Φ NarKo Gönderi tarihi: 6 Kasım , 2013 Gönderi tarihi: 6 Kasım , 2013 Kabir azabı, ruha mı yahut vücuda mı olacaktır? İnsan ölümünde toprağa da girse, boğularak denizin derinliklerine de kaybolsun, parçalara her zerresi ayrılsın, yakılarak külleri savrulsa bile kesinlikle kabir hayatını yaşayacaktır. Ölen bir kişi kabre defnedildikten sonra, Münker ve Nekir isminde iki melek yanına gelecektir. Ve soru soracaktır. "Rabbin Kimdir" "Peygamberin Kimdir" "Dinin Nedir" diye sual soracaklardır. Dünya hayatında Allah'ın emirlerine uyan ve hakiki müslüman olarak yaşamını sürdürmüş, iman, güzel amel sahipleri, Meleklerin bu sorularına rahatlıkla ve doğru şekilde cevap vereceklerdir. Bundan sonra güzel amel ve iman sahiplerine kabirlerinde cennet bahçelerinden bir bahçe açılır ve Cenneti o kişiye gösterirler. Dünya hayatında Allah ( c.c.)'ın emirlerine uymayan, imansız ( kafir ) ölen, münafık olan kişiler ise Meleklerin sorduğu sorulara doğru cevap veremeyerek, Cehennem kapıları onlara açılır ve Cehennemdeki yerleri o kişiye gösterilir. Oradaki azap kendilerine gösterilir. Mümin kişiler kabirde, huzur, nimet ve sıkıntısız bir şekilde kabir hayatında yaşarken, kafirler ise azap göreceklerdir. Kabir azabının ve nimetlerinin varlığını gösteren Ayet ve Hadisler şunlardır: * Firavun ve adamları sabah,akşam ateşe atılırlar. Kıyametin kopacağı gün de denilir ki; Firavun hanedanını ateşin en şiddetlisine sokun. * (Mümin, 40/46) "Allah, iman edenlere bu dünya hayatında ve ahirette, o sabit sözlerinde daima sebat ihsan eder." (İbrahim, 14/27) Kabir azabını anlatan bir çok Hadis-i şerif bulunmaktadır, hadis kitaplarında. Bu hadislerden bazıları şunlarıdır: Hz. Peygamber (s.a.s) bir mezarlıktan geçerken, iki mezardaki ölünün bazı küçük şeylerden dolayı azap çekmekte olduklarını gördü. Bu iki mezardaki ölülerden biri hayatında koğuculuk yapıyor, diğeri ise idrardan sakınmıyordu. Bunun üzerine Resulullah (s.a.s) yaş bir dal almış, ortadan ikiye bölmüş ve her bir parçayı iki kabre de birer birer dikmiştir. Bunu gören ashap, niye böyle yaptığını sorduklarında: "Bu iki dal kurumadığı sürece, o ikisinin çekmekte olduğu azabın hafifletilmesi umulur." (Buhârî Cenâiz, 82; Müslim, İmân, 34; Ebû Dâvud, Tahâret, 26) buyurmuşlardır. "Kabir ya cennet bahçelerinden bir bahçedir veya cehennem çukurlarından bir çukurdur." (Tirmizî, kıyamet, 26). Kabirde ki azap ruha mı, yoksa bedene mi olacak? Ölüm aslında müminler için bir kurtuluştur, nimettir. Kafirler için ise kahroluş ve ölmek uyumak yok olmak değildir. Ölmek dünya hayatından ahiret hayatına geçiş evresidir. Ve gerçek aleme göç etmektir. Toprak altına ekilen tohum, normalde çürüyor ve yok oluyor gibi görünse de, daha güzel bir şekilde filizleniyor ve tohum hayatından fidan, ağaç veya çiçek hayatına geçtiği gibi, insanda öldüğü zaman toprağa giriyor. Ancak örnekte olduğu gibi dünya hayatına veda ederek toprak altında çürüyerek yeni bir hayata berzah ve kabir hayatına erişiyor. Ruh ile beden, florasan gibidir. Herhangi bir darbeden veya hasardan dolayı kırılan florasan yok oluyor fakat elektrik yok olmuyor ve varoluşu devam ediyor. Ve biz elektriği göremiyoruz ancak var olduğuna inanıyoruz. Tıpkı ruh ile bedenin durumu buna benzer biçimdedir. İnsan ölünce ruh bedenden çıkıyor. Beden yok oluyor fakat ruh varlığını sürdürüyor. Azap veya Nimeti Ruh hissedecektir. Bu duruma en iyi örnek olarak, rüyalar aleminden verilebilir. Uyku hali yarı ölüm hali gibidir. Uykuda ruh bedenden çıkar ve gider, gezer. Bazen uçarsınız, bazen acı çekersiniz rüyanızda, atlarsınız, düşersiniz ve acı hissedersiniz tıpkı gerçekmiş gibi. Kaynak: İbrahim Fırat Alıntı
Φ democrossian Gönderi tarihi: 6 Kasım , 2013 Gönderi tarihi: 6 Kasım , 2013 Din niye bu kadar nefretle, intikamla dolu? İnsanları zaten sonsuza kadar yanmakla tehdit etmiş, bu acele ne? Hemen kabirde işkenceye başlayacak kadar aceleci bir sadizm tasavvuru niye? Sırf benim inandığım gibi değil de, başka türlü inanıyor diye insanlara karşı bu kadar da hınçlı olmanın psikolojisi nedir? Bir insana karşı hayatında çok sabırlı olduğu iddia edilen tanrının, o kişi ölür ölmez sabırsızlıktan duramadığını, alel ecele işkenceye başladığını düşünmek için insan nasıl bir psikoloji içinde olabilir? Alıntı
Φ Suheyla Gönderi tarihi: 6 Kasım , 2013 Gönderi tarihi: 6 Kasım , 2013 Sırf benim inandığım gibi değil de, başka türlü inanıyor diye insanlara karşı bu kadar da hınçlı olmanın psikolojisi nedir? Bir insana karşı hayatında çok sabırlı olduğu iddia edilen tanrının, o kişi ölür ölmez sabırsızlıktan duramadığını, alel ecele işkenceye başladığını düşünmek için insan nasıl bir psikoloji içinde olabilir? Nedenleri arasinda olanlar, insanlarin ölümden korkmasi. Bu ölümden kurtulmak icin, inanilmayacak seylere inanmak zorundalar. Bu yuzden aksi argumanlarin hic bir faydasi yoktur. Her kultur, her cagda sayisiz dinlerde kendi kendilerine ölüm carelerini kendi inanclarinda bulmuslardir. Bunlara teselli ilaclari diyebiliriz. Alıntı
Φ binyamin Gönderi tarihi: 6 Kasım , 2013 Gönderi tarihi: 6 Kasım , 2013 Dünya hayatında Allah ( c.c.)'ın emirlerine uymayan, imansız ( kafir ) ölen, münafık olan kişiler ise Meleklerin sorduğu sorulara doğru cevap veremeyerek , Cehennem kapıları onlara açılır ve Cehennemdeki yerleri o kişiye gösterilir. Diyelim ki adam dediğin gibi biri ama doğru cevap verdi bu durumda ne olur? doğru cevap çok kolay bir kaç soruyu bil tamam öyle mi? bunu ben değil siz diyorsunuz? şimdi dersen ki yok olur mu allah bilir onun ne olduğunu madem biliyor neden soru soruluyor o vakit ...her taraftan tutarsızlıklar komplo teorileri .... Alıntı
Φ Canraşit Gönderi tarihi: 7 Kasım , 2013 Gönderi tarihi: 7 Kasım , 2013 Ruh ile beden, florasan gibidir. Herhangi bir darbeden veya hasardan dolayı kırılan florasan yok oluyor fakat elektrik yok olmuyor ve varoluşu devam ediyor. Ve biz elektriği göremiyoruz ancak var olduğuna inanıyoruz. Tıpkı ruh ile bedenin durumu buna benzer biçimdedir. İnsan ölünce ruh bedenden çıkıyor. Beden yok oluyor fakat ruh varlığını sürdürüyor. Azap veya Nimeti Ruh hissedecektir. Efendim, Elektriği göremiyoruz ama inanmıyoruz da. Çünkü, biliyoruz. Çünkü etkilerini görüyor, elektriğin çeşitli parametrelerini ölçüyoruz. Ruhu ise ölçemiyoruz. O nedenle bu benzetme yanlıştır. Ayrıca, Kuran'a göre İnsanda Ruh yoktur. Dolayısıyla Kabir azabı da yoktur. Yalnızca öldükten sonra aynen dirilme vardır. Ödül veya ceza ondan sonra. Ruh İslama İsrailiyat ile girmiştir. Alıntı
Φ democrossian Gönderi tarihi: 7 Kasım , 2013 Gönderi tarihi: 7 Kasım , 2013 Birbirinden türemiş olan üç İbrani kökenli dinde de ruh inancı yoktur. Bu üç dinde de ruh deyince ruhül kudüs anlaşılır. Veya ruhullah. İnsan bireylerin ruhları diye bir inanç bu dinlerin hiç birinde yoktur. Ruh inancı bu üç dinin dışında kalan dinlerde vardır. Bu eski dinlerin mensupları hristiyan ve müslüman olurken, ruh inançlarını da getirdiler. Yahudilerde ise halen ruh inancı yoktur. Yani ilk oluşumuna en uygun kalan din yahudiliktir. Kuran'a sadık kalmakta direnen gruplarda da ruh reddiyesi olmasa bile bu konuya önemsiz bakarlar. İslam zaten tümüyle israiliyattır. Arapların özgün bir yaratımı değildir. Tümüyle kopye çekilerek yaratılmış olduğu için islamda israiliyat diye bir mevzu olamaz. Peynirde süt katkısı şüphesi diye bir şey ne kadar saçmaysa, islamda israiliyat bulaşması iddiası da o kadar yersizdir. Alıntı
Φ Canraşit Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2013 Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2013 İsrailiyat kavramı İslama inananların getirdiği bir kavramdır. Dolayısıyla, anlatmak istediğimin tam karşılığıdır. Zira, Yahudiliğe Ruh kavramı Yunan felsefesinden geçmiştir. Yahudilikte ruh vardır. Onlardan da İslama, Abbasiler zamanında yazılan Rivayet ve Hadisler yoluyla sirayet etmiştir. Bu söylediklerim olgudur, yorum değildir. Alıntı
Φ democrossian Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2013 Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2013 Üç dinin üçü de İsrailiyattır, birbirlerinden ayrılmalarının yolu yoktur. Bir İbrani dini vardır, hristiyanlık ve islam aslında ondan ayrılmış onun mezhepleridir. Ayrı din olarak adlandırılmış, o başka. Hristiyanlık mezhepleri de neredeyse ayrı birer din haline gelmiştir. Alevilik hemen hemen ayrı bir din haline gelmiştir. Bu din olgusu böyle düşmanlaştırıcı, ayrıştırıcı bir olgudur. Alıntı
Φ binyamin Gönderi tarihi: 11 Kasım , 2013 Gönderi tarihi: 11 Kasım , 2013 burada ki en net olarak görülen tek olay dinlerin bir birinin kopyasıdır ...hepsi bir birinden araklamış mezhep çatışmaları da üstüne cabası kaç tane hrıstiyan tanıdıysam bir birine zıt kaç tane müslüman tanıdıysam fikir çatışması mevcut Alıntı
Φ democrossian Gönderi tarihi: 12 Kasım , 2013 Gönderi tarihi: 12 Kasım , 2013 Dinler tarihindeki en büyük yozlaşma, tek tanrı fikrinin icat edilmesidir. Bu berbat fikir, inanç özgürlüğüne konulmuş en yıkıcı dinamit olmuştur. Bir daha da inanç özgürlüğü aldığı yarayı halen onaramamıştır. İnsanlık tarihinde icat edilmiş bundan kötü bir fikir yoktur. Bu demek değil tabii, çok tanrılar fikrine dönelim. Bu saatten sonra yapılacak en iyi iş tanrı fikrini tamamen bırakmaktır. Gelecek nesiller "tanrıları önce teke indirmiş, sonra tümüyle kaldırmışlar" diyebilirlerse, eh, tek tanrı fikri biraz töhmetten kurtulur. Bunu diyemezlerse, çok tanrıların bin beteri korkunç din faşizmi ile boğuşmak zorunda kalma sürer. Alıntı
Φ democrossian Gönderi tarihi: 12 Kasım , 2013 Gönderi tarihi: 12 Kasım , 2013 burada ki en net olarak görülen tek olay dinlerin bir birinin kopyasıdır Aynen öyle. Yahudilik dışlanmışlık ve yurt edinme çabası yüzünden çok katı bir din olmuştu. Baktılar bu böyle gitmeyecek, hristiyanlığı icat ettiler. Hristiyanlık yok o haram, yok bu haramı kaldırdı. Taşlama cezasını kaldırdı. İntikamı kaldırdı. Böyle biraz yumuşatmalar yaptı. Bu kez fazla yumuşadı diye islam tekrar aynı sertliğe dönmese de bir ölçüde döndü. Gerekli görüldüğü kadar. Olay bundan ibaret. Tamamen insan zihni ürünü... 1 Alıntı
Φ democrossian Gönderi tarihi: 16 Kasım , 2013 Gönderi tarihi: 16 Kasım , 2013 Tek tanrı fikrinin hiç bir orijinalliği yoktur. İnanç özgürlüğünü yok etmesi ve dinsel faşizme yol açması dışında. Çok tanrılı dinlerde de bir büyük başat tanrı ve onun altında alt tanrılar vardır. Tek tanrılı diye ortaya atılan dinlerde sadece alt tanrı kadroları lağvedilmiş, bu alt tanrılar melek, şeytan cin, ifrit, peygamber, evliya vs kadrolara atanmışlardır. Aslında hiç fark yoktur. Bir Cebrail'e atanan güç, bir Atlas'a atanan güçten az değildir. Tek farkları birine tanrı denmiş, birine melek. Genel müdür kadrosundan almışsın, müsteşar kadrosuna vermişsin gibi. Son derece sıradan bir fikirdir. Üstelik bayat da bir fikirdir, dönemi için bile. Çünkü taa Mısır firavunu Akhenaton'un aklına gelmiş bir eski fikirdir. Amacı ise tek tanrı otoritesini kullanıp daha şiddetli bir din faşizmi yaratmaktır. Alıntı
Φ Canraşit Gönderi tarihi: 19 Kasım , 2013 Gönderi tarihi: 19 Kasım , 2013 Krematoryumda yakılan cesetten kalan küller bir vazoya konulduğunda, kabir azabı değil, vazo azabı olur. Alıntı
Φ democrossian Gönderi tarihi: 19 Kasım , 2013 Gönderi tarihi: 19 Kasım , 2013 Tek tanrı fikrinin ateistler için faydası aslında çok. Bize şöyle deme fırsatı sunuyor: "Yüzlerce, binlerce tanrıyı reddetme konusunda sizinle beraberiz. Sizinle ayrıldığımız küçük bir fark var, sizden sadece bir fazla tanrıyı reddediyoruz." Alıntı
Φ Canraşit Gönderi tarihi: 19 Kasım , 2013 Gönderi tarihi: 19 Kasım , 2013 Tek tanrı fikrinin hiç bir orijinalliği yoktur. İnanç özgürlüğünü yok etmesi ve dinsel faşizme yol açması dışında. İnsan toplulukları tarih öncesi devirlerden itibaren Kabileler halinde yaşamışlardır. Bu kabilelerin totemleri, tanrıları ayrı idi. Kabile savaşları neticesinde üstünlüğü ele geçirip diğerleri üzerinde tahakküm kuran kabilenin şefi soylu hanedanlığa dayanan krallıklar kurmuşlardır. Burada kan ve akrabalık bağı ile bağlı olan Kabile dediğimiz topluluk, diğer kabilelere üstünlük kurduğunda ve tek bir devlet çatısı altında bir kaç kabileyi yönetmeye başladığında Kral olan üstün kabilenin şefi, soylu hanedan da o kabilenin mensupları oldu. Bunun doğal sonucu olarak da o kabilenin tanrısı diğer kabilelerin tanrısından üstün tutuldu. Yani o krallıkta mevcut kabilelerin belirli düzeylerde statüsü vardı. Düşük değerli kabile olabildiği gibi, orta seviye ve en nihayetinde Krallığın hanedanını oluşturan en üstün kabile yer alıyordu. Ama bu durum Krallıkların istikrarını bozan bir durumdu. Zira, çok kabileye dayanan toplum yapısı kabileler arası mücedeleyi bitiren bir durum yaratmayıp, her an krallığın kabileler arasında el değiştrebileceği, iç karışıklıkların asla sona ermeyeceği kaygan bir zemin yaratıyordu. İşte Tek Tanrı fikri bu kabileler arası statüyü kaldırıp, kabileciliğin ümmetçiliğe evrilmesine yol açan ileri bir fikirdir. Tek tanrı fikri ile birlikte krallıklar iç istikrara kavuşmuş, dış düşmanlarına karşı iyi bir birlik oluşturmuşlardır. Milliyetçilik ideolojisi ile birlikte ümmetçilik tarihin çöp kutusuna atılmış, ümmetçiliğin yerini birlik için ne kabilecilik gibi kan bağını ne de ümmetçilik gibi din bağını esas almayan, vatandaşlık bağını esas alan Milletçilik anlayışı almıştır. Bu anlayış ise doğal olarak dini devlet mekanizmasından uzaklaştırmıştır. Yani günümüz çağdaş vatandaşlık esaslı Millet birliği anlayışına gelmek için din birliği esaslı dönemden geçilmesi gerekmiştir. Alıntı
Φ democrossian Gönderi tarihi: 20 Kasım , 2013 Gönderi tarihi: 20 Kasım , 2013 Tek tanrı fikri kadar berbat bir fikir, insanlığın tarihinde olmamıştır. İcat edilmiş en kötü fikir bu... İnanç özgürlüğünün en amansız düşmanı. Dikteci, faşist, buyurgan, tehditkar ve merhametsiz. İnsanlık bu fikirden bir an önce kurtulmalıdır. Bu fikir olmasa dinlerin bir parça katlanılır bir yanı olabilirdi. Ama tek tanrılı dinlerin katlanılır, içe sindirilir yanı yoktur. İnanç faşizminin en ilerisi, diktanın, zorbalığın baş kaynağı... O ne ya, big brother gibi? Gözetleyip duran bir şey... Berbat ötesi, bu kadar berbat bir ikinci fikir daha olmadı tarihte! Neyse olmuş artık. Zaman geri çevrilemeyeceğine göre, şimdi yapılacak en acil iş bu berbat fikirden bir an önce dönmek... Alıntı
Φ Canraşit Gönderi tarihi: 20 Kasım , 2013 Gönderi tarihi: 20 Kasım , 2013 O ne ya, big brother gibi? Gözetleyip duran bir şey... Kabilenin toteminden farkı nedir ? Ayrıca, çok tanrının gözetlemesinden daha iyi değil midir ? Alıntı
Φ democrossian Gönderi tarihi: 21 Kasım , 2013 Gönderi tarihi: 21 Kasım , 2013 http://www.turkish-media.com/forum/topic/321871-kabir-azabi-var-midir/?p=1064944 Alıntı
Φ deads Gönderi tarihi: 21 Kasım , 2013 Gönderi tarihi: 21 Kasım , 2013 Eski pagan toplulukları sonrakilerden kat be kat daha iyi durumdaydılar. Firavunlar zamanında yapılmış olan piramitler hala birçok gizemini barındırıyor. Tarımda ve teknikteki birçok gelişme yine firavunlar zamanında gerçekleşmişti, ilk beyin ameliyatı ve büyük ihtimalle kablosuz elektrik de aynı şekilde. Bir de şuanki Mısır'a bak. Alıntı
Φ democrossian Gönderi tarihi: 21 Kasım , 2013 Gönderi tarihi: 21 Kasım , 2013 Kablosuz elektrik şehir efsanesi de, diğer konular çok doğru. Tek tanrılı dinlerin yaratılması faşizmin, zorbalığın zirveye tırmanışıdır. İnanç özgürlüğünü yok ederek insanlığa en büyük darbenin vuruluşudur. Bir Mısır piramitlerine bak, bir de Kabe'ye... Sözümona küp biçiminde yapmaya kalkışmışlar, onu bile becerememişler. Kenarları arasında metrelerce fark var. Buna küp demenin bir yolu yok, yamuk dörtgen piramit olabilir ancak. Yani insan eline bir çubuk, bir ip bir şey bari alır, onunla bari ölçer. Bu kadar baştan savma bir iş olamaz yani... Başka da en küçük bir eserleri yok! Bir güneş takvimine kafası basmamış bir toplum! Aya bakıp ay sayacak kadar hesaptan kitaptan uzak bir bilgisizlik. Taş devri insanı güneş yılını biliyordu, taş devri... Alıntı
Φ Canraşit Gönderi tarihi: 22 Kasım , 2013 Gönderi tarihi: 22 Kasım , 2013 Kabe İslam'dan sonra mı yapılmış ? Ya Farabilerin, Birunilerin, İbni Sinaların Harezmilerin dönemi ? Alıntı
Φ democrossian Gönderi tarihi: 22 Kasım , 2013 Gönderi tarihi: 22 Kasım , 2013 İslamdan sonra iyi yapalarmış. Ölçüyü biçmeyi keşfedip düzeltelermiş. Madem islamda bir hayır varmışsa... Müslüman ülkelerde bilim hareketleri hep islamın rağmına olarak gelişmiştir. Müslüman bir ülkede bir bilimcinin çıkması, islama mal edilemez. Her yerden kafası çalışan, dogmaları elinin tersiyle iten aydın insanlar çıkabilir. İnsan robot değil beyni bir kez programlandı mı hep öyle gidecek. Müslüman ülkelerde bilim, Emevi halifesi Me'mun'un Yunan eserlerini tercüme hareketiyle başlamıştır. Yunan eserlerinin kaybolup gitmesini Me'mun önlemiştir. Tercüme ettirmese papazlar bu kitapları yok ederlerdi. Me'mun Ebu Hanefi'nin bu kafir kitaplarını Kurandan üstün mü tutuyorsun sorusuna evet diye cevap vermiştir. Bir rivayete göre de Kuranı yere fırlatıp Arapları bu kitaptan kurtaracağını söylemiştir. Hanefi vaazlarında Me'mun kafir oldu diye halkı kışkırtınca hapse atıldı. Öğrencileri de hurmasına zehir koymayı başarıp Me'mun'u öldürdüler. Bilimin yeşermesine engel olamadılar, o ayrı... Alıntı
Φ democrossian Gönderi tarihi: 23 Kasım , 2013 Gönderi tarihi: 23 Kasım , 2013 Sen eski tapınma adetlerinin somut odağı kara taşı al, millet öpsün diye yamuk yumuk, her kenarı başka uzunlukta yapı demeye bin şahit ister bir şeyin yanına koy, sonra da burada hac yapacaksınız de! Bu karataşa tapınmaya, şeytan diye taş taşlamaya, dolap beygiri gibi dönmeye gidenlere ben ne diyeyim... Ne desem kızacakları için en iyisi hiç bir şey demeyeyim. Yahu bari etrafını döndüğünüz şeyin bir şekli, bir biçimi olsa. Bir ölçüp biçme, hesap kitap bilen birileri yapmış olsa da içimiz bari yanmasa diyeceğim, başka da ne denir... Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.