∞ evrensel-insan Gönderi tarihi: 13 Aralık , 2013 Gönderi tarihi: 13 Aralık , 2013 Bilindigi gibi 1980 her turlu terorunde ve terorun basinin "haksizlik yok, bir sagdan bir soldan asiyoruz" aciklamasinda, herkes terorun getirdigi her turlu yasam hak ve ozgurlugu katliami dahil bir suru insanlikdisi ve vicdandisi uygulamalarin en akilda kalani ve aci olani, YASI BUYULTULEREK ASILAN Erdal Eren'dir.Bugun onun yasaminin katledilisinin 33. yili.Konu ile ilgili asagidaki yaziyi paylasmak istiyorum.Erdal'ın Son BakışıTarih13.12.2013 16:40Bugün 13 Aralık 2013.Yurdun büyük bir bölümü kar altında.Soğuk. Üşüyoruz.13 Aralık 1980’de nasıldı acaba hava?Büyük olasılıkla yine soğuktu.Hele Ankara, hele sabaha karşı, çok daha büyük bir olasılık.Ulucanlar Cezaevi avlusu karla kaplı mıydı?Erdal Eren, karda mı attı son adımlarını?Bilmiyorum.Son bakışını biliyoruz oysa, 33 yıldır bakıyor yüzümüze.13 Aralık 1980. Istanbul’da, lise sondayım. Korkunun derin suskunluğu var üzerimde. Sadece benim mi? Herkesin. Şaşkınım. Çocuğum. Daha hiçbir kız eli tutmamışım. Yanlışlıkla dokunsam kıpkırmızı kesiliyorum. Erdal benden 3 ay büyük, liseli o da. Aynı okulda olsak, arkadaşım olacak. O da tutmamıştır daha bir kız elini avuçlarında. Dedim ya çoçuğum daha, öyleyim ama, her sabah asker aramasıyla girip çıkıyoruz okula. Kendimizi bir şey sanıyoruz. Erdal benden 3 ay büyük, ama o, o...O da çocuk aslında.Askerler, 12 Eylül’de “ülke bütünlüğünü korumak, milli birlik ve beraberliği sağlamak, muhtemel bir iç savaşı ve kardeş kavgasını önlemek, devlet otoritesini ve varlığını yeniden tesis etmek” için, ülke yönetimine el koymuşlar.Bunu sağlamak için de, parlamentoyu, siyasi partileri kapatmışlar, siyeset yapmayı yasaklamışlar. Bütün yurtta sıkıyönetim ilan etmişler, akşam olunca herkes korkuyla evlerine kaçışmış, askerler de evleri basıp, bir bir avlamış “düşman”ları.Bir de...Bir de, bir sağdan bir soldan adam asmaya başlamışlar.“Asmayalım da besleyelim mi?” demişler.13 Aralık 1980’de,17 yaşında olmasına rağmen,suç delillerinin çok açık olmamasına rağmen,Yargıtay'ın davayı iki kere bozmasına rağmen,bütün dünyadan yükselen karşı seslere rağmen,o son bakışa,üstelik o “son bakış”a rağmen Erdal Eren adında, o liseli, benden sadece 3 ay büyük çocuğu alelacele yargılayıp astılar.13 Aralık 1980. Soğuk. Kanımız donmuş.Bir gün önce Savaş Ay’ın kamerasına son kez bakarken "avukatıyla görüştürülmediğini, 18 yaşının altında olmasına rağmen idam edilmek istendiğini, yaşının 18’den küçük olduğunu tespit edecek olan kemik testi yapılması talebinin kabul edilmediğini, vurduğu söylenen jandarma erine çok uzaktan ateş açtığını ama otopside yakın atışla öldüğünün kanıtlandığını, kendisini ibret olsun diye asacaklarını ve ölümden korkmadığını" söyler Erdal Eren.Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kendisini “son yıllarda izlediğiniz gibi dış ve iç düşmanların tahriki ile, varlığına, rejimine ve bağımsızlığına yönelik fikri ve fiziki haince saldırılar”dan korumak için, bütün gücüyle üzerine çullanıp, öldürür 17 yaşındaki bu çocuğu.“Asmayalım da besleyelim mi?” demiştir çünkü, bir kaç gün önce, “netekim”.Bugün 13 Aralık 2013.Soğuk aynı soğuk.Suçlular belli, suç belli. Binlerce hayatı karartan, hayatlarımızı karartanlardan hesap sorabilmiş değiliz henüz.Soğuk da aynı, Erdal’ın bakışı da.Bu hesap tam olarak görülmedikçe, hiç birimiz güvende olmayacağız.O çocuk, Erdal Eren bu yüzden bakmaya devam ediyor bize.Edecek.Twitter: @ymbymb 1 Alıntı
∞ evrensel-insan Gönderi tarihi: 13 Aralık , 2013 Yazar Gönderi tarihi: 13 Aralık , 2013 Erdal Eren'in idam edilmesinin üzerinden 33 yıl geçtiTarih13.12.2013 14:5012 Eylül darbesinin ardından Cuntanın, öğrenci Erdal Eren'i idam edilmesinin ardından 33 yıl geçtiT2412 Eylül 1980 darbesinden sonra 17 yaşındayken yaşı büyütülerek idam edilen Erdal Eren’in bugün ölümünün 33′üncü yıldönümü. Er Zekeriya Önge’yi öldürdüğü gerekçesiyle hüküm giyen Ankara Yapı Meslek Lisesi öğrencisi Erdal Eren sadece 16 yıl, 3 ay yaşadı. Ağabeyi Erkan Eren, Erdal’ın Mamak Askeri Cezaevi’nde tutuklu kaldığı dönemde gördüğü ağır işkencenin izlerine tanık olduğunu dile getirmiş, Erdal’ın idam edildiği tarihte yaşının 18′den küçük olduğunu belirtmişti.12 Eylül darbesinin mimarı, dönemin Genelkurmay Başkanı olan 7′inci Cumhurbaşkanı Kenan Evren “asmayalım da besleyelim mi?” sözünü Erdal Eren için söylemişti ancak sonrasında bu söz binlerce insana mal edilmişti. 12 Eylül darbesine ilişkin süren yargılamada Evren’e davanın 22 Kasım 2012′deki duruşmasında Erdal Eren’in posteri gösterilerek “Tanıyor musunuz?” diye sorulmuştu. Evren “Tanımıyorum” der gibi başını sağa sola sallayınca, “Erdal Eren sizin ‘Asmayalım da besleyelim mi?’ dediğiniz devrimcilerden biriydi” denilmişti.Ankara Yapı Meslek Lisesi öğrencisi ve Yurtsever Devrimci Gençlik Derneği üyesi olan Eren, yine Yurtsever Devrimci Gençlik Derneği üyesi ve ODTÜ öğrencisi Sinan Suner’in 30 Ocak 1980’de MHP’li Bakan Cengiz Gökçek’in koruması Süleyman Ezendemir tarafından vurularak öldürülmesini protesto etmek için 2 Şubat 1980 günü düzenlenen gösteride gözaltına alınan 24 kişinin arasında yer almıştı.Gösteri sırasında çıkan çatışmada er Zekeriya Önge’yi öldürdüğü iddiasıyla tutuklanan Erdal Eren, yargılanarak 19 Mart 1980 tarihinde idama mahkûm edilmiş, Milli Güvenlik Konseyi tarafından onaylanan karar, 13 Aralık 1980’de Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi’nde infaz edilmişti. Alıntı
∞ evrensel-insan Gönderi tarihi: 13 Aralık , 2013 Yazar Gönderi tarihi: 13 Aralık , 2013 Erdal Eren'in idamından önce ailesine yazdığı mektup 3 Aralık 1980 tarihinde idam edilen Erdal Eren'in ailesine yazdığı son mektup Erdal Eren Kaynak: Erbil Tuşalp, "Bin İnsan" - İnsan Hakları Dosyası, Tekin Yayınevi, Ankara, 1985. Erdal, annesi, babası ve kardeşlerini yürekten sevgi ve saygı ile selamlayarak satırlarına şöyle devam etmiştir: Sizlere bugüne kadar pek sağlıklı yazamadım. Ayrıca konuşma olanağımız da pek olmadı. Dışarıdayken de birbirimizi anlayabilecek şekilde konuşamadık. Bu konuda sizlere karşı büyük ölçüde hatalı davrandım. Ancak, bunu size saygı duymadığım şeklinde yorumlamamanızı isterim. Sizlere anlatacağım, sizlerle konuşacağım çok şey var, ancak, olanak yok. Şu anda ne durumda olacağınızı tahmin ediyorum. Ama çok açıkça söylüyorum ki, benim moralim çok iyi ve ölümden korkmuyorum. Böyle düşünmem, böyle davranmam halka olan inancımdan ileri gelmektedir. Ölümden korkmadığımı söylemem, yaşamak istemediğim, yaşamaktan bıktığım şeklinde anlaşılmamalı. Elbette hayatta olmayı ve mücadele etmeyi arzulardım. Biliyorsunuz bana bu ceza, işlediğim iddia edilen suçtan verilmedi. Asıl amaçlanan, böyle bir olayla gözdağı vermek ve engellemektir. Sizin de bildiğiniz gibi, hukuk kurallarını çiğneyerek bu cezayı verdiler. Cezaevinde yapılanları – neler olduğunu ileride ayrıntılı bir şekilde öğrenirsiniz sanırım – insanlık dışı zulümdü. O kadar aşağılık, o kadar acımasız şeyler gördüm ki, bugünlerde yaşamak bir işkence haline geldi. İşte bu durumda ölüm korkulacak bir şey değil, şiddetle arzulanan bir olay, bir kurtuluş haline geldi. Böyle bir durumda insanın intihar ederek yaşamına son vermesi işten bile değil. Ancak ben bu durumda irademi kullanarak, ne pahasına olursa olsun yaşamımı sürdürdüm. Hem de ileride bir gün öldürüleceğimi bile bile. Sizlere bunları anlatmamın nedeni, yaşamaktan bıktığım ya da meselenin önemini, ciddiyetini kavrayamadığım gibi yanlış bir düşünceye kapılmamanız içindir. Bütün bu yapılanlar, başımdan geçenler kinimi bir kat daha arttırdı, azmimi bir kat daha körükledi. Mesele benim açımdan kısaca böyle, ancak sizin için daha zor olduğunu biliyorum. Anne, baba ve evlat arasındaki sevgi çok güçlüdür, kolay kolay kaybolmaz. Evlat acısının da sizin için ne derece etkili olacağını biliyorum. Ama ne kadar zor olsa da bu tür duygusal yönleri bir tarafa bırakmanızı istiyorum. Sizin binlerce evladınız var. Zavallı ve çaresiz biriymişim gibi ardımdan ağlamanız beni yaralar. Hepinize özgür ve mutlu bir yaşam diliyorum. wikisource.org 1 Alıntı
Φ Canraşit Gönderi tarihi: 14 Aralık , 2013 Gönderi tarihi: 14 Aralık , 2013 http://www.dailymotion.com/video/x9b7m7_grup-yorum-buyu-erdal-eren_music 1 Alıntı
Φ democrossian Gönderi tarihi: 14 Aralık , 2013 Gönderi tarihi: 14 Aralık , 2013 12 Eylül sonrası olan hiç bir şey, 12 Eylül öncesinin soğuk savaş döneminde iki süper güç arasında mengeneye sıkışmış bir ceviz gibi çatırdayan ve bölünmenin, iç savaşın arefesine gelmiş olan Türkiye'deki kardeşin kardeşinin kanını akıttığı korkunç ortamdan daha kötü değildir. 12 Eylül olmasaydı ne olacağını görmek isteyenler, Afganistan'a baksın... Alıntı
Φ Evrim Gönderi tarihi: 14 Aralık , 2013 Gönderi tarihi: 14 Aralık , 2013 Erdal Eren'in boynuna 17 yaşında ip geçiren darbeci zihniyet bir gün mutlaka yargılanacaktır. kapattıkları her bir dosyayı açacak adalet de bir gün mutlaka gelecek ve işkencelerin, idamların, katliamların hesabını soracaktır... 1 Alıntı
Φ democrossian Gönderi tarihi: 15 Aralık , 2013 Gönderi tarihi: 15 Aralık , 2013 Konuları karikatürize ederek veya sloganlaştırarak gerçeği tam göremez, çarpıtırız. Gerçekler çoğu kez kabullenilmesi zor olgulardır. Buradaki gerçek, 12 Eylül 1980 darbesi yapılmasaydı, ülkeyi bir iç savaşın ve ardından süper güçlerin, hatta çevresel küçük güçlerin bile, paylaşım işgalinin beklediği gerçeğidir. Tıpkı Sevr gibi her yanından parça koparmak isteyen isteyene bir durum olacak, ülke bütünlüğü paramparça olacaktı. Burası stratejik bir köprüdür. Burada rahat yatmak, rahatsız edilmemek olası değildir. İçinde hiç çatışma olmayan bütünlük içindeki bir ülkeyi de ansızın bir sabah birileri işgal etmez. Önce iç çatışma başlatır, sonra körükler ve iç savaşa dönüştürür, sonra iç savaşı sona erdirmek adına işgal ederler. Emperyalizm gerçeği budur ve emperyalizmin doğusu batısı yoktur. Genelde kuzeyi güneyi vardır. Genellikle emperyalizm kuzeyden güneye doğru yayılır. Diğer yandan Sevr'in her zaman kapımıza tekrar dayanabileceği gerçeğini hiç unutmamamız gerekir. Yabancı bir uzaylı uygarlık dünyaya yaklaşsa, ilk olarak Anadolu yarımadası dikkatlerini çekerdi. Bu, her türlü jeosantrik tutuculuktan bağımsız, evrensel bir gerçektir. Ama kendilerine karşı gelişecek bir hareket açısından Kuzey Amerika bölgesine dikkat ederlerdi, onu da es geçmeyelim. Alıntı
∞ evrensel-insan Gönderi tarihi: 15 Aralık , 2013 Yazar Gönderi tarihi: 15 Aralık , 2013 Emperyalizmin de kullandigi ve kendi cikari icin carpittigi gunumuz kavram ve degerlerini algilamak bilincine varmak ve kullanmak ve de ...e gore temelinde kullanmak baskadir; ulke ve toplum olarak ulke devlet ve hukumetinin basindakilerin emperyalizmin cikarinin emir eri olmasi ve onun cikarindan kendine de bir cikar ummasi ve bunun icin ulkesini toplumunu bu cikara "satmasi" baskadir. Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 15 Aralık , 2013 Gönderi tarihi: 15 Aralık , 2013 12 Eylül 1980 öncesi icin söyle deniyor:"Gladyo,gencleri sagci solcu diye biribirine düsürüp ülkede bir kaos bir ic savas cikarmak istedi,Amac ordunun darbe yapmasi demokrasiyi ve ülkenin ekonomik yükselisini!baltalamakti" Bunun tez olarak dogru oldugunu kabul edelim.Ancak sunu da soralim kendimize:O günkü gladyo nereden güc aliyordu? Türkiye'de Gladyo temizlendimi?Varmiydi?Simdi Gladyo yok mu? Eger suc Gladyonunsa neden Evren'e yükleniliyor,sonucta Evren ülkenin savunmasi icin yemin etmemismiydi?Yani Evren bu cinayetleri seyretmeli miydi? Türkiye'de askerin müdahale etmesinin arkasinda hep sivil iktidarlarin basiretsizligi yatmaktadir.Yani Türkiye'yi yönetme görevini üzerine alan iktidarlar Türkiye ve Türk Milleti icin degil baskalarinin ekonomik ve lojistik cikarlarini korumak icin calismislar ve calismaktadirlar.Halk sahipsiz birakilmaktadir. Ne saniyorsunuz yani:Türkiye'nin kanayan yaralarindan biri olan isportacilik neden yok edilemiyor.Hükümetlerin gücü bunlara yetmiyor mu?Veya Kadikyöy-Pendik arasi minibüsleri neden yollarda korsanlik yaparak trafik terörüne yol acmaktadirlar. Basiretsiz iktidarlar,isportacilar ve minibüscülerin oyuna muhtactirlar.Onlari basi bos birakarak "oh ne ala memleket ne güzel hükümet"dedirterek oy calmaktir. amac.Modern Türkiye'nin resmine ne isportacilik ne de minibüs korsanligi yakismiyor. Gladyo bugün iktidardadir.Bazilarimiz ordunun sesi kesildi,ülkeye demokrasi geldi diyebilir ancak bu sadece kendini kandirmak gibi birseydir.Türkiye'de demokrasi yoktur,bu demokrasi 12 yil önce darbeyi yemistir Gladyodan. Ülkede demokrasi sivil iktidarlar tarafindan gerceklestirilir ve desteklenir.Sivil iktidarin devleti ele gecirmesi demokrasi degildir.Demokrasi ancak tüm kurumlarin birbiirini denetleyebilmesidir.Kuvvetler ayrilgi denir buna.Bizi halk secti bizim üzerimizde baska güc olamaz demek demokrasinin katledilmesi demektir.Eger adil olmayan bir secim sistemi ile meclisin matematigi bir parti cikarina degismisse bunun adina demokrasi denemez.Demokrasi cogunluk degil cogulculuktur.Secilen hükümetler sadece kendi secmenleri icin degil tüm ülke insanlari icin calismalidir.Biz böyle istiyoruz böyle olacak demek demokrasi degil despotluk diktatörlüktür. Bir ülkede eger kuvvetler ayrilgi diye bir kavram kalmamissa,kuvvelter iktidarin eline gecmisse,sendikalar ertilmis,üniversiteler kadrolastirilmissa,yargi yönetimin korkutma mekanizmasi haline getirilmisse,Silahli Kuvvetler gercek amaclari disinda farkli kesimlerin cikarlarina hizmet vermeye baslsmissa,Halk korkutulmus ve sindirilmisse,o ülkede demokrasi katledilmis demektir. Peki simdi kime güvenmek gerekiyor;Kim bu devleti kurtarabilir.Halk esir alinmistir,Sivli Toplum Örgütleri tamamen siyasilesmis ve iktidarin yandasi haline gelmis gelmeyenler ise bertaraf edilmektedir. Halkin inanclari sömürülerek dindar hükümet aldatmacasi ile secimlerde oy kazanilmaktadir.Halk yeterli bilince sahip olmadigi icin kendisini sömürenlere kolayca inanmaktadir.Yani ülkemizde planlanan rejim ve harita degisikligi hicbir direnis görmeden devam ettirilmektedir. 1980 öncesi Türkiye'se de ayni durumdaydi.Bugün Evren'e karsi olan,yargilansin cezasini ceksin diyen onlarca aydin,gazeteci veya sanatkar dün Evrenin eteklerini öpüyordular.O gün o gündü bugün bugündür diyeceksek o zaman Evren'in yapmis oldugu müdahale yerinde bir müdahaleydi. Bugün Türkiye'de darbe yapacak bir güc yoktur.Cünkü sivli iktidar darbeyi yapmistir.Bugün Türkiyede yasanan polis zulmü,yarginin tarafli olusuna karsi hic kimse kolunu kipirdatamiyor.Tabiki demokrasi sevdalilari icin bu cok iyi bir durumdur cünkü askeri müdahale yok.Peki eger asker müdahale etseydi bugün farkli olan ne olurdu Türkiyede? saygilarla Alıntı
Φ Canraşit Gönderi tarihi: 16 Aralık , 2013 Gönderi tarihi: 16 Aralık , 2013 Türkiye'de Gladyo temizlendimi?Varmiydi?Simdi Gladyo yok mu? Türkiye'nin NATO'ya katılışından itibaren var ve yani hala var. Eskiden Ülkücü-Milliyetçi Gladyo vardı, şimdi Fethullahçı Gladyo var. Eskiden kullandığı yöntemler başkaydı, şimdi başka. Yalnız, Sovyetlerin çöküşü ile birlikte eski Ülkücü-Milliyetçi Gladyo yol ayrımına geldi ve Ulusalcı ve Amerikancı olarak ikiye ayrıldı. İşte bizim şu an Fethullahçı dediğimiz Gladyo o günün Amerikancı kanadının devamı, o misyonun bugünlere taşıyıcısıdır. Zaten, Ergenekon tertibi, aslında Gladyonun Ulusalcı kanadının tasfiye işlemidir. Ayrıca Ergenekon tertibi, bu tasfiye işlemine ek olarak tüm muhalif sivil kesimlere karşı bir sindirme operasyonudur. 12 Mart 71 Muhtırasını hatırlayalım. Mahir Kaynak nasıl önce MDD'ci solcu cepheye sızmış, provoke etmiş ve daha sonra MDD temelinde yapılması planlanan 9 Mart darbesini deşifre etmişti ve akabinde Amerikancı 12 Mart darbesi gerçekleşmişti. İşte 12 Eylül'deki mantık da aynıdır. İki tarafı da el altından destekleyen, ajan provakatörlerle olayları tırmandıran aynı Gladyodur ve bir " OUR BOY " olan bir Genel Kurmay Başkanının bu faaliyetlerden haberdar olmaması imkansızdır. Evet Evren görevini yapmıştır. Ona verilen görev tabana yayılma eğilimi gösteren yükselen sınıf bilincinin önünü kesmek, demokratik hakları kısıtlamak ve böylece ülke ekonomisini Global ekonomiye tam anlamıyla entegre etmektir. Malum, hakları kısıtlanan " ucuz işçi cenneti ", her zaman Kapitalizmin tercihidir. 1 Alıntı
Φ Canraşit Gönderi tarihi: 16 Aralık , 2013 Gönderi tarihi: 16 Aralık , 2013 Buradaki gerçek, 12 Eylül 1980 darbesi yapılmasaydı, ülkeyi bir iç savaşın ve ardından süper güçlerin, hatta çevresel küçük güçlerin bile, paylaşım işgalinin beklediği gerçeğidir. Tıpkı Sevr gibi her yanından parça koparmak isteyen isteyene bir durum olacak, ülke bütünlüğü paramparça olacaktı. Güncel BOP Projesi ile o zamanın YEŞİL KUŞAK Projesi benzer İslami temelde olmakla birlikte hedefleri itibariyle aynı değildir. Sovyetlere karşı YEŞİL KUŞAK Projesi dahilinde bir blok oluşturmak isteyen bir ABD neden, Türkiye'nin parçalanmasını istesindi ? Bir bahane / meşrulaştırma zemini ( iç çatışma ) yaratarak bu sebeple darbe yaptırıp kendilerince Komünizme karşı bir panzehir olarak gördükleri TÜRK-İSLAM sentezini hayata geçirmek varken, neden parçalanmasını istesindi ? 1 Alıntı
Φ Canraşit Gönderi tarihi: 16 Aralık , 2013 Gönderi tarihi: 16 Aralık , 2013 12 Eylül olmasaydı ne olacağını görmek isteyenler, Afganistan'a baksın... Afganistan'da o zaman ki meşru Sosyalist hükumete karşı o zamanın El-Kaidesini kullanarak, bu hükümeti devirmeye çalışmak ABD işgali değilse, Suriye'de olan nedir ve yöntemsel olarak ne farkı vardır ? Siz bir benzerlik kurmaya çalışıyorsanız, eğer 12 Eylül olmasaydı Türkiye'de bir Sosyalist iktidar olacağını varsayarak, bu iktidara ve meşru ordusu ile ABD'nin desteklediği kuvvetler arasında bir iç savaş olacağına inanıyor ve bu savaş sırasında hukümetin Sovyetleri yardıma çağıracağını düşünüyorsanız, zaten Türkiye'nin resmi olmasa da fiilen ABD işgalini ve Türkiye'nin asla Afganistan gibi bağımsız olmadığını ve olamayacağını da kabul etmiş oluyorsunuz. Zira Afganistan'da olan budur. Oysa, Sovyetlerin böyle bir niyeti olsa darbe olduğunda da müdahalesi olurdu. Zira, darbe zaten fiilen ABD işgali demekti. Ve zaten sizin senaryonuzdaki gibi eğer Evren bir kurtarıcı olmuş olsa, Türkiye tam bağımsız olurdu. Alıntı
Φ democrossian Gönderi tarihi: 16 Aralık , 2013 Gönderi tarihi: 16 Aralık , 2013 Afganistan'da Sovyet işgali sırasında kimin iktidarda olduğu hiç önemli değil. Ben Afganistan'ı örnek verirken iktidar yapısını hiç dikkate bile almadım. Çünkü en küçük önemi yok. Önemli olan komünistlerle dinciler arasında bir iç savaş çıkması ve önce Sovyet, sonra ABD müdahalesinin gelmesi. Her iki güç de birer emperyalist piyonudur. Komünistler Sovyet, dinciler ABD piyonları idiler. Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 16 Aralık , 2013 Gönderi tarihi: 16 Aralık , 2013 Türkiye'nin NATO'ya katılışından itibaren var ve yani hala var. Eskiden Ülkücü-Milliyetçi Gladyo vardı, şimdi Fethullahçı Gladyo var. Eskiden kullandığı yöntemler başkaydı, şimdi başka. . . . Malum, hakları kısıtlanan " ucuz işçi cenneti ", her zaman Kapitalizmin tercihidir. Sordugum baska bir konu daha vardi:"Eger AKP'nin iktidara gelmesine karsi bir askeri darbe olsaydi bugün Türkiyede farkli olan ne olabilirdi?Yani askeri bir müdahale olsaydi:Türkiye de demokrasi yara mi alacakti,peki simdi Türkiye de demokrasi var mi?Sicak para ekonomisi cökecekmiydi,bugün bu ekonomi cökmüyor mu?Türkiye kalkinamayacakmiydi?Bugün Türkiye kalkiniyor mu? saygilarla Alıntı
Φ democrossian Gönderi tarihi: 16 Aralık , 2013 Gönderi tarihi: 16 Aralık , 2013 Askeri vesayet iddialarına hiç bir zaman prim vermedim. Fakat asker nasılsa her sorunu çözer diye gereğinden fazla bir güven oluştuğu doğru. Her işi berbat et, nasılsa asker gelir düzeltir şeklinde bir hazırcılık oluştu. Cafer yine yapacağını yaptı, koş asker bez getir'in artık bir sonu olacaktı. Olması gerekiyordu. Böyle zulümle, haksızlıkla, sahtecilikle, emperyalist direktifiyle önce suç uydurup sonra düzmece kanıt üreterek olmamalıydı tabii. Hangi bir işi düzgün yapabildik ki zaten, Atatürk'ten sonra? Haksızlık da etmeyeyim, akıllıca yaptığımız bir iş var Atatürk'ten sonra, o da 2. Dünya Savaşına bulaşmamak. Başka da pek bir şey göremiyorum. Aslında onu da Atatürk ölmeden önce güvenceye almıştı. Avrupa faşistleri ile yakın ilişki öngören bir kararnameyi şiddetli bir şekilde reddederek rezerv koymuştu. İnönü'yü bu yüzden fena halde haşlamış ve istifa ettirmişti. İnönü'nün aldığı bu ders, savaş çıkınca doğru siyaset izlemesinde yol göstermiş olmalı. Ne büyük bir liderdi Atatürk... Mirasını yiye yiye bitiremedik. Bitmek bilmiyor, bu kadar yemeye dağ olsa dayanmazdı. Hâla düşmanları bile ona açıkça karşı olamıyor, takiyyeye mecbur kalıyorlar. Alıntı
∞ evrensel-insan Gönderi tarihi: 16 Aralık , 2013 Yazar Gönderi tarihi: 16 Aralık , 2013 Turkiye'nin sorunu iktidardan ve onun yonlendirimlerinden bagimsiz bir hukumet ve devletin olmayisidir. Demokrasinin parlementer olmasi maalesef bunu onleyemiyor. Bagimsiz bir devleti ve hukumeti olmayan, devletin basi olan cumhurbaskaninin, hukumetin basi olan basbakanin iktidari basi olmasi ulke de sadece tek bir seye olanak tanir. Parti devleti ve hukumeti. Bu gecmiste de boyleydi bugun de boyledir. Gecmiste iktidar politrikasi "begenilmediginde" asker darbe yapiyordu. Simdi zaten sivil darbe varken, askerin darbesine de ihtiyac yok. Askeri darbelerin yerini sivil darbe almistir. Yalniz parti devleti ve hukumeti hic degismemis ve bastan yanlis olarak kurulmustur. Alıntı
Φ Canraşit Gönderi tarihi: 17 Aralık , 2013 Gönderi tarihi: 17 Aralık , 2013 Sordugum baska bir konu daha vardi:"Eger AKP'nin iktidara gelmesine karsi bir askeri darbe olsaydi bugün Türkiyede farkli olan ne olabilirdi?Yani askeri bir müdahale olsaydi:Türkiye de demokrasi yara mi alacakti,peki simdi Türkiye de demokrasi var mi?Sicak para ekonomisi cökecekmiydi,bugün bu ekonomi cökmüyor mu?Türkiye kalkinamayacakmiydi?Bugün Türkiye kalkiniyor mu? Elbette şu an demokrasi yoktur, elbette şu an RTE'ye ABD desteği kalktığında sıcak para kesildiğinde ekonomi çöker ve elbette Türkiye'de üretim olmadığı için kalkınması sanaldır ve kalıcı değildir. Zira, RTE şu an hem içte hem de dışta ABD çıkarlarına aykırı işler peşinde gibi görünüyor. Askeri darbe olsaydı bu ancak yine ABD destekli olabileceğinden tablo son durumun öncesinden farklı olmazdı. Ama diyelim ki Ulusalcı bir askeri darbe oldu. işte o zaman ambargolar, kışkırtmalar, terör had safhaya çıkartılırdı, ekonomik sıkıntı artarak 2001 krizindeki gibi benzer bir hale gelebilirdi. Yani halk bağımsızlığın bedelini bir şekilde öderdi. Zaten bu nedenle NATO'dan çıkılması ve Rusya-Çin-İran'a yakınlaşılması gerektiğini söyleyen bir emekli paşa hemen içeri alınmıştı dalgalardan birinde hatırlarsanız. Zaten RTE de bunun bilincinde olduğundan desteğini aynı emperyalist ittifaklarda arıyor görünüyor. Önemli olan ne şekilde olursa olsun bağımsızlığın bedelini ödeyecek halkın bunun bilincinde olması ve sonuçlarına katlanıp, kabul etmesi. Halk bu bilinçte olsaydı, Irak'a tezkere çıkarmayan hükumete karşı yaratılan 2001 krizinin sonuçlarına katlanabilir, faturayı hükumete kesmezdi. Zaten, Gladyo benzeri yapılanmalar, halkın tabiri caizse etik değerler üzerinden gaza getirilebilirliği ve milli bilincinin yokluğundan yararlanarak ister askeri olsun ister sivil darbe ortamları hazırlama şansını bu nedenle kolay bulur. Buna göre, 2001 krizi de medya kullanılarak F tipi Gladyonun bir manüpülasyonu idi. Buna karşılık tasfiye edilmek istenen Gladyonun Ulusalcı kanadının karşı manüpülasyonu oldu ama bu da F Tipi tarafından yandaş medya yolu ile ve usülsüz davalarla bertaraf edildi. Halk bunu da yedi. Askeri vesayet kaldırıldı, Sivil Vesayet başladı. Şimdi ise, yine F Tipinin RTE üzerinde manüpülasyonları söz konusu. Bunun etkinliği ve şiddeti de seçimlerin sonucuna ve RTE'nin geri adım atabilmesine bağlanmış durumda. Aksi halde itibarsızlaştırma adına bulurlar bir şeyler ve o da gider. Burada önemli olan her zaman ABD'nin çıkarıdır. Halkın bilinçlenmesi de bu çıkarı tehdit eden en önemli unsurdur. Alıntı
Φ Canraşit Gönderi tarihi: 17 Aralık , 2013 Gönderi tarihi: 17 Aralık , 2013 Yalniz parti devleti ve hukumeti hic degismemis ve bastan yanlis olarak kurulmustur. Ona baştan yanlış olan denmez, devrim süreci denir. Devrim süreci tamamlanamadığı için, kesilen devrim sürecinin bir anındaki devrim için kullanışlı mevcut yapıyı ele geçiren, bu yolla aynı yapıyı kendi çıkarına uygun olarak karşı Devrim amacıyla kullanmıştır. Olay bundan ibarettir. Önce 50'de DP eliyle ABD ele geçirmiş, sonra 60'da, 71'de, 80'de, 97'de yine ABD asker eliyle devam ettirmiş, 97'den sonraki kırılma sırasında asker eliyle Ulusalcı ele geçirimi 2001'de ve sonrasında sivil darbeyi yemiş, tekrar ABD tarafından ele geçirilmiştir. Şu anda ise RTE ele geçirmeye çalışmaktadır. Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 17 Aralık , 2013 Gönderi tarihi: 17 Aralık , 2013 Elbette şu an demokrasi yoktur, elbette şu an RTE'ye ABD desteği kalktığında sıcak para kesildiğinde ekonomi çöker ve elbette Türkiye'de üretim olmadığı için kalkınması sanaldır ve kalıcı değildir. Zira, RTE şu an hem içte hem de dışta ABD çıkarlarına aykırı işler peşinde gibi görünüyor. . . . Şimdi ise, yine F Tipinin RTE üzerinde manüpülasyonları söz konusu. Bunun etkinliği ve şiddeti de seçimlerin sonucuna ve RTE'nin geri adım atabilmesine bağlanmış durumda. Aksi halde itibarsızlaştırma adına bulurlar bir şeyler ve o da gider. Burada önemli olan her zaman ABD'nin çıkarıdır. Halkın bilinçlenmesi de bu çıkarı tehdit eden en önemli unsurdur. Yararli bir aciklama olmus tesekkürler. saygilarla Alıntı
Φ Canraşit Gönderi tarihi: 18 Aralık , 2013 Gönderi tarihi: 18 Aralık , 2013 Rica ederim efendim. Okumaya değer bulduğunuz için asıl ben size teşekkür ederim. Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.