Φ Canraşit Gönderi tarihi: 14 Şubat , 2011 Gönderi tarihi: 14 Şubat , 2011 Dogmatik dini kurallara kuralsızlık savı ile karşı çıkılması yanlıştır. Kuralların dogmatik biçimde din tarafından değil, akılcı biçimde bilim tarafından konulmasını savunmak gerekiyor, Kuralsızlığı savunarak dogmaya karşı çıkılmaz. Şöyle örnekleyeyim: Adam diyor ki "benim kiminle ne yapıp ne yapmayacağıma din karar veremez, ben özgürüm. İstersem hemcinsimle de hokey oynayabilirim, dinin yasaklamış olmasından bana ne." Ben de diyorum ki, hayır, dogmatik olarak değil, ama bilimsel olarak öyle yapmamalısın. Dinin yasaklamış olmasını boşver, sen bilime bak. fakat beyefendi bizim burada tartıştığımız ana konuda felsefe konusu yani din felsefesinin konusu ve sizin savunduğunuz hemcinsimle hokey oynamamam gerekir yargısıda bizatihi bilimin dediği değil bilimi dayanak yapan bir felsefenin dediği bir yargıdır çünkü bilimin kendisi insanlar için olsun toplumlar için olsun böyle yapılmalıdır gibi bir yargıda bulunmaz efendim saygılar sunarım Alıntı
Φ Canraşit Gönderi tarihi: 14 Şubat , 2011 Gönderi tarihi: 14 Şubat , 2011 hayır boş yere yazı yazmak istemiyorum öncelikle siz benim soruma bir cevap verin isterseniz bu inancı hiç sorguladınızmı çünkü insanların çoğu doğruluğunu bilmeden toplumun değer yargısı ve inancı olduğu için ve onu kabullendiği için bu igibi saçma şeyleri savunurlar ama bu inanç yada değerler hakkında hiç düşünmemiştirlar sadece kabuldür isterseniz sizde inanca ve değerlere şüpheyle yaklaşarak onlar üzerinde bir düşünün. işte bunları bana sorabilmeniz için öncelikle benim size verdiğim cevaplarda dini bir referans göstermiş yada dini bir savunu sunmuş olmam gerekir değilmi efendim böyle tartışılmazki insanların neyi niçin savunduğu üzerinden bir tartışma yürütmek tartışılan mevzunun dışına çıkmak demektir onun için gerçekten doğruyu bulmak için tartışmak istiyorsanız beyefendi öncelikle konu ile ilgili sorduğum sorulara bir cevap verin saygılar sunarım Alıntı
Φ FUZULİ Gönderi tarihi: 14 Şubat , 2011 Gönderi tarihi: 14 Şubat , 2011 Hayır şimdi herkesin kendi fikirleri, kendi düşünceleri, kendi inançları ve kendi umutları var. E ne olmuş yani? Bunun böyle olduğunu bilmeyen mi var? Herkesin bildiği bir şeyi sanki kimse bilmiyormuş gibi yazarsanız elbette gerekli yanıtı alırsınız, bunda gücenme olmaz. ...... Bir de "Said Nursi'yi hiç sevmem" demeyin, kesinlikle inanmam! Müsade edin de o kadarcık tahmin hakkımız olsun, niye çok gördünüz? Kesin seversinizdir diye bir tahminde bulundum sadece! Amenna herkesin kendi fikirlerinin, kendi umutlarının, kendi inançlarının olması bu bağlamda tartışılacak bir şey yok.Tartıştığım şu, Determinizm'le ilgili umut ve inanç düzeyinde duygular taşıyıp bunu bilimsel bir durummuş gibi anlatmaya çalışma çabanız.Bu noktada bu tesbiti yapıyor olmam anlaşılmaz, mantıksız,konudan bağımsız değil kanımca Sayın demirefe.Hafife alma konusunda sergilediğim tavrı eleştirmede haklısınız, kullandığım üslubu ben de beğenmedim farkına vardırdınız teşekkürler.Determinizm'i bilimsel kesinlik düzeyinde ve inanç bağlamında aldığınız için inanç düzeyinde eleştirilebilir yanınının olduğunu ortaya koymaktı niyetim. Determinizm bilimsel olarak inanç konusunda ne diyor ki ben inanç düzeyinde hayır, bilimsel bir savı var inanç konusunda doğmatikçe inanmam diyeyim?Ben inançlıyım ama bilimsel bağlamda Determinizm'e de yok canım demem.İki dinli mi oldum şimdi noldu, garip bir durum oldu... Said Nursi meselesine gelince benim için kullandığınız tabire bakmanızı tavsiye ederim, ''Pek sevdiğiniz üstat...'' tabirinizde, tahminimce, yanılmıyorsam gibi tahmin olduğunu anımsatacak kelimelerden uzak kesin bildiğiniz bir durumu ifade ediyormuşsunuz havasında yazdığınız anlaşılır yazınız.Ben şimdi buna karşılık o malum cümleleri yazdıysam haksız sayılmam herhalde?Tabi ki tahmin hakkınız var bu hakkı da ben verecek değilim; ama tahmin olduğunu kesin dille yazdıktan sonra değil de yazarken belli ederseniz daha anlaşılır olur yazınız okuyanlar tarafından. Said Nursi'yi hiç sevmem demiyorum sizin dediğiniz gibi de ''pek'' seviyor değilim. Umarım bu yazdıklarımı görüş olarak kabul eder, cevap niteliğinde değerlendirirsiniz.... Muhabbetle... Alıntı
Φ Canraşit Gönderi tarihi: 14 Şubat , 2011 Gönderi tarihi: 14 Şubat , 2011 uzaylılar bir dogma değil gerçektir şayet evrenin büyüklüğü hakkında bilginiz varsa bunu kavrarsınız ve tanrıların arabaları aslında gerçektir uzaylılar tarih boyunca insanların gelişmesine yardım etmişlerdir ve peygamber olarak nitelenen kişileride onlar yönlendirmişlerdir yani dinin ortaya çıkmasına yardımcı olmuşlardır şayet ufolojiyi biraz incelerseniz anlayacaksınız yalnız uzaylılar devletler tarafından bilinsede açığa vurulmamaktadır çünkü daha henüz uzaylıları görmeye hazır olmadığımızı düşünmekteler. efendim bu söylediğiniz kendi içinde çelişik ifadeler uzaylılar tarih boyunca insanların gelişmesine yardım ederken piramitleri yaparken yaptırırken uzay gemileri ile o ilkel toplumlara görünürken onlar hazırdılardıda günümüz insanımı onları görmeye hazır olmayacak ya işte sorgulamadığınız için bu dogmayı körü körüne kabul ettiğinizden bunu göremiyorsunuz saygılar sunarım Alıntı
Φ Canraşit Gönderi tarihi: 14 Şubat , 2011 Gönderi tarihi: 14 Şubat , 2011 Şimdi burada bir durum ortaya net çıkıyor: Ortada bir dogma tartışması var. Din mi dogmadır, bilim mi dogmadır, uzaylılar tanrıların arabaları filan mı dogmadır? Dogma hangisi? Bence açıkça görülüyor ki tanrılar da, arabaları da dogma... Dogma olmayan tek şey bilim! efendim bencede açıkça görülüyor ki dogma bunların hepsi yada hiçbiri bunları dogma yapan yada yapmayanın insanın bunları algılama şekli olduğu kanaatindeyim saygılar sunarım Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 15 Şubat , 2011 Gönderi tarihi: 15 Şubat , 2011 dogma yapan yada yapmayanın insanın bunları algılama şekli Elbette bilimi dogma olarak algılamanın bir yolu olabilir ve bilimi dogma olarak algılayan insan yoktur diye bir iddiada bulunamam. Ama tanrıyı ve dini dogmatik algılamanın dışında bir yol yoktur ki insanın algı şekli onu dogma yapıyor olsun? Evet bilimi algı şekli onu dogma haline sokabilir, bu risk var. Ama din zaten kökende dogmatik bir olgu, onu dogma olarak algılamamanın bir yolu yok! Tanrıların arabalarını ise söz konusu bile etmiyorum artık! Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 15 Şubat , 2011 Gönderi tarihi: 15 Şubat , 2011 İki dinli mi oldum şimdi noldu Hayır, ne münasebet, hiç endişe etmeyin. İnançlar illa dini olmak zorunda değildir. Felsefi inançlar da vardır. Hatta ne çıkar, gündelik inançlar da vardır. Örneğin ben yarın yağmur yağacağına inanıyorum, bu inancımdan dolayı yağmurluk giyeceğim. İnançlar bir arada barınamayan asit ve bazlar, madde ve antimadde değillerdir. Bir anda bir çok inanç beyninizde yer edebilir. Bu çok doğaldır. Peki madem Said Nursi konusunda sözümü geri alıyor ve özür diliyorum. Tabii ki ya hiç sevmemek ya da pek sevmek arasında bir konum tercih etmeye kesinlikle hakkınız vardır, bu hakkı sizden esirgeme hakkını kendimde göremem. Determinizm konusunda kısaca iki laf edeyim madem: Bir felsefi determinizm vardır, bu bir inançtır. Tabii ki tartışmaya açıktır. Bir de bilimsel determinizm vardır, bu da bir yöntemdir, bilim tarafından kabul edilmiştir ve bu yöntemle bilim yapılmaktadır. O da şöyle oluyor: Bilim her olgunun "nedenlerini" arar. Mutlaka, eski dilde "behemahal" o olgunun nedenleri ortaya çıkarılacaktır, her yol denenerek, her araştırma yapılarak ve her yönüyle incelenerek. Felsefi determinizme göre bu evren de kendinden önceki nedenselliğin sonucudur, paralel veya sabun köpüğü evrenler kuramlarına göre evren tek değildir. Bir canlı gibi doğmuş, yaşıyor ve ölecektir, başka evrenlerin neslidir ve nesli devam edecektir. Bu süreç sonsuzdur. Bunun kanıtı (belki henüz demek mümkün olabilir) yapılamadığı için bu bir felsefi inançtır. Beğenmeyen, gelecek vadetmediğini söyleyen olması tabii ki doğaldır. Felsefenin en önemli özelliği her türlü tartışmaya açık olmasıdır, aksi halde felsefe olamaz. Alıntı
Φ raif bostan Gönderi tarihi: 15 Şubat , 2011 Gönderi tarihi: 15 Şubat , 2011 efendim bu söylediğiniz kendi içinde çelişik ifadeler uzaylılar tarih boyunca insanların gelişmesine yardım ederken piramitleri yaparken yaptırırken uzay gemileri ile o ilkel toplumlara görünürken onlar hazırdılardıda günümüz insanımı onları görmeye hazır olmayacak ya işte sorgulamadığınız için bu dogmayı körü körüne kabul ettiğinizden bunu göremiyorsunuz saygılar sunarım insanlara açık bir şekilde gözükmüyorlardı gözükselerde insanlar çok cahil olduğu için onları tanrı yerine koyuyordu ama insanın tarih boyunca gelişmesine yardımcı olmulardır günümüzdeki tanrısal dinler bunun göstergesidir çünkü peygamber olarak biline kişileri yönlendirmişlerdir. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 15 Şubat , 2011 Gönderi tarihi: 15 Şubat , 2011 Dikkat çekerim, ben hâla din başlığı altında siyaset ve felsefe tartışmama sözümün arkasındayım. Burada felsefeden "inancın sadece dini olmadığı" babında bahsediyorum. Madem inanç sadece dini değilse başka nasıl olur, o bağlamı açıklayabilmek için felsefeden söz ediyorum. Siyasetten de bu başlıkta sadece laiklik bağlamında bahsediyorum. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 15 Şubat , 2011 Gönderi tarihi: 15 Şubat , 2011 bilimin kendisi insanlar için olsun toplumlar için olsun böyle yapılmalıdır gibi bir yargıda bulunmaz Bilakis bulunur. Bilimler temel bilimler (fizik, kimya, matematik, biyoloji, psikoloji...) ve uygulamalı bilimler (etik, hukuk, tıp, psikiyatri...) olarak ayrılır. Temel bilimler söylediğiniz gibi yargı koymaz. Sadece veri koyar. Ama örneğin tıp bilimi örneğin sigaranın sağlığa zararlı olduğu yargısını ortaya koyar. Hukuk bilimi bu yargıyı alır, toplum içinde sigara içenlere yaptırımı öngörür. Etik bilimi bu davranışın toplum etiğine aykırı olduğu kuralını koyar. Kiminle hokey oynamanın insan psikolojisini nasıl etkilediğini psikoloji araştırır ve tarafsız verilerini ortaya koyar. Psikanaliz yöntemlerle bu veriler işlenir ve psikiyatri insan davranışlarını olumlu yönde düzenlemeye çabalar. Karıştırma, temel bilimlerin tarafsız olma şartının tüm bilimsel aşamalara uygulanması yanlışlığından kaynaklanıyor. Tabii bu konunun din ile alakası ne, kural koyma dinin değil, bilimin yetkisindedir. O bakımdan. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 15 Şubat , 2011 Gönderi tarihi: 15 Şubat , 2011 forum ortamında siz konuya girip bir iddia ortaya attığınızda.....tartışılmasın itiraz edilmesin diyorsanız Ben DİNİ KONULAR bölümünde felsefi ve siyasi bir konu ortaya atıp tartışma başlatmıyorum. Dini konular bölümünde dini bir konu ortaya atıyorum. Sonra laiklik bağlamında siyasetle ve inanç bağlamında felsefe ile bağlantısı kuruluyor. Bu bağlantılara yanıt veriyorum. Ben tartışmayalım asla demedim, demem çok acaip olur zaten ve düşünülemez bile. DİNİ KONULAR bölümünde felsefe ve siyaset tartışmayalım dedim. Ki bu bir öneridir, ben forum polisi değilim, istemeyen önerimi dikkate tabii almaz. Tartışılacak da ben mi tartışmayı durduracağım? Alıntı
Φ dustblow Gönderi tarihi: 15 Şubat , 2011 Gönderi tarihi: 15 Şubat , 2011 Herkese merhaba, Esasında dini konuları tartışmak çok saçma, insanlar kendi inaçları ile başbaşa kalmalı... Ama maalesef, inananlar inaçları gereği iananmayanları ikna etmek zorunda, ikna edemezlerse de yok etmek ile yükümlü, bütün problem buradan çıkıyor.Kimse taliban'a, hizbullah'a, kızmasın onlar çok dürüstler inançlarının tam arkasında duruyorlar.ama bizim ülkemizde bazıları kendilerini ılımlı islamcı gösterenler çok sinsiler, sanki gerçek iman daha başkaymış gibi davranıyorlar. Tartışmamız gereken bu: ey inanalar artık yalanların arkasına sığınmayın, gerçek iancınızı saklamayın. gerçek duruşunuzu gösterin. herkes ona göre saflarını alsın, yeter bu oyun... Alıntı
Φ Canraşit Gönderi tarihi: 16 Şubat , 2011 Gönderi tarihi: 16 Şubat , 2011 Dikkat çekerim, ben hâla din başlığı altında siyaset ve felsefe tartışmama sözümün arkasındayım. Burada felsefeden "inancın sadece dini olmadığı" babında bahsediyorum. Madem inanç sadece dini değilse başka nasıl olur, o bağlamı açıklayabilmek için felsefeden söz ediyorum. Siyasetten de bu başlıkta sadece laiklik bağlamında bahsediyorum. efendim aslına bakacak olursanız bu başlığın konusu dini konularda değil din felsefesinde tartışılacak bir konu yani başlığı açan yanlış yerde açmış Ben DİNİ KONULAR bölümünde felsefi ve siyasi bir konu ortaya atıp tartışma başlatmıyorum. Dini konular bölümünde dini bir konu ortaya atıyorum. Sonra laiklik bağlamında siyasetle ve inanç bağlamında felsefe ile bağlantısı kuruluyor. Bu bağlantılara yanıt veriyorum. tabi tabi verin efendim eğer öyle ise tabiki haklısınız ama dediğim gibi burada tartışılan ana konu din felsefesini ilgilendiriyor ve dolayısıyla ana konu çokta felsefeden kopuk bir konu olmadığından tartışılması çok anormal değil Ben tartışmayalım asla demedim, demem çok acaip olur zaten ve düşünülemez bile. DİNİ KONULAR bölümünde felsefe ve siyaset tartışmayalım dedim. Ki bu bir öneridir, ben forum polisi değilim, istemeyen önerimi dikkate tabii almaz. Tartışılacak da ben mi tartışmayı durduracağım? efendim bencede ana konunun dışında derinlemesine başka konular tartışılması hem ana konuyu dağıtır bir sonuca bağlanmasını engeller hemde çoğu kişiyi rahatsız ederki bende onlardanım fakat açılmışsa bir kere tartışılacaktır elbette ve konuyu açanın bundan şikayet etmesi garip olur yani 149 nolu yorum kimin efendim lütfen saygılar sunarım Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 16 Şubat , 2011 Gönderi tarihi: 16 Şubat , 2011 Bu konuyu açan ben değilim ama savunabilirim, konu dini bir konu. İnanılan tanrının özelliklerinin nasıl olduğu elbette dini bir konudur. Bağlantılı konular tartışılacak elbet, benim söylediğimin dini konuyu tamamen bırakıp felsefenin tartışılmaya başlanmasının yanlış olacağı şeklinde olduğunu anlamanın zor olmaması gerekiyor. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 16 Şubat , 2011 Gönderi tarihi: 16 Şubat , 2011 bütün problem buradan çıkıyor. Çok doğru, iletinin tümü çok yerinde konulara değiniyor, aynen katılıyorum. Alıntı
Φ raif bostan Gönderi tarihi: 16 Şubat , 2011 Gönderi tarihi: 16 Şubat , 2011 Herkese merhaba, Esasında dini konuları tartışmak çok saçma, insanlar kendi inaçları ile başbaşa kalmalı... Ama maalesef, inananlar inaçları gereği iananmayanları ikna etmek zorunda, ikna edemezlerse de yok etmek ile yükümlü, bütün problem buradan çıkıyor.Kimse taliban'a, hizbullah'a, kızmasın onlar çok dürüstler inançlarının tam arkasında duruyorlar.ama bizim ülkemizde bazıları kendilerini ılımlı islamcı gösterenler çok sinsiler, sanki gerçek iman daha başkaymış gibi davranıyorlar. Tartışmamız gereken bu: ey inanalar artık yalanların arkasına sığınmayın, gerçek iancınızı saklamayın. gerçek duruşunuzu gösterin. herkes ona göre saflarını alsın, yeter bu oyun... vay canına ikna edemezlerse yok etmek zorunda ha işte islamın zihniyeti. Alıntı
Φ Canraşit Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2011 Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2011 Bu konuyu açan ben değilim ama savunabilirim, konu dini bir konu. İnanılan tanrının özelliklerinin nasıl olduğu elbette dini bir konudur. Bağlantılı konular tartışılacak elbet, benim söylediğimin dini konuyu tamamen bırakıp felsefenin tartışılmaya başlanmasının yanlış olacağı şeklinde olduğunu anlamanın zor olmaması gerekiyor. efendim son yorumumdan kolayca anlaşılması gerekirki ben ana konunun yani başlığın konusunun sizin tarafından açıldığını yazmadım ve ayrıca ana konu dini bir konu değil din felsefesi konusu çünkü tanrının temel niteliklerinin tanımlanması özgür düşünme, nesnel olma ve sorgulamayı esas alan din felsefesinin temel problemlerinden biridir sizin açtığınızı söylediğim ise konunun yer aldığı 149 nolu yorumunuzda yer verdiğiniz bilim felsefesi konusu saygılar sunarım Alıntı
Φ Canraşit Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2011 Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2011 Elbette bilimi dogma olarak algılamanın bir yolu olabilir ve bilimi dogma olarak algılayan insan yoktur diye bir iddiada bulunamam. Ama tanrıyı ve dini dogmatik algılamanın dışında bir yol yoktur ki insanın algı şekli onu dogma yapıyor olsun? Evet bilimi algı şekli onu dogma haline sokabilir, bu risk var. Ama din zaten kökende dogmatik bir olgu, onu dogma olarak algılamamanın bir yolu yok! Tanrıların arabalarını ise söz konusu bile etmiyorum artık! efendim dininde dogma olarak algılanmama şekli vardır dini dogma yapan peygamberin bunlar doğru demesi değilmidir onun dedikleri sorgulanmadan kabul edilirse evet din dogma olur fakat sorgulanarak akla dayandırılarak kabul edilirse dogma olmaz karıştırma dogma ve imanın karıştırılmasından gelir iman asla deneylenemeyecek kanıtlanamayacak olanı kabul etmektir tanrıya inanıp inanmama konusu böyledir diğer mevzular ise sırf peygamber doğru dediği için değil sorgulanarak deneylenerek akıl ölçüsüne vurularak kabul veya red edilebilir buda onu algılama şekline bağlı olarak dogma yapar veya yapmaz bilim için örnek olarak ortaçağda aristo dediği için dünyanın evrenin merkezinde sabit durduğunu olduğu gibi kabul etmek ile sırf aristo dediği için değil sorgulayarak akıl yürüterek gözleyerek düşünerek kabul etmenin bir farkı var değilmi efendim yalnız şu varki bilimde yanlışlanma bilimin içerisinde kalır yani bilimsel dogmayı yine bilim yanlışlar din için ise bu söylenemez dinsel dogmayı din yanlışlamaz kişi yanlışlar ve din içersinde kalmaz saygılar sunarım Alıntı
Φ Canraşit Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2011 Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2011 Bilakis bulunur. Bilimler temel bilimler (fizik, kimya, matematik, biyoloji, psikoloji...) ve uygulamalı bilimler (etik, hukuk, tıp, psikiyatri...) olarak ayrılır. Temel bilimler söylediğiniz gibi yargı koymaz. Sadece veri koyar. Ama örneğin tıp bilimi örneğin sigaranın sağlığa zararlı olduğu yargısını ortaya koyar. Hukuk bilimi bu yargıyı alır, toplum içinde sigara içenlere yaptırımı öngörür. Etik bilimi bu davranışın toplum etiğine aykırı olduğu kuralını koyar. Kiminle hokey oynamanın insan psikolojisini nasıl etkilediğini psikoloji araştırır ve tarafsız verilerini ortaya koyar. Psikanaliz yöntemlerle bu veriler işlenir ve psikiyatri insan davranışlarını olumlu yönde düzenlemeye çabalar. Karıştırma, temel bilimlerin tarafsız olma şartının tüm bilimsel aşamalara uygulanması yanlışlığından kaynaklanıyor. Tabii bu konunun din ile alakası ne, kural koyma dinin değil, bilimin yetkisindedir. O bakımdan. efendim tabiki sıraladığınız temel bilimler topluma veya insana yönelik bir yargı koymaz ortaya veri koyar yalnızca uygulamalı bilimler ise etik felsefeleri olmadan uygulanabilir bilimler değildir doğaları gereği o nedenle de bu bilimlerin ürettiği verilerde kendi özgün uygulamalı etik felsefeleri doğrultusunda yargı içerir örneğin tıp bilimi ana felsefe olarak insanın sağlıklı tutulmasına ve sağlığını kazanmasına yönelik bir bilim olduğundan doğal olarak o yönde yargıda bulunur yani baştan bu bilim kurulurken bir amacı felsefesi vardır işte bu felsefeye tıp etiği denir ve tıp bilimide tıp etiğine aykırı bilimsel bir yargıda bulunamadığı gibi bilim olarak felsefi bir yargıdada bulunamaz örneğin ötenazi konusunda bilimsel olarak haklı bile olsa olumlu bir yargıda bulunamaz yada toplumda x genetik hastalığına sahip bireylerin azalması hastalığın sonraki kuşaklara geçişini önler diyebilir bu bilimsel bir yargıdır ama hastalığın yok edilmesi için hasta bireyler kısırlaştırılmalıdır diyemez yani tıp biliminin koyduğu yargılar tıp etiğinin izin verdiği sınırlar içerisindedir aynı şekilde sahip olduğu temel felsefesi doğrultusunda sigara sağlığa zararlıdır içilmemelidir diyebilir ama dediğiniz gibi sigaranın içilmemesi için yaptırım getiremez bunu ancak devlet sahip olduğu hukuk felsefesine göre karar verebilir etik felsefeside kamuya açık kapalı yerlerde sigara içmenin doğru bir davranış olmadığını söyler hukuk ve etikin hem felsefe dalı hemde bilim dalı vardır hukuk felsefesi ise etik felsefesinin bir alt dalıdır bilim olan etik ve hukuk ise uygulamalı değil normatif bir bilim olarak tasnif edilir hemcinsle hokey oynama konusu ise bir hastalık olarak kabul edilmemektedir günümüzde psikiyatri tarafından konunun psikiyatriyi ilgilendirmesi için hemcinsle hokey oynayanın bundan rahatsızlık hissetmesi gerekirki psikiyatri yine tıp etiği çerçevesinde hastanın ne yapması gerektiğini söyleyebilsin yani psikiyatri gözünde sıkıntısı olan hastanın karşı cinslemi hemcinsi ilemi hokey oynadığı değildir önemli olan tabiki hukuk kurallarını kabul edilen hukuk felsefesine uygun olarak devlet koyar yaptırım gücü olmayan diğer kurallarda iş etiği gibi tavsiye niteliğinde yine etik felsefeleri tarafından konulur saygılar sunarım Alıntı
Φ Canraşit Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2011 Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2011 insanlara açık bir şekilde gözükmüyorlardı gözükselerde insanlar çok cahil olduğu için onları tanrı yerine koyuyordu ama insanın tarih boyunca gelişmesine yardımcı olmulardır günümüzdeki tanrısal dinler bunun göstergesidir çünkü peygamber olarak biline kişileri yönlendirmişlerdir. e şimdi bu mahzur ortadan kalktığına göre görünmemeleri için bir sebep kalmamış demektir ama günümüzde uzaylılar tarafından tecavüze uğradığını söyleyen kadınlar dışında kayda değer bir bilgi yok acaba hazır olmaktan kasıt başka bir şeymi diyorsunuz efendim yani saygılar sunarım Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 19 Şubat , 2011 Gönderi tarihi: 19 Şubat , 2011 uygulanabilir bilimler değildir Tam tersine uygulanabilir bilimlerdir ve söz konusu edilen tüm kurallar uygulamalı bilimler tarafından üretilir. Felsefe yargı koyamaz, çünkü felsefede birbiri ile taban tabana zıt farklı görüşler savunulur. Bir felsefe ekolünün ak dediğine öbürü kara der. O yüzden felsefeyi temel almak demek, birbiri ile çelişen farklı uygulamaları temel alan grupların, devletlerin, blokların sonsuz çatışmaları demektir. Bilim böyle değildir. Bilim tüm insanlığı kapsayan evrensel yargılar koyar. Tüm kurallar da bilim bazlı konulur. Alıntı
Φ y.yılmaz Gönderi tarihi: 19 Şubat , 2011 Gönderi tarihi: 19 Şubat , 2011 Bilim böyle değildir. Bilim tüm insanlığı kapsayan evrensel yargılar koyar. Tüm kurallar da bilim bazlı konulur. O halde felsefe bir bilim dalı değildir. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 19 Şubat , 2011 Gönderi tarihi: 19 Şubat , 2011 Elbette din, felsefe ve bilim birbirinden bağımsız, işleyişleri ayrı ve birbirine hiç bir şekilde müdahale edemeyecek ayrı ayrı alanlardır. Ben hep bunu savunuyorum ve anlatıyorum. Bu vesile ile kısaca tekrarlayayım: Felsefe anadır. İnsan kültürüne ait her şeyin kaynağı felsefe, yani insanın düşünmesidir. Felsefeden din ve bilim doğmuştur. Bunların çıkışı aynı, yöntemleri taban tabana zıttır. Din dogmatiktir, sorgulanmaya yatkın değildir. Bilim ise sorgulama ile çalışır. İnsanların kişisel ve sorgulamaya tabi tutmadıkları inançları olabilmesi bir temel özgürlük olduğu için din kurumu vardır ve ortadan kaldırılamaz. İnsanlar aradıkları yanıtları son insan ferdi nefes aldıkça felsefe, din ve bilim yoluyla arayacaklardır. "O yolu kullanma, daima bu yoldan git" diye bir ambargoyu hiç kimse koyamaz. Kendi yöntemleri içinde her yol herkes için kullanılabilirdir, bu tercih bir temel hak ve özgürlük kapsamındadır. Felsefe yolu açar, hatta neyin sorulması gerektiğini belirler. Öncülük yapar. Felsefede yanıt üretmek zordur. Birbiri ile çelişen çok fazla yanıt üretilebilir. Din kendi yöntemi, bilim kendi yöntemi içinde bu yanıtları arar. Felsefe çelişkili bir çok yanıt ürettiği ve din dogmatik yanıt ürettiği için toplumsal bazda temel alınamazlar. Toplumsal bazda, herkesi bağlayan verileri ancak bilim üretebilir ve her türlü toplumsal yapılanma ancak bilim baz alınarak düzenlenebilir. Alıntı
Φ Canraşit Gönderi tarihi: 19 Şubat , 2011 Gönderi tarihi: 19 Şubat , 2011 uygulanabilir bilimlerdir Değildir efendim. Tıp Etiği, Mühendislik Etiği felsefeleri, Tıp ve Mühendislik dallarını sınırlar. Bu bilimleri ilgilendiren konularda birbiri ile çelişen farklı felsefelerin çatışmaları sonucu bir sonuca ulaşılır. Hipokrat Yemini, Mühendislik Yemini gibi evrensel ilkeler bu bilim dallarında izlenecek temel felsefeleri dikte eder. Saygılar sunarım. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 19 Şubat , 2011 Gönderi tarihi: 19 Şubat , 2011 temel felsefeleri dikte eder. Felsefenin bilime hiç bir şey, en küçük bir şey dikte etmesi diye bir şeyden bahsetmek bile abestir. Bilimin etiğini de yine bilimciler oluşturur. Tıp etiğine tıp doktoru bilimciler karar verir. Bilimsel verileri irdeleyip sonuca ulaştırarak tıpta neyin etik olup olmadığına onlar karar verir. Bilime en küçük bir dış müdahale şiddetle reddedilen bir konudur, modern dünyada tabii... Modern bilim kesinlikle ve kesinlikle dinden ve felsefeden bağımsız çalışır. Böyle olması da ZO-RUN-LU-DUR! Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.