Φ Odris Gönderi tarihi: 11 Mart , 2012 Gönderi tarihi: 11 Mart , 2012 ‘4+4+4’ büyük kavgayla jet hızıyla geçti Eğitimde “4+4+4” düzenlemesi yaşanan büyük bir kavgayla kabul edildi. Salona 100 kişiyle gelen AK Parti milletvekilleri ile CHP ve MHP’li vekiller arasında yumruklaşma meydana geldi. Sandalyeler parçalandı, vekiller birbirlerine su şişeleri fırlattı, ezilme tehlikesi geçirenler oldu. Eğitimde tartışmalara neden olan “4+4+4” sisteminin görüşüldüğü TBMM Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu’nda büyük bir kavga yaşandı. AK Parti’li 100-150 milletvekili bu sabah kahvaltıda bir araya geldi. Yapılan görüşmelerin ardından yaklaşık 100 milletvekili, saat 15.00’teki görüşme öncesinde hep birlikte salona gitti. AK Parti vekiller komisyon toplantısı başlamadan tüm sandalyelere oturdu. Muhalefet milletvekillerine yer kalmadı. Muhalefet partisi milletvekillerinin komisyon salonuna gelmesi üzerine AK Parti'li yaklaşık 20 milletvekili, kürsü önünde barikat kurdu. AK Partililer, CHP'li milletvekillerinin kürsüye yaklaşmasını engellemek için çaba sarfetti. CHP'li milletvekilleri, komisyona üye olan 9 AK Parti'li dışındaki milletvekillerinin oturmasına kendilerine yer kalmadığı gerekçesiyle karşı çıktı. AK Parti'li milletvekilleri, CHP'lileri salon dışına çıkarmaya çalıştı. Bu sırada aralarında CHP'li Nur Serter'in de bulunduğu bazı kadın milletvekilleri ezilme tehlikesi geçirdi. Bu arada, itişmeler sırasında bir sandalyenin kırıldığı görüldü. JET HIZIYLA KABUL EDİLDİ Tartışma sırasında gürültüden hiçbir ses duyulmazken, Komisyon Başkanı Nabi Avcı maddeleri hızlı hızlı okudu. Söz alınmadan maddeler art arda onaylandı. Günlerdir tartışmalar arasında 6 madde geçerken, kalan 20’den fazla madde 30 dakikada jet hızıyla kabul edildi. YUMRUKLAR KONUŞTU Bu duruma tepki gösteren CHP’li milletvekilleri “Kahrolsun faşizm” diye sloganlar attı. AK Parti milletvekilleri ile CHP ve MHP milletvekilleri arasında yumruklaşma yaşandı. Bazı milletvekilleri, kürsüye elinde bulunan su şişelerini fırlattı. Kendilerine söz verilmeyen CHP’liler salonu terk etti. AK PARTİ'LİLERDEN KUTLAMA Komisyonda yaşanan bu kavga arasında "4+4+4" düzenlemesinin tüm maddelerinin geçtiği açıklandı. Muhalefetin salonu terketmeye başlamasının ardından AK Parti'li milletvekilleri birbirlerini kutladı. (ntvmsnbc.com) Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 11 Mart , 2012 Gönderi tarihi: 11 Mart , 2012 Ne demisti büyük sef:"Engelleyemeyeceksiniz" Nitekim engellenemedi ki bu zaten beklenen bir sonuctu,komisyondan gecmistir,simdi Genel Kurul'a gelir orada da AKP-MHP'nin oylariyla kabul edilir,noter de onaylar ve hayirli olsun Imam Hatiplerin orta kismi.28 Subat'in intikami böylece alinmis oldu.Demek ki bu ülkede asker yoksa laiklikte yoktur. AB'nin son uyarisi ise durumun ne kadar ciddi oldugunu gösteriyor;AB Türkiye'yi uyararak LAIK ORDU vurgulamasi yapti. saygilarla Alıntı
Misafir meraba Gönderi tarihi: 11 Mart , 2012 Gönderi tarihi: 11 Mart , 2012 Bu günkü anketlere göre, Türk halkının %70'i dindar bir gençlik yetişitirilmesini istiyor. AKP gücünü halktan alıyor. Demokrasinin, özgürlüğün ne olduğunu halkımıza anlatıp, kavratmak gerekiyor. Tüm yollar tıkandı. Bu olanak ta kalmadı. Bir formül gerekiyor. Bir formül gerekiyor. Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 11 Mart , 2012 Gönderi tarihi: 11 Mart , 2012 Bu milleti sokaga dökmek mümkün degildir cünkü yarabbi sükür diyip oturur,secimde kime oy verecegi bellidir,yarabbi sükürcülere,o zaman tek bir cözüm var o da artik mümkün degil kanisindayim acikcasi Türkiye'nin durumu cok vahimdir ve Iran halledilirken büyük olasilikla Türkiye'de halledilecektir cünkü bütün emareler o yöndedir. saygilarla Alıntı
Φ Odris Gönderi tarihi: 11 Mart , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 11 Mart , 2012 Sorumlular, demokrasiyi laik devlet anlayışını ve çağdaş tüm değerleri orduya teslim edenlerdir. Türk ordusu bu değerleri her zaman kendi çıkarları uğruna kullanmış, güç gösterisi yapmış, halkı ezmiş; en çok da kendisine emanet edildiğine inandığı çağdaşlık, laiklik ve demokrasi kavramlarını ezmiş, bu kavramlardan rant elde etmiş ve nemalanmıştır. sonuçta gelinen noktanın en büyük sorumlusu değerlerine sahip çıkmak yerine pası orduya atan kesim olmuştur. dünyanın hiçbir yerinde asker demokrasi, özgürlük, çağdaşlık ve laiklik getirmez. çünkü askerin işi sadece ülke sınırlarını korumak ve kollamaktır. oysa bizde, ordu kendi halkına ve toplumuna düşmandır. gelişmenin ve kalkınmanın önünde set olmuş bir ordu söz konusudur. Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 11 Mart , 2012 Gönderi tarihi: 11 Mart , 2012 Eger Türkiye de az da olsa laiklik 10 yil öncesine kadar gelebildiyse kusura bakilmasin ama bu da ordunun sayesindedir.Birakin simdi iktidardakiler veya kendini solcu sanan dünkü Evrenci bugünkü erdogancilar gibi görüsler ileri sürmeyi.Türkiye'de eger ordu görevini yerine getirmis olsaydi AKP iktidarda olamazdi.Ordunun görevleri arasinda ülkenin ic ve dis güvenligini saglamak vardir,simdi bu görev AKP tarafindan Fetulahci emniyete verilmistir.Yasadigimiz hukuksuzluklar,yarginin iktidarin bir araci haline dönüstürülmesi,PKK ile basbakanin pazarlik yaptirmasi,28 Subat'in rövansinin 4+4+4 seklinde egitimin geriye döndürülerek Iman Hatiplerin ortakisimlarinin yeniden hayata gecirilmek istenmesi,dindar genclik cigliklari,Atatürk'e yapilan saldirilar,Kürtcü isyanlarin bastirilmasini katliam olarak niteleyip cumhuriyetle hesaplasmalarin baslatilmasi Türkiye'de ordunun islevini yitirmis olmasindandir.Buna de en cok sevinenler sahte Atatürkcüler ve devrimciler,dinciler ve cumhuriyet karsiti bölücü kesimlerdir.Kimse bana Türk ordusunun antidemokratik oldugunu kabul ettiremez. saygilarla Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 11 Mart , 2012 Gönderi tarihi: 11 Mart , 2012 Koalisyon n ortakları arasındaki savaş MİT’ten eğitime kaydı. Yani savaş bitmedi, zemin değiştirdi. Şimdi çocuklarımızın üzerinde tepiniyorlar. Başbakan Erdoğan’ın Bakanlar Kurulu’na götürmeden, Grup Başkanvekilleri aracılığıyla "Pat!" diye gündeme soktuğu 4+4+4 formülü sadece 28 Şubat’ın rövanşı değil, bizatihi cemaat/ camia okullarına misillemedir. Şöyle; 28 Şubat kararlarıyla imam hatiplerin bertaraf edilmesi en çok cemaate yaradı aslında. Malum camia, çocuklarını o okullara yönlendirdi. Cumhurbaşkanı Gül’ün çocukları bile bir dönem Samanyolu’nda okudu. Oysa Erdoğan bir İmam Hatip’li. En büyük hayali: "bir gün bir İmam Hatipli’nin Cumhurbaşkanı olması" idi. Tamam; Arapça'nın seçmeli ders yapılması (ilerde anadil de olabilir; zira Erdoğan Harf Devrimi’ni de eleştirdi), Mele veya mollalara kadro, Tekke ve zaviyelerin yeniden faaliyete geçirilmesi vs. Bunlar ortak noktalar… "Eğitim Reformu" bu çerçevede Erdoğan’ın da cemaatin de işine geliyor. Ama; dedim ya, Erdoğan imam hatip li nesiller yetiştirmek; yani kendi arka bahçesini yaratmak istiyordu. Cemaatten MİT hançerini yedikten hemen sonra düğmeye basması ondan. Hem "Misilleme" yapmış oldu hem de: "Size güvenmiyorum" mesajı verdi. Öğrencilere "tablet" bilgisayarlar, siyaseti okullara kadar indirmeler, "Fatih Projesi"… Hepsi cemaatin "altın nesli"nin alternatifidir!.. OYUN + MÜNAFIK Takip edebildiğim kadarıyla Fethullah Gülen en son MİT krizinin çıktığı akşam konuşmuş, isim vermeden "Müslümanlık"ı sorgulamıştı. Kriz dallanıp budaklandı, ülkede neredeyse iç savaş çıktı; ama ondan ses çıkmadı. Ta ki 18 Şubat’a kadar. Bir ikindi sohbetinde söze ülkedeki kar-kış kıyameti özetleyerek başlamış ve demiş ki: "Bir felaket bulutu dolaşıyor ülkenin üstünde. Allah sonumuzu hayretsin." Sonra karşısında oturan birisine namaz takkesini fırlatmış. Takke öyle bir havalanmış ki avizeye çarpmış. Bunun üzerine atış basketbol oyununa benzetilmiş. Gülen tebessüm edip "her zaman olduğu gibi sözü asıl mecrasına kaydırmış" ve şunu söylemiş: "Oyun, bilerek oynanır. Rastgele atışlarla isabet ettirseniz bile, oyunu bildiğiniz manasına gelmez. Fakat size bir şey söyleyeyim: bilmeden oynama, benim hayat felsefeme daha uygun biliyor musunuz?" Gülen, Mart başındaki bir sohbetinde yine "oyun"dan söz etmiş; ama bu defa yanına "münafık" sıfatını koyarak. "Münafık meselesinin, halli zor bir sorun" olduğunu vurgulamış önce. Peşinden zorluğun sebebini şöyle açıklamış: "Çünkü münafığın kuralı yoktur. Kuralsız oyun oynar onlar. Nerede, ne zaman, ne yapacakları belli olmaz. Sabit bir duruşları yoktur. Nasıl davranacaklarına dair yapacağınız tahminler tutmaz. Onları tanımaya gelince; basiret ister, feraset ister, kiyaset ister…" Gülen’in hangi münafıkları "kontrolsüz güçleri" kastettiğini bilmem; ama benim en sevdiğim sûrelerden birisi Münâfikûn Sûresi; özellikle de 4’üncü Ayetidir. Şöyle der: "Onları gördüğün zaman kalıpları hoşuna gider. Konuşurlarsa, sözlerine kulak verirsin. Onlar sanki elbise giydirilmiş kereste gibidirler. Her kuvvetli sesi kendi aleyhlerine sanırlar. Onlar düşmandır; onlardan sakın! Allah onları kahretsin! Nasıl da haktan çevriliyorlar!" * * * * * "Eğitim Reformu" konusunda önce Erdoğan’ın, sonra da yardımcısı Ömer Çelik’in TÜSİAD’a yönelik ağır eleştirileri şaşkınlıkla karşılandı. Hele de Çelik’in: "Sivil toplum örgütüysen onun gibi davran; siyasi partiysen partinin adını koy, çık karşımıza!" demesi… Bu çıkış; birilerine de: "Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla" mesajı ve dahi "sürpriz" bir "rest"in habercisi olabilir mi? "Basiret ve ferasetle büyük oyunu" izlemeye devam edelim!.. Silivri’den kucak dolusu sevgiler, Müyesser Yıldız Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 12 Mart , 2012 Gönderi tarihi: 12 Mart , 2012 Bugünkü gazetelere dikkat ettim.AKP'nin yayin organlari gazeteler disinda kalan tüm gazeteler dün egitim komisyonunda yasanan ve fasistligin hangi noktaya geldigini belgeleyen AKP EGITIM DARBESI ni tarafsiz bir gözle veya gercekleri yansitarak aktarirken birkac AKP yayin organi dünkü kepazeligi CHP'ye yüklemis.Yarin hesap sorulacaklar arasinda bu gazetelerde vardir. Dünkü olay Türkiye'de nasil bir dikta rejiminin var oldugunu belgeye dayanmadan ispat eden bir olaydir.O kavga arasinda,yangindan mal kacirir gibi maddeleri oylatmaya bile gerek görmeden kabul eden Komisyon Baskani bir de yüzü bile kizarmadan,biyiklarindan bile utanmadan elindeki bilmem neyi gösterip "kafama gelseydi simdi hastahanede olurdum"diyebiliyordu.Keske gelseydi kafana! AKP'nin dün komisyonda üstlendigi rol öyle basit bir iki lafla gecistirilecek rol degildir.Bu zorbalikla bir yasanin kabul ettirilmesidir,yani irticadir bunun adi. Dogudaki eskiyaya sahip cikan,Kurtulus Savasina karsi cikarak Yunan Ordusuna karsi mücadele edenleri hain ilan eden,Yilanin basi Ankaradadir,Yunan ordusu halifenin ordusu sayilir onlar padisahimizin daveti ile geldiler,onlar kötü insan degiller asil basi ezilmesi gereken yilan Ankaradadir diyen din bezirgani cumhuriyet ve devrim düsmani Iskilipli Hoca'yi kahraman olarak gösteren,Ingilizlerin kucaginda Kürdistan diye cirpinan eskiya Seyh Said'i kahraman yapan,eskiya Seyit Riza'yi magdur gösteren bir iktidar simdi Kurtulus Savasini veren,Cumhuriyeti kuran,milleti ümmetlikten Millet olmaya yöneltenlerden intikam alma yoluna kalkismistir.Pesinde satilmis bir medya sürüsü ve dün düsmanla isbirligi yapan cemaatlerin önderleri ile birlikte Türkiye'yi 90 yil önceki konumuna getirebilmenin heyecani icindedir. Peki bütün bunlar olurken,Genclik nerededir.Bir avuc vatansever,ulusalci genclik disinda kalanlarin hala ordu düsmanligi ile yanip tutustuklarini ve ORDU düsmanligi yaparken fasist iktidarin yelkenine rüzgar doldurduklarini görüyoruz.Hala bu iktidardan orduyu iyice ezmesini saf disi birakmasini,orduyu bir sömürge ordusu haline getirmesini ümit etmektedirlerBence, iktidarin cumhuriyet ve Atatürk düsmanligi ile,bu bahsettigim kesimin ordu düsmanligi arasinda sadece versiyon farki vardir. saygilarla Alıntı
Φ Odris Gönderi tarihi: 12 Mart , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 12 Mart , 2012 'Demokrasiyi zorbalığa teslim etmeyeceğiz' CHP MYK tarafından yayımlanan bildiride, "CHP, demokrasimizi zorbalığa, hukuksuzluğa, dayatmalara asla teslim etmeyecektir. CHP, demokrasimizin yok edilmesine, çocuklarımızın geleceğinin çalınmasına müsaade etmeyecek, bu doğrultuda mücadelesini demokratik yöntemlerle ve hukuk yoluyla sürdürecektir" denildi. CHP Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında parti genel merkezinde toplanan MYK, dün Meclis Eğitim Komisyonunda büyük tartışmalarla kabul edilen 4+4+4 teklifine ilişkin bir bildiri yayımladı. Toplantı devam ederken yayımlanan bildiride, "11 Mart günü Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin çatısı altında iktidar partisinin zorbaları tarafından Türk demokrasisine, siyasi tarihimize bir utanç sayfası olarak geçecek bir darbe vurulmuştur. Muhalefete mensup milletvekilleri salona alınmamış, kendilerine söz hakkı verilmemiş ve oylamaya katılmaları zorla önlenmiştir. Bununla da yetinilmemiş, CHP milletvekilleri tartaklanmış ve yere düşen bir milletvekilimiz yerdeyken insanlığa ve geleneklerimize aykırı bir anlayışla tekmelenmiştir. Bu eşkıyaya yakışan davranışlar zincirinin bütün halkaları sorumsuz ve anti-demokratik nitelikleriyle vahimdir. Demokrasi çiğnenmiş, Meclis İçtüzük hükümleri ihlal edilmiş, insanlık onuru ve milletimizin iradesi ayaklar altına alınmıştır" denildi. TBMM'deki iktidar çoğunluğunun ve onun adına hareket eden yetkililerin artık kendilerini yasama organının kurallarıyla bağlı görmediği, sadece yürütmenin başından aldıkları emirleri yerine getirdiği ifade edilen bildiride, "Meclis, Başbakanlık noterine dönüştürülmüş, tek adam yönetiminin insafına terk edilmiştir. Yargı bağımsızlığının yok edilerek yürütmenin vesayeti altına alınmasından sonra, kuvvetler ayrılığının sona erdirilmesi süreci şimdi yasama organının Hükümetin emir-komuta zincirine bağlanmasıyla tamamlanmak istenmektedir" ifadelerine yer verildi. 'CHP mücadelesini hukuk yoluyla sürdürecek' Ancak AKP'nin burada hesap edemediği hayati bir noktanın olduğunu, bunun da CHP'nin varlığı ile halkın demokrasiye sahip çıkma iradesi, gücü ve kararlılığı olduğu belirtilen MYK bildirisinde şunlar kaydedildi: "Sanılıyor ki kaba kuvvetle veya yandaş hukuk ve medyayla muhalefet sindirilecek ve susturulacaktır. AKP yanılmaktadır. CHP, demokrasimizi zorbalığa, hukuksuzluğa, dayatmalara asla teslim etmeyecektir. Cumhuriyeti kuran ve demokratik rejimi getiren CHP, halkımızla birlikte demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve özgürlükleri egemen kılma mücadelesine hiçbir engel tanımadan ve korkmadan devam edecektir. Aydınlık karanlığı yeninceye kadar CHP meşalesi yanacaktır." CHP, Milli Eğitim Komisyonu'ndan her türlü hukuk ihlaliyle geçirilen ve dolayısıyla hükümsüz olan 4+4+4 yasa teklifine karşı olduğu vurgulanan bildiride, "Bu yasa çocuklarımızı çok erken yaşlarda çalışmaya, kızlarımızı evliliğe zorlayacaktır. Fırsat eşitliği yok edilmekte, sınıfsal farklılıklar derinleştirilmekte, kast sistemi oluşturulmaktadır. Yoksul aileler yoksulluğa mahkûm edilmektedir. Toplumumuz çocuk işçi, çocuk gelin, çocuk anneler ve yoksul ailelerle dolu bir topluma dönüşecek, iktidar partisinin kindarları ise sömürülerine devam edeceklerdir. CHP, çocuklarımızın geleceğini sömürü, kin ve nefret üzerine kurulu AKP zihniyetine teslim etmeyecektir. CHP, demokrasimizin yok edilmesine, çocuklarımızın geleceğinin çalınmasına müsaade etmeyecek, bu doğrultuda mücadelesini demokratik yöntemlerle ve hukuk yoluyla sürdürecektir. Yarınlar, aydınlığın, hak ve hukukun ve demokrasinin olacaktır" ifadeleri kullanıldı. (cumhuriyet) Alıntı
Φ Odris Gönderi tarihi: 12 Mart , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 12 Mart , 2012 Meclis Başkanı'nda haysiyet ve yürek varsa... CHP Grup Başkanvekili Muharram İnce, dün AKP'nin tekme tokat oyladığı eğitimde 4+4+4 tasarısı için açıklamalarda bulundu. İnce, "Meclis Başkanı'nda biraz haysiyet ve yürek varsa bu toplantıyı iptal eder" dedi. CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, Meclis Milli Eğitim Komisyonu'nda dün kabul edilen 4+4+4 görüşmelerinin "yok hükmünde" olduğunu belirterek, "Dünkü yapılan oylamalar oylama değildir, oylanmış gibi yapılmıştır. Meclis Başkanı'nda zerre kadar demokrasi inancı varsa, Meclis Başkanı zerre kadar yasamanın başkanı olduğunu hatırlarsa şu kadarcık o görüntüleri gördüğünde okuma yazması varsa bu komisyon toplantısını iptal eder" dedi. TBMM'de basın toplantısı düzenleyen CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, Meclis Milli Eğitim Komisyonu'nda dün yaşananları değerlendirdi. "Can güvenliğimiz yok" İnce, basın toplantısına başlamadan önce, "Can güvenliğim olmasa da yalnız geldim, cesaret gösterdim" dedi. Meclis'te can güvenliklerinin olmadığının altını çizen İnce, "Şakayla da olsa arkadaşınız takıldı 'Yalnız mı geldiniz' diye, evet odamdan buraya gelene kadar üç kişi sordu bu soruyu. Yalnız mı gidiyorsun diye. Bu şaka değil bu, Türkiye'nin gerçeği. Can güvenliğimiz yoktur bu Meclis'te. Can güvenliğimizi sağlamak Sayın Meclis Başkanı'nın görevidir. Onu göreve davet ediyorum. Eğer Meclis Başkanı can güvenliğimizi sağlamaz ise biz kendi imkanlarımızla can güvenliğimizi sağlarız. Eşkıyaya pabuç bırakmayız. Bunu herkes böyle bilsin" diye konuştu. "Her şey planlıydı" Dün sadece milletvekillerinin dayak yemediğini ifade eden İnce, "Medya mensupları da dayak yedi. Kameramanlara nasıl vurulduğunu ben gördüm. Kimlerin vurduğunu da gördüm, her şey planlıydı" dedi. İnce, şöyle devam etti: "Saat 13.00'te 150 dürüm ve ayran söyleniyor AKP Grubu'na. Yemekler hazır. Sayın Başbakan da mesaj çekmiş. 150 dürümü yiyorlar. Sonra 13.30'u biraz geçe komisyon salonunu işgal ediyorlar. Hiçbir AKP'li milletvekilinin elinde yazılı bir metin yok. Katkı sağlamaya gelmemişler, milletvekilliği görevini yapmaya değil, fedailik yapmaya gelmişler ve uzun boyluları, güçlü kuvvetlileri ön tarafa dizmişler. İçeriye sadece Sayın Tarhan, Sayın Hamzaçebi ve ben girdik. Diğer arkadaşlarımızı içeri sokmadılar." Meclis Milli Eğitim Komisyonu'nda dün yapılan görüşmelerin "yok hükmünde" olduğuna dikkat çeken İnce, "Biz söz talebinde bulunduk, söz taleplerimiz yok sayıldı. Önergelerimiz yok sayıldı. O gürültüde hiç kimse hiçbir şey duymadan peş peşe oylama yapıldı. Bu görüşmeler yok hükmündedir" diye konuştu. Meclis Başkanı Çiçek'in komisyon çalışmalarını denetlemekle görevli olduğunu kaydeden İnce, "Görevini yapmalıdır. Tayyip Erdoğan'ın zabıta müdürü değildir, yasamanın başıdır" dedi. "Recep Paşa" Meclis Başkanı ve Başbakan'a da seslenen İnce, şöyle dedi: "Yine Meclis Başkanı'nı uyarıyorum, görüntüleri izleyin, o görüntüde hiçbir şey duyulmadan oylama yapılıyor. Komisyon üyesi olmayanlar el kaldırıyorlar. Komisyon üyesi olmayanların oy hakkı yoktur. Başbakan'a sesleniyorum, ustalık dönemim diyordun meğer senin zorbalık döneminmiş bu. Eşkıyalık dönemiymiş, zulüm dönemiymiş. 12 Eylül'de Kenan Paşa'nın döneminde cezaevlerinde işkence vardı, şimdi Recep Paşa'nın döneminde Meclis'te işkence var, hayırlı olsun Türk milletine. Artık yeni bir paşamız oldu, Recep Paşa." "Sonuna kadar direneceğiz" Dün CHP'li milletvekillerinin komisyon salonuna sokulmadığına işaret eden İnce, "Ben dedim ki bunun ikinci raundu var, Genel Kurulu var, kastım şuydu; tahmin ediyorum bizi Genel Kurul Salonuna da sokmaz bunlar. Eşkıyalık almış başını gitmiş. Salonun kapısını tutup sayısal güçlerine güvenip, geometrik çoğunluklarına güvenip bizi içeri sokmayıp bu yasayı geçirebilirler. Ham hum şaralop şeklinde Bülent Arınç'ın deyimiyle bu yasayı geçirebilirler ama sonuna kadar direneceğiz" ifadesini kullandı. "Bu da bir darbedir" Meclis Milli Eğitim Komisyonu'nun dün yapılan toplantısını eleştiren İnce, "11 Mart günü demokrasimizin bir darbe günüdür. Darbe olması için illa askerlerin yönetime el koyması gerekmiyor. Bu da bir darbedir. Yüz karası bir gündür dün yaşadığımız. 11 Mart günü demokrasini lekeli günüdür, tecavüzlü günüdür" dedi. Meclis Başkanı'nın yaşananlara sesini çıkarmadığını iddia eden İnce, "Meclis Başkanı sesini çıkaramıyor, korkuyor açıkçası. 'Beni koltuktan ederler mi acaba, 30 yıldır milletvekiliyim bir şey daha kapabilir miyim bunun arkasından' diye hala siyasi hırslarının peşinde. Yazıktır günahtır. Hiç mi insan yasamanın onurunu düşünmez. Komisyon Başkanı'na da bir çift sözüm var, komisyon başkanı da koltuğunu korudu. Herhalde o oylamayı yaptığın için gece huzurlu uyumuştur diye düşünüyorum" diye konuştu. "Parlamenter demokrasi sona ermiştir" Başbakan'ın Mardin'den talimatı verdiğini belirten İnce, "Bu Pazar günü geçecek dedi, sopayla yasa geçirme dönemi başladı Türkiye'de. Bu iş bitmiştir artık, parlamenter demokrasi sona ermiştir" dedi. Meclis Başkanı'ndan, komisyonun dünkü toplantısını iptal etmesini isteyen İnce, şöyle devam etti: "Dünkü yapılan oylamalar oylama değildir, oylanmış gibi yapılmıştır. Meclis Başkanı'nda zerre kadar demokrasi inancı varsa, Meclis Başkanı zerre kadar yasamanın başkanı olduğunu hatırlarsa şu kadarcık o görüntüleri gördüğünde okuma yazması varsa bu komisyon toplantısını iptal eder. O yüreği varsa Meclis Başkanı'na her gördüğüm yerde teşekkür edeceğim. Yoksa kendisini tanımadığımı ilan ediyorum, bu benim kişisel görüşümdür. Eğer bu onurlu duruşu gösteremezse onu tanımıyorum artık, hiçbir toplantısına da gitmem. Hiçbir Danışma Kurulu'na da gitmem. Çünkü bu kadar dik duruşu gösteremeyecek adamla konuşulacak bir şey yok demektir." "O yöntemi bize bırakın" Açıklamalarının ardından basın mensuplarının sorularını da yanıtlayan İnce "Bundan sonra artık kendimizi korumayı biliriz, dediniz. Özel bir önleminiz olacak mı?" yönündeki bir soruya, "O yöntemi de bize bırakın. Önce Meclis Başkanı'nı uyardım. Can güvenliğimizi sağla dedim. Sağlamıyorsa tabi ki biz kendi kendimize bunu sağlayacağız" yanıtı verdi. "Meclis Başkanı sizi aradı mı?" sorusuna ise İnce, "Az önce herhalde Sayın Hamzaçebi ile görüşmüşler, ayrıntıları bilmiyorum. Benle görüşmedi" diye cevap verdi. Bir soru üzerine İnce, "Sayın Komisyon Başkanı ayıplarını bir kırtasiye malzemesi ile örtmeye çalışıyor. Bakın Allah insanı yakışır iftiradan korusun diye bir söz vardır. Akif Hamzaçebi'ye o yakışmaz. Çünkü o karakterde birisi değildir, yapısına uygun değildir, kendi ayıplarını kırtasiye malzemesi üzerinden örtmeye çalışmasınlar" dedi. "Dünkü açıklamanız sertti, bize saldıranlar 'şerefsizler' diye bir kelime kullandınız, kimi kastettiniz" sorusuna da İnce, "Cümleyi düzeltelim, öyle değildi. Yere düşen bir milletvekiline tekme atan ya da atanlar şerefsizdir dedim, cümlemin arkasındayım. Bu topraklarda racon diye bir şey vardır. Bu topraklarda bir delikanlılık vardır. Bu topraklarda bunun adına ne derseniz deyin bir usul vardır, erkan vardır. Yere düşene vurulmaz. Yere düşene tekme atan ya da atanlar şerefsizdir. Bu sözümün arkasındayım. O varsa öyle birisi çıksın, ben attım desin, ben de onun yüzüne tekrar sen şerefsizsin diyeceğim. Ben bir kişiyi söylemiyorum. Çıksın ortaya ben yere düşene tekme attım desin" yanıtı verdi. Bir soru üzerine İnce, "Ben söylüyorum, arif olan anlar. Çıksın ortaya ben attım desin" dedi. (Cumhuriyet) Alıntı
Φ Odris Gönderi tarihi: 12 Mart , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 12 Mart , 2012 CHP MYK Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun Başkanlığı’nda toplandı ve dün TBMM MEB Komisyonu’nda yaşanan kavgayı değerlendirdikten sonra bir bildiri yayımladı. Oldukça sert ifadelerin yer aldığı bildiride, "Çocuklarımızın geleceği kindarlarea teslim edilmeyecek" denildi.CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin tarafından açıklanan MYK bildirisi şöyle: “11 Mart günü Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin çatısı altında iktidar partisinin zorbaları tarafından Türk demokrasisine, siyasi tarihimize bir utanç sayfası olarak geçecek bir darbe vurulmuştur. Muhalefete mensup milletvekilleri salona alınmamış, kendilerine söz hakkı verilmemiş ve oylamaya katılmaları zorla önlenmiştir. Bununla da yetinilmemiş, CHP milletvekilleri tartaklanmış ve yere düşen bir milletvekilimiz yerdeyken insanlığa ve geleneklerimize aykırı bir anlayışla tekmelenmiştir. Bu eşkıyaya yakışan davranışlar zincirinin bütün halkaları sorumsuz ve anti-demokratik nitelikleriyle vahimdir. Demokrasi çiğnenmiş, Meclis İçtüzük hükümleri ihlal edilmiş, insanlık onuru ve milletimizin iradesi ayaklar altına alınmıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki iktidar çoğunluğu ve onun adına hareket eden yetkilileri artık kendilerini yasama organının kurallarıyla bağlı görmemekte, sadece yürütmenin başından aldıkları emirleri yerine getirmektedirler. Meclis, Başbakanlık noterine dönüştürülmüş, tek adam yönetiminin insafına terk edilmiştir. Yargı bağımsızlığının yok edilerek yürütmenin vesayeti altına alınmasından sonra, kuvvetler ayrılığının sona erdirilmesi süreci şimdi yasama organının Hükümetin emir-komuta zincirine bağlanmasıyla tamamlanmak istenmektedir. Ancak AKP’nin burada hesap edemediği hayati bir nokta vardır. O da Cumhuriyet Halk Partisi'nin varlığı ve halkımızın demokrasimize sahip çıkma iradesi, gücü ve kararlılığıdır. Sanılıyor ki kaba kuvvetle veya yandaş hukuk ve medyayla muhalefet sindirilecek ve susturulacaktır. AKP yanılmaktadır. CHP, demokrasimizi zorbalığa, hukuksuzluğa, dayatmalara asla teslim etmeyecektir. Cumhuriyeti kuran ve demokratik rejimi getiren CHP, halkımızla birlikte demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve özgürlükleri egemen kılma mücadelesine hiçbir engel tanımadan ve korkmadan devam edecektir. Aydınlık karanlığı yeninceye kadar CHP meşalesi yanacaktır. Bir noktayı daha vurgulamak istiyoruz. CHP, Milli Eğitim Komisyonu'ndan her türlü hukuk ihlaliyle geçirilen ve dolayısıyla hükümsüz olan 4+4+4 yasa teklifine karşıdır. Bu yasa çocuklarımızı çok erken yaşlarda çalışmaya, kızlarımızı evliliğe zorlayacaktır. Fırsat eşitliği yok edilmekte, sınıfsal farklılıklar derinleştirilmekte, kast sistemi oluşturulmaktadır. Yoksul aileler yoksulluğa mahkûm edilmektedir. Toplumumuz çocuk işçi, çocuk gelin, çocuk anneler ve yoksul ailelerle dolu bir topluma dönüşecek, iktidar partisinin kindarları ise sömürülerine devam edeceklerdir. CHP, çocuklarımızın geleceğini sömürü, kin ve nefret üzerine kurulu AKP zihniyetine teslim etmeyecektir. "CHP, demokrasimizin yok edilmesine müsaade etmeyecek" CHP, demokrasimizin yok edilmesine, çocuklarımızın geleceğinin çalınmasına müsaade etmeyecek, bu doğrultuda mücadelesini demokratik yöntemlerle ve hukuk yoluyla sürdürecektir. Yarınlar, aydınlığın, hak ve hukukun ve demokrasinin olacaktır.” (cnnturk) Alıntı
Φ Radya Gönderi tarihi: 12 Mart , 2012 Gönderi tarihi: 12 Mart , 2012 Şifre bulucular yine iş başındaymış..) Alıntı
Φ Odris Gönderi tarihi: 12 Mart , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 12 Mart , 2012 Şifre bulucular yine iş başındaymış..) Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.