Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

arkadasım kaderde her zaman farklı yolların vardır. VE rabbim senin bedeninde mevcut olan ruhu tanır ve ne yapacagını çok iyi bilir. Ama sanada o ne yücedir ki içinde bir acaba hissi vermiştir ve bunları burada yazabılıyorsun ve aklından gecirebiliyorsun.. Kaderin önceden belirlendiği olayın aktılıyorum ama burda atlamıs oldugun husus Kader tek değildir. Kaderini belirllemek insana verilmiş iradedir .. Güzel bir tartısma konusu acmıssın tesekkur ederım.. Yalnız topik cok abartılı olmamıs mı ? Allah yoktur dıye baslamıssın ama sen Allah'ın varlıgına ınanıyorsun. Konu başlığını bıraz daha dusunseydı keske.. Neyse saglıcakla kalın...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

kaynak kuram.gen.tr merak edenler girip baksınlar..

BakaRA suresi turkce mealı ılk on ayet..

1. Elif Lâm Mîm.

2. Bu, kendisinde şüphe olmayan kitaptır. Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için yol göstericidir.

3. Onlar gaybe2 inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiğimizden de Allah yolunda harcarlar.

4. Onlar sana indirilene de, senden önce indirilenlere de inanırlar. Ahirete de kesin olarak inanırlar.

5. İşte onlar Rab’lerinden (gelen) bir doğru yol üzeredirler ve kurtuluşa erenler de işte onlardır.

6. Küfre saplananlara gelince, onları uyarsan da, uyarmasan da, onlar için birdir, inanmazlar.

7. Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözleri üzerinde de bir perde vardır. Onlar için büyük bir azap vardır.

8. İnsanlardan, inanmadıkları halde, “Allah’a ve ahiret gününe inandık” diyenler de vardır.

9. Bunlar Allah’ı ve mü’minleri aldatmaya çalışırlar. Oysa sadece kendilerini aldatırlar da farkında değillerdir.

10. Kalplerinde münafıklıktan kaynaklanan bir hastalık vardır. Allah da onların hastalıklarını artırmıştır. Söyledikleri yalana karşılık da onlara elem dolu bir azap vardır.

 

Bakara Suresi 11-40 ayetleri

 

11. Bunlara, “Yeryüzünde fesat çıkarmayın” denildiğinde, “Biz ancak ıslah edicileriz!” derler.

12. İyi bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir. Fakat farkında değillerdir.

13. Onlara, “İnsanların inandıkları gibi siz de inanın” denildiğinde ise, “Biz de akılsızlar gibi iman mı edelim?” derler. İyi bilin ki, asıl akılsızlar kendileridir, fakat bilmezler.

14. İman edenlerle karşılaştıkları zaman, “İnandık” derler. Fakat şeytanlarıyla (münafık dostlarıyla) yalnız kaldıkları zaman, “Şüphesiz, biz sizinle beraberiz. Biz ancak onlarla alay ediyoruz” derler.

15. Gerçekte Allah onlarla alay eder (alaylarından dolayı onları cezalandırır); azgınlıkları içinde bocalayıp dururlarken onlara mühlet verir.

16. İşte onlar, hidayete karşılık sapıklığı satın almış kimselerdir. Bu yüzden alışverişleri onlara kâr getirmemiş ve (sonuçta) doğru yolu bulamamışlardır.

17. Onların durumu, (geceleyin) ateş yakan kimsenin durumuna benzer: Ateş tam çevresini aydınlattığı sırada Allah ışıklarını yok ediverir de onları göremez bir şekilde karanlıklar içinde bırakıverir.

18. Onlar, sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Artık (hakka) dönmezler.

19. Yahut onların durumu, gökten yoğun karanlıklar içinde gök gürültüsü ve şimşekle sağanak halinde boşanan yağmura tutulmuş kimselerin durumu gibidir. Ölüm korkusuyla, yıldırım seslerinden parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Oysa Allah, kâfirleri çepeçevre kuşatmıştır.

20. Şimşek neredeyse gözlerini alıverecek. Önlerini her aydınlatışında ışığında yürürler. Karanlık çökünce dikilip kalırlar. Allah dileseydi, elbette onların işitme ve görme duyularını giderirdi. Şüphesiz Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir.

21. Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize ibadet edin ki, Allah’a karşı gelmekten sakınasınız.

22. O, yeri sizin için döşek, göğü de bina yapan, gökten su indirip onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkarandır. Öyleyse siz de bile bile Allah’a ortaklar koşmayın.

23. Eğer kulumuza (Muhammed’e) indirdiğimiz (Kur’an) hakkında şüphede iseniz, haydin onun benzeri bir sûre getirin ve eğer doğru söyleyenler iseniz, Allah’tan başka şahitlerinizi çağırın (ve bunu ispat edin).

24. Eğer, yapamazsanız -ki hiçbir zaman yapamayacaksınız- o halde yakıtı insanlarla taşlar olan ateşten sakının. O ateş kafirler için hazırlanmıştır.

25. İman edip salih ameller işleyenlere, kendileri için; içinden ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele. Cennetlerin meyvelerinden kendilerine her rızık verilişinde, “Bu (tıpkı) daha önce (dünyada iken) bize verilen rızık!” diyecekler. Halbuki bu rızık onlara (dünyadakine) benzer olarak verilmiştir. Onlar için orada tertemiz eşler de vardır. Onlar orada ebedi kalacaklardır.

26. Allah bir sivrisineği, ondan daha da ötesi bir varlığı örnek olarak vermekten çekinmez. İman edenler onun, Rablerinden (gelen) bir gerçek olduğunu bilirler. Küfre saplananlar ise, “Allah örnek olarak bununla neyi kastetmiştir?” derler. (Allah) onunla bir çoklarını saptırır, bir çoklarını da doğru yola iletir. Onunla ancak fasıkları saptırır.

27. Onlar, Allah’a verdikleri sözü, pekiştirilmesinden sonra bozan, Allah’ın korunmasını emrettiği bağları (iman, akrabalık, beşeri ve ahlâki bütün ilişkileri) koparan ve yeryüzünde bozgunculuk yapan kimselerdir. İşte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.

28. Siz cansız (henüz yok) iken sizi dirilten (dünyaya getiren) Allah’ı nasıl inkar ediyorsunuz? Sonra sizleri öldürecek, sonra yine diriltecektir. En sonunda ona döndürüleceksiniz.

29. O, yeryüzünde olanların hepsini sizin için yaratan, sonra göğe yönelip onları yedi gök halinde düzenleyendir. O, her şeyi hakkıyla bilendir.

30. Hani, Rabbin meleklere, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti. Onlar, “Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamdederek daima seni tesbih ve takdis ediyoruz.” demişler, Allah da, “Ben sizin bilmediğinizi bilirim” demişti.

31. Allah Adem’e bütün varlıkların isimlerini öğretti. Sonra onları meleklere göstererek, “Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi bana bunların isimlerini bildirin” dedi.

32. Melekler, “Seni bütün eksikliklerden uzak tutarız. Senin bize öğrettiklerinden başka bizim hiçbir bilgimiz yoktur. Şüphesiz her şeyi hakkıyla bilen, her şeyi hikmetle yapan sensin” dediler.

33. Allah şöyle dedi: “Ey Adem! Onlara bunların isimlerini söyle.” Adem, meleklere onların isimlerini bildirince Allah, “Size, göklerin ve yerin gaybını şüphesiz ki ben bilirim, yine açığa vurduklarınızı da, gizli tuttuklarınızı da ben bilirim demedim mi?” dedi.

34. Hani meleklere, “Adem için saygı ile eğilin” demiştik de İblis hariç bütün melekler hemen saygı ile eğilmişler, İblis (bundan) kaçınmış, büyüklük taslamış ve kâfirlerden olmuştu.

35. Dedik ki: “Ey Adem! Sen ve eşin cennete yerleşin. Orada dilediğiniz gibi bol bol yiyin, ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz.”

36. Derken, şeytan ayaklarını oradan kaydırdı. Onları içinde bulundukları konumdan çıkardı. Bunun üzerine biz de, “Birbirinize düşman olarak inin. Sizin için yeryüzünde belli bir süre barınak ve yararlanma vardır” dedik.

37. Derken, Adem (vahy yoluyla) Rabbinden birtakım kelimeler aldı, (onlarla amel edip Rabb’ine yalvardı. O da) bunun üzerine tövbesini kabul etti. Şüphesiz o, tövbeleri çok kabul edendir, çok bağışlayandır.

38. “İnin oradan (cennetten) hepiniz. Tarafımdan size bir yol gösterici (peygamber) gelir de kim ona uyarsa, onlar için herhangi bir korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir” dedik.

39. İnkâr edenler ve âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte bunlar cehennemliktir. Onlar orada ebedî kalacaklardır.

40. Ey İsrailoğulları !6 Size verdiğim nimeti hatırlayın. Bana verdiğiniz sözü yerine getirin ki ben de size verdiğim sözü yerine getireyim. Yalnız benden korkun.

 

Birde bunu paylaşmak istiyorum arkadaslar sızlerle buyrun bakalım bu konu hakkında bır de efsane yazayım

 

YERİDİNG PÜTKENİ

(Yerin Yaratılışı)

 

Herşeyden önce su vardı. Yer, ay, gök, güneş yoktu. Tanrı (Kuday) ile Kişi vardı. İkisi de birer kara kaz gibi su üzerinde uçuyorlardı.

 

Tanrı bir şey düşünmüyordu. Kişi, yel çıkarıp suyu dalgalandırdı; Tanrı'nın yüzüne su sıçrattı. Bunu yapınca da kendisinin Tanrı'dan güçlü olduğunu sandı; daha yüksekte uçmak istedi. Ama uçamadı; suya düşüp dibe battı. Boğulmak üzereydi. "Bana yardım et!" diye bağırıp Tanrı'dan yardım istedi.

 

Tanrı "Yukarı çık!" dedi, o da sudan çıkıverdi. Sonra Tanrı, "Sağlam bir taş olsun!" dedi. Suyun dibinden bir taş yükseldi. Tanrı ile Kişi, taşın üzerine oturdular. Tanrı, Kişi'ye "Suya dal, suyun dibinden toprak çıkar!" diye buyruk verdi. Kişi, Tanrı'nın buyruğunu yerine getirdi. Suyun dibinden çıkardığı toprağı Tanrı'ya götürdü.

 

Tanrı, Kişi'nin getirdiği toprağı suyun üzerine serperken "Yer olsun !" diye buyurdu. Buyruk yerine geldi, yeryüzü yaratıldı. Tanrı, yine Kişi'ye "Suya dal, suyun dibindeki topraktan çıkar !" diye buyruk verdi. Kişi, suya daldığında, bu kez kendim için de toprak alayım diye düşündü. İki avucuna da toprak doldurdu; bir avucundakini Tanrı'dan gizlemek için ağzına attı. Dileği, Tanrı'dan gizli kendine göre bir yer yaratmaktı. Avucundaki toprağı getirip Tanrı'ya uzattı. Tanrı, toprağı suyun üzerine serpip genişlemesini buyurdu. O'nun suya serptiği toprak gibi, Kişi'nin ağzındaki toprak da büyüyüp genişlemeğe başladı. Kişi korktu; soluğu kesildi, öleyazdı. Kaçmağa başladı. Ancak, nereye kaçsa yanı başında Tanrı'yı buluyordu. O'ndan kaçamıyordu. Çaresiz kaldı, Tanrı'ya yalvarmağa başladı: "Tanrı! Gerçek Tanrı! Bana yardım et".

 

Tanrı, Kişi'ye "Ağzındaki toprağı ne için sakladın" dedi. Kişi, "Kendime yer yaratmak için saklamıştım" diye yanıt verdi. Tanrı da, "Öyleyse at ağzından ve kurtul" dedi. Kişi'nin ağzındaki toprak yere dökülürken küçük tepeler oluştu. Tanrı, "Artık sen günahlı oldun" dedi, "Bana karşı geldin. Kötülük düşündün. Bundan sonra sana uyanlar, senin gibi kötülük düşünenler senin gibi kötü kişi olacak; bana uyanlar ise iyi ve pak kişiler olacak, güneş ve aydınlık yüzü görecek. Ben, gerçek Kurbustan adını almışımdır; bundan sonra senin adın da Erlik olsun. Günahlarını benden saklayanlar senin adamın olsun, günahlarını senden saklayanlar benim adamım olsun".

 

Yeryüzünde, dalsız budaksız bir ağaç yeşerdi. Tanrı, bu dalsız budaksız ağaçtan hoşlanmadı. "Dalları, yaprakları olmayan ağaca bakmak güzel değil. Bu ağacın dokuz dalı olsun!" dedi. Dalsız budaksız ağaç birden dokuz dallı oldu. Tanrı, "Dokuz dalın herbirinin kökünden, birerden dokuz kişi türesin; bunlar dokuz ulus olsun!" dedi.

 

Erlik, bunlar olurken büyük bir gürültü duydu. Nedir acaba diye düşündü. Tanrı'ya gürültünün nedenini sordu. Tanrı, "Ben bir kaganım, sen de kendince bir kagansın. İşittiğin gürültüyü yapanlar benim ulusumdur!" dedi. Erlik, Tanrı'dan bu ulusu kendisine vermesini istedi. Tanrı, "Olmaz!" diye karşıladı; "Sen git kendi işine bak!".

 

Erlik'in canı sıkıldı. Hele bir gidip şu insanları göreyim diyerek kalabalığın yanına vardı. Orada insanlardan başka yaban hayvanları, kuşlar ve daha nice yaratıklar vardı. Erlik, Tanrı bunları nasıl yarattı acaba, bunlar ne yer, ne içerler diye düşündü. O düşüne dursun, insanlar ağacın yemişlerinden yemeğe başlamışlardı. Erlik baktı ki, insanlar ağacın yalnızca bir yanındaki yemişleri yiyorlar, öte yandakilere ellerini sürmüyorlar. İnsanlara bunun nedenini sordu. İnsanlar, şu yanıtı verdiler: "Tanrı bize şu yandaki dört dalın yemişini yemeği yasakladı. Biz yalnızca Tanrı'nın izin verdiği, ağacın gündoğusundaki yemişlerden yiyoruz. Şu gördüğün yılan ile köpek, yasak yandaki yemişleri yemememiz için bekçilik ediyor. Bundan sonra Tanrı göğe çıktı. Beş dalın yemişi de bizim aşımız oldu"

 

Bu yanıt, Erlik'i sevindirdi. Erlik Körmös, insanlardan Törüngey denilen erkeğe yaklaştı. Ona "Tanrı size yalan söylemiş. Asıl, yasakladığı yemişlerden yemeniz gerekir. Onlar daha tatlıdır. Bir deneyin; göreceksiniz" dedi. Erlik, uyumakta olan yılanın ağzına girdi; ağaca çıkmasını söyledi. Yılan, ağaca çıkıp yasak yemişlerden yedi. Doğanay'ın karısı Eje, yanlarına geldi. Erlik, Törüngey ile Eje'ye de yasak yemişlerden yemelerini söyledi. Törüngey, Tanrı'nın sözünü tutarak yasak yemişlerden yemedi. Karısı Eje dayanamadı, yedi. Yemiş çok tatlı idi. Alıp kocasının ağzına sürdü. Törüngey ile Eje'nin tüyleri birden döküldü. Utandılar. Kaçıp, herbiri bir ağacın ardına saklandılar.

 

Derken Tanrı geldi. Bütün ulus, kaçışıp bir köşeye gizlendi. Tanrı, "Törüngey! Törüngey! Eje! Eje! Neredesiniz" diye haykırdı. Törüngey ile Eje "Ağaçların arkasındayız" dediler, "Karşına çıkamıyoruz, utanıyoruz". Sonra, olanları bir bir anlattılar. Tanrı, bildiği şeyleri duymanın öfkesi içinde herbirine ayrı cezalar verdi. "Şimdi sen de Körmös'ten (Şeytan'dan) bir parça oldun" diyerek yılana verdi ilk cezayı. "İnsanlar sana düşman olsun; seni görünce vurup, ezip öldürsünler!" dedi. Eje'ye döndü, "Sen, Körmös'ün sözüne uydun. Yasak yemişi yedin. Cezanı çekeceksin. Çocuk doğuracaksın. Doğururken de acı çekeceksin. Sonunda öleceksin, ölümü tadacaksın". Törüngey'e de şöyle diyerek cezasını verdi: "Körmös'ün aşını yedin. Benim sözümü dinlemedin, Körmös Erlik'in sözüne uydun. Onun adamları onun dünyasında yaşar, karanlıklar dünyasında bulunur. Benim ışığımdan yoksun kalır. Körmös bana düşman oldu; sen de ona düşman olacaksın. Benim sözümü dinleseydin, benim gibi olacaktın. Dinlemediğin için dokuz oğlun, dokuz da kızın olacak. Bundan sonra ben, insan yaratmayacağım. Artık, insanlar senden türeyecek."

 

Tanrı, Erlik'e de kızdı. "Benim adamlarımı niçin aldattın ?" diye sordu öfkeyle. Erlik "Ben istedim, sen vermedin" dedi, "Ben de senden çaldım. Artık, hep çalacağım. Atla kaçarlar ise düşürüp çalacağım. İçip içip esrirler (sarhoş olurlar) ise birbirlerine düşürüp döğüştüreceğim. Suya girseler, ağaçlara çıksalar bile yine çalacağım". Tanrı da, "Öyleyse; dokuz kat yerin altında ayı, güneşi olmayan karanlık bir dünya vardır. Seni oraya atıyorum" diyerek Erlik'i cezalandırdı. Her şey bitince, bütün insanlara birden şöyle dedi: "Bundan sonra kendi yemeğinizi kendiniz kazanacak, gücünüzle elde edeceksiniz; benim yemeğimden yemek yok. Artık, yüz yüze gelip sizinle konuşmayacağım. Bundan sonra size May-Tere'yi göndereceğim".

 

May-Tere, insanlara birçok şey öğretti. Arabayı da May-Tere yaptı. Ot köklerini, yenilebilecek otları insanlara öğretti. Erlik, May-Tere'ye yalvardı: "Ey Gök Oğul, bana yardım et. Tanrı'dan izin dile. Yanına çıkmak istediğimi söyle. Yardım et bana". May-Tere, Erlik'in dileğini Tanrı'ya iletti. Tanrı aldırış etmedi. May-Tere, altmış yıl yalvardı. Sonunda Tanrı, Erlik'e haber gönderdi: "Düşmanlıktan vazgeçersen, insanlara kötülük etmezsen sana izin veririm, yanıma gelirsin!" Erlik, söz verdi. Tanrı'nın katına çıktı. Baş eğdi. "Beni kutsa. Bana izin ver, ben de kendime gökler yapayım" diye yalvardı. Tanrı, izin verdi. Erlik, kendisi için gökler yaptı. Adamlarını topladı, yaptığı göklere yerleştirdi; kendisi de başlarına geçti. Çok kalabalık oldular. Tanrı'nın en sevgili kullarından olan Mangdaşire, bu duruma çok üzüldü. Üzüntü içinde düşündü: "Bizim öz kişilerimiz yeryüzünde sıkıntı çekip yoruluyor. Erlik'in adamları ise, göklerde keyfedip duruyor." Mangdaşire, bu üzüntü içinde Erlik'e savaş açtı. Erlik, daha güçlü çıktı. Ateş ile vurup Mangdaşire'yi kaçırdı. Mangdaşire, Tanrı'nın katına çıktı. Tanrı, "Nereden geliyorsun?" dedi. Mangdaşire, "Erlik'in adamlarının gökte oturması, bizim adamlarımızın ise yeryüzünde binbir güçlük içinde yaşamaları ağırıma gitti. Erlik'in yandaşlarını yere indirmek, göklerini başına yıkmak için Erlik'le savaştım. Gücüm yetmedi, o beni kaçırdı" diye yanıt verdi. Tanrı, üzülmemesini söyledi. "Erlik'e benden başka kimsenin gücü yetmez" dedi, "Erlik'in gücü senden çoktur. Ama gün gelecek, senin gücün Erlik'in gücünden üstün olacak". Mangdaşire'nin yüreği serinledi, rahat rahat uyudu.

 

Gün geldi, Mangdaşire güçleneceğini anladı. O gün Tanrı, Mangdaşire'yi yanına çağırdı. "Var git. Güçlendin artık. Erlik'in göklerini başına yıkacak güce kavuşturdum seni. Dileğine ereceksin" dedi, "Sana, kendi gücümden güç verdim". Mangdaşire şaşırdı: "Yayım yok, okum yok. Kargım yok, kılıcım yok. Kupkuru bir bileğim var. Yalnız bilek gücüyle Erlik'i nasıl yok edebilirim?". Tanrı, Mangdaşire'ye bir kargı verdi. Mangdaşire, kargıyı alıp Erlik'in göklerine gitti. Erlik'i yendi, kaçırdı; göklerini kırdı geçirdi. Erlik'in gökleri parça parça oldu, yeryüzüne döküldü. O güne değin dümdüz olan yeryüzü, o günden sonra kayalıklarla, sivri dağlarla doldu. Görklü Tanrı'nın özene bezene yarattığı güzelim yeryüzü eğri büğrü oldu. Erlik'in bütün yandaşları yere döküldü; suya düşenler boğuldu, ağaca çarpanlar sakatlanıp can verdi, sivri kayaların üstüne düşenler öldü, hayvanlara çarpanlar hayvanların ayakları altında kaldılar.

 

Erlik, varıp Tanrı'dan kendine yeni bir yer istedi. "Benim göklerimin yıkılmasına sen izin verdin; barınacak yerim kalmadı" dedi. Tanrı, Erlik'i yerin altındaki karanlıklar ülkesine sürdü. Üzerine yedi kat kilit vurdu. "Burada gün ışığı, ay ışığı görmeyesin. Üzerinde sönmez ateşler olsun. İyi olursan yanıma alır, kötü olursan daha derinlere sürerim" dedi. Bunun üzerine Erlik, "Öyleyse ölmüş kişilerin canlarını bana ver; gövdeleri senin olsun, canları benim" dedi. Tanrı, "Yo, onları sana vermeyeceğim" dedi, "İstiyorsan kendin yarat". Erlik eline çekiç, körük ve örs aldı. Vurmağa başladı. Bir vurdu, kurbağa çıktı. Bir vurdu, yılan çıktı. Bir vurdu, ayı çıktı. Bir vurdu, domuz çıktı. Bir vurdu, Albıs (kötü ruh) çıktı. Bir vurdu, Şulmus (kötü ruh) çıktı. Sonunda Tanrı, Erlik'in elinden çekici, örsü, körüğü aldı; ateşe attı. Körük bir kadın, çekiç bir erkek oldu. Tanrı, kadını tutup yüzüne tükürdü. Kadın bir kuş olup uçtu. Bu kuş, eti yenmez, tüyü yelek olmaz Kurday denilen kuştur. Tanrı, erkeği de tutup yüzüne tükürdü. O da bir kuş olup uçtu; adına Yalban kuşu dediler.

 

Bu olanlardan sonra Tanrı, insanlara "Ben size mal verdim, aş verdim. Yeryüzünde iyi, güzel, pak olan ne varsa verdim. Yardımcınız oldum. Siz de iyilik yapın. Ben, göklerime çekileceğim, tez dönmeyeceğim" dedi.

 

Yardımcı ruhlarına döndü: "Şal-Yime; sen, rakı içip aklını yitirenleri, körpe çocukları, tayları, buzağıları koru. Onlara kötülük gelmesin. Sağlığında iyilik yapmış olanların ruhlarını yanına al; kendini öldürenlerinkini alma. Zenginlerin malına göz dikenleri, hırsızları, başkalarına kötülük edenleri de alma. Benim için, bir de kaganları için savaşıp ölenlerin ruhlarını da yanına al, benim yanıma getir.

 

İnsanlar ! Size yardım ettim. Kötü ruhları (körmösler) sizden uzaklaştırdım. Körmösler size yaklaşırsa, onlara yiyecek verin, ama onların yiyeceklerinden yemeyin; yerseniz, onlardan olursunuz. Benim adımı söylerseniz korumam altında olcakasınız. Şimdi ben aranızdan ayrılıyorum, ama yine geleceğim. Beni unutmayın, geri gelmez sanmayın. Geri döndüğümde iyiliklerinizin, kötülüklerinizin hesabını göreceğim. Şimdilik benim yerimde Yapkara, Mangdaşire ve Şal-Yime kalacaklar; size yardımcı olacaklar.

 

Yapkara! Gözlerini dört aç. Erlik senin elinden ölenlerin canlarını çalmak isterse, Mangdaşire'ye söyle; o güçlüdür.

 

Şal-Yime! Sen de iyi dinle. Albıs, Şulbus yeraltındaki karanlıklar ülkesinden çıkmasınlar. Çıkarlarsa, hemen May-Tere'ye bildir. Ona güç verdim. O, kötü ruhları koğar.

 

Podo-Sünku, Ay'ı ve Güneş'i bekleyecek. Mangdaşire, yeryüzünü ve gökyüzünü koruyacak. May-Tere, kötüleri iyilerden uzaklaştıracak.

 

Mangdaşire, sen de kötü ruhlarla savaş. Güç gelirse benim adımı çağır. İnsanlara iyi şeyleri, iyi işleri öğret. Oltayla balık avlamayı, tiyin (sincap) vurmayı, hayvan beslemeyi öğret".

 

Sonra, Tanrı uzaklaştı. Mangdaşire, Tanrı'nın sözlerini yerine getirdi. Olta yaptı, balık avladı. Barutu buldu, sincap vurdu. Gün geldi, Mangdaşire kendi kendine mırıldandı: "Bugün beni yel uçuracak, alıp götürecek". Bir yel geldi, Mangdaşire'yi uçurup götürdü. Bunun üzerine Yapkara insanlara "Mangdaşire'yi Tanrı yanına aldı. Artık, onu bulamazsınız. Gün gelecek, beni de yanına çağıracak. Nereye isterse oraya gideceğim. Öğrendiklerinizi unutmayın. Tanrı'nın yargısı budur" dedi.

 

İnsanları kendi haline bırakıp o da gitti.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

mistik demiş kiiiiiii;

 

allah seni peygamber olarak mı gönderdi ecnmst? yoksa sen allahın kendisi misin? hidayete erdirme konusunda önde gittiğini düşünüyorum da!

 

eğer azıcık arapça bilgin varsa hidayet adını arapların, deve sürüsünün önünden giden eşeğe verdiklerini okumuşsundur. malum, bedevi mantığı, arkada bir sürü deve vardır ve bunların yollarını bulabilmesi için önlerinden bir eşek sürülür. böylece o yolu develere gösterir.

 

senin kimseyi hidayete çağırma gibi bir hakkın yok! sen hidayetin yolunda hidayete erdirmek için insanları çabalıyorsan yoluna devam et. sahip olduğun türden sistemlerle hiç bir insanı arkandan sürükleyemezsin. senin yapacağın şu aşamada kuru sözler söylemekten öteye gitmeyeceğe benziyor.

 

senin sandığın gibi ortada doğrular falan yoktur benim sofu kardeşim.

 

hidayet dediğimiz o varlık kafasına göre bir yol bulur ve sürüyü peşinden götürür. menzile varan nice yolları biliriz biz...

görsen aklın şaşar...

 

 

 

ve yine mistik demiş kiiii

 

siz niye insanlara bir şeyleri dikte etmeye çalışıyorsunuz ki, niyeböyle bir ihtiyaç hissediyorsunuz. sizce bu karşıdaki insana saygısızlık sayılmaz mı?

 

 

 

Şimdi;mistik efendi kimin çığırtkanlığını yapıyorsun söylede bilelim bu nasıl bir konuşma tarzıdır yakıştımı sana?adam yerine koyup size cevap veriyoruz diye kendinizi bişeymi sandınız,sandınız ve havaya girdiniz öylemi? saygısızlığın dik alasını yapacaksın sonrada karşındaki insanı saygısızlıkla suçlayacaksın yok böyle bişey,saygı bekliyorsan önce saygı göstermeyi öğreneceksin bizim kutsalımıza küfredip sonrada bize saygı öğretmeye kalkamazsın kimsin sen?nesin sen?

 

Nesin sen , hakikat olsanda cekil!

Yetiş körlük , yetiş takma gözde cam!

Otursun yerine , bende her şekil;

Vatanım, sevgilim , dostum ve hocam!

N.F.K

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ki bu inkar edenlere soylenebılecek en guzel sozler Bakara suresının butun ayetlerınde acık ve net ortaya konulmustur.

 

Süphesiz allah birdir ve herseyi bilen birtek O'dur.

 

bişeydeğil gece yagmuru..

 

 

ve yine mistik demiş kiiii

 

siz niye insanlara bir şeyleri dikte etmeye çalışıyorsunuz ki, niyeböyle bir ihtiyaç hissediyorsunuz. sizce bu karşıdaki insana saygısızlık sayılmaz mı?

Şimdi;mistik efendi kimin çığırtkanlığını yapıyorsun söylede bilelim bu nasıl bir konuşma tarzıdır yakıştımı sana?adam yerine koyup size cevap veriyoruz diye kendinizi bişeymi sandınız,sandınız ve havaya girdiniz öylemi? saygısızlığın dik alasını yapacaksın sonrada karşındaki insanı saygısızlıkla suçlayacaksın yok böyle bişey,saygı bekliyorsan önce saygı göstermeyi öğreneceksin bizim kutsalımıza küfredip sonrada bize saygı öğretmeye kalkamazsın kimsin sen?nesin sen?

 

Nesin sen , hakikat olsanda cekil!

Yetiş körlük , yetiş takma gözde cam!

Otursun yerine , bende her şekil;

Vatanım, sevgilim , dostum ve hocam!

N.F.K

 

 

yalnız atladıgı bırsey var savunma yaparken nasıl bır yanılgı bır celıskıde oldugunun farkında degıl.. siz niye insanlra bırsey dıkte etmeye calısıyorsunuz kı demıs. KEndi yaptıgı ne acaba.. peki sen neden boyle bırsey hıssedıyorsun..? mistik

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

bence islamın insanlara sunduğu Tanrı inancıyla müslamanların inandığı tanrı birbirinden farklı. burada hemen tanrı kelimesine takılacaksınız. biliyorum. lütfen buna takılmadan cevap verin, sizce müslümanların anladığı allah, kuranın anlattığı allah mı?

 

haa! bu arada beni dinsizlikle falan suçlamayın, ciddi bir şekilde rahatsız oluyorum. bu size karşı kullanacağım kötü ifadelerde kendinin gösterebilir. böyle bir diyaloğa girmek istemiyorum. Benim allahla aram iyi, o beni seviyor, biraz laubaliyim o kadar... :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

Öncelikle şunu söyleyeyim ki insan ve diğer canlılar kendiliğinden oluşmamıştır.Bunu sende kabul edersin mantığınla.Bir tanrı vardır.AMA O ALAH mı YOKSA BUDA mı YOKSA ZEUS mu VB... bende bilmiyorum.Neden ALLAH olduğundan şüphe ettiğimi sorarsan BİRKERE ALLAH ismi bir tanrı için bence ******** bir isim.Hiç bir duygu ve anlam ifade etmiyor.Sencede öyle değil mi?Tanrı ismi geçtiği zaman yani düşüncemdeki tanrının ismi ozaman insanın kalbinde bir ışık bir heyacan bir mutluluk bir korku vb hepsini yaşayabilmelisin.Anlatabiliyormuyum.Sende ALLAH ismi ne uyandırıyor?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Öncelikle şunu söyleyeyim ki insan ve diğer canlılar kendiliğinden oluşmamıştır.Bunu sende kabul edersin mantığınla.Bir tanrı vardır.AMA O ALAH mı YOKSA BUDA mı YOKSA ZEUS mu VB... bende bilmiyorum.Neden ALLAH olduğundan şüphe ettiğimi sorarsan BİRKERE ALLAH ismi bir tanrı için bence ******** bir isim.Hiç bir duygu ve anlam ifade etmiyor.Sencede öyle değil mi?Tanrı ismi geçtiği zaman yani düşüncemdeki tanrının ismi ozaman insanın kalbinde bir ışık bir heyacan bir mutluluk bir korku vb hepsini yaşayabilmelisin.Anlatabiliyormuyum.Sende ALLAH ismi ne uyandırıyor?

 

 

ya yazını okurken mideme kramp girdi.... ne diyorsun sen öyle ya, ALLAH isimlerin en güzeli, en ihtişamlısı, en etkileyicisi, sen bişey hissetmiyorsan bu senin kendi kalbinde sorun olduğundandır... ben ALLAH dediğimde kalbim de diyor... senden ricam böyle saçma sapan yazılar yazacağına izleyici olarak kal da bişeyler öğren, bu sitede çok çok seviyeli tartışmalar oluyor, ateistler bile senin kadar incitici konuşmuyorlar... ne söylediğini bilmeyen her aklına geleni söylerse olacağı budur... :angry:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

bence arkadaşım sadece düşündüklerini yazmış. onu savunduğumdan değil ama zannedersem yapamadığımız şeyler arasında başkasına tahammül edemememiz de var.

 

şöyle bir söylemin da yanlış olacağını düşünüyorum: bir insan allaha inanıyorsa her şeyi biliyordur, eğer o gerçekten müslüman değilse ve inancında sorunları varsa(tabi size göre) hiç bir şey bilmiyordur, öğrenmesi gereken çok şey vardır.

 

bence bu çok yanlış bir düşünce.

 

niye böyle düşünüyorsun sardunyam?

 

sence bu insanlar çok mu cahil, hiç bir şeyden haberleri yok mu, düşünme yeteneğinde azalma mı var bu insanların, sizce bu yaptığınız şey saygı sınırlarını aşmıyor mu?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

bence arkadaşım sadece düşündüklerini yazmış. onu savunduğumdan değil ama zannedersem yapamadığımız şeyler arasında başkasına tahammül edemememiz de var.

 

şöyle bir söylemin da yanlış olacağını düşünüyorum: bir insan allaha inanıyorsa her şeyi biliyordur, eğer o gerçekten müslüman değilse ve inancında sorunları varsa(tabi size göre) hiç bir şey bilmiyordur, öğrenmesi gereken çok şey vardır.

 

bence bu çok yanlış bir düşünce.

 

niye böyle düşünüyorsun sardunyam?

 

sence bu insanlar çok mu cahil, hiç bir şeyden haberleri yok mu, düşünme yeteneğinde azalma mı var bu insanların, sizce bu yaptığınız şey saygı sınırlarını aşmıyor mu?

 

ya güzel kardeşim...

sen bana laf söyleyeceğine saygısızlığın alasını yapan arkadaşına söyle. biz bu sitede diğer arkadaşlarımızla beraber birbirimizin inancına hakaret etmeyeceğimize, saygılı ve düzgün ifadelerle tartışacağımıza söz verdik. birisi kalkmış HAŞAAA ALLAH çok ********* bir isim diyor, bu beni yaralıyor, bende ona cahilsin diyorum evet kardeşim cahil, cahillik söylediğin sözle kendini ele verir zaten. ben inanan inanmayan ayırmıyorum, cahil böyle zırvaları yapanın kendisidir...

 

sen neden rahatsız oldun? senin ifade edemediğini mi söyledi yoksa... bana saygının sınırlarından söz etme şu ana kadar sadece uslubunu beğenmediklerimle tartıştım ama saygısızlık yapmadım... Benim inandığım ve adını sevdiğim Rabbime hakaret edene saygı göstermem beklenmesin...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

muhtemelen fehmigold bizim aramızda yaşayan insanlardan bir tanesi. beni asıl meraklandıran şey fehmigolda bu şekilde knuşmasına neden olan şeydir.

 

sebebini anlayalım bence,

 

niye böyle düşünüyorsun fehmigold? sence allah kelimesini ********* kılan şey nedir? bu tepkisel bir söylem mi yoksa başka bir şey mi?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

bilmezdiğimiz tanımadığımız kişiler hakkında ileri geri konuşup tanıyınca pişman olanımız olmuştur

bence Allah kavramı,önce her açıdan öğrenilmeli ve üzerınde her yönden düşünülmeli ondan sonra yargılanmalı.önyargı ile baktığımız sürece biryere varamayız.nice küfürden sonra inanan çok insan olmuştur,o nedenle iyice aşağılamadan düşünün ki sizde bırgün inananlar kervanına geçebilirsiniz

inananlarda diğer ınsanları çok yargılamamalıyız,çünkü bende o şüphe aşamalarından geçtım zamanında

unutmayalım ki hayatta ''asla''diye birşey yoktur

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Öncelikle şunu söyleyeyim ki insan ve diğer canlılar kendiliğinden oluşmamıştır.Bunu sende kabul edersin mantığınla.Bir tanrı vardır.AMA O ALAH mı YOKSA BUDA mı YOKSA ZEUS mu VB... bende bilmiyorum.Neden ALLAH olduğundan şüphe ettiğimi sorarsan BİRKERE ALLAH ismi bir tanrı için bence ******** bir isim.Hiç bir duygu ve anlam ifade etmiyor.Sencede öyle değil mi?Tanrı ismi geçtiği zaman yani düşüncemdeki tanrının ismi ozaman insanın kalbinde bir ışık bir heyacan bir mutluluk bir korku vb hepsini yaşayabilmelisin.Anlatabiliyormuyum.Sende ALLAH ismi ne uyandırıyor?

 

 

Senin anlayabileceğini sanmıyorum ki sana söyliyeyim bende ne uyandırdığını.Bu arada yazını sansürlenmeden önce okudum.Yaratıcımızın en büyük ismine yazdığın ifadeyi kınıyorum.Elbet herkes hakettiğini görecektir.. :angry:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Herkes birşeyler yazmış ama ALLAH kelimesinin kendilerinde ne uyandırdığını yazmamış.Bu kişiler sana birşey söyleyeyim mi mistik körü körüne inanlardır.Yaptıkları savunmaktır.Neyi savunduklarını bile bilmiyorlar.Anlatayım mesala MELEK ismi gerçekten çok güzel şeyler anlatıyor.Ne yalan söyleyeyim İFRİT deyince midemiz bulanmıyor mu?Onun için ALLAH ismi ise hiçbirşey ifade etmiyor.Tanrı isminden uzak bence.Kuran da anlatılan tanrı özelliklerini vermiyor demek istedim

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İkinci konu ALLAH neden dünyada yapılan zulümlere (bunun içinde soykırımlara,katillere,fuhşiyata,*********liklere...vb) neden seyirci kalıyor.Üçüncüsü İSA ALLAH 'ın oğludur iddasında bulunan Hırıstiyan dünyası medeniyette müslüman dünyasını parmağında oynatıyor.Dördüncüsü müslüman ,Allah'ın birliğine inanan Pakistanda deprem oluyor.binlerce kişi helak oluyor.Ama gel gör ki Brezilyada çıplak sambacılar danstan sonra eylenip birbirine dometes atıp,arenada boğayı katlediyorlar.Bu problemi çözün bana....

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Herkes birşeyler yazmış ama ALLAH kelimesinin kendilerinde ne uyandırdığını yazmamış.Bu kişiler sana birşey söyleyeyim mi mistik körü körüne inanlardır.Yaptıkları savunmaktır.Neyi savunduklarını bile bilmiyorlar.Anlatayım mesala MELEK ismi gerçekten çok güzel şeyler anlatıyor.Ne yalan söyleyeyim İFRİT deyince midemiz bulanmıyor mu?Onun için ALLAH ismi ise hiçbirşey ifade etmiyor.Tanrı isminden uzak bence.Kuran da anlatılan tanrı özelliklerini vermiyor demek istedim

sende uynadırmıyor olabilir ama bende uyandırıyor hemde çok fazla his.zaten bir his uyandırmasaydı inancı seçmezdık..bende şefkatli,merhametli,bır adım gelene koşarak gıden bır yaratıcı hıssı uyandırıyor.O nu andığımda gözzlerim yaşarıyor,kalbim çarpıyor ve görmek istiyorum..

la ilahe İllallah Muhammeden Resulullah

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

sende uynadırmıyor olabilir ama bende uyandırıyor hemde çok fazla his.zaten bir his uyandırmasaydı inancı seçmezdık..bende şefkatli,merhametli,bır adım gelene koşarak gıden bır yaratıcı hıssı uyandırıyor.O nu andığımda gözzlerim yaşarıyor,kalbim çarpıyor ve görmek istiyorum..

la ilahe İllallah Muhammeden Resulullah

 

 

Düşüncelerinde hayal kırıklığına uğramazsın umarım.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

A L L A H, S U B H A N A L L A H, L A İ L A H E İ L L A L L A H

 

Allah

Rahman: Esirgeyici, bütün mahlukatına rahmetiyle muamele eden (dünyada).

Rahim: Bağışlayıcı, sevdiklerine ve müminlere merhamet eden (ahirette).

Melik: Mülkün sahibi, mülk ve saltanatı devamlı olan.

Kuddüs: Her türlü eksiklik ve ayıplardan münezzeh olan.

Selam: Her çeşit afet ve kaderlerden emin olan.

Mümin: Kullarına emniyet veren. Kendinin ve peygamberlerinin doğruluğunu ortaya koyan, kullarına yaptığı vaadinde sadık.

Müheymin: Saltanatı hakkında dilediği gibi tasarruf eden, her şeyi gözetip koruyan.

Aziz: İzzet sahibi, mağlup edilmesi imkansız olan, her şeye galip olan.

Cebbar: Azamet ve kudret sahibi, istediğini mutlak yapan,dilediğine muktedir olan.

Mütekebbir: Ululuk sahibi, her şeyde ve her hadisede büyüklüğünü gösteren.

Halık: Her şeyin varlığını ve geçireceği halleri takdir eden, yaratan, yoktan var eden büyüklükte eşi olmayan.

Bari: Her şeyin aza ve cihazını birbirine uygun yaratan.

Musavvir: Tasvir eden, her şeye bir şekil ve hususiyet veren.

Gaffar: Kullarının günahını örten, mağfireti çok, günahları bağışlayıcı.

Kahhar: Her şeye, her istediğini yapacak surette, galip ve hakim.

Vehhab: Çok fazla ihsan eden, çeşit çeşit nimetleri daima bağışlayan.

Rezzak: Bütün mahlukatın rızkını veren ve ihtiyacını karşılayan.

Fettah: Her türlü müşkülleri açan ve kolaylaştıran, darlıktan kurtaran.

Alim: Her şeyi en ince noktasına kadar bilen, ilmi ebedi ve ezeli olan.

Kabız: Dilediğine darlık veren, sıkan, daraltan.

Basit: Dilediğine bolluk veren, açan, genişleten.

Hafıd: Yukarıdan aşağıya indiren, alçaltan, dereceleri düşüren.

Rafi: Yukarı kaldıran, yükselten, dereceleri yükselten.

Muiz: İzzet veren, aziz kılan.

Müzil: Zillete düşüren, hor ve hakir eden.

Semi: Her şeyi işiten, kullarının niyazını kabul eden.

Basir: Her şeyi gören.

Hakem: Hikmet sahibi olan, yaptığı her işte hikmeti gözeten, hükmeden.

Adl: Son derece adaletli olan.

Latif: En ince işlerin bütün inceliklerini bilen, lütuf ve ihsan sahibi olan.

Habir: Her şeyi iç yüzünden,gizli tarafından haberdar olan.

Halim: Yumuşak davranan, hilmi çok olan.

Azim: Pek azametli olan, yüce.

Gafur: Çok bağışlayan, mağfireti çok.

Şekur: Kendini rızası için yapılan amelleri daha ziyadesi ile karşılayan.

Aliyy: Çok yüce.

Kebir: Pek büyük.

Hafız:Yapılan işleri bütün tafsilatıyla hıfzeden, her şeyi afet ve beladan koruyan.

Mukit: Bilen, tayin eden. Her yaratılmışın rızkını veren.

Hasib Herkesin hayatı boyunca yaptıklarının bütün teferruatıyla hesabını iyi bilen. Mahlukatına kafi olan.

Celil: Azamet sahibi olan, ululuk sahibi olan.

Kerim: Çok ikram edici, kerimi olan.

Rakib: Bütün varlıklar ve bütün işler murakabesi altında bulunan.

Mucib: Kendine yalvaranların isteklerini veren,duaları kabul eden.

Vasi: Lütfu bol olan.

Hakim: Emirleri, kelamı ve bütün işleri hikmetli, hikmet sahibi olan.

Vedud: İyi kullarını seven, rızasına indiren ve sevilmeye layık olan.

Mecid: Şanı, şerefi çok üstün olan.

Bais: Ölüleri dirilten, kabirlerden çıkaran.

Şehid: Her zaman ve her yerde hazır ve nazır olan.

Hakk: Vacib'ul vücut olan, varlığı hiç değişmeden duran.

Vekil: Tevekkül sahiplerinin işini düzeltip onlardan daha iyi temin eden.

Kavi: Pek kuvvetli.

Metin: Pek güçlü.

Veli: Seçkin kullarının dostu.

Hamid: Ancak kendine hamd edilen, bütün varlığın diliyle övülen.

Muhsin: Namütenahi de olsa, bir bir her şeyin sayısını bilen.

Mübdi: Mahlukatı maddesiz ve örneksiz olarak baştan yaratan.

Muid: Yaratılmışları yok ettikten sonra tekrar yaratan.

Muhyi: İhya eden, dirilten, can bağışlayan, sağlık veren.

Mumit: Canlı, bir mahlukatın ölümünü yaratan,öldüren.

Hayy: Diri, tam ve mükemmel manasıyla hayat sahibi.

Kayyum: Yarattıklarının işini çeviren her işleneni bilen, evveli olmayan.

Vacid: İstediğini, istediği vakit bulan.

Vahid: Tek. Zatında, sıfatlarında, isimlerinde, efailinde ortağı ve benzeri olmayan.

Samed: Her şey O'na muhtaç, fakat O hiç bir şeye muhtaç değil.

Kadir: İstediğini, istediği gibi yaratmaya muktedir olan.

Muktedir: Kuvvet ve kudret sahipleri üzerinde dilediği gibi tasarruf eden.

Mukaddim: İstediğini öne getiren, öne alan.

Muahhir: İstediğini geri koyan, arkaya bırakan.

Evvel: Her şeyden önce var olan.

Ahir: Her şey helak olduktan sonra geri kalan.

Zahir: Varlığı sayısız delillerle açık olan.

Batın: Akılların idrak edemeyeceği yüce azabı gizli olan.

Vali: Bu muazzam kainatı ve bütün hadisatı tek başına idare eden.

Muteali: Aklın mümkün gördüğü her şeyden, her halden pek yüce olan.

Berr: Kullarına iyilik ve ihsanı, nimetleri bol olan.

Tevvab: Tevbeleri kabul edip günahları bağışlayan.

Müntakim: Günahkarlara, adaletiyle, müstahak oldukları cezayı veren.

Afüv: Affeden, magfiret eden.

Rauf: Merhamet edici, pek şefkatli.

Malikül Mülk: Mülkün ebedi ezeli sahibi.

Zülcelal-i Vel-İkram: Hem azamet sahibi, hem fazlı kerem sahibi.

Muksit: Hükmünde ve efalinde adaletli olan.

Cami: İstediğini istediği zaman istediği yerde toplayan.

Gani: Çok zengin, hiç bir şeye muhtaç olmayan.

Muğni: Dilediğine zenginlik veren müstağni kılan.

Macid: Kadri ve şanı büyük, kerem ve müsamahası bol.

Mani: Bazı şeylerin meydana gelmesine müsaade etmeyen, engelleyen.

Nur: Alemleri nurlandıran, dilediğini nur eden, nur olan.

Hadi: Hidayete kavuşturan, kulunu hayırla muvaffak kılan.

Bedi: Örneksiz, misalsiz, acayip ve hayret verici alemler yaratan.

Baki: Varlığının sonu bulunmayan, ebedi olan.

Varis: Varlığı devam eden, servetlerin hakiki sahibi.

Reşid: Bütün alemleri dosdoğru bir nizam ve hikmetle akıbetine ulaştıran.

Sabur: Çok sabırlı olan, isyankarlardan acele intikam almayan.

Dar: Elem ve zarar verecek şeyleri yaratan, hüsrana uğratan.

Nafi: Hayır ve menfaat verecek şeyleri yaratan, faydalandıran.

 

bütün bu isimlerin toplamı ALLAH tır... ister inanın ister inanmayın, okuda bir ihtimal anlarsın...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İkinci konu ALLAH neden dünyada yapılan zulümlere (bunun içinde soykırımlara,katillere,fuhşiyata,*********liklere...vb) neden seyirci kalıyor.Üçüncüsü İSA ALLAH 'ın oğludur iddasında bulunan Hırıstiyan dünyası medeniyette müslüman dünyasını parmağında oynatıyor.Dördüncüsü müslüman ,Allah'ın birliğine inanan Pakistanda deprem oluyor.binlerce kişi helak oluyor.Ama gel gör ki Brezilyada çıplak sambacılar danstan sonra eylenip birbirine dometes atıp,arenada boğayı katlediyorlar.Bu problemi çözün bana....

 

 

Çünkü O çok sabırlı, çünkü güç O'nun elinde, çünkü hesap yeri bu dünya değil...

 

 

hepimiz yaptığımız ettiğimizden zerresine kadar sorulacağız, ve O yüce Mevlaya kötü söz söyleyen görecek ki asıl kötülüğü kendisine yapmış,

 

deprem heryerde oluyor, İslam ülkelerinde de yoksulluğun olduğu yerler yıkılıyor, çünkü yoksul ülkeler emperyalist güçlerin sömürgesinde yıllarca sıkıntı çektiler, eğitilmediler, geliştirilmediler ama bu hep böyle gitmeyecek...

 

biz inananlar bu dünyanın nimetlerine ehemmiyet vermeyiz, saltanat sizin olsun bize ALLAH aşkı yeter...

 

Eğer düşünmek istiyorsan bakış açını değiştir, bu açıdan hiç bir yere varman mümkün değil.

 

Gemilerin çoğu insan yüzünden batmıştır, deniz yüzünden değil...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.