Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

ŞAVAŞA HAYIR... (Dünya, şaşırtıcı biçimde ortadoğuda ki trajediye seyirci kalmakta ve insanlık dışı bu duru karşısında forum üyeleri olarak seyirci k)


DİPNOT

Önerilen İletiler

.

icondartas5.png

ortado287usava351305nahay305rxz0.jpg

 

ŞAVAŞA HAYIR...

 

Dünya, şaşırtıcı biçimde ortadoğuda ki trajediye seyirci kalmakta ve insanlık dışı bu durum karşısında forum üyeleri olarak seyirci kalamazdık...

 

Avrupa İnsan Hakları gibi örgütlerini yıllardır Türkiye'deki insan hakları ihlallerine gösterdikleri duyarlılığın bir benzeri bugün Lübnan halkına, özellikle kadın ve çocuklarına göstermesini bekliyoruz...

 

Bu çerçevede, insan haklarını çiğneyen, yaşam hakkını içe sayan en başta ABD ve yanlıs/şı İsrail devletinin insanlık dışı operasyonlarını turkish-media forum üyeleri olarak şiddetle kınıyoruz...

 

Konuya ilgi gösteren sevgili dost ve arkadaşlarıma buradan teşekkürlerimle birlikte saygı ve savgilerimi sunuyorum...

_________________________________________________________________ DİPNOT _______

ortadogusiirre3.jpg

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Merhaba sevgili dünya, Merhaba sevgili insanlar,

Herşeyi yendiniz, ama kendinizi yenemediniz.

Kendi içinizdeki kendinizin düşmanını sindiremediniz., yok edemediniz.

Millet dediniz, ırk dediniz, din dediniz ama kardeşlik, dostluk, barış diyemediniz.

Teknolojiniz, medeniyetiniz, gururunuz ........ duygularınız arasında eriyip gitti, değerini yitirdi.

İşin daha acısı ve üzüntüsü burada akla gelebilecek olandan daha da büyük.

Ahh benim suçsuz, çocuklarım ve masum büyüklerim, burada sizin için üzülenlerin %90 ının üzüntüsü şuna değil şunadır.

Onlar adına da sizlerden özür diler, insanlığın yaşantısından önce duygularının mağara devrinden çıkmasını hasretle beklerim.

Kabrinizde huzurlu yatın, bir gün gelip yola gelecekler.

 

Çiçeklerimi kabrinizde ve KALBİNİZDE hissedin :clover::clover::clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Merhaba sevgili dünya, Merhaba sevgili insanlar,

Herşeyi yendiniz, ama kendinizi yenemediniz.

Kendi içinizdeki kendinizin düşmanını sindiremediniz., yok edemediniz.

Millet dediniz, ırk dediniz, din dediniz ama kardeşlik, dostluk, barış diyemediniz.

Teknolojiniz, medeniyetiniz, gururunuz ........ duygularınız arasında eriyip gitti, değerini yitirdi.

İşin daha acısı ve üzüntüsü burada akla gelebilecek olandan daha da büyük.

Ahh benim suçsuz, çocuklarım ve masum büyüklerim, burada sizin için üzülenlerin %90 ının üzüntüsü şuna değil şunadır.

Onlar adına da sizlerden özür diler, insanlığın yaşantısından önce duygularının mağara devrinden çıkmasını hasretle beklerim.

Kabrinizde huzurlu yatın, bir gün gelip yola gelecekler.

 

Çiçeklerimi kabrinizde ve KALBİNİZDE hissedin :clover::clover::clover:

 

 

çok güzel bir yazı bu evrensel.kalbine sağlık. :clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ben bu anlamlı dileğine bir iki husus eklemek istiyorum!

 

Bende Dünya'da kendi çıkarları doğrultusunda Terör örgütleri oluşturan ve bu Terör örgütlerini doğrudan ve dolaylı bir biçimde destekleyen ülkeleri..

 

BU Terör örgütlerini ve her türlü eylemlerini...

 

"Terör" olayına "başkasına yönelik Terör iyi", "bana yönelik terör kötü" şeklinde bakan tüm ülkeleri ve insanları....

 

Devlet Terörü uygulayıp Uluslararası Hukuku ve Örgütleri hiçe sayan ülkeleri...

 

ŞİDDETLE VE ESEFLE KINIYORUM

 

TERÖRÜN HİÇBİR HAKLI NEDENİ,IRKI,DİNİ,MİLLYETİ,CİNSİYETİ....vs YOKTUR!!!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Dünyanın her köşesinde çeşitli entrikalarla.

Gerek devletlerarası, gerekse din ve mezhep çatışmaları ile iç savaşlerı oluşturan,

Hassasiyet konusu din, mezhep ve ırksal değerleri sürekli gündemde tutarak,

insanlığı biribirine düşman edip kıyıma sebep olan,

Bu vaziyet ve manzara karşısında kanlı ellerini oğuşturan,

EMPERYALİZM'e, ve nemalanmak için kasti oluşturduğu SAVAŞ'lara hayır !....

 

Yurtta sulh, Cihanda sulh.

M.Kemal ATATÜRK

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İnsanlık namına var olan bütün değerleri çiğneyerek, çocuklara dahi acımayacak derecede gözü kan bürümüş, faşist israil devletini,

 

Onun yönlendiricisi ve bölgedeki emperyalist planları doğrultusunda İsraili lojistik ve siyasal anlamda destekleyen Katil Amerika'yı

 

Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan, Kuveyt, BAE, gibi çıkarları için ABD ve İsrailin yaptıklarına seyirci kalan arap ülkelerini,

 

Tüm Kuruluş amaçlarını yok sayarak. Bu katliam karşısında kılını bile kıpırdatmayan BM yi.

 

Çifte Standartın ana ilkelerini olduğunu bu vesileyle kanıtlayan ve Timsah gözyaşları döken Avrupa Birliğini.

 

nefret, tiksinti ile kınıyorum.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

sömürüye hayır direnişe sonuna kadar evet!!

 

Zulüm ejderha olsa da

Telli duvaklı yurdunda

Bir oğul büyütmelisin

Kavgada yiğit olmalı

 

Gün gelip yol kenarında

Kızıl gül açmış alnında

Bulursan yıkılmayasın

Göz yaşında hınç olmalı

 

Düşen birdir bilmelisin

Bin oğlun var sevmelisin

Yarın bizim yılmayasın

Yüreğinde güç olmalı

 

Yarin yanağından gayrı

Paylaşmak için her şeyi

Söylediğimiz türkülerde

Senin de sesin olmalı

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

sanırım bu topic bazılarının dikkatini çekmedi

 

iş komünizme sataşmaya gelince dünyanın en hümanist insanları olanlar nerde

 

hemen araya kurandan ayetler sokanlar,savaş halinde kadın ve çocuklara zulmetmeyiniz diyenler nerde

 

işinize gelince kuran-ı kerim deyin

 

burada ufacık bir protesto eylemi yapılıyor bir yzı yazmayın

 

sadece savaşa hayır demeyin

 

sakın haa klavyenin tuşları ellerinize yapışmasın

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

sanırım bu topic bazılarının dikkatini çekmedi

 

iş komünizme sataşmaya gelince dünyanın en hümanist insanları olanlar nerde

 

hemen araya kurandan ayetler sokanlar,savaş halinde kadın ve çocuklara zulmetmeyiniz diyenler nerde

 

işinize gelince kuran-ı kerim deyin

 

burada ufacık bir protesto eylemi yapılıyor bir yzı yazmayın

 

sadece savaşa hayır demeyin

 

sakın haa klavyenin tuşları ellerinize yapışmasın

commandante senin bu yazından sonra yazmak ,sanki "ha bak commandante böyle demişte bende bari savaşa hayır diyim"der gibi olacak.

ama olsun .yazalım bişeyler ,sen doğru demişsin ayrı mesele ama buraya yazı yazdıktan sonra,kuru kuru savaşa hayır dedikten sonra gidip normal hayatıma devam etmek daha kötü geliyo bana.bir şey yapamıyoruz ,yapamayızda elimizde bir güç yok.

savaş her zaman olacak;bundan sonra daha da çok olacak.

ve maalesef savaşın kuralı yoktur, kimseye acımaz, her dönem olduğu gibi.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

sanırım bu topic bazılarının dikkatini çekmedi

 

iş komünizme sataşmaya gelince dünyanın en hümanist insanları olanlar nerde

 

hemen araya kurandan ayetler sokanlar,savaş halinde kadın ve çocuklara zulmetmeyiniz diyenler nerde

 

işinize gelince kuran-ı kerim deyin

 

burada ufacık bir protesto eylemi yapılıyor bir yzı yazmayın

 

sadece savaşa hayır demeyin

 

sakın haa klavyenin tuşları ellerinize yapışmasın

 

 

Bugün Ortadoğu'ya klavye başından bağırsanda,dünyanın herhangi bir yerinde gerçekleşecek 'bütün' savaşlara karşı çıkacağına inanmıyorum commandante...

 

Baksana..Hodrü meydana çağırmışsın bir diğer savaş kuklalarını...

 

 

Şimdi,bana açıklarmısın,oturup klavye başından;onbir harflik bir cümlenin-SAVAŞA HAYIR!-,hergün ölen onlarca insana ne yararı dokunacağını..Şuanda benim gibi klavye başında oturmuş,hiçbirşey yapamayan ve bununla orantılı kendine küfreden,aciz-aciz hale getirilmiş birinin vicdanını ne derece rahatlatabileceğini..Bu 'ufak' dahi denemeyecek,'olmayan protesto'nun,rastlanılır sloganların ne derece dışına çıkabildiğini..

 

Hergün kıyılan onlarca bedenden,dökülen gözyaşlarından bahsedip,klavye başında slogan atmanın;sözüm ona o küçücük vicdanlarımızı biraz olsun hafifletmeye çalışmaktan başka bir amaç taşımadığını kabul etmelisin..Ettikten sonra da çaresizce küfür saydırmalısın kendine..Ben ötesini yapamıyorum..

 

Sen yapabiliyorsan,peşinden geleceğimi bilmeni isterim...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

benim isyanım size değil tartıştığımız bazı kişiler var bize insanlık dersi vermeye çalışanlar...

 

burada SAVAŞA HAYIR demenin israili amerikayı uslandırmayacağını biliyorum

 

alanlara çıkalım orda haykıralım SAVAŞA HAYIR diye

 

ancak bu savaşa,zulme,sömürüye,kan emiciliğe kimsenin gücü yetmiyor

 

ya da buna bazı engeller var

 

amerikanın ırağı vurduğunda dünya sokaklara döküldü amerikan halkı da dahil

 

ne oldu sonunda yine savaş yine kan

 

demek istediğim klavye başı veya alanlarda savaşı durduramayız evet ama protestomuzu da ederiz

 

şu halde silah kuşanp Lübnana gidemeyeceğimize göre yapacak başkaca hiçbir şeyimiz yok

 

yeni ortadoğu haritasında sıra bir gün Türkiye ye gelecek işte o zaman amerika ve israil asıl protestoyla karşılaşacak...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

.

icondartas5.png

ortado287usava351305nahay305rxz0.jpg

 

ŞAVAŞA HAYIR...

 

Dünya, şaşırtıcı biçimde ortadoğuda ki trajediye seyirci kalmakta ve insanlık dışı bu durum karşısında forum üyeleri olarak seyirci kalamazdık...

 

Avrupa İnsan Hakları gibi örgütlerini yıllardır Türkiye'deki insan hakları ihlallerine gösterdikleri duyarlılığın bir benzeri bugün Lübnan halkına, özellikle kadın ve çocuklarına göstermesini bekliyoruz...

 

Bu çerçevede, insan haklarını çiğneyen, yaşam hakkını içe sayan en başta ABD ve yanlıs/şı İsrail devletinin insanlık dışı operasyonlarını turkish-media forum üyeleri olarak şiddetle kınıyoruz...

 

Konuya ilgi gösteren sevgili dost ve arkadaşlarıma buradan teşekkürlerimle birlikte saygı ve savgilerimi sunuyorum...

_________________________________________________________________ DİPNOT _______

ortadogusiirre3.jpg

 

Düşüncelerinize katılmadığımı belirtmeden geçemeyeceğim, samimi bulmuyorum, ben sizin svaşa hayırınıza katılmıyorum...teşekkür ederim..

 

bozan

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

.

20051230042938guvercintelwrx6.jpg

.

SORUNUN BÜTÜNÜ GÖRÜLMELİDİR

 

Ordadoğu'da atılan her bomba ve kurşunla yeni düşmanlıklar üretildiği; yok edilen bir şiddet örgütü yerine yenilerinin yaratıldığı hala anlaşılamıyor. Sözgelimi, kimse anımsamak istemiyor ki, bugün çökertilmek istenen Hizbullah, İsrail’in 1982’de Güney Lübnan’a girip Sabra ve Şatila kamplarında çoluk çocuk 700 mülteciyi katletmesini izleyen süreçte oluşmuştur.

 

Geçen yüzyılın ilk yarısında Filistin’de Filistinli Araplar yaşıyordu. Günümüz diplomasisine taşınan boyutuyla sorun, 1917 Balfour Deklarasyonu ile başladı. Büyük Britanya, bu belge ile Yahudilere, 1.Dünya Savaşı sonrası Ortadoğu’da paylaşılacak Osmanlı topraklarından Filistin’de, bir devlet oluşturmaları için toprak vaat ediyordu. Bu durumun, bölgeyi çözümsüz bir problemle karşı karşıya bırakacağını daha o zamandan gören insanlar da vardı. Nitekim sonradan İsrail’in ilk başbakanı olacak olan David Ben Gurion daha 1919’da şöyle diyordu: “Biz bu ülkenin bizim olmasını istiyoruz; ama, Araplar da bu ülkenin kendilerinin kalmasını istiyorlar”. (www.mideastweb.org/briefhistory.htm)

 

Filistinli Arapların itirazlarına kulak tıkandı, Yahudi nüfusun artmasına göz yumuldu. Bu arada Stern, Irgun gibi Yahudi terör örgütleri de Arapları terörle ürkütüp yerlerini terke zorladılar ve topraklarını gaspettiler. (Weinstock Nathan, “Le Sionisme contre Israel”, Maspero,1969, Paris)

 

Bundan sonra bölgede bugüne değin süreç, periyodik olarak yinelenen bir şiddet döngüsünden oluştu. 20.yüzyılın ilk yarısında Batı, Yahudilere Filistin’de bir yurt edindirerek kendini yüzlerce yıllık probleminden bir ölçüde sıyırmıştı. Ancak bu uluslararası operasyonun, “Filistinli Arap” öğesini hiç dikkate almadığı da artık anlaşılmıştı. Bundan sonra, Filistinliler’in varlığını da hesaba katan barış arayışları boy verdi. Ancak her arayış bir şiddet olayıyla sabotaja uğradı. Filistinli’nin cılız isyanı ve İsrail’in demir yumruğu tam bir kısır döngü oluşturdu.

 

İlk İntifada, Oslo Süreci, ikinci İntifada anılardadır. 2000 yılında Clinton’un Arafat ile Barak’ı Camp David’de buluşturduğu günler, barışa en çok yaklaşılan anlardı. Ancak, o zaman bile barış koşulları “yaşayabilir” bir Filistin Devleti’ni olanaklı kılmıyordu. Daha sonra İsrail’de iktidara Şaron geldi. Şimdi ise, en az selefi kadar “şahin” olduğunu kanıtlama çabasındaki Olmert’in yanısıra, ABD’de de bugüne değin görülmemiş “ölçüsüzlükte” bir İsrail yanlısı yönetim vardır. Arafat’ın ölümünden sonra başa geçen Mahmud Abbas ne Filistinliler’e ne de İsrail’e güven verebilmiştir. Bu arada yapılan seçimleri kazanan “terör partisi” Hamas’a ise “siyasal parti”ye dönüşme zamanı ve şansı tanınmamıştır.

 

İsrail, çevresinde üretip durduğu düşmanları imhaya yönelik her operasyonu ile çok sayıda yeni düşman üretmekte ve terörü halkın bütününe benimsetmektedir. Şimdilerde Hizbullah ile uğraşıyor; Lübnan’ı yakıp yıkıyor, sivilleri öldürüyor veya göçe zorluyor. Ataları Filistin’de doğmuş Filistinliler’i Gazze Şeridi’ne tıkıştırmış; açlık, susuzluk ve ışıksızlıkla cezalandırıyor. Yarın kimbilir nerelerde hangi güç gösterilerinde bulunacak?

 

Özetleyelim. Irkçılık Batı toplumlarına özgü bir illet olagelmiştir. Batı, bünyesindeki bu illet güdüsüyle yüzyıllar boyu Yahudilere yaptığı zulüm ve haksızlıkların kefaretini Filistinliler’in ve bölgedeki Arap halkların sırtından ödeyerek vicdanını onarmaya yönelmiştir. Ne var ki, artık o da bu gerçeklerin bilincindedir. Nitekim, Fransa’da, 2005 yılında katılmış bulunduğum Ortadoğu konulu bir toplantıda, AB Parlamentosu Başkanı Borrell konuşmasında “Filistin halkı 20. yüzyılın en büyük haksızlığa uğramış halkıdır” diyordu.

 

Göç, terör ve fetih yoluyla sahiplenilen toprağın esas sahipleri, yıllardır, gettolaştırılmış yerleşim birimlerinde “sürünmeye” zorlanıyorlar. Bu bağlamda belirtilmelidir ki, toplumların uygarlaşma süreci, moral gücün kaba gücün yerini alma süreci ile eşzamanlı ve eşanlamlıdır. Dolayısıyla, geçmiş yüzyıllarda bir argüman olarak öne sürülebilen “fetih hakkı”, uluslararası ilişkilerde hak ve hukukun üstünlüğünün kurumsal göstergesi olan Birleşmiş Milletler’in oluşturulduğu 20. yüzyılda geçerli olamaz.

 

Birkaç yıl önce Filistin’i ziyaret etmiş olan yazar Juan Goytisolo şöyle yazıyor: “Filistin’de Bir Zeit Üniversitesi’ne giden öğrenciler, öğretim görevlileri ve o civarda ikamet eden Filistinliler taşıtlarından indirilip İsrail askerlerince kesilmiş yolda 500 metreyi yürümek ve öbür tarafta taksi ve minibüslerde üst üste yığılarak seyahat etmek zorunda bırakılıyorlar. Bu; bir güvenlik önlemi değil. Toplumun tümüne uygulanan bir ceza. Şaron, Filistin topraklarında yaptığı operasyonların yanı sıra her türlü fırsatı kullanarak Filistinli halkı aşağılıyor”. (Le Monde, 16 Nisan 2002) Üstelik aynı halk, elindeki maddi varlık her adımda eksiltilerek bir tür kapana kısılmışlık duygusuna itiliyor. “Son yedi yıldır İsrail kolonileri sürekli büyümüş; işgal ordusu Filistinliler’in evlerini dinamitleyip bunlara yer açmış. Bir milyondan fazla Filistinli’nin yığıldığı dar toprak şeridi giderek küçülüyor. Oysa bu bölgede tarım arazisinin %40’ına sahip İsrailliler’in sayısı sadece üç bin.” (Le Monde, aynı yazı) Her gün aşağılanıp diz çökerek yaşamak zorunda bırakılan pek çok onurlu Filistinli’nin olası ruh durumunu bize Octavio Paz’ın şu sözü anlatır: “Umudun ve çıkışın bulunmadığı bir dünyada değeri olan tek çözüm ölümdür”.

 

Dünya kamuoyu, bugün bir örneği Lübnan’a taşmış bulunan bu asimetrik kavgayı yıllardır kanıksadı. Bu ayıba tanık olanlar seslerini çıkaramıyorlar. Çevredeki herkes sinmiş; İsrail’den ve arkasındaki ABD’nin gücünden korkuyor. ABD, beyni kas gücü ile orantılı biçimde gelişmemiş bir dev görünümünde. Her dokunduğu yerde yeni düğümler yaratıyor ve sonra da onları çözmede acze düşüyor. Condoleezza Rice, ateşkes talep eden Mahmud Abbas’a, “şu anda Ortadoğu’ya gerekenin ateşkes değil sürdürülebilir bir barış” olduğunu söyleyebiliyor. (The New York Times, 7 Temmuz 2006) Aklınca İsrail’e, Gazze ve Güney Lübnan’daki terör odaklarını yok etme zamanı tanıyacak. Bu koşullarda terör hiç bitermiş ve o arada ölen insanların hiç önemi yokmuş gibi! İşte ABD bu ölçüde kör ve duyarsız davranıyor. AB ise, bilinen “siyasal cüce” kimliği içinde çelişkiler sergiliyor. Ortadoğu konusunda Blair ile Chirac’ı yanyana getirmek, bunun için yeterli bir ölçüdür.

 

Bunlara ek olarak Batı’nın terör korkusu ve İslam fobisi de önemli bir olumsuzluk yaratıyor. ABD, Filistin halkının, ikiz kulelerin vurulmasından sonra, içinde biriktirdiği öfke ve kini sokaklarda bir tür “oh olsun” gösterisiyle dışa vurmuş olduğunu unutmamıştır. Hamas’ın iktidara tırmanışı da, Filistinli’ye yapıştırılan “potansiyel terörist” imgesini güçlendiren bir etki yapmıştır.

 

Aslında İsrail, haksızlığa uğrattığı halka karşı biraz iyi niyetle yaklaşabilse, “sonradan görme güçlü” tavrından, irrasyonel davranışlarından bir ölçüde sıyrılabilse hem kendine, hem bölgeye, hem de dünya barışına katkı yapmış olacaktır. Arap terör örgütlerinin kurusıkı tehditleri bir yana, aslında Filistinliler, artık alabilecekleri az ödünlerle de yetinebilecekleri noktalara gelmiş görünüyorlar. Nitekim İsrail, 2005 yazında, Gazze’den ve Batı Şeria’daki dört yerleşim biriminden tek yönlü bir kararla çekilmeye başladığında, yitirdiklerinin çok ama çok ufak bir bölümüne kavuşan Filistinliler sevince boğulmuştu. Şenlikler düzenlenmiş, 60.000 adet Filistin bayrağı diktirilmişti. (Frankfurter Allgemeine Zeitung, 12 Ağustos 2005)

 

Ancak şurası açıktır ki, hiçbir halk sürekli bir “haksızlığa uğramışlık” ve “aşağılanmışlık” duygusuyla yaşayamaz. İsyana zorlanırsa da o bölgede barış ortamı asla oluşturulamaz. Öte yandan, dünya kamuoyunun adalet anlayışı, Ortadoğu’da, bir nebze olsun tatmin edilmelidir. Bugünün güçlüleri olan ABD ve onun “şımarık çocuğu” rolünü üstlenegelen İsrail bu gerçeklerin bilincine varmalıdırlar.

 

Bizler ise, bence, şunları anlamalıyız. Konu, Müslüman/Hıristiyan ya da Müslüman/Musevi karşıtlığında odaklanmıyor. Öte yandan, yarım yüzyılı aşkın bir süredir olan biten, salt bir terör ve terörle mücadele sorununa asla indirgenemez. Ayrıca, İsrail, terörle mücadelede ya da sınır ötesi operasyonlarda hiç de imrenilecek bir örnek değildir. Filistin sorunu ele alınırken, Arap toplumlarının otokratik İsrail’in ise kendi içinde demokratik yapıda olmaları tarafların haklılığına ilişkin ölçüt oluşturmamalıdır. Soruna yaklaşımımız, çoğunlukla aydınlanmış Batı toplumlarından göçen Yahudilerin çocuklarından olan İsrailli ile köktenciliğe ve şiddete eğilimli, yoksul Filistinli arasındaki kimlik ve donanım farkından da etkilenmemelidir. Olgular ortadadır. Bu bölgede insan hakları ve insanlık ayaklar altına alınıyor. Kaba güç hakkı bastırıyor. İnsanlığın vicdanını rahatsız etmeyecek ve adalet duygusunu incitmeyecek bir çözüme ulaşmanın ve bölgede barışı yerleşik kılmanın zamanı çoktan gelmiştir.

.

c110200sava350ds9.jpg

 

 

 

 

_____________________________________________________________________

Aydın Cıngı / SODEV Başkanı, siyaset bilimci

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

merhaba arkadaşlar

 

ben bu forumda yeniyim başlık güncel olduğundan yakıcı ve yazmadan durulası gibi değil

 

aslında anlamak çok zor değil bu mantığı kendi içinde tutarlı!orta doğuda olup bitenler 1920 lerden beri aynen kötü bi filmin türevleri gibi: aslında türevleri demek yannlış olur devamı.

kendi içinde tutarlı değişim ondan bir plan var ve yüzyıla yakın bir zamandır daha eskiye gitmeden sölemek gerekirse tabiii çok ustaca uygulanmakta.böl parçala elegeçir yokket sonrada iç et.

 

bilmem hiç bir yerlerde dikkatinizi çektimi dünyanın sayılı liderleri tarihten geçen ve bu güne gelen sözlerinde hep orta doğuyu işaret etmişlerdir.orta doğuya hakim olan güç gezegene hakim olacaktır.

 

hümanist açıdan bakıldığında hiç kimsenin şüphesi yoktur ki savaşlar ölümden baika hiç bir şey getirmez.yıkar ve yakar.dünya da hiç bir toplum ve millet yoktur ki çocuklarını savaşa vermeyi hak etmiş olsun.

fakat şu an oralarda olanlar yada daha önce başka coğrafyalarda ister istemez insanın aklına adalet sorgusunu getiriyor.bu nasıl adalet diyoruz kendi kendimize!cevap bulmak zor bu soruya.

 

şunu sölemek belki düz mantık ama o kadar açık seçik ve fütursuz davranıylar ki bu savaşın müsebbibleri

eğer bu kadar açıksa bende düz düşünürüm diyor insan.

 

lokal toplumsal yasaları ve de dünyada globalleşen hukuk standart ve normlarını aklımıza getirmek kesmiyor,çünkü ya fazla zaman alıyor atı alan üskardan vapura bineli çok oluyor yada yaralar tam anlamıyla sarılmıoyr.

 

hukuk felsefesinin ilk cıkış zamanlarından alırsak toplumlar sınıflıydı diyebiliriz basit olarak ve asillerin yarattığı normlardı,kuralların neredeyse hepsi onların paralarını korumak güçlerine güç katmak için düzenlenmişti.şimdi zaman ve teknolojik gelişmeler bunu biraz değiştirmiş olsada aslında durum aynı.hukuk onların adelet terazisi hileli.

 

güçlü olan kuralı koyar bu çok basit geride kalanlar güç olmayı beceremeyenler de zorunlu olarak buna uyar.doğru olan bu mudur !!!!!! gerçek olan budur!!!

 

o çok sevdiğimiz ailemizden gelen kurallar,din dogmaları, hukuk kitapları,hep o duruşma salonundaki hakimin tokmağı gibi kafamıza indirilmiştir asırlardır.

ve şimdi bir ülke çıkmış öne gelene barış getiriyor !!!!!!!tabi ki yine kendi koyduğu kurallara ve normlara göre !

düşünsenize ırak'a nato ve birleşmiş milletler kararını dinlemeden giren ülke türkiye olsaydı ne olurdu sizce :))))) işte burda yukarıda uzatarak anlatığım şey adalet diye bişey yok,bu anlamda adalet sadece hakim sınıfın garantisinden başka bişey değildir.yakar yıkar öldürür ve sorada kendimi savundum diye beraat eder sütten cıkmış ak kaşık olur ne güzel dimi.

 

adil olan nerde zülüm varsa karşısın da hemde tam karşında durmkatır,seni yıkıp geçeceğini bilsende inatla,

ve asil olansa bir arada durmaktır,çoğalmak paylaşabilmektirr hayatın deviniminden doğan bütün kokuları bütün renkleri

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

''İSRAİL'İ DURDURUN''...

 

Ne güzel..İyi,durduralım...

 

Ama öncesinde bir soralım...

 

İsrail nedir..Kimdir..

 

İsrail;bugünlerde tasması çıkarılmış,Ortadoğuya salınmış bir pitbuldur...

 

Peki sahibi kimdir bu köpeğin..

 

Onu salan...

 

Besleyen...

 

Sahibinin,mama almak için ceplerini doldurmasına yardım eden kimdir...

 

------

 

Önce müdaheleyi buradan yapmak gerekli sanıyorum ve ekliyorum;ben ancak sanabiliyorum zaten klavye başında...

 

İçinde bulunduğumuz devlete,devletlere sormalı;'neden elçilerini Ortadoğu'dan çekmiyorsun','İsrail ile antlaşmaları neden iptal etmiyorsun','kapılarını kapatmış gibi görünüp,anahtarı neden ellerine veriyorsun' diye...

 

---

 

Bir de Hizbullah var tabi..

 

Savaşa karşı olmayan birçok kişinin bahane niyetli dillendirdiği...

 

Kendi adıma söyleyeyim...

 

Hizbullahın şuanki ''mücadele''sini desteklemekteyim...

 

Hizbullahı değil...

 

----

 

Güzel olan birşey daha var...

 

'Kızılay'..'Kimse Yok Mu?!..

 

Hergün onlarca bedenin üzerine bomba yağarken,müslüman kardeşlerine yardım ileten Kızılay(ımız),Kimse Yok Mu(muz)...

 

Bu,aynı şeye benziyor;Bir baba çocuğunu dövüyor..Annede arkada pansuman yapıyor...

 

Babanın da istediği budur zaten..Anne sormasın ona;'ne yapıyorsun sen' diye...Çocuğun yaralarını sarsın..Sarsın ki;ertesi gün dövebilsin gene...

 

 

(...)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

''İSRAİL'İ DURDURUN''...

 

Ne güzel..İyi,durduralım...

 

Ama öncesinde bir soralım...

 

İsrail nedir..Kimdir..

 

İsrail;bugünlerde tasması çıkarılmış,Ortadoğuya salınmış bir pitbuldur...

 

Peki sahibi kimdir bu köpeğin..

 

Onu salan...

 

Besleyen...

 

Sahibinin,mama almak için ceplerini doldurmasına yardım eden kimdir...

 

------

 

Önce müdaheleyi buradan yapmak gerekli sanıyorum ve ekliyorum;ben ancak sanabiliyorum zaten klavye başında...

 

İçinde bulunduğumuz devlete,devletlere sormalı;'neden elçilerini Ortadoğu'dan çekmiyorsun','İsrail ile antlaşmaları neden iptal etmiyorsun','kapılarını kapatmış gibi görünüp,anahtarı neden ellerine veriyorsun' diye...

 

---

 

Bir de Hizbullah var tabi..

 

Savaşa karşı olmayan birçok kişinin bahane niyetli dillendirdiği...

 

Kendi adıma söyleyeyim...

 

Hizbullahın şuanki ''mücadele''sini desteklemekteyim...

 

Hizbullahı değil...

 

----

 

Güzel olan birşey daha var...

 

'Kızılay'..'Kimse Yok Mu?!..

 

Hergün onlarca bedenin üzerine bomba yağarken,müslüman kardeşlerine yardım ileten Kızılay(ımız),Kimse Yok Mu(muz)...

 

Bu,aynı şeye benziyor;Bir baba çocuğunu dövüyor..Annede arkada pansuman yapıyor...

 

Babanın da istediği budur zaten..Anne sormasın ona;'ne yapıyorsun sen' diye...Çocuğun yaralarını sarsın..Sarsın ki;ertesi gün dövebilsin gene...

(...)

 

Maalesef sevgili cerenimoo...

Yorumun mükemmel ve konulara göstermiş olduğunuz düşünsel katkılarınızın değeri inanılmaz ve aslında sizi özlemişiz...

Dost sevgilerim size..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ben temel sorun olarak Yeni Dünya düzenini görüyorum...

 

Yahudi asıllıların her türlü yerleşim gösterdikleri yerde söz sahibi olduğu;belirli grupların küresel sermayeye hükmederek dünyayı yönettiği bu dünyada temelde eleştirilecek bir çok şey var daha...

 

İsrail'i kuru bir şekilde sözle protesto nereye kadar;insanlara bugüne kadar anlattıklarınız paranoya,faşizan uydurma diye tanımlanıp geri plana itildiği sürece...

 

Karmaşada her türlü saçmalık bile değer kazanıyor ama sonrasında tekrar yatağına yollanan insanlar güya huzur içerisinde uyuyabiliyor...

 

Arkadaşlar:

 

Uyuşturucu;salgın hastalıklar;Afrika'da çoğunlukta olmak üzere açlıktan ölenler;Yurtlarında her gün bomba sesleri duymaya alışanlar;çeşitli sebeple işkence görenler;eğitimsiz ve lakayıt sürüş nedeniyle trafik kazalarında ölenler;çıkar mücadelelerinin arasında kendisini kaybedenler...

 

Evet "gördüğümüz" savaş bunların ve benzerlerinin topunun "küçük" denilebilecek bir parçası...

 

Şimdi bir şeyi de özellikle eklemek istiyorum:

 

Kimse kimsenin içini bilemez;ortalığa çıkıp bas bas bağırmak ve hatta bunu sanal ortamda gerçekten uzak bir şekilde yapmak marifet değil...

 

Saygılar...

 

:zorro:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

o zaman sen içtenlikle savaşa hayır diye haykır biz de samimiyetsizce...

 

Ben savaşa hayır gibi boş bir düşünce peşinden koşmayacak kadar kendimi rasyonalist buluyorum...Samimiyetsiz bulduğum siz değildiniz üstünüze alındıysanız siz de kalsın ben geri almiyim..

( hadi bunun da arasında bir bağ kurun kemalizmle )

 

bozan

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ben savaşa hayır gibi boş bir düşünce peşinden koşmayacak kadar kendimi rasyonalist buluyorum...Samimiyetsiz bulduğum siz değildiniz üstünüze alındıysanız siz de kalsın ben geri almiyim..

( hadi bunun da arasında bir bağ kurun kemalizmle )

 

bozan

 

Sevgili bozan inanın bana bunun kemalizm ile, bilmem ne kişiyle, ve bilmem ne hocayla hiçbir ilgisi yok...

Bu sadece ve sadece yürek ve vicdan meselesi inanın...

Çünkü bu dünyada hiçbir canlının ne şekilde olursa olsun bir başkası tarafından yok edilmesine ve hele hele savaş denen insanlık ötesi bir duyguyla yok edilmesine insan olarak kayıtsız kalmamız mümkün değil...

Temmenimiz tüm insanların bu evrende yanlız oldukları ve başbaşa yaşamak zorunda kaldıkları bu gezegeni akıllı ve sağduyulu bir yaklaşımla ve düşünen birer varlık olarak değerlendirmeleri bilincinin ne pahasına olursa olsun bu ortak duyguyla yaşamaları inancını her zaman muhafaza etmelerinin önemli ortak noktası olma çabamızdır...

Biz buna inandık ve bunun onurunu yüreklerimizde her dahim issettik..

Ama bunu ideolajik bağlamda algılamanın dahima uzağı bilincini hiçbirzaman yitirmedik.

Dost sevgilerimle.. :clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili bozan inanın bana bunun kemalizm ile, bilmem ne kişiyle, ve bilmem ne hocayla hiçbir ilgisi yok...

Bu sadece ve sadece yürek ve vicdan meselesi inanın...

Çünkü bu dünyada hiçbir canlının ne şekilde olursa olsun bir başkası tarafından yok edilmesine ve hele hele savaş denen insanlık ötesi bir duyguyla yok edilmesine insan olarak kayıtsız kalmamız mümkün değil...

Temmenimiz tüm insanların bu evrende yanlız oldukları ve başbaşa yaşamak zorunda kaldıkları bu gezegeni akıllı ve sağduyulu bir yaklaşımla ve düşünen birer varlık olarak değerlendirmeleri bilincinin ne pahasına olursa olsun bu ortak duyguyla yaşamaları inancını her zaman muhafaza etmelerinin önemli ortak noktası olmalıdır...

Biz buna inandık ve bunun onurunu yüreklerimizde her dahim issettik..

Ama bunu ideolajik bağlamda algılamanın dahima uzağı bilincini hiçbirzaman yitirmedik.

Dost sevgilerimle.. :clover:

 

 

Sevgili dipnot..

Savaş akıllı, uslu, mantıklı hiçbir birey tarafından istenen bir şey değildir, ama siyaset yapıyorsanız asavaş da bunun bir şeklidir. Daha önceden filistinde ölen çocukların sesi olalım adıyla bir başlık açmıştım. pek de itibar görmedi forum ulemasından. ben bu husuta hemfikirim ve fakat..Adı ne olursa olsun insanları aşağılamanın, insanların değerlerine, inançlarına, saldırmanın onları hor ve hakir görmenin en az savaş kadar kötü birşey olduğunu düşlünüyorum. Bir insan kanla bir kez kalp kırılması ile binkez ölür...

İnsanların düşüncelerine karşı alaycı, hakaretamiz,küçük düşürücü başlıklara şöyle bir baktığımda bana pek de samimi gelmedi savaş karşıtlığı.. benim derdim buydu..

İnsan kadar değerli bir şey olamaz, bu yüzden bir insanın kanı, canı ne kadar kutsalsa onun değer inanç ve görüşleri de o kadar kutsaldır. Jakoben anlayış, darbeci anlayış, tehlikeci anlayış işte bu yüzden savaştan daha ahlaksızca bir yaklaşımdır ...

Sevgiyle...

bozan

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.