Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

TÜRBANINI ÇIKARTANLAR BAŞÖRTÜSÜYLE GİREBİLECEKLER MİDİR GİRMEK İSTEDİKLERİ YERE


Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:
HAYRETTİN KARAMAN

 

BAŞÖRTÜSÜ KUR'ÂN'DA VARDIR

 

 

 

Hadis okuyanlar, bu âyet gelince mescitte bulunan Ensar kadınlarının -ilâhî emri geciktirmeden yerine getirmek üzere- etekliklerini yırtarak başlarını, boyun ve gerdanlarını bununla bağladıklarını; keza Hz. Peygamber'in (s.a.) "Ergenlik çağına gelmiş bir kadın başörtüsü giymedikçe Allah onun namazını kabul etmez" buyurduğunu da bilirler

 

Hayrettin karaman,ın özrü kabahatinden büyük. Bakın ne diyor

 

etekliklerini yırtarak başlarını, boyun ve gerdanlarını bununla bağladıklarını;

 

Başürtüsünü savunacam diye adam müslüman kadınları mini etekli yapmış yahu.Çünkü etek yırtılınca bacaklar meydana çıkar. Bana kızmayın ben onun dediğini aktarıyorum. Peki bunun varmı mantığı ? Bacakları aç, başı kapa. Bir kadının saçlarımı daha çekicidir yoksa bacaklarımı?

  • Cevaplar 219
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Gönderi tarihi:

Size sadece bir soru sorucam 16 yasindaki bir lise ogrencisi kac tane dua, kac tane hadis, kac tane ayet biliyor soylermisiniz ortalama rakam ?

Gönderi tarihi:

Baş örtüsü konusunda direten müslüman bayanların samimi olduklarını kanıtlamaları gerekir.

 

Başürtüsünü siyasi bir amaçla değil, sadece inancımız gereği istiyoruz diyorlarsa,sizin inancınıza göre

 

 

Kocalarınızın sizleri dövme hakkı var (Nisa 34) , kocalarınızın 4 e kadar evlenebilme hakkı var (Nisa3),Kocalarınız iki kere boşandıktan sonra 'hulle'' hakkınız var (Bakara 230) miras paylaşımında erkeğin yarı hisesi size düşüyor (nisa 11)

 

 

Neden bunların kanunen serbest olmasını istiyoruz diyerek gündeme getirmiyorsunuz ?

Gönderi tarihi:
Baş örtüsü konusunda direten müslüman bayanların samimi olduklarını kanıtlamaları gerekir.

 

Başürtüsünü siyasi bir amaçla değil, sadece inancımız gereği istiyoruz diyorlarsa,sizin inancınıza göre

Kocalarınızın sizleri dövme hakkı var (Nisa 34) , kocalarınızın 4 e kadar evlenebilme hakkı var (Nisa3),Kocalarınız iki kere boşandıktan sonra 'hulle'' hakkınız var (Bakara 230) miras paylaşımında erkeğin yarı hisesi size düşüyor (nisa 11)

Neden bunların kanunen serbest olmasını istiyoruz diyerek gündeme getirmiyorsunuz ?

 

 

Samimiyim, samimisin, samimi, samimiyiz, samimisiniz, samimiler....

 

******...Hale bak yahu...Yahu arkadaş, bilimi öne almış bir çağda yaşadığımızı ve dogmalardan uzak olmamız gerektiğini söyleyen siz değil miydiniz. insanlar Samimiyet testine tabii tutacak bir alet mi var...Hulle hakkı demiş, kocanın dörde kadar yolu var demiş, kocanın dövme hakkı var demiş....Vay canına amma güzel şeyler söylemiş...Haklar karışmış, yükümlülükler karışmış, kadının isteyeceği, istemeyeceği şeyler karışmış, dinin hükmü karışmış, yol karışmış, otoyol karışmış, Bir taraftan dinin tamamının uygulanmasıyla olabilecek şeri hükümler bir tarafta dinin yaşanmasıyla ilgili hükümler karışmış. Din devletinde yaşasaydınız bahsini ettiğiniz şeyler gerçekleşmek mecburiyetinde idi. Böyle bir devlette yaşamıyorsunuz ama dininizi de yaşamak istiyorsunuz ne olacak,,,Hangi Laik devlet ya dininizin tamamını yaşarsınız veya hiçbirini yaşayamazsınız der...Hiçbiri...Bahsini ettiğiniz hak ve yükümlülükler ancak ve ancak şeri düzeni esas alan bir devlette istenebilir. Bunu istemeyen müslüman kadınlar dinin ameli boyutunu yaşayabilecek haklar istiyorlar...Dinin şeri düzeni ilgilendiren kısmını istemek laik devletle çatışmayı doğurur. Bunu isteyen de yoooookkkk...

 

Başörtüsü konusunda diretmeyen bayanların samimi olmamaları mı gerekir? Samimiyet...Sorumuz şuydu...Türbanını çıkartanlar başörtüsü ile girebilecek midir...Zira siyasi simge olarak kodlanan şey türbandı. O halde türban yerine başı örtü ile örterek girilecek yere girebilirdiniz...Bu mümkün mü? HAYIR...

O halde, samimiyetsiz kim...Kim...Cem UZAN mı dediniz?Ne alaka?

 

Hayrettin karaman'ın eteğine dolanmış ondan sonra...Bugünkü eteklerinize bir bakın, altta bir de astar var...Doğulu kadın'ın sararak örttüğü eteğe bakın...Tek parça mı, Tek parça ama iki kat dolanmış vaziyette, katlardan birini yırttığınızda altta tek kat kalır, bu da görülmeye engel olur ama güneşin fazla olduğu bir coğrafya'da tek kat ve beyaz elbiseler içeriyi gösterir. Efdal olan ayet indiğinde ayetin isteğini yerine getirmektir. Onlar'da önce eteklerinin üst katını yırtmışlar ve başlarını kapatmışlardır.

 

Örneğinize değinelim. Kişinin hırsızlık yapması ağır bir cezayı gerektirir. Ancak gasp daha ağırdır. Zira hem mala karşı ve hem de kişiye karşı bir eylem vardır. Daha önce gasbın yasak olduğuna dair bir ceza hükmü kanunda olmakla beraber hırsızlığa dair bir hüküm yoktu diyelim. Yalnız hırsızlığa dair daha sonra bir hüküm konuldu diyelim kanun koyucu tarafından, bu durum da gasb helalleşir mi? Saçmalamanın anlamı yok, bunun adı düz mantık dahi değildir...

Pekiyi müslüman kadın deli midir ki, böyle bir şeyi bilemeyecek...Başaçıklığını yasaklayan bir ayet geldiğinde bacakların açılması helalleşmez...Ancak, örtünmenin kendine has gerekçesi, vücut hatlarını belli etmemekle anlamlıdır. Bu da yukarda belirttiğim gibi iki katlı bir giysiden ibarettir. Yoksa yağmurdan kaçarken doluya tutulmak olur ki, vs. vs....

 

Bacaklar açılmamıştır...Müslüman kadın ne yaptığının farkındadır...

 

Laik sistemle İslami düzen arasında ayrımlama yapıyorsunuz...

 

Biz sadece laik düzen üzerinden konuşuyoruz...Konunun başından itibaren bakın...Laik düzende halk demokratik mekanizmalarla dini bir takım isteklerde bulunursa ne olacak sorulardan biri de bu olsun bari...Diğer sorumuz başlığmızın ta kendisi...Özellikle üniversite paralelinde...Bir diğeri Türkiye'de laiklik neden kendisine bir hasım seçmiştir...Niye siz bu hasmı seçiyorsunuz...

Gönderi tarihi:
Hayrettin karaman,ın özrü kabahatinden büyük. Bakın ne diyor

Başürtüsünü savunacam diye adam müslüman kadınları mini etekli yapmış yahu.Çünkü etek yırtılınca bacaklar meydana çıkar. Bana kızmayın ben onun dediğini aktarıyorum. Peki bunun varmı mantığı ? Bacakları aç, başı kapa. Bir kadının saçlarımı daha çekicidir yoksa bacaklarımı?

 

Yani o yazıdan bu mantığı başka bir asla savunmaz bu size özgü bir davranış herhalde,hiç şaşırmıyorum artık yorumlarınıza sadece gülerek okuyorum...

Gönderi tarihi:

arkadaşlar, bize birşey malum olmuyor, arif olan da yok sanırım ki içimizde söylediklerinizden söylemediklerinizi de anlayalım..

 

o halde, lütfen yazdığınız metinleri biraz daha açıklayarak daha uzun yazın...Kim, kime karşılık vermiş pek anlaşılmıyor açıkçası, kim ne diyor bunu ayıramayabiliyoruz...

Gönderi tarihi:

yani benim demek istediğim laf ortaya Allaha şükretmeyi bilmiyorsunuz sizi böyle laik bir devlette sadece resmi kurumlarda çalıştırmayarak belirli yerlere girmenize izin vermeyerek yaşamanızı yazmış siz bu durumdan şikayetçisiniz sizi yarı çıplak giyinmeye zorlamayan bir devlette yaşamadığınız için neden şükredemiyorsunuz sayın türbanlılar?

Gönderi tarihi:

Abraham, eğer klavyende nokta, virgül gibi karakterler yoksa sana yeni bir klavye alayım...

 

Gözünü seveyim, birşey anlamadım, şu yazdığın metinde bir ironi varsa anlat. Manası ne yukardaki metnin..Demek istediğini bir daha lütfen demek istemeden diyerek yaz...Kısaltma yazını, uzun uzun yaz...

Gönderi tarihi:
(Bekir)Hayrettin karaman'ın eteğine dolanmış ondan sonra...Bugünkü eteklerinize bir bakın, altta bir de astar var...Doğulu kadın'ın sararak örttüğü eteğe bakın...Tek parça mı, Tek parça ama iki kat dolanmış vaziyette, katlardan birini yırttığınızda altta tek kat kalır, bu da görülmeye engel olur ama güneşin fazla olduğu bir coğrafya'da tek kat ve beyaz elbiseler içeriyi gösterir. Efdal olan ayet indiğinde ayetin isteğini yerine getirmektir. Onlar'da önce eteklerinin üst katını yırtmışlar ve başlarını kapatmışlardır.

 

Rivayeti kurtarmak için şimdide etekler kat katmı oldu ? Niye bugünkü eteklerden örnek veriyorsunuz. Bence bunu hiç kurcalamayın daha iyi öyle kalsın.Çünkü arapların, bırakın etekleri kat kat giyme,iç çamaşırı giymek diye bir adeti bile yoktu o dönemde.

 

....Vay canına amma güzel şeyler söylemiş...Haklar karışmış, yükümlülükler karışmış, kadının isteyeceği, istemeyeceği şeyler karışmış, dinin hükmü karışmış, yol karışmış, otoyol karışmış, Bir taraftan dinin tamamının uygulanmasıyla olabilecek şeri hükümler bir tarafta dinin yaşanmasıyla ilgili hükümler karışmış. Din devletinde yaşasaydınız bahsini ettiğiniz şeyler gerçekleşmek mecburiyetinde idi.

 

Karışan hiç bir şey yok, işinize gelmediği için siz karıştırıyorsunuz. Türkiye şeriat devleti değilmiş. Günaydııınn.Türkiye şeriat devleti olmadığı halde demokratik hakkımız diye başörtüsünü diretiyorsunuz da örnek verdiğim konular neden demokratik hakkınız olmuyor ? Buda gösteriyorki müslüman bayanlar dini inancının gereği olarak değil, siyasi bir amaçla başörtüsünü diretiyor.Örnek verdiğim konular ise işlerine gelmiyor.

 

Siz kendi dininizi ciddiye almazsanız, kimsenin sizi ciddiye almasını bekleyemezsiniz.

Gönderi tarihi:

Rivayeti kurcalayan sizdiniz. İç çamaşırdan bahsetmiyorduk, kim jartiyeri hangi çağda icat ederek iç çamaşırının üstüne geçirdi meselemiz herhalde bu değil.

 

Mesele Başörtüsüyle ilgili ayet indiğinde mümin kadınların ayetin gereğini hemen yerine getirmeleriyle ilgili bir hadisin mevcut olması.

 

Kur'an da veya islamda başörtüsü yoktur söylemi de 28 Şubat sürecinden sonra Türkiye de ortaya atılmıştır. Bu da başka bir takım şeylerin emaresidir.

Niye bu zamana kadar hiçbir aklı evvel islamda başörtüsü yoktur demiyordu...

 

İslamın şeri (hukuki diyelim) hükümleri olduğu malum. Kendisinin laik olduğunu özellikle ve defaatle belirten bir düzende bu hükümlerin hayat bulması mümkün değil. Bunun olmasını istediğinizde devletle çatışma kaçınılmaz. Devletini ve hayatını seven bireyler olarak bundan uzak duruyoruz. Pekiyi bu şeri hükümler nelerdir. Hepsini saymaya ne gücüm, NE BİLGİM ve ne de ne de ömrüm yeter. Sadece birkaç örnek verelim. Medeni hukuk alanındaki düzenlemeler mesala. Şahitlik, miras hukuku, ceza hukuku gibi. Yani zinanın haram olması cezasının belli olması gibi. Buna kısaca islam hukuku diyoruz ki kaynağı şeriattir. İslam hukuku laik düzende uygulanamaz, bu yönde de müslümanlardan gelen bir talep yok...İslam hukuku ancak ve ancak islam devletinde uygulanabilir. Bunu belirtmemin bir manası da yok zannımca...Zaten medeni düzenlemeler deki haklar da islamın tanıdığı haklar dan bana kalırsa çok da farklı değil. (kadına daha fazla hak tanınmıştır seçim gelmiştir falan denilebilir ben genel mantıktan bakıyorum, bunları tartışmanın anlamı yok)...

 

Geriye ne kaldı...Dinin ameli ve iman boyutu. İman da sadece düşünüşle alakalı olan birşey ona da isteseniz de karışılamaz. Mesele imanımızın gereği gibi amel etmekte kalıyor. Yukardaki şeri hükümler ancak ve ancak bir islam devleti olduğunda mümkün olan şeylerdir böyle bir devlet olmadığında müslüman darul harbde dinini nasıl yaşayacaktır bunu tespit etmemiz lazım. Zira islam nazarında Türkiye islam devleti değildir. Türkiye de yaşayan müslümanlar dinlerini ameli boyutta nasıl yaşayacaklardır...Mesele budur. Yani oruç tutmak, namaz kılmaz, zekat vermek, kurban kesmek gibi meseleler...(başın örtülmesi de bu saydıklarım mesabesindedir)

 

Yukardan beridir açıklamama dikkat edildiğinde başörtüsünü istiyorsunuz ama niye şeriati istemiyorsunuz, tutarsızsınız denmesi garip bir yaklaşım olur. Zira hiçbir şekilde bunu isteyemezsiniz. Böyle bir hakkınız yoktur. Zaten yaklaşık 1 (yazıyla bir) asırlık laiklik serüvenimizin bize öğrettiği şey de şeriat istemenin yasak olduğudur. Haddi zatında daha önce belirttiğim gibi; Hangi hükmü kim yorumlayarak bir şeriat devleti kuracak. Biz müslümanlar bir başörtüsü meselesinde bir araya gelip de bir şeyi savunamıyoruz da şeriat devleti konusunda mı bir araya toplanacağız...Bu yönde bir talebin olduğunu da ben bilmiyorum, belki de birkaç fırka olabilir...O da ayrı bir görüş tabi ki...

 

Laik düzende din yaşanamaz veya ya dinin tamamını istersiniz veya hiçbirini isteyemezsiniz diye bir sınırlama yoktur. Yine demokrasi içerisinde kişilerin dini bir takım taleplerle siyasi faaliyet gütmeleri (salt dini siyaset yoktur-yasaktır) de yasak değildir. Niye başörtüsü konusunda siyaset yapılamasın. Üniversiteye girişte başörtüsü yasak olursa ve bundan etkilenen birçok insan olursa, bu konuda zorda kalanlar bu isteklerine, bu zorluktan kendilerini kurtaracak olduğunu vehmettikleri siyasi partilere oy verebilirler...Zaten seçimin felsefeside budur. İsteklerin cevaplanacağını düşündüğünüz partiye oy vermek...

 

Başörtüsü konusunda bir yasak olmasaydı, herhangi bir siyasi parti başörtüsüne özgürlük getireceğim diye vaatte bulunabilir miydi? Hayır...

 

Laik düzen içerisinde dinini yaşamak isteyen insanlara reçeteniz nedir katakuta...YOL GÖSTERMENİZİ BEKLİYORUZ...

 

Biz dinimizin şeri kısmından ödün veriyoruz (inkar etmiyoruz ama laik devlette uygulama mümkün değildir-buranın dar'ül Harb olduğunu vehmediyoruz ve müslüman ülkesi olmayan bir yerde din nasıl yaşanırsa o kadar dini yaşamaya çaba gösteriyoruz.)...Ama amellere dar'ül harb de dahi yasak konulamaz, engel olunamaz. Yani namaz kılmanız, oruç tutmanız, başınızı örtmeniz (ki bu da ameli bir cihettir) konusunda yasak konulamaz...Şeriat te ancak din devletinde uygulanabilir bu yönde bir talebimiz de bu sebeple yok...Biz bir kısmını yaşayalım bari diyoruz....SİZ NE DİYORSUNUZ....

 

Demokratik haklar nelerdir katakuta...Bunun ayırdına vardığınızda tartışmaya devam ederiz...

Gönderi tarihi:
Kur'an da veya islamda başörtüsü yoktur söylemi de 28 Şubat sürecinden sonra Türkiye de ortaya atılmıştır. Bu da başka bir takım şeylerin emaresidir.

Niye bu zamana kadar hiçbir aklı evvel islamda başörtüsü yoktur demiyordu...

 

İslamda başörtüsü var veya yok ben işin o kısmıyla ilgilenmiyorum.

 

İslamın şeri (hukuki diyelim) hükümleri olduğu malum. Kendisinin laik olduğunu özellikle ve defaatle belirten bir düzende bu hükümlerin hayat bulması mümkün değil. Bunun olmasını istediğinizde devletle çatışma kaçınılmaz. Devletini ve hayatını seven bireyler olarak bundan uzak duruyoruz.

 

İşte benimde ısrarla üzerinde durduğum nokta burası.İslamda var veya yok,mademki laik devlet başörtüsünü siyasi bir simge olararak gördüğü için yasaklamışsa ki özel yaşamda değil, sadece okullarda neden bu konudada aynı hassasiyeti göstermiyorsunuz diyorum.

 

Yukardan beridir açıklamama dikkat edildiğinde başörtüsünü istiyorsunuz ama niye şeriati istemiyorsunuz, tutarsızsınız denmesi garip bir yaklaşım olur. Zira hiçbir şekilde bunu isteyemezsiniz. Böyle bir hakkınız yoktur.

 

İslam bir bütünse ki öyledir ister şeri hukuk olsun ister inanç ve amel konuları, müslüman bütününe talip olandır.Aksi takdirde ciddiyetsizlik ve tutarsızlık kaçınılma olur.

 

Neye dayanarak buna hakkınız yok diyebiliyorsunuz ? Laik devletin kurallarını müslümanlarmı belirleyecek yoksa yasa koyucularmı ? Hangi sistem olursa olsun, eğer varlığı için bir tehdit görüyorsa her türlü yasaklamaya gidebilir bu gayet normaldir.İslam şeriatı dahil.

 

Şunuda unutmayın ki laik isitemin vatandaşlarına tandığı hakkın 10 da 1i bile islam şeriatında yoktur.İnanmayanlara hayat hakkı dahi tanımaz.Eğer bir inanmayan vatandaş sesini soluğunu çıkarmadan paşa paşa aşağılama vergisi olan cizyesini verirse ne ala. Ama ben şu ayetin hüükmünü bu zamanda saçma buluyorum değişmesi lazım dediği an idam cezası alır.

 

laik sistem ise vatandaşlarına müslüman kafir ayırımı yapmadan seçme seçilme hakkı veriyor,kanunları düzenleme hakkı veriyor. bunlarun hiç birini yapamayan ise sokağa çıkıp ben bu yasayı istemiyorum diye protesto edebiliyor değilmi.?İslam şeriatında inanmayan bir vatandaşın şu uygulamayı yapmaya hakkınız yok diyebilme şansı varmı kesinlikle yok.

 

Vatanını seven insanlar iseniz öyleyse devlete başörtüsü konusunda ders vermeye kalkmayın.

 

İslam şeriatı olduğunu varsayalım.İnanmayanlar yürürlükte olan bir kanun için

 

Laik düzende din yaşanamaz veya ya dinin tamamını istersiniz veya hiçbirini isteyemezsiniz diye bir sınırlama yoktur. Yine demokrasi içerisinde kişilerin dini bir takım taleplerle siyasi faaliyet gütmeleri (salt dini siyaset yoktur-yasaktır) de yasak değildir.

 

Yukarıda örneğini verdim,ben nasıl islam şeriatı uygulanan bir ülkede yöneticilere islam nasıl uygulanır dersi vermeye yetkim yoksa sizinde laik yöneticilere laiklik dersi vermeye yetkiniz yok.

 

Biz dinimizin şeri kısmından ödün veriyoruz (inkar etmiyoruz ama laik devlette uygulama mümkün değildir-buranın dar'ül Harb olduğunu vehmediyoruz ve müslüman ülkesi olmayan bir yerde din nasıl yaşanırsa o kadar dini yaşamaya çaba gösteriyoruz.)...Ama amellere dar'ül harb de dahi yasak konulamaz, engel olunamaz. Yani namaz kılmanız, oruç tutmanız, başınızı örtmeniz (ki bu da ameli bir cihettir) konusunda yasak konulamaz...Şeriat te ancak din devletinde uygulanabilir bu yönde bir talebimiz de bu sebeple yok...Biz bir kısmını yaşayalım bari diyoruz....SİZ NE DİYORSUNUZ

 

Ne büyük bir lütüf nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum.Ödün veriyormuş. Vermek zorundasınız arkadaşım, çünkü burası laik bir ülke.Darul harb,in ne olduğunu çok iyi biliyorum. Zaten adı üstünde= Harb/savaş beldesi.Bu konu için müstakil bir fıkıh bile tanzim edilmiştir..Ayrıntılarına girmek istemiyorum ama özetle darul harb fıkhına göre kafir yöneticileri zayıflatmak ve islam devletini oluşmasına olanak sağlamak için her türlü hile caizdir. Ve bunu uygulayan bir çok müslümanıda yakınen biliyorum. Kaçak su, elektirik ve vergi kaçırma gibi bir çok yöntem uygularlar.

 

İşte islamın gerçek yüzü budur. Müslümanlar fırsatını bulduklarında insanlık dışı her türlü tuzağa başvuracaklar ama bizlere gelince demokrasi ve laiklik dersi vermeye kalkacaklar.

 

Gölge etmesinler başka ihsan istemez.

 

Sormak lazım bu insanlara, hangi yüzle burda islamın barış ve hoşgörü dini olduğunu anlatama çalışıyorsunuz?

 

Demokratik haklar nelerdir katakuta...Bunun ayırdına vardığınızda tartışmaya devam ederiz...

 

Size ne demokrasiden?Demokratik haklar gerçekten demokrasiye inannanlar için vardır,altını oymak isteyenler için değil.

Gönderi tarihi:

sayın katakuta demişki:

inanmayanlara hayat hakkı tanımaz islam!!!..

 

Hz. Ali nin savaş sırasında düşmanın gardını indirip tam öldürecekken yüzüne tükürüldüğünü ve savaş psikolojisi ile bile rakibini yere indirmiş olduğu halde öldürmemiştir neden öldürmedin sorusuna verilen müthiş cevaba bakın!!!:

tükürmeden önce öldürseydim Allah için yapılan nsavaş için öldürecektim..ama tükürdüğün için öldürürüsem eğer kendi nefsim için kendi kin duygumu tatmin için öldürmüş olacaktım der..!!!

sanırım duymayan yoktur bunu!!

Allah'a hakaret küfür edilmedikçe bu ülkede kimsenin kılına zarar gelmemiştir gelmezde inanmıyorum demek ayrı küfür ve hakaret ayrı karıştırmayalım..!!!

Gönderi tarihi:

Ali, veli hikayelerine kimse inanmıyor artık,boşuna uğraşmayın. Darul harp fıkhını ben uydurmadım.Yeryüzünü darul harp ve darul islam diye iki kısma ben ayırmadım. ne demek bu ya islam yasasavaş. Kuran ve hadislerde batan sona inançsız düimanlığı ile dolu. Eee daha ne diye gelmiş burda mış mış lerle masal anlatıyorsun kardeşim.

 

İnsanları o kadar safmı sanıyorsunuz ?

Gönderi tarihi:
İslamda başörtüsü var veya yok ben işin o kısmıyla ilgilenmiyorum.

İşte benimde ısrarla üzerinde durduğum nokta burası.İslamda var veya yok,mademki laik devlet başörtüsünü siyasi bir simge olararak gördüğü için yasaklamışsa ki özel yaşamda değil, sadece okullarda neden bu konudada aynı hassasiyeti göstermiyorsunuz diyorum.

İslam bir bütünse ki öyledir ister şeri hukuk olsun ister inanç ve amel konuları, müslüman bütününe talip olandır.Aksi takdirde ciddiyetsizlik ve tutarsızlık kaçınılma olur.

 

Neye dayanarak buna hakkınız yok diyebiliyorsunuz ? Laik devletin kurallarını müslümanlarmı belirleyecek yoksa yasa koyucularmı ? Hangi sistem olursa olsun, eğer varlığı için bir tehdit görüyorsa her türlü yasaklamaya gidebilir bu gayet normaldir.İslam şeriatı dahil.

 

Şunuda unutmayın ki laik isitemin vatandaşlarına tandığı hakkın 10 da 1i bile islam şeriatında yoktur.İnanmayanlara hayat hakkı dahi tanımaz.Eğer bir inanmayan vatandaş sesini soluğunu çıkarmadan paşa paşa aşağılama vergisi olan cizyesini verirse ne ala. Ama ben şu ayetin hüükmünü bu zamanda saçma buluyorum değişmesi lazım dediği an idam cezası alır.

 

laik sistem ise vatandaşlarına müslüman kafir ayırımı yapmadan seçme seçilme hakkı veriyor,kanunları düzenleme hakkı veriyor. bunlarun hiç birini yapamayan ise sokağa çıkıp ben bu yasayı istemiyorum diye protesto edebiliyor değilmi.?İslam şeriatında inanmayan bir vatandaşın şu uygulamayı yapmaya hakkınız yok diyebilme şansı varmı kesinlikle yok.

 

Vatanını seven insanlar iseniz öyleyse devlete başörtüsü konusunda ders vermeye kalkmayın.

 

İslam şeriatı olduğunu varsayalım.İnanmayanlar yürürlükte olan bir kanun için

Yukarıda örneğini verdim,ben nasıl islam şeriatı uygulanan bir ülkede yöneticilere islam nasıl uygulanır dersi vermeye yetkim yoksa sizinde laik yöneticilere laiklik dersi vermeye yetkiniz yok.

Ne büyük bir lütüf nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum.Ödün veriyormuş. Vermek zorundasınız arkadaşım, çünkü burası laik bir ülke.Darul harb,in ne olduğunu çok iyi biliyorum. Zaten adı üstünde= Harb/savaş beldesi.Bu konu için müstakil bir fıkıh bile tanzim edilmiştir..Ayrıntılarına girmek istemiyorum ama özetle darul harb fıkhına göre kafir yöneticileri zayıflatmak ve islam devletini oluşmasına olanak sağlamak için her türlü hile caizdir. Ve bunu uygulayan bir çok müslümanıda yakınen biliyorum. Kaçak su, elektirik ve vergi kaçırma gibi bir çok yöntem uygularlar.

 

İşte islamın gerçek yüzü budur. Müslümanlar fırsatını bulduklarında insanlık dışı her türlü tuzağa başvuracaklar ama bizlere gelince demokrasi ve laiklik dersi vermeye kalkacaklar.

 

Gölge etmesinler başka ihsan istemez.

 

Sormak lazım bu insanlara, hangi yüzle burda islamın barış ve hoşgörü dini olduğunu anlatama çalışıyorsunuz?

Size ne demokrasiden?Demokratik haklar gerçekten demokrasiye inannanlar için vardır,altını oymak isteyenler için değil.

 

Dar'ül Harb'ten başlayalım. Ben, üstünkörü de olsa kaynaklarla uğraştığınız için Dar'ül Harb'i anlarsınız diye açıklamadım siz islamın savaş açtığı ülkeler olarak anlamışsınız. Ben orada, başkaları yanlış anlamasın diye Türkiye bir islam yurdu değildir zira şeriatle yönetilmemektedir dedim...Dolayısıyla konuya dahil olanlar Dar'ül İslam'ın şeriatle yönetilen müslümanların egemen olduğu devlet Dar'ül Harb'in ise şeriatle yönetilmeyen müslümanların egemen olmadığı devleti belirttiğini göstermeye çabaladım. Harb'i görünce hemen savaş alanı diye neyse...balık sevdam olmasa bir balıktan bahsedecektim ama...

 

Dar'ül Harb'in ne olduğunu yukardan beri anlatımınızdan çıkardığıma göre hiç bilmiyorsunuz...Öyle görünüyor ki İslam Şeriati hakkında da bilgi sahibi değilsiniz...İnanmayanlara hayat hakkı tanımamaktan seçme seçilme hakkından falan bahsetmişsiniz...Sapla odunu karıştırıyorsunuz. Bahsini ettiğiniz irtidat edenler olmasın...Osmanlının islami bir devlet olduğunu farzedelim, bu devlet inananlarla inanmayanları bir arada yaşatmadı mı? Niye Osmanlıdan örnek veriyorsun diyenler olabilir, o zaman da size hemen aşağıdaki masal diye bahsettiğiniz yerleri hatırlatırım. Hadislere masal diyen sizsiniz....Mecburen Osmanlı dan örnek vermek zorunda bıraktınız beni...

 

Bir de yukarda neye dayanarak buna hakkınız yok diyorsunuz demişsiniz...İslamın şeri hükümlerinin medeni hukukta uygulanmasını istemeye hakkım olduğuna dair kanuni tek bir metin var mı? Bunu yasaklayan metin var mı? Birincisinin cevabı hayır, ikincinin cevabı evet. İslam'i hükümlerin kanuni düzenlemeler şeklinde bu ülkede yaşayan tüm halka teşmil edilmesini istemek şeriat istemek demektir ki, bunun dillendirilmesi suçtur. Yani ki, buna hakkınız yoktur. Hakkınız olan, dinin ameli cihetinden gereklerini isteyebilmektir. Amelin ne olduğunu yukarda belirttim. ASYE ile alakası yoktur.

 

Rahmetli Hegel'de sizin düşüncelere benzer şeyler savunmuştu bir tarihte. Mussolini amcam da kendisine onu söylemlerini referans almıştı. Önemi devletin bekası için feda edilmeyecek şey yoktur. Devlet aklı kişilerin aklından, devlet oyu kişilerin oyundan, devletin partisi kişilerin partisinden, devletin düşüncesi halkın düşüncesinden daha ehemmiyetlidir.

 

Demokrasiden herkese birşey vardır. Size ne denildiğinde alınacak muhtemel cevap o halde sana nedir? Demokrasi sadece laikliği savunmak değildir. Demokrasi sadece secülerizmi, ateizmi savunmak değildir. Demokrasi islam düşmanlığı demek değildir. Demokrasi bunlar olmayınca biz de size demokrasiden deriz. Demokrasi devletin gücünün sınırlanması halkın gücünün palazlanması, hürriyetlere daha geniş bir alan açılması olunca demokrasiden size ne deriz...

 

 

Ali, veli hikayelerine kimse inanmıyor artık,boşuna uğraşmayın. Darul harp fıkhını ben uydurmadım.Yeryüzünü darul harp ve darul islam diye iki kısma ben ayırmadım. ne demek bu ya islam yasasavaş. Kuran ve hadislerde batan sona inançsız düimanlığı ile dolu. Eee daha ne diye gelmiş burda mış mış lerle masal anlatıyorsun kardeşim.

 

İnsanları o kadar safmı sanıyorsunuz ?

 

inanlar inanır inanmayanlar inanmaz...Bunun tayini zat-ı alinize düşmez...Yukarda belirttim. Türkiye de yaşayanlar buranın kendi yurtları olduğunu varsaydıklarında ne olacak. Türkiye benim yurdumdur Almanya ise değil. Almanya ya ne diyeceğiz. Gavur yurdu. Yani elin yurdu. Müslümanlar bunu Dar'ül İslam ve Dar'ül Harb olarak ikiye ayırmışlardır.

 

Konumuzla alakalı olarak Dar'ül Harb kelimesini hatırlatmamın nedeni yukardaki yazıma tekrar tekrar tekrar bakınca görülecektir. Burada bir islam hukuku uygulanmamaktadır. İslam hukuku uygulanmayan yer de müslümanlar islam hukukunu talep edemezler ancak Dar'ül Harb te dahi ameller (inancın-dinin yapılmasını ve yapılmamasını emrettiği şeyler) yapılacaktır. Dar'ül Harb'te olsada müslüman içki içemez, faiz yiyemez, zina edemez, oruç tutar, namaz kılar vs. vs...Türkiye ye açılması gereken bir savaştan bahseden yok...Saç.malamanın ne yeri ne de zamanı...

 

Şakla.banlık benim açımdan bir çıkar sağlamadığı için yapmam kimsenin de açmış olduğum konu altında yapmasını istemem.

 

MALİKİ ALİMLERİNE GÖRE DARULHARBİN HÜKMÜ

 

Darul harb kavramının tarifinde maliki uleması, Müslümanların islam dininin şeriatını ikame edip edemediklerini temel kıstas kabul etmişlerdir. Maliki alimlerine göre gerek siyasi ve gerekse hukuki olarak islamın hakimiyeti dışında kalan beldeler darul harbtirler. Bu konuda maliki ulemasından El-Hurraşi şöyle diyor: �Darul harb; harbilerin hakim oldukları yerlerdir.�(1)

 

Yani darul harb, müslümanların islami hükümleri tatbik etmeye muktedir olmadıkları beldedir.

 

HANBELİ ALİMLERİNE GÖRE DARUL HARBİN TARİFİ

 

Hanbeli uleması darul harb kavramını tarif ederken hükümlerin hakimiyetine, müstevli kafir ve mürtedlerin fiili otoritesine önem vermişlerdir. Nitekim Hanbeli ulemasından Allame ibnu Muflih şöyle diyor: �Ahkamul müsliminin galip olduğu her dar, darul islamdır. Yine ahkamul küffarın galip olduğu her dar da, darul küfürdür. Bu iki darın dışında dar yoktur.(1)

 

Bu iki dar da üzerinde uygulanan hükümlere göre şekillenip mahiyet kazanırlar. Hanbeli ulemasından Hicavi şöyle diyor: �Darul harb içerisinde küfür hükmünün galip olduğu yerdir.�(2)

 

İbn Kayyım Cumhur ulemanın görüşünü şöylece ifade eder: "Darul islam müslümanların hakim olup, islam hukukuyla hükmettikleri yerdir. Darul harb ise; içerisinde islam hukukunun uygulanmadığı dardır. Velev ki darul İslama bitşik olsun." ( Ahkam-u Ehl-i Zımmet(İbn Kayyim)

 

ÖZETLE DARUL HARP: Allah(cc)�ın inzal ettiği kavramların yerine başka ahkamların tatbik edildiği dardır.(Feth�ulKadirLil Acizil Fakir (İbn Humam) c:5 sh:46 )

 

Dar'ül harb sözü sizi korkutmasın. Köktendinciler derse korkun. Onların Dar'ül harb'e biçtikleri anlam cihad alanıdır. Yani savaş alanı. Arada böyle bir fark var. Farkı farkedebildiniz mi?

 

Üzerinde durduğum şey Laik düzende dini yaşamanın yolları...Bir savaşın üzerinde durmuyorum. Türban konusu benim açtığım başlığın kendisidir ve soru konunun gidişatı başörtüsü ile üniversiteye giriş serbest midir dir? Zira, laikliği transfer ettiğimiz Fransa da dahi üniversitelerde başörtüsü yasak değildir. Devlet memurlarını, ilk ve ortaöğretimi es geçebilirim. Üniversite özerk yapılardır. Üniversiteye giden herkes devlet katmanlarında bir yere gelmek için gitmez. Niye üniversiteye giden bir kızın başı açtırılmak istenir öyleyse. Laikçi elitler dine hasımdırlarda ondan. İslamın hiçbir yüzünü görmek istemezler de ondan. Müslümanlığı çağrıştıran herşeye düşmandırlar da ondan...Bu düşmanlık ancak ve ancak demokrasinin tam manasıyla egemenliği ile ortadan kaldırılacaktır da o yüzden demokrasiyi kendi tekellerine almaya çabalamaktadırlar ve müslümanların demokrasiden anlamayacaklarını, islamın demokrasiye engel olduğu bu yüzden sürekli tekrarlarlar.

 

Mesele islamın demokrasiye aykırı olup olmaması değildir, mesele müslümanların demokrasi içerisinde yaşamalarıdır. Şeriat demokrasiye aykırı olabilir, o halde müslümanlar demokratik haklar talep etmekte haksızdırlar denebilir mi? HAYIR. denemez. Odunla samanı karıştırmak olur bu...Böyle de bir savunma olmaz.

Gönderi tarihi:
sayın katakuta demişki:

inanmayanlara hayat hakkı tanımaz islam!!!..

 

Hz. Ali nin savaş sırasında düşmanın gardını indirip tam öldürecekken yüzüne tükürüldüğünü ve savaş psikolojisi ile bile rakibini yere indirmiş olduğu halde öldürmemiştir neden öldürmedin sorusuna verilen müthiş cevaba bakın!!!:

tükürmeden önce öldürseydim Allah için yapılan savaş için öldürecektim..ama tükürdüğün için öldürürüsem eğer kendi nefsim için kendi kin duygumu tatmin için öldürmüş olacaktım der..!!!

sanırım duymayan yoktur bunu!!

Allah'a hakaret küfür edilmedikçe bu ülkede kimsenin kılına zarar gelmemiştir gelmezde inanmıyorum demek ayrı küfür ve hakaret ayrı karıştırmayalım..!!!

 

Bak ne güzel örnek vermişsiniz.

 

Ali, İslam'a göre hareket etseymiş adamı öldürecekmiş. Ama adam tükürünce iş kişiselleşmiş ve İslam sorunu olarak görülmekten çıkmış ve dolayısı ile yaşamış adam. Yani İslam adama yaşama hakkı vermemiş, Ali, konuyu kişisel olarak algıladığı için adam yaşama hakkına kavuşmuş. Yani verdiğpiniz örnek, İslam'ın inanmayanlara yaşama hakkı tanımadığını güzel bir örnek yani.

 

*

 

Allah'a küfür edenlere ne yapıyorsunuz? Kesiyor musunuz?

 

Allah'a küfür edildiğini kim belirliyor? Siz mi? Siz Allah'ın bekçileri misiniz? Allah'ın sizin bekçiliğinize ihtiyacı olduğunu mu söylüyorsunuz?

 

"Kuran'daki tarife göre Allah narsisttir, megalomandır ve ******" demek Allah'a küfür oluyor mu?

Küfür oluyorsa, Muhammed en büyük küfürbaz değil midir?

 

İslam'a yönelik eleştiriler sürekli küfür ve hakaret olarak algılanıyor. Bu durumda, bu küfür ve kaharet ettiği sanılan insanlara ne tür bir işkence öngörüyorsunuz?

 

Saygılar.

Gönderi tarihi:

Konuyu tekrar başlangıçtaki güzergahına çekmeye çalışacağım önümüzdeki birkaç gün içerisinde.

 

Bu yüzden baştan beridir anlattığım şeyleri özetleyim, yeni buluntular da eklemeye çaba göstererek ilerleyeceğiz...

 

Bu sebeple bu konu altında türban'ı tekrar tartışacağız...Başından...En başından...

Gönderi tarihi:

Başörtülü ilk milletvekilinin sitesinden, Hasan Karakaya'nın bir yazısı...

 

Tespitlerimi ben tekrar yapacağım ama konuyu bilmeyenler bunları da okumalı...

 

Başörtüsünün serüveni!.. "Taviz"in sonu yok!

 

Basörtüsünün serüveni!.. "Taviz"in sonu yok!Gayet iyi hatirliyorum... "28 Subat Süreci"nin en zinde oldugu günlerdi... Aylardan "Ramazan"di ve bir hanim, Fenerbahçe Orduevi'ne "iftar"a davetliydi...Iftardan 15-20 dakika önce gitti Fenerbahçe Orduevi'ne... Kapiya geldiginde, görevli asker sordu;"Basinizdaki örtü TÜRBAN mi, yoksa BASÖRTÜSÜ mü?"Hanim sasirmisti,"Ne fark var ki?"Asker izah etti;"Eger örtünüzün altinda BONE var ve örtünüzün kaymamasi için TOPLU IGNE ile tutturuyorsaniz; o, TÜRBAN sinifina giriyor!.. Ki, türbanlilarin buraya girmesi yasaktir!..Yok, eger; örtünüzü normal baglayip, iki ucunu da boynunuzun altinda dügümlüyorsaniz, bu BASÖRTÜSÜ'dür!.. Ona bir yasak yok!..Söyler misiniz;Sizin örtünüzde TOPLU IGNE var mi?"Hanim, "var" dedi.Asker, "o halde" deyip, ekledi:"Ya toplu igneleri çikarip; örtünüze, iki ucuna boynunuzun altinda dügüm atacaksiniz, ya da içeri giremeyeceksiniz!"Hanim, söyle bir düsündü... "Bugün boyun alti dügüm diyenler, yarin da kalkar boyun arkasi dügüm diye tutturur... Bunun sonu yok!.. En iyisi mi, geri dönmek!"Adeta "örtü uzmani" kesilen askerle konusurken, vakit hayli daralmisti... Iftara bir-iki dakika kalmisti ki, evine geri döndü!..Ne dersiniz, biz de söyle bir "geriye" dönelim mi?.. Bakalim mi, "basörtüsü problemi"nin nasil baslayip, nerelere geldigine?..1960'li yillarda, birçok aile, kizlarini "ilkokul"dan sonra okutmuyordu... Çünkü, "bülug çagi"na gelmis kizlarinin, ortalikta "basi açik" dolasmasini istemiyordu...Oysa;Okumanin sarti "basi açik" olmakti!..Bu durum, bazilari tarafindan bir "saldiri malzemesi" haline getirildi!.. Duyarli Müslümanlar, "vur abaliya" misali, hemen her platformda "saldiri konusu" oluyordu!..Diyorlardi ki;"Bunlar gericidir, yobazdir, örümcek kafalidir!.. Kiz çocuklarini okula göndermiyorlar ki; cahil kalip, kocalarinin kölesi olsunlar!.. Bunlar bilime karsi, bunlar aydinlanmaya karsi, bunlar cahil!!!"HATICE BABACAN OLAYISonra bir gün, Hatice Babacan diye bir genç kiz çikti ortaya... Ankara Ilahiyat Fakültesi'ne kaydini yaptirip, okumaya basladi!..Yil 1969'du... Hatice Babacan; Türkiye'nin, belki de "ilk ve tek basörtülü üniversite ögrencisi"ydi!.."Sol kalemsörlerin istismari"na inat, "basörtülü olarak okumak" istiyordu!..Ne var ki;Bir süre sonra, "yasak" levhasi dikildi karsisina!.. "Hayir" diyorlardi, "Basörtülü olarak okuyamazsin!"Hatice Babacan;"Ama burasi Ilahiyat Fakültesi.. Içeride Islâm'in emir ve yasaklarini ögretiyorsunuz bize!.. Basörtüsü de, Islâm'in bir emri!.. Hem bu emri anlatiyorsunuz, hem de Islâm'in emrini çigneyip, basimi açmami istiyorsunuz!.. Bir çeliski degil mi bu?" diye sordu, dinletemedi!.."Nuh" diyor, "Peygamber" demiyordu fakülte yönetimi,"Açacaksin!"Olay gazetelere, gazetelerden kamuoyuna intikal etti.Türkiye ayaga kalkti!.. Insanlar, "bu ne perhiz, bu ne tursu?" diye sormaya basladi...Öyle ya;Hem, "bu gericiler kiz çocuklarini okutmayip, cahil birakiyorlar" diyorlardi, hem de "okumak" isteyen bir kiz çocugunu engelliyorlardi!..Bu, ne "ikiyüzlülük"tü!..Sonra, "ögrenciler" ayaklandi... Hem de, "sagcisi" ve "solcusu"yla!.. "Okuma hakki engellenemez!.. Örtülü-örtüsüz ayrimciligina hayir!" diyorlardi!..ANKARA'DA ILK BOYKOT!Itiraf etmek gerekir ki;O günün solculari, "daha bir tutarli", daha bir "namuslu"ydu!.. Dillerinden düsürmedikleri, "esitlik, özgürlük, adalet" gibi söylemler, sadece "dil"lerinde kalmiyordu!.. Bunu "eylem"leriyle de ortaya koyuyorlardi!..Sizin anlayacaginiz;Bugün, birçogunun oldugu gibi; henüz "omurgasiz"lasmamislar, henüz "yavsak"lasmamislardi!.. Bir "ideal"leri, bir "fikir namus"lari vardi.. Yasanti olarak "halktan kopuk" olsalar da, "ideolojik söylem"lerinin geregini yerine getirmeye çalisiyorlardi!..Özetle söyleyecek olursak;Henüz "tüccar"lasmamislar, kafalarini baskalarina kiralayan birer "fikir fahisesi" olmamislardi henüz!..Bunu, "Hatice Babacan olayi"nda da gösterdiler!.. Hatice Babacan'in "okuldan atilma" tehlikesiyle karsi karsiya oldugunu ögrenince, "eylem" koydular!..Sadece onlar degil, "Ankara'daki tüm fakülteler"de ve hemen hemen tüm ögrenciler, "boykot" ilân etti!.."Ya Hatice Babacan derslere alinacakti, ya da hiçbir ögrenci okula gitmeyecek"ti!..Eger yanlis hatirlamiyorsam, "Türkiye'nin ilk ögrenci boykotu" budur ve "Basörtülü Hatice Babacan'a destek" için yapilmistir!..Sonuçta, "boykot" amacina ulasti ve Hatice Babacan'in okumasina, "kerhen" de olsa izin verildi!..Hatice Hanim, "agir baskilar" altinda kalsa da, Ankara Ilâhiyat'tan mezun olmayi basardi!.. Ama, diger fakültelerde "yasak" devam etti...SULE HANIM VE SIKMABAS!Ardindan 1970'li yillar... Sule Yüksel Senler hanimefendinin "basörtüsüne çözüm" arayislari ve hatta çizdigi "örtü modelleri"nin "pratik" ve "fabrikasyon" olarak örtünmek isteyenlerin istifadesine sunulmasi!..Ve tabiî; "malûm çevreler" tarafindan, bu modelin asagilanmaya baslanip, "sikmabas" yaftasinin asilmasi!..Bu "asagilama" ve "horlama"lara ragmen, Sule Hanim'in "sikmabas"(!) modeli hayli ilgi gördü Türkiye'de.. "Patlama" yaptigi bile söylenebilir!..Hatta, ben bile Ankara'dan 2 adet almis, kizkardeslerime "hediye" olarak götürmüstüm... Dahasi, o sekilde Izmir'e gitmis, Narlidere Istihkâm Okulu'ndaki kardesimi ziyaret bile etmistik!..Nizamiye'deki asker, hiç sormamisti bile;Bu "yasmak" midir, "sifon" mudur, "sikmabas" midir, "basörtüsü" müdür?..Sormamisti, çünkü o yillarin konseptinde, "en büyük tehdit komünizm"di!.. Komünizme karsi ise "dinî ve millî duygular" gelistirilmeli, ülke "komünist devrimi"ne karsi teyakkuzda tutulmaliydi!..Bundan dolayi olsa gerek;Kizkardeslerimin basindaki "örtü"nün "sikmabas"(!) olduguna filan hiç bakilmadi ve biz asker kardesimi ziyaret edip, gazino önündeki bahçede bir demlik çay bile içtik!..Dedim ya; o zaman, "en büyük tehdit komünizm" idi!.. Herhalde, "irtica"(!) henüz anasinin karnindan dogmamis, dolayisiyla "tehdit" filan olmaya henüz baslamamisti!..DOGRAMACI VE TÜRBAN!Sonra, 1980'li yillar... Kenan Evren ve arkadaslarinin "koruma ve kollama" adina ülke yönetimine el koyusu!.. Bülend Ulusu'nun Basbakanlik görevine "tayin" edilisi ve ilk "yasak" genelgesi!..Hem de, IHL'ler ve Ilâhiyat'lar dahil, "basörtüsünün yasaklandigi" yillar!..Ilk "gerilim" girisimleri!..Sonra, merhum Turgut Özal'in rekor bir oyla "Basbakan" seçilmesi ve "basörtüsüne çözüm" arayislari!..Çikarilan "kanun"un Evren tarafindan "veto" edilisi, ayni kanun 2. defa önüne geldiginde onaylamak zorunda kalip, Anayasa Mahkemesi'ne gidisi ve "kanun koyucu" olmayan Anayasa Mahkemesi'nin, hâlâ tartisilan, ancak yasal bir geçerliligi bulunmayan "malûm" karari!..Sonra, "ara çözüm" çabalari!.. Dönemin YÖK Baskani Ihsan Dogramaci'nin; o günün gazetelerine "manset" olan önerisi:"Örtü sorununa Avrupaî çözüm... Basörtüsü yerine türban!.. Okula türbanla gelen ögrenciler, engellenmeyecek!"Bu, gerçekten de bir "ara formül"dü ve bir süre ses-seda çikmadi!..Bu arada;"Cahil!.. Gerici!.. Yobaz!.. Ve örümcek kafali(!) aileler", propagandalarin aksine, kiz çocuklarini okula göndermeye basladilar... Öyle ya, madem "türban" serbestti, o halde okumalarinda bir sakinca yoktu!..Bir "akin" baslamisti adeta!.. "Kiz ögrenci sayisi"nda patlama yasaniyordu!.. IHL'lerde okuyup, "üniversite"lere kosuyorlardi... Okullar, bir "çiçek bahçesi" gibi, "rengârenk" olmustu... Üstelik, hiçbir problem de yasanmiyordu!.. "Basi açik" olanlarla, "türbanli" olanlar kol kola dolasiyordu okul bahçelerinde!.. Birbirlerinden hiç de "rahatsiz" degillerdi!..Kaynasmislardi... Birlikte okuyorlardi!.."TAVSAN KULAGI" MODELI!Sonra, 1990'li yillar basladi... IHL mezunlari, "üniversite sinavlari"nda pes pese dereceye giriyor, "basörtülü ögrenci"ler de, hemen her fakültede "birincilik kürsüsü"ne çikiyordu!..Evet, gerici(!)lerin, yobaz(!)larin, örümcek kafali(!)larin çocuklari, "basaridan basariya" kosuyordu!.."Homurdanma"lar basladi... Kimileri, "kirmizi görmüs bogalar" gibi yerleri eselemeye, burunlarindan lav fiskirtmaya ve gazete köselerinde bögürmeye basladi!..Kendilerinin icadi olan "türban"a saldirmaya, "irtica sembolü" demeye, "laiklik elden gidiyor" diye höykürmeye basladilar!..Hani; "ihtilâl, önce kendi çocuklarini yer!" derler ya, bunlar da "kendi icatlari olan türban"a saldiriyor ve "Biz basörtüsüne degil, türbana karsiyiz!" diye kiviriyor ve kivraniyordu!..Hoppala!.."Basörtüsü"ne karsi çikip, "türban" kavramini icat eden kendileri iken, simdi kalkmislar "basörtüsüne evet, türbana hayir!" diyorlardi!..Bazi ögrenciler, "zâdelerin arzulari"na uyup, "tavsan kulagi" modelini uyguladilar... Evet, saçlarini örtüyorlar, ama örtünün iki ucunu, boyunlarinin altinda dügümlüyorlardi!..Sonra?..Sonra, "kuzuyu yemeyi kafasina koymus kurt" misali, "tavsan kulagi modeli"ni de kabul etmeyip, "peruk takin" diye dayattilar!.. O kadar dayattilar ki; 70 küsur yasindaki Medine Bircan adli kanser hastasi kadincagizdan bile "peruklu fotograf" istediler!..Uzatmayalim... Merve Kavakçi hanimefendinin "milletin oylariyla" seçilip, Meclis'e gönderilmesine ragmen, Ecevit tarafindan "Bu hanima haddini bildirin" höykürmesiyle yükselen tansiyon!.. Ayni gün, MHP Milletvekili Nesrin Ünal hanimin, "kendimi çiplak hissettim" dedigi "aç-kapa" tavizi!.. Ve "kapatilan" agizlar, "sürüklenen", "kelepçelenen", "coplanan" narin bedenler!..Ne var ki; hiçbir "taviz" yeterli görülmedi "buyurganlar" tarafindan!.. Basörtüsü, "sikmabas" oldu!.. Türban, "tavsan kulagi"na çevrildi!.. O da yetmedi, "peruk" takildi!.. Peruk da tatmin etmedi, "bere" istediler!..Sonuçta;"Ikna odalari"nda baslayan tehdit ve santajlar, "zirve"ye ulasip, "kamusal alan"lar icat edildi!.. En sonunda; Kösk de "basörtüsü"ne kapatildi!..Ama, bir yandan da, "Biz, Anadolu kadininin bagladigi sekildeki basörtüsüne degil, türbana karsiyiz" yalanlari söylenmeye devam etti!..Evet, "kuyruklu bir yalan"di bu!.. Pespaye, kokusmus ve **** bir yalan!..YA AÇ, YA ÇIK!Nitekim, bu yalan 5 Nisan 2005 Sali günü I.Ü. Fen Fakültesi'nde, bir kere daha "desifre" oldu!..Dursun Elçi, "25 yillik bir avukat"ti... Istanbul Barosu tarafindan, bir "plâket"le ödüllendirilecekti... Bu mutlu gününü, "esiyle de paylasmak" istedi... Otomobile binip, birlikte gittiler Fen Fakültesi'ne...Ancak, Ayse Gülçin Hanim; örtüsünü, "tam da istedikleri" türden, "tavsan kulagi" biçiminde baglamis olmasina ragmen, "fakülte arazisi"ne bile sokulmadi!..Avukat Dursun Elçi; Dekan Nurettin Meriç ve Istanbul Barosu Baskani Kazim Kolcuoglu ile görüstü, ama nafile!.. "Yasak" diyorlardi da, baska sey demiyorlardi...Gerisini; basini "istenen sekilde" baglayan Ayse Gülçin Elçi hanimdan dinleyelim:"Esime, 'Ben de seni arabada beklerim' dedim.. Ama görevliler, 'Ya basini açarsin, ya da disari çikarsin' diye çikisti. Hatta, arabada müdahale etmeye çalistilar, ama kocam izin vermedi!..Görevli, beni duraga götürdü. Otobüsle evime döndüm.Dedem, Çanakkale'de sehit oldu. Biz, Turgutlu'da Hilmi Özkök Pasa'nin komsusuyuz. Ayni mahallenin insaniyiz. Yurtdisina da gittik. Böyle bir seyle karsilasmadik. Memleketimde bunu yasayacagim, ölsem aklima gelmezdi."UZLASMA MI?.. KIMINLE!Evet, kimsenin aklina gelmezdi... Ama, burasi "Türkiye"ydi ve bu ülkede, "her an, her sey olabilir"di!.. Yeter ki, "rüzgârin yönü" degissin!..Su anda; rüzgâr "yasak"tan yana esiyor!.. O kadar "sert ve acimasiz" esiyor ki, bundan cesaret alan birileri, "AK Parti, ancak Emine Erdogan basini açarsa iktidar olabilir!" deme cür'etinde bile bulunmaya basladi!..Ama; hayir, olamaz!..Emine Erdogan "basini da açsa" yetinmez bunlar!.. "Tavsan kulagi" baglama biçimiyle, "bere"yle, "peruk"la ve "bandana"yla yetinmedikleri gibi!..Evet, degil Emine Hanim, tüm basörtülü hanimlar "baslarini açsa", onlar, "dahasini" isterler!.."Hadi bir de danset!.. Simdi de mini etek giy!.. Niye dekolte giymiyorlar?.. Niye mayo giymiyorsunuz?.. Niye elinize kadeh alip sampanya içmiyorsunuz?.. Niye umreye/hacca gidiyorsunuz?.. Niye oruç tutup, namaz kiliyorsunuz?.. Demek ki siz, takiyye yapiyorsunuz!!!"Bu "taviz"in sonu gelmez!.. Degil "meyhane"ye gitmek, "Laila"ya bile gitseniz, bunun sonu gelmez!.. Bir pazar günü "kilise"ye gider, "mum" yakar ve de "istavroz" çikarirsaniz, belki o zaman "ikna" olurlar!..Düserler yakanizdan!..Çünkü bunlar, "irtica"yla filan degil, düpedüz "Islâm'la mücadele" etmek gibi bir "kalkisma"nin içindeler!..Malûm gazetelere baksaniza; "Ayin Biri Kilisesi"ne gidip "mum" yakanlar bastaci!.. Ama "Çanakkale Sehitligi"ne gidip "dua" edenler hurafeci!.. "Cami"ye gidip "namaz" kilanlar ise, zaten yobaz(!) ve gerici!..Sözün özü; "uzlasma, diyalog, mutabakat" filan, hepsi hikâye!.. Degil mi ki "Allah" diyorsunuz, size "tahammül" etmeleri mümkün degil!..Degil, basinizdaki "örtü"ye, saçinizdaki "kurdela"ya, boynunuzdaki "fular"a bil tahammül edemezler!..Artik, gerisini siz düsünün!..Ve de, "anlayin" artik!..

 

Kimin yazdığına takılmayın, ne dediğine takılın...

Gönderi tarihi:
Bak ne güzel örnek vermişsiniz.

 

Ali, İslam'a göre hareket etseymiş adamı öldürecekmiş. Ama adam tükürünce iş kişiselleşmiş ve İslam sorunu olarak görülmekten çıkmış ve dolayısı ile yaşamış adam. Yani İslam adama yaşama hakkı vermemiş, Ali, konuyu kişisel olarak algıladığı için adam yaşama hakkına kavuşmuş. Yani verdiğpiniz örnek, İslam'ın inanmayanlara yaşama hakkı tanımadığını güzel bir örnek yani.

 

*

 

Allah'a küfür edenlere ne yapıyorsunuz? Kesiyor musunuz?

 

Allah'a küfür edildiğini kim belirliyor? Siz mi? Siz Allah'ın bekçileri misiniz? Allah'ın sizin bekçiliğinize ihtiyacı olduğunu mu söylüyorsunuz?

 

"Kuran'daki tarife göre Allah narsisttir, megalomandır ve ********" demek Allah'a küfür oluyor mu?

Küfür oluyorsa, Muhammed en büyük küfürbaz değil midir?

 

İslam'a yönelik eleştiriler sürekli küfür ve hakaret olarak algılanıyor. Bu durumda, bu küfür ve kaharet ettiği sanılan insanlara ne tür bir işkence öngörüyorsunuz?

 

Saygılar.

*******

ben Hz.Muhammed'e ve ümmetine inen islama inanıyorum ve Allah birdir diyoırum.tabiki ne sizin nedenbaşkasının O'na ******** ********* narsist gibi insani takıların takılmasından hoşlanmıyorum ve şiddetle sizi kınıyırum dünyadaki hiçbir kimse beni ilgilendirmez ben dini İslamı yaşayan biri olarak istemiyorum bu şekilde insani takıların Yaradan'ıma yakıştırılmasını !!!neye göre kime göre bu sölediklerin oluyor ALlah??? Kur'an ayetlerini anlayarak kavrayarak okuyoamıyosan benim suçum ne!!!peki bende size desim sizde ******* korkaksınız(kebab olmaktan sizin değiminizle)

hoş olurmu!!?bu yüzden herkez haddini bilerek konuşsun lütfen ...

küfür ve hakaret eden insanlara işkenceye sıra gelince !!!Kur'an'ı aç bak neler diyor sizler için şimdiden sölüyorum ki vay halinize!!!ben derimki gelin yeniden düşünün size verilen akıla yazık etmeyin ..hiç yoktan varedildiğinizi nasıl inkar edersiniz?yaşınız kadar yıl önce nerdeydiniz neden 1000 sene önce dünyada değildiniz veya neden 1000 sene sora dünyaya gelemiyorsunuz!!!ve neden kainatın hazin sonuna yaklaştığını kabullenmiyorsunuz!!!bir başlangıcı olanın sonunun olduğunu siz sölemiyormusunuz??islam dininin mantık dini olduğunu duymadınızmı??mantıkta olan herşeyin İslam'dada olduğunu göremiyormusunuz???

Gönderi tarihi:
*****

!!!

 

Hikayeyi ben anlatmadım, sen anlattın.

 

Ali: tükürmeden önce öldürseydim Allah için yapılan savaş için öldürecektim..

ama tükürdüğün için öldürürüsem eğer kendi nefsim için kendi kin duygumu tatmin için öldürmüş olacaktım.

 

Ali açıkça söylemiş, "İslam'a kalsa idi o adamı yaşatmazdım, ama tükürerek konuyu kişiselleştirdi ve İslam dışına çıkardı, bu nedenle öldürmedim."

 

İslam'a kalsa idi, araya dünyevi duygular girmeseydi, adam öldürülecekti.

Yani İslam'ın yaşam hakkı tanımadığı adam dünyevi bir duygu sayesinde yaşadı.

 

ben Hz.Muhammed'e ve ümmetine inen islama inanıyorum ve Allah birdir diyoırum.tabiki ne sizin nedenbaşkasının O'na ****** ***** narsist gibi insani takıların takılmasından hoşlanmıyorum ve şiddetle sizi kınıyırum dünyadaki hiçbir kimse beni ilgilendirmez ben dini İslamı yaşayan biri olarak istemiyorum bu şekilde insani takıların Yaradan'ıma yakıştırılmasını !!!neye göre kime göre bu sölediklerin oluyor ALlah??? Kur'an ayetlerini anlayarak kavrayarak okuyoamıyosan benim suçum ne!!!

 

Allah'a ben narsist, megaloman, ***** demiyorum, Kuran diyor, Muhammed diyor.

 

Kuran'da "Allah'ın gücü herşeye yeter." lafı kaç kere geçiyor? Ben sayamadım açıkçası. O kadar çok yani.

Bir varlığın kendi kendini övmesi normal mi?

 

Derilerini yenileyip yenileyip işkenceye devam etmek fiilinin işleyene ya ****** denir ya ******. Kuran bööle tarif ediyor Allah adını verdiği şeyi.

 

İnsani takıları ben mi takıyorum? Öfkelenmek, Tuzak kurmak, intikam almak, bağışlamak, ödüllendirmek, cezalandırlak dinanorlara ait duygular mı insanlara ait duygular mı?

 

peki bende size desim sizde ******* korkaksınız(kebab olmaktan sizin değiminizle)

hoş olurmu!!?bu yüzden herkez haddini bilerek konuşsun lütfen ...

 

Ben buraya çıkarak, en büyük benim, en akıllı benim, en iyi yazıyı ben yazarım falan filan dersem, bana narsist/megaloman demekle haklı olursun. Bunları yazmadığım halde bana narsist/megaloman dersen iftira atmış olursun.

 

Mesela banlanma olmasa ve sürekli birine sövsem dursam, sürekli bilgisayarını hacklemeye kalksam, benim akıl sağlığımdan şüphe edersin, Psikopat veya *******olduğumu söylersen, haklı olursun. Eğer ******* veya ********** olarak nitelenebilecek eylemlerim yokken bana ********/******** dersen hakaret etmiş olursun.

 

küfür ve hakaret eden insanlara işkenceye sıra gelince !!!Kur'an'ı aç bak neler diyor sizler için şimdiden sölüyorum ki vay halinize!!!

 

Nihayet sen de görmeye başladın Kuran'daki işkenceleri, korkutmaları. Ne yapılacaktı bize?

Başka bir başlık altında yazmıştım: kendine inanmayanları susuz ve yayan olarak cehenneme götüren, zakkum yediren, onlara kaynar su içiren, irinli su içiren, kızgın demirden kamçılar, zincirler ve bukağılarla olmadık işkenceler eden, ateşten giysiler giydiren, başlarından kaynar su döken, başlarından lav döken, ateş köreldikçe körükleyen, bu işkenceler yetmiyormuş gibi, sürekli derilerini değiştirerek sonsuza kadar işkenceye devam eden bir Allah.

 

İnsana, hayvana yakışmayan bu eylemleri, -eğer varsa- Tanrı'ya yakıştıran kişi de peygamber oluyor-muş...

 

ben derimki gelin yeniden düşünün size verilen akıla yazık etmeyin..

 

Aklımızı kullanarak vazgeçtik zaten akla mugayir bir şeye inanmaktan.

hiç yoktan varedildiğinizi nasıl inkar edersiniz?yaşınız kadar yıl önce nerdeydiniz neden 1000 sene önce dünyada değildiniz veya neden 1000 sene sora dünyaya gelemiyorsunuz!!!ve neden kainatın hazin sonuna yaklaştığını kabullenmiyorsunuz!!!bir başlangıcı olanın sonunun olduğunu siz sölemiyormusunuz??

 

Yoktan var edilmedik. Topraktan/maddeden var olduk, toprağa/maddeye dönüşeceğiz.

1000 yıl önce, şu anda bende yaşayan atomlar, başka canlı veya cansızlardaydı. Kimbilir, belki birgün 2 hidrojen atomunun bile aynı olmadığını keşfeder insanoğlu, böylece atomları da takip etme imkanı olur. Ben, sen toprak olduktan sonra, moleküllerimize, atomlarımıza ayrıldıktan sonra, bu atomlar, moleküller domatese mi geçer, armuta mı geçer, onu başka bir insan mı yer, bir katır mı yer bilemeyiz.

 

islam dininin mantık dini olduğunu duymadınızmı??mantıkta olan herşeyin İslam'dada olduğunu göremiyormusunuz???[/b]

 

İslam'ın barış ve hoşgörü dini olduğu gibi mi?

 

th_25798_cartoon-protest1_122_1025lo.jpgth_25803_cartoon-protest3_122_451lo.jpgth_25810_cartoon-protest4_122_802lo.jpgth_25815_cartoon-protest5_122_1065lo.jpg

th_25820_cartoon-protest6_122_923lo.jpgth_25827_cartoon-protest7_122_593lo.jpgth_25829_cartoon-protest8_122_1157lo.jpg

th_25834_cartoon-protest10_122_361lo.jpgth_25844_cartoon-protest11_122_483lo.jpgth_25845_cartoon-protest12_122_395lo.jpg

*****

 

Saygılar

Gönderi tarihi:

Genç kardeşlerim,

 

isterseniz tartışmasını yaptığınız mevzuyu karşılıklı özel mesajlar şeklinde yapın isterseniz de ayrı bir başlık açıp oradan yapmaya devam edin..

 

Lütfen. Konular karışıyor ve ben devam ettirmekte zorlanıyorum...

 

Selamlar ile..

 

Daha önce delillerimizle ispat etmiştik ki, türban yasağı aslında siyasal simgenin yasaklanması meselesi değildi. Türban=başörtüsü yasağı islama karşı bir hasımlığın sonucu ortaya çıkmış bir yasaktı. Müslümanları yükseklerde görmek isteremeyenler, onları içlerine sindiremeyenler ve yetkili olan bazı zevat bu yasağı uyguladılar ama meşrulaştırmaya (halkın itibarına) bir türlü tam olarak muvaffak olamadılar...

 

Ancak, her söylenen yalan gibi ona birileri inandığında yeni inanan ona daha fazla inanmak için yeni yalanlar icat etti...Hatta bazı müslümanlar dahi bu yasağa haklılık gerekçesi uydurdular...O inananlara şu sorulabilir; dini ve müslümanlara bir husumet beslenilerek gerçekleştirilen bu yasağa kılıf uydurmak size mi düştü? Cevap, Freddy'nin korkunçluktan komikliğe evrilmesi kadar trajiktir.

 

Bu yasağa islamın siyasal görünümü yasaktır da onun için bu yasaktır diyenler üniversiteki durumu açıklayamamışlardır...Onların elindeki şey de bir adet bal kabağıdır. Bizim buralarda ona sarı kabakta derler her ne kadar sütlü tatlısı yapılsada nihayetinde içi boştur. Bomboş olacak kadar boş,birazcık çekirdek vardır o kadar onun da cürmü okunmaz...Bu arada onlar islamın ne kadarı görünebilir onu da belli etmekten kaçınan kaçkınlardır...Takiyye sözünü pek sevmiyorum, başka yerde bunu açıkladım...

 

Devam edecek miyiz? Davetimize icabet edildiği ölçüde devam edeceğiz...

 

Forumda aynı minvalde iki konu var. Birisi sıkmabaş, birisi de bu...

 

Kur'anda başörtüsü var mıdır, yok mudur İlahiyat Profesörleri, Tefsircilere müracaat ederek bilgiyi buraya aktarıyoruz...Onlar vardır diyor...Diyoruz ki, 1997'lere kadar Başörtüsü islamda var mıdır yok mudur bu sorulmuyordu? Bu soru bir kılıf uydurma sorusudur, 28 Şubat'ın getirdiği bir sorudur diyoruz...Bu zamana kadar örtünün islamda olup olmadığı hiçbir islam düşmanının dahi aklına gelmemişti ama Türkiye de yasağa kılıf uydurmak isteyenler Tefsircilerden, Proflardan, mealcilerden daha bilgin, daha uzman oldular ve ayetleri yorumluyorlar...

 

Erbakan'ın meşhur sözünü hakediyorlar mı: "Hadi oradan"...Etmesine ediyorlar da, biz bu sözü ancak anlaşmanın zemini ortadan kalktığında söylemekten yanayız...

 

Türkiye'de ve islam dünyasında bu zamana kadar asla başörtüsü islam da var mıdır yok mudur sorusu sorulmamıştır. Bugün başörtüsünün islamda olmadığını ispat etmeye çalışanların hizmet ettikleri şey 28 Şubatçılardır. Eğer başörtüsü üzerinden bugünkü siyasetçiler nemalanıyorlar da ondan islamda başörtüsü vardır diyorlarsa; Elmalılı Hamdi Yazır neyden nemalanıyordu ki tefsirinde başörtüsünde bahsetmiştir. Bu tefsirin yazılma tarihine bakın. Niye o dönem bu tefsire itiraz edilmedi İLKE SAHİPLERİ tarafından....

 

Sütçü İmam Kızını Üniversiteye Gönderiyor; lakin…

Maraş’ta, bu toprakların mahremine uzanınca Fransız eli, yüz yılların alışkanlığıyla, dünyanın en sıradan işini yapar gibi sakin ve alnı inancı gibi parlak bir adam ayağa kalktı. Ayağa kalktık. Başörtüsüne uzanan Fransız askerini olduğu yere çivileyen bu ahlak, her yanından Anadolu’nun, toprağın altından, dağların ücrasından dahi kalkıp, bir sel misalli Milli Mücadele’ye aktı. Milli Mücadele’ye aktık. Zakari’lerin resimlerden tanıdığı o Osmanlı Paşasını, bizim dedelerimiz silahını temizlerken ve dürbününü okşarken görüyorlardı her gün ve her gün onun dudaklarından dökülen bir komutla düşman siperlerine atıyorlardı yiğit alınlarını. Atıyorduk yiğit alınlarımızı. Bu ülkenin tenhalarında biriken binlerce cılız su, ezan susmasın, bayrak inmesin, camiler yıkılmasın, kızlarımıza işgali eli değmesin diye ayağa kalkıp birbirlerine karıştırdılar cesaretlerini ve oluşan o dev ırmak silip süpürdü vatan topraklarındaki kahreden karanlığı. Silip süpürdük karanlığı. Kağnılar gidiyordu Akdeniz’e doğru, mermiler, tayınlar, cılız ayaklar ve o ayakların üzerinde Allah’ına dil uzattırmayan inanmış kafalar gidiyordu. Ve bir memleket ki dörtnala gelip Uzak Asya’dan Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanıyordu. Uzanıyorduk.

Maraş’ta, bu toprakların mahremine uzanınca Fransız eli, yüz yılların alışkanlığıyla, dünyanın en sıradan işini yapar gibi sakin ve alnı inancı gibi parlak bir adam ayağa kalktı.Yüreklerimize Sütçü İmam adıyla nakşedilen bu adam, başörtüsüne uzanan işgalci eli kırıp, kurtuluş kavgasının altındaki kıvılcımlardan birini savurdu fetret karanlığına. Orada ve o gün uğruna ölüme yürünen şey, bugün üniversite kapılarından geri çevrilen başörtüsüydü. Ve bu vatının bin yıllık mahremine Fransız eli uzandı diye, Anadolu’nun elli bin yönünden elli bin isyan cephelere doğru koştu. Cephelere doğru koştuk. Durduğu yerde tutuşan ağaçlar gibiydi her biri ve ülkenin ortalarında kurulan körüğe doğru atıyorlardı alev alev bedenlerini. Alev alev bir şeydi başörtüsü be bin yıllık vatan gibi duruyordu kızlarımızın başında. Ki ona Maraş’ta uzanan ele, o gün, orada hesap sorulmasaydı, işgalci avuçlar taa Malazgirt’e kadar gidip, beyaz gömleğinin içindeki Alparslan’ın boğazına sarılacaklar ve o muzaffer orduyu bin yıl sonra kahreden bir ihanetin içinde boğacaklardı. Fakat tersanelerimizi, fabrikalarımızı, çiftliklerimizi, camilerimizi ve dahi payitahtımızı işgal eden güç, Maraş’ta yırtmak için uzandığı bir başörtüsünün ateşiyle yandı. Ve tüm vatan sathına yayılan yangın, kağnılar, kırık dökük tüfekler, soğuktan üşüyen askerler, çıplak ayaklar, cılız bedenler, sayılı kurşun, sayılı top, sayılı mıh ve sayılı tayın olup Sakarya’ya, Dumlupınar’a, Kadifekale’ye doğru aktı. Doğru aktık.

 

Dinleyin efendiler, üniversite kapısı önünde ağlattığınız şu kız, Sütçü İmam’ın kızıdır. Yüzüne kapıları örttüğünüz bu çocuklar, Mustafa Kemal’in ardı sıra İzmir’e kadar koşan kavruk Anadolu Yiğitlerinin evlatlarıdır ve dahi onların hepsi Mustafa Kemal’in çocuklarıdır. Onların hepsi, Karayılan’ın, Kazım Karabekir’in, Nene Hatun’un, özgürlüğe tüfek taşıyan Karadenizli takacıların, Sivaslı şehitlerin, Afyonlu efelerin, Kütahyalı çetelerin, Antepli gazilerin, Maraşlı kahramanların, Urfalı aslanların evlatlarıdır onlar. Onlar Milli Mücadele’nin ve bir gün dahi düşmana tahammül edemeyen dev isyanın çocuklarıdır. Yüzlerine bakın ve bir kere düşünün bunu. Bir kere…yoksa içlerindeki Sütçü İmam ayağa kalkacak.

 

 

İDRİS ÖZYOL-LANETLİ SINIF: Ne Mutlu Bana ki Lahmacun Yiyebiliyorum (1999)

  • 3 ay sonra...
Gönderi tarihi:

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Sayın Gül'ün geçmişi kadar eşinin başörtüsüde yazılıp çizildi.Öncelikle şunu belirtmek gerek ki;bir bayanın örtüsüne dil uzatmak kesinlikle doğre değil!Kaygılar ya da...Bunları anlamaya çalışıyorum da kişilerin tercihlerinin siyasete alet edimesi ve bunun bir toplum sorununa indirgenmesi sadece karanlık günlerin davetiyesini vermektir.Kimlik,inanç,renk...Bunlar birer zenginlik.Lütfen en azından bizler bu oyuna gelmeyelim.Görüşmek üzere...

Gönderi tarihi:

Basörtüsü neden sorun oluyor???

 

Başörtüsü sorun olmaz Başörtüsü neden sorun ediliyor? olmalı daha dikkatli olalım lütfen,insanı ucuruma götüren sözler

Gönderi tarihi:

Türkiyede basörtü sorunu yoktur,türban denilen basi örtmeye yarayan örtü birileri tarafindan temcit pilavi gibi kotarilip kotarilip ülkenin gündemine oturtuluyor,kimse kimsenin basinin örtüsü ilede ilgilenmiyor,bu ilgi yaratiliyor kimler tarafindan?Temcit pilavi gibi kotarip gündeme kim tasiyorsa onlar tarafindan,peki neden?Cünkü onlarin niyet ve amaclari cok farkli,onlar icin basin acik olmasi ahlak ve din disidir.iste bütün gücleri türban savasi verenler aslinda basin acik olmasina karsi savas vermektedirller.Demokrasiyi tramvay yapanlar böyle istiyor.Inanc özgürlügü isteyenler sadece baslarina örttükleri ve müslüman olmakla uzaktan yakindan hicbir baglantisi olmayan örtüyü bütün Türkiyede gecerli kilmak icin savasmaktadirlar.Bunlar yarin -basin niye acik -diye kadinlara satasacaklardir.Nasilki Ramazanda neden oruc tutmuyorsun diye Ankaranin göbeginde insanlara saldirilmistir aynen yarin bu saldirilar basi aciklara olacaktir.Yasayan görecektir bunu.Türkiyede AKP nin bütün ülke capinda esi görülmemis bir kadrolasmayi gerceklestirmeye calismasinin ardindaki neden,kurumlari tesettürlü kadinlarla kizlarla doldurmaktir.Bugün bircok kurumda ve özel is yerlerinde calisan kizlarin ve kadinlarin türbanli oluslari sanirimki gözden kacmayacak kadar yogundur.Bu bir savastir,eline silahi alana karsi silahla karsilik verilir.

 

 

saygilarla

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.