Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

“…Şimdilerde ise doğadaki bazı belirgin yapılar beni çok fazla rahatsız ediyor. Örneğin bir tavuskuşunun tüylerini görmek, beni neredeyse hasta ediyor. “ (Pat Shipman, “Doubting Dmanisi”, American Scientist, Kasım-Aralık 2000, s. 491)

Bu da yanlış bir aktarımdır. Bahsedilen makalede böyle bir ifade yoktur. Bu ifade C.Darwin'e aittir ve bu da " cımbızlama metodu " ile bir şeyin ispatlanmış gibi gösterilmesidir.

Gönderi tarihi:

inançlar bir hayal ürününden türemiş olan ve ilk insanlar pagan dininden olup zamanla tek tanrılı dinlere geçiş yapılıp 

daha sonra tek tanrı dini içerisinde farklı yorumlar olmuştur taaaaaki bizler ortaya çıkıp her inanç maskesini düşürene kadar 

bu demek değil'dir ki inançlı olanlara saygısız olalaım 

isteyen istediğine inanır beni ilgilendirmez 

fakat görünen bir takım bilgi ve bulgular var ve buda tanrı inancının malesef psikolojik bir hayalden türemiş olduğunu gösteriyor

Gönderi tarihi:

madem Tavuskuşu'ndan konu açıldı, evrim (leşme) sonucu olamayacağı hakikatine dikkat ;

 

    Tavuskuşu tüylerindeki desenlere bakan bir insan, bunlardaki güzelliklere hayran olmaktan kendini alamaz. Bilim adamlarının son araştırmalarından birinde bu desenin temelinde şaşırtıcı bir tasarım olduğu ortaya çıkarıldı.Çinli bilim adamları tavuskuşunun tüylerinde bulunan ve ışığa göre renk değiştirerek yeşil, mavi, sarı ve kahverengi renkleri yansıtabilen küçük tüylerin olduğu hassas bir mekanizmayı ortaya çıkardılar. Şangay'daki Fudan Üniversitesi fizikçilerinden Jian Zi ve arkadaşlarının Proceedings of the National Academy of Sciences dergisinde yayınlanan araştırmalarına göre, tüylerin parlak renkleri pigmentler tarafından değil, iki boyutlu olan ve kristale benzeyen küçük yapılar tarafından üretiliyor.

     Zi ve meslektaşları, tüylerdeki renklerin temelini açığa çıkarmak için kuvvetli elektron mikroskopları kullandılar. Yeşil erkek tavuskuşunun (Pavornuticus) barbüllerini, yani tüyün ana gövdelerinden çıkan kılların üzerindeki daha da küçük tüycükleri incelediler. Mikroskop altında, bir ızgara tasarımıyla karşılaştılar. Bu ızgara, bir tür protein olan melaninden yapılmış çubukların, keratinle (bir başka protein türü) bağlanmasından meydana geliyordu. Araştırmacılar, her biri insan saçından yüzlerce kez daha ince olan bu 2 boyutlu küçük yapıların tüycükler üzerinde art arda sıralandığını gördüler.

    Bilim adamları, ilave optik incelemeler ve hesaplamalarla kristallerin arasındaki boşlukları ve bunların etkilerini incelediler. Sonuçta bu ızgaradaki boşlukların boyutlarının ve şekillerinin, ışığın hafif farklı açılarda yansıtılmasına, böylece renkteki çeşitlenmeye yol açtığı ortaya çıkarılmış oldu.

   "Erkek tavuskuşu kuyruğundaki çarpıcı renk değiştirme özelliği, farklılığı ve renkli göz desenleri sayesinde muhteşem bir güzelliğe sahip" diyen Zi, "[Tavuskuşu tüylerindeki] Göz modelini güneşe karşı izlediğimde, tüylerin baş döndürücü güzelliğine hayran kaldım" (John Pickrell, "Physics Plucks Secret of Peacock Feather Colors", 17 Ekim 2003) yorumunu yapıyorç Yaptıkları bu çalışmaya kadar, tavuskuşunda renkler üreten kesin fiziksel mekanizmaların bilinmediğini belirten Zi, ortaya çıkardıkları mekanizmadaki tasarımın çok kompleks bir yapısının olmamasına rağmen son derece kusursuz olduğunu ifade ediyor.

   Görüldüğü gibi tavuskuşlarının tüy desenlerinde çok özel ayarlanmış bir tasarım yapı bulunmaktadır. Bu tasarımdaki yapıdaki çok küçük ızgaralar ve bunlar arasındaki boşluklar çok önemlidir. Boşluklardaki ayarlama da özellikle dikkat çekicidir. Eğer bunlar ışığı birbirinden çok az farklı derecelerde yansıtacak şekilde ayarlanmış olmasaydı, söz konusu renk değişimleri ortaya çıkmayacaktı.

   Tavuskuşundaki mükemmel yaratılışın endüstriyel tasarımda da ilham kaynağı olabileceği belirtiliyor. Zi ve arkadaşlarının çalışmasını yorumlayan, Oxford Üniversitesi zooloğu ve aynı zamanda bir renklenme uzmanı olan Andrew Parker bu konuda şunları söylüyor:"Tavuskuşu tüylerindeki fotonik kristallerin keşfedilmesi, bilimadamlarının bu yapıları ticari ve endüstriyel uygulamalara adapte etmesini sağlayacak olabilir. Bu kristaller telekomünikasyon araçlarındaki kanal ışıklarında ya da yeni ince bilgisayar çipleri üretmede kullanılabilirler". ("Physics Plucks Secret of Peacock Feather Colors")

    Tavuskuşundaki Bu Tasarım Tesadüfen Olamaz....

 

   Tavuskuşunda harika desenler ve özel bir yapı olduğu çok açık ve belki de yakın bir gelecekte tavuskuşlarındaki bu mekanizmanın taklit edilmesi sayesinde rengârenk kaplamalarla kaplanmış eşyalar, aksesuarlar göreceğiz. Peki, ama böyle estetik, akılcı ve ilham verici bir yapı ilk olarak nasıl ortaya çıkmıştır? Tavuskuşu acaba tüylerindeki renklerin kristallere ve bunlar arasındaki boşluklara bağlı olduğunu biliyor olabilir mi? Acaba tavuskuşu kendi bedeninde tüy varedip bunlara daha sonra renklendirici bir mekanizma katmaya karar vermiş olabilir mi? Sonra bu mekanizmayı o harika desenleri meydana getirecek şekilde ayarlamış olabilir mi?

   Elbette hayır :)

Gönderi tarihi:

Kimse evrim tesadüfen oldu demiyor zaten. Hiç bir şey tesadüfen zaten olmaz. Tesadüf sandığımız şeylere, nedensellik hakkındaki bilgisizliğimiz yüzünden bu adı veririz. Gerçekte, tesadüfen olan hiç bir şey yoktur. 

 

Kuşlarda parlak tüyler tavus kuşundan çok önce ortaya çıkmıştır. Güvercinlerin bile boyunlarında mor parlak tüyler bulunur. Kuşlar gündüzcül canlılar oldukları için, tüylerinde oluşan mutasyonlardan, ışığı yansıtan yapısal mutasyonlar kuşlara sürü davranışlarında yardımcı olarak yarar sağlamış ve milyonlarca yılda birikimli seçilim parlak tüyler yönünde ilerlemiştir. Parlak tüy oluşturmayan mutasyonlar derhal elenmiş, çünkü yarar sağlayan parlak tüy yönündeki mutasyonlar yarar sağlayarak baskın çıkmıştır.

 

Bir kuşun kuyruk uzunluğunu genleri belirler. Bu genlerde oluşacak bir mutasyon, olasılık dahilinde iki etki yapabilir: Ya daha kısa bir kuyruk, ya daha uzun bir kuyruk. Bu mutasyonla doğan bir kuş, çevre şartları kısa kuyruk için avantajlıysa üstünlük sağlar ve bu mutasyonu yavrularına aktarır. Çevre şartları kısa kuyruk için dezavantajlıysa rekabet edemez ve bu mutasyon ortadan kalkar. 

 

Çevre şartları gereği, sürekli yararlı olan mutasyon seçilir. Bir ortamda kuyruğu kısa kuşlar türleşirken, başka bir ortamda kuyruğu uzun kuşlar türleşir ve zamanla iki ayrı kuş türü olurlar. 

 

Kuyruğu sürekli kısaltan veya uzatan evrim, yararın maksimum olduğu noktada uzatmayı veya kısaltmayı durdurur. Çünkü o noktada avantaj dezavantaja döner ve kritik uzunluktan mutasyonla ayrılan bireyler hayatta kalamaz.

 

Tavus kuşu, düşmanla karşılaşmadığı ada gibi ortamlarda evrimleşmiştir. Böyle ortamlarda uçmaktan tümden vaz geçen kanatsız kuşlar da evrimleşir. Fazla uzun kuyruk, avcılar karşısında dezavantajdır. Bu dezavantajın bulunmadığı ortamlarda, kuyruk uzunluğu erkek tavus kuşuna yarar sağlamıştır. Parlak, uzun kuyruk sağlık göstergesi olduğundan, dişiler sürekli daha uzun ve parlak kuyruklu erkek tavusları tercih ede ede bu seçilim sürekli uzun ve parlak kuyruk mutasyonlarını öne çıkarmıştır. Diğer mutasyonlar  nesilden nesile geçemeyerek yok olmuştur. 

 

Doğal seçilime, adalardan tavusları alıp getiren ve korumalı ortamlarda besleyen insanların yapay seçilimi de eklenince, günümüz tavus kuşu ortaya çıktı. 

 

Tavus kuşunun evrim öyküsü kısaca bu ve tabii ki tesadüf değil, evrim. Evrim tesadüflerle değil, mutasyon ve seçilim birikimi ile ilerler. Tavus kuşunu tanrı değil, evrim yaratmıştır.

Gönderi tarihi:

1970'lerde California Teknoloji Enstitüsünden genetikçi Edward B. Lewis laboratuarda meyve sinekleri üzerinde oynayarak uzun süre evrim deneyleri gerçekleştirdi. Çiftt kanatlı meyve sineğine mutasyonlar uygulayarak dört kanatlı hale getirmeye çalıştılar. Evet sonuçta dört kanatlı bir meyve sineği ucubesi oluştu fakat bu meyve sineği uçmada,çiftleşmede zorluk yaadığından doğada değil yalnızca laboratuvarda yaşayabiliyordu.

 Sonuçta yapılan açıklama :

 Fazla kanatlı ya da eksik bacaklı özürlü meyve sinekleri gelişim genetiği hakkında bize bir şeyler öğretti, ama evrim hakkında hiç bir şey öğretmedi. Tüm kanıtlar tek bir sonucu göstermektedir: Bir meyve sineği embriyosuna ne yaparsak yapalım, yalnızca üç olasılık meydana gelebilir - normal bir meyve sineği, kusurlu bir meyve sineği ya da ölü bir meyve sineği.

Dolayısıyla bir canlıda daha önce var olmayan yepyeni bir uzvun veya bir özelliğin, mutasyonlar sonucunda meydana gelmesi imkansızdır. Mutasyonların bir canlıya, o canlıya ait olmayan yeni bir bilgi ekleme ve onu farklı bir canlı haline getirme gücü yoktur. Evrim bir mucizeler zinciri değildir.

Ayrıca tüm evrimci bilim adamları bilmektedirler ki, bir canlının DNA’sında durup dururken bir kopyalama hatasının meydana gelme ihtimali son derece düşüktür. Hücrelerde genetik hataların oluşmasını engelleyecek koruyucu enzimler vardır. DNA bilgisi, birbirini hatalara karşı kontrol eden birbirinden farklı sayısız enzim var olmadan kopyalanamaz. Bunlar doğru amino asidin doğru tRNA’ya bağlandığına emin olunması için çift süzgeçli enzimleri içerir. Bir süzgeç fazla büyük amino asitleri reddederken, diğeri fazla küçük olanları reddeder. Bu son derece hassas ve akıllı bir sistemde hata meydana gelmesi ihtimaline karşı son kontrolü yapan enzimlerin de olması dolayısıyla bilim adamları kendi akılları dahilinde DNA’nın bütünlüğünü korumaya yönelik daha iyi bir hücresel kontrol ve koruma sistemi hayal edemedikleri sonucuna varmışlardır.

 

 

Gönderi tarihi:

1970'lerde California Teknoloji Enstitüsünden genetikçi Edward B. Lewis laboratuarda meyve sinekleri üzerinde oynayarak uzun süre evrim deneyleri gerçekleştirdi. Çiftt kanatlı meyve sineğine mutasyonlar uygulayarak dört kanatlı hale getirmeye çalıştılar. Evet sonuçta dört kanatlı bir meyve sineği ucubesi oluştu fakat bu meyve sineği uçmada,çiftleşmede zorluk yaadığından doğada değil yalnızca laboratuvarda yaşayabiliyordu.

 

Evrimin açıklanması yalnızca mutasyonlara dayalı değildir. Mutasyonlar, Doğal Seçilim ve Genetik Sürüklenme ile evrim mekanizmasını çalıştırır.

 

Ayrıca, Mutasyonlar ve Genetik sürüklenme hakkındaki bilgiler:

 

" 2002 yılının Temmuz ayında Tokyo Üniversitesi’ndeki Japon araştırmacılar Escherichia coli türündeki bir bakteri üzerinde, mevcut 4 nükleotitin (A,T,G,C) yanı sıra, 2 nükleotiti (S ve Y) daha saptadıklarını belirttiler. İlginç nokta, bu iki yeni nükleotitle ilgili genetik kalıtın canlı varlıkların genetik kalıtıyla hiçbir ortak yana sahip olmamasıydı; üstelik bu araştırmacılar, onlardan doğada henüz bulunmayan, meçhul bir protein ürettiler. Kimileri bu yeni “yaratılış”tan söz etmekten çekinmemektedir. "

 

Fonksiyon kazandırıcı mutasyonlar (Gain-of-Function-mutation)

 

Herhangi bir genin transkripsiyonunu artıran bir mutasyon türüdür. Burada gen etkinlik ve hareketlilik kazanır ve bu gen hipermorf olarak adlandırılır. Eğer mutasyon tamamen yeni bir fenotip oluşturursa bu durumda bu alel de hipermorf denir.

 

Fonksiyon kazandırıcı mutasyonlar fark edilir bir fenotip oluşturuyorsa bu mutasyonlar "baskın" olarak tanımlanır. Eğer fonksiyon kazandırıcı alel bir fenotipi sadece homozigot durumda ortaya çıkarıyorsa buna da resesif fonksiyon kazandırıcı mutasyon denir. "

 

" Genetik Sürüklenme, bazı genlerin popülasyon içerisinde yok olmasına sebep olabilecekken, bazı genlerin oldukça sık görülmesini de sağlayabilir. Bu, oldukça rastlantısal ve önceden tahmin edilemez doğa koşullarına bağlıdır (bir takım türleşme tipleri gibi). Bu yüzden, Evrim'e rastlantısallık katan mekanizmalardan biri Genetik Sürüklenme'dir.

 

Genetik Sürüklenme, büyük popülasyonlarda önemsenmeyecek kadar az etkiliyken, küçük popülasyonlarda en önemli Evrim Mekanizması olarak karşımıza çıkmaktadır. Öyle ki, uzun yıllardır bilim insanlarınca, küçük popülasyonlar söz konusu olduğunda, Doğal Seçilim'in mi yoksa Genetik Sürüklenme'nin mi daha etkili olduğu tartışılmaktadır. Ünlü Evrim bilimcisi Ronald Fisher, Genetik Sürüklenme'nin önemsiz bir etkisi olduğunu ileri sürmüştür ve uzun yıllar bu görüş kabul görmüştür. Ancak 1968 yılında Motoo Kimura, Moleküler Evrim'in Nötral Kuramı isimli kuramını ileri sürerek Genetik Sürüklenme'yi türleşme ve Evrim Mekanizmaları'nın kalbine yerleştirmiştir. Kimura'ya göre Genetik Sürüklenme sayesinde genetik bir değişim bütün popülasyona hızla yayılabilmektedir.

 

Genetik Sürüklenme'ye ait oldukça karmaşık ve istatistik ile Biyoloji bilgisine dayanan formüller bulunmaktadır. Genetik Sürüklenme'yi anlatmanın en kolay yolu, büyük bir popülasyondan ayrılan küçük bir grubun yeni bir habitata yerleşmesi ve burada çoğalmaya başlamasını düşünmektir. Unutmayın ki, doğada, bir önceki notumuzda açıkladığımız gibi sık sık göçler yaşanabilmektedir ve bu göçler, her zaman bir türe ait bir popülasyonun, aynı türe ait bir diğer popülasyon ile buluşmasıyla sonuçlanmamaktadır. Kimi zaman göçe başlayan bir grup, yeni bir ortama ulaşmakta ve burada kalarak kendi büyük popülasyonlarını kurmaktadırlar. Dediğimiz gibi, Genetik Sürüklenme, bu gibi küçük popülasyonlarda son derece etkilidir. "

 

Pasifik Adaları'ndaki Meyve Sinekleri

 

Meyve sinekleri, doğru rüzgarlarla veya bazı başka hayvanların üzerinde uzun mesafeler kat edebilmektedir. Pasifik'teki bazı adalara bu şekilde ulaşan az sayıda meyve sineği (Drosophila melanogaster), ana karadakilerden oldukça farklılaşmıştır. Bunun sebebi de, küçük bir popülasyonun adaya yerleşmesi sonucu meydana gelen kaşif etkisi ve Genetik Sürüklenme'dir. "

 

( Alıntılar. tr.wikipedia.org, evrimagaci.org )

Gönderi tarihi:

Ayrıca tüm evrimci bilim adamları bilmektedirler ki, bir canlının DNA’sında durup dururken bir kopyalama hatasının meydana gelme ihtimali son derece düşüktür. Hücrelerde genetik hataların oluşmasını engelleyecek koruyucu enzimler vardır. DNA bilgisi, birbirini hatalara karşı kontrol eden birbirinden farklı sayısız enzim var olmadan kopyalanamaz. Bunlar doğru amino asidin doğru tRNA’ya bağlandığına emin olunması için çift süzgeçli enzimleri içerir. Bir süzgeç fazla büyük amino asitleri reddederken, diğeri fazla küçük olanları reddeder. Bu son derece hassas ve akıllı bir sistemde hata meydana gelmesi ihtimaline karşı son kontrolü yapan enzimlerin de olması dolayısıyla bilim adamları kendi akılları dahilinde DNA’nın bütünlüğünü korumaya yönelik daha iyi bir hücresel kontrol ve koruma sistemi hayal edemedikleri sonucuna varmışlardır.

 

Mutasyonlar, dizilimlerde farklı türde değişimlere yol açabilirler; Bu anlamda bir mutasyon, canlı organizmanın fenotipik özelliklerinde negatif veya pozitif etkilere sahip olabileceği gibi nötr mutasyonlar hiç bir etkiye sahip olmayabilirler (durağan veya sessiz mutasyonlar). Bu tür değişimler, bir gen ürünün değişmesinde veya genin doğru ya da tamamen işlemesini engellemede herhangi bir etkileri olmayabilir. Drosophila melanogaster sineği üzerinde yapılan çalışmalar, gen tarafından oluşturulan bir proteinin mutasyonunda, bu mutasyonun yaklaşık %70'inin zararlı etkilere sahip olduğunu, geri kalanının ise ya nötr ya da zayıf faydalı etki gösterdiğini ortaya koymaktadır.[7] Mutasyonların genler üzerindeki zararlı etkileri nedeniyle, organizmalar mutasyonları gidermek için DNA onarımı gibi mekanizmalara sahiptir.[4]

 

Genetik materyal olarak RNA kullanan virüsler, sürekli ve hızlı bir şekilde çoğalıp geliştikleri için onlara avantaj sağlayan hızlı mutasyon oranlarına sahiptir,[8] ve bu şekilde insan bağışıklık sistemi gibi savunma mekanizmalarını atlatabilir ve reaksiyonlardan kaçabilirler. "

 

Mutasyonlar birkaç sebepten dolayı meydana gelebilir.

 

1) DNA'nın kendini doğru olarak kopyalayamaması: Hücre bölünürken, DNA'sının bir kopyasını çıkarır - ve bazen bu kopyalar birebir olmaz. Orjinal DNA diziliminde meydana gelen bu farklılık bir mutasyondır. Doğal sebeplerden ötürü gerçekleşir.

 

2) Dış etkiler mutasyona sebep olabilir: Mutasyonlar ayrıca belirli kimyasallara ya da radyasyona maruz kalındığında gerçekleşebilir. Bunlar DNA'da bozulmaya sebep olur. Doğal olmayan yollarla gerçekleşmesi zorunlu değildir - en izole ve bozulmamış çevrelerde bile, DNA bozulur. Bu durumda, hücre DNA'yı onarırken, her zaman mükemmel şekilde gerçekleştiremez. Böylece, hücre orjinalinden farklı bir DNA ile son bulur; sonuç olarak, bir mutasyondur.[14]

 

Mutasyonlar; genellikle DNA'nın kopyalanması ya da onarımı sırasındaki hatalarla ortaya çıkar. Genetik çeşitliliğin ana kaynağıdır.[15]

 

Mutasyonlar; yararlı, etkisiz ya da zararlı olabilir. DNA'daki bir değişiklik oraganizmanın herhangi bir özelliğinde değişime sebep olabilir.[16]  "

 

( tr.wikipedia.org )

Gönderi tarihi:

tanrının ,varlığını yada yokluğunu ,ispatlamanın 2   yolu vardır.  1. si,,,aslında,oda şu çok açık ve net olarak söyleyebilirim,,eğer bir zaman paradoksu düşünün,,bu paradoksu kırıp zamanın dışına çıkabilirseniz,eğer,,zamandan ve mekandan bagımsız olucağınız için,,tanrıyı fiziksel olarak görme şansınız vardır,,çok enteresam birşey söyleyeceğim,,sizlere artkadaşlar,,tanrının bu boyutta güçlerinin sınırlı olduğunu düşünüyorum.. bunu yıllardır düşünüyorum,,2. si ise inançlı olun veya inançsız olun sonuçta aynı yere gidiceksiniz,,yani sizin anlıyacağınız eğer bir tanrı varsa kesinlikle ayrım yapmaz aynı derecede ölüm gerçeğine gidersiniz.original.gif rolleyes.gif 2. si ise ölmektir,tanrıyı bulmanın ikinci yolu..bu sanırım.kimsenin bu konuda başka bir alternatifi olduğunuda sanmıyorum..

Gönderi tarihi:

Tanrı neden yaratma isteği duydu hiç düşündünüz mü koskoca tanrı insanlara mı muhtaç bir yaratılmış biri'ne  muhtaç 

tanrı neden kaç milyar sonra dünya'ya insan yolladı en başta neden insanlık var olmadı ve neden bir kaç milyar yıl sonra en başta kainatı yaratmadı 

yaratılmış insanlar tarafından yüceltilmek ve tapınılmak bunlar hiç bir şeye ihtiyacı olmayan tanrının gururunu mu okşuyor 

bu düşünceler ve istekler tamamen insan ego'suna tamamı ile örtüşmüyor mu eğer birisi evet allah övülmeyi ister derse o zaman bu durum'da diğeri'de  allahın övülmeye ihtiyacı varmış demeye hakkı var öyle değil mi !!! insanları yarattı madem tabiki isteyecek demeye hakkı olan birisi

bu durum da şu cevaba hazır olmalı hani allah her şeyden münezzeh'ti öyle değil mi dostlar 

ihtiyacı ve egosu olan bir yaratıcı mı olur söyleyin kainatı 6 gün'de yarattığı söylenen allahın bir kaç dakika da yaratma gücü yokmuş ilginç ve bizleri sınamak için şeytana ihtiyaç duymuş şeytan olmasa insanları demek zor olurdu buda ilginç herşeye ihtiyacı olan allah buda ilginç değil mi 

Gönderi tarihi:

Doğada yeni canlı grupları var eden  bir "evrim süreci" varmıdır..

 

1. İlk canlı hücresi nasıl ortaya çıkmıştır?

 

2. Bir canlı türü diğerine nasıl dönüşür?

 

3. Canlıların evrim geçirdiğine dair deliller, fosil kayıtları var mıdır?

 

Şimdilik..

Cevap geldikçe,yazılarda gelecek..

Ama? yukardaki soruların yanıtlanması koşulu ile.

 

original.gif

Gönderi tarihi:

Tanrı neden yaratma isteği duydu hiç düşündünüz mü koskoca tanrı insanlara mı muhtaç bir yaratılmış biri'ne  muhtaç 

tanrı neden kaç milyar sonra dünya'ya insan yolladı en başta neden insanlık var olmadı ve neden bir kaç milyar yıl sonra en başta kainatı yaratmadı 

yaratılmış insanlar tarafından yüceltilmek ve tapınılmak bunlar hiç bir şeye ihtiyacı olmayan tanrının gururunu mu okşuyor 

bu düşünceler ve istekler tamamen insan ego'suna tamamı ile örtüşmüyor mu eğer birisi evet allah övülmeyi ister derse o zaman bu durum'da diğeri'de  allahın övülmeye ihtiyacı varmış demeye hakkı var öyle değil mi !!! insanları yarattı madem tabiki isteyecek demeye hakkı olan birisi

bu durum da şu cevaba hazır olmalı hani allah her şeyden münezzeh'ti öyle değil mi dostlar 

ihtiyacı ve egosu olan bir yaratıcı mı olur söyleyin kainatı 6 gün'de yarattığı söylenen allahın bir kaç dakika da yaratma gücü yokmuş ilginç ve bizleri sınamak için şeytana ihtiyaç duymuş şeytan olmasa insanları demek zor olurdu buda ilginç herşeye ihtiyacı olan allah buda ilginç değil mi 

su katılmaz seninle aynı fikirdeyim dostumoriginal.gif  nihayet beni tam anlamıyla anlayan biri çıktıflowers.gif

Gönderi tarihi:
Var olduğunu söyleyebilmek için var olduğu kanıtlanmalıdır şartına göre:

 

depresyon = vardır

hava = vardır

yer çekimi = vardır

süpermen = yoktur

vampirler = yoktur

ejderha = yoktur

uzaylı = yoktur

 

Var olduğunu söyleyebilmek için yokluğu kanıtlanamamalıdır şartına göre:

 

Depresyon = vardır

hava = vardır

yer çekimi = vardır

Süpermen = vardır (yokluğunu kanıtlayamadık, koşul sağlandı)

vampirler = vardır (bunun da yokluğunu kanıtlayamadık)

ejderha = vardır

uzaylı = vardır

 

Görüldüğü gibi 2. durum, yani yokluğu kanıtlanamayan bir şeyin var kabul edilmesi durumu herşeyi var kabul ediyor.original.gif

Gönderi tarihi:

son olarak eğer bir yaratıcı varsa galiba afrika kıtasını unutmuş olmalı hatırlatmakta fayda var insanlara smile.png

yada dostum şöyle  olmuş olabilir..bundan  yüzbinlerce yıl önce afrikada   yagmur ormanları vardı,w00t.gif  daha açı kbir ifadeyle sevgili dostum dünyadaki ilk yaşamın afrikada başladığı söylenmekte bazı çevre bilimciler ve bilimadamların araştırması sonucunda ortaya çıkan ciddi veriler var sevgili dostum tabiki bunlar ispatlammamış cidi verilersevgili dostum,henüz bir tutarlılığı y,ok aslında,başka bir değişle,,burada yaşayan,,çok gelişmiş medeniyetler varmış,sevgili dostum,,bu medeniyetlerin asıl amacı,,var oluşlarını sürdürmekmiş,,daha önceki yazılarımda anlattığım gibi,,uzaydan gelen çok gelişmiş bir medeniyet ilk buraya yerleşmiştir,,fakat normak insanlar gibi olmadıkları ve fazla oksijen tükettikleri için varlıkalrını sürdüremediler,,ve yaşadıkları alan zamanla kurak bir çöle dönüşünce,,yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmışlardır,sad.png ..ve bunu farkettikleri anda çok geç kalmışlardır,ve nesilleri tamamen yok olmadan evvel  son kalan grupta piramitleri inşa etmişlerdir,original.gif amaç piramitlerdeki mistiksel gücün kendilerini sonsuza dek ayakta tutucaklarına,,inanmalarıydı,,sevgili dostum,,fakat yanıldıklarını anladıklarında artık çok geçti,ve bu uygarlık sonsuza dek yok olmuştur,,işte ,,piramitlerinin gerçek hikayesi budur,,MAYA UYGARLIĞIDA TAM BİR EFSANEDİR SEVGİLİ DOSTUM BÜYÜK BİR ZEVKLE KANITLAYABİLİRİM.rolleyes.gif

Gönderi tarihi:

Şempanze ve insanların ataları ise yaklaşık 6 milyon yıl önce evrimsel olarak ayrılmıştır. Moleküler genetik araştırmalar ikisinin evrim çizgisinin birbirinden ayrıldığını ve tamamen ayrı yönlerde ilerlediğini göstermiştir.

Gönderi tarihi:

Doğada yeni canlı grupları var eden  bir "evrim süreci" varmıdır..

 

1. İlk canlı hücresi nasıl ortaya çıkmıştır?

 

2. Bir canlı türü diğerine nasıl dönüşür?

 

3. Canlıların evrim geçirdiğine dair deliller, fosil kayıtları var mıdır?

 

Şimdilik..

Cevap geldikçe,yazılarda gelecek..

Ama? yukardaki soruların yanıtlanması koşulu ile.

 

<img data-cke-saved-src="http://www.turkish-media.com/forum//public/style_emoticons/default/original.gif" src="http://www.turkish-media.com/forum//public/style_emoticons/default/original.gif" title=":<img data-cke-saved-src=" http:="" www.turkish-media.com="" forum="" public="" style_emoticons="" default="" original.gif"="" class="bbc_emoticon"> alt="original.gif">

 

 

Bir göz atın isterseniz :

 

http://www.marksist.net/AI/11_yasam_nasil_ortaya_cikti.htm

Gönderi tarihi:

 

Merhaba arkadaşlar,

 
Evrim Kuramı'nı inceleyen her birey, mutlaka bu araştırmalarının bir noktasında, "EN BAŞA GİTME" merakımızdan ötürü canlılığın başlangıcına, en başa, ilk canlının oluştuğu noktaya ulaşmış bir vaziyette bulacaktır kendini.

 

Yukardaki alıntı; 

 

http://-http://evrimagaci.or.../makale-arsivi/-

 

alınmıştır..

 

 

 

En başından itibaren unutmamak gerekir ki aslında canlılığın başlangıcı, Evrim Kuramı'nın ilgi alanında değildir! Evrim Kuramı, canlılığın "bir şekilde" başlamasından sonra, nasıl çeşitlendiği ile ilgilenmektedir. Canlılığın ilk başlangıcı ile ilgilenen bilim biyokimya ile bu bilim dalının altında yer alan Abiyogenez Kuramı'dır.

 

 

ImPasteur.gif

 

 

Dünyada uzun süre boyunca (eski yunandan, geç rönesansa kadar) canlıların cansız maddelerden ortaya çıktığını savunan, spontaneous generasyon (kendiliğinden oluşma) fikri geçerliydi. (Abiyogenez ile karıştırılmamalıdır, çürüyen bir et üzerinde oluşan sinek larvaları bu olaya örnektir) Gün geçtikçe bu fikrin makroskobik canlılar için geçerli olamayacağı bilim dünyası tarafından kabul görmeye başladı. Fakat kendiliğinden oluşma fikri, Pasteur‘ün et suyu ile yaptığı deneylere kadar varlığını sürdürdü.

 
Pasteur’ün deneyi kısaca, balon jojelerde kaynatılan et sularının açıkta bırakıldığında ve kapalı tutulduğunda neler olacağının gözlenmesidir. Deney sonucunda, kapalı tutulan steril (kaynatılmış) et sularında hiçbir organizmanın ortaya çıkmadığı görülmüştür.

Pasteur’ün bu çalışmaları sonucu, kendiliğinden oluşma fikri tamamıyla elenmiştir. 
 
 
Şimdi tekrar soruyorum; 
Doğada yeni canlı grupları var eden  bir "evrim süreci" varmıdır..
 
KANIT? ÖYLE LAFLA PEYNİR GEMİSİ YÜRÜTMEK DEĞİL..
 
En başından itibaren unutmamak gerekir ki aslında canlılığın başlangıcı, Evrim Kuramı'nın ilgi alanında değildir! Evrim Kuramı, canlılığın "bir şekilde" başlamasından sonra, nasıl çeşitlendiği ile ilgilenmektedir. Canlılığın ilk başlangıcı ile ilgilenen bilim biyokimya ile bu bilim dalının altında yer alan Abiyogenez Kuramı'dır."
 
HOKKABAZLIĞIN DANİSKASI BURADA YAPILMAKTADIR, NE İMİŞ; EVRİM KURAMI CANLILIĞIN "BİR ŞEKİLDE BAŞLAMASINDAN SONRA İMİŞ"
YAHU CANLILIĞIN BİR ŞEKİLDE BAŞLAMASI EVRİM KURAMI İLE İLGİLİ DEĞİLSE; " RASTGELE,MUTASYON PALAVRASINI NİYE ATAR EVRİMCİLER" BU İTİBARLA CANLILIĞIN "NASIL ÇEŞİTLENDİĞİ" SORUSU; " 

Doğada yeni canlı grupları var eden  bir "evrim süreci" varmıdır
 
SORUSUNU CEVAPLAMAKTAN GEÇER,DOLAYISI İLE ŞU AN EVRENDE  "YENİ CANLI GRUPLARI VAR EDEN EVRİM SÜRECİ VARMIDIR" CEVAP VERİN,VEREMİYORSANIZ,SUSUN..
 
Sonra;
 
1. İlk canlı hücresi nasıl ortaya çıkmıştır?

 

2. Bir canlı türü diğerine nasıl dönüşür?

 

3. Canlıların evrim geçirdiğine dair deliller, fosil kayıtları var mıdır?

 

 

Saygılar sunarım.

Gönderi tarihi:

EVRİMSEL BİYOLOJİ: CANLILIĞA DAİR HER ŞEY... YAZI DİZİLERİ: HERKESİN BİLMESİ GEREKEN TEMEL EVRİMSEL KONULAR 1 – CANLILIĞIN EVRİMİ: CANSIZLIKTAN CANLILIĞIN EVRİMİ (Etiket: #canliligin-evrimi)

ABİYOGENEZ KURAMI ve PANSPERMIA: GENEL BİLGİLER, KONULAR ve KAVRAMLAR (Etiket: #abiyogenez)

 

          -http://evrimagaci.org/sayfa/makale-arsivi/-

Gönderi tarihi:

 

 

Evrim Kuramı, hiçbir zaman kompleks bir canlının, daha basit olan parçaların ani ve tesadüfi bir  birleşimi sonucunda oluştuğunu iddia etmemiştir, iddia etmemektedir ve iddia etmeyecektir! Evrim Teorisi’ne göre, Doğal Seçilim dahilinde, aynı türün farklı bireyleri arasında yavaş ve kademeli olan bir eleme vardır. Bir "seçilim" mekanizması vardır. "BU MEKANİZMA RASLANTISAL DEĞİLDİR"  ANCAK  BU MEKANIZMAYI ETKİLEYEN ÇEVRE KOŞULLARININ DEĞİŞİMİ, ŞİMDİLİK BİLDİĞİMİZ KADARI İLE RASLANTISALDIR..daha doğrusu o kadar çok parametre, o kadar farklı şekilde etki eder ki bu, yaşamın kendisine bir RASLANTISALLIK unsuru ekler. 

 

 

EVRİM KURAMI, HİÇ BİR ZAMAN KOMLEKS BİR CANLININ,DAHA BASİT PARÇALARIN ANİ VE TESADÜFİ BİR BİRLEŞİMİ SONUCUNDA OLUŞTUĞUNU İDDİA ETMEMİŞTİR,İDDİA ETMEMEKTEDİR, VE İDDİA ETMEYECEKTİR."

 

Yine hokkabazlık,abrakadabra, yahu yukardaki alıntıda,raslantısalmı,değilmi üzerine,taklalar atılmakta; mekanizma raslantısal değilmiş'te,çevre koşulları,raslantısalmış,aga çevre olmazsa,mekanizma olmaz,haydi gidin çelik, çomak oynamaya..

Gönderi tarihi:

Arabaya ( mekanizma ) benzin konulmazsa araba ( mekanizma ) çalışmaz. Araba ( mekanizma ) yine araba (mekanizma ) olarak kalır ama yok olmaz.

 

 

Çevre (benzin) olmaz ise,araba olmaz,çalışmayan araba,mekanizma olamaz..

Yok olmasın zaten ve yok olmaz tabii'ki ama evrim safsatasına malzeme olmaz.

Gönderi tarihi:

Çevre (benzin) olmaz ise,araba olmaz

 

Evet işte, budur. Tebrik ederim.clover.gif

 

Benzin olmazsa Benzinli Motor mekanizması da olmaz.

 

Çevre koşulları değişmezse Mutasyon, Doğal Seçilim, Genetik Sürüklenme, Modifikasyon mekanizmaları da olmaz

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.