Φ Ali OnurŞan Gönderi tarihi: 25 Mayıs , 2011 Gönderi tarihi: 25 Mayıs , 2011 Son 10 yılda, 3-4 siteye demir attım. Siteler kapanana kadar da sadık bir izleyici-yazanı oldum. Bilinir, her gün onlarca frklı başlık açılır. izlenmesi zordur. Ve şahsen ben, her başlık altında yazmadım, yazmam da. Okurum, ama yazmam. İnsan, ilgi alanına girmeyen konularda yazıyorsa eğer, ya yazmış olmak için yazıyor, ya da bağışlansın, ukalalık yapıyor. Bilediğim, ilgi alanıma girmeyen konularda, susmayı tercih ederim. Sadece okurum. Siyasal-politik alan, din vb konulara ilgim fazlacadır. Medyayı izler, notlar alırım, kimi yazıları kopyalar, dosyalarım. Zamanım oldukça da onlara yorum yaparım. Konular çeşitli ve muteliftir. "Gelişigüzel notlar" bu notların bir başlık altında toplanmasıdır. Umarım seviyeli bir tartışma köşesi olur. Alıntı
Φ Ali OnurŞan Gönderi tarihi: 26 Mayıs , 2011 Yazar Gönderi tarihi: 26 Mayıs , 2011 Genç bir üniversiteli kız, arkadaşıyla yürüyor. O sırada, eskort motosikletler önde, Arkasında 4x4 ler dahil devasa arabalar geçiyor. “Oha… bu ne kocaman arabalar böyle” diyor arkadaşına. Anında bir araba kesiyor önlerini.”Durun, gidemezsiniz”. “siz, başbakana ağır küfür ettiniz” diyorlar. Kızlar şaşkın.Alınıp karakola gütürüyorlar. Demek sadece telefonları değil, sokaktaki konuşmaları da dinliyorlar. Zaten başbakanın koruma müdürü diyor ki: “Arkadaşlar, cam açık olduğu için net duymuşlar”. Arabayla giderken, kaldırımda konuşulanları duyan var mı acaba? Şüphesi olan bir denesin.duyabilecek mi? Bir parkta sevgilisiyle yan yana oturan gençleri tutukladılar. Ortada suç olmadığı için, “nasihat” verdiler karakolda. Bir tekel bayisini basıp içki kontrolü yaptılar. İçkiler “tezgah altında olmalı” ymış. Zabıt tuttular. Belediye otobüsünde, sevgilisini öpen genci otobüsten attılar: “Burası fuhuş yapma yeri değil” diye….. Şimdi sokakta konuşulanları bile denetliyorlar, dinliyorlar. Evlerde, işyerlerinde, ihtimalen kaşla- gözle konuşuyorlar ki Onlar artık dinlenmiyor.sıra sokaklarda. “Açılım” demek buydu? “İleri demokrasi” demek budur? Hayatlarında hiç solcu olmamış yalaka “sol”cular, “Yetmez ama Evet’ciler, “Özgürlük ve demokrasi” havarisi ikiyüzlüler… Nerdesiniz? Alıntı
Φ Ali OnurŞan Gönderi tarihi: 26 Mayıs , 2011 Yazar Gönderi tarihi: 26 Mayıs , 2011 Lenin, meğer "Rus değil, Yahudi" imiş. Önemli gazetelerin hemen tümünde "flaş haber" bu. Şaşırıyor insan. Hadi birileri din ile milliyet arasındaki ayrımı bilmiyor, ama hepsinin bu kadar cahil, sazan olduğu düşünülebilir mi? Düşünmek gerekiyormuş. "Rus değil, Yahudi" !!! Sadece bu 3 kelime baz alınarak bir kitap yazılabilir. Demek oluyor ki, bir Rus Yahudi olamaz. Bir Türk, bir Ermeni, Bir Fransız, Alman...Yahudi olamaz. Kim yahudi olabilir? İsrail. Yahudi demek, İsrail demek. Cehalete bakar mısınız? Yahudilik, Museviliktir. Kuran'a değil, İncil'e değil, Tevrat'a inanan insanlara deniyor. İsrail halkına "Jüif" deniyor. Yahudilik ise bir dinsel kavramdır. Birisi "ırk"sal, diğeri "din"sel kavramlardır. Türklerin yahudisi,İsavisi, şamanı, zerdüştü olduğu gibi, ruslarında farklı dinlerden olanı pek ala olabilir. Hele ki komünizmin babası, ateist bir adamsa söz konusu olan, hangi din, hangi milliyet? Alıntı
Φ Ali OnurŞan Gönderi tarihi: 26 Mayıs , 2011 Yazar Gönderi tarihi: 26 Mayıs , 2011 Başbakan yine esip gürlüyor. “Silivri ile Kandil arasındaki irtibat, şu anda CHP-BDP muhabbetiyle artık tescillenmiş durumda. Senaryo tıkır tıkır işliyor, tezgah tıkır tıkır işliyor. Türkiye'nin demokrasi mücadelesi karşısında, bir kez daha çetelere can suyu verilmek isteniyor” diyor. “Silivri ile Kandil arasında irtibat”? “Kandil’in başı özel bir ada’da ağırlanıyor. Ağırlayan da , devleti temsilen hükümet. Haftalık “Eşref saati”nde görüşmeler yapılıyor Öcalan ile. Yapan kim? Devleti ve hükümeti temsilen görevliler. Askerler, mit, özel danışmanlar vs. Demek bu, bir “irtibat” değil? Daha geçen “Siyaset Meydanı”nda başbakan kendi açıkladı. “görüşmelerin sonucunu görüyor olmalısınız” dedi. Yani? “Ateşkes” imzalandığını, olayların yatıştığını görmüş olmalıymışız. Bahçeli, “görüşüyorsunuz” dediği zaman, “alçak” dendi adama. Önce A.gül kabul etti. “devletin bazı kurumları görüşüyor”. Sonra başbakan kabul etti. Görüşen kendisi değil, “kurumlar”mış. Kim o kurumlar? Kimin kurumu ve kime bağlı bu kurumlar? Askerler, Mit, danışmanlar, “özel” görevliler… Yatak odası kayıtlarını izleyen başbakan, bunlardan habersiz olabilir mi? Bir başbakan, diğer partilerin bir terör örgütü denen örgütle ilişkisinin olduğunu söylüyor. Peki “namuslu” vatansever savcılar nerde? Onlar neden hemen soruşturma başlatmıyor? Başlatamıyorlar. Çünkü, daha “ergenekon”un bir örgüt olduğu bile kanıtlanamadı. Olmayan örgütün “üye”leri yıllardır Silivri’de. Her yolu Machivelli gibi deniyorlar ama, kanıt bulamıyorlar. Şimdi olmayan bir örgütle Kandil arasında nasıl bir bağ kursunlar? Binlerce sayfa “iddianame yazdılar. İçinde yemek listeleri de var, karı-koca konuşmaları da. Ama adı “ergenekon iddianamesi”. Kandil ile en sıcak ilişkiyi kuran AKP’dir. Lakin bunu dillendirecek yürekli politikacı yok. Alıntı
Φ Ali OnurŞan Gönderi tarihi: 26 Mayıs , 2011 Yazar Gönderi tarihi: 26 Mayıs , 2011 Sibel Üresin adında bir hanım, ortalığı karıştırdı. Sıradan biri olsa, ciddiye almayabilirsiniz. Ama bu hanım,Fatih, Ümraniye,Eyüp gibi önemli yerlerde “ev aile- evlilik danışmanlığı” yapıyor.Seminerler veriyor. Sibel Hanım, çok eşliliğin yasallaşmasını istiyor. Gerekçesi de mantıklı. “Erkeklerin %85’i zaten aldatıyor.Metres tutacağına imam nikahlı eşi olsun” diyor .”Çok eşli sistemde kadın ortada kalmaz” diyor. “Boş ol” denilince boşta kalan kadın, böylece yasal güvenceye kavuşur” diyor. “Erkek olsam ben de çok eşli olurdum” diyor. “Kuran’da var, niye yaptın? Diyemezsiniz, şirke girer” diyor. “ Açıkça çokeşli olduğunu itiraf edenleri alkışlıyorum ve kutluyorum.” Diyor. “Çokeşlilik, toplumdaki çarpık ilişkileri ve kızların evde kalma sorunlarının ortadan kalkması noktasında da ciddi rol oynayacaktır.” Daha “ucube” sözleri de var. “Dayak ve aldatma bana göre boşanma sebebi değil” miş. Dayak yiyen kadınlar da zaten kendi “dili” yüzünden dayak yiyormuş. S.Arabistan’da öğretmenlik yapan bir Türk, günlükler tutmuş. Geçenlerde kitaplaştırdığı notları yayımlandı. “Evde ekmek yok, tuz yok.Bakkal birkaç yüz metre ötede. Ama gidip alamıyoruz.İlla yanımızda bir erkek olacak. Çıldırmak üzereyim…” diyor. Anırım 60’ların sonlarında Demirel demişti: “demokrasi elbisesi halka geniş geliyorsa daraltacaksınız.” diye. Onlarca yıl sonra, “galiba haklıymış” diyesim geliyor. Rahatlık batıyor bir çoğuna. Uçak-otel masraflarını verip Arabistana “tatile” göndermeli bunları. Dönüşte anılarını yazarlar artık. Alıntı
Φ gloria Gönderi tarihi: 27 Mayıs , 2011 Gönderi tarihi: 27 Mayıs , 2011 Sibel Üresin adında bir hanım, ortalığı karıştırdı. Sıradan biri olsa, ciddiye almayabilirsiniz. Ama bu hanım,Fatih, Ümraniye,Eyüp gibi önemli yerlerde “ev aile- evlilik danışmanlığı” yapıyor.Seminerler veriyor. Sibel Hanım, çok eşliliğin yasallaşmasını istiyor. Gerekçesi de mantıklı. “Erkeklerin %85’i zaten aldatıyor.Metres tutacağına imam nikahlı eşi olsun” diyor .”Çok eşli sistemde kadın ortada kalmaz” diyor. “Boş ol” denilince boşta kalan kadın, böylece yasal güvenceye kavuşur” diyor. “Erkek olsam ben de çok eşli olurdum” diyor. “Kuran’da var, niye yaptın? Diyemezsiniz, şirke girer” diyor. “ Açıkça çokeşli olduğunu itiraf edenleri alkışlıyorum ve kutluyorum.” Diyor. “Çokeşlilik, toplumdaki çarpık ilişkileri ve kızların evde kalma sorunlarının ortadan kalkması noktasında da ciddi rol oynayacaktır.” Daha “ucube” sözleri de var. “Dayak ve aldatma bana göre boşanma sebebi değil” miş. Dayak yiyen kadınlar da zaten kendi “dili” yüzünden dayak yiyormuş. S.Arabistan’da öğretmenlik yapan bir Türk, günlükler tutmuş. Geçenlerde kitaplaştırdığı notları yayımlandı. “Evde ekmek yok, tuz yok.Bakkal birkaç yüz metre ötede. Ama gidip alamıyoruz.İlla yanımızda bir erkek olacak. Çıldırmak üzereyim…” diyor. Anırım 60’ların sonlarında Demirel demişti: “demokrasi elbisesi halka geniş geliyorsa daraltacaksınız.” diye. Onlarca yıl sonra, “galiba haklıymış” diyesim geliyor. Rahatlık batıyor bir çoğuna. Uçak-otel masraflarını verip Arabistana “tatile” göndermeli bunları. Dönüşte anılarını yazarlar artık. Bir kadın olarak bu kadını anlama çabası içine giriyorum. Söylediklerinden yola çıkarak; Şimdi bu kadın evlen(e)memiştir, bu nedenle çok eşlilik yasal olsun demiştir diye düşünüyorum. “Çokeşlilik, toplumdaki çarpık ilişkileri ve kızların evde kalma sorunlarının ortadan kalkması noktasında da ciddi rol oynayacaktır.” Ya da evli bir sevgilisi vardır ve bu da kendisini metres gibi hissediyordur da olabilir; “Erkeklerin %85’i zaten aldatıyor.Metres tutacağına imam nikahlı eşi olsun” diyor.”Çok eşli sistemde kadın ortada kalmaz” diyor. Veya bu cinsel bir fantazisidir ve bunu sosyal bir gerçeklik gibi göstermeye çalışıyordur. Ve yahut Bu kadın kesinlikle kadın değildir ve bir erkek olduğunun henüz farkına varamamıştır. Her halükarda bence psikolojisinde sorun vardır, hastalıklı bir yanı olduğuna inanıyorum... Sibel Üremez'e göre bir kadın düşünemez, düşüncelerini söyleyemez, savunamaz, kendi başının çaresine bakamaz, istemez ve anlamaz... Sus o zaman be kadın, sus! Alıntı
Φ Ali OnurŞan Gönderi tarihi: 27 Mayıs , 2011 Yazar Gönderi tarihi: 27 Mayıs , 2011 Kadın, çakma değil,sahiden kadın:)) Üstelik de evli. Saptamaları, aslında bir toplumsal gerçeklik. Erkeklerin genellenemese de, çoğunlukla aldattığı, her üç kadından 2'sinin koca,baba,ağabey... dayağı yediği gerçek. Amaç,bu ilkel davranışları ortadan kaldırmak değil de, bu tür ilkelliklerin üzerini "aile şalı" ile örtmek. Arabistan ile Türkiye'yi kaşılaştırıp karıştırdıkları görülüyor. Vahabilerde, bugün bile, baba-koca izni olmadan kadın çalışamaz. Çalışmayan kadın "aç boğaz" demek.Erkeğe + yük demek. Çalışmayan, üretmeyen kadının elbette söyleyecek sözü de olmuyor. "Durumu iyi olan" erkek, boğaz tokluğuna birkaç kadını alabilir. "Ortada kalmasınlar" diye. "Ortada kalacağına, kuma gitsen de kurtulsan" mantığıdır bu. Ve, erkeklerin "aldatmasına karşı" güya bir önlemmiş. Çok eşlilik zaten yasal bir aldatma değil midir? Ben aynı bu hanım gibi, deli dolu bir bayan düşlüyorum. "Kocam bana yetmiyor.İki de yedek koca isterim" diyen. "Hali vakti yerinde" bir iş kadını, boşta gezer bir kaç erkekle yasal çerçevede evlenebilsin örneğin. Erkeklerin gururuna-onuruna mı dokunur? diyorsunuz? Peki bu kadınlar gurursuz-onursuz mu? Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 27 Mayıs , 2011 Gönderi tarihi: 27 Mayıs , 2011 Valileri,Kaymakamlari,Muhtarlari,Belediye baskanlarini;benim Valim,benim kaymakamim,benim muhtarim benim vs.diye kabullenen basbakan her nedense Imralidaki misafirle görüsmeler olunca görüsenleri kendinden saymiyor.Onlar devletmis!Peki vali ne oluyor köy mü? 4 eslilik yasallassin diyen AKP'li kadinin verdigi seminerleri sagir sultan bile duyuyor ama basbakan ancak simdi haberdar oluyor.Ve benim danismanim diyemiyor. Iste Türkiye'yi bu ucube kadrolar yönetiyor. saygilarla Alıntı
Φ Ali OnurŞan Gönderi tarihi: 28 Mayıs , 2011 Yazar Gönderi tarihi: 28 Mayıs , 2011 Galiba sade CHP’li Bülent Tanlanın dikkatini çekmiş. Çünkü hiç kimseden, hiçbir partiden itiraz gelmiyor. Hatırlarsınız,2002 yılında 41 milyon 407 bin olan seçmen sayısı, Beş yıl sonra, 2007’de 42 milyon 799 bin olmuştu. Beş yılda seçmen artışı, sadece 1 milyon,400 bin civarında. Ama seçimlerde kullanılan oyların, 5 ila 7 milyon arttığı tespit edilmişti. F.Gülen, aslında bu artışın “şifresi”ni ağzından kaçırmıştı referandumda. “Ölüleri bile kaldırıp oy kullandırın” demişti. Şimdi seçime günler kala, seçmen sayısı,42 milyondan 52 milyona çıkmış. İlk beş yılda artış sadece 1 milyon civarındayken, son 4 yılda 10 milyon artmış seçmen sayısı. Üstelik YSK’nın kararları yargıya dahi götürülemiyor. Sahibi belirsiz(?)oyların sadece iktidara yaradığı düşünülmemelidir. Bu, aynı zamanda baraj sonun olan partileri de olumsuz etkiliyor. Örneğin, 4 milyon oy alarak barajı aşan bir parti, şimdi 5 milyon almak durumundadır. Eskiden aldığınız %10 oy, direk olarak %8-9 a düşmüş oluyor. Cinliğe bakar mısınız? Geçen seçim döneminde bir yazı yazmıştım bu konuda. Hiç değiştirmeye gerek duymadım.Aynen aşağıya alıyorum. Alıntı
Φ Ali OnurŞan Gönderi tarihi: 28 Mayıs , 2011 Yazar Gönderi tarihi: 28 Mayıs , 2011 ÖLÜLER OY’A GELMİŞ Istanbul’da yaşayan bir Samsunlu vatandaş. " Listede adımızı görmeyince, müdehale ettik. Nüfusa gidince, öldüğümüzü ve kaydımın silindiğini öğrendik. Yaşadığımızı kanıtlayınca, yeniden seçmen kütüğüne yazıldık. Seçmen kartlarımız gelince, hanemize hiç tanımadığımız üç kişinin daha olduğunu öğrendik. Fazla oy arıyorsanız, 3 oy bizim evde" diyor. Hüsnü Kanatoğlu.İstanbul'da oturuyor.50'li yaşlarda. Elinde bir tomar seçmen kartı.Az önce postacı vermiş. Bakarken duygulanıyor garibim. Çünkü postacının getirdiği seçmen kartlarının sahibinden hiç biri hayatta değil. Kendisi dışında. 1.5 yaşında ölen çocuğa bile seçmen kartı göndermişler. Ölüler,kolayca geri dönebilsinler diye sadece bir sandıkta oy kullanacaklar. Ama Hüsnü beye bir kıyak yapılmış.Ona 2 farklı seçim sandık bölgesi gösterilmiş. Yani isterse birinden çıkıp diğerine gidecek ve 2 oy kullanacak. Ölülerin oyuna 2 (neden 3,4 olmasın ki?) farklı sandık da eklenince... 2007 de sanırım 5-7 milyon fazla oy da anlaşılmış oluyor. Kimlerin kullandığı tespit edilemese de. İhtimal ki, ölülerdi.Ve ölü sessizliğiyle geldikleri gibi de çıkıp gittiler. Seçim döneminde seçmen sayısı birden bire artıyor, ertesi gün her kimse onlar, geldikleri gibi sır olup gidiyorlar. Bu seçimde de nüfusumuz geçici olarak artacak gibi. Seçmen kütüklerine iyi bakın. Ölen akrabalarınızı görürseniz eğer, hazırlık yapın. bayram şekerlerini, yiyemedikleri kendi helvalarını ayırın. Birdahaki seçim kim bilir ne zaman olur. Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 29 Mayıs , 2011 Gönderi tarihi: 29 Mayıs , 2011 Yukaridaki iddialarin dogruluguna inaniyorum,cünkü ülkemizdeki iktidarlarin hicbirisi temiz siyaset yapisina sahip olamadilar hep kirli dolaplarla iktidar olabilmenin yolunu arastirdilar ve gücleri oraninda hile ile oy gaspettiler,AKP'nin bunlardan ayri olacagini sanmak zaten gaflettir.AKP'nin iktidardan gitmemek gibi bir cabasi var.Bu caba gerek ABD VE AB'nin AKP'ye vermis oldugu misyon hem de ideolojik yapilari geregi caba olmaktan cikmis,bir cihada dönüsmüstür.Yani AKP cihad vermektedir.Ülkeyi Atatürkcülerden.Laiklerden Osmanli karsitlarindan kurtarma sonrada SEVR'i yeniden hayata gecirme cihadidir bu. Bu forumda nüfusla ve oy pusulalariyla ilgili iddialarin bizlere sunulmasi muhakkak ki cok önemlidir ama bence bu iddialarin asil adresi YSK'dir.YSK ne önlemler almaktadir,önlem almaktamidir yoksa aman bosvercilik mi yapmaktadir,bunlarinda bilinmesinde yarar vardir zira secime 14 gün kaldi. saygilarla Alıntı
Φ Ali OnurŞan Gönderi tarihi: 31 Mayıs , 2011 Yazar Gönderi tarihi: 31 Mayıs , 2011 SİYASETİN ÇİRKİNLİĞİ Başbakan meydanlarda konuşuyor: “Biliyorsunuz, Kılıçdaroğlu bir alevi”. “Kendisi de bir alevi ya…” Bugün, ipin ucunu iyice kaçırdı. CHP ve destek veren sanatçıları “ateist” olmakla suçladı. Bir bakanı “Alevilerin CHP takıntısını anlamıyorum” dedi. Neden bu din ve mezhep takıntısı? Bir dil sürçmesi mi? Türkiye’de hakim mezhep Şafii-sünii mezhebi. Alevi-şiiler az. Eğer bir Alevi-Sünni ayrımcılığı yaratırsa, CHP’ye oy veren Sünnilerin de önünü kesmiş olacak. Hesap bu. Onun için gittiği her yerde “O bir Alevi” diyor. Bugün de “ateist”lik ile taçlandırdı söylemini. Diyanet’in “Alevilik bir inanış değil” demesi boşuna değil. AKP, kökü olmayan bir parti.Devraldığı güçlü bir tabanı yoktur. Olsaydı, Erbakan iktidar olurdu. AKP tabanı, eski DYP-ANAP tabanıdır. Sonraları buna bir de entel-liboş-liberal kesim katıldı. AKP’yi şimdi sırat köprüsünden geçirecek olan ise, MHP oyları. Eski ülkücüler, referandumda iyi kullanıldı.Miadları dolunca onlar bir kenera bırakıldı. Şimdi “farklı ülkücüler”, özel yaşam-yatak odası kasetlerini servis ettiler. İnsanımızın hafızası adeta balık hafızasına benzedi.Saniyeler öncesini unutuyor. Daha birkaç ay önce referanduma sunulan maddelerden biri de “özel yaşamı güvence altına alma” idi. Güya özel yaşam korunacaktı. Ama başbakan,meydanlarda, gizli çekimleri yapılan yatak odası seanslarının ayrıntılarını bile anlatılıyor.Oturup izlediği çok açık.Buradan saldırıyor. “Belinize sahip oluunnnn”. Amaç,MHP baraj altına düşerse, en az 20-25 milletvekili daha fazla çıkarabilmek. Tesettürlü bir bayan, kanal kanal dolaşıp “çok eşliliği” savunuyor. B.Arınç, kendilerine açıkça tavır lan Tüsiad başkanı Bayan Boyner’e “siz ve yandaşlarınız iktidar olunca, ****** filmleri oynatırsınız” diyor. Dikkat ediyorsanız, hemen tüm vuruşlar “belaltı”. Çünkü akılları-fikirleri belaltı çalışıyor. Referandum günlerinde, şaibeli İHH derneği(!), Filistin’e yardım adı altında İstanbul Belediyesinin vapuruyla bir sansayon yarattı.Başbakan bunu kullanarak büyük bir sempati ve destek aldı. Tesadüfe bakın, şimdi aynı İHH, yine Filistin’e yardım götürmek için yola çıkıyor. Daha şimdiden seçim malzemesi olmaya başladı bile. Referandum öncesi, “darbecilerden hesap sorulacak” sözü verilmişti. Zamanlamaya bakın, gözü pek savcılar, seçime günler kala, Kenan Evren’i “şüpheli” diye ifadeye çağırdılar.Adam darbe yapmış ama “şüpheli”. Buna rağmen bugün bir genelkurmay başkanı gözaltına alındı.”Sanık”. Suçu,olmamış bir “darbe planının olmayan “belge”sinde adının geçmiş olması. Her şeye, ama her şeye saldırıyorlar. Her aracı-yolu iktidarda kalmak için mübah görüyor ve kullanıyorlar. Tek bir planları-programları yok. Yarın ne yapacaklarını değil de 2023’ün vatlarını veriyorlar. Oy verin ki “istikrar sürsün”. 2023’te de 2043’ün vatlarını verirler artık Alıntı
Φ Ali OnurŞan Gönderi tarihi: 31 Mayıs , 2011 Yazar Gönderi tarihi: 31 Mayıs , 2011 ÇOK EŞLİLİĞİN YASALLAŞMASINI KADINLAR DA İSTİYORMUŞ (!) Alıntı
Φ Ali OnurŞan Gönderi tarihi: 8 Haziran , 2011 Yazar Gönderi tarihi: 8 Haziran , 2011 AKŞAM MASALLARI Deveye neren eğri demişler; nerem doğru ki, demiş. İnsan günlük olaylar karşısında bir şeyler demek istiyor. Bir günde, bir politikacının dediklerine bile yetişemiyorsunuz. Kaldı ki, yüzlercesi aynı gün ekranlarda iken… Konuşsan kaç para eder, yazsan kimin umrunda. Başbakan, Zonguldak’a gidiyor mesela. “Bizden önce üniversiteniz var mıydı? Size üniversiteyi biz getirdik” diyor. Oysa zonguldak Üniversitesi, daha AKP yokken kurulmuş. Siirt’e gidiyor. “Diyarbakırlılar” diye ünleniyor.İki, üç.. tıs yok. Gittiği yerin Siirt değil, Diyarbakır olduğunu sanıyor. Orada dursa iyi. “Bizden önce odun kömür yakardınız değil mi? Biz bunları biliriz. Size doğal gazı biz getirdik biizzzz” diyor. Oysa Siirt’de doğal gaz yok. Yargıtay ve Danıştay’da başkanlar değişti sessiz sedasız. Hükümetin atadığı “bağımsız" 160 yargıç, blok oy kullandı. Ve seçilen Yargıtay başkanı B.Arınç’ın sınıf arkadaşı çıktı. “Yağız bir Anadolu delikanlısıdır” diye kefil oldu. A.Gül’ün, belgeli hırsız Kayseri belediye başkanına kefil olması gibi. Danıştay başkanı da “bizimkiler” den seçildi. Tepki ne oldu? “ Güzel Allahım verdikçe veriyor”. Dersiniz ki Allah bile AKP’ye çalışıyor. 1200'ün üzerinde korumayla alanlara gidiyor. Yerel emniyet güçlerini de katarsanız, 2-3 bin “görevli" ediyor. “Meydanları doldurduk” diye hava atıyor. Ağrı’da kepenkler yüzüne kapanıyor. Korumalara konuşma yapıyor. CHP ve MHP mitinglerine katılan Kürtleri “terörist” ilan ediyor. Oysa "terörist başı" ile her hafta "eşref saati"ne gidenler kendi adamları. Hopa’da meydan dayağından zor kurtuluyor. Olayları yatıştırmaya çalışan emekli bir öğretmen ölüyor gazlardan. “O bir teröristti.Elinde taşlarla saldıran görüntüler var” diyor. Ekranlarda ise, polis ve siviller arasına giren, onları yatıştırmaya çalışan görüntüler var. Emniyetin, savcıların elinde olmayan bu “eli taşlı terörist” görüntüsünü başbakan nereden elde etti acaba? Dünya basını, AKP’nin totaliter biz sistem kurmak istediğini yazıyor. Başbakan kızıyor.Muhalefet partilerine yükleniyor. “Bunların kökü dışarıda” diyor. Oysa kapı kapı dolaşan kendileriydi. AKP’yi kapatma davasında, referandumda, yeni yasa yapımında…. “Ama Avrupa böyle istiyor” diyordu oysa. Trene bakar gibi bakıyor “aziz halk” ımız. Kendi geleceğini kendisi onaylayacak, hem de kendi elleriyle. “Allah hayırlı olanı başa getirsin” diyor yine de. İnsan sürü olunca… Eti, sütü, derisi… gerisi... Alıntı
Φ Ali OnurŞan Gönderi tarihi: 11 Haziran , 2011 Yazar Gönderi tarihi: 11 Haziran , 2011 BOMBA TESİRLİ KİTAPLAR Bir hadis, vaktiyle çok revaçtaydı: “ilim, Çin’de de olsa, gidip alın” diye. O “ilim” denen, bildiğimiz bilim miydi, islami bir “ilm” miydi, bilinmez. Ama çıkan ortak payda o ki, Araştırın.Okuyun.Nerde olursa olsun, bilginin peşine düşün… Bu hadislerle büyüyenlerin pratiklerine bakınca insan, Ne diyeceğini bilemiyor. Başbakan, Avrupa parlamenterler toplantısına gitti. Tutuklu gazetecileri sordular. Çünkü Çin ve Rusya ile yarışmakta Türkiye. En totaliter rejimlerde bile, bizdeki kadar tutuklu aydın-gazeteci yok. Dedi ki, Avrupa parlamenterlerine: “Bomba yapımında kullanılan malzemelerin alınıp satılması da suç değil. Şimdi serbest bıraksak da malzemeleri alıp bomba mı yapsınlar?” Demek istedi ki: Yazmak suç değil. Ama yazılanlar kitaplaşır ve basılırsa, bomba etkisi yapabilir. Onun için basılmamış kitapları basım evlerinden topladık biz. Geçenlerde, Nedim Şener serbest bırakıldı. Yine sordular, basılmamış “kitap”ların yasaklanmasını. Aynen şunu dedi: "Öyle kitaplar var ki bombadan daha tesirlidir". Demek ki fikri sabit bu konuda. Bomba tesirli kitaplar olduğunu biliyor. Bunlardan korkuyor, ve piyasaya çıkmadan el koyuyor. Toplattırıyor.yazarlarını “terör”den Silivri’ye gönderiyor. Kitap demek, bomba demek.Bomba ise,terör demek. Yazarları ise terörist. AKP G.Bşk. Yardımcısı Ömer Çelik, Habertürk’te ekrana çıktı. Cumhuriyet tarihinin bir vesayet tarihi olduğunu söyledi. Önce askeri vesayetle savaştıklarını, İkinci dönemlerinde yargı vesayetiyle, Şimdi ise,CHP,MHP ve BDP vesayetiyle savaştıklarını anlattı. AKP, vesayeti olan tüm kurumları yerle yeksan etti. “Çankaya vesayati”ni, “Müslüman bir cumhurbaşkanı” ile aştılar. “YÖK vesayeti” ni, yandaş bir dershane haline getirerek çözdüler. “Askeri vesayet”i, askerlerin üçte birini içeri alarak hallettiler. “Yargı vesayeti” ni, yeni atamalarla yandaş yargı haline getirdiler. Artık vesayet kalmadı. Şimdi sıra siyasal partilerde. BDP’yi, “terör yanlısı” ilan edilip yüzlerce insanını tutukladılar. MHP’nin “belaltı” kasetleri ele-ayağa düştü. CHP için fazla bir argüman bulamadılar ama olsun. İnönü üzerinden giderek “tarihi düşman” ilan edilmesine ramak kaldı. Onların da bir açığı bulunup “vesayet”i kaldırılırsa, Ne güzel olacak her şey. Dikensiz bir gl bahçesi. Dadından yenmez. Alıntı
Φ Dayı Gönderi tarihi: 11 Haziran , 2011 Gönderi tarihi: 11 Haziran , 2011 İkinci ATATÜRK,müş R.T.E.. Bendenizde ikinci Fatih Sultan Mahmed..yerseniz kardeş.. Onur Şan kardeş.. Ne pansilvanyadaki nede R.T.E, bu işleri kotaracak IQ sahiptir.. Önündeki camdan okuyan,camdaki yazılar arıza yapıp durunca gık diyemeyen bir insanın yiyeceği nane değil bütün bunlar..o Cüneyt Zapsu varya..hani bu aralar hiç gözükmüyor ortalıkta.. Yazılarınızı takip ediyorum..Yılmaz Özdili,Emin Çölaşanı takip ettiğim gibi.. Mamçakoğlu Cüneyit,e(C.Zapsüt)yazar verirler..oda R.T.E ye verir..R.T.E,de camdan okur..cam arıza yaptımı arızalı CD gibi duraksar.. dayı bunların uygulamalarından değil, bu milletin vurdumduymazlığından korkar.. Ve bu millet hala ASKER bekler..ihtilal yapsın diye..fakat asker silivride.. 1 Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 12 Haziran , 2011 Gönderi tarihi: 12 Haziran , 2011 " Gecmis iktidarlarin yapamadigini biz yaptik,vatandasin saglik sorunlarini hallettik"dediler ve vatandasi yandas medyanin kanallarinda ki üc bes otcu prof.a teslim ettiler.Seda Sayan 4 saat program yapiyor yaninda bir otcu prof.Mezardan uyanmis gibi bir sesle anlatiyor:'Hibrit tohumlardan kacinin,falan otu yiyin,falan otu kaynatin,falan ot basura,filan ot,hamilelige yariyor.'Seda Sayan gözleri ölüp görmüs gibi, acilmis bir kameraya bir seyircilere bakiyor,'aman hocam anlatin'diyor. Baska bir kanalda baska bir otcu prof.Kanallar otcularla program yapiyor artik.Ne güzel memleket:Sabah öglene kadar otcular,dedektifler(Müge Anli)kanallari isgal etmis.Öglenden sonralari cöpcatanlar yani evlendirenler,aksamlari özetleri ile birlikte diziler gece yarisina kadar.Hafta sonlari gelsin magazinler.Iste leylegin ömrü laklakla gecer diyene rahmet okutacak sahneler bunlar. Otcular,su son 9 yilda gercek anlamda köseyi dönüyorlar.Ne de olsa kalkiniyoruz.Saglik sorunlari gercekten halledildimi,hayir asla halledilmedi,ücbes kamuflaj ve cila ile millet kandirildi sadece.Sistem ayni calisiyor.Birkac degisim disinda degisen hicbirsey yok.Avrupaya bakarak bir saglik sistemi nasil olusturulur diye örnek almaktan korkan iktidarlar Türkiye'de saglik sorununu cözemez ve 9 yilda oldugu gibi milleti otculara ve otlara yöneltir. Herseyi bilen veya bildigini sanan halkimiz,bu otculari dinler dinler ve kiraz zamani kiraz sapi ve cekirdegi stoklar.Özel otlardan yapilmis macunlari sifa niyetine avuc dolusu paralar vererek alirlar.Gidin vatandasin evine bakin kac sise ne otu ezmesi var diye.Ilaclarin fiyatida ha keza ayni yükseklikte.Vatandas ilacmi alsin,otmu yesin iki ucu boklu degnek.Avrupa'da böyle otcularin birakin saatlerce yayin yapmasini o otlari ilac ver tedavi yöntemi seklinde reklam etmesi bile yasaktir.Sadece bazi bitkiler hakkinda bilgiler vererek bunlarin cayini icmeyi tavsiye ederler belki fakat özel olarak otcu programi yaptirtmazlar kimseye. Kalktik ucuyoruz,ekonomi aldi basini gidiyor,artik dünyada adimiz aniliyor diye diye milleti,otculara,dedektiflere,cennet anahtari dagitanlara teslim ettiler.Ben yine ayni seyi söyleyecegim:Eger hala birileri "TUVALETE ÖNCE HANGI AYAGIMI ATARSAM SEVABA GIRERIM"diye soruyorsa biz hicbirsey olamamisiz demektir. saygilarla Alıntı
Φ y.yılmaz Gönderi tarihi: 12 Haziran , 2011 Gönderi tarihi: 12 Haziran , 2011 Ne pansilvanyadaki nede R.T.E, bu işleri kotaracak IQ sahiptir.. Önündeki camdan okuyan,camdaki yazılar arıza yapıp durunca gık diyemeyen bir insanın yiyeceği nane değil bütün bunlar.. Peki tüm bunları göremeyen halkın IQ su hangi seviyededir? Alıntı
Φ Ali OnurŞan Gönderi tarihi: 12 Haziran , 2011 Yazar Gönderi tarihi: 12 Haziran , 2011 HALKIMIZIN İRADESİ Maçlarda, kimin iyi oynadığı görülse de, sonuçlara bakılır. Belirleyici olan, iyi oyun değil, alınan sonuçtur. Ve seçim sonuçları belli oldu. AKP, Menderes’ten buyana üç kez üst üste seçim kazandı. Demek oluyor ki, halk, iktidardan memnundur. Başka açıklaması yok. Milletvekili sayısı düşse de, oy oranını artırdı AKP. İktidar, yıpranma yeridir.Bunlar tersine oylarını artırıyor. Sosyologların üzerinde çalışması gereken bir konudur. “Nezih” halkımız, hep beni yanıltmıştır. 24 Ocak kararları uygulandığında, artık Özal seçilmez demiştim. Tek başına iktidar oldu. “Ben zenginleri daha çok severim” dediğinde, artık yoksullar utanır da oy vermez demiştim, verdiler. Şimdi de şaşırtıyor. Yolsuzlukların ayyukaya çıktığı bir zamanda, eh, diyor insan, Artık “dur” diyen bir sağduyu gösterirler, ama heyhat. RTE’nin “ustalık dönemi”ne geçtiğini kabul etmek gerekir. Bir orkestra şefi gibi, çok iyi yönetiyor. BDP’ den sonra en iyi organize olmuş bir partidir. Çankaya’dan Mardin’deki ilçe başkanına, saat gibi çalışıyorlar. Bir nevi “görev dağılımı” yapılmış ve herkes yapacağını biliyor. İktidara onlarca bağ ile bağlananları dışta tutarsak; Kılıçdaroğlu’nun Alevi olduğuna yapılan vurgu, Sunni-şafii Müslümanlar arasında epey bir kabul gördü. Seçime birkaç gün kala, “K.Evren yargılanıyor” imajı da tuttu. Eski ülkücülerin MHP’ye karşı kışkırtılması, milliyetçi oyları böldü. Kürt açılımı zamanında %30’lara inen AKP oyları, “tek dil,tek vatan, tek bayrak söylemlerine geçilince, birden bire tavan yaptı. Kürtlerden yağ çıkmayacağını anlayınca, Batı’ya oynadılar, ve tuttu. Kısaca “milli irade”, CHP’nin Midyat’daki pirincindense, Eline verilen bulgura kanaat etti yine. Yarın kışlık kömürler de kapı kapı dağıtılınca, nohutlu bulgur pilavını yapar, pembe dizilerini izlemeye başlar. Onlar ersin muradına, biz çıkmıyalım kerevetine. 1 Alıntı
Φ Ali OnurŞan Gönderi tarihi: 22 Haziran , 2011 Yazar Gönderi tarihi: 22 Haziran , 2011 HERŞEY 330 İÇİN Adamlar zamanında bas bas bağırdılar: “Yargı elimizi kolumuzu bağlıyor.İcraat yapamıyoruz” diye. Anayasayı neden değiştirme gereği duydular acaba? “12 Eylül ile hesaplaşmak için mi? Hadi canım. Darbe yapma “ihtimali” olanlar içerdeyken, Evren’in ayağına gittiler. “Paşam, acaba neden darbe yaptınız?”. HSYK toplantılarına katılmayan, atamaları bir yıl bekleten bakanlık, Anayasa değişikliğinden hemen sonra tüm atamaları yaptı. AYM,Danıştay,Yargıtay,HSYK… kadro tamamlandı. Şimdi atanmış AK Yargıçlar-savcılar görevlerini yapıyor. “Her şey yasaya uygun” ve yasal yoldan yapılıyor. AKP, tek başına yeni bir anayasa yapamıyor. Referanduma götürecek ama, ona da sayısı yetmiyor. H.dicle’nin vekilliği düştü. Yerine gelecek olan kim? AKP’li.Etti mi 327. Bitmedi. CHP’den 2, MHP’den bir “Ergenekoncu”ya da vize çıkmıyor. BDP’nin KCK davasından içerdeki 5 vekiline de. İhtimaldir ki, buralarda yeniden seçim yapılacak. Yeni seçilecek 8 milletvekillerinin yarısını alsa AKP? Etti mi size 331. Demek ki neymiş? Mazbata alınmasına 2 gün kala, eski dosyaları açmak, Daha suçları belli dahi olmayanları “şüpheli” diye içerde tutmak, Büyük bir hesabın son perdeleriymiş. Şimdi tüm perdeler açıldı. Ve sahnede kimin nasıl bir rol aldığı da ortaya çıkmış oldu. Şimdi AKP, istese de bir şey yapamaz. “bize, bağımsız yargı üzerinde güç kullan diyorlar” derse? “Güçler ayrılığını siz istemiyor muydunuz?” derse? “Yargıçların yerine biz karar vereceksek, onlar niye var? Derse? “Biz, despot, totaliter bir rejim miyiz ki, yargıya emir verelim?” derlerse? Ki diyecekler. Yeni anayasa, bağımsız yargı diyordunuz değil mi? Alın size “demokratik” anayasa, ve bağımsız yargı. Gözünüz demokrasi ve bağımsızlık görsün biraz. Az gelişmiş bir ülkenin çok bilmiş "aydın"ları. Alıntı
Φ Ali OnurŞan Gönderi tarihi: 23 Haziran , 2011 Yazar Gönderi tarihi: 23 Haziran , 2011 NEDEN DÖNEKLER HEP SOL'DAN ÇIKAR? Hiç görmedim, hatırlamıyorum da. Dinci-gerici, aşırı milliyetçi iken “sol” cu olmuş. Yetmemiş, almış kalemi eline döktürmüş… yıllarca. Sol içinde, “sağ”dan gelen böyle bir dönek yok. Ama “sağ” içinde… “solcu” döneklerin sürüsüne bereket. Niye dönekler hep “sol”dan çıkar ? Mesela Hadi Uluengin, Mesala Sinan Çetin… ikisi de eski “Maocu”. Ahmet-Mehmet Atlan kardeşler, Ve bil umum “liberal demokratlar”… Demokrat olmak, demokrasiyi kabullenmek demektir. Demokrasi, kendinden olmayanlarla bir arada yaşamayı kabullenmek, içselleştirmek, öğrenmek demektir. Demokrasi, senin gibi düşünmeyenler gibi düşünmek demektir. Peki bizim dönekler nerede duruyorlar dersiniz? Türkiye’de demokrat olmak, iktidar yalakası olmak demektir. Okyanus ötesine, F.gülen’e “selam” sarkıtmak demektir. Bir ilkokul eğitimlisinin önünde, secde etmek demektir. İktidar yanlısı olmayanlara savaş ilanı demektir. … Sosyal Demokrasi, ilk ihanetini birinci emperyalist savaşta yaptı. Emperyalistlerin silahlanmasını onayladı. Emperyalist savaşı onayladı. Ve sosyalizme, sosyal adalete, ihanet etti. O gün bugündür, adları ihanetle anılır oldu. SD demek, halka ihanet demektir. İktidarların yalaka, kuyruğu demektir. İşbirlikçi demektir. Eski Mao’cu Sinan Çetin, F.Gülen’e methiyeler düzmüş. Utanmasa, kameralar önünde ağlayacak. Bu ne duygusal bağlılık ve aşk? Hani Stockholm Sendromu diyorlar ya, geçin. Aptal değil bu sahtekarlar, inanılmaz uyanıklar. İzleyin, yakın bir gelecekte bu tür dönekler neler yapacak. Eğer bir bölgeden milletvekili adayı olmazlarsa, Kesin bir devlet kurumunda yönetici olacaklar. Geleceğin Kültür Bakanı, neden S.Çetin olmasın mesala? Ya da TRT genel müdürü? Hakan Şükür!ün birikimi neydi ki, gözde oldu dersiniz? Gülen cemaatine girdi, ikrar etti, iman tazeledi. TRT’nin gözde kadroları arasına girdi.Taşeron oldu. Elektrik ihaleleri kazandı. Ürettiği elektrik, ampullerinizde ışıldamıyor mu şimdi? 1 Alıntı
Φ Ali OnurŞan Gönderi tarihi: 7 Ağustos , 2011 Yazar Gönderi tarihi: 7 Ağustos , 2011 SURİYE: TÜRKİYE'NİN "İÇ SORUNU" MU? Yakın bir zamana kadar, onlarca gündem maddemiz olurdu. Nasıl olduysa, artık “memleket meseleleri” tartışılmıyor. Ya İsrail, ya Libya, ya da Suriye. Ha, ramazan olduğu için, bir Afrika’daki açlık… Gören de bizi dünyanın borç batağında debelenen ABD sanacak. Hem aç, hem kahraman. Hem kel, hem fodul. Başbakan, “Suriye meselesi bizim bir iç meselemizdir” diyor. “Sabrımızın son noktasındayız”. Cumhurbaşkanı, “bu aziz günde, bu kıyıma sessiz kalınamaz” diyor. Dışişleri bakanı “ültimatom gibi mesaj” götürmek için bekliyor. Amaç, “Müslüman kanı akmasın”. Hımm??? Irak’ta 1 milyonu aşkın “Müslüman kanı” aktı. Değil kadınlara kızlara, erkeklere bile tecavüz edildi. Üstelik internet sayfalarına bile konuldu. Nerdeysiniz a Müslüman-sever Müslümanlar? İşgalci Amerikan askerlerini bir de siz doyurdunuz. Mısır, Tunus, Yemen, Suriye…. Aralarında sözleşmiş gibi, birden bire kıvılcım aldı. ABD, Araplar arasında “büyük şeytan” olarak biliniyor. Onun için ortalıkta gözükmüyor. Şeytan taşlanır gibi taşlanacağını biliyor. “Eş-Başkan” devreye girdi tam da burada. Önce “Arap-müslüman kardeşliği baharı” yaşandı. Yetmedi, kardeşler arasındaki “vize”ler kaldırıldı. Rejim muhalifleri Tükiye’de özel eğitim alırken, MİT_CİA ajanları oralara “vizesiz kardeş” gibi girip örgütlendi. Ortam oluşunca da düğmeye basıldı. Dünyanın bir ucundan gelen ekmekle karnını doyuran gençler, Erdoğan’ın posterlerine 10-15 dolar verip aldılar. Ve posterler bir “bayrak” gibi, sokaklarda dalgalandırıldı. İlkel-vahabi totaliter rejimleri elbette yıkılmayı hak ediyor. Elbette bu despotik sistemler tarihe gömülmelidir. De… bunu yapacak olan, o ülkelerin insanlarıdır. Okyanus ötesinden demokrasi ihraç etmekle olmaz bu. Zira “demokrasi ihracatcısı” ABD, dünyanın en eli kanlı devletidir. Arap devletleri, Türkiye ile kardeşleşmekle acayip faka bastılar. Hırsız gibi, arkasına bakmadan kaçan ABD’nin yerini Türkiye alıyor şimdi. Obama’dan daha inandırıcıdır RTE. Daha yakın, daha “kardeş”. Onun için tüm AB/D plan-projeleri hükümete havale edildi. Onlarca Sünni devletin ortasında iran yanlısı bir Suriye? ABD, Suriye’yi dize getirerek İran’ı yalnızlaştırmak istiyor. Türkiye, sunilerin okyanusunda şii bir adaya tahammül edemiyor. Silahlar İsrail ve Amerika’dan, paralar Suudi Arabistan’dan. A. Gül başbakan iken, teskereyi onaylatamamakla “abi”yi kızdırmıştı. Erdoğan, Suriye’yi işgal ederek “İkinci Ecevit” olabilir. Alıntı
Φ Dayı Gönderi tarihi: 7 Ağustos , 2011 Gönderi tarihi: 7 Ağustos , 2011 Gelişi güzel olan notlar.. gelişi çirkin notlar nasıl acaba Alişan kardeş.. Alıntı
Φ Ali OnurŞan Gönderi tarihi: 7 Ağustos , 2011 Yazar Gönderi tarihi: 7 Ağustos , 2011 Çirkin mal, sahibne aittir kardeş. Sen de alma. Varsın tezgahta çürüsün. Alıntı
Φ Ali OnurŞan Gönderi tarihi: 7 Ağustos , 2011 Yazar Gönderi tarihi: 7 Ağustos , 2011 "GAVUR SEMTLERİ". Yalanı yok, düne kadar, pek okumadığım bir gazetedir Yeni Şafak. Merak ediyor insan.Bir de şuna baksam diye. İyi ki bakmışım.Meğer ne çok öğrenecek şey varmış. “Tahammül mü, Hoş görmek mi?” başlıklı bir yazı. Yazarı da Pr.Dr.Hayrrettin Karaman. Yazı gerçekten ilginç. İlk bakışta, “gayri Müslim”lerin haklarını savunur görünüyor. Örneğin Ramazanlıkta? Oruç tutmayanlar ne yapacak? Yeyip içecekleri bir yerin olması daha doğru olmaz mı? Diyor ki yazar: “İslam'a inanmayanlar kendi inançlarını serbestçe uygulayabilirler; ama bu uygulama Müslümanların hayat, ahlak ve dindarlıklarını, nesillerin eğitimini olumsuz etkileyecekse -İslam toplumunda- "onların aykırı filleri için özel mekanlar ihdas edilmek gibi" tedbirlere başvurulur”. İlk bakışta ne kadar “hoş görülü” diyorsunuz. Ama yazarınki, aslında bir hoşgörü değil, “tahammül”. Çünkü gayri Müslimlerin yaptığını “hoş” görmüyor. Kendini zorlayarak “tahammül” ediyor. Nereye kadar bu tahammül,derseniz eğer,cevabı var: “… her Müslüman, aleni (açıkça, kamuya açık yerde) dine, ahlaka, âdâba aykırı bir davranışa -engellemek veya ıslah etmek maksadıyla- müdahale etmekle yükümlüdür”. Geçen gün Erzurum’da “kamuya açık” bir alan sigara içen bir çift dövüldü. “Kendinden olmayan”ı değil hoş görmek, onların varlığına bile tahammül edilemiyor demek ki. Pr.Kahraman da bunu diyor zaten. “Her Müslüman (bunları)engellemek veya ıslah etmek maksadıyla müdehale etmekle yükümlüdür”. Erzurumlular da bunu yaptılar zaten. “Islah etmek maksadıyla müdehale ettiler tekme tokat. Prof. Karaman’ın asıl derdi başka. Onun derdi,toplumdaki “gayri Müslim”lere hoş görü ile bakılması. Müslümanlarla gayri-müslimlerin arasındaki farkın giderek silinmesi. “ bir Müslüman, farklı olanlarla arasındaki farkın "farkında olmak" mecburiyetindedir” diyor. “ ve dindarlık bakımından en önemli tehlike bu "farkında oluşun" ortadan kalkmasıdır” diye de ekliyor. Prof. Karaman,açık seçik diyor ki: Her Müslüman, “apartmanında, sokağında,mahallesinde eşcinselinden Sarhoşuna,nikahsız birlikte yaşayanından (zina edenden) kumarcısına…” insanlarla bir arada yaşamak zorunda değildir. Ve bu “çirkinlikleri” görmek istemiyorlar. Devlet, ya da yerel yönetimler, bunlara ıslah evleri açmalıdır. Bir yandan kendi “aykırılıklarını” yaşarlarken, bir yandan da ıslah edilmelidirler. Yine de, bir tür “hoş görü” olarak algılanabilir. En azından arazi olacakları bir söğüt gölgesine “tahammül” ediyor. Ama bu söğüt gölgesinin, “semt, mahalle, sokak”lardan uzak olması kaydıyla. Ona da şükür. “Gavur Semti” de olsa, yaşamalarına “tahammül” gösteriyor hoca efendi. Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.