Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

DIŞ BASIN BİLE BU İKTİDARIN GELECEĞİ KARARTIĞININ FARKINA VARMIŞKEN... (Eğer Erdoğan günün birinde 'ordu' ile 'yargı' yı sindirmeyi başarırsa, Avru.)


DİPNOT

Önerilen İletiler

.

Türkiye'nin geleceğinin ''karanlık'' olduğunu ileri süren dış basın bile artık açık açık şunları da söyleyebiliyor...:

''Ülkeyi ayakta tutan güçler, kendilerini Atatürkçü düşüncenin koruyucusu olarak görüyor. Karşıtları ise İslamın baskın çıkıp geri dönmesini bekliyor; modernizmi yenmesini ümit ediyor.

 

Gerçek şu:

 

___ Türkiye'ye yeni bir Atatürk gerekli. Erdoğan ülkesinin AB'ye giriş beklentilerinden yararlanarak orduyu tasfiye etmeyi deneyen bir popülisti andırıyor. Çünkü ordu kendini laik anayasanın koruyucusu kabul ediyor.

___ Eğer Erdoğan günün birinde 'ordu' ile 'yargı' yı sindirmeyi başarırsa, Avrupa'ya giden yolda yürümekten vazgeçecektir.

___ Çünkü onun için önemli olan Avrupa'nın temel değerleri değildir; Erdoğan Türkiye'de İslamı güçlendirmek istiyor.'' (*)

 

Hiçbir ekleme, açıklama gerekmeyen bir yorum...

 

Uzak Batı'dan Amerika'dan çıkan sese gelince; ünlü Ortadoğu uzmanlarından Michael Rubin , National Review Online'da şöyle diyor: ''Türiye kaynıyor. Danıştay 2. Dairesi'nin öldürülen üyesinin cenaze töreninde Dışişleri Bakanı Abdullah Gül yuhalandı. Buna karşılık Cumhurbaşkanı Sezer ve generaller alkışlandı.

Durum trajik, ancak kriz uzun bir süredir geliyorum diyordu. İktidar partisi laikliğe saldırıyordu.

Tetiği Erdoğan çekmemiş olabilir, ama kesinlikle silahı yağladı.''

Dünya âlem bilir ki, silahın çalışması için yağlanması baş koşuldur.

Anlaşılacağı üzere dış basın da ''takıyye'' yi gördü ve kabul etti.

Türkiye'de ise, AKP yanlısı basının ''takıyye'' ye göz yumması olağan karşılanabilir ama, yansız gibi görünenlerin eksilmeyen desteğine ne demeli?

 

Bizim yorumumuz belli...

Artık yorum okuyucunun...

 

(*) A. Zielcke, Stuttgarter Zeitung (29.5.2006)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

zaten o dış mihraklar hep bizim iyiliğimiz için kafa yorarlar. ne mutlu onların dediklerinin izinden gidene..

Dış mihraklara gerek yok imam kadrosundan gelen iktidar zaten bunu çok iyi yapıyor...

Sanıyorum böyle giderse sonumuz/sonları ne olur onu bilemem...

Bildiğim tek şey var 1930 larda bu tür karanlıkların önü kesilmeseydi şimdi bu süreci yaşanmıyor olacaktı...

Herşeyin farkındayız... fakat sabırla beklemekteyiz...

Bakalalım...

Bekleyip göreceğiz...

.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

benim kendi adıma kendimden yana mutluyum. sizin de mutlu olmanız ne güzel.

 

hadi şimdi de hep beraber korkalım.

 

şeriat geliyor: market sahibi ekmekleri dizerken besmele çekti, yollarda başörtülü/türbanlı insanlar hâlâ var. ezanlar okunuyor, hem de arapça!!! Kuran-ı Kerim ve dini kitaplar var raflarda... battık biz. şeriat içinde sayılırız. bi de utanmadan namaz kılanlar da yok mu! üstelik kamu kuruluşunda çalışıyorlar. felaket felaket!

 

yahu kimlikte islam kelimesi geçiyor! bundan büyük yıkım mı olur?

 

türbanlıları evlerine tıktık, evlerinde olmayanları da arabistana kovduk. imam hatip okulları zaten öldü ölecek. tv'lerdeki ahlak yıkımları da gayet başarılı. namaz kılanların mal varlıklarını da almak gerek, piyasada söz sahibi olabilirler. askeriyede kıbleye dönük oturanlara da soruşturma çıkarırsak kökten kazıyacağız, ordudan şeriatçıları.

 

biz böyle ilerleyecekken nedir bu şeriatçılardan çektiğimiz...?

 

...

 

farkındaysanız bugüne kadar hiç konu başlığı açmadım. çünkü dikkat çekilecek bi "tartışma" fikri yok zihnimde. oysa siz hep aynı kelime etrafında onlarca başlık açtınız. ne olur ki biraz daha seçici ve tutarlı olsanız. ne olur ki bi başlıkta aldığınız cevapları ciddiye alsanız... ve ne olurki daha ciddi yaklaşım ve problemlerle karşımıza çıksanız...

 

ama bu tartışma değil ki bunlar "reklam kokan hareketler". belki de -haddinden fazla zayıf- empoze etme çabaları.

 

evet ben mutluyum sayın bilimselci, 17 yıllık eğitim hayatıma rağmen bir meslek edinememişliğimle, büyük kentlerimizde dışlanmalarımla, tarihime ve kavramlarıma sahip çıkmama rağmen arabistana kovulmamla, tüm başarılarımın bastırılmasıyla... geleceğimin bir izmarit misali ezilmesiyle...!

 

bu tarihe ve bu dine ve bu kültür yapısına sahip olduğum için mutluyum.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

keşke bazı insanlar kendi dinlerinden öcü gibi korkmasa.

şunu itiraf etmeliyim erdoğan iktidar olduğunda

tedirgin olmuştum.

ama şimdi duruma bakıyorum da iyi olmuş diyorum sadece.

tüm bu korku senaryoları insanların kendi dinlerinden korktuğu için

ve başkalarını da korkutmaya çalıştığı için çıkıyor.

şunu unutmayın arkadaşlar insanlar önce dinlerinden, sonra dillerinden daha sonra milliyetlerinden

uzaklaştırılarak kimliksizleştirilir.

polemik oluşturmak için yazmıyorum. bu işin sadece bence...si

 

 

HAKKIDIR HAKKA TAPAN MİLLETİMİN İSTİKLAL........

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

.

Türkiye'nin geleceğinin ''karanlık'' olduğunu ileri süren dış basın bile artık açık açık şunları da söyleyebiliyor...:

''Ülkeyi ayakta tutan güçler, kendilerini Atatürkçü düşüncenin koruyucusu olarak görüyor. Karşıtları ise İslamın baskın çıkıp geri dönmesini bekliyor; modernizmi yenmesini ümit ediyor.

 

Gerçek şu:

 

___ Türkiye'ye yeni bir Atatürk gerekli. Erdoğan ülkesinin AB'ye giriş beklentilerinden yararlanarak orduyu tasfiye etmeyi deneyen bir popülisti andırıyor. Çünkü ordu kendini laik anayasanın koruyucusu kabul ediyor.

___ Eğer Erdoğan günün birinde 'ordu' ile 'yargı' yı sindirmeyi başarırsa, Avrupa'ya giden yolda yürümekten vazgeçecektir.

___ Çünkü onun için önemli olan Avrupa'nın temel değerleri değildir; Erdoğan Türkiye'de İslamı güçlendirmek istiyor.'' (*)

 

Hiçbir ekleme, açıklama gerekmeyen bir yorum...

 

Uzak Batı'dan Amerika'dan çıkan sese gelince; ünlü Ortadoğu uzmanlarından Michael Rubin , National Review Online'da şöyle diyor: ''Türiye kaynıyor. Danıştay 2. Dairesi'nin öldürülen üyesinin cenaze töreninde Dışişleri Bakanı Abdullah Gül yuhalandı. Buna karşılık Cumhurbaşkanı Sezer ve generaller alkışlandı.

Durum trajik, ancak kriz uzun bir süredir geliyorum diyordu. İktidar partisi laikliğe saldırıyordu.

Tetiği Erdoğan çekmemiş olabilir, ama kesinlikle silahı yağladı.''

Dünya âlem bilir ki, silahın çalışması için yağlanması baş koşuldur.

Anlaşılacağı üzere dış basın da ''takıyye'' yi gördü ve kabul etti.

Türkiye'de ise, AKP yanlısı basının ''takıyye'' ye göz yumması olağan karşılanabilir ama, yansız gibi görünenlerin eksilmeyen desteğine ne demeli?

 

Bizim yorumumuz belli...

Artık yorum okuyucunun...

 

(*) A. Zielcke, Stuttgarter Zeitung (29.5.2006)

 

 

Gerçekten yerinde tespitler olmuş...Tabi batı basınında Tayyip Erdoğan ve akp iktidarına karşı bu çeşit yorumların yapılmasının nedeninin, özellikle Ortadoğu'da ''yeniden imar!'' ilkesini benimsemiş ve bunu yaparken de Türkiye de, akp hükümetini ılımlı islam modeli olarak kullanarak diğer ortadoğu ülkelerine örnek teşkil etmesi için destekleyen ABD'nin Erdoğan'dan tamamen ümüdini kesmiş olması anlaşılıyor. Niyetleri kötü olsada bozuk saatin bile bir gün içerisinde 2 kez doğru zamanı göstermesine örnek verilebilecek tespitler yapılmış...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

benim kendi adıma kendimden yana mutluyum. sizin de mutlu olmanız ne güzel.

 

hadi şimdi de hep beraber korkalım.

 

şeriat geliyor: market sahibi ekmekleri dizerken besmele çekti, yollarda başörtülü/türbanlı insanlar hâlâ var. ezanlar okunuyor, hem de arapça!!! Kuran-ı Kerim ve dini kitaplar var raflarda... battık biz. şeriat içinde sayılırız. bi de utanmadan namaz kılanlar da yok mu! üstelik kamu kuruluşunda çalışıyorlar. felaket felaket!

 

yahu kimlikte islam kelimesi geçiyor! bundan büyük yıkım mı olur?

 

türbanlıları evlerine tıktık, evlerinde olmayanları da arabistana kovduk. imam hatip okulları zaten öldü ölecek. tv'lerdeki ahlak yıkımları da gayet başarılı. namaz kılanların mal varlıklarını da almak gerek, piyasada söz sahibi olabilirler. askeriyede kıbleye dönük oturanlara da soruşturma çıkarırsak kökten kazıyacağız, ordudan şeriatçıları.

 

biz böyle ilerleyecekken nedir bu şeriatçılardan çektiğimiz...?

 

...

 

farkındaysanız bugüne kadar hiç konu başlığı açmadım. çünkü dikkat çekilecek bi "tartışma" fikri yok zihnimde. oysa siz hep aynı kelime etrafında onlarca başlık açtınız. ne olur ki biraz daha seçici ve tutarlı olsanız. ne olur ki bi başlıkta aldığınız cevapları ciddiye alsanız... ve ne olurki daha ciddi yaklaşım ve problemlerle karşımıza çıksanız...

 

ama bu tartışma değil ki bunlar "reklam kokan hareketler". belki de -haddinden fazla zayıf- empoze etme çabaları.

 

evet ben mutluyum sayın bilimselci, 17 yıllık eğitim hayatıma rağmen bir meslek edinememişliğimle, büyük kentlerimizde dışlanmalarımla, tarihime ve kavramlarıma sahip çıkmama rağmen arabistana kovulmamla, tüm başarılarımın bastırılmasıyla... geleceğimin bir izmarit misali ezilmesiyle...!

 

bu tarihe ve bu dine ve bu kültür yapısına sahip olduğum için mutluyum.

 

Adeta benim zihnimden geçenleri ve his dünyamı yansıtmıssın Su Damlası....

 

Yüreğine sağlık...

 

Allah yar ve yardımcın olsun... :clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Merhaba sevgili arkadaşlar,

 

Ben AKP ye oy vermedim, hiçbir zaman da vermem.

 

Ancak AKP nin herşeyi kötü yaptığını da söyleyemem.

Örneğin bir önceki hükümetin, ekonomideki başlattığı mali disiplini bozmadılar, buda henüz işsizlik alanında olmasa bile piyasalarda ekonomik düzelmeleri başlatmıştır.

 

Son bir ayki krizi saymadan konuşuyorum tabiki.

 

İkinci olarak, özelleştirme alanında yaptıkları atılımları olumlu buluyorum, çünkü ben özelleştirmelerin ülke ekonomisinde en önemli etken olduğunu düşünüyorum.

 

Bunun dışında Avrupa birliği yolundaki adımları hangi niyetle atarlarsa atsınlar. İşime yaramıyor diyemem.

 

Buraya kadar daha önceki hükümetlerin başaramadığı şeyleri başardılar diyebilirim.

 

Ancak bundan sonra yazacaklarım, neden AKP ye asla oy vermeyeceğimi açıklar.

 

AKP bildiğiniz gibi, birkaç defa kılık değiştirmiş bir partidir.

 

Önce milli görüşçüyüz dediler.

Atatürke küfürler ettiler.

Taksime cami yaptırmaya kalktılar.

 

Sonra biz değiştik dediler, biz artık milli görüşcü değil, ""muhafazakar demokrat"" partiyiz dediler.

Fakat burada komik olan bir nokta var.

Türkiyede hiç mi soru sormasını bilen gazete muhabiri yok ?

Şu soruları onlara nasıl da akıl edip soramadılar:

* Değiştik demekle neyi kastediyorsunuz ?

* Neden değiştiniz ? Hangi hatanızı anladınız ?

* Bu kadar çok sayıda insanın, toplu halde, bir gecede ideolojisi değişebilirmi ? Yarın yine değişmeyeceğinize nasıl inanacağız ?

* İçinizde Atatürke küfür etmiş adamlar var. Değişirken onları nasıl ikna ettiniz ? Aranızda nasıl bir konuşma geçti ?

* Şu anda Atatürk için ne düşünüyorsunuz ?

* Artık biz ""muhafazakar demokrat" bir partiyiz diyorsunuz. muhafazakar sözcüğü neyi ifade ediyor ?

Muhafaza ettiğiniz şey din değilse, neyi muhafaza ediyorsunuz ?

 

Adamlar değiştik dedi. Bizim medyamızda peki dedi sustu.

Yakalamışsın hazır değiştik derken, sıkıştırsana, zorla konuşturtsana, bakalım "biz dinciydik, Atatürkede küfür ettik. Şimdi din ile bir yere varılamayacağını anladık. Artık Atatürkü de anladık. Onu çok seviyoruz." diyebileceklermiydi.

Ben olsam bunu söyletmekle bile kalmaz, halka kabahatlerini anlatmalarını ve halktan özür dilemelerini diretirdim.

Yap, Yap ondan sonra değiştik de kurtul.

 

Şimdide, biz sadece sağ partiyiz, din eksenli parti değiliz diyorlar.

Yaptıkları birçok şey din üzerine kurulu.

 

Yeni sağ partimiz hayırlı olsun.

Ama yarında biz yine değiştik, şimdide kominist partiyiz, derlerse hiç şaşırmayın.

 

---------

Bunun haricinde AKP deki tüm insanların şu için şeriat istediğini düşünmüyorum.

Çünkü iktidara gelmiş oldukları için, şeriata da şimdilik gerek kalmamıştır.

Zira bunların şeriat istemesindeki birinci amaçları din değil bir iktidara sahip olmak istemeleridir.

Tüm şeriat isteyenler, iktidara geleceğini düşünen insanlardır. Yoksa iktidara gelemeyeceğini düşünse şeriattan vazgeçer.

Çünkü iktidarda olamazsa, şeriatın kendisini de ezeceğini çok iyi bilir.

 

Peki AKP şimdilik şeriat peşinde olmasa bile şeriat tehlikesi yaratırmı ?

Hemde ne biçim yaratır. AKP şeriat tehlikesi yaratmayacak da CHP mi yaratacak.

Ne zaman iktidar, sallanırsa, zayıf kalırsa, iktidardan düşme korkusu yüzünden şeriata sarılacaklardır.

Şimdilik kendilerini emin hissediyorlar da ondan şeriatı dile getirmiyorlar.

Ama bunun yanında tedbiri de elden bırakmıyorlar. İçin için tüm devlet kademelerine sızıyorlar.

Devlet kademesi zaten genelde dindar memur ve bürokratlardan oluştuğu için, girmeleri de çok zor olmuyor.

 

Size küçük bir örnek vereyim. Ufak bir iş için Ula elektrik idaresine gitmiştim.

Cuma namazına denk geldiğim için, gerekli memurları 2 saat beklemek zorunda kaldım.

Aynı irandaki gibi.

İktidarda AKP değilde DSP, ANAP , CHP , DYP gibi partiler olsaydı, o memur öyle birşey yapabilirmiydi ?

 

Gelelim AKP ye oy verenlere:

AKP büyük bir oranda dindar kesimin oylarıyla gelmiştir.

Ancak bu dindar kesimin çok azı şeriat isteyen kişilerdir.

Çünkü şeriat iktidara gelmeyecek kişinin işine yaramaz. Şeriatın keyfini iktidara gelirsen sürersin.

 

Peki bu dindar insanlar AKP ye oy veriken şeriatın gelmesinden korkmadılarmı ?

Bir kısmı, AKP nin de kendileri gibi şeriat istemeyeceği düşündüler. Onun için oy verdiler.

Bir kısmı da şeriat gelirse gelsin, pekde umurumda değil dedi, böyle oy verdi.

Mantıken bakıldığında ise gerçekten de öyle.

Şeriat gelse bile, şeriat istemeyen dindar kesimi fazla rahatsız etmeyecektir.

Çünkü, ona kimse başını kapat demiyecek, başı zaten kapalı.

Namaz kıl demiyecek, zaten namaz kılyor.

Oruç tut demiyecek, zaten oruç tutuyor.

İçki içme demiyecek, çünkü zaten içkide içmiyor.

Daha buna benzer, dindar kesimin rahatsız olmayacağı yüzlerce etken sayabiliriz.

Peçe derseniz, zaten başı kapalı olan bir insan çok fazla üzülmeden, peçe de takar.

Çünkü peçe onun için, sizin düşündüğünüz kadar korkunç birşey değildir.

 

Bu sebeplerden dolayı, dindar kesim her ne kadar ben şeriat istemiyorum dese de şeriat gelmesin diye, kanının son damlasına kadar savaşmaz.

 

Ama onlara şunu söylemek istiyorum:

Sevgili dindar kardeşlerimiz,

Şeriat sizin için çok büyük bir tehlike olmayabilir.

Türkiyenin bir arap ülkesi tarzına bürünmesi de sizi çok fazla üzmeyebilir.

Ama şunu bilmenizi isteriz ki, bu ülkede sadece siz yaşamıyorsunuz,

Şeriat gelirse, hayat bizim için zindandan farklı olmaz.

Siz şeriata ayak uydurabilirsiniz ama biz uyduramayız.

Şeriat gelirse, kimilerimiz, savaşır ölür, kimilerimizse sizin gibi "ne münasebet" demez başka ülkelere gider.

Şeriat olan bir ülkede yaşamaktansa, bizim için vatansız kalmak daha onurludur.

 

Ayrıca, AKP den şeriat çıkmaz filanda demeyin. Şeriat bir spor klubü değildir. Bir din olgusudur.

Din neredeyse şeriat oradan çıkar.

Siz kişi olarak şeriat istemiyor olsanız bile, şeriat dindarların arasından çıkar.

 

Şunuda belirteyim ki "dindarım ama şeriata karşıyım" demenize rağmen, ne zaman şeriata karşı tavır alınsa, bunu dine karşı tavır sayıp,

şeriata karşı önlem alanların kaşısında duruyorsunuz.

 

Lütfen böyle yapmayınız, böyle yaptığınız zaman herkez sizin de şeriat istediğinizi düşünüyor.

Gereksiz yere suçlanıyorsunuz.

Oysaki siz, şeriata karşı çıkanların yanında olmalısınız.

Ve hatta, şeriata karşı çıkmak, bizden çok sizin göreviniz, çünkü şeriat isteyenler bizim aramızdan değil sizin aranızdan çıkıyor.

Dolayısıyla bu kişilerin sorumluluğu bizde değil sizde olmalıdır. Yani şeriat istemeyen dindarlar olarak eğer samimiyetinizi ispatlamak istiyorsanız,

Onlarla bizden çok sizin savaşmanız gerekir.

Aksi halde samimiyetinize kimseyi inandıramazsınız.

 

Birçoğunuz hem dindarım, hemde Atatürkçüyüm diyorsunuz.

Ne şiş yansın, ne kebap olmaz.

Atatürk sağ olsaydı, şu andaki bütün işi bu şeriatçılarla savaşmak olurdur.

Sizde savaşın, sizin aranızdan çıkan şeriatçılarla da gösterin Atatürk'çülüğünüzü.

 

Sizin şeriatçılarınızla biz uğraşmak zorunda değiliz, dininizi yanlış anlıyorlarsa, doğrusunu onlara biz değil, siz öğretmelisiniz, çünkü dindar olan sizsiniz biz değil.

 

İşinize geleni alıp, işinize gelmeyenide bu bizden değil deyip kaçmayın.

Kendi çürüklerinizi bizim bahçemize atmayın.

Nasılki, güzel dininizin güzel insanları sizinse, bu çürüklerde sizin.

Sahip çıkın çürüklerinize, bizde size kızmayalım, sizi onlardan ayrı görelim.

 

Şeriat tehlikesi kalkarsa, sizde dininizi istediğiniz gibi yaşayabileceksiniz, bunu göreceksiniz.

Ama şeriat tehlikesi kalkmadan, bunu yapabilmeniz zorlaşır, çünkü sizi onlardan ayırt etmek çok zor.

Hanginizin şeriatçı, hanginizin zararsız dindar olduğunuzu anlamak kolay değil.

Yaşam tarzlarınız aynı, kılık kıyafetleriniz aynı, onlardan biri mitinglerde tekbiiiiir diye bağırdığında, hep beraber Allahu ekber diye bağıran sizsiniz.

Bu ortamda biz sizi onlardan nasıl ayırt edebiliriz.

Hele bir de siz ben onlara karşıyım deyipde, birde onların avukatlını yaparsanız, vede onlar sizin türbanınızı savunmak için olmadık naneler yerse,

hadi bakalım, nasıl sokalım sizi üniversitelere.

Sizi zararsız dindarlar olarak üniversitelere alırsak, yanınızda onlarıda almış olmazmıyız ?

Sonra sizmi kurtaracaksınız sonra bizi onlardan ?

Şunu bilmenizi isterimki siz bu ülkeden irana gitmezsiniz, gitmenizide istemiyoruz zaten ama, biz bu ülkeden onurumuzla gideriz.

Fakat dikkat edinde, gelen gideni aratmasın.

Görüyorsunuz, islam ülkelerinin halini.

Yaşam tarzları size pek fazla ters olmayabilir ama, hiçbir ekonomik faaliyetleri de yok.

Onların petrolleri var, Türkiyede o da yok. Öyle bir duruma gelirsiniz ki; yabancı ülkeler helikopterle size havadan yiyecek atıp kaçarlar.

 

 

Heryerde sizin haklarınızı savunuyorum.

Her dindar şeriatçı değildir, her dindar tehlikeli değildir, her dindar siyasi değildir diyorum.

Ama sizde beni utandırmayın, şeriata karşı söylemde değil eylemde bulunun.

Yada, ısrarla şeriat tehlikesi yoktur deyin kasedi başa alalım.

 

 

Dindar, dindar olmayan, ateist. Tüm kardeşlerime sevgilerimi sunarım.

Dindar kardeşlerimden de özür dilerim, onları biraz haşladım :)

Ama şeriat tehlikesi kalmazda, yine de onların dini özgürlükleri verilmezse, bu sefer ötekileri haşlıyacağım haberleri olsun :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili Evrensel ,

 

Öncelikle ben hep söylüuorum ve yine söyleyeceğim ki , ülkemizde şeriat isteyen bir kesim asla yok..Olsa olsa da %5 olsun en fazla...Çünkü aklı başında bir müslüman bilir ki onun tek gayesi yasadığı ülkenin düzenine uyup o ülkenin refah seviyesinin yükselmesi adına çalışmaktır. Ki , benim şeriattan anladığım sizlere göre çok farklı (ki çoğu müslümanın da benmle aynı fikirde olduğunu düşünüyorum) şeriat bir dikta rejimi değildir.Başa gelecek bir hükmetme biçimi de değil.Ben ibadetlerimi kendi adıma rahatça yapabiliyorsam benim için asla sorun yoktur.Olay budur...Ülkemin yönetim biçimine uyarım ve amacımda kendim ve tüm insanların özgürce yaşamasıdır.İslamın özünde de vardır.Ve asla zorlama yoktur.

 

Sizin şeriatçılarınızla biz uğraşmak zorunda değiliz, dininizi yanlış anlıyorlarsa, doğrusunu onlara biz değil, siz öğretmelisiniz, çünkü dindar olan sizsiniz biz değil.

 

İşinize geleni alıp, işinize gelmeyenide bu bizden değil deyip kaçmayın.

Kendi çürüklerinizi bizim bahçemize atmayın.

Nasılki, güzel dininizin güzel insanları sizinse, bu çürüklerde sizin.

Sahip çıkın çürüklerinize, bizde size kızmayalım, sizi onlardan ayrı görelim.

 

Bu yönde yaklaşımlrınıza katılıyorum.Hiç olmasa bir yıgın hurafeler giriyor dinimize ve belli bir kesim bunları destekliyor , bilmeden yada araştırmadan , okumadan inanıyor...

 

Ama bunun karsınında durmak bu insanları üniverstelere almadan , bir şehit annesini , gazi torununu diploma törenine dahi almadan , aşağılamadan , okul kapılarında bekletmekten geçmiyor...Evlerde oturmaya , dört duvar arasına mahkum ederek olmaz...

 

Madem yanlış düşüncelerin arınmasını istiyorsunuz...Eğitim hakkı olmalı insanların..Dört duvar arasında sıkışıp kalmış insanlardan da çok şey beklememek lazım aksi halde....

 

Birde işin traji-komik yanı dindar bayanlar tehlşike arz ederken , dindar erkekler için hiç birşey söz konusu olmuyor...

 

Buda kadın - erkek ayrımına girmiyor mu acaba???

 

Peki bu dindar insanlar AKP ye oy veriken şeriatın gelmesinden korkmadılarmı ?

Bir kısmı, AKP nin de kendileri gibi şeriat istemeyeceği düşündüler. Onun için oy verdiler.

Bir kısmı da şeriat gelirse gelsin, pekde umurumda değil dedi, böyle oy verdi.

Mantıken bakıldığında ise gerçekten de öyle.

Şeriat gelse bile, şeriat istemeyen dindar kesimi fazla rahatsız etmeyecektir.

Çünkü, ona kimse başını kapat demiyecek, başı zaten kapalı.

Namaz kıl demiyecek, zaten namaz kılyor.

Oruç tut demiyecek, zaten oruç tutuyor.

İçki içme demiyecek, çünkü zaten içkide içmiyor.

Daha buna benzer, dindar kesimin rahatsız olmayacağı yüzlerce etken sayabiliriz.

Peçe derseniz, zaten başı kapalı olan bir insan çok fazla üzülmeden, peçe de takar.

Çünkü peçe onun için, sizin düşündüğünüz kadar korkunç birşey değildir.

 

Bu sebeplerden dolayı, dindar kesim her ne kadar ben şeriat istemiyorum dese de şeriat gelmesin diye, kanının son damlasına kadar savaşmaz.

 

Ama onlara şunu söylemek istiyorum:

Sevgili dindar kardeşlerimiz,

Şeriat sizin için çok büyük bir tehlike olmayabilir.

Türkiyenin bir arap ülkesi tarzına bürünmesi de sizi çok fazla üzmeyebilir.

Ama şunu bilmenizi isteriz ki, bu ülkede sadece siz yaşamıyorsunuz,

Şeriat gelirse, hayat bizim için zindandan farklı olmaz.

Siz şeriata ayak uydurabilirsiniz ama biz uyduramayız.

Şeriat gelirse, kimilerimiz, savaşır ölür, kimilerimizse sizin gibi "ne münasebet" demez başka ülkelere gider.

Şeriat olan bir ülkede yaşamaktansa, bizim için vatansız kalmak daha onurludur.

 

Sizler sözde İslam ülkelerine bakıp şeriat adına yorumlar yapıp belli dindar kesimi tehlike olarak görebilirsiniz fakat unutmamanız gereken bir şey var ki , o da günümüz türkiye müslümanının hiçbirinin İran ve benzeri ülkeleri asla islam ülkesi olarak görmeyeceğidir.

 

Şayet özenilecek bir ülke varsa oda benim ülkemdir.En sağlıklı islamın yaşandıgı ülke Türkiyemdir.Ne kimse İranı destekler nede destekleyenlerin yanında durur...

 

Kendinize göre senaryoyu yazmıs ve kişilere de belli görevler vermişsiniz sevgili Evrensel...

 

Mesela başörtülü biri istense peçe takar ve bu onu rahatsız etmez...demişiniz...

 

Bu bana çok ilginç geldi dogrusu...

 

Neredeyse burka giydireceksiniz başörtülülere :)

 

Sizler malesef türkiye de ki çoğunluk müslüman kardeşlerimi iyi tahlil edememişsiniz...

 

Ben sadece bunu söylemek istiyorum...

 

Selam ve dua ile....

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

müjdeler olsun Dipnot, ve diğer üzülenler. artık namaz da yasak. az kaldı, kelime i şehadeti de yasaklayabileceksiniz. müjdeler olsun size..! gerçi yeterince dış bir haber değil bu, o yüzden değerlendirmek istemeyebilirsiniz.

 

NAMAZDAN DOLAYI İHRAÇ

 

Askeri Yüksek İdare Mahkemesi, üniformasıyla camiye giden asker için emsal bir karar aldı.

Jandarma Asayiş Komutanlığı Askeri Savcılığı, Ardahan Jandarma Karakol Komutan Yardımcısı olarak göreve başlayan astsubay hakkında açılan soruşturmayı sürdürdü.

 

Çukurca Merkez Camii'nde üniformalı bir şekilde ibadet etmesi nedeniyle emre itaatsizlikte ısrar suçunu işlediği iddiasıyla astsubay hakkında dava açıldı.

 

Mahkemenin gerekçeli kararı

AYİM'in gerekçeli kararı özetle şöyle: 'İdarenin, tutum ve davranışları ile yasadışı siyasi, yıkıcı, bölücü, irticai ve ideolojik görüşleri benimseyen ya da bu gibi faaliyetlerde bulunduğu anlaşılan ajanın bünyesi dışına çıkarması;

üstlendiği milli savunma kamu hizmetinin en iyi şekilde yerine getirilebilmesi bakımından gerekli ve zorunludur.'

 

http://www.haberalemi.net/haber_detay.php?haber_id=2444

 

bu ülke öyle bir ülkedir ki, türban /başörtüsü onu böler, namaz böler, kimliğinde islam yazar ama sen müslümanım dersen bölersin, bayan olarak erkeklerin arasında oturmak istemezsen bölersin, hacca gitmek ihanet olur, böler...

 

ama arabistana git demeler bütünleştirir, okuldan meslekten ihraçlar bütünleştirir, dışlamak, kınamak, uyarılarla sicilleri doldurmak bütünleştiricidir, hele bulup müslüman birini "sen bölücüsün, gericisin" demeler vatana hizmettir. tehlike tehlike diye haykırıp sürekli birilerini işaretlemek bütünleştirir...

 

"öz yurdunda garipsin öz vatanında parya!" başka da bi şey gelmez aklıma. yazık çok yazık!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

açıkçası;şunu soracağım

 

bana bu ülkeyi,soymadan çırpmadan,bı yerlere getırmeyı amaç edınıp;gerçekten mılletı için çalışmış bır hukumet adı verın lütfen..

 

başa geçince kendı kadrosunu devlete yerleştirmeyen hukumet adı verin

 

zararlı tv proğramlarını kapatabılen faydalı proğramlar yapan hkumet adı verin

 

yakınlarına devlet arazısını üçbeş kuruşa satmayan hukumet adı verinn

 

 

 

iktidarlar samimi davransaydı zaten ülke bu durumda olmazdı.. :excl:

 

 

 

bazı hükümetlerin faydalı yönlerıde oldu,ama bazıları devleti düştüğü batağa iyice sapladı..kimin ne olduğunu zaten biliyoruz.ama bazen sıyasal gözluklarımız öyle herşeyın önune geçiyorkı,faydalı işler yapanı alkışlamayı bilemıyoruz :excl:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

.

Türkiye'nin geleceğinin ''karanlık'' olduğunu ileri süren dış basın bile artık açık açık şunları da söyleyebiliyor...:

''Ülkeyi ayakta tutan güçler, kendilerini Atatürkçü düşüncenin koruyucusu olarak görüyor. Karşıtları ise İslamın baskın çıkıp geri dönmesini bekliyor; modernizmi yenmesini ümit ediyor.

 

Gerçek şu:

 

___ Türkiye'ye yeni bir Atatürk gerekli. Erdoğan ülkesinin AB'ye giriş beklentilerinden yararlanarak orduyu tasfiye etmeyi deneyen bir popülisti andırıyor. Çünkü ordu kendini laik anayasanın koruyucusu kabul ediyor.

___ Eğer Erdoğan günün birinde 'ordu' ile 'yargı' yı sindirmeyi başarırsa, Avrupa'ya giden yolda yürümekten vazgeçecektir.

___ Çünkü onun için önemli olan Avrupa'nın temel değerleri değildir; Erdoğan Türkiye'de İslamı güçlendirmek istiyor.'' (*)

 

Hiçbir ekleme, açıklama gerekmeyen bir yorum...

 

Uzak Batı'dan Amerika'dan çıkan sese gelince; ünlü Ortadoğu uzmanlarından Michael Rubin , National Review Online'da şöyle diyor: ''Türiye kaynıyor. Danıştay 2. Dairesi'nin öldürülen üyesinin cenaze töreninde Dışişleri Bakanı Abdullah Gül yuhalandı. Buna karşılık Cumhurbaşkanı Sezer ve generaller alkışlandı.

Durum trajik, ancak kriz uzun bir süredir geliyorum diyordu. İktidar partisi laikliğe saldırıyordu.

Tetiği Erdoğan çekmemiş olabilir, ama kesinlikle silahı yağladı.''

Dünya âlem bilir ki, silahın çalışması için yağlanması baş koşuldur.

Anlaşılacağı üzere dış basın da ''takıyye'' yi gördü ve kabul etti.

Türkiye'de ise, AKP yanlısı basının ''takıyye'' ye göz yumması olağan karşılanabilir ama, yansız gibi görünenlerin eksilmeyen desteğine ne demeli?

 

Bizim yorumumuz belli...

Artık yorum okuyucunun...

 

(*) A. Zielcke, Stuttgarter Zeitung (29.5.2006)

 

 

 

 

çok iyi yorumlamışsın ama aynı kafa aynı zihniyet

benim anlamadğım şu

benim ülkemin insanı kendi düşünemiyodamı

dış kaynakların düşüncesine birebir katılıyo

ve şimdiye kadar hangi dış kaynak bizim iyilğimiz için bişey yaptı...

sonra gelelim danıştay saldırısına;

neden bu kadar eminsinz bu silahı tayip erdoğanın yağladığına...

yağlarken yanındamıydınız....

neden dış basın bunu böyle değerlendiriyo ve neden biz bunun

TÜRKİYE temsilcisi oluyoruz...

 

doğuda güneydoğuda basında bilinenlere göre 35.000 şehit veriyoruz

bu bizi çok düşünen dış kaynaklar bu konuya neden bu kadar eğilmiyo...

herşey ortada arkadaşlar....

bu ülkeyi kaosa sürüklemek istiyorlar

ve bunuda çok iyi yapıyorlar nedenmi çünkü onların söylediğini biz çok iyi yapıyoruz....

elinizi vicdanınıza koyun konu A iktidarı B partisi değil konu biziz bizim isteğimiz

yada dışarının çıkarları seçim sizin....

ATATÜRK'ü anlıyoruz ATATÜRK GENLİĞİYİZ diyenler bana söylermisiniz ATATÜRK'ü

nekeder anlıyosunuz..............

sorarım size ATATÜRK avrupanın seviyesine ulaşacağız mı diyo yoksa avrupanın yaptığını yapalım mı diyo

eğer yaptığını yapalım diyosa buyurun açılabildiğiniz kadar açılın......

ama onların seviyesine ulaşmak istiyorsak bu çalışmayla olur...

saç açmayla peşkeş çekmeyle olmaz yada aklınıza ne geliyosa...

 

bizim ecdadımız 3kıtaya hükmederken kılla tüyle uğraşmıyolardı....

 

özünüze dönmenin zamanı gelmedimi artık

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

çok iyi yorumlamışsın ama aynı kafa aynı zihniyet

 

ATATÜRK'ü anlıyoruz ATATÜRK GENLİĞİYİZ diyenler bana söylermisiniz ATATÜRK'ü

nekeder anlıyosunuz..............

sorarım size ATATÜRK avrupanın seviyesine ulaşacağız mı diyo yoksa avrupanın yaptığını yapalım mı diyo

eğer yaptığını yapalım diyosa buyurun açılabildiğiniz kadar açılın......

ama onların seviyesine ulaşmak istiyorsak bu çalışmayla olur...

saç açmayla peşkeş çekmeyle olmaz yada aklınıza ne geliyosa...

 

bizim ecdadımız 3kıtaya hükmederken kılla tüyle uğraşmıyolardı....

 

özünüze dönmenin zamanı gelmedimi artık

 

ATATÜRK İLKELERİ VE ATATÜRKÇÜLÜK...

 

''1) Anti emperyalizm. Yani kayıtsız şartsız istiklalcilik. Milli istiklale hiçbir yabancı kuvvetin, hiçbir surette gölge vurmaması. Milli istiklal bahsinde her türlü zedeleyici kayıtlara, tavizlere karşı direniş...

 

2) Yabancı sermayenin iktisadi imtiyaz ve kontrollerine karşı kayıtsız şartsız direniş. Dünya milletleri arasında, ancak eşit şartlarla iktisadi işbirliği. Kapitülasyon, Düyunu Umumiye, borçlandırma suretiyle iktisadi kontrol şeklindeki her türlü kayıtlayıcı hükümlere karşı direniş...

 

3) Kayıtsız şartsız halk hâkimiyeti, milli iradeyi hâkim kılmak. Her türlü zümre, klik, sınıf ve şahıs tahakkümlerine karşı direniş. Atatürk'ün anladığı ve vasiyet ettiği manada cumhuriyetçilik budur.

 

4) Milli Misak sınırları içinde milli vatan. Milli Misak kayıtları dahilinde millet anlayışı. Topraklarımızın sınırları dışında kalan Türklere karşı kardeşlik sevgisi, Türk sınırları içinde kültür birliği, milli bütünlük...

 

5) Milli gurur. Başka milletler karşısında her türlü aşağılık duygusundan silkiniş. Ama çağdaş medeniyetin yoksun olduğumuz değerlerine, teknik gücüne ve organlarına karşı ihtirasla yöneliş...

 

6) Siyaseti bir spekülasyon konusu değil, bir program, organ ve inşa işi olarak almak...

 

7) Din ve dini inançları mutlak olarak siyaset dışı bırakmak...

 

8) Her türlü dogmatizme ve taassuba karşı direniş. Fikirleri dondurmamak ve insanları putlaştırmamak...

 

9) Kelimecilik değil aksiyon...''

 

Biz Atatürkümüzün ilkelerini böyle bilir ve Atatürkçülüğü böyle tanımların sevgili arkadaşım....

Bu nedenle de mümkün olduğunca duygusallıktan uzak, objektif, akılcı, doğmadan arınmış, laik ve çağdaş bir anlayışla sorunlara yaklaşır ve ülkemiz menfaati doğrultusunda değerlendiririz...

Dost sevgilerimle...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Aslında dış basın bunların farkında halkın belli bölümüde farkında hatta çoğu farkında ama farkında değillermiş gibi davranıyorlar.

 

AKP de bunun farkında ve son çırpınışlarını yapıyor o yüzden devamlı halk içinde anket yaptırıyorlar,anketlerde hep öndeymiş havası vermeye çalışıyorlar ama kazın ayagı öyle değil ve işin farkındalar , o yüzden erken seçim'e gidemiyorlar yoksa bukadar eminlerse neden erken seçime gidip neler olacağını görmüyorlar çünki anketlerde çıkanlar sandıkta çıkmayacak.

 

saygılarımla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili Evrensel ,

 

Öncelikle ben hep söylüuorum ve yine söyleyeceğim ki , ülkemizde şeriat isteyen bir kesim asla yok..Olsa olsa da %5 olsun en fazla.

 

Ben şeriat isteyenlerin gerçek sayısının %4 ü bile geçmeyeceğini düşünüyorum.

 

Merhaba sevgili Berceste,

Uzun süredir konulara ve sorduklarınıza cevap yazamadığım için özür dilerim.

Yukarıda yazmış olduğunuz cümleye bende katılıyorum.

Yukarıda sizinde görmüş olduğunuz gibi, daha önceki bir yazımda da şeriat isteyenlerin sayısının %4 ü bile geçmeyeceğini tahmin ettiğimi yazmışım.

 

Buraya kadar tamam fakat burdan sonrasına bakınız:

Şeriat gelirken insanlara "istiyormusun? istemiyormusun?" diye sormayacak.

Yani seçimle gelmesi mümkün değildir. Dünyada da seçimle gelmiş bir şeriat sistemi yoktur.

Sayın Erbakan'ın söylediğini hatırlamıyormusunuz ? "Kanlımı olacak ? Kansızmı olacak?" .

Bu ne demektir ? Mecbur kalınırsa kan akıtılacak demektir.

Halk şeriatı istemeyeceğine göre, demekki kanlı olacak. Bun şeriatın olduğu heryerde böyle olmuştur.

Oy ile değil, kan ile geleceğine göre, %4 hiçde azımsanacak bir sayı değildir.

Bir zamanlar Türkiyede şeriat isteyenlerin sayısı %1 i bile bulmazken, şimdi %4 ü buluyor.

Demekki sürekli artıyor. Neden arttığınıda sonra yazarım.

 

Ben daima söylüyorum. %12 kırılma noktasıdır. %12 yi buldukları takdirde, o zaman kan yoluyla şeriatı rahatça getireceklerdir.

 

%4 olduğunu farzedin, artmayacağını düşünün; Türkiyenin %4 ü 2,800,000 kişi yapar.

80,000 PKK lının başımıza ne felaketler getirdiğini düşünürseniz, 2,800,000 kişi harekete geçtiği zaman neler yapabilir.

Kaldıki, PKK sadece ırkı adına savaşıyor, bu gelecek olanlar Allah için savaşacaklar. Onlar Allahın askerleri.

Onlara cennet vaad ediliyor. PKK 100 tane canlı bombayı bile zor bulurken, onlar o 2,800,000 kişi içinden yüzbinlerce canlı bomba bulabileceklerdir.

Üstelik onlar savaşırken kural da tanımazlar, "sadece bir kereliğine Allah için" yapıldığı için, bizlerle savaşırken her türlü vahşeti yapacaklardır.

 

 

PKK da bir zamanlar 25-30 kişilik bir çeteydi. O zamandan yok edilselerdi. Şu anda onbinlerce insanımız hayatını kaybetmemiş olacaktı.

 

Ayrıca bu adamlar şeriatı getirmek için, halkın %40 ının şeriat istemesini niye beklesinlerki, seçimle gelmelerine zaten kanunen imkanları yok.

Türkiyede şeriat partisi kurmak zaten yasaktır.

 

 

Çünkü aklı başında bir müslüman bilir ki onun tek gayesi yasadığı ülkenin düzenine uyup o ülkenin refah seviyesinin yükselmesi adına çalışmaktır.

Bu sizin söylediğinizi, aklı başında olmayan da arzular.

Kendisininde içinde yaşadığı bir ülkenin karanlığa gömülmesi, en aptal insanın bile arzulayabileceği bir şey değildir.

Ancak burada kriter olarak alınması gereken şey; halkın ne düşündüğü değil ne yaptığıdır.

Halkımızın ezici bir çoğunlu, malesef ülke menfaatlerini daha çok düşündüğünü söylesede, eylemde "kısa yoldan köşe dönme" peşindedir.

Üç kuruş, üç kuruştur felsefesinde olan kişileri çok ucuza istediğiniz türden siyasete sokabilirsiniz.

Nitekim AKP nin ve Saadet partisinin bu tür maddi yardımlarla yüklü miktarda oy topladıklarını da gördük.

 

Ben eminimki, yeterli paranız olursa; bu ülkeye istediğiniz rejimi getirebilirsiniz.

Biraz siyasi popülasyon, biraz da para. Bu işi oldu bilin.

 

Ki , benim şeriattan anladığım sizlere göre çok farklı (ki çoğu müslümanın da benmle aynı fikirde olduğunu düşünüyorum) şeriat bir dikta rejimi değildir.

Sizin düşündüğünüz şeriatı dünyada malesef uygulayabilen bir ülke yok.

Her ülkede bizim bildik şeriat uygulandığına göre, bizimkinde de mutlaka aynı versiyonu uygulanacaktır.

Onların hiçbirinin sizin bu yukarda yazan fikrinizi soracağını zannetmeyin.

 

bilmeden yada araştırmadan , okumadan inanıyor.

Okumaya beyin yormaya gerek yokki. Menfaat gelsin, para gelsin. O kadarı yeter onlar için.

 

 

Ama bunun karsınında durmak bu insanları üniverstelere almadan , bir şehit annesini , gazi torununu diploma törenine dahi almadan , aşağılamadan , okul kapılarında bekletmekten geçmiyor...Evlerde oturmaya , dört duvar arasına mahkum ederek olmaz...

 

Madem yanlış düşüncelerin arınmasını istiyorsunuz...Eğitim hakkı olmalı insanların..Dört duvar arasında sıkışıp kalmış insanlardan da çok şey beklememek lazım aksi halde....

Bu konuda çok iyi anlaşıyoruz.

Anlaşamadığımız tek yönü ise konunun zamanlamasıdır.

Siz diyorsunuzki önce onların bu tabii haklarını verelim, böylelikle de şeriat yanlısı olmalarını önleyelim.

Bende diyorumki, önce şeriat yanlısı olmalarını önleyelim, sonra onların haklarını verelim.

Birtek zamanlama konusunda takıldık.

Aslında buraya kadar anlaşmış olmamız bile çok güzel.

 

Ben diyorum ki bu insanlara, bu haklarını şimdi verirsek, şeriatın gelmesini kolaylaştırırız.

Şeriat tehlikesini azaltmaz, tam tersine çoğaltmış oluruz.

Bunun sebebinide forumda bir yerde, birazdan yazacağım. Çünkü arkadaşın biri tam bu soruyu sormuş.

 

 

Birde işin traji-komik yanı dindar bayanlar tehlşike arz ederken , dindar erkekler için hiç birşey söz konusu olmuyor...

 

Buda kadın - erkek ayrımına girmiyor mu acaba???

Hayır tam tersine, tehlikeli görülen aslında bayanlar değil erkeklerdir.

Çünkü eyleme geçecek olanlar, erkeklerdir.

Türban takanlar bayanlar olduğu için, konu onların üzerinde dolaşıp duruyor.

Ama aslında kastedilen, türbanlı kadınlardan çok, türbanlı kadınların erkekleridir.

Keşke onlarında günlük kıyafetlerinde islamcılığı çağrıştıran bir takım işaretler olsaydı.

O zaman önlem alması biraz daha kolay olurdu.

Örneğin onlar da üniversitelere alınmazdı. O zamanda bayanların türbanından çok, onların kıyafet meselesi konuşulurdu.

Hatta büyük bir ihtimalle hiç konuşalmazdı bile, çünkü türbanlı bayanların erkekleri üniversitelere giremeseydi,

şu anda ne şeriat meselesi gündeme gelebilirdi, nede türban meselesi.

Örneğin AKP, Saadet gibi dini partiler bile kurulamazdı.

 

Eleştirilerde, türban kelimesi geçiyorsa, bunu daha çok türbanlı aileler olarak algılamalısınız.

Bayanlara karşı birşey değil yani.

 

Kendinize göre senaryoyu yazmıs ve kişilere de belli görevler vermişsiniz sevgili Evrensel...

 

Mesela başörtülü biri istense peçe takar ve bu onu rahatsız etmez...demişiniz...

Öyle bir şey demedimki ama :)

( Peçe derseniz, zaten başı kapalı olan bir insan çok fazla üzülmeden, peçe de takar.)

Ne demişim "fazla üzülmeden".

Bu ne demektir? üzülür demektir.

Fazla üzülmez demek istediğim şey de başı açık insanlar kadar fazla üzülmez dedim.

Bu da gayet mantıklı değilmi ?

 

Türbanlı bir bayan sadece peçe takıldığına üzülür.

Ama türbansız olan hem peçe taktırıldığına, hem türban taktırıldığına, hem yerlere kadar elbise giydirildiğine, hem zorla namaz kıldırıldığına,

hem bikiniyle plajda serilemeyeceğine üzülür.

Aslında bu üzüntü farklarını yüzlerce kelimeyle çoğaltmak işten bile sayılmaz.

Örneğin benim bayan tanıdıklarımın hepsi bırakın üzülmeyi şeriat gelse direk olarak intihar edeceklerini söylüyorlar.

Aynı şeyi bende söylüyorum, şeriat gelecek olsa, eğer engel olamıyorsam, bu ülkeden giderim, gidemezsem hiç düşünmeden intihar ederim.

Şeriat gelirse dindar bir insan için, hayat biraz zorlaşır o kadar. Ama bizim gibi insanların, yaşamasına dahi hiçbir sebep bile kalmaz.

 

Özetle şeriat dindar insanlar için, hayat zorlaşmasıdır. Bizler için ise hayatta kalabilme meselesidir.

%4 ü az veya çok görme meselesi de buradan kaynaklanıyor.

 

Eğer %4 sizin sadece hayatınızı zorlaştıracaksa, sizin için büyük bir tehlike yoktur.

Ama %4 bizim canımızı elimizden alacaksa, bizim için tehlike büyüktür.

Siz bizi tam bu noktada anlamalısınız.

 

 

Sevgiyle kalın. :clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Merhaba sevgili Berceste,

Uzun süredir konulara ve sorduklarınıza cevap yazamadığım için özür dilerim

 

Merhaba sevgili Evrensel...

Ne demek...Estğ...

Yeniden hg...

 

Ben diyorum ki bu insanlara, bu haklarını şimdi verirsek, şeriatın gelmesini kolaylaştırırız.

Şeriat tehlikesini azaltmaz, tam tersine çoğaltmış oluruz.

 

 

Bu konuda çok iyi anlaşıyoruz.

Anlaşamadığımız tek yönü ise konunun zamanlamasıdır.

Siz diyorsunuzki önce onların bu tabii haklarını verelim, böylelikle de şeriat yanlısı olmalarını önleyelim.

Bende diyorumki, önce şeriat yanlısı olmalarını önleyelim, sonra onların haklarını verelim.

Birtek zamanlama konusunda takıldık.

Aslında buraya kadar anlaşmış olmamız bile çok güzel.

 

Bana bu sözleriniz çok garip geldi doğrusu...

Ne desem bilmiyorum...

Sizi kırmak istemem fakat tamamen mantık dışı bir söylem bu...

Bir başörtülünün üniversteye gitmesi şeriat getirecek öyle mi?

Bu nasıl bir mantık , inanın sizleri anlamakta güçlük çekiyorum...

 

Sadece üzülüyorum...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

iktidarın en büyük şansı, kendisine alternatif olabilicek hiçbi partinin şu an gözükmemesidir. iktidar, şu anki türkiye siyasetine bakarsak, iktidarını bikaç yıl daha sürdüreceğe benziyor.

AKP biçok alanda iyi şeyler yaptı. çarpık sistemlere düzen getirmeye çalıştı. eğitim sistemine, sağlığa birçok iktidarın gösteremediği ilginin fazlasını gösterdi (yeterli olmasa da). ekonomik alanda çarklar hızlanıyo derken, bir Türkiye klasiği daha gerçekleşti 1- din siyasete bulaştırıldı 2- talan ekonomisi

iktidarımız bunlardan da vazgdeçemedi. ekonomik alanda kavşak, köprü, yol dışında herhangi bi yatırımda bulunmadığı gibi, türban laiklik gibi konularla dini siyasete sokarak toplumun her kesimi olduğu gibi burdaki arkadaşları da birbirine düşürdü.

iktidar, koltuğun altına dinamit koyuyo, bindiği dalı kesiyo, bi çuval inciri batırıyo, daha ne derseniz diyin. şükretsin ki, alternatifi yok. olsa, gerisini siz düşünün.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

AB'ye göre en büyük engel: Türk Ordusu

Dış basında, Türkiye'nin AB macerası ile ilgili üç önemli yorum var. Biri Fransız, biri Yunan, biri de Mısır gazetesinden. Tercümeler Basın-Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü'ne aittir.

 

Fransa'nın Le Figaro Gazetesi, "Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki müzakereler sadece bir oyun mu?" diye soruyor:

"Diğer adaylardan hep farklı görülmüş Türkiye için söz konusu olan, gerçek müzakereler mi, yoksa bir kandırmaca mıdır? Ankara'da olduğu gibi Brüksel'de de bu soruyu sormayan yok gibi. Üstelik Türkiye'nin katılımının kararı konusunda son söz, Birliğin Bulgaristan, Romanya ve Hırvatistan hariç tüm genişlemelerini referandum yoluyla onaylayacak olan Fransızların olacak." (26 Haziran 2006, Le Figaro)

 

 

***

 

Yunanistan'ın Kathimerini Gazetesi, AB'nin Türk Ordusu'ndan şikayetlerini ele alıyor:

"AB, Ordunun karışmamasını istiyor. AB belgesinde, Türk Genelkurmay Başkanının Savunma Bakanına değil doğrudan Başbakana bağlı olması eleştiriliyor. Silahlı kuvvetlere ait kurumlardaki şeffaf olmayan unsurlardan da bahsediliyor. (Özel Kuvvetler üzerindeki operasyonların sebebi anlaşılıyor)

 

Milli Güvenlik Kurulu'nun kararları, Ankara'daki hükümetler için her zaman bir çeşit 'İncil' vazifesi görüyor.

Rapor tamamlanmadan kısa süre önce, Türk Genelkurmay Başkanı Orgeneral Özkök'ün askeri akademilerdeki uzun konuşmaları, askerlerin Türkiye'nin politikasının belirlenmesi ve uygulamalara karışma derecesini açık şekilde gösteriyordu. Orgeneral, komşu ülkenin dış politikasının eksenlerini detaylı şekilde izah etti, iç konulara da değinmekten kaçınmadı: Ekonomik durumdan, TV yayınlarının kalitesine, hatta ticaret merkezlerindeki yabancı dildeki tabelalara kadar!

 

Orgeneral Özkök, Kıbrıs sorununa ilişkin Ankara'nın niyetleri konusunda da açıklayıcı idi: Kıbrıs'ın, Türkiye'nin güvenliği için stratejik rolü olduğunu söyledi ve şunları ilave etti: 'Kıbrıs'ın artık stratejik öneminin olmadığını iddia edenlere şunu sormak isterim: İngiltere, adadaki üslerinin korunmasına neden o kadar önem veriyor ve Avrupa'dan o kadar uzakta olan problemli bir ada, neden AB'ye o kadar çabuk kabul edildi?' " (21 Haziran 2006, Kathimerini)

Demek ki AB, Türk Ordusu'nu, Türkiye'yi parçalayarak yutma konusunda en büyük engel olarak görüyor!

 

 

ABD'ye direnen Sezer!

 

Mısır'ın El Ahram Gazetesi'ne göre ise ABD karşısındaki engel Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer:

"Türkiye, Büyük Ortadoğu Projesi'nde model rolünü üstlenmek istemiyor. Mısır'ın Ankara Büyükelçisi, kendisiyle yaptığımız söyleşide, Büyük Orta Doğu planı çerçevesinde, Türkiye'nin model olma rolü konusunda şunu söyledi: 'ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice ikide bir, Türkiye'nin ılımlı bir İslam ülkesi modeli olduğunu ve diğerleri tarafından örnek alınması gerektiğini söylerken Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, her fırsatta ülkesinin böyle bir rolü üstlenmeyi arzulamadığını vurgulamaya özen göstermektedir.'

 

Büyükelçi 'Büyük Ortadoğu projesi artık çıkmazda. Bunun için Irak'a bakmak yeter. Türkiye'de, bölgenin istikrarı için komşularla koordinasyonu öne çıkarıyor' dedi.

Türkiye'nin yeninden uyandığını görmeliyiz. O artık bizim kaderimizi belirlemeye çalışmıyor veya Washington'un tüm çabalarına rağmen polis rolünü oynamak istemiyor. Onun tüm istediği, halkına güvenli bir gelecek sunmaktır. Bize de düşen, menfaat ve işbirliğine dayalı büyük bir ağ dokumaktır. Çünkü geleceğe giden yol buradadır."

 

 

selam ve saygılarımla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.