Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI... (83 yıl önce 29 Ekim gününe, engelleri yıkarak nasıl adım adım gelindiğini ulusça hep anımsamalıyız) [CUMHURİYET SÜRECİ]


Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

83 Yılın Sonunda...

Cumhuriyetin ilanının 83. yılını yaşayarak kutluyoruz...

 

83 yıl önce engelleri yıkarak nasıl adım adım gelindiğini ulusça hep anımsamalıyız.

__İlk adım 19 Mayıs'ta atılır; 1920'de Büyük Millet Meclisi'nin açılışı büyük bir aşamadır; egemenliğin bağılsız koşulsuz halkta olduğunun bildirilmesi, gelecekteki yönetimin yapısının nasıl olacağının habercisidir, ilk adımıdır.

__Başkomutanlık Savaşı'nın kazanılmasının ardından yapılan Mudanya Ateşkes Antlaşması'nı saltanatın kaldırılması izler; padişahlığa son verilmesi cumhuriyete giden yolun ikinci adımı gibidir.

__Her yenilgiden sonra bir barış antlaşması önerisiyle karşımıza çıkan Batılılar, bu son ağır darbenin ardından Lozan'da bir araya gelmeyi önerdiler. Lozan, masa başında ayrı bir çarpışmaydı; Türkiye'nin kazanımı ile 24 Temmuz'da imzalanan antlaşma, Türkiye'nin özgür bir ülke olarak dünya devletleri arasındaki yerini almasını sağladı. Lozan'a katılan ülkeler, Atatürk 'ün Meclis Başkanı olduğunu belirterek Türkiye'nin bir devlet başkanı olmadığını, yönetimin yapısının da netleşmediğini sezdirirler.

__Bu sırada yapılan yeni bir seçimle "İkinci Meclis" oluşturulur; bu Meclis'in oluşumu cumhuriyete giden yolda önemli bir adımdır.

__Ne var ki, henüz bir başkent yoktur; ama hemen 13 Ekim'de Ankara başkent yapılır; karar, dış dünyadan karşı koyuşlarla karşılanır.

__Özellikle İtalya, Fransa, İngiltere gibi ülkeler, İstanbul'un başkent olarak kalmasında yıllarca direneceklerdir; ama genç Türkiye'nin kararlı tutumu, onların da Ankara'yı kabul etmelerini sağlayacaktır.

__Ankara'nın başkent olmasının ardından gelişmeler hızla ilerleyecek, 28 Ekim akşamı Çankaya'da yapılan bir toplantıda cumhuriyetin ilanı için alınan kararlar, ertesi gün 29 Ekim'de Meclis'e getirilerek uzun görüşmeler sonunda akşam saat 20.30'da cumhuriyet ilan edilecek, oybirliği ile Atatürk cumhurbaşkanı seçilecektir.

__Bu sevinçli oluşumda Atatürk'ü en çok üzen, yıllarca en yakınında bulunan başta Rauf Bey olmak üzere kimi kişilerin cumhuriyete karşı oluşudur.

__İlan günü Rauf Bey ve taraftarları Ankara'da yokturlar; Rauf Bey'in, Ankara'dan ayrılırken Meclis Başkanı Kazım Paşa 'ya cumhuriyetin ilanı için "Bunu önleyebilirsen yurda büyük yardımda bulunmuş olursun" dediği Söylev'de yer alır.

__Dış dünyada da bir merak, bir bekleyiş vardır; bir İslam ülkesinde ilan edilen cumhuriyetin nitemi, yapısı nasıl olacaktır?

__Biraz da haklıdırlar, çünkü Meclis'teki görüşmelerde anayasaya Atatürk'ün karşı olmasına rağmen "devletin dini" nin olduğunu belirten bir madde eklenmiştir.

__Ama cumhuriyetin ilanından dört ay sonra alınan 3 Mart kararları, cumhuriyetin bir şeriat yönetimi olmayacağını ilan eden ilk devrim yasasını oluşturacaktır.

__Hele 1926'da kabul edilen Yurttaşlar Yasası (Medeni Kanun) ile dünyasal yaşamın laik yasalarla düzenleneceğinin ortaya konması, cumhuriyetin dinsel bir yapıda olmadığının göstergesini oluşturur.

__Art arda gelen devrim yasaları devletin çağdaşlaşmasını yapılandırırken 1928 yılında da anayasadan "devletin dini" düzenlemesi çıkarıldı.

__1937'de de "laiklik" ilkesi anayasaya yerleştirildi.

__Türkiye'den "Laik Türkiye Cumhuriyeti" diye söz edilebilmesi yasal çerçevesine oturmuştu ki, devrim karşıtları en çok bu ifadeden tedirgin olup hop oturup hop kalkmaya başladılar.

__Saldırılarının hedefi cumhuriyetin nitemini ortaya koyan bu devrim yasalarıydı, bunların altları oyulmaya, kemirilmeye başlandı.

__Günümüz AKP yönetiminde ise bu saldırı adeta iktidarın görevleri arasında yer aldı; cumhuriyetin laik içeriğini boşaltıp, dinsel temelli bir yapıya bürünmesi işlemi açıkça ortaya konup yürütülüyor.

 

83. yılın sonunda gelinen nokta bu olsa da 1923 devrimcileri Kemalistler savaşımı bırakmayıp sürdürmelidirler, kimi anayasa kurumları gibi...

 

ata1by0.jpg

___________________

Kaynak: C. 27.10.2006 / MERİÇ VELİDEDEOĞLU

Gönderi tarihi:

Eski ve buruşuk, Cumhuriyeti kurduk hadi o zaman şu hükümeti devirelim basit mantığı içerisine yuvarlanmış, saçaklı ve örgülü, kendi içinde köşeli, geçelim dedirten, ya da ne olurdu olmasaydıyı düşündürmeyen, sıkıcı, mantıklı olduğunu savunmayı hiçkimseye temayül ettirmeyen, cumhuriyetten kitleleri soğutmayı amaçlayan, provokatif, Abd ve Ab'ci yanlı, taraflı, cumhuriyet karşıtı bir yazı gibi gelen.......

 

bozan

Gönderi tarihi:

Eski ve buruşuk, Cumhuriyeti kurduk hadi o zaman şu hükümeti devirelim basit mantığı içerisine yuvarlanmış, saçaklı ve örgülü, kendi içinde köşeli, geçelim dedirten, ya da ne olurdu olmasaydıyı düşündürmeyen, sıkıcı, mantıklı olduğunu savunmayı hiçkimseye temayül ettirmeyen, cumhuriyetten kitleleri soğutmayı amaçlayan, provokatif, Abd ve Ab'ci yanlı, taraflı, cumhuriyet karşıtı bir yazı gibi gelen.......

 

bozan

Bu arkadaşımızın yazısı bana şunu hatırlattı... :)

Gecenlerde dini bütün bir gazete birinci sayfadan şöyle bir haber verdi...

"Diyanetten Gazoza Sessiz Tavir..."

Neymiş...

Gazoz ve kolada alkol varmış ve bu nedenle diyanet gazetecilere verdiği iftar yemeğinde meyve suyu, soda ve çak ikram etmiş...

Gerçekçiliki "meşkük" bu haber sonucu dinciliğin kurnazlığı hemen hazır...

"Eyyy Müslümanlar!... Sakın ola ki gazoz ve kola içmeyin, dinimizin yasakladığı alkol almış olursunuz..."

Eeee kolay değil...

83 yıllık karşı devrim sonucu gelinen nokta kolay değil...

Onlar yukarıdaki Cumhuriyetçi ve kemalist düşünceleri buruşturup atarlar ama..

Fakat diğer taraftan nelere de imza atarlar...

İstanbul Bağcılar belediyesi "kadınlar parkı yapıyor.."

Erkekler parkı...

Gazoz yasak,

Ve dinen yasak Atatürk eykelleri kaldırılsın...

Yetermi?...

Yetmeeeeeeeeeez...

Neden yetmez?...

Çünkü dinciliğin dibi yoktur...

Ilımlı diye başlarsın...

Köktendincilikte yetmez...

:lol::lol::lol::lol:

 

 

Sevgili İ. Selçuk'a teşekkürlerimizle...

Gönderi tarihi:

tarıhı zaferlerle dolu ezelden berı hur yasamıs bagımsızlık ve ozgurlugu karekterının temel tasları kabul etmıs buyuk Turk mılletının bır evladı olarak bu cennet vatanımızın abd tarafından yonetıldıgı bır ortamda yasıyoruz. ataturkun bıze armagan etmıs oldugu cumhurıyetle su nadakı cumhurıyetımızın durumunu goz onune aldıgımız zaman agır sıkıntılı buruk ama herseye ragmen umutla kutluyoruz.Turk devrımınden aldıgımız gucle umutlu ve kararlıyız.Turkıye bu buyuk sıkıntıları asacak cumhurıyetımıze uzanan bu kırlı ellerı temızleyecek ve bundan sonra bayramlarımız gercek bır bayram olacak

Gönderi tarihi:

basbug-ataturk.jpg

 

Türkün 29 Ekim Türkçü Cumhuriyet Bayramı Kutlu Olsun

 

Yüce Türk Milleti,

 

Türkçü Direniş Hareketi'ni yıllar süren savaş sonrası başarıya ulaştıran Ulu Başbuğ Atatürk, Tanrısal Türk direnişiyle emperyalizme Acun tarihi'nin en büyük darbelerini indirerek, Cumhuriyet'le bu olguyu tarih sayfalarına kazımıştır.

 

29 Ekim 1923'de ilan edilen Cumhuriyetimiz, Türkçü Direniş Hareketi'nin başladığı andan itibaren "Cumhuriyet" fikir ve ideal olarak yaşanmış, Cumhuriyete yönelme bir amaç olmuştur. 23 Nisan 1920'de TBMM toplanmış, fakat Cumhuriyetin ilanı Türkçü Direniş Hareketi'nin tamamlanmasından sonraya kalmıştır. 29 Ekim 1923'te ilan edilen Cumhuriyet, aşama aşama içerik bakımından da Türklük ve Türkçülük esaslarına dayanan bir Milli devlet yapılanması olarak şekillenerek kutsal Türk devletinin temelleri sonsuza kadar sarsılmayacak bir yapı haline getirilmiştir.

 

29 Ekim 1923 tarihi, devşirmelerin yönetimi elinde bulundurduğu ve kutsal Türk topraklarını emperyalizme peşkeş çeken Osmanlı Devleti sonrası tam bağımsız Türklük ve Türkçülük esasına dayalı, Türk adı taşıyan Türkiye Cumhuriyeti'ne geçişi ifade eder.

 

Başbuğ Atatürk'ün İzmir İktisat Kongresi açılış konuşmasında dile getirdiği gibi, "Bir devlet ki kendi tebasına koyduğu vergiyi yabancılara koyamaz, gümrük resimlerini düzenlemekte yasaklanmış ve yabancılar üzerinde yargı hakkını uygulamaktan yoksun ise, böyle bir devlete bağımsız denilemez." Bu nedenle Başbuğ Atatürk'ün ısrarla vurguladığı ilkeler, tam bağımsızlık, diğeri ise milli egemenliktir.

 

Başbuğ Atatürk saltanatın kaldırılması görüşmelerinde şu ifadeleri kullanmıştır: "Cihan tarihinde, bir Cengiz, bir Selçuk, bir Osman devleti tesis eden Türk milleti, bu defa doğrudan doğruya kendi nam ve sıfatında bir devlet kurmuştur. Milli mukadderatını eline alarak, milli saltanat ve egemenliği bir şahısta değil, milletçe seçilmiş vekillerden meydana gelen mecliste temsil etmiştir. Kısaca yeni Türk devleti "eşhas devleti" değil, "Millet devleti"dir. Milli egemenlik bütün kişisel yönetimlere karşıdır. Türkiye Cumhuriyeti'nde tacidar yoktur ve olmayacaktır. Devletin başında tek bir kuvvet vardır o da milli egemenliktir".

 

Başbuğ Atatürk'ün Cumhuriyet'i getirmesindeki etkenlerin başında, Başbuğ Atatürk'ün gençlik yıllarında Türkiye'yi Modern Devlet, Modern Toplum ve Türklük, Türkçülük esasına dayalı ülkünün yayılmasını gerçekleştirecek tek siyasi rejimin Cumhuriyet olduğu inancı içinde yaşaması gelmektedir. Cumhuriyet, Başbuğ Atatürk'ün ve Türk Milleti'nin karakterlerine çok uygundur. "Hürriyet ve İstiklal benim karakterimdir. Ben milletimin ve büyük ecdadımın en kıymetli mirasından olan istiklal aşkıyla yaratılmış bir adamım. Bu sebeple milli istiklal bence bir hayat meselesidir" diyen Başbuğ Atatürk, özgürlük ve bağımsızlık için en uygun idare olan Cumhuriyeti, özgürlük ve bağımsızlığına son derece düşkün olan Türk Milleti'nin tabiatına da uygun görmektedir.

 

Başbuğ Atatürk İzmir’de 14 Ekim 1925’te yaptığı bir konuşmada, Cumhuriyetin kuruluşu ile hükümet ile millet arasında ayrılık kalmadığını dile getirmiş. “Artık Hükümet Millettir ve Millet Hükümettir” demiştir.

 

Türkçü Cumhuriyetin Acun'a ilan edilmesi, Türk Irkı'nın yeniden şahlanışına ve Türkçü devrimlerin aralıksız olarak sürdürülmesine zemin hazırlamıştır.

 

Türkçü Cumhuriyetin ilanı ve Türkçü devrim, Türkiye Türkleri'nin yeniden dirilişini sağlamakla kalmayarak diğer Türk çoğrafyalarında yaşayan soydaşlarımızın bağımsızlık ve özgürlük yolunda savaşmalarını sağlamıştır.

 

Türkçü devrimler, Türk Milleti'nin kurumakta olan hayat damarlarına yeniden asil Türk kanının akmasını sağlamıştır.

 

Başbuğ Atatürk'ün söylediği gibi, "Uçurumun Kıyısında, Yıkık Bir Ülke, Türlü Düşmanlarla Kanlı Boğuşmalar, Yıllarca Süren Savaş, Ondan Sonra, İçerde ve Dışarda Saygı ile Tanınan Yeni Yurt, Yeni Toplum, Yeni Devlet ve Bunları Başarmak için Aralıksız Devrimler".

 

Türk Milleti, Türkçü Cumhuriyet'i korumaya ve sonsuza kadar yaşatmaya kararlıdır. Türk Milleti, Türkçü Cumhuriyet'in Türklük ve Türkçülük esasına dayalı değerlerini özümseyerek gelecek nesillere aktarmak için çalışmalı bu şuur ile sonsuzluğa doğru ilerlemelidir.

 

Türkçü Cumhuriyet, Türk Irkı'nı ümmet anlayışından kurtarmış ve Millet olma bilincine kavuşturmuştur.

 

Türkçü Cumhuriyetin kuruluş felsefesi, Başbuğ Atatürk'ün savunduğu Türkçü düşünce ve Türkçü devrimlerdir.

 

Türkçü Cumhuriyet, sadece kurallarla ve kurumlarla yaşatılamaz, Türkçü Cumhuriyet'i yaşatan en önemli etken Türkçü bilinç ve şuurda yatmaktadır. Nihal Atsız Ata'nın açılımını yaptığı gibi şuurlu demokrasi'den kasıt, yönetenlerin ve yönetilenlerin sorumlu Türkçü bireyler olarak, görev ve yükümlülüklerini yerine getirmeleriyle Türkçü Cumhuriyeti sonsuza kadar yaşatmak olanaklıdır.

 

Türkçü Cumhuriyetin etkin olarak işleyebilmesi için Türkçü bireylerin yönetime katılma yolları açık tutulmalı, devlet yönetimine katılma ve yönetimi denetleme hakkına sahip Türkçü bireylerin bu görevlerini yerine getirecekleri ruhsal ve hukuksal ortam yaratılmalıdır.

 

Türkçü Cumhuriyet, yerüstü ve yeraltı servetleriyle, üç tarafı denizlerle çevrilmiş kıyılarıyla, doğuyu batıya, kuzeyi güneye bağlıyan havayolları ortasında zengin bir coğrafyadan oluşan bir vatan üstünde şahsiyetli, karakterli, kabiliyetli, Türk törelerini yaşatan, Türk kültürü'nün hakim olduğu geleceğe ümitle bakan, kendine öz güveni olan Türk Milleti olarak yaşama yolunda gecemizi gündüzümüze katarak çalışmalıyız.

 

Türkçü Cumhuriyetin, iç ve dış düşmanları'nın yıkıcı faaliyetlerine karşı, Yüce Türk Milleti'nin ezici çoğunluğu Türkçü Cumhuriyet'e ve Başbuğ Atatürk'ün Türkçü devrimlerine sahip çıkma gücü vardır. Türkçü Cumhuriyet'i hep birlikte koruyacağız ve sonsuzluğa kadar yaşatacağız.

 

Türkçü Cumhuriyet, cehalete, yoksulluğa, çaresizliğe karşı verilen Türkçü mücadelenin adıdır.

 

Türkçü Cumhuriyet, yalnız yönetim biçimi değil, aynı zamanda her alanda Türkçüleş'meyi amaç edinen, bilimsel, kültürel ve siyasal aydınlanma hareketi'dir.

 

Türkçü Cumhuriyetin bugün Türk Milleti'ni ulaştırdığı konum, hepimize heyecan ve ümit vermeli, Türkler arasında birlik ve beraberliği pekiştirmeli, milletçe bağımsız yaşama azmimizi yenilemeli gereceğe yön vermeli, tarihin akışını değiştirmelidir.

 

Türkçü Cumhuriyet, Yüce Türk Milleti'nin binlerce yıllık şanlı tarihinde ulaştığı en parlak, en muhteşem zirvedir.

 

Ulu Başbuğ Atatürk'ün en büyük emanetlerinden biri, Türkçü Cumhuriyet'i sonsuza kadar yaşatmak için kutsal ve Tanrısal Türk direnişini sürdüreceğiz.

 

Türkçü Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Başbuğ Atatürk'ü, Kahraman silah arkadaşlarını ve kutlu Türk direnişinde savaşan, Türk Milleti'ne Türkçü Cumhuriyeti emanet eden; sivil asker, kadın erkek, genç yaşlı bütün kahramanlarımızı saygı ve sevgiyle anıyoruz.

 

Bu duygu ve düşüncelerle, Türkiye içinde ve dışında yaşayan bütün Türkler'in Türkçü Cumhuriyet Bayramı'nı kutluyor, en derin sevgilerimi, saygılarımı, sunuyorum.

 

Savaşan Atsız

Türk İntikam Birliği Teşkilatı

Kaynak: www.basbugataturk.tr.cx

(ALINTIDIR)

Gönderi tarihi:

Bu Cumhuriyetin nasıl kurulduğunu hiç unutmayalım...

İstanbul Hükümetinin Harbiye Nazırı Ziya Paşa her zamanki yumuşaklığı ile, “Beyler..” dedi, “.. İngilizlere kafa tutamayız. Adamların hiç şakası yok. Daha geçen gün, bir bahane icat ederek İzmit’i tekrar işgal ediverdiler.”

Sarı Atlas döşeli büyük oda, nezaretin ileri gelen subayları ile doluydu.

Hürriyet ve İtilaf Partisi yanlısı olan birkaç gerici subay dışında hepsi, Anadolu’ya geçmeye çoktan hazır, Ankara’nın İstanbul’da kalmalarını gerekli gördüğü namuslu askerlerdi.

Kapı açıldı, kapının boşluğu içinde yaver göründü:

 

- “Emrettiğiniz yüzbaşı geldi efendim.”

- “İçeri al.”

 

Nazır subaylara bilgi verdi:

- “Az önce sözünü ettiğim talihsiz olayın faili.”

 

Yüzbaşı bekletmeden içeri girdi, kaygılı bakışlarla kendisini izleyen subayların arasında hızla ilerleyerek nazırın masası önünde durdu, selam verdi:

 

- “Yüzbaşı Faruk, İstanbul. Beni emretmişsiniz.”

 

Uzun boylu, kumral, yakışıklı, biraz bıçkın havalı bir subaydı. Nazır önündeki yazıya bakarak yumuşak sesle, “Oğlum..” dedi, “.. dün akşam Beyoğlu’nda, İngiliz İnzibat Subayı Teğmen Miller’i, emre rağmen selamlamamışsın. Doğru mu?”

 

- “Evet efendim, doğru.”

Nazır, dürüst subaya babacanca yol gösterdi:

- “Herhalde görmediğin için selamlamadın, değil mi çocuğum?”

- “Hayır efendim, gördüm.”

Nazırın canı sıkıldı:

- “Niye selamlamadın öyleyse? Selamlamanız için emir verilmişti.”

- “Rütbesi benden küçük olduğu için selamlamadım Paşam. Askerlik töresince, önce onun beni selamlaması gerekmez miydi?”

Ziya Paşa derin bir kederle ellerini açtı:

 

- “Askerlik töresi mi kaldı a yavrum? Adamlar galibiyet haklarını kullanıyorlar. İngiliz Komutanlığı bu sabah olayı protesto etti. Mesele çıkarılacak zaman değil. Hemen şu müzevir teğmeni bul da özür dile. Olayı kapatalım.”

Başıyla çıkması için izin verdi. Ama yüzbaşı yerinden kıpırdamadı:

 

- “Paşam, bir de beni dinlemenizi rica ediyorum.”

Nazır bıkkınlıkla, “söyle bakalım” dedi.

“Balkan savaşında teğmendim. Çanakkale’de üsteğmen, Suriye cephesinde yüzbaşı oldum. Ben bu rütbeleri tek başıma savaşarak almadım. Her rütbemde binlerce şehidin ve gazinin hakkı var. Onların hakkını korumak namus borcumdur. Beni affedin, özür dileyemem.”

 

Harbiye Nazırı bozuldu:

 

- “Anlamadın galiba. Harbiye Nazırı olarak emrediyorum.”

Yüzbaşı sükûnetle, “Anladım efendim” dedi, apoletlerini bir hamlede söküp nazırın masasına bıraktı:

 

- “Artık emrinizi dinlemek zorunda değilim!”

Selam vermeden dönüp kapıya yürüdü. Oturan subayların, İstanbul’u tutan birkaçı dışında, hepsi saygıyla ayağa fırladı. Hepsinin rütbesi yüzbaşıdan daha büyüktü.

Gözleri dolarak, yüzbaşıya selam durdular...

 

29 Ekim Cumhuriyet Bayramınız kutlu olsun...

Bu Cumhuriyetin nasıl kurulduğunu hiç unutmayalım...

 

Fethiye

[email protected]

Gönderi tarihi:

Bu Cumhuriyetin nasıl kurulduğunu hiç unutmayalım...

İstanbul Hükümetinin Harbiye Nazırı Ziya Paşa her zamanki yumuşaklığı ile, “Beyler..” dedi, “.. İngilizlere kafa tutamayız. Adamların hiç şakası yok. Daha geçen gün, bir bahane icat ederek İzmit’i tekrar işgal ediverdiler.”

Sarı Atlas döşeli büyük oda, nezaretin ileri gelen subayları ile doluydu.

Hürriyet ve İtilaf Partisi yanlısı olan birkaç gerici subay dışında hepsi, Anadolu’ya geçmeye çoktan hazır, Ankara’nın İstanbul’da kalmalarını gerekli gördüğü namuslu askerlerdi.

Kapı açıldı, kapının boşluğu içinde yaver göründü:

 

- “Emrettiğiniz yüzbaşı geldi efendim.”

- “İçeri al.”

 

Nazır subaylara bilgi verdi:

- “Az önce sözünü ettiğim talihsiz olayın faili.”

 

Yüzbaşı bekletmeden içeri girdi, kaygılı bakışlarla kendisini izleyen subayların arasında hızla ilerleyerek nazırın masası önünde durdu, selam verdi:

 

- “Yüzbaşı Faruk, İstanbul. Beni emretmişsiniz.”

 

Uzun boylu, kumral, yakışıklı, biraz bıçkın havalı bir subaydı. Nazır önündeki yazıya bakarak yumuşak sesle, “Oğlum..” dedi, “.. dün akşam Beyoğlu’nda, İngiliz İnzibat Subayı Teğmen Miller’i, emre rağmen selamlamamışsın. Doğru mu?”

 

- “Evet efendim, doğru.”

Nazır, dürüst subaya babacanca yol gösterdi:

- “Herhalde görmediğin için selamlamadın, değil mi çocuğum?”

- “Hayır efendim, gördüm.”

Nazırın canı sıkıldı:

- “Niye selamlamadın öyleyse? Selamlamanız için emir verilmişti.”

- “Rütbesi benden küçük olduğu için selamlamadım Paşam. Askerlik töresince, önce onun beni selamlaması gerekmez miydi?”

Ziya Paşa derin bir kederle ellerini açtı:

 

- “Askerlik töresi mi kaldı a yavrum? Adamlar galibiyet haklarını kullanıyorlar. İngiliz Komutanlığı bu sabah olayı protesto etti. Mesele çıkarılacak zaman değil. Hemen şu müzevir teğmeni bul da özür dile. Olayı kapatalım.”

Başıyla çıkması için izin verdi. Ama yüzbaşı yerinden kıpırdamadı:

 

- “Paşam, bir de beni dinlemenizi rica ediyorum.”

Nazır bıkkınlıkla, “söyle bakalım” dedi.

“Balkan savaşında teğmendim. Çanakkale’de üsteğmen, Suriye cephesinde yüzbaşı oldum. Ben bu rütbeleri tek başıma savaşarak almadım. Her rütbemde binlerce şehidin ve gazinin hakkı var. Onların hakkını korumak namus borcumdur. Beni affedin, özür dileyemem.”

 

Harbiye Nazırı bozuldu:

 

- “Anlamadın galiba. Harbiye Nazırı olarak emrediyorum.”

Yüzbaşı sükûnetle, “Anladım efendim” dedi, apoletlerini bir hamlede söküp nazırın masasına bıraktı:

 

- “Artık emrinizi dinlemek zorunda değilim!”

Selam vermeden dönüp kapıya yürüdü. Oturan subayların, İstanbul’u tutan birkaçı dışında, hepsi saygıyla ayağa fırladı. Hepsinin rütbesi yüzbaşıdan daha büyüktü.

Gözleri dolarak, yüzbaşıya selam durdular...

 

29 Ekim Cumhuriyet Bayramınız kutlu olsun...

Bu Cumhuriyetin nasıl kurulduğunu hiç unutmayalım...

 

Fethiye

[email protected]

 

ASlında bu kıutlama mesajını bu konu altında yapmak istemezdim.Ancak bu hepimizin bayramı CUMHURİYETİMİZ kutlu olsun ve ilelemet kalsın.

EWET cumhuriyeti nasıl kurduğumuzu unutmayalım.Bu gün düşünceleri v fikirleri hatta yaşayışları nedeniyle hor gördüğünüz insanlar, Allah'ın taktiri ile bu günlere kavuşmamızı sağlarken ikiyüzlülük almış başını yürümüş Bu ihanet ve gafletleri görünce acaba Onların canlarına mağlolan bu fedakarlığı yaparlarmıydı diye düşünüyorum.Ama ardından bu kendimdede varolan düşünce beni ikna ediyor.Çünkü Bu olanlara rağmen bu fedakarlığı hakeden insanlar olacak kimsede önüne geçemicek, O damı olmadı Şehit mertebesine Ulaşmıssın be mehmetçik daha ne istersin.Hepinizden Allah razı olsun ki bugünlere ulaşmamızı sağladınız, her nekadar haketmesekte.Siz üzülmeyin be mehmetler bu gün iğ rençliklerinden utanmayan insanlar için biz utanmayalım.Sizin mirasınız olan bu devlet ihanet edenlere rağmen ilelemet VAROLACAK.Tekrar Cumhuriyetimiz Kutlu olsun ve değerini bizlere unutturmasın.

saygılar

Gönderi tarihi:

Yedi, ya da sekiz yaşlarındaydım... Bir gün babam, eve elinde bir kaç kitapçık ve bir teyp kaseti ile çıkageldi. Okumaya meraklı olduğumu bildiğinden (ablam ve babam 5,5-6 yaşlarındayken bana okuma-yazmayı öğretmişlerdi) , bana sık sık kitaplar getirirdi. Yine o anlardan biri olduğunu düşünmüştüm. Ancak bu sefer , "Bak; sana bunu/bunları getirdim" dememişti. Elindeki kitapçıkları bir kenara koydu ve kaseti kabından çıkararak kasetçalara taktı. Ben de bu arada babamın bir kenara bıraktığı kitapçıklara bakıyordum. Sonra ilgimi kasetin kapağı çekti. Üzerinde "Safahat'tan Seçmeler" yazıyordu. Ben kasetçalardan gelecek müzik sesini beklerken, tok sesli bir adamın etkileyici ve akıcı bir ses tonuyla bir şeyler okuduğunu duydum. Sonra, hayatımın sonuna kadar unutamayacağım bir şiiri, yine o tok ve akıcı sesiyle okumaya başladı. O ses ve mısraların akıcılığı beni öylesine etkilemişti ki, büyülenmiş gibi kıpırdamadan onu dinliyordum. Neden sonra, babamın gülümseyerek beni izlediğini farkettim. "Çanakkale Şehitlerine" demişti...

 

 

Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!

Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.

 

Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid'i...

Bedr'in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi...

 

Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?

"gömelim gel seni tarihe!" desem, sığmazsın.

 

Herc u merc ettiğin edvara da yetmez o kitab...

Seni ancak ebediyyetler eder istiab.

 

"Bu, taşındır" diyerek Kabe'yi diksem başına;

Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;

 

Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namiyle,

Kanayan lahdine çeksem bütün ecramiyle;

 

Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan;

Yedi kandilli Süreyya’yı uzatsam oradan;

 

Sen bu avizenin altında, bürünmüş kanına,

Uzanırken gece mehtabı getirsem yanına,

 

Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem;

Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem;

 

Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...

Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana.

 

Vatanı uğruna canını feda etmekten kaçınmayan o büyük insanları, yeni bir 29 Ekim'e girerken saygı ve minnetle anıyorum...

Gönderi tarihi:

Cumhuriyetimizin 83. yıl dönümü tüm yurda kutlu olsun.

 

yobazlar, gericiler, karanlık beyinlililer ve diğer tüm düşmanlarına karşı, Cumhuriyet 83. yılında herzamankinden daha güçlü, daha azimlidir.

Gönderi tarihi:

2e219a4298fa4238ab6ed1b3ad0e80fd-9823.jpg

 

 

Ulusumuzu aydınlığa çıkaran, hakettiği yere gelmesini sağlayan, varlığımızın yegane teminatı Cumhuriyettir. Cumhuriyet, onunla barışık olmayanlara karşı korumamız gereken en değerli varlığımızdır.

Cumhuriyet bayramımız kutlu olsun. Cumhuriyetimizi kuranları saygı ile anıyoruz.

Gönderi tarihi:

Cumhuriyetimizin 83. yıl dönümü tüm yurda kutlu olsun.

 

yobazlar, gericiler, karanlık beyinlililer ve diğer tüm düşmanlarına karşı, Cumhuriyet 83. yılında herzamankinden daha güçlü, daha azimlidir.

 

görüşlerinize katılıyorum artı olarak eklemek istediklerim var.

 

yobazlar, gericiler, karanlık beyinlililer, sahte cumhuriyetciler, sahte Atatürkcüler ve diğer tüm düşmanlarına karşı, Cumhuriyet 83. yılında herzamankinden daha güçlü, daha azimlidir.

Gönderi tarihi:

Türk örf, adet, gelenek ve göreneklerine bağlı kalıp, manda ve himaye kabul etmeyerek, yabancı kültürlere rapt olup kendi öz kültürümüze ecnebi kalmamakla birlikte, toplumsal barış ve hoşgörünün en üst seviyeye çıkması dileklerimle, Tüm yurdun Cumhuriyet bayramını kutlarım..

 

 

Saygılar-sevgiler..

Gönderi tarihi:

cumhuriyet bayramımız hepimize kutlu olsun.....

 

 

CUMHURİYETİN İLANI

 

Kurtuluş Savaşı yıllarında Ankara’da , Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti adıyla yeni bir yönetim kurulmuştu . Fakat bu yeni yönetimin rejimi henüz belirtilmemişti. Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti özünde ulusal egemenliğe dayalı bir hükümetti.Fakat Yeni Türkiye’yi devlet şekillerinden , yönetim biçimlerinden birine uygun olarak resmen ilan etmek gerekiyordu . Yani sıra devletin adının konmasına gelmişti.

 

Atatürk , yeni devletin şeklini cumhuriyet olarak kabul etmeyi düşündü. Kurtuluş Savaşı yıllarında bu fikrini açıklamayıp , uygun bir zamanı beklemişti . Büyük Zafer’den sonra artık bu an gelmiş bulunuyordu. Aslında , Erzurum ve Sivas Kongrelerinin kararlarıyla Büyük Millet Meclisi’nin programları tamamen demokrasiye dayanmaktaydı. Saltanatın artık hiçbir etkinliği kalmamıştı. Son padişah da yurttan ayrılmış , saltanat kaldırılmıştı . Şimdi sıra Atatürk’ün kafasındaki Cumhuriyet Yönetimini resmen ilan etmeye gelmişti.

 

Atatürk , 28 Ekim 1923 akşamı birkaç arkadaşını Çankaya’daki köşküne davet ederek yemek sırasında arkadaşlarına :

 

- Yarın, cumhuriyeti ilan edeceğiz , dedi.

 

Misafirler hiç şaşırmadılar . Zaten böyle bir hareketi bekliyorlardı .

 

Atatürk , Teşkilat-ı Esasi’ye ( Anayasa’ya ) konmak üzere şu öneriyi hazırladı :

 

“ Türkiye Devletinin şekli cumhuriyettir. Türkiye Devleti Büyük Millet Meclisi

 

tarafından idare olunur.”

 

Böylelikle yeni devlet şeklinin cumhuriyet olacağına kesin olarak kara verildi.

 

29 Ekim 1923 akşam saat : 18.45’te TBMM oturumu açıldı. Atatürk’ün önceden hazırlattığı Anayasa maddesinin görüşülmesine geçildi.Görüşmeler sonunda öneri kabul edildi.Milletvekilleri ayağa kalkarak üç kez “Yaşasın Cumhuriyet !” diye bağırdılar.

 

29 Ekim 1923 Pazartesi günü saat : 20.30’da Cumhuriyet ilan edildi.

 

Cumhuriyetin ilanından sonra cumhurbaşkanlığı seçimine geçildi. Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın büyük kahramanı Ankara Milletvekili Gazi Mustafa Kemal Paşa , ilk cumhurbaşkanı seçildi.Cumhurbaşkanı seçiminden sonra sonuç , 101 parça top atılarak halka duyuruldu.

 

Cumhurbaşkanlığına seçilen Atatürk kürsüye gelerek bir konuşma yaptı. Heyecanlı ve kararlı konuşmasını şu sözlerle noktaladı :

 

- Türkiye Cumhuriyeti , cihanda işgal ettiği mevkie layık olduğu eserleriyle ispat edecektir . Türkiye Cumhuriyeti , mesut .muvaffak ve muzaffer olacaktır .

 

alıntı...

 

 

01.jpg

Gönderi tarihi:

çok güzel olmuş Taurus, ellerine, yüreğine sağlık

 

HERKESİN CUMHURİYET BAYRAMINI KUTLUYORUM...

 

 

 

Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.imza.jpg

 

Atatürk.gif

 

(İşte benim en sevdiğim sözü... Anlayana tabii..)

Bu millete çok şey öğretebildim ama onlara uşak olmayı bir türlü öğretemedim. imza.jpg

Gönderi tarihi:

cumhuriyeti gizli yahudiler ve onlara çalışan maşaları ele geçirdiler , hem cumhuriyet gazetesinde hem CHP de hem kartelde , hem orduda , hem çankayada hem sivil toplum örgütlerinde hem anayasa mahkemelerinde hem yüksek savcılıklarda vs ele geçirdiler.Hakimiyetlerini kaybetmemek için , ülkemiz istikrarsızlaşsın diye düğmeye basıp sonrada 'hedef cumhuriyet - yok cumhuriyet tehlikede , laik cumhuriyete savaş açtılar vs' gibi ancak ******** takılacağı provakasyonlar yapıyorlar..Syleyin onlara her kışın arkasından bir bahar gelir GELECEKTİR!

Gönderi tarihi:

Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun..... Umarım Tarih bilgisinin önemini idrak eden kendi tarihine ve dünya tarihine vakıf nesiller yetiştiririz. Doğru tarih bilgisi herşeydir. Günümüzü doğru algılamak, gelecekle ilgili isabetli kararlar verebilmek doğru tarih bilgisine sahip olmak ile gerçekleşebilir... Tabii mümkün oldukça objektif kaynaklardan.... Sadece törenler ile ve bir takım aktiviteler ile kutlamak yetmez... Öncesini bilmeli bilincine varmalıyız......

 

 

 

İdeoloji kokan mesajlar yazan ve ideolojilerinin esiri olmuş arkadaşlara hitaben şunu yazmak istiyorum ki. Cumhuriyet ülkemizde yaşayan herkesin sahip çıkması gereken bir kavramdır. Tıpkı diğerleri gibi.... Kurtuluş savaşını veren atalarımız şimdi sizlerin ve bazılarının içine düştükleri gibi bir takımkısır tartışma ve fikir ayrılıklarına düşmüş olsalardı şu anda ortada kutlayabileceğimiz bir CUMHURİYET BAYRAMI olmazdı... Ya da en azından müstemleke bir Cumhuriyet olurduk...

Gönderi tarihi:

cumhuriyeti gizli yahudiler ve onlara çalışan maşaları ele geçirdiler , hem cumhuriyet gazetesinde hem CHP de hem kartelde , hem orduda , hem çankayada hem sivil toplum örgütlerinde hem anayasa mahkemelerinde hem yüksek savcılıklarda vs ele geçirdiler.Hakimiyetlerini kaybetmemek için , ülkemiz istikrarsızlaşsın diye düğmeye basıp sonrada 'hedef cumhuriyet - yok cumhuriyet tehlikede , laik cumhuriyete savaş açtılar vs' gibi ancak ******** takılacağı provakasyonlar yapıyorlar..Syleyin onlara her kışın arkasından bir bahar gelir GELECEKTİR!

Demekki herkes yahudi öylemi...

Az kaldı neredeyse Atatürk'e da mason diyeceksiniz değilmi...

Anladık...

Peki siz bütün bu iftira ve yalanlarlarla bağlanmış başlarınız ile cumhuriyeti bütün ilke ve inkilapları temelden yıkıp yerine arap asıllı bir şeriat devleti getireceksiniz değilmi...

Çok zor çünkü bizler o korkulu rüyadan 83 yıl önce uyandık...

Ama sizler hala Cumhuriyet öncesindeyseniz problemi sistemde aramayın lütfen...

Gönderi tarihi:

Gelecek nesillerin Türkiye'de Cumhuriyet'in ilan günü, ona en merhametsizce

hücum edenlerin başında cumhuriyetçiyim iddiasında bulunanların yer aldığını

görerek şaşıracaklarını zannetmeyiniz! Bilakis, münevver ve cumhuriyetçi

çocuklar, böyle cumhuriyetçi geçinmiş olanların hakiki zihniyetlerini tahlil ve

tespitte hiç tereddüde düşmeyeceklerdir.

 

 

M.Kemalin geleceği görebilme ve hissedebilme yeteneği

Herzaman hayranlık duyulacak bir gerçekliliktir.

Gönderi tarihi:

Demekki herkes yahudi öylemi...

Az kaldı neredeyse Atatürk'e da mason diyeceksiniz değilmi...

Anladık...

Peki siz bütün bu iftira ve yalanlarlarla bağlanmış başlarınız ile cumhuriyeti bütün ilke ve inkilapları temelden yıkıp yerine arap asıllı bir şeriat devleti getireceksiniz değilmi...

Çok zor çünkü bizler o korkulu rüyadan 83 yıl önce uyandık...

Ama sizler hala Cumhuriyet öncesindeyseniz problemi sistemde aramayın lütfen...

 

Sendende Tam böyle bir cevap beklenirdi. Kim korkulu rüyadan uyanmış!!!???.***** ***** ******** *** orada sözlerini konus buraya gelip Atalarımıza laf atma.Lafları doğru seç biz Daha ölmedik!

Gönderi tarihi:

Demekki herkes yahudi öylemi...

Az kaldı neredeyse Atatürk'e da mason diyeceksiniz değilmi...

Anladık...

Peki siz bütün bu iftira ve yalanlarlarla bağlanmış başlarınız ile cumhuriyeti bütün ilke ve inkilapları temelden yıkıp yerine arap asıllı bir şeriat devleti getireceksiniz değilmi...

Çok zor çünkü bizler o korkulu rüyadan 83 yıl önce uyandık...

Ama sizler hala Cumhuriyet öncesindeyseniz problemi sistemde aramayın lütfen...

Sendende Tam böyle bir cevap beklenirdi. Kim korkulu rüyadan uyanmış!!!???.***** ***** ****** *** orada sözlerini konus buraya gelip Atalarımıza laf atma.Lafları doğru seç biz Daha ölmedik!

Cumhuriyet ve onun ilkelerine sahip çıkanlara bile tahammül yok...

Biz buyuz ve bu vatanın evlatları olarak sıkı sıkıya 83'ten sonra kurulan Bir ülkeninin çocuklarıyız ve canımıza kan 29 ekim 1923 tarihinde verildi...

Ya siz, biz derken kim / kimlerden bahsediyor ve ölmemiş olanlarla hangi tarihi ifade ediyorsunuz söyleyebilirmisiniz?...

Gönderi tarihi:

Bu Cumhuriyetin nasıl kurulduğunu hiç unutmayalım...

İstanbul Hükümetinin Harbiye Nazırı Ziya Paşa her zamanki yumuşaklığı ile, “Beyler..” dedi, “.. İngilizlere kafa tutamayız. Adamların hiç şakası yok. Daha geçen gün, bir bahane icat ederek İzmit’i tekrar işgal ediverdiler.”

Sarı Atlas döşeli büyük oda, nezaretin ileri gelen subayları ile doluydu.

Hürriyet ve İtilaf Partisi yanlısı olan birkaç gerici subay dışında hepsi, Anadolu’ya geçmeye çoktan hazır, Ankara’nın İstanbul’da kalmalarını gerekli gördüğü namuslu askerlerdi.

Kapı açıldı, kapının boşluğu içinde yaver göründü:

 

- “Emrettiğiniz yüzbaşı geldi efendim.”

- “İçeri al.”

 

Nazır subaylara bilgi verdi:

- “Az önce sözünü ettiğim talihsiz olayın faili.”

 

Yüzbaşı bekletmeden içeri girdi, kaygılı bakışlarla kendisini izleyen subayların arasında hızla ilerleyerek nazırın masası önünde durdu, selam verdi:

 

- “Yüzbaşı Faruk, İstanbul. Beni emretmişsiniz.”

 

Uzun boylu, kumral, yakışıklı, biraz bıçkın havalı bir subaydı. Nazır önündeki yazıya bakarak yumuşak sesle, “Oğlum..” dedi, “.. dün akşam Beyoğlu’nda, İngiliz İnzibat Subayı Teğmen Miller’i, emre rağmen selamlamamışsın. Doğru mu?”

 

- “Evet efendim, doğru.”

Nazır, dürüst subaya babacanca yol gösterdi:

- “Herhalde görmediğin için selamlamadın, değil mi çocuğum?”

- “Hayır efendim, gördüm.”

Nazırın canı sıkıldı:

- “Niye selamlamadın öyleyse? Selamlamanız için emir verilmişti.”

- “Rütbesi benden küçük olduğu için selamlamadım Paşam. Askerlik töresince, önce onun beni selamlaması gerekmez miydi?”

Ziya Paşa derin bir kederle ellerini açtı:

 

- “Askerlik töresi mi kaldı a yavrum? Adamlar galibiyet haklarını kullanıyorlar. İngiliz Komutanlığı bu sabah olayı protesto etti. Mesele çıkarılacak zaman değil. Hemen şu müzevir teğmeni bul da özür dile. Olayı kapatalım.”

Başıyla çıkması için izin verdi. Ama yüzbaşı yerinden kıpırdamadı:

 

- “Paşam, bir de beni dinlemenizi rica ediyorum.”

Nazır bıkkınlıkla, “söyle bakalım” dedi.

“Balkan savaşında teğmendim. Çanakkale’de üsteğmen, Suriye cephesinde yüzbaşı oldum. Ben bu rütbeleri tek başıma savaşarak almadım. Her rütbemde binlerce şehidin ve gazinin hakkı var. Onların hakkını korumak namus borcumdur. Beni affedin, özür dileyemem.”

 

Harbiye Nazırı bozuldu:

 

- “Anlamadın galiba. Harbiye Nazırı olarak emrediyorum.”

Yüzbaşı sükûnetle, “Anladım efendim” dedi, apoletlerini bir hamlede söküp nazırın masasına bıraktı:

 

- “Artık emrinizi dinlemek zorunda değilim!”

Selam vermeden dönüp kapıya yürüdü. Oturan subayların, İstanbul’u tutan birkaçı dışında, hepsi saygıyla ayağa fırladı. Hepsinin rütbesi yüzbaşıdan daha büyüktü.

Gözleri dolarak, yüzbaşıya selam durdular...

 

29 Ekim Cumhuriyet Bayramınız kutlu olsun...

Bu Cumhuriyetin nasıl kurulduğunu hiç unutmayalım...

 

Fethiye

[email protected]

 

 

Teşekkürler Dipnot unutmadık unutturmayacağız kanımızın son damlasına kadar.Cumhuriyet düşmanları istedikleri kadar ***********.

Gönderi tarihi:

Sevdiğim bir ablamın yazmış olduğu şiiri sizlerler paylaşmak istedim..

 

bu benim ülkem,

benim toprağım

benim bayrağım...

 

bu vatan benim

onurum,namusum

telim, duvağım…

 

bu bayrağın altında

imanım,vicdanım

 

musalla taşım…

 

bir umman gibi şahlanıp

mavi gözlerinin ufkunda

düşmanı boğan Atatürk’ümle yazdığım

benim olan kurtuluş savaşım

zaferim, inkilabım

 

el verip kucaklaştığım,

omuz verip dayandığım

kardeşim

canım, köylüm, kentlim,halkım

 

şimdi bir olmak vaktidir

kenetlenmek sımsıkı

bir zincir gibi halka halka

çelik parıltılı gözlerimizle

çelik imanımızla

asumanı titretmek zamanıdır

 

bu gün büyük davaların güdüleceği

eski defterlerin dürüleceği

kalemlerin kırılacağı gündür

ki, bozulursa bu yemin

iki cihan davacım…

 

bu benim ülkem,

bu benim namusum,arım

yiğitler yurdu,

gönüller yurdu Türkiyem

Cennet vatanım...

 

Nice 29 Ekimlerde

tokat gibi çarparak yüzlerine

kursaklarda biriken kanlı heveslerini,

yedi düveli

hasedinden çatlatacağım…

 

dün de bırakmadım seni namerde,

bu gün de bırakmayacağım

sonsuza dek benimsin sen,

senin koynundan kalkıp,

mahşere duracağım...

 

Ceyda Görk......27 Ekim 2006

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.