Φ AsiMeLek Gönderi tarihi: 19 Temmuz , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 19 Temmuz , 2006 AĞUSTOS ÇIKMAZI Beni koyup koyup gitme, n'olursun Durduğun yerde dur Kendini martılarla bir tutma Senin kanatların yok Düşersin yorulursun Beni koyup koyup gitme, n'olursun Bir deniz kıyısında otur Gemiler sensiz gitsin bırak Herkes gibi yaşasana sen İşine gücüne baksana Evlenirsin, çocuğun olur Beni koyup koyup gitme, n'olursun Atilla Ilhan Alıntı
Φ DİPNOT Gönderi tarihi: 19 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 19 Temmuz , 2006 Sakın ha 'sabiha bu adamlar beni alıp götürecek sakın ha ağlamanı istemiyorum soracakları varmış yıllardır sorarlar anlaşılan bu sorgu daha yıllarca sürecek ilk götürülüşümü bak hatırlıyorum sendikaya yazıldığım günlerdi sanıyorum otomobil farlarına yağmur yağıyordu cıgaram ıslanmış sokaklar nedense dar bu defa aksi gibi zilzurna ilkbahar çoçuğa bir şey söyleme sabiha belli olmaz sakın ha ağlamanı istemiyorum bakarsın çabuk biter akşama evdeyim uzayacak olursa git hüseyin'i bul eli kızıl kanda olsa bizi bırakmaz çantamı hazırlarsın pijamam terliklerim izin verirlerse seni de beklerim hani bir gülümsemen vardır sanki istanbul gözlerin gözlerimi bulur bulmaz içimde bütün şehir atlı karınca gibi döner ha döner ışık renk ve pul hay allah bu ilkbahar beni öldürecek rüzgardaki kokular dudaklarımdaki tuz bu adamlar sabiha beni alıp götürecek günlerden cuma sabah saat dokuz sakın ha ağlamanı istemiyorum paran var mı yok mu bilemiyorum al şu yüz lirayı yanında bulunsun yüz de bana kalıyor varımız yoğumuz çocuğa bir şeyler al onunla avunsun beyler ben hazırım haydi gidiyoruz sabiha unutma seni bekliyorum' Attila İlhan.. Alıntı
Φ AsiMeLek Gönderi tarihi: 19 Temmuz , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 19 Temmuz , 2006 AH yüzünün yarısı göz kadife yansımalı bulutlu siyah ah bulutları eflatun o boy aynasından çıktı fransızın malı vişne asidi vardı tadında rujunun ah sinema yıldızı filan olmalı ağızlığı kristal son derece uzun bir kibrit çakıldı mı ah yağmurluklu kız alevinden anlamlı dumanlar üfürüyor ah çocuk yüzünde gül goncası ağız saçlarından incecik su tozu dökülüyor sığınak gibi derin ağaçlar gibi yalnız karartma başlamış ışıklar örtülüyor ellerinde ruh gibi ah portakal kokusu kırkmaları morsalkım göz kapakları saydam çok vapurun battığı bir liman orospusu bir hırsla öptüm ki ah ölürüm unutamam ay ışığında deniz akordeon solosu pırıl pırıl yaşadım üç dakika tastamam görkemli çadırında italyan lunaparkın sanki zeytin düşürür yerlere gözlerini ah tahtına kurulmuş bol sakallı bir kadın sutyenler tutmuyor çılgın göğüslerini kaşları ip incesi kumral kirpikleri kalın kim görse şaşırır sakalının süslerini tavana asılmış sosyalist saçlarından ah sabah sabah omuzları kan içinde işkence sonrası genç bir kadın militan yığınlar uğulduyor hummalı gençliğinde adı bile çıkmamış dudaklarından doğru yaşadığının sımsıkı bilincinde ... Atilla Ilhan Alıntı
Φ AsiMeLek Gönderi tarihi: 19 Temmuz , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 19 Temmuz , 2006 ARABESK ıslığında usturalar bileniyor bıyıkları marşandiz katarı zulasında eroini esrarı tutuklandıkça yenileniyor kafası kızdı mı taksim'de akşam bütün lahmancunlar ondan sorulur oğlanın birine takıldı / tamam çengelköy'lü sevtap diye meşhur göğüsleri hakikat birer kumru eskiden de süslenir boyanırmış ayak ayak üstüne atıp oturdu mu insanda can mı bırakırmış sabaha karşı bir büyük rakı yıldız tozuması külüstür mehtap arabada sevişmek başlıca merakı ne kanun tanıyor ne de kitap bu yollara düşecek adam mıydı çiçek yaptırmalar parfüm filan bu sefer yakasını fena kaptırdı sevtap başını yiyecek anlaşılan boşversene / daha ölmedik ulan Atilla Ilhan Alıntı
Φ AsiMeLek Gönderi tarihi: 19 Temmuz , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 19 Temmuz , 2006 ARTI SONSUZ yağmurun yerden göğe yağdığı bu gece yasak bölgedeyim büyük çingenelerin çaldığı kaçak silahların içindeyim sevişmek kapısının kapandığı bir nabız yoklar ki daima hızlı bir nabız yoklar elim öpüştüklerim hırsızlama çirkin bir ağızda dişlerim bir bıçak değer dudağıma gök yarıldıkça şimşeklerden soğuk aynalarda kilitliyim tırnaklarımdaki elektrikten su gibi erir iliştiklerim kıvılcımlar uçar kirpiklerimden doğumdan öncesini yaşıyorum henüz belli olmadı kimliğim vücudunu arıyor ruhum bir yerde atomun çekirdeğiyim bir yerde artı sonsuzum Atilla Ilhan Alıntı
Φ DİPNOT Gönderi tarihi: 19 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 19 Temmuz , 2006 Türkiye türkiye türkiye dağlarını duman almış üzümler memleketi tütünler memleketi türkiye türkiye çok gülmüş çok ağlamış sabırlı bağrıyanık insanlar memleketi bulut gibi köpürmüş topraktan bereketi pehlivan dağlarında şafaklar büyümüş ya o nehirler delirip gün gür gelirler bir şarkı gibi dağdan denize yürümüş sen türkiye'sin sağdıcım kirvem Türkiye insanların insanların ah senin insanların morca gözlerinden öpsem namuslu gözlerinden asiye'm işveli hatice fistanı dal işlemeli sen kırk köyün içende şanlı zeyneb'im şahan'ı vurdular yirmi yaşında köprü başında gel yılmaz mahmud'um gel bilaloğlan arabamın atları deh deh amanda ha burası Karadeniz gemiler yatar limanda deryalar aslanı şem-i bahri kâmil reis bu insanlar senden gelir sana gider tarlaya savrulmuş buğday gibi Türkiye sen türkiye'sin ekmeğim tuzum türkiye omzumda mavzer koynumda çevresin ve kıl heybemde taze lor peyniri gök rengi süt karanfil rengi şarap batan güneş gibi bakır taş kömürü ve rüzgara vermiş saçlarını nefti ormanlar ve köylere karşı sarışın harmanlar ferik elması kavun karpuz dut ve kayası fındık da sende bademde sen de ceviz de sende alnımın teri gözlerimin nuru türkiye sen türkiye'sin evim barkım köyüm obam türkiye o senin çift çarşılı harp görmüş şehirlerin sahilde mersin yayla türküsü Konya adana'nın yolları taştan yola çıkıp maraş'tan ezanla birlikte vardık bir akşam urfa'ya bursa'nın ya bursa'nın ufak tefek taşları uçan yıldızı dondurur ardahan'ın kışları erzincan'da bir kuş var kanadı gümüş pul pul ve göğe kılıç gibi çekilmiş minarelerini şehirler padişahı canım istanbul türkiye türkiye ay'lı yıldız'lı türkiye sen mehmed'sin omuzlarında anadolu yaylası aladağlar toroslar dev gibi gövden sen şehit oğlu şehit babası sana selam olsun dünyadan hürriyetten Attila ilhan... Alıntı
Φ AsiMeLek Gönderi tarihi: 19 Temmuz , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 19 Temmuz , 2006 AYRILIK SEVDAYA DAHİL -1 görinen yıldız değil yir yir delinmişdür felek gün yüzünün hasretiyle tir-i ahımdan benüm necati 1. açılmış sarmaşık gülleri kokularıyla baygın en görkemli saatinde yıldız alacasının gizli bir yılan gibi yuvalanmış içimde keder uzak bir telefonda ağlayan yağmurlu genç kadın.. Atilla Ilhan Alıntı
Φ AsiMeLek Gönderi tarihi: 19 Temmuz , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 19 Temmuz , 2006 AYRILIK SEVDAYA DAHİL -2 2. rüzgâr uzak karanlıklara sürmüş yıldızları mor kıvılcımlar geçiyor dağınık yalnızlığımdan onu çok arıyorum onu çok arıyorum heryerinde vücudumun ağır yanık sızıları bir yerlere yıldırım düşüyorum ayrılığımızı hissettiğim an demirler eriyor hırsımdan.. Atilla Ilhan Alıntı
Φ AsiMeLek Gönderi tarihi: 19 Temmuz , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 19 Temmuz , 2006 AYRILIK SEVDAYA DAHİL -3 3. ay ışığına batmış karabiber ağaçları gümüş tozu gecenin ırmağında yüzüyor zambaklar yaseminler unutulmuş tedirgin gülümser çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var çünkü ayrılık da sevdâya dahil çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili hiç bir anı tek başına yaşayamazlar her an ötekisiyle birlikte herşey onunla ilgili telaşlı karanlıkta yumuşak yarasalar gittikçe genişleyen yakılmış ot kokusu yıldızlar inanılmayacak bir irilikte yansımalar tutmuş bütün sâhili çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var öyle vahşi bir tad ki dayanılır gibi değil çünkü ayrılık da sevdâya dahil çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili.. Atilla Ilhan Alıntı
Φ DİPNOT Gönderi tarihi: 19 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 19 Temmuz , 2006 Zeynep Beni Bekle zeynep beni bekle / gece ağaçlarına yağmur çiseliyorum / cam tozu su beyazı yalnızlığını mutlaka değiştireceğim bir yaprak halinde süzülüp saçlarına eski teşrin'lerden / kederli kırmızı zeynep beni bekle mutlaka döneceğim söyle kim önleyebilir buluşmamızı geceleyin ışıkları söndürdüğün zaman benim şiir kitaplarından sızan aydınlık elinde uyuyakaldığın heyecanlı roman pancurların çarpıldığı lodos geceleri rüzgârın değil benim / pencerendeki ıslık her akşam koridordaki ayak sesleri yanlış çaldığını zannettiğin telefon zeynep beni bekle mutlaka geleceğim hem bu ne ilk ayrılığımız ne de son pikapta eminağa acemaşirân saz semaisi sokakta çocuklar saklambaç hırsız polis hayat akıp gidiyor olsam da olmasam da saatı durmamalı ufak sorumlulukların resmi bırakmadın ya / son çektiğin hangisi bak mektuplar birikmiş yine masamda fakülteler açılacak bak bugün yarın zeynep beni bekle mutlaka geleceğim başladığımız filmi birlikte bitireceğiz kim ne derse desin içimde delice bir his Attila İLHAN... Alıntı
Φ AsiMeLek Gönderi tarihi: 19 Temmuz , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 19 Temmuz , 2006 AYRILIK SEVDAYA DAHİL -5 5. sanmıştık ki ikimiz yeryüzünde ancak birbirimiz için varız ikimiz sanmıştık ki tek kişilik bir yalnızlığa bile rahatça sığarız hiç yanılmamışız her an düşüp düşüp kristal bir bardak gibi tuz parça kırılsak da hâlâ içimizde o yanardağ ağzı hâlâ kıpkızıl gülümseyen -sanki ateşten bir tebessüm- zehir zemberek aşkımız.. Atilla Ilhan Alıntı
Φ AsiMeLek Gönderi tarihi: 19 Temmuz , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 19 Temmuz , 2006 AŞK ÜZRE Sevişirken yılan bile dokunmaz Tapınmakta aşktan saygın olamaz Sevda üzre yıldırım olsa çarpmaz İstiyorsan uzak kalmak ölümden Hep aşk üzre olmaslısın a caanım Ki ölüm de sevişirken kıyamaz Atilla Ilhan Alıntı
Φ AsiMeLek Gönderi tarihi: 19 Temmuz , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 19 Temmuz , 2006 BAKARSAK Zarif bir hüzündür bembeyaz dolaşan kuğuya bakarsak Mücevher titreşimleriyle mütereddit bir akşam suya bakarsak Fazlasıyla ısındı deniz kaynadı kaynayacak Dipten bir deprem yaklaşıyor suyun üzerindeki buğuya bakarsak Ne kadar yoksul ve çıplak görünürse görünsün ağaçlar O kadar yakındır ilkbahar özsuyu yürümüş dallara uğultuyla bakarsak Atilla Ilhan Alıntı
Φ AsiMeLek Gönderi tarihi: 19 Temmuz , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 19 Temmuz , 2006 BANA BİR ŞİMŞEK ÇAK bana bir şimşek çak ortalık fena karanlık yüreğim örtülüyor ağır bir dalgınlığa genişliyorum durmadan değişen o mevsimde dağlarda kalın omuz omuza bulutlar çok fena kalabalık ellerim çıplak bana bir şimşek çak kötü bir tuzaktayım bilmem ne yapsak aklımda fikrimde onlar yaşlı ve genç erkek ve kadın korkularıma tutsak bana bir şimşek çak içim içime sığmıyor artık vahim bir çağrışımdan daha vahimine atlamaktayım bana bir şimşek çak belki fena halde yanılmaktayım o ince kız çocuğu gün doğmadan her sabah bir hapisaneden bir nezarethaneye kelepçeli götürülüyor dudakları titrek gözlerinde buğu bilmem ki nasıl anlatayım bağışlanmaz suçu dünyayı sevmek bir de o adını bile bilmediği kıvırcık saçlı'devrimci'öğrenciyi fakülte kapısında vurulmuş yağmurun altında çıplak bana bir şimşek çak çok yanlış anlaşılmaktayım hesabım yanlış bir mahkemede görülüyor içimdeki zemberek boşandı boşanacak yaşamak mı gerek yoksa unutmak mı şaşırmaktayım galiyef yoldaş ne olacak galiyef yoldaş sibirya sürgünü sanki yalın bir bıçak kayarak bir kırlangıç hızıyla bulutların arasından karanlığın böğrüne saplanacak galiyef yoldaş ne olacak galiyef yoldaş sibirya sürgünü elinde bir mektup eski yazıyla artık yüzünü bile unuttuğu karısından burnunda sadece kokusu var ilkbahar kadar müşfik sonbahar kadar yumuşak galiyef yoldaş ne olacak avrasyada hala mazlumların uğultusu kısa bozkır atlarının nallarından gizli kıvılcımlar ki etrafa saçılıyor azadlık mermileridir çekirdekleri çelik cehennem gibi sıcak bana bir şimşek çak sala veriliyor görünmez minarelerden İzmir de istibdat'ı yaşamaktayım bir yangın soluğu sokak içlerinden kordonboyunda muzaffer atlılar fahrettin paşanın süvarisi bana bir şimşek çak yolumu aydınlatacak gazi'nin gözlerinden mavi bir şimşek kuva-yı milliye mavisi aynı emaneti taşımaktayım 'hürriyet ve istiklal benim karakterimdir' çünkü hain sinsi ve korkak aynı düşmana karşı savaşmaktayım Atilla Ilhan Alıntı
Φ AsiMeLek Gönderi tarihi: 19 Temmuz , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 19 Temmuz , 2006 BATAN BU KÖHNE ŞİLEB.. garson masa iyi manzarayı değiştir sırası mı mehtabın yıldız yağmurunun bu gece yalnızım onlar gelmeyecek sapa bir yerindeyim umutsuzluğumun hava soğuk olmalı ağaçlar bütün duman eğer bulabilirsen ölü bir kar getir beyazlığı kalın bir su gibi uzayan bu gece yalnızım onlar gelmeyecek batan bu köhne şilebde ne işleri var çünkü battım kasa boş ne para ne çek çünkü bütün telefonlar ısrarla alacaklı bu gece yalnızım onlar gelmeyecek hani o sarışın kirpikleri saçaklı yanağını viski bardağıyla serinleten sonra nilay hani kafayı buldu mu ağlar cam yeşili yasemin cıgara dumanı nursen batan bu köhne şilebde ne işleri var garson masa iyi manzarayı değiştir büyük şimşek çakmalı gök gürültüsü filan şöyle dalları kıran şakırtılı bir yağmur köpek havlamaları bulut karanlığından zehir bulabilir misin çabucak öldürecek artık arsenik mi olur siyanür mü olur hangisi olursa olsun hepsi işime yarar yoksa bir tabanca bul bir avuç mermi getir bu gece yalnızım onlar gelmeyecek batan bu köhne şilebde ne işleri var Atilla Ilhan Alıntı
Φ AsiMeLek Gönderi tarihi: 19 Temmuz , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 19 Temmuz , 2006 Belki Gelmem Gelemem Sen istinyede bekle ben burdayım İçimde köpek gibi havlayan yalnızlığım Çünkü ben buradayım karanlıktayım Belki gelmem gelemem beş dakika bekle git Çünkü elimi kestim beni kan tutuyor Şarabım bütün ekşi suyum soğuk Yanımda olmadın mı seni daha bir çok seviyorum Belki gelmem gelemem beş dakika bekle git Yüzünü ıslatmadan ağlayabilir misin Yarı geceden sonra telefon ettin mi hiç Karanlık adamlar hüvviyetini sordu mu Ben senin olmadığını arıyorum Belki gelmem gelemem beş dakika bekle git Belki gelmem gelemem beş dakika bekle git Bana ait ne varsa hepsi seni korkutuyor sana ait ne varsa Hiçbiri benim değil Belki ölmek hakkımı kullanıyorum Belki gelmem gelemem 5 dakika bekle git Belki gelmem gelemem 5 dakika bekle git Atilla Ilhan | Alıntı
Φ AsiMeLek Gönderi tarihi: 19 Temmuz , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 19 Temmuz , 2006 BELMA SEBİL seni ben kallavi sokağı'nda gördüm sen beni görmedin görmedin kapıları çaldım adını sordum söylemediler öğrenemedim seni ben kallavi sokağı'nda gördüm bir daha görmedim bilmedim belma sebil adını yakıştırdım aklıma geldikçe her sefer gözlerinin mavisini bitirdim saçlarının siyahına başladım kallavi sokağı'nda güvercinler benim karanlık istanbul'um bir esnaf kahvesine oturdum belma sebil ya geçti ya geçer rüzgarını içime doldururum kallavi sokağı'nda güvercinler bunca yıl sönmemiş umudum nisan değilse mayıs perşembe değilse pazar ben belma sebil'i bulurum Atilla Ilhan Alıntı
Φ AsiMeLek Gönderi tarihi: 19 Temmuz , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 19 Temmuz , 2006 BİRAZ PARİS 1. place pigalle telefonlarla geldi telaşlı ve ürkek birdenbire geldi beklemiyordum hayli dargın sesi kalın ve titrek umutsuzluğuma geldi oysa yorgundum üstelik incittim de istemeyerek akşamdı samanyolu patlamıştı bütün sacre coeur silme akordeon mulhouse'lu muydu neydi işte unuttum ilk yudumda ağlamaya başlamıştı şakakları ter içinde gece saat on kibrit aranıyor göğüs geçirerek bütün sevgilerinde yanılmıştı bir omzuna almış sanki gökyüzünü dudakları masmavi alsace lorrain yüzü cermenlerin en eski hüznü hölderlin bakıyor sisli gözlerinden ellerini şöyle okşayacak oldum duydum nabzının gök gürültüsünü adı yağmur mu akşamüstü mü uzak bir panayırda ip atlayan çocuklar dalgalar vurdukça sarsılan mendirek gecesi kaydı mı nedense beni arar dilinde özürler bilerek bilmeyerek zenciler çaldı mı cazın hali başka oturduğu yerde içtikçe eksilerek barın camlarına orospular çiziliyor özlem büyük korku epeyce şaka telefonlarla geldi telaşlı ve ürkek birdenbire geldi beklemiyordum hanidir içimden bir başkası geçiyor gözlerim hanidir ondan uzakta hölderlin'i bırakmıştım artık sevmiyordum Atilla Ilhan | Alıntı
Φ AsiMeLek Gönderi tarihi: 19 Temmuz , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 19 Temmuz , 2006 BÜYÜK YOLLARIN HAYDUDU İşte sımsıcak lejyoner bakalları içinde Margot'nun sigarillosuna ateş tutuyor Tersine dönük gözkapakları uykusuzluktan Kirli sarı bir gök birikmiş kadehinde Hiçbir kibriti bir seferde yakamıyor Asıl bu ödlek flüt onu böyle yıkan Uykusuzluktan çok bu ödlek flüt margot'nun Çıplak gözlerindeki rom lekesi dişlerindeki Tebeşir beyazı açlık paletindeki karanlık Rimelindeki is ve dudak rujundaki kan Je hais les dimanches şarkısı juliette greco'nun İşte dudaklarını konyağa vermiş dinlendiriyor Tersine dönük gözkapakları uykusuzluktan Bir yatak biliyor musunuz ah biliyor musunuz Göğsüne yeşil mürekkeple margot'nun gözleri oyulmuş Her gittiği yere bir tutam sigarillo dumanı götürecek Margot'nun paketinden bir siyah götürecek kusuk siyah Kendine geceler boyamak için izmir'de istanbul'da Nasıl yapıyor bilmiyorum bir türlü aklım almıyor Beyoğlu'ndan st-placide'e çıkıyor basmane'den passy'e İzmir'de 15945'ten soruyorsunuz gitti diyorlar İstanbul'da siyasi polis bile adresini bulmamış Atilla Ilhan | Alıntı
Φ AsiMeLek Gönderi tarihi: 19 Temmuz , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 19 Temmuz , 2006 CARICIN DE GEÇEN KIŞ Akşamları göl eflatun bir keder Sazlıklarda pırıl pırıl Buz tutmuş bataklık kuşları Ağaçlardan Çürük sarı ve kızıl Son yapraklar dökülüyor Rüzgarlı sonbahardan Nasılsa kurtulmuşları Gümüş karanlığında anlaşılmaz sesler Havada mutsuz bir bulut Umutsuz ve kararsız süzülüyor Neredeyse akşam yıldızı Yorgun kırmızı Neredeyse ay Neredeyse ay (Herşey niçin bu kadar eski Niçin bu kadar uzak) Caricin'de geçen kış Tepeden tırnağa katran ve su buharı Volga'nın uykusuna bir rüya gibi sarkmış Ateşten örümcek nehir vapurları Neredeyse akşam yıldızı Yorgun kırmızı Neredeyse ay Neredeyse ay Caricin'de geçen kış Dalgın bir sarışın Karanlık bir miralay Birisi nijniy novgorod'dan henüz gelmiş belki Belki kazan'a öbürü yola çıkacak (Herşey niçin bu kadar eski Niçin bu kadar uzak) Caricin'de geçen kış Seyrek sakallarında yıldızlar İskelede namaza durmuş İhtiyar bir tatar Altında sokak lambasının Dalgın bir sarışın Karanlık bir miralay Kadının astragan mantosu sırtında Uzun ve beyaz ellerini çaresiz kavuşturmuş Kısa kirpiklerinde incecik buz tozu Adam buz mavisi pelerin astragan kalpak İçinde bir atmaca ayrılık korkusu Yüreğini parçalar (Herşey niçin bu kadar eski Niçin bu kadar uzak) Caricin'de geçen kış Neredeyse akşam yıldızı Yorgun kırmızı Neredeyse ay Neredeyse ay Kararmış bir can gibi çınlıyor Donmuş gölün üstünde akşam ayazı Kararmış ve kocaman Konakta zaman zaman Koridorda ürkek ayak sesleri Kapının ardında fısıltılar Onun için herkes kaygılanıyor Bugün de geçti svetlana radiceva Ardında nemli bir is kokusu Giderilmez pişmanlıklar Eflatun bir keder Bırakarak Atilla Ilhan Alıntı
Φ AsiMeLek Gönderi tarihi: 19 Temmuz , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 19 Temmuz , 2006 CEBBER OĞLU MEHEMMED kaman civarına bahar gelince yıkılır ovadan apdal çadırları yücesinde pare pare duman tutmuş düdüldağ'ın yaylasında mekan kurulur hoş gelmişsin evvel bahar nisan ayı içinde donanır dağlar donanır yeşilinden alından istasyon deresi kabarmıştır hacıdağ'ın selinden dağlar sıra sıradır eylim eylim dağlar uzanır bir uçtan bir uca dağlar birbirinden yüce yamaçlarında kireç yakılır bir ömür boyunca kahrı çekilir kimse anlamamış sırrını hikmetini bu bereket nereden gelir başınızdan duman eksilmesin gavurdağları siz hikayet eylediniz bana bahçe kazasının kaman köyünden cebbar oğlu mehemmed'in hikayesini yılların yücesinden şöyle bir seyran edelim bir avuç toprağıma çöreklenmek için yürümüş selamsız sabahsız destursuz girmiş memleketime yedi çeşit frenk askeri uğursuz bir hava çökmüş üstüne memleketimin uğursuz ve karanlık çocuklar gülmemiş artık sessiz sessiz ağlamış analar oduna giderken vurulmuş ve yahut harman yerinde avuçları buğday kokan delikanlılar ve nice gavurdağı kızlarının birer birer ırzına geçilmiş yalvarmış ihtiyarlar allah'a - rivayet şöyledir kim - dumanlı bir güz akşamı şu mor dağlar efendim destur demiş de yürümüş silkinip kalkmış ayağa gel haberi öteden verelim çıkmış dağlara kendiliğinden cebbar oğlu mehemmed fransız'a silah çekmiş hür yaşamak uğruna ırz uğruna namus uğruna ana için baba ve kardeş için şu mübarek topraklar şu mübarek vatan için derken efendim bir gün kaman'dan öte uğrun uğrun haber ulaşmış urfa'nın antep'in köylerine gözü kanlı maraş beylerine cebbar oğlu mehemmed burcu burcu çam kokan bir yaz akşamı omuz vermiş bir ağaç gölgesine usul usul türkü söylüyor - hasret kuşun kanadında deli kuşlar uçun gayrı yazımız böyle yazılmış bu diyardan göçün gayrı - kirveleri durdu ve süleyman on sekiz adım gerisinde şahin gibi tünemişler kayaların üstüne avuçları sıcak bakışları ok gibi deliyor her dokunduğu yeri biri doğuya bakıyor diğeri batıya iptida durdu görüyor geleni yel midir toz mudur anlamıyor lakin bıyıkları terlemeden çeteci olan garip ökkeş çok geçmeden getiriyor haberi tabur tabur üstümüze varıyor düşman yola çıktı savranlı'dan hemen mevzie sokuldu mehemmed yanıbaşında durdu ve gerisinde süleyman çeteler yer tutup pusu kurdular kanlı geçit boyuna düşman yanaşırken kaman köyüne bekletmeden yaylım ateşi açıldı mermi kurşun yağmur gibi saçıldı ilk seferinde on beş kişi vurdular ve bir hayli düşman kırdılar yamaçlarda koptu kızılca kıyamet cesaretlerine söz yoktu ama neyleyip nitsinler düşman daha çoktu düştü birer birer bütün yiğitler gürültüler boğazda sustu nihayet demek diz üstü düşmüş mehemmed kirvesi durdu'nun yanıbaşına kanlar akar yarasından al al olmuş çevresinden köpük köpük gözlerini doldurur bir başına mehemmed yedi düşman öldürür mavzerinin namlusu hala sıcak tutulmaz ölümün derdi büyük yiğenim çare bulunmaz aynı akşam doğurmuş karısı döne mavi gözlü bir çocuk sarışın bir avuç toprak sarmışlar altına ve kemal koymuşlar adını Atilla Ilhan Alıntı
Φ AsiMeLek Gönderi tarihi: 19 Temmuz , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 19 Temmuz , 2006 CİNNET ÇARŞISI -sirkeci garpalas 32- elektrik çiçekleri açıldı mı sayaç dönüyor ben de dönüyorum sirkeci garpalas 32 birisi neuilly'den iki uçak mektubum var hangisini açsam birkaç satır daha yalnızım çocukluk serüvenlerim tüccar horn filmindeki hangi kız yüzüme baksa mutlaka parasızım yıldız falımda yolculuk görünüyor benim için bir şey yapın suçlu değilim ki kimin kapısını çalsam elini tutacak olsam kendiliğinden atıyor bütün sigortalar şehrin bütün ışıkları bir anda sönüyor ben de sönüyorum sirkeci garpalas 32 birisi neuilly'den iki uçak mektubum var yine bir radyo ıslığı sızıyor kulaklarıma şimdi baylan'a gitsem hiç kimseyi bulamam iki kırk beş seansı başladı üstelik yağmur yoksa seni içim sıra çok mu hızlı yaşadım uzak olduğumuz halde ne oldu bilmiyorum aramızda her şey bitti artık gelmesen de olur bana yazmasan da olur seni hiç sevmiyorum halbuki gelip gelip rüyalarıma giriyor o çocuk yüzlü siyah trençkotlu kadın aylardır bir plak arayan sayanora ismindeki onu yüksekkaldırım'da akşamları görüyorum siyah bir lale gibi yorgun boynu bükük yarıyarıya yabancı yarıdan fazla uykusuz kim olduğumu bilmiyor ne yaptığını bilmiyor bir vitrin aydınlığında gizlice bakışıyoruz rahmaninof'un piyano konçertosu saat dokuz nargile meraklısı kadınlar emirgân'da tek tük yine her satır başında vlaminck'e dönüyorum yırtıcı bir kuş gibi yalnız bulutlar içindeki ne kadar ampul varsa beyoğlu'nda kör kütük kirli bir sis ıslak elleriyle hepsini örtüyor yine konyak sarısı yumuşak bir sonbahar herkes ümitsizliğini sırtlamış evine götürüyor ben de götürüyorum sirkeci garpalas 32 birisi neuilly'den iki uçak mektubum var nerdesin inge nerdesin nerede değilsin ki Atilla Ilhan Alıntı
Φ exelans3169 Gönderi tarihi: 10 Ekim , 2006 Gönderi tarihi: 10 Ekim , 2006 eline saglık güzel bir çalışma teşekkürler Alıntı
Misafir gelincik Gönderi tarihi: 16 Ekim , 2006 Gönderi tarihi: 16 Ekim , 2006 HAYIR.. bu döşeği sen mi serdin elin dert görmesin ana ana uyuyacağım ninni çağır danalar girsin bostana çetin bir yörük kızı hoyrat murat dağı'ndan bir papatya getirsin bir gelincik getirsin elimden tutsun beni metristepe'ye götürsün gönlümce bir hu diyeyim hısımım ali osman'a yamacına yöresine rüzgarlı camlar dikeyim bu höşmerimi sen mi ettin eline sağlık ana ana lokma dökelim aşure kaynatalım hayır dağıtalım hayır ali osman dayıma ördüğün bu çorabı sağlıcakla giyiyorsam tuzladığın bu ayranı afiyetle içiyorsam tuttuğun bu yoğurdu yoğurduğun bu ekmeği kaynattığın bu bulguru çalakaşık yiyorsam etime ve sütüme ineğimin ıslıklı memelerine kabıma kaçağıma toprağıma bu benim diyebiliyorsam ali osman dayımın yoksul yüreği bunun bedeli metristepe göğüne uğru yıldız uğramaya ana bu benim yüreğim hısımım ali osman'ın yüreği Alıntı
Misafir gelincik Gönderi tarihi: 16 Ekim , 2006 Gönderi tarihi: 16 Ekim , 2006 GEÇ KALMIŞ ÖLÜ Korkacak bir şey yok hesap tamam Sıram geldi mi hatta güleceğim Kendimi hazırladım biliyorum Önce turgut arkasından ömer haybo Daha sonra varujan sonra nureddin Sonra ben değilsem demokrat toni Sonra o değilse mutlaka benim Kendimi hazırladım biliyorum Aysel'in gölgesine saklandım Hep susamışım su içiyorum Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.