Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:
Bu topiği o kadar çok seviyorum ki..herkesin bi hikayesi var..herkes çok güzel şeyler yazıyor..hikayelerin her biri ayrı güzellikte..

 

Kaç sene önceydi?

 

Sanırım bunu hatırlamak istemiyorum...

 

Babam inşaatta çalışıyordu ve akşam eve daha yeni gelmişti...

 

Ben kardeşimle hep sokak başında bekler ve yokuşun aşağısında babamın karanlıktan süzülen gölgesini gördüğümüz an ona doğru koştururduk...

 

"-Babaaa babaaa..."

 

O gün mahallede bir düğün vardı ama biz çocuklarla eğlenmek yerine babamı sokak başında bekliyorduk...

 

Babam çoğu zaman İzmir dışına çıkardı çalışmak için ve haftalarca ya da bir-iki ay boyunca hiç gelmezdi.

Biz ise her akşam saat 9a kadar o yolun başında beklerdik.

O hafta hep İzmir içinde çalışıyordu ve her akşam geleceğini biliyorduk...

Ve yine gelmişti.

Koşturduk;

 

"-Babaaaa Babaaaa"

 

Genelde ilkini tutturamazdık hiç.

Çünkü koştuğumuz sadece bir gölge idi...

Orta Boylu ve biraz kilolu olan herkese koştururduk,

Her akşam, her akşam...

Saat dokuza kadar...

 

O akşam tutturmuştuk,

Gelen babamdı ve boynuna atlamıştık.

 

Ellerimizden tuttu.

Elleri tozlu idi, nasırlı ve çimentoluydu...

Ama tuttuğum en sert,

En yumuşak eldi...

Babamın eliydi...

 

Bu sıcaklığı hiç bir kelime ile anlatamam...

 

Kardeşim Tevfik...

Benim canım, herşeyim...

Sırtımı korkmadan yaslayabileceğim tek insan...

 

Biraz para canlısıydı o yaşlarda ama olsun, küçücük bir veletti...

Harçlığımın yarısı hep onundu.

Sırtımdan hiç indirmezdim onu küçükken.

Annemin ya da babamın bir kere dövmüşlükleri yoktu onu,

Onun dayaklarını bile ben yerdim

Ama kardeşimi bir tek ben dövebilirdim...

 

Babamdan para istedi yine...

Adam işten gelmiş, cebinde kuruş yok ki?

 

Babam hiç konuşmayan, sessiz ve uysal birisidir.

Hiç bir şeye isyan etmez hayatında.

Ama sanırım ilk defa o gün parasızlığa isyan etti,

Cebinde para olmayışına...

 

Veremedi kardeşime para ve birlikte evin üzerine çıktık

Babam ellerimizden tutuyordu hala...

 

Arka komşularla konuşmaya başladık

Bir ara kardeşim ortadan kayboldu...

 

Yoktu...

 

Evin ön tarafına gittim...

 

Kardeşim korkusuzdur.

En yüksek binanın kıyısından bakmaktan hiç korkmaz.

Başına gelmeyen kaza yoktu sanırım ama hala korkmazdı...

 

Kardeşim evin çatısında öylece yatıyordu...

Sesi yoktu...

Soluğu yoktu...

 

Bir eli evin hemen dibinden geçen elektrik kablosundaydı;

Yüksek Gerilim...

 

Sağ eli ise evin kolon demirindeydi...

 

Anlamadım...

Tepkisizdi...

 

"-Babaaaaa! Kardeşim... Ölmüş..."

 

Bunları nasıl söylediğimi net hatırlamıyorum.

Tek bildiğim artık kardeşimin cansızlığıydı ve ağladığımdı...

 

Babam hala ayaklarında naylon inşaat çizmeleri vardı

Kardeşimi hiç düşünmeden tuttu ve çekti.

Kablodan çıkan kıvılcımlar hala aklımda;

Sanki Tevfik'in ruhuydular...

Öylece etrada uçuştular...

 

Ağlıyordum...

 

Tüm elektrikler gitti.

Düğün yarıda kesildi.

Herkes evimizin üzerine üşüştü...

 

Kardeşim mahallenin "Kara"sıydı...

Dedeme de "Kara Tevfik" derlermiş zaten...

 

Fikri abi, o gece konuştuğumuz arka komşumuzdu.

Atladı evimizin üzerine.

 

Babam kardeşimi nasıl çekti,

Nasıl cesaret etti...

Hiç bilmiyorum...

O da gidebilirdi...

Evlat işte...

 

Ben, henüz yukarı yeni gelen annem ve babam...

Şoktaydık...

Babam soğukkanlıdır aslında...

 

Fikri abi kardeşimi toprağa yatırdı.

Ağızını kaşıkla açtı ve dilini parmağı ile çekti.

Suni teneffüs yaptı...

 

...

 

Tepki yok...

Yok...

Yok...

Yok...

 

Tekrar...

 

"-Hadi kara..."

 

Hafif bir hırlama...

Nefes...

Can...

 

Etrafa şapşal şapşal bakan bir çift göz...

Hayatımı veririm o gözlere...

 

Fikri abi bir tokat yapıştırdı sonra...

Ağlama sesi...

 

Kardeşimin ağladığına hiç bu kadar çok sevinmemiştim...

Ve ilk defa benden başka birisi kardeşime vurabilmişti...

 

Tüm bunlar ne kadar kısa sürede oldu bilmiyorum...

 

Şimdi kardeşim Hakkari'de askerde.

Tek korkumuz...

 

Üç gün sonra izine geliyor...

 

Benim hayattaki tek dayanağım ve sırdaşım...

 

O olmasaydı, o gün gitseydi bizi bırakıp,

Ben gerçekten hiç tamamlanamayan bir "Yarım" olurdum...

 

Sevgiler...

  • Cevaplar 604
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Gönderi tarihi:
Kaç sene önceydi?

 

Sanırım bunu hatırlamak istemiyorum...

 

Babam inşaatta çalışıyordu ve akşam eve daha yeni gelmişti...

 

Ben kardeşimle hep sokak başında bekler ve yokuşun aşağısında babamın karanlıktan süzülen gölgesini gördüğümüz an ona doğru koştururduk...

 

"-Babaaa babaaa..."

 

O gün mahallede bir düğün vardı ama biz çocuklarla eğlenmek yerine babamı sokak başında bekliyorduk...

 

Babam çoğu zaman İzmir dışına çıkardı çalışmak için ve haftalarca ya da bir-iki ay boyunca hiç gelmezdi.

Biz ise her akşam saat 9a kadar o yolun başında beklerdik.

O hafta hep İzmir içinde çalışıyordu ve her akşam geleceğini biliyorduk...

Ve yine gelmişti.

Koşturduk;

 

"-Babaaaa Babaaaa"

 

Genelde ilkini tutturamazdık hiç.

Çünkü koştuğumuz sadece bir gölge idi...

Orta Boylu ve biraz kilolu olan herkese koştururduk,

Her akşam, her akşam...

Saat dokuza kadar...

 

O akşam tutturmuştuk,

Gelen babamdı ve boynuna atlamıştık.

 

Ellerimizden tuttu.

Elleri tozlu idi, nasırlı ve çimentoluydu...

Ama tuttuğum en sert,

En yumuşak eldi...

Babamın eliydi...

 

Bu sıcaklığı hiç bir kelime ile anlatamam...

 

Kardeşim Tevfik...

Benim canım, herşeyim...

Sırtımı korkmadan yaslayabileceğim tek insan...

 

Biraz para canlısıydı o yaşlarda ama olsun, küçücük bir veletti...

Harçlığımın yarısı hep onundu.

Sırtımdan hiç indirmezdim onu küçükken.

Annemin ya da babamın bir kere dövmüşlükleri yoktu onu,

Onun dayaklarını bile ben yerdim

Ama kardeşimi bir tek ben dövebilirdim...

 

Babamdan para istedi yine...

Adam işten gelmiş, cebinde kuruş yok ki?

 

Babam hiç konuşmayan, sessiz ve uysal birisidir.

Hiç bir şeye isyan etmez hayatında.

Ama sanırım ilk defa o gün parasızlığa isyan etti,

Cebinde para olmayışına...

 

Veremedi kardeşime para ve birlikte evin üzerine çıktık

Babam ellerimizden tutuyordu hala...

 

Arka komşularla konuşmaya başladık

Bir ara kardeşim ortadan kayboldu...

 

Yoktu...

 

Evin ön tarafına gittim...

 

Kardeşim korkusuzdur.

En yüksek binanın kıyısından bakmaktan hiç korkmaz.

Başına gelmeyen kaza yoktu sanırım ama hala korkmazdı...

 

Kardeşim evin çatısında öylece yatıyordu...

Sesi yoktu...

Soluğu yoktu...

 

Bir eli evin hemen dibinden geçen elektrik kablosundaydı;

Yüksek Gerilim...

 

Sağ eli ise evin kolon demirindeydi...

 

Anlamadım...

Tepkisizdi...

 

"-Babaaaaa! Kardeşim... Ölmüş..."

 

Bunları nasıl söylediğimi net hatırlamıyorum.

Tek bildiğim artık kardeşimin cansızlığıydı ve ağladığımdı...

 

Babam hala ayaklarında naylon inşaat çizmeleri vardı

Kardeşimi hiç düşünmeden tuttu ve çekti.

Kablodan çıkan kıvılcımlar hala aklımda;

Sanki Tevfik'in ruhuydular...

Öylece etrada uçuştular...

 

Ağlıyordum...

 

Tüm elektrikler gitti.

Düğün yarıda kesildi.

Herkes evimizin üzerine üşüştü...

 

Kardeşim mahallenin "Kara"sıydı...

Dedeme de "Kara Tevfik" derlermiş zaten...

 

Fikri abi, o gece konuştuğumuz arka komşumuzdu.

Atladı evimizin üzerine.

 

Babam kardeşimi nasıl çekti,

Nasıl cesaret etti...

Hiç bilmiyorum...

O da gidebilirdi...

Evlat işte...

 

Ben, henüz yukarı yeni gelen annem ve babam...

Şoktaydık...

Babam soğukkanlıdır aslında...

 

Fikri abi kardeşimi toprağa yatırdı.

Ağızını kaşıkla açtı ve dilini parmağı ile çekti.

Suni teneffüs yaptı...

 

...

 

Tepki yok...

Yok...

Yok...

Yok...

 

Tekrar...

 

"-Hadi kara..."

 

Hafif bir hırlama...

Nefes...

Can...

 

Etrafa şapşal şapşal bakan bir çift göz...

Hayatımı veririm o gözlere...

 

Fikri abi bir tokat yapıştırdı sonra...

Ağlama sesi...

 

Kardeşimin ağladığına hiç bu kadar çok sevinmemiştim...

Ve ilk defa benden başka birisi kardeşime vurabilmişti...

 

Tüm bunlar ne kadar kısa sürede oldu bilmiyorum...

 

Şimdi kardeşim Hakkari'de askerde.

Tek korkumuz...

 

Üç gün sonra izine geliyor...

 

Benim hayattaki tek dayanağım ve sırdaşım...

 

O olmasaydı, o gün gitseydi bizi bırakıp,

Ben gerçekten hiç tamamlanamayan bir "Yarım" olurdum...

 

Sevgiler...

 

yani tengerin yine yaptın yapıcağını aldın götürdün aklımı başımdan neyse çok ama çok geçmiş olsun bir daha öyle günler yaşamayın okurken tüylerim diken diken oldu resmen ama canın sağolsun arkadaşım :) kardeşinede hayırlısıyla biran evvel hayırlı teskereler ....

Gönderi tarihi:
Kaç sene önceydi?

 

Sanırım bunu hatırlamak istemiyorum...

 

Babam inşaatta çalışıyordu ve akşam eve daha yeni gelmişti...

 

Ben kardeşimle hep sokak başında bekler ve yokuşun aşağısında babamın karanlıktan süzülen gölgesini gördüğümüz an ona doğru koştururduk...

 

"-Babaaa babaaa..."

 

O gün mahallede bir düğün vardı ama biz çocuklarla eğlenmek yerine babamı sokak başında bekliyorduk...

 

Babam çoğu zaman İzmir dışına çıkardı çalışmak için ve haftalarca ya da bir-iki ay boyunca hiç gelmezdi.

Biz ise her akşam saat 9a kadar o yolun başında beklerdik.

O hafta hep İzmir içinde çalışıyordu ve her akşam geleceğini biliyorduk...

Ve yine gelmişti.

Koşturduk;

 

"-Babaaaa Babaaaa"

 

Genelde ilkini tutturamazdık hiç.

Çünkü koştuğumuz sadece bir gölge idi...

Orta Boylu ve biraz kilolu olan herkese koştururduk,

Her akşam, her akşam...

Saat dokuza kadar...

 

O akşam tutturmuştuk,

Gelen babamdı ve boynuna atlamıştık.

 

Ellerimizden tuttu.

Elleri tozlu idi, nasırlı ve çimentoluydu...

Ama tuttuğum en sert,

En yumuşak eldi...

Babamın eliydi...

 

Bu sıcaklığı hiç bir kelime ile anlatamam...

 

Kardeşim Tevfik...

Benim canım, herşeyim...

Sırtımı korkmadan yaslayabileceğim tek insan...

 

Biraz para canlısıydı o yaşlarda ama olsun, küçücük bir veletti...

Harçlığımın yarısı hep onundu.

Sırtımdan hiç indirmezdim onu küçükken.

Annemin ya da babamın bir kere dövmüşlükleri yoktu onu,

Onun dayaklarını bile ben yerdim

Ama kardeşimi bir tek ben dövebilirdim...

 

Babamdan para istedi yine...

Adam işten gelmiş, cebinde kuruş yok ki?

 

Babam hiç konuşmayan, sessiz ve uysal birisidir.

Hiç bir şeye isyan etmez hayatında.

Ama sanırım ilk defa o gün parasızlığa isyan etti,

Cebinde para olmayışına...

 

Veremedi kardeşime para ve birlikte evin üzerine çıktık

Babam ellerimizden tutuyordu hala...

 

Arka komşularla konuşmaya başladık

Bir ara kardeşim ortadan kayboldu...

 

Yoktu...

 

Evin ön tarafına gittim...

 

Kardeşim korkusuzdur.

En yüksek binanın kıyısından bakmaktan hiç korkmaz.

Başına gelmeyen kaza yoktu sanırım ama hala korkmazdı...

 

Kardeşim evin çatısında öylece yatıyordu...

Sesi yoktu...

Soluğu yoktu...

 

Bir eli evin hemen dibinden geçen elektrik kablosundaydı;

Yüksek Gerilim...

 

Sağ eli ise evin kolon demirindeydi...

 

Anlamadım...

Tepkisizdi...

 

"-Babaaaaa! Kardeşim... Ölmüş..."

 

Bunları nasıl söylediğimi net hatırlamıyorum.

Tek bildiğim artık kardeşimin cansızlığıydı ve ağladığımdı...

 

Babam hala ayaklarında naylon inşaat çizmeleri vardı

Kardeşimi hiç düşünmeden tuttu ve çekti.

Kablodan çıkan kıvılcımlar hala aklımda;

Sanki Tevfik'in ruhuydular...

Öylece etrada uçuştular...

 

Ağlıyordum...

 

Tüm elektrikler gitti.

Düğün yarıda kesildi.

Herkes evimizin üzerine üşüştü...

 

Kardeşim mahallenin "Kara"sıydı...

Dedeme de "Kara Tevfik" derlermiş zaten...

 

Fikri abi, o gece konuştuğumuz arka komşumuzdu.

Atladı evimizin üzerine.

 

Babam kardeşimi nasıl çekti,

Nasıl cesaret etti...

Hiç bilmiyorum...

O da gidebilirdi...

Evlat işte...

 

Ben, henüz yukarı yeni gelen annem ve babam...

Şoktaydık...

Babam soğukkanlıdır aslında...

 

Fikri abi kardeşimi toprağa yatırdı.

Ağızını kaşıkla açtı ve dilini parmağı ile çekti.

Suni teneffüs yaptı...

 

...

 

Tepki yok...

Yok...

Yok...

Yok...

 

Tekrar...

 

"-Hadi kara..."

 

Hafif bir hırlama...

Nefes...

Can...

 

Etrafa şapşal şapşal bakan bir çift göz...

Hayatımı veririm o gözlere...

 

Fikri abi bir tokat yapıştırdı sonra...

Ağlama sesi...

 

Kardeşimin ağladığına hiç bu kadar çok sevinmemiştim...

Ve ilk defa benden başka birisi kardeşime vurabilmişti...

 

Tüm bunlar ne kadar kısa sürede oldu bilmiyorum...

 

Şimdi kardeşim Hakkari'de askerde.

Tek korkumuz...

 

Üç gün sonra izine geliyor...

 

Benim hayattaki tek dayanağım ve sırdaşım...

 

O olmasaydı, o gün gitseydi bizi bırakıp,

Ben gerçekten hiç tamamlanamayan bir "Yarım" olurdum...

 

Sevgiler...

 

gerçekten çok hoş ve akıllı bir anlatım şeklin var tengeriin boşig :clover:

sevgini iyi ifade edebilen nadir insanlardan birisin bana göre :) babana olan sevgin saygın.. kardeşinin üzerine titremen onu kendine bir kardeşten çok arkadaş edip savunmacı halin falan gerçekten güzel bir anlatım şekli.. bence bundan daha güzelde anlatılamazdı :clover: umarım hayatında bundan sonra bu şekilde anlatılacak bir nostaljin olmasın dileğimle kardeşin için hayırlısı ile gelmesini dilerim :clover:

Gönderi tarihi:
gerçekten çok hoş ve akıllı bir anlatım şeklin var tengeriin boşig :clover:

sevgini iyi ifade edebilen nadir insanlardan birisin bana göre :) babana olan sevgin saygın.. kardeşinin üzerine titremen onu kendine bir kardeşten çok arkadaş edip savunmacı halin falan gerçekten güzel bir anlatım şekli.. bence bundan daha güzelde anlatılamazdı :clover: umarım hayatında bundan sonra bu şekilde anlatılacak bir nostaljin olmasın dileğimle kardeşin için hayırlısı ile gelmesini dilerim :clover:

 

Egzorsist'e katılmamak mümkün diill..ben de çok beğeniyorum anlatımını..etkileyici bi anlatımın var..insan kendini orda gibi hissediyor..hemen canlanıveriyor sahneler insanın gözünde..yazar olmalısın sen bence B):clover:

Okurken; o satırlara geldiğimde çok kötü hissettim.. :sweatingbullets: gözlerim doldu..korktum acı bitecek diye ama çok şükür bişicik olmamış..Hayırlısıyla döner inş..kavuşursunuz.. :clover:

Gönderi tarihi:

Sevgili Tengeriin..

 

Seni burda görmek çok hoş.. :) renk kattın..artık daha sık uğrarsın umarım..bizi anılarından ve bu güzel uslubundan mahrum etme olur mu..?

 

Yazdıklarını okurken şunu düşündüm..her çocuk bu duygularda birleşiyor demek...her çocuk sevgiyi aynı masumiyetle taşıyor..acıya yüklediği anlam aynı.. bende babamı beklerdim..sarı lüle lüle saçlarla çevrilmiş o küçücük başımı iki balkon demirinin arasına sıkıştırarak..biraz geç kalsa hiç gelmiyecek korkusuna kapılırdım..yüreğim ağzımda yatırırdım gözlerimi görüneceği sokağın köşesine..sizin gibi..benim babamın elleri de çok güzeldi..tıpkı senin babanın elleri gibi.. :wub:

 

Kardeşin Tevfik'e Allah uzun ve güzel bir ömür versin arkadaşım..bi ara yüreğimi ağzıma getirdin..sonra rahatladım çok şükür..benimde bi kardeşim var..bilirim kardeş sevgisini..o kadar güzel anlatmışsın ki.. :flowers:

Gönderi tarihi:
geçmiş olsun,dilerim kimse böyle bir acı yaşamaz.okurken sonunda acı son olacak diye nasıl üzüldüm yaa..çok şükür kardeşiniz kurtulmuş,hayırlısıyla kavuşmanız dileğiyle :clover:

Sayın Güzelyaz...

Dileğiniz sevindirdi, çok sağolun...

 

yani tengerin yine yaptın yapıcağını aldın götürdün aklımı başımdan neyse çok ama çok geçmiş olsun bir daha öyle günler yaşamayın okurken tüylerim diken diken oldu resmen ama canın sağolsun arkadaşım kardeşinede hayırlısıyla biran evvel hayırlı teskereler ....

E ne yapayım bu Julyana,

Anlatacaktım, içimden nasıl geldiyse öyle anlattım...

Sende bu aralar pek bir hassassın zaten ;)

Dileğin için teşekkürler...

 

gerçekten çok hoş ve akıllı bir anlatım şeklin var tengeriin boşig

sevgini iyi ifade edebilen nadir insanlardan birisin bana göre babana olan sevgin saygın.. kardeşinin üzerine titremen onu kendine bir kardeşten çok arkadaş edip savunmacı halin falan gerçekten güzel bir anlatım şekli.. bence bundan daha güzelde anlatılamazdı umarım hayatında bundan sonra bu şekilde anlatılacak bir nostaljin olmasın dileğimle kardeşin için hayırlısı ile gelmesini dilerim

Çok sağolun Sayın Egzorsist...

Ne kadar edebi ya da değerli bilmiyorum ama yazım tarzım hoşuma gidiyor...

Hissettiklerimi anlatırken, hiç bir duygumu dizginlemiyorum; o kadar...

 

Egzorsist'e katılmamak mümkün diill..ben de çok beğeniyorum anlatımını..etkileyici bi anlatımın var..insan kendini orda gibi hissediyor..hemen canlanıveriyor sahneler insanın gözünde..yazar olmalısın sen bence

Okurken; o satırlara geldiğimde çok kötü hissettim.. gözlerim doldu..korktum acı bitecek diye ama çok şükür bişicik olmamış..Hayırlısıyla döner inş..kavuşursunuz..

Çok sağol Lilac...

Ancak forumda konuşuyorsun değil mi?

Yaşadıklarımı hissettirebildiysem çok sevinirim...

 

Gerçekten hissettireiliyor muyum?

Neyse boşver,

Biliyorsun sana soru sormuyorum... -_-

 

Sevgili Tengeriin..

 

Seni burda görmek çok hoş.. renk kattın..artık daha sık uğrarsın umarım..bizi anılarından ve bu güzel uslubundan mahrum etme olur mu..?

 

Yazdıklarını okurken şunu düşündüm..her çocuk bu duygularda birleşiyor demek...her çocuk sevgiyi aynı masumiyetle taşıyor..acıya yüklediği anlam aynı.. bende babamı beklerdim..sarı lüle lüle saçlarla çevrilmiş o küçücük başımı iki balkon demirinin arasına sıkıştırarak..biraz geç kalsa hiç gelmiyecek korkusuna kapılırdım..yüreğim ağzımda yatırırdım gözlerimi görüneceği sokağın köşesine..sizin gibi..benim babamın elleri de çok güzeldi..tıpkı senin babanın elleri gibi.. :wub:

 

Kardeşin Tevfik'e Allah uzun ve güzel bir ömür versin arkadaşım..bi ara yüreğimi ağzıma getirdin..sonra rahatladım çok şükür..benimde bi kardeşim var..bilirim kardeş sevgisini..o kadar güzel anlatmışsın ki.. :flowers:

 

Sevgili Diloş,

aktım "Nostalji" diye bir başlık var.

Muazzez Ersoy'la ilgili birşey sandım önce ama baktım ki hatıralarımızı anlatıyormuşuz.

Kardeşim izine geleceği için onun ayrı bir sevinci var içimde ve bu yaşantımız aklıma geldi, anlattım...

 

Sizin yaşadıklarınızla da aramızda pek bir fark yok;

İnsanlar her zaman birilerini bekliyor değil mi hep?

 

Korkmanıza gerek yok,

Kardeşim terminatör gibi valla, hala sapasağlam...

 

Arada sırada uğrar anlatırım birşeyler.

Açıkçası bu kadar önemseneceğini sanmıyordum.

Yazımı Blog'uma alıntılamaya karar verdim :)

 

Yorumlarınızı orada da beklerim...

Gönderi tarihi:

zaman denen olay çok hızlı bir şekilde geçiyor.. tutmak istediğimizde ise ellerinle tutamıyorsunuz.

eski olan, eskiye dair herşey aslında.. fırsatımız varken yaşamasını bilemediğimiz şeyler.. neden nostalji adı üstünde eski, geçmişte olan.. düşmüşüz bir hayat derdine ve etrafımızı göremiyoruz çoğu zaman..

herkes bir koşturmaca içerisinde mesaisini doldurup eve gitmek istiyor, genelimiz.. "şu saatte bi 5-6 olmadı eve gitsek yorulduk" gibi..

bakıyorsunuz eskiye dair neler yaşanmış die :) mutlu oluyor insan.. hatıralar yaşanmışlıklar...

hepimiz çocuk olduk, deriz ya.. nerde o eski bayramlar!! bayramlar aynı aslında da, o zaman derdin tasanın nerdeyse hiç olmadığı çocukluk zamanları.. nedir yeni elbiseler, harçlıklar, akraba ziyaretleri..

ama şimdi böyle değil çoğumuz ya şimdi yurt dışındaki akrabaya bir telefon açar bile olmadık bırakın ziyareti.. maddiyat artık hayatımızın tümü çoğu zaman en büyük sosyal etkinliğimiz evde televizyon seyretmek oluyor bazen sadece uyumak dinlenmek..

içimden geldi yazıyorum nerden girdim nerelere geldim bende bilemiyorum :)

ya biz değilmiyiz evimize gelen misafire, akrabaya, eş dost'a izzet ikramda bulunurken.. yemeğe oturulduğunda misafir başlamadan yemek yemeyeyip.. kalkmadan kalmayan biz.. oturulduğunda kumandayı misafire veren biz kalınması halinde kendi yatağımızı veren biz... neden dışarda 180 derece değişiyoruz..

arabadasın kimseye yol vermiyorsun, sana verilmedimi deli olup küfür ediyorsun, kalabalık cadde de yürüken sana çarpana saldıracak gibi hareket ediyosun vs uzun anlayacağınız örnekler...

neden eskisi gibi değil !!! nostalji :) güzel şey eskiye dair hoş görünün, sevginin, düşüncenin daha sıcak olduğu zamanlar geliyor aklıma...

büyüdükçe kirlendiğimi hissediyorum. her ne kadar temiz kalmaya çalışsamda bende bu düzenin bir parçası oluyorum istemeden..aklıma şimdi nostaljiden bahsedince bir anım geldi..

10 bilemedin 11 yaşındayım.. elektrik faturasını yatırdık arkadaşımla eve dönüyoruz.. pazar kurulan bir cadde de yürüyoruz ama pazar kurulu değil.. bir tane kamyon var ama etrafında bir sürü insan var.. neyse yanından geçerken baktım kavun dağıtıyor adamlar ama komyon çakılı kavun. geçerken adam seslendi "gençler gelin sizede kavun verelim " die.. bizde gittik adam verdi 2 ' şer tane kavun evin yolunu tuttuk. o zaman da teyzem rahatsız annem orada ona bakıyor, bizde ablama emanetiz.. ablamda o zamanlar 18 yaşında falan. neyse ben eve geldim elimde kavun ablam bana ben ablama bakıyorum. ablam dediki, ben sana elektirk faturasını yatır dedim ve tam para verdim sen kavunla geliyorsun ne iş ? nerden buldun kavunları.. abla dağıtıyorlardı bir kamyonda adamlar bizede verdiler dedim bende...

derdemez ablam beni bir aldı eline yermisin yemezmisin ama acımıyor valla :w00t: anlatamadım derdimi ben ama feryat figan salya sümük ağlıyorum abla valla çalmadım bunları die.. ablam inanmaz :huh: dedi götür beni bakayım oraya die.. ben tabi hem ağlıyom hemde inşallah ordalardır die içimden dua ediyorum :) çıktık yola ama yol varya bitmiyor bana.. neyse bir baktım kamyon orada içimden bir ohh çektim.. ablam kurnaz ama gitti oraya bişey demedi adamlara adamda "al kızım çekinme hayrına veriyoruz bunları "o sıra ablamla göz göze geldik ablamın bakışlarda bir eziklik benim ise başım dik ve mağrur :w00t:

ama sonuçta ablaya işte bide ana yok 2 hafta kadar başımızda annemde bizi ona emanet etti die dediğine bakarmsınız bana.. " olsun bu sana ders olsun bir daha yapacağın varsada yapmazsın " :huh::w00t: valla hem kızmıştım ablama ama hemde haklı olmuştum ya mutlu olmuştum anlayacağınız yediğimiz dayakla kalmıştım :)

Gönderi tarihi:

kavuncu seni doğruladığında ablanın yüzüne, kılıcındaki kanı silen bir şövalye edasıyla baktığına eminim Egzorsist.. :w00t:

eminim yüzündeki ifadenin altında kalmak istemediğinden yani bozuntuya vermemek için öyle demiştir..

 

ne anılar var değil mi..?

 

6 yaşlarındayız..Aysun ve ben nerde ne yaramazlık yapabiliriz diye fıldır fıldır düşünürken dahiyane bi fikir geldi aklımıza.. anneannemlerin odasının penceresinden çıkıp mutfak balkonuna uçarak geçiş yapıciiz.. :wacko::blink::w00t: aslında tahmin edersiniz o odadan mutfağa normal yolla uçmadan ve adımlayarak 8-9 adımda ulaşılıyor.. :laughing: ama biz kolay işlerin değil zor işlerin adamıydık.. :chris: bu sebepten uçmayı tercih ettik.. :ninja: anneanemlerin evi zeminin üstü ilk kat..ama düşersek en iyi ihtimalle vücudumuzdaki kemiklerin yarısından fazlasını kaybetme ihtimalimiz var..zira altı beton..ilk ben uçmaya karar verdim..malum ev sahibesi konumundayım.. pencerenin kenarına adımımı attım..aşağı bakınca başım fırıl fırıl dönmeye başladı.. :wacko: ve mesafe uçulacak cinsten diil..bu arada Aysun bana -hadi hadi..diye baskı yapmakla meşgulken..aşağıdan dayımın -Duuuurrrrrrrrrrrrrrrrrr!!! diye feryat eden sesini duydum..korkumdan bi hışımla geri çekildim..ve pencereyi örttüm..dayım üç saniye sonra yukardaydı ve bana hayatının ilk ve son tokatını suratı mosmor bi şekilde attı.. :blush: bu olaydan sonra beni uzunca bir zaman evde yalnız bırakmadılar..beraberce geliştirdiğimiz insanüstü projelerden olsa gerek, Aysunla görüşmem de yasaklandı.. :grin: sonraları her düşündüğümde dayımın belkide hayatımı kurtardığını farkediyorum..oysa o günlerde dayımın elinin izi uzunca bir süre yanaklarımda asılı kalmıştı..ve ben ona bu süre zarfında dargın kalmıştım..

  • 2 hafta sonra...
Gönderi tarihi:

13 - 14 yaşlarındayız..

bir arkadaşım devamlı suretle babasının arabasını geceleri çalıyor ve direksiyonunu geliştirmeye bakıyor ve bunu yaparkende bensiz yapamıyordu, adam vermiyordu arabayı yaşı ufak die ama bizimkide hevesli ne yapsın herkesin uyumasını bekliyor ve anahtarı alıyor usulca ve çıkıyor dışarı hemen bizim kapının önüne.. ee ne olacak yandaş lazım kendine birazda tırsıyor gece tek ne yapacak dışarda :w00t: neyse aşağıda korna çalıyor bende anneme binbir takla ile izin için yalvarıyordum.. bende heves yapıyorum tabi sırayla kullanıyoruz nede olsa.. tabi annem bin tane laf ne işiniz var gece vakti falan ama yinede dayanamıyor izin veriyordu..

neyse böle gecelerden birinde yine izin aldıktan sonra çıktık arkadaşla turluyoruz..mahalleden bayağı bir açıldık ama heran bir polis otosu göreceğiz die üçbuçuk atıyoruz :w00t: yakansak bişey değil evlere ne deriz..

bu yüzden de hep tenha yerlerdeyiz ve hız yapmıyoruz yol bizi bişekilde mezarlığa getirdi.. bende arkadaşa dedim ki hazır gelmişken babamın mezarına uğrayalım dedim :( neyse uğradık üç kulhuvallah bir elham okuduk takıldık biraz çıktık..

küçükken elektrikler gittimi evde hep cin peri muabetleri anlatılırdı.. işte önceden gözükürdü cinler falan insan hayvan kılığına girer ve çarpardılar falan.. gece bende gaza geldim arkadaşa anlatıyorum bir yandan gezerken bunları..

ama arkadaş nasıl kızıyor ya oğlum anlatmasana şunları ya :w00t: ben tabi inat devam ediyorum :w00t: neyse derken tren yolunun altından geçen bir yol var dar ve sadece taksi geçebilecek yükseklikte ve dere akıyor yoldan..

tam geçeceğiz altından tren yolunun bir anda siyah bir kedi belirdi karşı tarafta :w00t: bende o sıra anlatıyorum ya arkadaşa olayları çocuk bir anda istop ettirdi arabayı kaldık geçitin içinde ama yaz camlar açık far açık..

kedi durdu bize bakıyor arkadaş marşa basıyor araba çalışmaz :w00t: basıyor yok tık yok ama kedi orada..

biz ikimiz birden camları kapattık ama nasıl dua ediyoruz anlatamam bide gözler parlıyor kedinin..

en son dedim oğlum ölecez burda çarpacak bizi şimdi falan derken can hıraç bir şekilde marşa bir asıldı arkadaş araba çalıştı ama geri bir çıkışı var görmek lazımdı o anı :w00t: hemen eve gitmiştik çok mtraktı ve hiç unutmam o günü :)

  • 3 hafta sonra...
Gönderi tarihi:

Yaz bitti..

 

Sadece yaz değil biten..ona dair umutlarda yitti..kaçı gerçekleşti yaz düşlerinizin..? yoksa bir mevsimi daha yaşanmadan mı geçti ömrünüzün..havlularla birlikte katlanıp kaldırıldı mı yaz hayallerinizde sandıklara..

 

 

Eskilerden hatırlarım ne telaş olurdu o bitimsiz yazların sonunda..kışa hazırlık başlardı son sürat..tarhanalar..salçalar..turşular..hepsi hazır şimdi..ne o imece usulü hazırlıklar var,ne de hazır aldığımız turşuda tat..oysa,sobalı zamanlarımızdan kalma taşıdığım odunun kıymığı sanki elimde hâlâ..demek ki bazı şeyler hiç unutulmuyor..

 

Mevsimler dönüp duruyor..günümüzü tamamlar gibiyiz bu tuhaf döngüde..kaçımız gerçekten fark ediyor mevsimleri..ve taşıdığı güzellikleri..kaçımız hakkını veriyor..?

 

Ve o geliyor..

 

Benim mevsimim..

 

Sonbahar..

Gönderi tarihi:

sonbaharcz4.jpg

 

 

Çok geç oldu dönüşün..

Baharda beklemiştim..

Olsun.. olsun yine döndün ya

 

Gülüşün.. kaş çatışın..

Hiç.. hiç değişmemişsin..!

 

Oysa şimdi ben artık kış ortasında kararsız

Göçmek.. göçmek yada kalmak mı..?

Yaşarken bilmediğim cıvıl cıvıl baharı

Yeniden, baştan yakalamak mı..?

 

Sus konuşma.. çıtırtılarını dinle

Eski.. eski yaprakların..

İyice bak gözlerime..bu.. bu son saat artık

Üç eksik ,bir fazla.. ölüme geldik dayandık

 

Gücenme gülmüyorsam, sevinmez miyim dönüşüne

Çatlak dudaklarım unutmuş ta ondan

Alınma ağlıyorsam, sana asla kırgın değilim

Geç te olsa sonunda döndün ya..

Gönderi tarihi:

YAPRAK VE SONBAHAR...

 

“Ne yapmalıyım?” diye düşündü yaprak, panik içerisinde. Kimse bir şey söylemiyordu. Düşündü bir süre: "Evet, daha sıkı tutunmalıyım dala. Daha dikkatli beslenmeliyim. Bütün arkadaşlarım hastalanmadan önce iştahsızdılar. Bir şey yiyip içmediler ve sonra renkleri değişti. Ama ben her şeye rağmen yersem, var gücümle tutunursam, bir şey olmaz." Bu düşünce biraz olsun rahatlattı yüreğini. Dalı daha bir sıkı kavradı.

 

Bir iki gün geçti geçmedi, bir halsizlik hissetti yaprak. Artık son başlıyordu. Yaprak öylece kaldı. Belki günlerce öyle kıpırtısız durdu, Birkaç güne kadar sararmaya başlayacaktı, Sonra eski dostu, yeni düşmanı rüzgâr onu da çekip koparacaktı. Aşağıda üst üste yığılmış arkadaşlarının arasında bir kurumuş yaprak ta o olacaktı. İnsanlar ona basıp geçecek veya bir belediye işçisi gelip onları toplayıp çöpe atacak, belki de yakacaktı.

 

Ağlamak, bağıra çağıra ağlamak istiyordu; ama gücü kalmamıştı. Garip hissediyordu kendini. Sararmanın hâlet-i rûh iyesi sarmıştı bütün benliğini. Yapayalnızdı. Koca ulu çınar üzülmesine rağmen bir şey yapamıyordu. Teker, teker yapraklarının gidişini seyredip ağlıyordu...

 

Ondan da ümidini kesti yaprak. Sarardı, sarardı. İçindeki su miktarı azaldı; kurudu, büzüldü. Ümitleri artık iyice sönmüştü. Artık üzerinde üç-beş sarı yaprak kalmış ağaca da, her gelişinde birkaç arkadaşını damlalarıyla koparan yağmura da, rüzgâra da küsmüştü. Hiç kimseyle konuşmuyordu. Ne yapacağını, ne olacağını, ne düşüneceğini bilmiyordu. Sadece öylece duruyor, duruyor, duruyordu.

 

Yağmursuz bir günün akşamı rüzgâr yine geldi. Bugün biraz merhamete gelmiş olmalıydı ki, eski dostuna selâm verdi: "Günlerdir hiç konuşmuyorsun?" Yaprak kırgın gözlerle baktı ve "Çok korkuyorum." dedi, "Yalnızım, değiştim ve güçsüzüm; neler olacak bilmiyorum." Rüzgâr uzun zamandan beri ilk kez tatlı bir esintiyle okşadı eski dostunu: "Korkma! Bu, görüldüğü gibi kötü bir şey değil. Sen de, ben de kendi başımıza ve sahipsiz değiliz." dedi. Yaprak inler gibi: "Ama yok olup gideceğim” dedi. Rüzgâr güldü: "O kadar karamsar olma. Terhis oluyorsun. Buralar soğuyacak, karakış gelecek. Hayat senin için artık eğlenceli olmayacak, bir kâbus hâlini alacak. Bütün bunları çekme. Artık asıl vatanına dönme zamanın geldi." Yaprak: "Ama ben gitmek istemiyorum ki!" dedi. Rüzgâr tebessüm etti: "Seni bu dala takan, tozlandığında rahatlaman için sana yağmur gönderip yıkayan, serinlemek istediğinde beni gönderen, ısınmak istediğinde Güneş ile ısıtan tüm ihtiyaçlarını gideren, gece-gündüz adını andığın o Yüce Zat, senin en büyük isteğin olan ebedî hayatı da sana mutlaka verecektir. Sen yaşadığın sürece bir yaprağın yapması gerekenleri yaptın. Seni dala takanın istediği her şeyi yerine getirdin. O adını ananları yalnız bırakmaz. Gideceğin yerler sana buraları aratmaz." dedi.

 

Daralan, kararan o küçücük yüreği nihayet genişlemiş aydınlanmıştı yaprağın. Sırtüstü düştüğü ve kıpırdayamadığı, kapkara çok derin bir kuyudan âdeta göğe, masmavi ışıl ,ışıl tıpkı o ilk doğduğu günlerdeki gibi berrak ve parlak göğe çıktığını hissetti. İçi aydınlanmış, ferahlamıştı. Ebedî bir yaprak olacaktı. Ucunda sararmanın olmadığı, sevdikleriyle birlikte paylaşacağı bir hayat yaşayacaktı. Büyük, çok büyük bir mutluluk hissetti. Işığın zerresinin olmadığı mahzenine güneşi doğrudan gören bir pencere açılmıştı. Artık gitmeye hazırdı.

 

Rüzgârın bir sonraki gelişi sert oldu. Yaprak mecalsiz haliyle daha fazla kavrayamadı dalı; aslında teşebbüs de etmedi buna. Eski dostu onu incitmeden önüne kattı, önce yükseklere çıkardı sonra yere indirdi. Ağaç son yaprağını da kaybetmenin üzüntüsünü yaşarken, yaprak garip bir heyecan içinde parktan geçmekte olan bir adamın yüzüne çarpıp düştü. Adam durdu, eğilip yaprağı yerden aldı. Evirip çevirip; Şu sarı yaprağın güzelliğine bak. Sonbahar, yaprak ve sonsuzluğa açılan kapı: ölüm; diye mırıldandı. Yaprağı elindeki kitabın arasına özenle yerleştirdi.

 

Ve bu üçlüyü birleştirecek harika bir resmin ilhamıyla evinin yolunu tuttu. :)

Gönderi tarihi:

karpuzla oruç bozulan günler geldi aklıma, takriben 5, 6 yaşlarındaydım... saat uygulaması olmayan saatler iftarın saat 21:00 küsürde açıldığı vakitler :w00t: yaz zamanı vay be ;) şimdi mırın kırın ediyoruz amma da uzun saatler die...

Gönderi tarihi:
karpuzla oruç bozulan günler geldi aklıma, takriben 5, 6 yaşlarındaydım... saat uygulaması olmayan saatler iftarın saat 21:00 küsürde açıldığı vakitler :w00t: yaz zamanı vay be ;) şimdi mırın kırın ediyoruz amma da uzun saatler die...

Ben o kadar yaşlı diilim :w00t: yaşamadım o günleri..ama bi kaç yıl sonra yaşıcaz..gerçekten zor olcak sıcakta..

Ama Allah yardım eder :)

 

Gönderi tarihi:

Sardunyam ne kadar güzel bir yazıydı..tamda zamanında.. :wub:

 

Egzorsist..sizin oralarda Ramazan davulcusu dolaşıyormu..? bizim buralarda yok artık.. :( ne severdim o sesi.. :wub: tuhaf bi sıcaklık kaplardı içimi..davulcunun yüzünü görebilmek umuduyla cama koşardım..annemin içerden sesi gelirdi;

 

-Nüvit hanımlar'da geç kalmış bizim gibi..

 

mutfak pencerelerinden el sallardı evin hanımları birbirine..sahurluklar yenir..iç huzuruyla uykuya dalınırdı..

 

pide alma işi benim görevimdi..öyle bir kuyruk olurdu ki fırının önünde hiç bitmeyecek sanırdım.. :sweatingbullets: genellikle bir saat önceden girerdim sıraya ama iftara beş dakika kala ancak getirebilirdim..çokta sıcak olurdu..kollarım yana yana ama o nefis kokusundan başım dönerek yetiştirirdim sofraya.. :rolleyes:

 

o zamanlar pide sadece Ramazan ayında çıkardı..bir ayrıcalığı vardı bu yüzden..şimdi bir dakika beklemeksizin her yerde bulabiliyorsunuz..

 

karagözle hacivatı beklerdik ailece..ne keyifti.. :wub: keşke yine olsa..

 

keşke yine olsa dediğimiz o kadar çok şey var ki..

 

belki herşey değişiyor ama dualar aynı..

 

"Ey Bağışlamasi bol Rabbim;

Senin rızan ile oruç tuttum, sana dayandım, sana inandım.

Senin rızkınla orucumu açtım, hamd olsun verdiğin nimetlere,

Sağlık ve afiyete.."

 

Hayırlı İftarlar Hepimize!

Gönderi tarihi:
Egzorsist..sizin oralarda Ramazan davulcusu dolaşıyormu..? bizim buralarda yok artık.. :( ne severdim o sesi.. :wub: tuhaf bi sıcaklık kaplardı içimi..davulcunun yüzünü görebilmek umuduyla cama koşardım..annemin içerden sesi gelirdi;

 

Bizim burda dolaşıyor ama ben davulcunun en güzelini Konya'da gördüm.Hem davul hem zurna :grin:

Öyle güzel çalıyorlardı insanı coşturuyorlar :) Duyduğuma göre bazı mahallelerdekiler çıkıp sokağa oynuyorlarmış :lol:

Gönderi tarihi:
Bizim burda dolaşıyor ama ben davulcunun en güzelini Konya'da gördüm.Hem davul hem zurna :grin:

Öyle güzel çalıyorlardı insanı coşturuyorlar :) Duyduğuma göre bazı mahallelerdekiler çıkıp sokağa oynuyorlarmış :lol:

Lilac'cım ciddi olamazsın.. :wassat::grin: gecenin o vaktinde davul zurna eşliğinde oynuyorlarmış öyle mi..? :w00t: valla helal olsun..güzel bişi.. :grin:

Gönderi tarihi:

Lilac'cım ciddi olamazsın.. :wassat::grin: gecenin o vaktinde davul zurna eşliğinde oynuyorlarmış öyle mi..? :w00t: valla helal olsun..güzel bişi.. :grin:

 

Duyduğum doğruysa öle :D

Ama gerçekten öle güzel çalıyolarki insanın kanı kaynıyo o saatte bile :lol:

Bi de motorsikletle geçen davulcu var o ayrı komedi :lol:

Gönderi tarihi:
karpuzla oruç bozulan günler geldi aklıma, takriben 5, 6 yaşlarındaydım... saat uygulaması olmayan saatler iftarın saat 21:00 küsürde açıldığı vakitler :w00t: yaz zamanı vay be ;) şimdi mırın kırın ediyoruz amma da uzun saatler die...

 

 

Ben o kadar yaşlı diilim :w00t: yaşamadım o günleri..ama bi kaç yıl sonra yaşıcaz..gerçekten zor olcak sıcakta..

Ama Allah yardım eder :)

 

 

o yılları hatırladım birden...ortaokuldaydım....sabah saat 6 da kalkar orakla ekin biçmeye giderdik..öğleyin bir saat kadar mola akşama kadar tekrar devam..dudaklarımız yapışırdı birbirine ..arada bir yüzümüzü yıkar serinlemeye çalışırdık.....iftara doğru çeşme başında beklerdik soğuk su doldurmak için..en güzel sohbetlerin olduğu günün en heyecanlı anı....iftarda soğuk suyla doldururuduk karnımızı ,annemde yemiyor bunlar diye üzülürdü..aahh ahh..nerde o günler .. :(

Gönderi tarihi:
motorsikletli davulcumu :unsure::lol::lol:

 

He kıı :grin:

5 kere güm güm yapıyo sokak bitiyo zaten :lol::lol:

Gönderi tarihi:

Ne severdim lunaparkları.. :wub: o kendi ekseni etrafında dönüp yıldızlara dokunduracakmış gibi dönen salıncakları..crazy dance vardı deli gibi savururdu ordan oraya feleğinizi şaşırırdınız.. :wacko: çarpışan otolar..aynı hayat gibiydi..sağdan gelenden kaçmaya çalışırken, soldan gelen vurur kaçardı size... :lol:

sonra Balerin vardı..o rengarenk eteğinde içinizin geçtiği..Explorer'e bindim birkezde..burdan sağ kurtulursam fakir doyurucam diye söz vermiştim..

 

Yıllar sonra birgün hiç aklımda yokken lunaparktrenine bindim.. :) çok anlatmışlardı bana çook..şöyledir,böyledir diye..üstüne methiyeler düzmüşlerdi..merakta etmiştim çok, ama korkmuştumda..o korku belkide yıllarca uzak tuttu beni ondan..peki süngümü düşüren neydi böyle apansız..? -_-

tren orda öylece duruyordu..bütün albenisiyle..bana coşkuyu,heyecanı,adrenalini fısıldıyordu..saniyelikte olsa yendim korkumu..kendimi orda o trende buluverdim..etrafında ışıklar yanıyordu..büyülü bir havası vardı..tarifsiz bir şölendi..o inişler,o çıkışlar..kah içimi ürperten..kah kanımı donduran..dediklerinden öteydi..belkide benim bindiğim tren böyleydi..ya da bana öyle gelmişti..ama sonunda içine kusacağımı kimse söylememişti.. :w00t::huh:-_-

 

Eveett..nedir bu yazının ana fikri..bileniniz var mı..? :unsure: fazla yorulmayınız..ben söyliyim..lunaparka gitmeyiniz..giderseniz trene binmeyiniz..binerseniz de yanınızda poşet getiriniz.. :shaun:

 

 

Not;efenim gecenin bu vaktinde yazılan şeyden hayır gelir mi; gelmez..dikkate almayınız..

 

 

Saygılar..Sevgiler..

Gönderi tarihi:

Diloşum :lol:

Ben sabahın henüz başlamamış saatinde okudum,bana çok iyi geldi,zira can sıkıntım yerini kıkırdamalara bıraktı.. :lol: Kendi ilk defa bindiğim,aynı zamanda son defa olacağına yemin ettiğim lunapark treni maceramı da hatırlattı,yanlarını öyle alçak yapmışlar ki,az kalsın düşecektim :online2long::sweatingbullets: yükseklik korkum o günden itibaren had safhada :closedeyes::grin:

Gönderi tarihi:

İğdem sen çok yaşa sabaha güzel başladım sayende... :w00t:

 

Birde o bir üstteki yazdığın o dua evet hala aynı ve hala aynı o bildik tadıyla... 24 yıldır oruç tutuyorum ve hep bunu söylerim bende... Ve her ramazan benimde çocukluğum gelir aklıma bizde davulcuyu merak ederdik şimdi düşününce komik geliyor ya normal bir insan işte davulcu neye benziycekse işte merak... :w00t:

 

Birde zaten bayram sabahı ya da ramazan ortası bahşiş istemeye gelirlerdi o zaman kendilerini yakından görmüş olurduk... oda ayrı bir cümbüş olurdu ya... davulcular kendilerini pop star alaturkacı sanar gibi girerlerdi sokağa... çocuklar sokak boyunca peşlerinde... :original:

 

Artık bizim buradada yok davulcular...

 

Ve lüneparklar oraları hep sevmişimdir bende... bundan 6 yıl önce İzmir fuarında binmiştik... kardeşimle o bindiği andan itibaren gözlerini yummuştu ben ona anlatıyordum şöyle şöyle oluyor diye en yükseğe çıkınca dedim ya bir kez aç gene kaparsın bak İzmir ayaklarımızın altında... ı-ıh açmadı... :getlost: açamadı yani... :sick:

 

Geçen gün kızımla gondola bindik... çok heyecanlandı anneeeeee karnıma bişeyler oluyor diye bağırdı... ama çok eğlendi... ve o bu yıl ilk defa oruç tutuyor... :wub: ona bakınca kendi çocukluğumu görüyorum... ne severdik sahura kalkmayı ve babamı çıldırtana kadar gülmeyi... biz üç kız olduğumuz için gülecek şey bulurduk benim kızım bir tane onunki çok eğlenceli geçmiyor ama sahura kalkmayı seviyor... oğlumda tutacakmış oruç haftasonu bakalım... :wub:

 

ve onlar büyüdüklerinde ramazanlar daha ne kadar değişecek kimbilir... ama dua yine aynı kalacak belki... benim söylediğim şimdi kızımın söylediği, beni çocukluğuma götüren onu kendi çocukluğuna götürecek olan... :)

 

"Ey Bağışlamasi bol Rabbim;

Senin rızan ile oruç tuttum, sana dayandım, sana inandım.

Senin rızkınla orucumu açtım, hamd olsun verdiğin nimetlere,

Sağlık ve afiyete.." :wub:

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.