Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Kurandaki çelişkiler


haksöz

Önerilen İletiler

Zamanüstü,evrensel mesaj

Bu da tamamen uydurma bir efsanedir ve:

 

Kuran'i siir diye niteleyip o dönemin en usta sairlerinin denemeleri sonucsuz kalmistir.

 

bu da öyledir. Aslı astarı yoktur bu uydurma yakıştırmaların. Şairlerin kelle korkusundan dili boğazlarına kaçmıştır, Kurana cevap filan veremediklerinden değil.

 

Bu konuda anlatılan saçma sapan hikayelere çocuklar bile inanmaz. Yok Fil suresine nazire yapmak isteyen bir şair "El filü mel filü" demiş de bilmem ne de... Bu uydurma masallara artık çocuklar bile kanmıyor.

 

Uydurma yalanlar oldukları bu kadar belli olan saçmalıklara inanabilmenin tek yolu, dogmatik bir zihin şartlanmasına mahkum olmaktır. Başka bir yolu yoktur...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sn. demirefe, inanmadığınız bir şey sizin için evrensel olmayabilir ve hiç bir şey ifade etmeyebilir fakat bu sadece sizin görüşünüzdür.

 

Evrensel: Evrenle ilgili, bütün insanlığı ilgilendiren. Kuran, bütün insanları ilgilendirdiği için evrenseldir.

 

İbrahim - 1,2

Bu Kur’an, Rablerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, mutlak güç sahibi ve övgüye layık, göklerdeki ve yerdeki her şey kendisine ait olan Allah’ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır.

 

Yunus - 57

Ey insanlar! İşte size Rabbinizden bir öğüt, kalplere bir şifâ ve inananlar için yol gösterici bir rehber ve rahmet geldi.

 

Yunus - 108

De ki: “Ey insanlar, size Rabbinizden gerçek gelmiştir. Artık kim doğru yola girerse ancak kendisi için girer. Kim de saparsa ancak kendi aleyhine sapar. Ben sizden sorumlu değilim.”

 

Şiir ve şair konusuna gelince Kuran'ın indiği dönemde Hz.Muhammed'i şair Kuran'ı da şiir olarak nitelendiren müşrikler olmuştur. Aşağıdaki ayetler mekke döneminde indirilmiştir, o dönemde yönetime ve güce sahip olanlar müşriklerdir, hatta inananlara türlü işkenceler yapılmıştır, kelle korkusu o döndemde olsa olsa inananlarda olabilir.

 

Yâsîn - 69

Biz o Peygamber’e şiir öğretmedik. Bu ona yaraşmaz da. O ancak bir öğüt ve apaçık bir Kur’an’dır.

 

Sâffât - 36

“Biz, deli bir şair için ilahlarımızı mı terk edeceğiz?” diyorlardı.

 

Tûr - 30

Yoksa onlar, “O bir şairdir; onun, zamanın felaketlerine uğramasını bekliyoruz” mu diyorlar?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Onu okudum. Malesef ben sizin yazilarinizi anlamiyorum.

Olsun ben size açıklarım, bak renklendirmede yaptım.

 

Sn. Suheyla(Tdk sözlükte, Süheyla: Ar. Yumuşak huylu,sakin kadın)

 

Put derken neyi kastediyorsunuz?

 

Sizin islam ve müslümanlar'ı birbirinden ayırabileceğinizi sanıyorum.

Bilim, bilim adamlarının söylediği değildir. İslam'da müslümanların söylediği değildir.

(Ör. Leonardo Da Vinci: Düşen nesnelerin hızının daha çok düştükçe hızlandığını zannediyordu. Aslında daha uzun bir mesafeden düştüğünde hızlanıyordu.)

 

Şimdi Suheyla, biri çıksa da deneyler yapsa dese ki nesne uzun bir mesafeden düşmesiyle hızlanır, ben bunu kanıtlıyorum. Diyebilir mi ki ben bilimi yanılttım. Sadece bilim adamını yanıltmış olur.

 

Müslümanlar'ın %90'ı dese ki İslam Araplaşma'dır... Gerisini sen getirirsin Suheyla ;)

 

İlk olarak Arap karşıtlığınıza rağmen Arapça bir nickname kullanmanızdan bahsettim:)

İkincisi ise çok basit #770 numaralı mesajında "put" diyerek neyi kastettiğini soruyorum. (Ayrıca buna cevap vermedin bunu da anlamamış olamazsın heralde değilmi?)

Yanılmışım.

Alttaki örneği açıklıyorum.

Leonardo Da Vinci devirinin en ileri bilim adamı olarak fizikte yanlış bir görüşü savunmuş. Biri Da Vinci'nin bu görüşünün yanlış olduğunu ispatlasa sadece Da Vinci'yi yanıltmış olur. "Fiziği yanılttım diyebilir mi?"

 

Demişsinki Müslümanların %70'i Müslümanlaşmayı, Araplaşmaya benzetir. Bende diyorum ki Müslümanlar da yanlış bir görüşü savunabilir. Tıpki bilim adamlarının yanlış bilimsel teorem'i savunduğu gibi.

 

Söylersen daha açıkda yazabilirim. Saygılar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Insanlar böyledir,inanmadiklari ne varsa onlar icin safsatadir.Zaten asgari müsterek olmadigi icin bütün kaos bundan doguyor."O safsata öbürü safsata sadece benim bildigim dogru cünkü ben inanmiyorum." derken milyarlarin bilincsiz veya safsatalara inandigini iddia etmek birazda inancsizligin nasil bir inanc haline getirilmis oldugunu gösterir.Bence körükörüne inanmakla körükörüne herseye safsata demek aynidir.

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Insanlar böyledir,inanmadiklari ne varsa onlar icin safsatadir.Zaten asgari müsterek olmadigi icin bütün kaos bundan doguyor."O safsata öbürü safsata sadece benim bildigim dogru cünkü ben inanmiyorum." derken milyarlarin bilincsiz veya safsatalara inandigini iddia etmek birazda inancsizligin nasil bir inanc haline getirilmis oldugunu gösterir.Bence körükörüne inanmakla körükörüne herseye safsata demek aynidir.

saygilarla

 

Evet sayın politika insanların tamamına yakını benim doğrum doğrudur diyor ama;

 

Asgari müşterek, doğa gerçekleri ile örtüşen bilgilerle sağlanırsa kaos oluşmaz.

 

Bilgi edinmekle, bilgi olmayana inanmayı ayırmak gerek.

 

Yani, safsata ile safsata olmayan gerçekte vardır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Evet sayın politika insanların tamamına yakını benim doğrum doğrudur diyor ama;

 

Asgari müşterek, doğa gerçekleri ile örtüşen bilgilerle sağlanırsa kaos oluşmaz.

 

Bilgi edinmekle, bilgi olmayana inanmayı ayırmak gerek.

 

Yani, safsata ile safsata olmayan gerçekte vardır.

 

sayin Bilimselci sizi anliyorum,benim yazdiklarim safsatadan cok Islam bilim adamlarinin insanlara sunduklari belgelere dayanan gerceklerdir.Islam arastirmacilari,bugün bazilarinin safsata dedikleri bircok konuyu kanitlamislardir.Ciddi hicbir tartismaci karsi tartismacinin ortaya getirdigi ve o konu üzerinde ilim yapmis otoritelerin de yaptiklari arastirmalarda ortaya cikardiklari gercekler hakkinda safsata derken BENCE kelimesini kullanmiyorsa onun ciddiyeti kalmaz. bu sadece onu baglar.Yok eger bunlar safsata diyorsa o zaman büyük bir iddiada bulunmaktadir ve bunun safsata oldugunu o da belgeleriyle bize anlatmalidir.Yoksa kurukuruya safsata demek milyarlarca inanan insana hakarettir bence.Insan kendi bilgisinden bu kadar emin olmamalidir.

 

Benim söyledigim "KURANA SIIR DIYEREK DAHA IYISINI YAPMAYA KALKANLAR BUNU BASARAMAMISLARDIR"bir safsata degil Islam tarihlerinde,Islam arastirmacilarinin ortaya cikardiklari gerceklerden biridir.Yani Kurani begenmeyebilirsiniz ama milyarlarca insani hor görme hakkimiz yoktur saniyorum.Islama yapilan bunca saldirinin Hiristiyanliga yapilmiyor olmasi gercekten cok ilginc.Ve ayni saldirilari hiristiyanlarda yapmaktadir Islama acaba bu bir tesadüfmü sizce?

 

 

saygilarla

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bir şeyi kutsallaştırabilmenin ilk ve en kritik aşaması onu kolay kolay anlaşılmayacak ve böylece sorgulanamayacak hale getirmektir. Bu, dinlerin kurgulayıcılarının çok önemli bir kozudur. Şimdi siz Kuran çevirilerini yazanların araya sokuşturdukları sayısız parantezi okumadan tam bir samimiyetle yazılanlardan doğru düzgün bir şey anladığınızı iddia edebilir misiniz?

 

Evrensellikle uzaktan yakından ilgisi olmayan, günlük şartlara göre rüzgar nereden eserse, kah bir sinir krizi esnasında tehditvari, kah rahatlamış bir ruh haliyle umut aşılayan düşüncelerden doğmuş, öznesi belirsiz, yüklemi olmayan, anlatım bozukluğuyla dolu bir cümle bırakın insanlığa yol göstermeyi, - ister Arapça olsun, ister Hintçe ister Eskimo dilinde - hiçbir şey ifade etmez. Çıkarın parantezleri ve kendinizi o yazılanların herşeyin yaratıcısı mükemmel bir varlık tarafından bildirildiğine inanmak için zorlayın, yani geleneği sürdürün. Tarih boyunca bundan başka bir şey yapılmadı. Toplumlar, önlerine hazır sunulanı her zaman araştırmaya, hayatı sıfırdan ele alarak sorgulamaya tercih etti.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bir avuc materyalist disinda tüm bilim adamlari kainatin dogaüstü bir güc tarafindan yaratildigini kabul eder.O kabul etmez görünen materyalistlerde bunu kabul ederler fakat beyinlerindeki sartlanmislik onlari kabul ettiklerini aciklamaktan meneder ki bu da komplekstir.

 

Bunca isim yapmis bilim adami, filozof, kainatin yaratilisindaki esrari doga üstü bir gücün varolusuna baglar.Bilim denilen olay henüz bir cicegin rengini,yapragini bile bu dogaüstü gücün yaptigi gibi yapamazken bir avuc materyalistin ecdadini maymunda aramasi bile ne komik bir manzaradir.Kendilerini zorla maymun soyuna adapte etmeye calisanlar insanligin yaratilisindaki gizemi tabiiki kabullenemezler.

 

Kurani bir fizik bir kimya bir gök veya yer bilimi olarak görüp onda bunlari bulamayanlar "ISTE KURAN NE VARKI ONDA"diyerek basitce onu redetmektedirler.Bu da hep bilim bilim diye konusup yazanlarin aslinda bilimsel hicbir veriye sahip olmadiklarinin ispatidir.Kuran ne bir fizik kitabidir ne de matematik.Kuranda bahsedilen ve insanogluna birseyler anlatan bircok veri bugünkü müspet ilmin ipuclaridir.Ama inancsizlik o kadar nasirlasmiski bunlar bile farkli argümanlarla kabul edilmemektedir.

 

Bu anlamda en dogrusunu yine SARTRE söylemis:"Dinsizlik insafsiz ve yipratici bir tesebbüstür.Bu tesebbüsü sonuna kadar götürdügümü saniyorum.Herseyi acik ve secik görüyorum.Hatami itiraf ediyorum."

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bir şeyi kutsallaştırabilmenin ilk ve en kritik aşaması onu kolay kolay anlaşılmayacak ve böylece sorgulanamayacak hale getirmektir. Bu, dinlerin kurgulayıcılarının çok önemli bir kozudur. Şimdi siz Kuran çevirilerini yazanların araya sokuşturdukları sayısız parantezi okumadan tam bir samimiyetle yazılanlardan doğru düzgün bir şey anladığınızı iddia edebilir misiniz?

 

Evrensellikle uzaktan yakından ilgisi olmayan, günlük şartlara göre rüzgar nereden eserse, kah bir sinir krizi esnasında tehditvari, kah rahatlamış bir ruh haliyle umut aşılayan düşüncelerden doğmuş, öznesi belirsiz, yüklemi olmayan, anlatım bozukluğuyla dolu bir cümle bırakın insanlığa yol göstermeyi, - ister Arapça olsun, ister Hintçe ister Eskimo dilinde - hiçbir şey ifade etmez. Çıkarın parantezleri ve kendinizi o yazılanların herşeyin yaratıcısı mükemmel bir varlık tarafından bildirildiğine inanmak için zorlayın, yani geleneği sürdürün. Tarih boyunca bundan başka bir şey yapılmadı. Toplumlar, önlerine hazır sunulanı her zaman araştırmaya, hayatı sıfırdan ele alarak sorgulamaya tercih etti.

 

Kuran'daki parantezleri şahsen okumam ve ayetleri forumda yazarkende parantezli yerleri koymam ve bu haliyle Kuran'ı rahatlıkla anlayabiliyorum. Acaba bu kapasiteyle mi yoksa bakış açısıyla ilgili bir sorun mu?. Parantez olayının özüne gelirsek bu parantezler türkçe'ye çevrimde anlaşılma açısından kolaylık olması için koyulmuştur hatta hiç parantez olmayan çeviriler de mevcuttur.

Arapçasında parantez falan yoktur, bir dili eleştirebilmek için o dili iyi bilmek gerekekir. Arapça bilginiz baya iyi olsa gerek özne yükleme kadar girdiğinize göre.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bir avuc materyalist disinda tüm bilim adamlari kainatin dogaüstü bir güc tarafindan yaratildigini kabul eder.O kabul etmez görünen materyalistlerde bunu kabul ederler fakat beyinlerindeki sartlanmislik onlari kabul ettiklerini aciklamaktan meneder ki bu da komplekstir.

 

Herşeyin doğaüstü bir güç tarafından "yaratıldığını" kabul etmek ile bilim insanı olmak arasında herhangi bir bağ olmadığı gibi tanrı kavramını reddeden bilim insanı veya düşünürlerin "bir avuç" diye azımsanamayacak sayıda olduklarını da fikir alışverişi yapan forumdaşlar olarak esasında hepimizin farkında olduğumuzdan eminim.

 

 

Kuran'daki parantezleri şahsen okumam ve ayetleri forumda yazarkende parantezli yerleri koymam ve bu haliyle Kuran'ı rahatlıkla anlayabiliyorum. Acaba bu kapasiteyle mi yoksa bakış açısıyla ilgili bir sorun mu?. Parantez olayının özüne gelirsek bu parantezler türkçe'ye çevrimde anlaşılma açısından kolaylık olması için koyulmuştur hatta hiç parantez olmayan çeviriler de mevcuttur.

Arapçasında parantez falan yoktur, bir dili eleştirebilmek için o dili iyi bilmek gerekekir. Arapça bilginiz baya iyi olsa gerek özne yükleme kadar girdiğinize göre.

 

 

Kuran çevirilerindeki hiçbir parantezi okumadan, yazılanları rahatlıkla anlayabildiğini iddia etmek bence şartlanmışlık kapasitesinin göstergesi de olabilir, bakış açısının derecesiyle ilgili de olabilir. Çünkü bu duruma göre, - çok tartışılmıştır gerçi ama- küçük bir örnek olarak "Elif.Lam.Mim.Sad." kelimelerini gören bir müslüman bunları anlayamazsa olmaz, rahatlıkla anlayabilmelidir.

 

Basit bir başka örnek A'raf 150:

"Musa, kızgın ve üzgün bir halde kavmine dönünce: 'Benden sonra arkamdan ne kötü işler yapmışsınız! Rabbinizin emrini acele mi ettiniz?' dedi. Tevrat levhalarını yere attı ve kardeşinin başını tutup kendine doğru çekmeye başladı. 'Anam oğlu! Bu kavim beni cidden zayıf gördüler ve nerede ise beni öldüreceklerdi. Sen de düşmanları bana güldürme ve beni bu zalim kavimle beraber tutma!' dedi." Parantezsiz haliyle kimin ne dediği pek belli değil gibi.

 

Yine parantez olmadan, Fatır 27-28:

"Görmedin mi Allah gökten su indirdi. Onunla renkleri çeşit çeşit meyveler çıkardık. Dağlardan beyaz, kırmızı, değişik renklerde ve simsiyah yollar. İnsanlardan, hayvanlardan ve davarlardan da yine böyle türlü renkte olanlar var. Kulları içinden ancak alimler Allah'tan korkar. Şüphesiz Allah daima üstündür, çok bağışlayandır."

 

Buradaki anlatım bozukluğunu görebildiniz mi? Söz konusu cümleler üniversite sınavında sorulsa hiç düşünmeden yanlış olduğu anlaşılır ama Kuran'ın içinde geçince bir anda kutsal oluveriyor. Yoksa çevirmenler mi Arapça bilmiyor da ekleme yapma gereği hissediyor?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kuran çevirilerindeki hiçbir parantezi okumadan, yazılanları rahatlıkla anlayabildiğini iddia etmek bence şartlanmışlık kapasitesinin göstergesi de olabilir, bakış açısının derecesiyle ilgili de olabilir. Çünkü bu duruma göre, - çok tartışılmıştır gerçi ama- küçük bir örnek olarak "Elif.Lam.Mim.Sad." kelimelerini gören bir müslüman bunları anlayamazsa olmaz, rahatlıkla anlayabilmelidir.

 

Basit bir başka örnek A'raf 150:

"Musa, kızgın ve üzgün bir halde kavmine dönünce: 'Benden sonra arkamdan ne kötü işler yapmışsınız! Rabbinizin emrini acele mi ettiniz?' dedi. Tevrat levhalarını yere attı ve kardeşinin başını tutup kendine doğru çekmeye başladı. 'Anam oğlu! Bu kavim beni cidden zayıf gördüler ve nerede ise beni öldüreceklerdi. Sen de düşmanları bana güldürme ve beni bu zalim kavimle beraber tutma!' dedi." Parantezsiz haliyle kimin ne dediği pek belli değil gibi.

 

Yine parantez olmadan, Fatır 27-28:

"Görmedin mi Allah gökten su indirdi. Onunla renkleri çeşit çeşit meyveler çıkardık. Dağlardan beyaz, kırmızı, değişik renklerde ve simsiyah yollar. İnsanlardan, hayvanlardan ve davarlardan da yine böyle türlü renkte olanlar var. Kulları içinden ancak alimler Allah'tan korkar. Şüphesiz Allah daima üstündür, çok bağışlayandır."

 

Buradaki anlatım bozukluğunu görebildiniz mi? Söz konusu cümleler üniversite sınavında sorulsa hiç düşünmeden yanlış olduğu anlaşılır ama Kuran'ın içinde geçince bir anda kutsal oluveriyor. Yoksa çevirmenler mi Arapça bilmiyor da ekleme yapma gereği hissediyor?

 

Verdiğiniz örnek ayetleri birde hiç parantez kullanmadan tercüme yapan Prof.Yaşar Nuri Öztürk'ün mealinden görelim.

 

Saffat - 150

Mûsa, kızgın ve üzgün bir halde kavmine döndüğünde şöyle dedi: "Benden sonra arkamdan ne kötü şeyler yaptınız! Rabbinizin emrini bekleyemediniz mi?" Levhaları yere attı, kardeşinin başını tuttu, kendisine doğru çekiyordu. Kardeşi dedi ki: "Ey annem oğlu! Bu topluluk beni horlayıp hırpaladı. Nerdeyse canımı alıyorlardı. Bir de sen düşmanları bana güldürme. Beni şu zalim toplulukla bir tutma."

 

Fatır - 27,28

Görmedin mi, Allah, gökten bir su indirdi. Onunla, renkleri çeşit çeşit meyvelar çıkardık. Dağlardan da yollar var; beyaz, kırmızı, değişik renklerde. Ve simsiyah yollar da var. Aynı şekilde, insanlardan, hayvanlardan, davarlardan da çeşitli renklerde olanlar var. Kulları içinde Allah'tan ancak bilginler ürperir. Allah Azîz'dir, Gafûr'dur.

 

Gördüğünüz gibi benim verdiğim çeviri parantezsiz ve anlaşılır.

Sonuçta üzerinde yorum yaptığınız ve anlamsız dediğiniz bir çeviri ve arapça bilmeden ne kadar eleştirsenizde boştur.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Verdiğiniz örnek ayetleri birde hiç parantez kullanmadan tercüme yapan Prof.Yaşar Nuri Öztürk'ün mealinden görelim.

 

Saffat - 150

Mûsa, kızgın ve üzgün bir halde kavmine döndüğünde şöyle dedi: "Benden sonra arkamdan ne kötü şeyler yaptınız! Rabbinizin emrini bekleyemediniz mi?" Levhaları yere attı, kardeşinin başını tuttu, kendisine doğru çekiyordu. Kardeşi dedi ki: "Ey annem oğlu! Bu topluluk beni horlayıp hırpaladı. Nerdeyse canımı alıyorlardı. Bir de sen düşmanları bana güldürme. Beni şu zalim toplulukla bir tutma."

 

Fatır - 27,28

Görmedin mi, Allah, gökten bir su indirdi. Onunla, renkleri çeşit çeşit meyvelar çıkardık. Dağlardan da yollar var; beyaz, kırmızı, değişik renklerde. Ve simsiyah yollar da var. Aynı şekilde, insanlardan, hayvanlardan, davarlardan da çeşitli renklerde olanlar var. Kulları içinde Allah'tan ancak bilginler ürperir. Allah Azîz'dir, Gafûr'dur.

 

Gördüğünüz gibi benim verdiğim çeviri parantezsiz ve anlaşılır.

Sonuçta üzerinde yorum yaptığınız ve anlamsız dediğiniz bir çeviri ve arapça bilmeden ne kadar eleştirsenizde boştur.

 

 

Zamanında kendisini de "çıplak uyarıcı" olarak niteleyen ve neredeyse Allah tarafından görevlendirilmiş bir kurtarıcı blöfüne varan yorumlara girişen muhterem Yaşar Nuri Bey ve ayetlere akla hayale sığmaz şekilde takla attırabilen Bayraktar Bayraklı gibi peki iyi Arapça bilen profesörlerin kafalarına göre bire bin katarak yaptıkları katışıklı çevirileri tartışmanın bile yersiz olduğunu düşünüyorum. Kaldı ki herşeyi çağa uygun hale getireyim de namım yürüsün diyen Yaşar Nuri Öztürk de o kadar uğraşmasına rağmen Fatır 28'deki anlatım bozukluğunu giderememiş. Davar hayvan mıdır, başka bir şey mi? Belki bir dahaki çevirisinde "davar" sözcüğünü bir hokus pokusla yok eder.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kuran çevirilerindeki hiçbir parantezi okumadan, yazılanları rahatlıkla anlayabildiğini iddia etmek bence şartlanmışlık kapasitesinin göstergesi de olabilir, bakış açısının derecesiyle ilgili de olabilir. Çünkü bu duruma göre, - çok tartışılmıştır gerçi ama- küçük bir örnek olarak "Elif.Lam.Mim.Sad." kelimelerini gören bir müslüman bunları anlayamazsa olmaz, rahatlıkla anlayabilmelidir.

 

Basit bir başka örnek A'raf 150:

"Musa, kızgın ve üzgün bir halde kavmine dönünce: 'Benden sonra arkamdan ne kötü işler yapmışsınız! Rabbinizin emrini acele mi ettiniz?' dedi. Tevrat levhalarını yere attı ve kardeşinin başını tutup kendine doğru çekmeye başladı. 'Anam oğlu! Bu kavim beni cidden zayıf gördüler ve nerede ise beni öldüreceklerdi. Sen de düşmanları bana güldürme ve beni bu zalim kavimle beraber tutma!' dedi."  Parantezsiz haliyle kimin ne dediği pek belli değil gibi.

 

Yine parantez olmadan, Fatır 27-28:

"Görmedin mi Allah gökten su indirdi. Onunla renkleri çeşit çeşit meyveler çıkardık. Dağlardan beyaz, kırmızı, değişik renklerde ve simsiyah yollar. İnsanlardan, hayvanlardan ve davarlardan da yine böyle türlü renkte olanlar var. Kulları içinden ancak alimler Allah'tan korkar. Şüphesiz Allah daima üstündür, çok bağışlayandır."

 

Buradaki anlatım bozukluğunu görebildiniz mi? Söz konusu cümleler üniversite sınavında sorulsa hiç düşünmeden yanlış olduğu anlaşılır ama Kuran'ın içinde geçince bir anda kutsal oluveriyor. Yoksa çevirmenler mi Arapça bilmiyor da ekleme yapma gereği hissediyor?

 

Heralde arkadaş kendi bildiği az bir arapça ile çevirip yazmış bu ayetleri, yabancı dil bilgim çok kısıtlı ama başka bir dilden (rusça,çince,ispanyolca.vs.) türkçeye çevrilen bir yazı tam bizim dilimize ne kadar uyumlu çevrilebilir acaba....??? 

 

Bismillahirrahmanirrahim 

 

En’âm  5  

(Mekkî 55)  Hakikat kendilerine gelince onu yalan saydılar, alay ettiler; fakat alay ettikleri şeyin haberlerini, onunla alay etmenin ne demek olduğunu yakında öğrenirler!

......ALLAHÜMME SALLİ ALA MUHAMMAD......

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Heralde arkadaş kendi bildiği az bir arapça ile çevirip yazmış bu ayetleri, yabancı dil bilgim çok kısıtlı ama başka bir dilden (rusça,çince,ispanyolca.vs.) türkçeye çevrilen bir yazı tam bizim dilimize ne kadar uyumlu çevrilebilir acaba....??? 

 

Bismillahirrahmanirrahim 

 

En’âm  5  

(Mekkî 55)  Hakikat kendilerine gelince onu yalan saydılar, alay ettiler; fakat alay ettikleri şeyin haberlerini, onunla alay etmenin ne demek olduğunu yakında öğrenirler!

......ALLAHÜMME SALLİ ALA MUHAMMAD......

 

 

Aktardığım çeviriler Türkiye Diyanet Vakfı'nın 1982 yılında yazdığı ve Dünya İslam Birliği'nin talebi üzerine hazırlandığı belirtilen Kuran mealinden, parantezleri çıkarılmış alıntılardır. Ayrıca kendi kurgularını aralara istediği gibi serpiştiren tek bir kişi tarafından değil, bir heyet tarafından yazılmıştır. Arapça bilgi düzeyleri konusunda şikayetiniz olduğu takdirde kendilerine iletebilirsiniz.

 

Bir yazı bir dilden başka bir dile tam bir uyumla çevrilemiyorsa, ana dili Arapça olmayan kimse de Kuran'ı tam olarak idrak edemez anlamına gelir. İşte, daha önceden değindiğim, bir şeyi kutsallaştırabilmenin ilk aşaması. Bu, her zaman öne sürülmesi en kolay kaçış yoludur, ama aynı zamanda da kitaplı dinlerin evrensellik iddialarında içinden çıkamadıkları çelişkisi.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

@sevenyearsintibet

 

Şu Arapça mevzusunda gerçekten çok haklısın.

 

Bundan yaklaşık 4 ay önce bu düşündüklerinin aynısını düşündüm. (Burada bana inanmayabilirsin ama aynı şeyleri düşünmemiz normal çünkü elimizdeki aynı din ve aynı kitap.)

 

-Müslümanlık evrensel bir din ise peygamberimiz niye Arap, Kuran niye Arapça diye. Bunlar kafamı baya kurcaladı. Bu fikirler beni uyutmaz oldu, sorduğum hacı, hoca da bana Allah'ın hikmeti cevabını verince onlardan da baya soğudum. Ama bu dindeki herşey Arap, Araplar uydurdu kesin deyip bırakmadım ve Allah'ım bana doğru yolu göster dedim.

 

Bir süre sonra dedimki "Başka türlü nasıl olabilirdi ?" Kuran'ın geldiği dönemde uluslararası bir dil mi var? Bu kitap muhakkak bir dilde gelecek bu Türkçe olsaydı bugün diğerleri neden Türkçe diyecekti. Veya başka bir dildekine.

 

-Sonra şöyle düşündüm:"Madem her ırka bir peygamber gelseydi de o açıklasaydı. Allah'ın herşeye gücü yetiyorsa her dilde aynı şeyi aynı açıklıkla anlatan birer kitap yazmaya da gücü yeter."

 

Anadolu coğrafyasında bugün konuşulan dil bu iletişim imkanlarıyla 10'dan fazla. Bundan bin yıl önce köyünden çıkmamış adamlar her biri farklı şive'de farklı kelimelerle konuşuyor. Bunların her birine anlatmak için her köye bir peygamber gelmesi gerekir. Oldu olacak herkes peygamber olsun.

 

-Peki bunlar tamam bir dilde gelecek o dil neden Arapça? Neden Arap bir peygamber?

 

İster inanın ister inanmayın ben dinine bağlı biri olarak Arapça'yı sevmem. Çünkü bu dil bizim ağız yapımıza uymuyor. he'-üddüiyyeksira gibi kelimeleri çıkarmaya çalışmak hiç hoşuma gitmez.

 

Sevmem ama Arapça geniş gramer yapısına sahip bir dil. Kuran'ın geldiği dönemin de en geniş kapsamlı dili.

 

Ayrıca Araplar o dönemin en sapkın toplumu. ( Siz birine para verecek olsanız onu açlıktan ölecek kişiyemi verirsiniz yoksa evi olmayana mı? ). Örneğin Türkler o dönemde tek tanrıya inanıyor ve ahlaki düzenleri gayet sağlam. Arapların arasına gelmiş bir peygamber de kendini kabul ettirmek için Arap olmalı. Ayrıca tabiki onların geleneklerinden örnekler vererek açıklanacak.

 

Bakın doğuda çinliler var onların adetleri var o çok yanlış gibi birşey olamaz.

 

Umarım anlatabilmişimdir. Kuran anlamı itibariyle zaten o Arap örneklerinden, Arap geleneklerinden çok daha derin anlamlar taşır.

 

@ Antropod

 

Üstteki alıntı tam çıkmazsa #767 no.lu cevabıma bak. Çelişki falan yok. Kuranı anlamak için Arap olmak yeterli değil. Önemli olan kapasite. Kapasiten varsa Fransızcadan da anlarsın çoğu şeyi. Fakat siz mealden bakıp geliyosunuz çelişki buldum çelişki buldum diye.

 

Önce şu Suheyla cevap versin, sonra "Allah Putu" başlığına cevap verin. Onlarda cevap bulamadıkça geçiyorsunuz başka tarafa.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

@ Antropod

 

Üstteki alıntı tam çıkmazsa #767 no.lu cevabıma bak. Çelişki falan yok. Kuranı anlamak için Arap olmak yeterli değil. Önemli olan kapasite. Kapasiten varsa Fransızcadan da anlarsın çoğu şeyi. Fakat siz mealden bakıp geliyosunuz çelişki buldum çelişki buldum diye.

 

Önce şu Suheyla cevap versin, sonra "Allah Putu" başlığına cevap verin. Onlarda cevap bulamadıkça geçiyorsunuz başka tarafa.

 

 

Araplar'ın zamanın en sapkın toplumu olduğu, Kuran'ın ve peygamberin o yüzden Araplar'a gönderildiği gibi bir yorum ile benim yazdıklarımın arasında bir ilgi bulunmuyor. Bu forumda önceden beri çok çeşitli ve kapsamlı konular tartışıldı. Hatta her soruya cevap veririm diye ortaya çıkanları da görmüştük. Ben Arapça'yı Türkçe'ye çeviren bir heyeti referans gösteriyorum. Burası bir forum olduğuna göre, sen cevap ver, öteki beklesin, sonra sen gel falan komedilerine girerek hiçbir şey gargaraya getirilemez. Konuyu açan "haksöz". Buraya yazanlar da doğal olarak forumda size cevap yetiştirmek için bulunmuyorlar. Ayrıca kapasite meselesi de ilginç. "Şu" "bu" diye hitap etmeye çalışmak da bir kapasite sorunu tabi.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Araplar'ın zamanın en sapkın toplumu olduğu, Kuran'ın ve peygamberin o yüzden Araplar'a gönderildiği gibi bir yorum ile benim yazdıklarımın arasında bir ilgi bulunmuyor. Bu forumda önceden beri çok çeşitli ve kapsamlı konular tartışıldı. Hatta her soruya cevap veririm diye ortaya çıkanları da görmüştük. Ben Arapça'yı Türkçe'ye çeviren bir heyeti referans gösteriyorum. Burası bir forum olduğuna göre, sen cevap ver, öteki beklesin, sonra sen gel falan komedilerine girerek hiçbir şey gargaraya getirilemez. Konuyu açan "haksöz". Buraya yazanlar da doğal olarak forumda size cevap yetiştirmek için bulunmuyorlar. Ayrıca kapasite meselesi de ilginç. "Şu" "bu" diye hitap etmeye çalışmak da bir kapasite sorunu tabi.

 

"Bende Muhammed'in babası hangi Allah'ın kuluydu. Tabi Al-İlah putunun kulu." diyenlerini gördüm. Tabi kimse bana cevap yetiştirmek zorunda değil. Bu dediğini kabul ediyorum bu yüzden ilk mesajımda nick vererek hata yaptım. Ama birisi "bitki cansızdır"(ör.) deyip, canlılığı ispatlandığında başka konulara geçmesi ne kadar doğru olur ona da senin vicdanın karar versin.

 

Kapasite hakkında konuşan biri olarak olarak iki mesaj arasında bir ilgi kuramamana da şaşırdım.

 

Bir yazı bir dilden başka bir dile tam bir uyumla çevrilemiyorsa, ana dili Arap olmayan kimse de Kuran'ı tam olarak idrak edemez anlamına gelir. İşte, daha önceden değindiğim, bir şeyi kutsallaştırabilmenin ilk aşaması. Bu, her zaman öne sürülmesi en kolay kaçış yoludur, ama aynı zamanda da kitaplı dinlerin evrensellik iddialarında içinden çıkamadıkları çelişkisi.

 

Kuran'ın bir evrensellik içermesi gerektiğini söylemişsin. Bende bunun mümkün olamıyacağını anlattım. Evrensel bir din, evrensel bir dilde olmak zorunda diye birşey yok ki olsa bile evrensel bir dil yok. Artık ilgiyi anlamışsındır umarım.

 

Veya senin amacın sadece muhalif olmak değilse: "Sence nasıl evrensel olabilirdi?"

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

"Bende Muhammed'in babası hangi Allah'ın kuluydu. Tabi Al-İlah putunun kulu." diyenlerini gördüm. Tabi kimse bana cevap yetiştirmek zorunda değil. Bu dediğini kabul ediyorum bu yüzden ilk mesajımda nick vererek hata yaptım. Ama birisi "bitki cansızdır"(ör.) deyip, canlılığı ispatlandığında başka konulara geçmesi ne kadar doğru olur ona da senin vicdanın karar versin.

 

Kapasite hakkında konuşan biri olarak olarak iki mesaj arasında bir ilgi kuramamana da şaşırdım.

 

 

 

Kuran'ın bir evrensellik içermesi gerektiğini söylemişsin. Bende bunun mümkün olamıyacağını anlattım. Evrensel bir din, evrensel bir dilde olmak zorunda diye birşey yok ki olsa bile evrensel bir dil yok. Artık ilgiyi anlamışsındır umarım.

 

Veya senin amacın sadece muhalif olmak değilse: "Sence nasıl evrensel olabilirdi?"

 

Benim görüşüm zaten hiçbir dinin kitabının evrensel olmayacağı yönünde. Kuran evrensel olma iddiasında değil midir peki? Ben Kuran'ı dil bilgisi sınırlı olan Muhammed tarafından toplumsal konumu üzerine oluşturduğu stratejilerin önceki dinlerden kalma kulaktan dolma bilgilerle yoğrulması olarak görüyorum. Dolayısıyla içinde çelişkiyi barındırması, dil zayıflığı ve yerel anlamlarla sınırlı kalması da gayet doğal. Kutsallık iddiası ise kaçınılmaz olarak evrensellik iddiasını içerir. Sorun da burada yatıyor.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Benim görüşüm zaten hiçbir dinin kitabının evrensel olmayacağı yönünde. Kuran evrensel olma iddiasında değil midir peki? Ben Kuran'ı dil bilgisi sınırlı olan Muhammed tarafından toplumsal konumu üzerine oluşturduğu stratejilerin önceki dinlerden kalma kulaktan dolma bilgilerle yoğrulması olarak görüyorum. Dolayısıyla içinde çelişkiyi barındırması, dil zayıflığı ve yerel anlamlarla sınırlı kalması da gayet doğal. Kutsallık iddiası ise kaçınılmaz olarak evrensellik iddiasını içerir. Sorun da burada yatıyor.

 

Mert cevabı çok severim. Adam gibi görüşünü bildirdiğin için teşekkürler, insanın işi kolaylaşıyor.

 

Diyelimki İslam dini Hz. Muhammed'in uydurduğu bir inanç. Neden bahsediliyor bu inançta: Herşeyi yaratan bir tanrı ve güzel ahlak. (Ayrı bir konu Tanrı var mı?, Onu başka bir başlıkta tartışırız.) Bana herşeyi yaratan bir yaratıcının olduğuna inanıyorum, bu bana mantıklı geliyor ve ilk olarak Allah'a inanmayı kabul ediyorum. 2.si güzel ahlak, kime güzel ahlaklı olmaktan zarar gelmiş? Bir insan tanrı veya ahiretten bağımsız olarak da güzel ahlaklı olabilir. Fakat şüphesiz ki güzel ahlaktan dolayı ödüllendirilmek seni cezbeder. "Ör: Gençliğimde okula gitmek için dolmuşa binerdim. Eğer Allah'a vs. inanmasam öldükten sonra yok olucam diyen biri olsam niye dolmuşçuya parasını ödeyeyim? Vermesem anlamasına imkan yok.","Niye diğerlerinin haklarını çiğneyip kendime olabildiğince iyi bir hayat sağlamaya çalışmayayım?" Zaten 70-80 sene yaşayacaksın yaşa hayatını huww..

 

...önceki dinlerden kalma kulaktan dolma bilgilerle yoğrulması olarak görüyorum...

 

Önceki dinler demişsin. Bu önceki dinleride birileri uydurmuş(senin değişinle). Bu dinleri bizim deyişimizle peygamberler tanıtmış. Yav bu ben peygamberim diyen adamların işi gücü yokmu? İlla bir din tanıtmak ve saygınlık kazanmak istiyorlarsa niye ben tanrıyım demiyorlar? Veya tanrı beni en iyi şekilde yaşatmanızı istiyor demiyorlar? Bu adamlar neden Ahlaklı olmayı tavsiye ediyor ve sefalet içinde yaşıyor(çoğu) yahu?

 

Faydalı olmuştur umarım birde son soru gerçek ona cevap vermeni bekliyorum :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Mert cevabı çok severim. Adam gibi görüşünü bildirdiğin için teşekkürler, insanın işi kolaylaşıyor.

 

Diyelim ki İslam dini Hz. Muhammed'in uydurduğu bir inanç. Neden bahsediliyor bu inançta: Herşeyi yaratan bir tanrı ve güzel ahlak. (Ayrı bir konu Tanrı var mı?, Onu başka bir başlıkta tartışırız.) Bana herşeyi yaratan bir yaratıcının olduğuna inanıyorum, bu bana mantıklı geliyor ve ilk olarak Allah'a inanmayı kabul ediyorum. 2.si güzel ahlak, kime güzel ahlaklı olmaktan zarar gelmiş? Bir insan tanrı veya ahiretten bağımsız olarak da güzel ahlaklı olabilir. Fakat şüphesiz ki güzel ahlaktan dolayı ödüllendirilmek seni cezbeder. "Ör: Gençliğimde okula gitmek için dolmuşa binerdim. Eğer Allah'a vs. inanmasam öldükten sonra yok olucam diyen biri olsam niye dolmuşçuya parasını ödeyeyim? Vermesem anlamasına imkan yok.","Niye diğerlerinin haklarını çiğneyip kendime olabildiğince iyi bir hayat sağlamaya çalışmayayım?" Zaten 70-80 sene yaşayacaksın yaşa hayatını huww..

 

Önceki dinler demişsin. Bu önceki dinleride birileri uydurmuş(senin değişinle). Bu dinleri bizim deyişimizle peygamberler tanıtmış. Yav bu ben peygamberim diyen adamların işi gücü yokmu? İlla bir din tanıtmak ve saygınlık kazanmak istiyorlarsa niye ben tanrıyım demiyorlar? Veya tanrı beni en iyi şekilde yaşatmanızı istiyor demiyorlar? Bu adamlar neden Ahlaklı olmayı tavsiye ediyor ve sefalet içinde yaşıyor(çoğu) yahu?

Faydalı olmuştur umarım birde son soru gerçek ona cevap vermeni bekliyorum :)

Öncelikle, bir yaratıcı ve yargılayıcıya olan inançsızlığın hiçbir şekilde ahlaksızlıkla bir tutulamayacağını hem mantıki hem de felsefi olarak kabul etmek gerekir. Yani Allah'a inanmıyorsanız güzel ahlaklı olmazsınız diye direten bir görüş varsa ortada, buna saygı duymak mümkün değildir. Din ve ahlakı bir tutmak temelden yanlıştır. 

 

İnanmayan birisi için Muhammed vahiy almamasına rağmen aldığını iddia etmiş, bu yolla da kendisine bir çevre edinmiş ve giderek de güçlenmiştir. Bu durumda Allah'ın elçisi ve sözcüsü olduğunu iddia ederek insanları kandırmış olmak gayri ahlakidir. Sonuçta olaya ne taraftan baktığınıza göre değişiyor ahlak tanımlaması. Güzel ahlaktan dolayı ödüllendirilmekten bahsederken, öte yandan cehennem azabıyla uyarılmayı da gözden kaçırmamak gerek tabi. Ayrıca bir şeyi emredildiği için yapmak ile tamamen kendi içinden gelerek yapmak arasında da ahlaki değer bakımından büyük fark vardır.

 

Muhammed peygamberlik iddiasından önce gerçekten çok dürüst ve güvenilir bir genç olarak yaşamış olabilir, tartışmaya açıktır. Ama bir gerçek vardır ki, derin ailesel sorunları olan kişiler kendini abartılı şekilde dışa vurmaya diğerlerinden daha yatkın olurlar. Muhammed'in etrafında gördüğü toplumsal olaylar onu bir aşamadan sonra çileden çıkarmış da olabilir. Ama öyle olsa dahi sonuç olarak insanları Allah adını kullanarak kandırma konusunda, karşı çıktığı putperestlerden bir farkı olmamıştır. Yandaşlarını savaşa cennet vaatleriyle sürüklemiştir. Kendisine de kaçınılmaz olarak önemli ayrıcalıklar sağlamıştır.

 

Sizin ise dolmuşta verdiğiniz para örneği tamamen kendi kişisel ahlakınızla ilgilidir. Allah'a inanmasaydınız parayı ödemeyecek miydiniz?

Ben böyle bir ihtimali inanıp inanmamaya bağlamayı insanın kendisine yaptığı bir haksızlık olarak görürüm.

 

Diğer konuyla ilgili olarak da, dikkat ederseniz kitaplarda geçen sözde peygamberlerin Muhammed dışında hemen hemen tümünün tarihi olarak yaşadıkları

hiçbir şekilde ispat edilememiştir ki bunların fakir mi zengin mi yaşadıkları üzerine yorum yapabilelim. Her şey hikayeler üzerine kuruludur.

 

Olaya illa böyle bakacak olursak, üç Ortadoğu dini tarafından batıl olarak görülen Budizm'in kurucusu sayılan Siddhartha Gautama'nın yaşam hikayesini ele aldığımızda, bir kralın oğluyken herşeyden vazgeçerek tamamen fakir bir yaşama yöneldiğini görürüz. Muhammedin ise 40'ından sonra savaşlar sayesinde hiç de fakir bir yaşam tarzı edinmediğini görüyoruz. Aradaki zıtlık oldukça belirgin. 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Öncelikle, bir yaratıcı ve yargılayıcıya olan inançsızlığın hiçbir şekilde ahlaksızlıkla bir tutulamayacağını hem mantıki hem de felsefi olarak kabul etmek gerekir. Yani Allah'a inanmıyorsanız güzel ahlaklı olmazsınız diye direten bir görüş varsa ortada, buna saygı duymak mümkün değildir. Din ve ahlakı bir tutmak temelden yanlıştır. 

 

İnanmayan birisi için Muhammed vahiy almamasına rağmen aldığını iddia etmiş, bu yolla da kendisine bir çevre edinmiş ve giderek de güçlenmiştir. Bu durumda Allah'ın elçisi ve sözcüsü olduğunu iddia ederek insanları kandırmış olmak gayri ahlakidir. Sonuçta olaya ne taraftan baktığınıza göre değişiyor ahlak tanımlaması. Güzel ahlaktan dolayı ödüllendirilmekten bahsederken, öte yandan cehennem azabıyla uyarılmayı da gözden kaçırmamak gerek tabi. Ayrıca bir şeyi emredildiği için yapmak ile tamamen kendi içinden gelerek yapmak arasında da ahlaki değer bakımından büyük fark vardır.

...

Olaya illa böyle bakacak olursak, üç Ortadoğu dini tarafından batıl olarak görülen Budizm'in kurucusu sayılan Siddhartha Gautama'nın yaşam hikayesini ele aldığımızda, bir kralın oğluyken herşeyden vazgeçerek tamamen fakir bir yaşama yöneldiğini görürüz. Muhammedin ise 40'ından sonra savaşlar sayesinde hiç de fakir bir yaşam tarzı edinmediğini görüyoruz. Aradaki zıtlık oldukça belirgin. 

 

...Bir insan tanrı veya ahiretten bağımsız olarak da güzel ahlaklı olabilir....

İlk paragraf çok doğru, fakat neye yöneldiği belli değil çünkü karşı görüş yok.

 

Ayrıca cehennem gibi bir olasılığın olması çok kötü bir şey gibi yazmışsın.

 

Ben demedimki bir kişi Allah'a inanmıyorsa Ahlaksız olur.

Bu şuna benzer bir baba çocuğunun iyi davranışları için onu ödüllendirir, kötü davranışları için onu cezalandırır. Bu yanlış birşey ,onun iradesine hükmetmek veya onun sadece ödül için birşeyler yapması anlamına gelmez. Baba onu teşvik etmiş olur. Hee dersenki o kendi yapacak kendi yapacak. Çocuğa ders vermeden sınava sokmaya benzer.

Öte yandan babasız bir çocukta son derece ahlaklı olabilir. Ama şuna açık bir yanıt ver: iki tiptende birçok çocuk olduğunu düşünürsek oranlar nasıl olur?

 

Ayrıca Hz. Muhammed bundan çok çok seneler önce değil yazılı kaynaklara ulaşabileceğimiz bir tarihte yaşadı. Öte yandan kız çocuklarını gömen, her türlü rezilliği yapan bir kavimi ruhsal bozukluğu olan, para hırsı olan biri bu ahlaka kavuşturdu diyorsan bence sen herşeyi kabul etmişsin ;)

 

Sence alttaki vasiyetnamenin yazılmasına sadece, ruhsal bozukluğu olan bir kişimi sebep oldu? Birkaç 19. yy Avrupa natüralist romanı oku, onu Osmanlı ile karşılaştırdığında islamın ne büyük ahlaki nimet olduğunu anlarsın...

 

Ben ki İstanbul Fatihi abd-i aciz Fatih Sultan Mehmet, bizzatihi alun terimle kazanmış olduğum akçelerimle satun aldığım İstanbul'un Taşlık mevkiinde kâin ve Malûmu'l-budut olan 136 bap dükkânımı aşağıdaki şartlar muvacehesinde vakfı sehih eylerim.

 

Şöyle ki:

 

Bu gayrı menkulâtımdan elde olunacak nemalarla İstanbul'un her sokağına ikişer kişi tayin eyledim.

 

Bunlar ki, ellerindeki bir kap içerisinde kireç tozu ve kömür külü olduğu halde günün belirli saatlerinde bu sokakları gezerler. Bu sokaklara tükürenlerin, tükürükleri üzerine bu tozu dökeler ki yevmiye 20'şer akçe alsunlar; ayrıca 10 cerrah, 10 tabib ve 3 de yara sarıcı tayin ve nasp eyledim.

 

Bunlar ki, ayın belli günlerinde İstanbul'a çıkalar bilâistisna her kapuyu vuralar ve o evde hasta olup olmadığını soralar; var ise şifası ya da mümkün ise şıfayab olalar. Değilse kendilerinden hiç bir karşılık beklemeksizin Darülacizeye kaldırılarak orada salâh bulduralar.

 

Maazallah herhangi bir gıda maddesi buhranı da vâki olabilir. Böyle bir hal karşısında bırakmış olduğum 100 silâh, ehli erbaba verile. Bunlar ki hayvanat-ı vahşiyenin yumurtada veya yavruda olmadığı sıralarda balkanlara çıkıp avlanalar ki zinhar hastalarımızı gıdasız bırakmayalar.

 

Ayrıca külliyemde bina ve inşa eylediğim imarethanede şehit ve şühedânın harimleri ve Madine-i İstanbul fukarası yemek yiyeler. Ancak yemek yemeye veya almaya bizzâtihi kendûleri gelmeyûp yemekleri güneşin loş bir karanlığında ve kimse görmeden kapalı kaplar içerisinde evlerine götürüle...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İlk paragraf çok doğru, fakat neye yöneldiği belli değil çünkü karşı görüş yok.

 

Ayrıca cehennem gibi bir olasılığın olması çok kötü bir şey gibi yazmışsın.

 

Ben demedimki bir kişi Allah'a inanmıyorsa Ahlaksız olur.

Bu şuna benzer bir baba çocuğunun iyi davranışları için onu ödüllendirir, kötü davranışları için onu cezalandırır. Bu yanlış birşey ,onun iradesine hükmetmek veya onun sadece ödül için birşeyler yapması anlamına gelmez. Baba onu teşvik etmiş olur. Hee dersenki o kendi yapacak kendi yapacak. Çocuğa ders vermeden sınava sokmaya benzer.

Öte yandan babasız bir çocukta son derece ahlaklı olabilir. Ama şuna açık bir yanıt ver: iki tiptende birçok çocuk olduğunu düşünürsek oranlar nasıl olur?

 

Ayrıca Hz. Muhammed bundan çok çok seneler önce değil yazılı kaynaklara ulaşabileceğimiz bir tarihte yaşadı. Öte yandan kız çocuklarını gömen, her türlü rezilliği yapan bir kavimi ruhsal bozukluğu olan, para hırsı olan biri bu ahlaka kavuşturdu diyorsan bence sen herşeyi kabul etmişsin ;)

 

Sence alttaki vasiyetnamenin yazılmasına sadece, ruhsal bozukluğu olan bir kişimi sebep oldu? Birkaç 19. yy Avrupa natüralist romanı oku, onu Osmanlı ile karşılaştırdığında islamın ne büyük ahlaki nimet olduğunu anlarsın...

 

Dünyadaki suç oranlarını din bazında istatistiğe dökmüş olan bir çalışma biliyorsanız lütfen paylaşın. Konu oranlarla konuşmaya geldiğinde ancak istatistiklere göre konuşulabilir çünkü. Oysa her birey kendi özel durumuyla kendi içinde değerlendirilebilir. İslam'ın ona ne kattığı ya da ondan ne götürdüğü konusu bir matematik formülü gibidir. Değişkenleri öyle çoktur ki, belki de dinin etkisi bunlar arasında eriyip gider. Araplar'ı Osmanlı'yı İslam adam etmiş gibi bir düşünceyle yola çıkarsak, bugün müslümanların ezici üstünlüğünün olduğu ülkeleri yaşam kalitesi ve insan hakları açısından, ateizmin yaygın olduğu İskandinav ülkeleri ile karşılaştırdığımızda nasıl bir yorum getirebiliriz acaba? Onlar İslam'ı iyi uygulayamıyorlar, denirse bu ne derece samimi olur?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Dünyadaki suç oranlarını din bazında istatistiğe dökmüş olan bir çalışma biliyorsanız lütfen paylaşın. Konu oranlarla konuşmaya geldiğinde ancak istatistiklere göre konuşulabilir çünkü. Oysa her birey kendi özel durumuyla kendi içinde değerlendirilebilir. İslam'ın ona ne kattığı ya da ondan ne götürdüğü konusu bir matematik formülü gibidir. Değişkenleri öyle çoktur ki, belki de dinin etkisi bunlar arasında eriyip gider. Araplar'ı Osmanlı'yı İslam adam etmiş gibi bir düşünceyle yola çıkarsak, bugün müslümanların ezici üstünlüğünün olduğu ülkeleri yaşam kalitesi ve insan hakları açısından, ateizmin yaygın olduğu İskandinav ülkeleri ile karşılaştırdığımızda nasıl bir yorum getirebiliriz acaba? Onlar İslam'ı iyi uygulayamıyorlar, denirse bu ne derece samimi olur?

 

Ben demedimki bir kişi Allah'a inanmıyorsa Ahlaksız olur.

Bu şuna benzer bir baba çocuğunun iyi davranışları için onu ödüllendirir, kötü davranışları için onu cezalandırır. Bu yanlış birşey ,onun iradesine hükmetmek veya onun sadece ödül için birşeyler yapması anlamına gelmez. Baba onu teşvik etmiş olur. Hee dersenki o kendi yapacak kendi yapacak. Çocuğa ders vermeden sınava sokmaya benzer.

Öte yandan babasız bir çocukta son derece ahlaklı olabilir. Ama şuna açık bir yanıt ver: iki tiptende birçok çocuk olduğunu düşünürsek oranlar nasıl olur?

 

Üstteki soruya bir yanıt vermedin

 

Araplar'ı Osmanlı'yı İslam adam etmiş gibi bir düşünceyle yola çıkarsak, bugün müslümanların ezici üstünlüğünün olduğu ülkeleri yaşam kalitesi ve insan hakları açısından, ateizmin yaygın olduğu İskandinav ülkeleri ile karşılaştırdığımızda nasıl bir yorum getirebiliriz acaba?

 

Ben diyorumki Osmanlı sen diyorsunki (ör)Norveç. İyi Norveç, al 18-19. yy.'da Norveçi anlatan bir kitap, suç oranlarını veya ahlakı kendi vicdanınla karşılaştır, karar ver.)

 

Bugün dünyada bir İslam devleti yok ki karşılaştıralım İskandinav ülkeleriyle. Son İslam devleti Osmanlı olduğu için onun üzerinden kıyaslıyorum.

 

Veya git daha eskiye Endülüs Emeviler ile Avrupa'yı karşılaştır.

 

Onlar İslam'ı iyi uygulayamıyorlar, denirse bu ne derece samimi olur?

 

Samimi olunur tabi ki de, bugün bana İran'ı mı yoksa Arabistan'ı mı, yoksa terörle yönetilen Pakistan'ı mı İslam devleti olarak gösteriyorsun? Bu devletler hep ya geri kaldı(Eğer biraz biliyorsan, bir İslam devleti devrindeki gayrimüslim devletlerden geri kalamaz. Şeriat kanunudur.), ya da inancı bozuldu ve bu yüzden bugün birilerinin kuklası olarak oynuyorlar. Şimdi söyle şeriat kanununa uymayan İslam devleti olur mu? Olmazsa bugün kıyaslayabileceğimiz bir İslam devleti yok demektir.

 

Ama sen Müslüman çoğunluklu devletler demişsin. Müslüman çoğunluklu devletlerde halk sadece bireysel Ahlakla idare ediyor. Oysa Ateist devletlerde bunun yanı sıra bir hukuk var. Müslüman ç... devletlerde İslam hukuku yok. Yani bu devirde karşılaştırma yapamıyoruz. Üstteki örneklerden bir karşılaştırma yap nasıl olsa iki tarafında yazılı kaynakları günümüze ulaşmış...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu başlıkta açıklanması gereken bazı konular var: Bir kere ne zaman dinle ilgili olumsuz bir yorum yapılsa, hemen eleştiri yapılan konunun tamamen dışına çıkılarak savunma yapılıyor. Burada kimse evreni nasıl bir gücün yarattığını filan tartışmadı. Bu konu din konusu değil, felsefe konusudur. Felsefi olarak istenildiği kadar tartışırız. Kaç milyon kişinin yaratıcıya inandığı ise hiçbir şekilde kanıt olamaz.

 

Burada tartışma konusu edilen Kuran. Kuran mucizevi bir kitap mıdır konusu. Yani yaratıcı gücün olup olmadığı ayrı bir konu, eğer varsa, dünyaya ve insanlara Kuran’ı gönderdi mi, bu ayrı bir konu.

 

Biz Kuran’ın mucizevi, kıyamete kadar geçerli, tüm insanlığa gönderilmiş bir kitap olmadığını söylüyoruz. Böyle bir özellik göremiyoruz, son derece sıradan, sayısız hatalarla dolu bir kitap, hatta kitap bile denemez, karmaşık bir kelimeler öbeği. Herhangi bir sistematiğe sahip değil, tekrarlanan, birbirini tutmayan ve uygulanmasının düşünülmesi bile olası olmayan birtakım kurallar öneriyor. Bu kuralların uygulanabilirliği sıfırdır.

 

Bunu söylüyoruz ve neden böyle düşündüğümüzü de forum boyunca sayısız kez tekrarladık. Her tartışmada bunları tekrarlayamayız. Forum bu söylediklerimizin kanıtları ile dolu. Yani örneğin şu:

 

Kıyamete kadar tüm insanlara tanrının gönderdiği bir kitap kısası emredip, sonra arkasından bu hükmün “hüre hür, köleye köle, dişiye dişi” yani “el hurri bil hurri vel abdi bil abdi bil unsa bil unsa” (orijinal Kuran metni) şeklinde uygulanacağını (Kuran 2/178) söyleyemez. Sınıf, cinsiyet ayrımına dayalı ceza farklılıkları insan haklarına temelden aykırıdır. Böyle bir öneri tartışılamaz bile, reddedilir. Kuran ise bunu önermekte olduğundan, insanlığa kıyamete kadar hitap ediyor olamaz. Konu bu, başka taraflara çekerek yanıt verilmiş olmuyor.

 

İnsanlar hızla bir dogmalara teslim olma, karşı çıkamama ve sinme, destekler görünme bataklığına gömülmekteler. Bu durum insanlığı karanlık çağlara geri götürebilir. Bu tüm dünyada gözlemlenen bir olgu olmakla birlikte Müslüman ülkelerde şiddetli bir bu yönde sürüklenme var. Din her şeyin üzerinde egemen hale getirilmek isteniyor. Bu çaba çok büyük çatışmalara yol açacaktır. İnsanlık karanlık dogma egemen çağlara dönüp, skolastik bataklıklarında yolunu kaybedip boğulamaz. Bu tam bir insanlık felaketi olur…

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.