Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

SU ÇÜRÜDÜ


Misafir Marcus

Önerilen İletiler

Yetmiş iki gündür bir dolapta kilitliyim. Yalnızca anahtar

deliğinden hava giriyor ve ölü bir ışık sızıyor içeri. Yalnızlık

hiç de tanrısal değil, görkemli değil. O yalnızca geçmişle

gelecek, ölümle yaşam arasında kocaman bir karanlık nokta.

Geçmişi ve geleceği olmayan, ölümle yaşam arasında irinli bir

leke yalnızlık denilen. Şimdi ne varsa, anahtar deliğinden sızan

havayla ışıkta... (Farkına varsalar, kapatırlar mıydı onu da?)

Bütün belleğimdekileri yokettim. Elektrikli bir aygıyla yaktım,

jiletle kazıdım. Çığlıkların aralığından uçurdum hepsini, kül

edip savurdum.

 

Adımdan gayrısını bilmiyorum.

 

2

 

Zamanı yiyip bitirdi karanlık. Gece yoktu. Güneş çoktan

kömürleşmiş ve yeryüzü yapışkan bir karanlıkla örtülmüştü.

Yabanıl sesler geliyordu derinlerden ve karanlığı ince bir bıçak gibi

yırtıyordu. Saklayan kırbaç gibi... Acı duvarını aşan bu

sesler, madeni bir gürültüye dönüyor ve yerkabuğunu

zorluyordu artık. Sesim yoktu. Karanlığın karnında yitirdim

sesimi. Kör bir kuyuda unutulan Yusuf'tum belki. Ama

durmadan soruyorlardı. Tanrılar bilmiyordu sordukları şeyleri,

peygamberler büsbütün hain çıkmıştı. Ama yine de soruyorlar,

soruyorlar, soruyorlar...

 

Adımdan gayrısını bilmiyorum.

 

3

 

Iki şeyi bilmek istiyorum. (Belki aynı şeyi iki kere bilmek

istiyordum.) Duvarların rengi neydi? Derimin rengi neydi?

Dokunuyorum duvarlara; parmak uçlarımla, avuçlarımla,

dilimle dokunuyorum. Duvarların bir rengi olmalı. Ama hiçbir

duvarcının, hiçbir ressamın bu rengi bildiğini sanmam. Adı

yoktu bu rengin, kimyası yoktu. Belki renksizliğin rengiydi bu.

Çürüyen bir bedenin kokusuydu duvarların rengi...

 

Adımdan gayrısını bilmiyorum.

 

4

 

Bir böcek gibi antenlerimi gezdiriyorum bedenimde. Anahtar

deliğinden sızan ölü ışıkta ellerime bakıyorum. Ellerim... Sanki

bir kadının memelerini hiç okşamamış, sicaklığını duymamış.

Ellerim... Her dizesi çığlık olan şiirleri hiç yaratmamış sanki. Ne

beyaz tenliyim artık, ne esmer, ne de kara... Cüzzamlının,

vebalının bir rengi vardır. Irinin bir rengi... Ölünün bile bir

rengi vardır ama derimin rengi yoktu. Belki çürüyen bir kentin

rengiydi bu. Çürüyen bir dünyanın...

 

Adımdan gayrısını bilmiyorum.

 

5

 

Kıllı, ayakları üzerinde duramayan bir yaratıktım artık.

Soyumun neye benzediğini unuttum. "Insana benziyorlardi"

diye duymuştum bir vakitler. Demek ki şimdi maymun

halkasında insanlık...

 

Adımdan gayrısını bilmiyorum.

 

6

 

Ağzımı anahtar deliğine dayayıp havayı emiyorum. Böcek

sokması gibi bir yanma duyuyorum boğazımda. Oysa kuru bir

yaprağı bile dalından düşürecek gibi değil bu esinti. Belki

çöle dönmüş toprağa tek yağmur damlasının düşüşü yalnızca.

Çamur gibi bir yağmur damlası... Ama toprak, bu damlayla

çatlatacak bağrındaki tohumu. Çöl, bütün vahalarını bu

damlayla yeşertecek... Genzim yanıyor. Ince bir kan şeridi

sızıyor dudaklarımdan. Kirli, sıcak ve simsiyah...

 

Adımdan gayrısını bilmiyorum.

 

7

 

Suyum, bir litrelik karton süt kutusu içinde. Yetmiş iki gündür

sakındığım ve hergün ancak bir kere dudaklarımı

değdirdiğim... Dilimi bir köpek gibi değdirdiğim. (Dilin suya

dokunuşu... Bir süngerin denizi yutuşu yani. Bir çölün seraba

kesilmesi bir an için.) Her gün ancak bir kere değdiriyorum

dudaklarımı suya. Dilimi kaçırıyorum artık. Sünger, bütün

vantuzlarını birden uzatmasın diye... Bataklıktaki suyun da bir

su yanı vardır. Çürüyen bir bedenin bile dayanılabilir

kokusuna. Kutuda kalan son bir yudum su, bu bile değildi

artık. Küstü, öldürdü kendini su...

Su çürüdü...

 

Adımdan gayrısını bilmiyorum…

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Tekrar okuduğum ve tekrar nefesimi tuttum..

Çok Çok teşekkür ederim sevgili marcus..

Bunları bilebilecek, algılayabilecek, hissedebilecek yüreklere buradan selam olsun diyorum..

Dost sevgilerimle...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Teşekkürler Marcus :clover: Bende Ahmet Telli'den bir şiir eklemek istedim.

 

 

 

 

BU KENT ÖLDÜRÜLDÜ DİYORLAR

 

Bu kent öldürüldü diyorlar

Kurşuna dizildi bir gece yarısı

Hayaletler geziniyormuş şimdi

Sokak aralarında ve caddelerde

Baykuş tüneği olmuş alanlar

Ve yarasalar uçuşuyormuş...

Silah ve esrar kaçakçıları

Altın çağını yaşarlarken

Artıyormuş bir yandan da

Kumarhaneler,meyhaneler

Borsa oyunları hileli iflaslar

Birbirini kovalayıp dururken

Nasıl çıkmışsa pek bilinmiyor

Yaygınmış şimdilerde rus ruleti

İntiharların sayısı bilinmiyor

Çoğalıp duruyormuş fahişeler

Ve artık bunların hiç biri

Olay bile sayılmıyormuş şimdi

Bu kent öldürüldü diyorlar

Bahar gelmez artık buraya

Bir kent nasıl öldürülür göz göre göre

Ben inanmıyorum kim ne derse desin

Sodon ve Gomore efsanelerde kaldı

Yaşanan bir başka tarih şimdi

Şöyle bir dokunsak toprağa yalın ayak

Duyacağiz belki tarihin akışını

Baharda gecikebilir unutmayalım

Böyle okuduk tarihin kitaplarından

Hele vakit gelsin,sevda dal versin

Uzanacağiz bir sabah çiçekli bir ağaca

Unutmayalım aşkın sımsıcaklığını

Suskun bekleyişlerini varoşların

Kitapları,fabrikaları unutmayalım

Unutmayalım dağların öyküsünü

Zincirlerini kırmasını bilir bir kent

Aovrayı unutmayalım

Kışlık saray ne kadar dayanabilir

Hayatı kollamasını bilenlere

Ölüm suretini gezdiren serseriler

Sızıp kalacaklar birazdan

Ve bir tül gibi yırtılırken çevren

Bu kent yeniden yaşanacaktır

Bir kent nasıl öldürülür göz göre göre

Ben inanmıyorum kim ne derse desin.

 

AHMET TELLİ

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

aşklar mı

 

aşklar mı diyordun anladım

senin incindiğim benimde

yollara düştüğümdür yeniden

 

biten bir aşk için

söylenecek söz şu olmalı

-güzeldi yine de

 

hiçkimse bir aşkı

onarmaya kalkmasın

en güzel anında bitirilmişse meğer....

 

-------------------------------------------------

 

izninizle bende ekledim bir tane

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

KALBİM UNUT BU ŞİİRİ

 

Uğuldayan ve hep uğuldayan

bir orman kadar üşüyorum şimdi

yanlış rüzgârlar esiyor dallarımda

yanlış ve zehirli çiçekler açıyor

Kanımda kocaman gözleriyle bir çığlık

Su ve ses kadar beklediğim

ne kaldı geride, bilmiyorum

uzanıp uyumak istiyorum gölgeme

ve sarınmak o kocaman gözlerin

uğuldayan rüzgârlarına

Bir acıyı yaşarım ve zehrinden

çiçekler üretirim kömür karası

uçurum kadar bir yalnızlık

yaratırım kendime, atlarım

Anısı yoktur küçük rüzgârların

 

Yapraklarım yok artık kuşlarım yok

büsbütün viran oldu dağlarım

ezberimdeki türküler de savrulup gitti

ömrümün karşılığı kalmadı sesimde

sesimde yalnız ormanların gümbürtüsü

 

Yanlış, daha baştan yanlış

bir şiirdi bu, biliyorum

ve belki ömrümüzün yakın geçmişi

bu kadar doğruydu ancak, kimbilir

Kalbim unut bu şiiri

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ahmet telli yi çok severim vede kendi şiirlerini bu kadar güzel okuyabilen ender şairlerden biri olduğunu

 

düşünmüşümdür hep..

 

eğer dinlemediyseniz şiir kasetlerini almanızı tavsiye ederim..eğerki bulamazsanız ankarada sakaryada izbe bir

 

barda her gece o vazgeçilmez kırmızı gömleğiyle bir yerlerde şiirlerini okuyordur zaten..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Konuğum Ol

 

Bir akşam konuğum ol

oturup konuşalım biz bize

Anıların çubuğunu yakıp

uzatalım geceyi biraz

 

Geçmişe bir el sallayıp

yaşanan günleri konuşalım

ve günlerin üstüne çöken

dumanlı, isli havaları

 

Kendimize daha az zaman

ayırsak da olur geceden

Çünkü boğulabilir insan

yalnız kendini düşünmekten

 

Kapağı açılmayan kitaplar

unutulmuş aşklar gibidir

Kitaplardan söz edelim

ve onların gizli kalmış

sessiz tadlarından

 

Sabaha doğru perdeyi

aralayıp ufka bakalım

ve bir çocuk gibi

hayretle seyredelim

güneşin kızıllığını

 

Konuşulmadan kalan

daha çok şey vardı

diye düşünerek çıkalım

güneşle kucaklaşan balkona

- Üşütmesin sabah serinliği

 

Bir bardak demli çay

burukluğu gibi kalsın

gecenin ve sabahın tadı

yaşasın anılarımızda

 

Konuğum ol, oturup

konuşalım bir akşam

ve uzatalım geceyi

sözün çubuğunu yakarak

 

çok sevgili bir arkadaşıma .........

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ACININ TUTANAKÇISIYIM

 

Acının tutanakçısıyım

Anlatıp dururum aşkları

Ayrılıkları ve o destan

Yalnızlığını ömrümüzün

 

Göçebe, Gezgin ve Aylak

Biri miydim aklıma gelmedi

Bir çingeneyle bir bilici

Hep aynı şeydi bildiğim

 

Ve serseriliğimdi aşklar

Bir masalcıydım belki de

Yaşadım o büyük serüvenleri

Yolculuklar tarihimdi benim

 

Acılar yaşanıyordu yurdumda

Peşpeşe yakılıyordu kentler

Bense hep oralardaydım

Daha yangın başlamadan önce

 

Ahmet Telli

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

BELKİ YİNE GELİRİM

 

 

 

Dudaklarımı kanatırcasına ısırıyorum günlerdir

her sözcük dilimin ucunda küfre dönüyor çünkü

Bir gök gürlese bari diyorum bir sağnak patlasa

bitse bu sessizlik, bu kirli yapışkanlık bitse

ama bir tufan az mı gelir yoksa yine de

yırtılan ve parçalanan birşeyler olmalı mutlaka

hiç durmadan yırtılan ve parçalanan bir şeyler

 

Oysa ne kadar sakin bu sokaklar ve bu kent

ne kadar dingin görünüyor bana şimdi gökyüzü

 

Gidenler nerde kaldılar, özledim gülüşlerini

bir kenti güzelleştiren yalnız onlardı sanki

onlardı çocuklara ve aşka ölesiye bağlanan

kadınları güzelleştiren herhalde onlardı

"Tükürsem cinayet sayılır" diyordu birisi

tükürsek cinayet sayılıyor artık

ama nerde kaldılar, özledim gülüşlerini onların

 

Uzun uzun bakıyorum kıvrılan sokaklara

tek yaprak bile kımıldamıyor nedense

ve tek tek söndürüyor ışıklarını varoşlar

alnımı kırık bir cama yaslıyorum, kanıyor

kanımın pıhtılarında güllerin serinliği

ve fakat bir cellat gibi yetişiyor pusudaki

Dilimin ucunda küfre dönüyor her sözcük

 

Yaşamak neleri öğretiyor, düşünüyorum

okuduğum bütün kitaplar paramparça

çıkıp dolaşıyorum akşamüstleri bir başıma

bir uçtan bir uca yalnızlıklar oluyor kent

bulvar kahvelerinin önünden geçiyorum

sırnaşık aydınlar, arabesk hüzünler

bir gazete sayfasında sereserpe bir yosma

 

Sesler gittikçe azalıyor, kuşlar azalıyor

ve ne zaman yolum düşse vurulduğun yere

kızgın bir halka oluyor boynumda o sokak

Hüznü yalnız atlarımız duyuyor artık

biz çoktan unutmuşuz böyle şeyleri

ama içimde bir sırtlanın dalgın duruşu

ve dilimin ucunda küfre dönüyor her sözcük

 

İçimde zaptedilmez bir kırma isteği

dizginlerini koparan bir at sanki bu

soluksoluğa kalıyorum her sonbahar

ve sevgilim ne zaman hoşgörülü olsa

bir yolculuk düşüyor aklıma, gidiyorum

bütün gençliğim böylece geçip gitti işte

ama hala bir şeyler var vazgeçemediğim

 

Hangi duvar yıkılmaz sorular doğruysa

birgün gelirsek hangi kent güzelleşmez

şiirlerim bir dostun vurulduğu yerde yakıldı

geri almıyorum külleri yangınlar çıksın diye

Devriyeler çıkart şimdi, bütün ışıklarını söndür

sorduğum hiçbir soruyu geri almıyorum ey sokak

ve dilimin ucunda küfre dönüyor her sözcük

 

Dudaklarımı kanatırcasına ısırıyorum günlerdir

bir gök gürlese bari diyorum bir sağnak patlasa

bitse bu kirli ve yapışkan sessizlik, hiç gitmesem

oysa ne kadar sakin sokaklar, kent ve bütün yeryüzü

ipince bir su gibi sızıyorum gecenin tenha göğüne

sessizce çekip gidiyorum şimdi, sessiz ve kimliksiz

Belki yine gelirim, sesime ses veren olursa bir gün

 

AHMET TELLİ

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

AŞK BİTTİ

 

aşk nasıl biterse öyle bitti bu aşk da

Uzun bir hastalık gibi

Aralıksız dinlediğim alaturka bir fasıl gibi

Gökyüzüne bakmayı, dostlara mektup yazmayı

Çiçekleri sulamayı unutmuşluğum gibi

Bitti.

 

Bir aşk nasıl biterse öyle bitti bu aşk da

 

Yürümeyi yeniden öğrenen felçli bir çocuk gibi

Sokağa çıkmalıyım şimdi ve çoktandır

İhmal ettiğim dostlara yeni bir adres bırakmalıyım

Pencereleri açmalı, kitapları düzenlemeliyim

Belki bir yağmur yağar akşama doğru

Yarıda bıraktığım şiirleri tamamlarım

 

Aşk da bitti diyordu ya bir şair

Aşk bitti işte tam da öyle

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

HALA KOYNUMDA RESMİN

 

Sımsıcak konuşurdun konuşunca

ırmak gibi rüzgar gibi konuşurdun

yayla kokuşlu çiçekler açardı sanki

çiğdemler güller mor menevşeler açardı

Sımsıcak konuşurdun konuşunca

Hâlâ koynumda resmin

 

Dağları anlatırdın ve dostluğu

bir ceylan gibi sekerdi kelimeler

Sesini duymasam çölleşirdi dünya

dağlar yarılır ırmaklar kururdu

bulutlar çökerdi yüreğime

Hâlâ koynumda resmin

 

Gün akşam olur elinde kitaplar

ve bir demet çiçekle çıkıp gelirdin

bir kez bile unutmadın "merhaba" demeyi

ve en yanık türküleri nasıl da söylerdin

bir dostun vurulduğu gün

Hâlâ koynumda resmin

 

Kaç mevsim kırlara çıkıp

çiçekler topladık mezarlar için

Belki ürküttük tarla kuşlarını

belki kurdu kuşu ürküttük

ama aşkı ürkütmedik hiç

Hâlâ koynumda resmin

 

Ve hâlâ sımsıcak durur anılar

sımsıcak ve biraz boynu bükük

Ne varsa yaşanmış ve paylaşılmış

yasak bir kitap gibi durmaktadır

ve firari bir sevda gibi

Şimdi duvarlarda resmin

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

büyük aşklar yolculuklarla başlar

ve serüvenciler düşer bu yollara ancak

 

onlar ki dünyanın son umudu

soyları tükenen birer çılgındırlar

 

ne bir adresleri vardı onların yeryüzünde

ne de aşktan başka bir sığınakları

ama yaşarlar dünyanın dört bir yanında

ölümle alay ederler sanki

 

nerde beklenirse ordaydılar

bir kez bile gecikmediler ömür boyu

 

onları daima yalnız kılan

neydi bu yaşam denilen gürültüde

 

her dilden bir adları vardı onların

ama hiçbir ülkenin kimliğini taşımadılar

 

sarışındılar belki de esmer

yani birçok yüzün bileşkesi

 

ne altın arayıcısıdırlar

ne de aylak bir gezgin

 

vurulup düşseler de her kuşatmada

serüvencidir onlar ve hiç ölmezler

 

ki onlar hep yalnızdır ve nasılsa

bulurlar heder olmanın bir yolunu

 

onlar ki dünyada

kahraman olmaya mahkûmdurlar

 

sislenen anılar kaldı bize onlardan

renkleri bozulup duran solgun anılar

 

nasıl yazılmalı ki silinip gitmesin

bulutlar gibi çekilmesin gök boşluğuna

 

bileği güçlü ve gözüpek avcılar mıydı

onları kuşatıp yeryüzü cennetinden atan

 

yoksa kendini tüketen hüzünler miydi

vurulup düştükçe ışığını karartan

 

o serüvenlerin günlüğü tutulmadı

yazılmadı o insanların destan şiiri

 

parça parça ettirilseler bir kartala

(ki sanırım böyle oldu sonları)

 

fışkırır yüreklerinden

başarısız ihtilallerin yangınları

...

ahmet telli

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

BEKLE BENİ

 

Karlar tozarken bekle

Ortalık ağarırken bekle

Kimseler beklemezken bekle beni

-K.Simonov

 

I

 

Bekle beni küçüğüm

umudu karartmadan

sevinci yitirmeden bekle

döneceğim bir gün elbet

bekle beni

Bahar geldiğinde

kırlara çıkacaksın

dizboyu otlar üstünde

koş koşabildiğince

ve sakın yitirme neşeyi

Kırların sessizliğinde

yüreğinin sesini dinle

ve orada benim için

küçücük bir yer ayır

ve bekle beni küçüğüm

Doğa pervasızdır biraz

bakarsın en olmaz yerde

masmavi bir su fışkırır

ve suyun ışıldayan göğsünde

sevincin nilüferleri

Bahar şaşırtmasın seni

sırtüstü uzan bir gölgeye

suların, kuşların sesini dinle

ve bekle beni orada

döneceğim küçüğüm

 

II

Mapusane türküleri

hüzünlüdür biraz

belki her dinleyişinde

yüreğin burkulmakta

için sızlamaktadır

Ama acılara alışılmaz

birşeyler var değişecek

birşeyler var

değiştirmemiz gereken

önce acılardan başlanacak

Beş on yıl dediğin

pek kolay geçmeyebilir

üstelik bu savaş

bu kahredici kıyım

bitmeyebilir daha uzun süre

Ama sen sahip çıkarak

yaşama ve sevince

bekle beni küçüğüm

acılar bitecek bir gün

sevgiler çiçek açacak

Mapusane türküleri

hüzünlüyse de biraz

yüreğin burkulmasın

için sızlamasın sakın

ve bekle beni küçüğüm

 

III

Kış kıyamet bir gün

bakarsın çıkıp gelmişim

varsın azgınlaşsın tipi

ve uğuldayadursun

dışardaki rüzgâr

Sakın şaşırma küçüğüm

üşümüş bir serçe gibi

titremesin ellerin

apansız çıkıp geleceğim

kış kıyamet de olsa bir gün

Uğuldayan bu rüzgâr

bu delice yağan kar

ürkütmesin seni

direnmektir artık

bekleyişin öbür adı

Sen türküler söyle

ve gülümse küçüğüm

çünkü sesinin

ırmağıyla yeşerecek

hasretin bozkırları

Bekle beni küçüğüm

umudu karartmadan

sevinci yitirmeden bekle

döneceğim bir gün elbet

bekle beni küçüğüm

 

 

AHMET TELLİ

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

ÖMRÜM DİYORUM

 

Üzgün bir çocuğun yalnızlığı

Kadar saydam kalabilseydim

Ömrüm derdim ömrüm nasıl da

Dolu geçmiştir ölebilirim artık

Ölüm hiç de ürkünç gelmiyor

Yaşanmışsa tüm yaşanacaklar

Acı yitiriyor anlamını ve renkler

Kül oluyor körleşirken gökboşluğu

Bu dünya dünya mıdır hani

Bildiğimiz o yamyam küresi

Ki apis öküzlerinin çekip durduğu

Bir cansıkıntısıydı önceleri

Hantal ve gürültücü bir tehdit

Gibi düşüyorken üstümüze

Alaycı bir gülüş takılıyor yalnız

Dudaklarımın hüzün kıvamına

Ömrüm diyorum şimdi ömrüm

Üzgün bir çocuksun sen ve yalnız

Öyle kal çünkü bu dünyada

Sana en çok mutsuzluk yakışıyor

 

Ahmet Telli

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

AKŞAMI GECİKTİREBİLİRSİN BELKİ

 

Gün batarken sula fesleğenleri

balkonun kokusu sokağa taşsın

sokaklar kayıp çocuklar gibi

hırçındır, ürkek ve biraz şaşkın

Sular bulutlanır sen susarsın

ve kent çıngıraklı bir yılan kadar

zehirlidir artık sevgilin mahpusken

üstelik kirli bir lekeye döner umutlar

Acılar katlanır mendil yerine

sarışınlaşırsın bu kaçıncı güz

ellerin üşür, çiy düşer çiçeklere

beklediğin mektuplar da gelmez

Bomboş sayfalara dönerken aklın

tecrit’teki kitabı fareler kemiriyor

ve düşlerin sonsuz bir boşluktayken

bir sigara yakıyorsun, tutuşuyor sular

Akşamı geciktirebilirsin belki

suladığın fesleğenlerle, kimbilir

ama vaktin ayırdındadır şimdi

kuşlar, çocuklar ve mahpuslar

Usulca inse de koldemirleri

 

AHMET TELLİ

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

GİTMEK

 

 

Gitmek. Bir hançeri inceltip

Okyanusa daldırmak isteği

Ya da düşebilmek atlasların

Dışına ki ey kalbim

Yalnızsın bu yolculukta da

 

Gitmek. O kaos duygusu, aklın

Sarsıntılarla yorgun düşüşü

Bilincin kamaşması belki de.

Rehin bırakılacak bir şey yok

Unuttuklarından başka.

 

Gitmek. Bir büyü gibi saran

Ağrılar yumağı, kışkırtılmış

Düşlerdir ki sen şimdi

Esirgeme kendini kalbim

Kederin o derin yalnızlığından

 

Ahmet Telli

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

BUNCA AYRILIKTAN SONRA

 

O yorgunluğun kitaplarındaki

umutsuz sevgiler miydi düşleri eskiten

bir kez miydi tam yüreğimize saplanışı

o kemirgen kuşkuların

o yabanıl uğultuların

 

Ömürboyu yalnızlık yargılısının

buluvermek birden kerem sevdasını

canımızın çekirdeğinde

üstelik

bunca ayrılıktan sonra

 

Soyunup bütün kitaplardan

hüzünden ayrılıklardan

aşmak istesek de masal dağlarını

tutabilir miyiz yelesini

o tanrısal atların

 

Dinlenirken sevginin billur ırmağında

güneş kararıyor apansız

çatlıyor yüreğimizde yalnızlık tohumu

ve gurbet

batırıyor dişlerini etimize.

 

Ahmet Telli

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

AŞK BİTTİ

 

aşk nasıl biterse öyle bitti bu aşk da

 

Uzun bir hastalık gibi

 

Aralıksız dinlediğim alaturka bir fasıl gibi

 

Gökyüzüne bakmayı, dostlara mektup yazmayı

 

Çiçekleri sulamayı unutmuşluğum gibi

 

Bitti.

 

 

 

Bir aşk nasıl biterse öyle bitti bu aşk da

 

 

 

Yürümeyi yeniden öğrenen felçli bir çocuk gibi

 

Sokağa çıkmalıyım şimdi ve çoktandır

 

İhmal ettiğim dostlara yeni bir adres bırakmalıyım

 

Pencereleri açmalı, kitapları düzenlemeliyim

 

Belki bir yağmur yağar akşama doğru

 

Yarıda bıraktığım şiirleri tamamlarım

 

 

 

Aşk da bitti diyordu ya bir şair

 

Aşk bitti işte tam da öyle

 

Ahmet Telli

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

HER NASILSA YALNIZSIN

 

Her nasılsa yalnızsın

Bir giz gibi deliyor yüreğini

cansıkıntılarının burgusu

ve hep bir şeyler eksik gibi

bir şeyler bekler gibisin

 

Yeni bozgunlar

yeni yenilgiler peşindesin

Bir bozkır kuraklığına dönmüş için

Oysa yalnız bir öpüştür

gurbeti türkülere dönüştüren

 

Çoktandır su vermedin

çiçeklere ve yüreğinin çeliğine

Zaman terkisine almış da öpücükleri

koşuyor sessizliğin ve yalnızlığın

iyotlu kıyılarına

 

Bir yol ayrımı ki yanlışla doğru

hüzünlerle sevinçler kolkola

Sen ki ey kalbim

yanlışları ve hüzünleri taşıdın

bunca zaman

 

Taşıyamaz yüreğinin batık sandalı

bu yalnızlığı,bu can sıkıntılarını

Yaşam gelincikler gibi beklerken seni

gecenin kapısını çalma

ey kalbim

 

Ahmet Telli

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

HERHANGİ BİR AŞKA DAİR

 

Herhangi bir kızınkinden ayrı değildi öyküsü

hayatına ülkesini ekleyip yaşamaktan başka

 

Usulca eğerek başını

yürürken nedense hep

birbirine dolaşır

gibi olurdu ayakları

 

Bir fotoğraf ve yeni

koparılmış bir çiçekti

ilk mektubuna eklediği

kelimelerse büsbütün yangın

 

Durup durup iç çekişleri

sessizliği, dalgınlığı

acıyla bakışı yollara

aşkı öğrenişindendi

 

Çiçekli bir dal

gibi uzandı sevdiğine

ve yalnızca

ayrılıklar korkuttu onu

 

Böylece bağladı

hayat, dünya ve kavga

ve aşk

onun tarihinde milattı

 

Ahmet Telli

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İMLASIZ

 

 

Ayağı kayan bir çocuk

Kadar şaşkınım, bilemedim

Düz yolda yürümenin imlâsını

Kanayan dizlerime bakıp da

Ağlamayı öğrenemediğim gibi

 

Sevgilisi değildim kadınlarımın

Bir papağan tüneğiydim belki

Ama birkaç sözcük öğrendiysem

Kadınlardan öğrendim, yine de

Bilemedim sevgilim diyebilmeyi

 

Büyülendim ama büyüyemedim

Aklım ermedi aynalara ve suya

Yüzümü gösterip kalbimi neden

Sakladıklarını öğrenemedim

Şaşkınım, cahilim ben bu dünyada

 

Ahmet Telli

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

GELDİM İŞTE

 

Sülfür inceldi ve en yorgun yerinden kırıldı ayna

Tenhaydı düşlerim, geceydi, çıkıp geldim işte

Su ve ateş bir de gülünç yalnızlığım var sana

Getirebildiğim, kokularını yitirmişti çünkü güller

 

Suyu dinle ateşi yak özledim demek bu

 

Parasız yatılı hüzünlerden ne kalır geriye

Biraz Tamil biraz Türküz ayıptır söylemesi

İntiharsa günahtır külliyen yasak bilirsin

Pısırık bir ihtilal gibi getirdim sana bunları

 

Bir de belleğim, başıma bela hazin ve komik üstelik

Hatırla eskiyen meydan saatini, çocukluğundur

Tayyare pulları getirdim sana evden kaçışlarımı

İstersen yok say bunları tespih de yapabilirsin

 

Beni vur saatin altında seni seviyorumdur bu

 

Şiir yazan bir adamın fotoğrafı var yanımda

Kendini ölümlü sanıyor onu getirdim ganimettir

Büyüdü büyülenerek, taşlayarak kovdu kabilesi onu

Suyun öte yakasında yaşadı, Sisyphos dediler adına

 

Sülfür inceldi ve en yorgun yerinden kırıldı ayna

Ayna pusluydu bunca yıl nice sır taşımaktan

Kırılmanın sesini duydum ve onu getirdim sana

Unutulmaya geldim işte onarılmaya değil

 

Kov beni kabilenden ama bekliyorum demek bu

 

Ahmet Telli

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

BURDAYIM SÖZÜMDE

 

Düşüyorum

Karıncanın peşine minik depremler oluyor

Yabanıl ot kokuları,sonra düşler,düşüyorum...

Puslu bir görüntü tarih dediğimiz ve kirli

Sular buharlaşıyor buluşalım dediğin denizde

 

Burdayım sözümde,yanlışsa da bu istasyon

Bir ben yitirmedim galiba belleğimi bir de

Şiir yazanlar, ne kadardılar ve nerdeydiler

Hatıralar üretiyorum telgraf tellerinden

Akşamüstleri fesleğenleri suluyorum

Bekle demiyorum kimseye,unutma demiyorum

 

Acı soysuzlaşınca tiranlaşıyor belleksizlik

İnat ve öfke,kaybediş ve kayboluş oluyoruz

Komikti dıştan bakınca dünya ama hırçın

Ayışığı,telgraf direkleri ve fesleğenler

Burdayız işte durgun bir sessizlikteyiz şimdi

 

Unutulan bir şey kaldı mı diye soruyor tiran

Kampana çalarken çöldeyiz o geniş çevrende

Mısır´ı soyun diyordu Musa belleksizdir firavun

Babil ve burası iki istasyon iki uzak nokta

Belki bir imgede düzlem olabilen iki grilik

 

Düşler ve tarih inilecek son istasyon

Burdayım işte güzel bir yanlıştayım şimdi

Beklemesini bilmiyor acelesi olan ve nedense

Çekip gidiyorlar, kalanlar o kadar azız ki

O kadar azız ki mutluluk bile bizden çok

 

Ahmet Telli

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.