.Zaten bilim tarafından bulunmuş şeyleri tekrardan buldukları için bulunmuşu bulduklarını idda ederler ve unuturlar ki bu şifreleri çözerken bile bilimden faydalandıklarını.

 

Bilim ile inancın çatışamayacağını idda edenler ise ; inançlarının bir biçimde bilimsel yasalarla teyidi ihtiyacındadırlar.Onlara göre yorumlanabilir alt inançlar ile yanlışlanabilir bilimsel yasalar arasındaki uyumsuzluk ne inancın nede bilimin reddini gerektirir.

 

 

Bilimsel yöntemle kendini olgunlaştırmış insanın topluma öne sürdüğü şeyler açık ve net deneylerle ispatlanabilir şeyler olduğunda ve bir inanç oluşturmayacağından daha sağlıklı olur ancak herkesin bu tarz düşünemeyeceği de bilinen bir gerçektir.İnsanların aklına bilimsel düşünce niteliği kazandırmak ancak eğitim ve öğretim ile mümkündür.Bu üretilmiş bilgileri ezberlemekle değil aklı bilimsel yöntemler doğrultusunda kullanmakla olur.Temelinde insan sevgisi olan bilimsel düşünce sayesinde insanlığa daha iyi hizmet edilebileceği de aşikardır.

Gönderi tarihi:

sevgili bilimselci '' bilim kaynaklı evrensel ahlak''demişsiniz...açarmısınız lütfen.

 

Sevgili frozen,

 

"Bilim kaynaklı evrensel ahlak'' tan kastım:

 

Adı üzerinde ahlaki ögeleri bilimsel ilkelerden almış, tüm toplumlara hitap eden genel doğrular bütünü.

Bilim sadece insan için degil tüm evren için vardır. O halde bilim ahlakınında evrensel olması yadsınamaz.

 

Bilimsel etkinlikleri gerçekleştiren bilim insanlarının uymak zorunda olduğu ahlak kuralları, onların dayandığı değerler, bilim ahlakını oluşturur. Dürüstlük, insani değerler, olgulara saygı, içtenlik, dünya gezegenindeki, evrendeki yaşama saygı, bilim ahlakın temel değerlerinin en önemlilerindendir.

 

Sevgilerimle.

Gönderi tarihi:

Degerli bilimselci'nin ne yapmaya çalıştığını algılayamadım.

Materyalist felsefe ile idealizm arasındaki sert çizgiyi birçok kişi reddedecektir.

Maddeci bir bakış açısı duyguları reddeder.

Maddeci bir bakış açısını cidden benimsemiş iseniz köpeğinizi rahatlıkla vurabilirsiniz.

Tinsel(ruhsal ) bir bakış açısına sahip iseniz akrepleri bile besleyebilirsiniz.

Hangisi dogru?

İkiside yanlıştır.

İnsan korkularını maddecilikle bastırır.

Sevdasını da duygusallık ile açıklar

Yıllarca bu konu birçok izm'in babası olmuştur.

Okadar çok girinti ve çıkıntıları vardır ki hiçkimse net bir çizgi çizememiştir.

Her maddenin bir ruhu vardır diyologları permanides tartışmasına kadar geri gitse bile konu ile ilgili çözümsüzlük hala aşılamamıştır.

Bir insan yaşamında 2 ayrı tahlil kabı vardır.

1-Akıl

2-duygular

Problem ayrı ayrı bu iki kabda tartılır.

Sonrası kişiye kalmıştır.

Belki birçok kişi yazdıklarımı anlayamayacaktır.Ama Bilimselci arkadaşımız çok iyi anlayacaktır.

İnsanı hiç çözemediler sevgili dostum.

Gönderi tarihi:
Degerli bilimselci'nin ne yapmaya çalıştığını algılayamadım.

Ne yapsın "bilimselci", metafizik felsefe ile idealizm'in insana nasıl yansıdığını anlatıyor.

 

Materyalist felsefe ile idealizm arasındaki sert çizgiyi birçok kişi reddedecektir.
Kavrayamayanlar tabiki, bunlardan biriside "şirincik"

 

Maddeci bir bakış açısı duyguları reddeder.

Maddeci bir bakış açısını cidden benimsemiş iseniz köpeğinizi rahatlıkla vurabilirsiniz.

Tinsel(ruhsal ) bir bakış açısına sahip iseniz akrepleri bile besleyebilirsiniz.

Hangisi dogru?

İkiside yanlıştır.

 

Yanlış bir yorum yanlış bir cevap. İnsan davranışı bilincinden kaynaklanır.

 

İnsan korkularını maddecilikle bastırır.

Sevdasını da duygusallık ile açıklar

Yıllarca bu konu birçok izm'in babası olmuştur.

Okadar çok girinti ve çıkıntıları vardır ki hiçkimse net bir çizgi çizememiştir.

Her maddenin bir ruhu vardır diyologları permanides tartışmasına kadar geri gitse bile konu ile ilgili çözümsüzlük hala aşılamamıştır.

Çözümsüzlük yanlısı insanlar ,rahatlıkla açıklanıp kavranacak konuları, muğlak/çözümsüz göstermekten zevk alırlar.

 

Bir insan yaşamında 2 ayrı tahlil kabı vardır.

1-Akıl

2-duygular

Problem ayrı ayrı bu iki kabda tartılır.

Sonrası kişiye kalmıştır.

Belki birçok kişi yazdıklarımı anlayamayacaktır.Ama Bilimselci arkadaşımız çok iyi anlayacaktır.

İnsanı hiç çözemediler sevgili dostum.

 

O senin şahsi fikrin dostum, bilimi bağlamaz:

Düşünce, duygu ve davranışlarımız bir bütün halindedir. Her biri diğerini etkiler.

duyguln5.png

 

 

Olumsuz bir duygu durumu içerisinde olduğumuzda aklımızdan geçen olumsuz düşünceler moralimizin daha da bozulmasına

neden olur.

Moralimizin bozulması ise, çoğunlukla durumu düzeltmeye yarayacak yapıcı davranışlar yerine,

canımızı sıkan ve durumu bizim için daha da zorlaştıracak davranışlar içine girmemize neden olabilir.

Ortaya koyduğumuz olumsuz davranışlar bazen olumsuz olayların başımıza gelmesine de neden olabilir.

Gireceğimiz sınavda çok başarısız olacağımıza ilişkin kabul ettiğimiz birdüşünce,

sınava çalışma isteğimizi de düşürür. Ve sonuçta korktuğumuz şey başımıza gelir.

Düşünce duygu ve davranışlarımız, nesnel bir varlık olan insan ve onun beyninin bir ürünüdür. Yani madde kaynaklıdır.

Metafizik anlamlı ruhsal bir olgu değildir.

 

İnsanlar olumlu ve olumsuz düşünerek farklı duygu ve davranışlara zemin hazırlarlar.

 

1. örenk:

DURUM: Sınavdayım.

DÜŞÜNCE: Hata yapmamalıyım. Eğer düşük not alırsam benim sonum olur. Bir daha asla düzeltemem.

DUYGU: Kaygı, sıkıntı, umutsuzluk.

DAVRANIŞ: Soruları gereği gibi okumadan cevaplamaya çalışmak.

 

2. Örnek:

DURUM: Sınavdayım.

DÜŞÜNCE: Şu an kaygılıyım bu yüzden böyle düşünüyorum. Kaygu benim doğal bir duygum. Yaptığım şeyi önemsediğimi gösterir.

Hata yapmam bir şey yapamayacağım anlamına gelmez.

DUYGU: Rahatlama

DAVRANIŞ: Soruları daha dikkatle okuyup cevaplamaya çalışmak.

 

3. Örnek:

DURUM: Hoşlandığım kişinin yüzü asık, benimle ilgilenmiyor.

DÜŞÜNCE: Benimle kimse ilgilenmez zaten, çok iticiyim, insanlara verebileceğim hiç bir şey yok.

DUYGU: Üzüntü, çaresizlik.

DAVRANIŞ: Yüzünü asarak karşıdaki insanla ilgilenmeme.

 

4. Örnek:

DURUM: Hoşlandığım insanın yüzü asık benimle ilgilenmiyor.

DÜŞÜNCE: Şu an ilgilenmemesi başka zaman ilgilenmeyeceği anlamına gelmez. Geçen sefer çok sıcaktı. Belki canı bir şeye sıkılmıştır.

DUYGU: Rahatlama.

DAVRANIŞ: Kişi ile ilgilenerek, neden yüzünün asık olduğunu sormak.

 

Gönderi tarihi:
İnsanlara değil, dünya görüşlerine idi ithamım. Daha dikkatli okuyun lutfen.

Kast ettiğim bilim dışı dünya görüşleri ; Saf ve temiz insanları kandıran, emperyalist emellerdir.

İnançlılar saflıklarından dolayı asla bunun farkında olamayacaklardır.

 

''Bilim içi dünya görüşü'' diye bir ideoloji varmı ki ?bütüncül..

Bilim, kültürel çogunluk ve yaratıcılıga borçludur gelişimini.

Bilim, ne kusursuzdur, ne hakikatin anahtarlarına sahiptir, ne de hep insanlıgın yararınadır.

''Saf ve temiz insanları'' kullanmak ve kandırmak için bilimle emperyalizm batı da at başı gidiyor.

Sizinki de 'bilimsel bağnazlık' olsa gerek...'dinsel bağnazlıga' karşı...

Gönderi tarihi:
Degerli bilimselci'nin ne yapmaya çalıştığını algılayamadım.

 

Belki birçok kişi yazdıklarımı anlayamayacaktır.Ama Bilimselci arkadaşımız çok iyi anlayacaktır.

İnsanı hiç çözemediler sevgili dostum.

 

Degerli bilimselci'nin ne yapmaya çalıştığını algılayamadım.

Nasıl olduysa ben algıladım...

 

Ve biliyorum ki benim gibi yararlanmak amaçlı takip eden bir çok kişi de anlıyor...

 

Belki birçok kişi yazdıklarımı anlayamayacaktır.

Niçin böyle diyorsunuz.?

 

Anlaşılır olamamak gibi bir kaygınız mı var?

 

Yoksa bu forumu kullananların sizin yazdıklarınızı anlayamaz gibi önkabulleriniz mi var ?

 

Galiba hem kendinize hem de bize haksızlık ediyorsunuz.(!)

 

Gönderi tarihi:
''Bilim içi dünya görüşü'' diye bir ideoloji varmı ki ?bütüncül..

Bilim, kültürel çogunluk ve yaratıcılıga borçludur gelişimini.

Bilim, ne kusursuzdur, ne hakikatin anahtarlarına sahiptir, ne de hep insanlıgın yararınadır.

''Saf ve temiz insanları'' kullanmak ve kandırmak için bilimle emperyalizm batı da at başı gidiyor.

Sizinki de 'bilimsel bağnazlık' olsa gerek...'dinsel bağnazlıga' karşı...

 

Bu başlıktaki yazılanları okunmadan verilen cevaplar.

Değindiğiniz konulara ait açıklamalar, genişçe bahsedildi.

Gönderi tarihi:

 

"İnançlar olarak toplumları çok kötü etkilemiştir" derken kastınız ne idi, ona göre devam etmek isterim... Yoksa İslam yada herhangi bir din/inanç toplumları elbette olumlu yada olumsuz şekilde etkilemiştir. Tümden Olumsuz/Kötü etkilemiştir yada Tümden Olumlu/İyi etkilemiştir demek yanlış...

 

Saygılarımla...

 

Sayın boşiq,

Tüm inançların, insanları sosyal yaşamlarında neden olumsuz şekilde etkilediği, burada ve "din" başlıklarında defalarca vurgulandı.

Bilimsel dünya görüşüne karşı oluşmuş her hangi bir dünya görüşüne, "evet bununda insan yaşamına olumlu katkıları vardır" dememi bekliyorsun.

O şekildeki bir dünya görüşünün amacı zaten ; insani değerleri ön planda tutan, kardeşliği ve dünya barışını ilk amacı edinen, bir dünya görüşüne karşı mücadele etmek olacak.

Cumhuriyet karşıtı idari şekillerin, içerisinde bir kaç adet demokratik nüve taşımasını, bilim karşıtı dünya görüşlerinin içinde bir kaç adet bilimsel nüveleri bulundurmasının, elbetteki demokratik yada bilimsel olduğu iddia edilemez.

Kaldı ki ayakta durabilmeleri için demokratiklik ve bilimselllik ilkelerinden "işine gelen" birkaçına sarılmak zorundadırlar.

Faşizmi ilke edinmiş bir yönetimin, "ulusumun demokratik hakları" için varım demesine kim inanır ?

Kadınların sosyal haklarının her türlüsünü elinden alan bir inancın, kadınları koruyup kolladığına kim inanır ?

Zehiri altın kupa içerisinde sunarlar. Diğer dünya görüşlerinin "sahte bilimci" olduğunu yineliyorum.

 

 

İşaretlediğim tanımlamanıza da katılamıyorum ne yazık ki. Kimi tasavvuf tekkelerinin yada yapılanmalarının, maddi kaygılarla vücut bulduğu bilinen bir gerçektir, bu yadsınamaz, Yunus Emre gibi kimselerde bazı şiirlerinde böyle tekkelerden yakınmışlardır hatta. Ama Tasavvuf içersinde, inancı kişiselleştiren ve Bilim'i engellemek yada geliştirmek uğruna kişisel bir bağ kurmayan Mutasavvıflar mevcuttur. İnanç ile bilimin yerini ayıran kimselerde mevcuttur. Böyle yapılanmalar vardır. Bilim Adamı olmamaları, Bilim'e karşıdırlar manasına gelmiyor Mutasavvıfçıların. Herkes Bilim Adamı olamaz, biliyorsunuz... Neyse, konunun gidişatına göre açılım yaparız...

 

Yukarda bahsetmiştim sayın boşiq;

Her hangi bir kişinin yada dünya görüşünün, bilimsellik ilkelerinin birkaçına sahiplenmesi, onun bilimsel oluşunu göstermiyor.

Ne varki bu sahiplenmenin "iyi niyet" olduğu da söylenemez. Kendi çıkarı içindir.

 

"Bilim Adamı olmamaları, Bilim'e karşıdırlar manasına gelmiyor Mutasavvıfçıların."

 

Sayın boşiq,

Metafizik dünya görüşünü benimsemiş bir kişinin, bilinçli yada bilinçsiz olarak bilimselliğe karşı olduğunu iddia ettik başından beri.

Metafizik dünya görüşünün, bilimselliğin ilkeleri olan tüm artı değerlere karşı hedef aldığını da belirttik.

Bunu benimseyen kişinin bilimselliğe katkısının olabileceği/katılabileceği kabullenilemez.

Her iki dünya görüşünü benimseyen bir insanın "bilimsel görüş" kimliği olamaz.

Bu, sigaranın zararlarını anlatıp, sigara odasında arkadaşlarına sigara ziyafeti çeken tıbçı'ya benzer.

 

Selamlar.

Gönderi tarihi:

Bilimsel dünya görüşüne karşı oluşmuş her hangi bir dünya görüşüne, "evet bununda insan yaşamına olumlu katkıları vardır" dememi bekliyorsun.

 

Sizin demenizi beklemiyorum, ben söylüyorum... Metafizik Felsefeyi savunmuyorum size ben, beni de bir Metafizikçi olarak nitelemiyorsunuzdur umarım. Unutmayın ki "Bilim" birden bire oluşmamıştır. Bugün bile tam bir bütünlük içinde değildir. Yeni yeni kollara ve dallara ayrılır. Metafizik için yukarıdaki ithamınızda sonuna kadar haklısınız ancak "İnanç" açısından bunu kabul etmiyorum.

O şekildeki bir dünya görüşünün amacı zaten ; insani değerleri ön planda tutan, kardeşliği ve dünya barışını ilk amacı edinen, bir dünya görüşüne karşı mücadele etmek olacak.

Cumhuriyet karşıtı idari şekillerin, içerisinde bir kaç adet demokratik nüve taşımasını, bilim karşıtı dünya görüşlerinin içinde bir kaç adet bilimsel nüveleri bulundurmasının, elbetteki demokratik yada bilimsel olduğu iddia edilemez.

Kaldı ki ayakta durabilmeleri için demokratiklik ve bilimselllik ilkelerinden "işine gelen" birkaçına sarılmak zorundadırlar.

Faşizmi ilke edinmiş bir yönetimin, "ulusumun demokratik hakları" için varım demesine kim inanır ?

Kadınların sosyal haklarının her türlüsünü elinden alan bir inancın, kadınları koruyup kolladığına kim inanır ?

 

Umarım bu ithamlarınız "Beni Öyle Nitelediğiniz" anlamına gelmiyordur...

 

Cumhuriyetin tek başına kendisi de "Bilimsel" değildir. Cumhuri idarenin "Bilimsel" olması için ayrıca nüveler gereklidir. Saddam'ın rejimi de Cumhuriyetti. Demokrasi de tek başına "Bilimsellik" arzedemez, Abd'nin rejimi de "Demokrasi" ama halkını "Koyun Sürüsü" olarak yetiştiriyor!? Laiklik'te tek başına "Bilimsellik" arzedemez... Bakın ben Şeriatı falan savunmuyorum, Metafizikçi değilim... Sadece İnançların "Siyasi Manifestolar" olamayacaklarını söylüyorum.

 

Şunu sormak istiyorum ama bu sorumu sorarken sakın ola ki benim "Şeriat özlemi" ile yanan "Ümmetçi" bir insan olduğumu düşünmeyin... Sizin tanımladığınız "Bilimsel Sistemi Uygulayan" bir devleti örnek gösterir misiniz?

 

Ben İnançların "Bilimsel Olmadığını" en baştan söyledim ama hala sanki "Bilimseldirler" demişim gibi bir alınganlık gösteriyorsunuz. Demokrasi, Laiklik, Cumhuriyet gibi "Bilimsel" terimlerin "Karşıtını" aramak için, onlara karşıt olduğunu düşündüğünüz İnançların yada Felsefelerin ortaya çıktıkları dönemde bu fikirlerin ne yapıda olduklarına bakmanız gerekir. İslam'ın ortaya çıktığı dönemde bugünkü manasında bir Sekülarizm ve Laiklik yoktu, bugünkü manada bir Cumhuriyette yoktu. Sizin yaptığınız "Bilim Karşıtı" nitelemesi Ermeni iddialarına benziyor. Örnekitr: "Soykırım" kelimesi 2nci dünya savaşından sonra, Yahudilerin uğradıkları kıyımı tanımlamak için üretilmiş bir terimdir. Ancak bundan nemalanmak isteyen Ermeni Diasporasının isteğiyle ve desteğiyle, bu tanımın "Suç" sayıldığı tarihten önceki tarihlerde bu suç kapsamına alınmıştır. Biliyoruz ki "Evrensel Hukuk Kuralları"na göre yasalaşmamış hiç bir suç suç değildir. Bugün bir yasa ile bu suçu tanımladığınızda, yıllar önce yapılmış olan aynı suçu suç olarak tanımlayamazsınız aslında. Kur'an-ın yasalarını da bu açıdan ele almak lazımdır. Bundan 1400yıl öncesine bakıp ve ancak 1400yıl sonrasının fikirlerine göre yargılayamazsınız. Tarih Bilimine aykırı bir eylemdir bu. 1400yıl önce İslam'ın uygun bulduğu kurallar o dönem için yapılabilenin en iyisi idi, belkide değildi ama bugüne oranla "Yetersiz/Eksik" gibi nitelemeler yaparsanız ancak haklısınız... Lakin bugünkü anlayışımızla Demokratik/Cumhuri/Laik Değildir ya da Öyledir diyemezsiniz kesinlikle, çünkü olmalarının imkanı yoktur. Bu bakımdan karşıtlıkları yada aynılıkları gibi bir durum söz konusu değildir. Bu yüzden "Bilimseldir" yada "Bilimsel Değildir"de diyemeyiz, çünkü "Bilim" o zamanlar bugünkü gibi bir yapı arzetmiyordu... Yani karşılaştırmanız öncelikle Tarih Bilimine ters ve Türkiye Cumhuriyeti ile Selçuklu Devletini birbiriyle kıyaslamaya benziyor...

 

Demokrasi batının en eski sistemidir, Yunan/Helen dünyasından Roma'ya kadar yayılmıştır ancak o dönemde Arenalarda insanı insana zevk için öldürtmek normal bir şeydi. Ve aynı dönemde ise Türkler Kölecilik yapmıyorlardı, hapis cezası uygulamaları öyle ağır bir hüküme bile varmıyordu. Ancak aynı adamlar Türkleri "Barbar" olarak niteliyordu, kendileri Demokratik iken. Yani "Bilimselliği" Siyasi sistemlere uygularken çok dikkatli ve tutarlı olmak gerekir. Birazda toplumların kabullerine ve örflerine göre şekillenen bir yapıdır bu kasttetiğiniz. %100 Bilimsel bir siyasi sistem yoktur ve olamaz. Olması elbette ki gereklidir ama ulaşılması gereken bir amaçtan öteye gidemez, Ütopyadır, İdea'dır.

 

Yukarda bahsetmiştim sayın boşiq;

Her hangi bir kişinin yada dünya görüşünün, bilimsellik ilkelerinin birkaçına sahiplenmesi, onun bilimsel oluşunu göstermiyor.

Ne varki bu sahiplenmenin "iyi niyet" olduğu da söylenemez. Kendi çıkarı içindir.

 

Ya zaten ben İnançların bir "Siyasi Manifesto" olarak algılanıp, uygulanma çabasını saçma buluyorum ve Bilimsel olmadığını da söylüyorum ama dediğiniz anlamda da "Bilimsel" bir sistem de yok ne yazık ki... Bakın, olması gerekli ama yok... Bir Ütopya, İdea... Bakın bundan 1400yıl öncesinin özlemi ile yanıp tutşuyorsa bir devlet, ona öykünüyorsa eğer, onu yargılayabilirsiniz. "Mantıksız" ve "Bilimsel Olmadığını" söyleyebilirsiniz ve haklısınızdır, ancak o devlete bakarak 1400 yıl önceki sistemi öyle niteleyemeyiz. Yani yaptığınız şey sadece "Bilim"in tanımına bakıp, 1400yıl öncesinin sisteminin Bilimsel olmadığını söylemek. Ya bekleyemezsiniz ki Blimsel olmasını zaten. Bırakın onu, bugün bile Bilimsel bir sistemin nasıl olması gerektiği tesbit edilebilmiş değildir. Yani Demokrasiden ne kadar alırsa Bilimsel olur, Cumhuriyetten ne kadar alırsa Bilimsel olur, Laiklikten ne kadar alırsa Bilimsel olur, Hak ve Özgürlüklerden ne kadar alırsa Bilimsel olur? Bunlar tesbit edilebilmiş ve sabit değildir. Tabii ki de İnançların bir sistem olarak uygulanamayacağını ve toplumların İdeal olan Bilimsel sisteme özenmelerini söylüyorum ama ne o sistemin kuralları ve yapısı bellidir ve nede bugüne bakarak geçmiş sistemleri "Bilimsel Olmamakla" niteleyebiliriz.

 

Sayın boşiq,

Metafizik dünya görüşünü benimsemiş bir kişinin, bilinçli yada bilinçsiz olarak bilimselliğe karşı olduğunu iddia ettik başından beri.

Metafizik dünya görüşünün, bilimselliğin ilkeleri olan tüm artı değerlere karşı hedef aldığını da belirttik.

Bunu benimseyen kişinin bilimselliğe katkısının olabileceği/katılabileceği kabullenilemez.

Her iki dünya görüşünü benimseyen bir insanın "bilimsel görüş" kimliği olamaz.

Bu, sigaranın zararlarını anlatıp, sigara odasında arkadaşlarına sigara ziyafeti çeken tıbçı'ya benzer.

 

Selamlar.

 

Metafizik Felsefeye inanan birisinin, dediğiniz gibi olmadığını iddia etmiyorum zaten... İnanç'ın daha farklı bir yapıda olduğunu söylüyorum... Ayrıca Metafizik ile Bilim'in bir arada olamayacağını da zaten söylüyorum...

 

Bakın, "Dinler Siyasi Manifesto" ve "Metafizik" olarak algılandığında, nasıl saçmalıklar ortaya çıkabiliyor ben vereyim size örneğini:

 

*Türklerde "Kölecilik" sistemi yoktu. İslamiyet ise Araplardaki "Kölelik" sistemini, bir ölçüde yumuşatıcı öğeler öğütlemişti, yani temelde bir siyasi sistem değildi zaten. Ancak Araplar, Halifeye Bağlılık esasında Türklere bu tür nüveler "Gereklilik" olarak nitelendirildi. Oysa İslam'ı kabul etmek, Köleliği kabul etmeyi gerektirmiyordu. Ve ne yazık ki, Türkler de bunu benimsemek zorunda kalmışlardı. Ayrıca Türklerin İslam'dan önceki yaşamlarında Kadınların hakları daha fazlaydı, İslam'ın Araplara kadınlar hakkında öğütlediği haklar, Arapların Cahiliye döneminden daha ileride olmakla birlikte Türklerinki kadar değildi. İşte bu açıdan da Türklerin İslamiyeti kabul etmeleri bunu kabul etmelerini gerekli kılmıyordu. Lakin bunlar öyle allanıp pullanmıştır ki, kabul edilmediği takdirde Tanrı'nın lanetleyeceği izlenimi yaratılmıştır. Oysa ki amaçları "Daha Kolay Yönetmek"tir. Ve ne yazık ki bunlar da Türklere girmiştir. İslam'ı kabul etmek Halife'yi kabul etmeyi gerektirmiyordu, o sadece bir sistemdir ve ne mutlu ki bugün kaldırılmıştır. Yada İslam'ı kabul etmek, Kur'anda belirtilen bir takım öğütlerin "Sabit" kalmasını, "Aynığıyla" yani yüzyıllar geçse bile onların "Aynı" kalmasını, gelişmemesini, geliştirilmemesini gerekli kılmıyordu. Bu o kuralları reddetmek manasına da gelmiyordu. Ancak Metafizik Felsefe'nin İslam'a uygulanması, onun bu devinimini engellemiştir ve bu Yönetimlerce, çıkar amaçlı olarak yapılmış ve böylelikle Yönetim "Eleştirilemez" hale getirilmiştir. Bakın, yine ben İslam'a bir "İnanç" olarak "Bilimsel"dir demiyorum ama "Bilim ile Nitelenemez" diyorum, hele 1400yıl sonrasının kurallarıyla zaten nitelenemez. Kuralları ise Arapların çarpık yapılarına ancak ve ancak öğüttür ve ortaya çıktığı zaman için Araplara uygun bir yapıdadır. Ancak Türklere bu şekilde uygulanması ne yazık ki olumsuz etkilemiştir. Peki olumlu yanları yok mudur? Elbette ki vardır. Bilim'in bugünkü manana bir yapıya kavuşmadığı o dönemde yani Bilimsel Sistemlerin oluşmadığı dönemde dinlerin öğütleri bir şekilde toplumsal yapıyı oluşturmuştur. Ahi teşkilatları, loncalar vs... Bunlar hep İnançların öğütleriyle ve Türklerin eski inanç sistemlerinin gelenekleriyle oluşturulmuş ve Moğol istilasında, Selçukluların yıkılmasından sonra ve 1402 Ankara savaşıyla 1nci Osmanlı Devletinin yıkılmasından sonraki dönemde yada Fetret döneminde toplumu bir arada tutucu nitelikte rol oynamıştır Din. Her dinin bu şekildeki yorumlanmalarında Olumlu yada Olumsuz, İyi yada Kötü etkileri vardır. Ancak şu vardır ki; Bugünün sistemlerine ve yapılarına bakarak 1400yıl, 2000 yıl yada 3000-4000 yıl öncesinin yapılarını, öğütlerini yargılayamayız, karşılaştıramayız.

 

Bakın söylediğim kimi nitelemeler, Müslümanları da kızdırabilir, sizi de kızdırabilir; bilemiyorum... Ama şunları ayrıca belirtmek isterim: Köleliğin yada halifeliği kaldırılması yada İslam'daki kadın haklarının yetersizliğinin söylenmesi, kürsüde yemin ederken Kur'ân yerine "Şeref Üzerine" yemin edilmesinin tatbik edilmesi, Tekke ve Zaviyelerin kapatılması, Arapçanın "Kutsal bir Dil olmadığının" söylenmesi... bunlar Kur'an-a karşı çıkmak falan değildir. Bu tip kurallar, Arapların Cahiliye geleneklerini ıslah etmek için indirilmiştir bir çok kural. Siz bu öğütlenenlerden daha ileri bir yapıda iseniz sizi bağlamazlar. Bağlamaması yani bu kuralların uygulanmaması Kur'an-a karşı çıkmak değildir, reddetmek değildir. İslam sadece bir inançtır, siyasi bir anayasa yada manifesto, genelge, yönerge, talimat, tüzük değildir... Bir Resmi Gazete değildir. Tanrı zaten söylemiş Kur'an-da Hz. Muhammed için "Sen öğütçüsün" diye... Dikte edilmemiştir yani... Islah etme yetkisi insana verilmiştir. Yada en azından yanlış yada doğru ben böyle düşünüyorum...

 

Saygılarımla...

Gönderi tarihi:

Sevgili Bilimselci

 

Dünya görüşünüzü belirlemenizde size yol gösteren isimler kimlerdir ve bu görüşün kurallarını belirleyenler kimlerdir?

Bilimsel dünya görüşünde felsefeden yararlanılıyor mu yani anlamlandırma yapılıyor mu? yapılmıyorsa bu kurallar neye göre belirleniyor matematiksel hesaplara göremi? Matematiksel hesaplamalarla belirleniyorsa o zaman duygudan yoksun olmuyor mu? Duygudan yoksunsa eğer insanı katagorilere ayırmak çok normaldir. Ama insan bilimsel değer ve bilgilere ne kadar sahip olursa olsun kendisinde doğuştan varolan duygularını yok sayması mümkün mü?

 

Ve bilime göre insan bedenini canlı tutan şeye ne deniyor? yani canlı olmanın koşulu nedir?

 

Eğer bilimsel dünya görüşüne sahip olanlar herhangi bir inancın mensubu olamazlarsa eleştirmiş olduğu tüm inançlardan bir farkı kalıyor mu? yani bizden değilsen onlardansın mantığı... Bütün insanlığı kucaklayamayan bilimsel görüş neyi kucaklayacak ya da bunun mümkünü varmı?

 

Ve sevgili Boşig

 

sizede şunu sormak istiyorum bilimsel düşünceye göre felsefe matematiği anlamlandıramadı demişsiniz. Ben öyle olduğunu düşünmüyorum bilimin görevi araştırmak, değerlendirmek ve sonuçlandırmak ise bunu belli formüllere göre yapmak zorunda ve burada hiç bir sorun yok her bilim dalının kendi kuralları var olduğuna göre... Ancak felsefeden söz ettiğimizde bugüne kadar gelmiş felsefik düşüncelerle yetinerek konuşuyoruz ancak felsefe insan var olduğu sürece var olacağından gelişecektir. İnsan "anlamlandırma" merakından vazgeçemeyeceğinden bilimin ilerleyen gelişmelerinden felsefe kendisine yeni anlamlandırmalar çıkartacaktır. Matematiğin İslam mutasavvıfları tarafından ilgi ile değerlendirildiğini bilmekteyiz. Öyle değil mi?

 

İşine geleni almak tabirini sevgili bilimselciye yakıştıramıyorum. Bunun işine gelmek ile bir alakası yok sadece daha öncede söylediğim gibi ne din nede bilim evreni kendi başlarına açıklayamazlar o yüzden bazı bilim adamları hala bir inanç taşırlar ve o yüzden bazı alim din adamları bilimsel gelişmeleri takip ederler. Birini tercih edenlerde müstesna.

 

Selamlar

Gönderi tarihi:
Sevgili frozen,

 

"Bilim kaynaklı evrensel ahlak'' tan kastım:

 

Adı üzerinde ahlaki ögeleri bilimsel ilkelerden almış, tüm toplumlara hitap eden genel doğrular bütünü.

Bilim sadece insan için degil tüm evren için vardır. O halde bilim ahlakınında evrensel olması yadsınamaz.

 

Bilimsel etkinlikleri gerçekleştiren bilim insanlarının uymak zorunda olduğu ahlak kuralları, onların dayandığı değerler, bilim ahlakını oluşturur. Dürüstlük, insani değerler, olgulara saygı, içtenlik, dünya gezegenindeki, evrendeki yaşama saygı, bilim ahlakın temel değerlerinin en önemlilerindendir.

 

Sevgilerimle.

 

 

açıklama için teşekkürler sevgili bilimselci... :clover:

Gönderi tarihi:
Bu başlıktaki yazılanları okunmadan verilen cevaplar.

Değindiğiniz konulara ait açıklamalar, genişçe bahsedildi.

 

açıklamarın çogu dogmatik.

bilim yeri gelince kendi kurallarını bile hiçe sayar.

bütüncül bir anlayış yok bilimde.

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.