Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Paganizm


ibn-i meymun

Önerilen İletiler

Kutsallığı evrene yayarak, doğal varlıklara tapınmanın geçmişi çok eski. İnsanın tüm geçmişini, tevhit ve şirk çatışması olarak gören İslam, yalnızca Allaha ibadet edilmesi ve ondan yardım istenmesini şart koşar. Başka bir varlığa ibadet, ondan istekte bulunmayı Allaha ortak koşmak olarak değerlendirir. Hıristiyanlığın sembolü haç, bu tek tanrılı dinin putu olarak görülür. Fakat, Müslümanlar arasında paganizmin özellikleri olan doğal varlıklara tapma İslamın kurallarını uygulamaktan daha yaygındır. Ağaçlara bağlanan bezler ipler, su kaynakları, mezarlar, yatırlara dua etme, mum yakma, üzerlerinde taşıdıkları muskalar, nazarlıklar, doğum ve ölümlerde mevlüt ayinleri, tütsü yakma, gidenin ardında su dökme, gibi davranışlar, türlü varlıklara tapınma, yakarılma, dua ile isteklerde bulunma gelenekleri Anadoluda pagan inançların sürdüğünün kanıtıdır. Anadolu sayısız topluluğun yaşadığı, bir onlar kadar da inanç sistemlerinin geliştirildiği bölgedir.

Latince pagus, pagani kelimelerinden türemiş, kırda yaşayan köylü anlamındaki pagan terimi Roma Hıristiyanlığı kabul ettikten sonra diğer dinler anlamında kullanılıp bizim dilimize de girdi. En dindar olanların dahi, hala sürdürdüğü, lafta dışlanan fakat uygulamada inançlarının bir parçası olarak kafalarda yaşıyor.

 

Canlıların evriminde kökenlerin kalıntılarının devam etmesi gibi inançların evriminde de en eskiler atılamıyor. Bir belgesel izledim, Madagaskar’ın bir bölgesinde Hıristiyanlar 3-5 yaşındaki çocuklarını sünnet ederlerken, anlatan, bu da Hıristiyan geleneği değil diyordu ki adamın biri sünnet derisini ağzına atıp yuttu. Sunucunun Madagaskar Hıristiyanlığında daha önce gördüğü şaşkınlarına bir de bu eklenince az daha kusuyordu. Dün gece de Filipinler’de deri altına kutsal taş , sokan Hıristiyanlar vardı.

 

Boşuna “Herkesin dini kendine” lafı üretilmemiş. İnsan bir şeye inanıp, inancının doğruluğundan eminken, diğer garip şeylere inananların da insan olduğunu aklına hiç getirmiyor.

Bu işi “Hangisi doğru” diyerek sorgulamaya başlamalıyız. Din değiştirmek amacıyla değil, toptan silebilmeye debelenmek, becerebilmek amacıyla.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bizim bölgede İslam’a, batıda kiliseye karşı gelişen düşünceler yeni değildir. Karşı düşünceler zamanımıza kadar unutulmamış, tanınmış Ömer Hayyam, Hacı Bektaş, Mevlana’dan da eskidir. Abbasi döneminden de eski. Batıda Galileo’dan da eski. .

Araplarda dinin geliştirilmesi Abbasi döneminde yanlış yöne saptırılma yasaklanmasına rağmen orada da Anadolu’da da sürdü. Bu dinlerin değer yargılarına karşı çıkışlar, aynı zamanda pozitif sürece sahiptir. Sürekli gelişim ve değişim çizgisinde olmasaydı, Avrupa hala kadınları cadı olarak odunların üzerinde yakacaktı, bizim devirde yaşayanlar da yasak şarabın adını dinde duyup, bu yasak madde neymiş merak edecekti.

Batının bizden farkı, onların değişimlerindeki kırılma noktalarının daha önce oluşmuş olmasıdır. Abbasilerin Arapçaya tercüme edip sonra yasakladıkları , Yunan eserlerini bulup incelemelerinin payı da büyüktür.

Biz İslamdan sapmış Mevlanayı İslamın ermiş kişisi yapıp, üzerine pagan türbesi yaparak örttük. Pagan büyüleriyle olayları kontrol altına almaya çalışan şıhların ülkesiyiz hala. Ve en dindar Müslümanların, paganizmin temsilcilerini korumaya çalıştıkları memleketiz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kutsallık yüklenen doğal varlıklar insanın günlük temasta bulundukları nesnelerdi. Ormanda yaşayanlar, ağaçlara kuşlara, su kenarında yaşayanlar türlü deniz varlıklarına, fırtınalara, çöllerde yaşayanlar kendi doğal çevrelerinde bulunan canlı ve cansız varlıklara tanrısallık ve bir mana yüklemişlerdir. İslam öncesi Kureyş dininde tanrıça Lat’ın sembolü taştan oyulan kaya, Uzza’yı temsil eden dikenli ağaçlar diğer kayalardan ve ağaçlardan farklı olduğu düşünülen, bir olay veya neden ile seçilmiş varlıklardı. Hacerül esved taşı da İslamın kaldıramayıp cennetten çıkma sıfatı eklenmiş eski tanrıdır. Türklerin kurt Asena’sı Avrupa’da şu anda şehirlerin sembolü olan ayı, kartal öküz gibi hayvanlar, pagan geleneklerden kalma simgelerdir. İnsanların kendi soylarının kökenlerini bu hayvanlarda bulmaya, açıklamaya çalışmaları pagan kültlerine aittir . Totem olarak kabul edilen bu hayvanlar insanlarca gördükleri saygı ile korunmuş yenilmeleri yasaklanmış olmasına rağmen belirli günlerde törenle öldürülüp yenildiklerine de rastlanır. Bu ritüeller, kutsal olanla birliktelik sağlanmakta, ona ulaşmada diğer bir yol olmaktaydı.

Yakın çevre varlıkların yanında, gök cisimleri ne dayalı gezegen-yıldız kültü de paganizmin özelliklerindendir. Onlar tanrı veya tanrıçadır, geleneklere göre cinsiyetleri değişiklik gösterir. Mısır, Babil güneşi tanrı, Şinto Japonlar ve birçok gelenek ise güneşi tanrıça olarak görmüştür. Ay ise genellikle erkektir. Arap geleneğinde güneş ayın oğlu olup ay önemli tanrıdır. İslam’da nur olarak değiştirilmiş önceki dinden kalan bir minare ve kubbelerin tepesinden eksik etmediğimiz tanrı. Farklı geleneklerde ise ay ve gezegenler, tanrı olmayıp, tanrıların yaşadıkları yerler, ya da insanların öbür dünyaya giderken uğramak zorunda oldukları çayların şirketçe ödendiği mola yerleri. Gök cisimleri kültleri çok geniş, çeşitlilik fazla şimdilik atlıyorum.

Pagan sistemlerinde atalar kültüne dayalı inançlar da gelişmiş. Hatta çevrelerindeki varlıklardan biri olan insan da kutsal olarak görülenlerden varlıklardan. Kutsal güçler inançlara göre toplumdaki sınıfına göre az ya da çok olarak bireylerde var olmakta. Sümer ve Babil’de krallara ait bol miktarda efsane bulunmakta, Musa’nın sepet içinde nehre bırakılma miti, bir Babil kralından alıntıdır. İran, Pers, Roma, Mısır ile önceki birçok küçük toplumlarda yöneticinin kutsallıktaki normal insanlara göre üstünlüğü, tanrı-kral inancı da yaygın olup insanın kutsallaştırılma örneğidir. Kralların kabartma ve heykellerinin yapılmasının bir nedeni de bu. Şinto dininde Japon imparatorları tanrıça Ameterasu’nun torunudur, Roma imparatorları tanrı soyundan gelme, özellikle Augustin bildiğimiz peygamberler gibi, misyonunu insanlar arasında uygulayan bir tanrıdır. Mısır firavunları da tanrı olarak görülmüş, ölümleri sonrası tanrılar arasına katılıp, Mısır’ın koruyuculuğunu üstlenen, bir ara insan olarak yaşamış kutsal varlıklardır. Peygamberler kültünün orijinidirler.

Monoteist bir din olan Hıristiyanlıktaki üçleme, pagan kalıntıları ile geliştirilmiştir. Peygamberlerin kutsallığı da İslam’da kökeni pagan kültlerindeki, insanın kutsallığına dayanan inançtır. Hıristiyanlıkta çarmıha gerilen İsanın eti, ekmek; kanı kırmızı şarap olmuştur. Bunları yiyip içmek, paganların ritüel sırasında öldürülen kutsal hayvanın etini yiyip kanını içerek, kutsal ile özdeşleşmenin bu tek tanrılı dindeki görünümü, simgeselleştirilmiş halidir.

Paganizimin insanı yüceltme, insanda mana bulma özellikleri tek tanrıcı dinlerin yok edemediği yaşayan gelenektir. Abbasiler döneminde Allaha şirk koşan Hallac-ı Mansur’un canlı canlı derisi yüzülürken söylentiye göre Enel Hak diye bağırması bu geleneklerin Araplarda da yok olmadığını kanıtlar.

Anadolu’da da yok olmayan bu pagan geleneği Sufizmde, Melamilikte, insana mana, tanrısallık yükleme; paganların devamı düşünceler olup, ağaçlara, bez bağlama, yatırla adak adama gibi diğer geleneklerle birlikte sürmektedir. İnsanı yüceltmenin doruğuna ulaşmış bu inancın varacağı yer ise apaçık ortada olmasına rağmen, inanç inadı ile hala sürmekte şekilden şekle girmekte.

Bu sadece bizde olmayıp Amerika’da uzay dinleri ile neopaganizm, Avrupa’da ataları zamanındaki Druizmden geliştirilmiş, neodruid inançları son yılların gelişen dinleridir. Tek tanrıcılığın zırvalarını bu dinlerde bulamadıkları için tevhidi terk edip, şirke sapanların dinleridir bunlar. Değişen yaşantımız nedeniyle dönüş noktasına geldik. Sapılacak kavşakta apaçık yol varken, insanın inanç inadının direnci, sığınacak, korunacak kutsal arayışı, içgüdüsel olmayıp, öğrenilen özelliklerimizle aynı doğrultuda olan yol. Bilgi değildir, insan çocukken öğrenerek beyni, kişiliği oluşurken kazandırılmış, insanın bilgilerinin sınırlı olduğu dönemlerinden kalma; eski insan beyinlerinin ürünlerine dayanan, korkularımıza eklenen yapaylar.

 

Monoteizme göre ise sapık özellikler. Bilime göre boş varsayımlar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Konu adı Paganizm, Açıklama olarak hortlayan inanç yazmışım, sürdürülen, yaşayan inanç olmalıydı.

Çünkü biz; ilkel gördüğümüz, sandığımız türlü şekilli taş devirlerinin kültürünü yaşatan varlıklarız.

Bu satırları şu anda yazmamın nedenini itiref edeyim, okunmasını sağlamak, buradaki dostlarıma da okutmak.

Yoksa şu an bu kelle ile yazacak durumda değilim, hataları mı düzeltebilecek zamanım da yok.

Yanlışlarımı siz doğrultun.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Konu adı Paganizm, Açıklama olarak hortlayan inanç yazmışım, sürdürülen, yaşayan inanç olmalıydı.

Çünkü biz; ilkel gördüğümüz, sandığımız türlü şekilli taş devirlerinin kültürünü yaşatan varlıklarız.

Bu satırları şu anda yazmamın nedenini itiref edeyim, okunmasını sağlamak, buradaki dostlarıma da okutmak.

Yoksa şu an bu kelle ile yazacak durumda değilim, hataları mı düzeltebilecek zamanım da yok.

Yanlışlarımı siz doğrultun.

Islam dininin Paganizm kokenli oldugu muhakkak. İslam Öncesi Araplarda Namaz, Oruç, Sadaka, Kurban, Hac, Kabe, Karataş tapınımı, Abdestde vardı. Islam dinini kabul ederek, Araplaşan Turkler, Iranlilar gibi diger kulturler, ne yazıkki kendi ozelliklerini unutup, arap inançlarını sürdürüp giderler.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İnsan kendi sınırlarını kendi çizer,dilediği elbiseyi giyer.İnsanlar doğada aramış tanrıları.Sonra gökyüzüne çıkarmış, ardından yeryüzüne indirip nihayet kendinde bilmiş.Bu iniş ve çıkışlar ile insan kemalatını aramış,kendini aramış...

Gözlemlemiş ölümü,Merak etmiş.Ölümü araştırmış,bu kayboluşa anlam veremediğinden.Tanrılar yaratmış kendine bu korkularına çare bilemediğinden.Tanrıları ayıklamış,gerçeği kendinde bulabilen. Tevhid olmuş işi,hayal ile uğraşmadığından...

İlim yük olur insana fazla elde tutulursa.İlim bilinmek için var,bilinip uygulamak için var.

Uygulamadığın bilgi ancak hamallık için var.İnsan,kendini bilendir.Kendini bilmekten kasıt.Kendinde olanı verendir. İnsan sözle anlatılsada aslı her dem görendir. :clover::lol:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

bıkılmış olmalı "izm" ile biten davalardan ve inançlardan...

pekala , varmı insanİZM diye bi izm , inanç yada felsefe ?

anlatılanlar kime neye ve NEDEN ?

her şey sadece kend"İZM"iz için değilmi ?

 

gerisi zevk ve teferruat......

 

 

Teşekkürler abim... :lol:

 

 

:clover::clover::clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

E be çelikbilek, bunları yazarken aklına hümanizm gelmedi mi?

Yukarıyı okuyacak olursan pagan tanrılarından biri de insan. İnsanın kralı var, kölesi var, kötü yola düşmüş kadını ve erkeği var.

Günümüz anlamındaki hümanizmi Rönesansı geç, eski Yunan düşünürlerine, uzak doğu Konfiçyusuna dahi dayandırabilirsin.

 

Bunu insanizm lafını ettiğin için yazdım. Yazdıklarına göre kabul ettiğin düşüncenin ana teması hümanizm değil. Hümanizmi içerse de farklı bir içeriği var. Daha önemli, öne çıkan özellik, tanrıyı insanda görmek. Pagan da seçtiği doğal varlıklara ilahilik yapıştırdı. Bu seçilen varlıklar içine insan da katıldı.

 

Tüm bu mevcut dinler, tek tanrılı olsun yüz bin tanrılı Hindu dini olsun, geçmişimizdeki eskileri barındıran, yaşam biçimi ve bilgi geliştikçe ufak ufak yontulup değiştirilmeye çalışılan, fakat pek de değiştirilemeyen hala sürdürdüğümüz inançlar. Bizler, ilkel yaşamları nedeniyle belki de küçümsediğimiz paleolitik devirlerinin kültürünü taşıyan canlılarız. Pek farkımız yok be diğer hayvanlardan. Yüzlerce yılda bir çıkan farkı görebileni 9 köyden kovup, onların ne dediğini anlayamayan, ama işine gelen teknolojiyi kullanan, egosu 6 yaşına kadar kafasına sokulan taş devri bilgilerinin koruyucusu olan maymunlarız.

 

Yaratıcılığımız var ama nerede tanrıdaki yaratıcılık. :unsure: Bak insan hala Adem’i yapamadı diyenler de var.

Ayıp, 50 yıldır genetikle uğraş kendi benzerini yapama. İçine Allah koyamadıklarından mı yapamadılar sence.

Neyse üzülme, gelecekte belki de başaracaklar. En azından tüp bebeğe bu eklemeyi yapabiliyorlar, klonlama ile de kopyalayabiliyor sizin türdeşleriniz.

.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu dünyada 1 tane din vardır alkanaga. Onun da adı dindir. İster kravat tak, renkli renkli, ipek veya sentetik kumaştan,

desenini değiştir kravatın gömleğine uydur, şapka giydir kafasına, sarık sar, küllah ya da fes. Din hep aynı dindir.

Kimisi etek giymiş, kimi pantalonlu. Kolyenin ucuna haç takanı da var, gümüş yüzüklüsü de. Hepsi aynıdır, süslü püslü.

Yüzü boyalı makyajlı, gözü rastıklı, kokulu, esanslı, tütsülü. Azizli, evliyalı, peynirli, sucuklu, jambonlu.

 

Onu soymak; çırılçıplak yapmak; putlardan arındırmak; Allahı insanda görmekle olmaz. Geç bu da çok eski.

 

İnanmıyorsan kamil abine sor. Onu ben de severim. :stuart:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

E be çelikbilek, bunları yazarken aklına hümanizm gelmedi mi?

Yukarıyı okuyacak olursan pagan tanrılarından biri de insan. İnsanın kralı var, kölesi var, kötü yola düşmüş kadını ve erkeği var.

Günümüz anlamındaki hümanizmi Rönesansı geç, eski Yunan düşünürlerine, uzak doğu Konfiçyusuna dahi dayandırabilirsin.

 

Bunu insanizm lafını ettiğin için yazdım. Yazdıklarına göre kabul ettiğin düşüncenin ana teması hümanizm değil. Hümanizmi içerse de farklı bir içeriği var. Daha önemli, öne çıkan özellik, tanrıyı insanda görmek. Pagan da seçtiği doğal varlıklara ilahilik yapıştırdı. Bu seçilen varlıklar içine insan da katıldı.

 

Tüm bu mevcut dinler, tek tanrılı olsun yüz bin tanrılı Hindu dini olsun, geçmişimizdeki eskileri barındıran, yaşam biçimi ve bilgi geliştikçe ufak ufak yontulup değiştirilmeye çalışılan, fakat pek de değiştirilemeyen hala sürdürdüğümüz inançlar. Bizler, ilkel yaşamları nedeniyle belki de küçümsediğimiz paleolitik devirlerinin kültürünü taşıyan canlılarız. Pek farkımız yok be diğer hayvanlardan. Yüzlerce yılda bir çıkan farkı görebileni 9 köyden kovup, onların ne dediğini anlayamayan, ama işine gelen teknolojiyi kullanan, egosu 6 yaşına kadar kafasına sokulan taş devri bilgilerinin koruyucusu olan maymunlarız.

 

Yaratıcılığımız var ama nerede tanrıdaki yaratıcılık. :unsure: Bak insan hala Adem’i yapamadı diyenler de var.

Ayıp, 50 yıldır genetikle uğraş kendi benzerini yapama. İçine Allah koyamadıklarından mı yapamadılar sence.

Neyse üzülme, gelecekte belki de başaracaklar. En azından tüp bebeğe bu eklemeyi yapabiliyorlar, klonlama ile de kopyalayabiliyor sizin türdeşleriniz.

.

 

 

çok teşekkürler sn.ibnü-meaymun,

tabikide HUmanİZM'i unutmadım ancak ,

arkasına "izm" eklenmiş herşey bi davadır

ve mutlaka orantılı doğrultusunda karşıtı vardır.

Kaldıki, bunu dava edinmiş ve sadece buna kilitlenmiş dava sahiplerinin

anladığı gibide değil anlatılmak istenen HUmanizm.

Diyalektik iyi bişey galiba.

 

Tanrıyı bırakalım şimdi. Ama,

insanda insanı görmek dersen ; sana hemen elimi uzatırım.

 

Bilim tabiki çok uğraşıyor. Nerelere geldi bundan 30 sene önceye göre.

Bilim insanları insan yaratabilmek için neler neler yapıyor.

Ama tüm dağarcığı 8-10 kelimeden oluşan afrikanın en yoksul ve ilkel

kabilelerinin anaları ve babaları sürekli insan üretip duruyor, bilimi bilmeden. :blushing:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

çok teşekkürler sn.ibnü-meaymun,

tabikide HUmanİZM'i unutmadım ancak ,

arkasına "izm" eklenmiş herşey bi davadır

ve mutlaka orantılı doğrultusunda karşıtı vardır.

Kaldıki, bunu dava edinmiş ve sadece buna kilitlenmiş dava sahiplerinin

anladığı gibide değil anlatılmak istenen HUmanizm.

Diyalektik iyi bişey galiba. :blushing:

 

Tam anlayamadım açıklar mısınınız?

 

Tanrıyı bırakalım şimdi. Ama,

insanda insanı görmek dersen ; sana hemen elimi uzatırım.

 

Bilim tabiki çok uğraşıyor. Nerelere geldi bundan 30 sene önceye göre.

Bilim insanları insan yaratabilmek için neler neler yapıyor.

Ama tüm dağarcığı 8-10 kelimeden oluşan afrikanın en yoksul ve ilkel

kabilelerinin anaları ve babaları sürekli insan üretip duruyor, bilimi bilmeden. :blushing:

 

İnsanda insanı görmek, bu da ne? Ben insanda maymunu görüyorum, sadece ben görmedim maymun iştahlısı da varmış insanın, bunu görenler söylemiş. :lol:

 

İnsanca düşünceler, davranışlar, dediklerimiz elbette ki insana ait ancak, görece. Koşullara, dolayısıyla coğrafya ve tarihe göre değişken. Ve her zaman her yerde taraflı.

Ahlak da insanca, o da çok değişken. İyi olarak gördüğümüz ahlak da, aslında çok edepsiz. Kurallarının oluşturulmasında ilk başta ego var. Hem de yöneten ya da varlık sahibi sınıfın çıkarları doğrultusunda. Kendini korumak amaçlı oluşturulmuş dürüst ve insanca sanılarak toplumlara yutturulmuşlar.

 

Köleci toplumun doruğu Romada, vatandaşlar dünyayı yönetmek için var olduklarını sanan ve bunu püriten yöntemleriyle, kadınlara kölelere, diğer toplumlara karşı kendilerinin özellikleri olarak uyguluyorlardı. İnsancaydı bu. Cinsellik gece karanlığında mum yakılmadan yaşanıyordu ahlak kurallarına göre. Karısının haz alması yasaktı. Evlilik zengin çeyize sahip olmak için yapılmasına rağmen, imparatorlarca destelenen kurumdu. Çünkü ancak hür adamın, evlendiği karısından olma çocuk Roma vatandaşı olabilirdi. Evliliğin güçlüklerinin yanında sadece bu avantajı vardı. Parasını verip satın aldığın erkek ve kız kölelerle kurulan harem, evli erkek için de ahlaklı, bekar için de serbest ve ahlaka aykırı değil. Azat edilmiş köle veya çeyizi olmayan kadınla evlenmeden yaşayanların çocukları, Roma vatandaşı değildi ve mirasında hakkı olmayan nesildi. Cezalandırma, korkutma, baskı altında tutma militarist beyinli Roma'da erken İslam düzeniydi. Hukuk fakülteleri birinci sınıfında okutulan Roma hukuku elbette ki dönemin ahlakını da oluşturuyordu.

Evet, o toplumda cinsellik yasaktı, fakat köleler insan olarak görülmediğinden zevk ancak onlarla yaşanırdı. İnsanın karısının haz duyması ise hiç istenmeyen durum, erkeğin onuru zedelenir, onun hizmetine girmek olarak görülürdü, bu maço toplumda. İnsan karısıyla ancak çocuk sahibi olmak için yatar, zevk için kölesiyle yatardı. 200 yılllarında yazılı anlaşmalar gerektiren insani ilişkilerde kanunların baskısı bu ahlakın uygulanmasını destekledi. Bu tarihlerden sonra Roma tarafından kabul edilen Hıristiyanlık oluşturulurken cinselliğin yasak olması ancak çocuk yapma amacıyla yaşanması Hıristiyan dinine de giren uygulamadır. Hıristiyanlıkta zevk almak için yasak olan ancak çocuk sahibi olma amacıyla uygulanan cinselliğin kökeni de pagan Roma geleneklerinden alıntıdır.

 

Romada boşanılması çok kolay olan evlilikte ancak tek kadınla nikah ve gücünün yettiği kadar köle haremi kurma yetkisi var erkeğin.İslamda tek nikah dörde çıkarılmış, paran yettiği kadar aldığın cariyelere izin var. Romada kadın erkeği istediği zaman boşayabiliyor, ben seni boşadım demesi yeterli, İslamda bu hak sadece erkeklere ait. Onlar da püriten olmasına rağmen Roma daha modern, kadının aldatmasında recm yok, ceza bu konuda pek yok sayılır.

 

İşte çelikbilek tüm bunlar ve diğer toplumların insanlığı ahlakı hakkında kısa bilgiler. Şimdiki kafamızla onları yargılayalım bakalım.

Fakat geleceğe de bizi yargılama hakkını vererek.

 

Afrikanın ilkel kabilelerinde bilimin beceremediği çocuğu yapabilen insan nedir ki. Bunu bana örnek olarak gösterme. Solucan da yumurtluyor, klorofilleri ile fotosentez yapan öglena da ikiye bölünüp çoğalıyor. İnsanın üstünlüğü dediğiniz bu mu? Yoksa kendine koruma amaçlı geliştirdiği gelenekleri, boş inançları mı? Eğer bunlar ise bunu gizleyin, bana göre pek ahlaklı ve dürüstçe değil. İster kendini Allahla bütünleştir, ister puta tap. Hep kendi çıkarlarımız, ve kendimizi kandırmamız için.

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Insanin insana tapmasida Paganizmle aciklanabilir.Saygi derecesini asarak bir baskasina tapinmak pagan bir inanctir.En cok Hristiyanligin etkisi altinda kalan cografyalarda yasayan toplumlarin batil inaclari hristiyan olmayan toplumlarida etkilemistir.Özellikle Islamda olmayan fakat degisik cevrelerin inatla Islamlastirdigi batil inanclar;Örnegin bir büyük Zatin kabrine gidip dilekte bulunanlar,o dilekleri yerine gelirse adak adayacaklarini vaad edenler gibi.Hristiyanlik bu günkü durumuyla paganlasmis bir inanistan öte degildir.Isa'nin maketinin karsisinda durup tapinmak gibi.

 

Siyasi alanda da paganliga rastlayabiliriz:Örnegin Tayyib Erdogan'in Peygambere benzetilmesi ve Menderes'in ucaginin Londra'da düsmesi fakat Menderes'in burnunun bile kanamamis olmasini onun kutsalligina verip onu peygamber mertebesine getirmekte ayniydi.Dilek agaci,dilek cesmesi ve buna benzer daha onlarca batil inanisi paganizmle aciklayabiliriz.

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu dünyada 1 tane din vardır alkanaga. Onun da adı dindir.

Alıntı...

 

DİN lemeden olmaz be Abi. İnsan Dinlemeyi bilecek ilk.. Dinlemeden ön yargı ile yaklaşan.Dar bir bakış ile kucaklaşır.

İnsan iki kulaktan Duyar,bir DİN ler. Tabi ki Dinler ken ne giymişşin ne fark eder...

Fark bakışındadır. Dinlediklerini AN LAM landırmadadır...

 

 

Saygılar Efendim... :clover::clover::clover::lol:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu dünyada 1 tane din vardır alkanaga. Onun da adı dindir.

Alıntı...

 

DİN lemeden olmaz be Abi. İnsan Dinlemeyi bilecek ilk.. Dinlemeden ön yargı ile yaklaşan.Dar bir bakış ile kucaklaşır.

İnsan iki kulaktan Duyar,bir DİN ler. Tabi ki Dinler ken ne giymişşin ne fark eder...

Fark bakışındadır. Dinlediklerini AN LAM landırmadadır...

 

 

Saygılar Efendim... :clover::clover::clover::lol:

 

 

:yuvarlan: süper, :alkis:

 

Ben de öğrendim yazayım,

 

akşam oldu erken

derken

teklefunken

 

mimikler hariç beceremedim, daha çok çalışmam gerek. :sweatingbullets:

 

sizi seviyorum, umarım karşılaşırız.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ahlak da insanca, o da çok değişken. İyi olarak gördüğümüz ahlak da, aslında çok edepsiz. Kurallarının oluşturulmasında ilk başta ego var. Hem de yöneten ya da varlık sahibi sınıfın çıkarları doğrultusunda. Kendini korumak amaçlı oluşturulmuş dürüst ve insanca sanılarak toplumlara yutturulmuşlar.

 

Ahlak normlarının, üst sınıflar tarafından varlıklarını ve çıkarlarını korumak amacıyla topluma dayatıldığı ve benimsetildiği savı, ahlakın ve devletin birer kurum olarak ortaya çıkışı, gelişimi incelendiğinde tümden havada kalan bir savdır.

 

Hem Ahlak, hem de din için bu söylenir. Üst sınıfın çıkarları ve tahakkümü için, oluşturulan kurallar bütünü. Bu hangi sosyolojik analize ve bilgiye dayanır ? Daha önce örnek vermiştim; beyaz adamlar topraklarına ayak basana kadar, sınıfsız komünal toplumlar olarak yaşayan toplumlarda, ahlak ve din yok muydu ? Aborjinler, Kızılderililer, Zulular, Yorubalar, Massailer vs... Formel bir devlet yoktu bu toplumlarda. Sınıflar yoktu. Ancak hem aile, hem din, hem de ahlak kurumları vardı. Dolayısıyla bu üç kurumu "özel mülkiyetin korunması" işlevi için üretildiği ve topluma dayatıldığı savı gerçekten çok havadadır.

 

Üst sınıflar bu kurumları, kendi çıkarları için istismar eder. Kullanır. Fakat sınıf olarak yıkılmalarında da rol oynayabilir aynı kurumlar.

 

Köleci toplumun doruğu Romada, vatandaşlar dünyayı yönetmek için var olduklarını sanan ve bunu püriten yöntemleriyle, kadınlara kölelere, diğer toplumlara karşı kendilerinin özellikleri olarak uyguluyorlardı. İnsancaydı bu. Cinsellik gece karanlığında mum yakılmadan yaşanıyordu ahlak kurallarına göre. Karısının haz alması yasaktı. Evlilik zengin çeyize sahip olmak için yapılmasına rağmen, imparatorlarca destelenen kurumdu. Çünkü ancak hür adamın, evlendiği karısından olma çocuk Roma vatandaşı olabilirdi. Evliliğin güçlüklerinin yanında sadece bu avantajı vardı. Parasını verip satın aldığın erkek ve kız kölelerle kurulan harem, evli erkek için de ahlaklı, bekar için de serbest ve ahlaka aykırı değil. Azat edilmiş köle veya çeyizi olmayan kadınla evlenmeden yaşayanların çocukları, Roma vatandaşı değildi ve mirasında hakkı olmayan nesildi. Cezalandırma, korkutma, baskı altında tutma militarist beyinli Roma'da erken İslam düzeniydi. Hukuk fakülteleri birinci sınıfında okutulan Roma hukuku elbette ki dönemin ahlakını da oluşturuyordu.

 

Bu tespitlerin tümü için varsayım diyebilirim. Bir kısmı için de magazin diyebilirim.

 

Bu satıları okuyan kişi şunları düşünebilir; evliliği Romalılar icat etmiştir. Roma'da kadın ve erkek arasında aşk yoktur. Roma'da herkesin kölesi vardır. Roma'da herkes soylu ve asil sınıfa mensuptur. Roma'da herkes zengindir.

 

Roma'da asillere yani patricilere özgü yaşam biçimine bakıp Roma'nın ahlaki normaları olarak görmek bu. Oysa iyi biliriz ki, tarihte üst zümrelere mensup insanların yaşam biçimi ile halk karşısında çizdikleri profil birbirinden farklıdır. Roma'da Eşcinsel ya da ensest ilişkiye giren konsüllerin, imparatorların olduğunu okuyan kişi, düz mantıkla Roma'da eşcinselliğin ve ensestin tabu olmadığı sonucuna varabilir. Oysa tarih bize öğretmiştir ki, üst zümrelere mensup insanların yaşam biçimi çoğunlukla toplumun ahlaki normlarına göre "aykırı" olmuştur. Ve toplumsal ahlaki normlar, bu zümreye mensup insanlar için "kısıtlayıcı" olmuştur.

 

Roma'da asiller arasında eşcinsellik ve ensest nadir görülmüyordu. Fakat bu halkın gözünün önünde olmuyordu. Aynı patriciler halkın karşısında kendilerini, mazbut ve "ahlaklı" olarak sunuyorlardı. Asiller arasında yaygın olan cinsel edimlerin ne kadarının Roma yasalarında, ağır ceza öngören cinsel suç olarak tanımlandığını biliyor musun ?

 

Sezar'ın yakın silah arkadaşı, ve onun öldürülmesinden sonra Sezar'ın tüm gücünü kendi elinde toplayan, halk tarafından Sezar kadar sevilen, halk meclisi tarafından kendisine "büyük kahraman", "Roma'nın koruyucusu" ünvanı verilen Marcus Antonius'a savaş ilan etmek isteyen Augustus Octavianus, halkı nasıl ikna etti biliyor musun ? Marcus Antonius'un karısını aldatıp zina yaptığını "ispatlayarak". Forum meydanında bunu halka duyurarak.

 

Roma yurttaşlarının Sezar'dan bile çok sevdiği Antonius, karısını aldatıp zina yaptığı deşifre edilince, halkın tüm sevgisini kaybetti. Augustus ordusuyla üstüne yürüdü. Savaşı kaybetti ve intihar etti.

 

Sen Roma'da, devleti yöneten asil ailelerin yaşam biçimine bakıp, zihninde Roma'nın ahlaki yapısına ilişkin bir tablo yaratmışsın. Ancak dediğim gibi, kendi toplumunun ahlaki normlarına göre marjinal yaşam süren insanların yaşamını, o toplumun ahlaki normları olarak sunmak, tamamen yanlış bir yöntemdir.

 

İngiltere Kralı, İspanya'ya karşı ittifak oluşturmak amacıyla kızını Fransa kralının oğluyla evlendiriyor diye, İngiliz toplumunda evliliğe aşka vs bu gözle bakıldığı sonucuna varabilir miyiz? Shakespeare'in yazdıkları ne o zaman ? Vahdettin'in, Enver Paşa'ya yeğenini akrabalık kurmak için verdi diye ya da Evliyazadeler ile Uşakizadeler kız ve erkek çocuklarını evlendirdi diye, Türk toplumunda evliliğe bu gözle bakılıyor diyebilir miyiz? Bu kadar türküyü kim yaktı o zaman ?

 

Roma'da ahlak üzerine Cicero'nun ya da Epiktetos'un yazdıklarına bir göz atsaydın keşke dostum. Roma duvar yazılarına ilişkin çok güzel değerlendirmeler de var ayrıca.

 

Evet, o toplumda cinsellik yasaktı, fakat köleler insan olarak görülmediğinden zevk ancak onlarla yaşanırdı. İnsanın karısının haz duyması ise hiç istenmeyen durum, erkeğin onuru zedelenir, onun hizmetine girmek olarak görülürdü, bu maço toplumda. İnsan karısıyla ancak çocuk sahibi olmak için yatar, zevk için kölesiyle yatardı. 200 yılllarında yazılı anlaşmalar gerektiren insani ilişkilerde kanunların baskısı bu ahlakın uygulanmasını destekledi.

 

Valla dostum şu kadarını söyleyeyim, Roma'da cinsellik üzerine uzun uzun yazarım da, erotik bir yazı olur konunun merkezinden çıkarız. :)

 

Dediğim gibi sen galiba Roma'da herkesin zengin olduğunu falan sanıyorsun. Gördüğüm, Roma'da patricilere özgü yaşam biçimi, alışkanlıkları referans alıyorsun. Roma'nın çok küçük bir azınlığını oluşturan Patriciler dışında kalan halk yığınlarının, ne köle haremleri vardı, ne de evdeki eşlerinden başka fazla bir alternatifleri. Romalı erkekler sadece çocuk yapmak için eşleriyle cinsel ilişkiye girmiyormuş ki, roma mahallelerinde olmazsa olmaz dükkanlardan birisi kadınlar için, gebeliği önleyici, çocuk düşürmeyi sağlayıcı otlar, ilaçlar satan dükkanlardı :)

 

 

Bu tarihlerden sonra Roma tarafından kabul edilen Hıristiyanlık oluşturulurken cinselliğin yasak olması ancak çocuk yapma amacıyla yaşanması Hıristiyan dinine de giren uygulamadır. Hıristiyanlıkta zevk almak için yasak olan ancak çocuk sahibi olma amacıyla uygulanan cinselliğin kökeni de pagan Roma geleneklerinden alıntıdır.

 

Romalılar, aşk, cinsellik konularında oldukça zengin bir kültüre sahipti. Roma'da vatandaşlar arasında cinselliğin sadece çocuk yapmak için meşru görüldüğü savı tamamen yanlıştır. Tabi, sava dayanak olarak gösterilecek herhangi bir veri varsa görebiliriz.

 

Roma paganizminden Katolik hristiyanlığa geçen birçok unsur vardır. Fakat bunlar sembolizmle ilgilidir. Onun dışında, Hristiyanlık öğretisi, Roma yaşam biçimi ve ahlaki normlarıyla oldukça zıt olduğu için, ilk hristiyanlar Roma'da büyük bir tepkiyle karşılanmış, ve yakalandıkları yerde en sert yöntemlerle öldürülmüştür.

 

Ancak zamanla, hristiyanlığın öğretileri halk içerisinde kabul görmüş, ve Roma pagan sembolizmiyle harmanlanmıştır. Yoksa, Romalılar için olağan olan birçok şey, Hristiyanlıkta daha sonra yakılarak idam edilmeyle cezalandırılan suçlardır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Tarihçi değilim ama tasalanmayın bunları ben sallamış değilim. Aşağıda verdiğim kitaplar 350 ve 800 sayfa. Özet yapmak bile aylar alır.

Evliliğin de Romalılarca icat edildiğini yazmadım, üst paleolitik devir barınaklarının boyutlarından tek eşli evliliğin genel durum olduğu varsayımını biliyorum. Neolitik sonrası hiç bir toplumun da sınıfsız olmadığı alt tabakanın çoğunluğu oluşturduğunu da bilmekteyim.

Yazdıklarımdan çıkardıklarınızda benim de üslubumun payı olduğunu da kabul etmem gerek.

Yanıtınız ve yorumlarınız için teşekkürler.

 

Ref: Paul Vaeyne, College de France Antikçağ profesörü; La Société Romaine (1992)350 pages Roma Toplumu

Philippe Ariès, College de France Aile ve çocuk tarihi profesörü; Georges Duby Academie Française 10-13.yüzyıl tarih uzmanı ;Histoire de la vie privée-De l'Empire Romain Özel yaşamın tarihi

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bir kümesteki tavukların yarım saat gözlenmesi sonucunda, kümesteki hiyerarşi sırası tavuklar numaralandırılarak kesin biçimde belirlenebilir. Şempanze sürüsünde, genç bir erkeğin hiç bir şey yapmadan, sadece sürü liderinin gözünün içine bakması, lider tarafından vahşi bir saldırıya uğramasına ve yere bakmamakta ısrar durumunda sürüden kovulmasına yol açar.

 

Böyle bir doğadan köken alan insanda, ne kadar ilkel olursa olsun, hiyerarşi olmaması imkansızdır. Özel mülkiyetin korunması için mi bir takım kurallar geliştirdiler, dinin mi, ahlakın mı, neyin kaynağı budur filanı bilmem. Her halde şefin, onun oğullarının bir yayı, mızrağı, ok sadağı filan, eşlerinin kabı kacağı, çadırı vardır ve buna başkalarının dokunmasından hoşlanmıyorlardır. Kabile büyücüsünün mutlaka bir çok ayrıcalıkları vardır. Şef-büyücü ikilisinin bazı işbirliği yöntemleri ile geliştirdikleri mutlaka bir otorite ve baskı kurma yöntemleri vardır. Bunların olmaması düşünülemez.

 

Her şeyin ilkel bir kökeni vardır. Henüz bugün bilinen adının konmamış olduğu zamanlarda olsa bile... İlkel olması, olmaması anlamına gelmez.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

8000 kişiye yükselen nüfusu ile dahi Çatak höyük araştırmalarında bir yönetici sınıfının varlığını kanıtlayabilecek buluntuya rastlanmadı. Yazı yok, kullanılan eşyalar, kilden çanak çömlek, kemik olta, Hasan dağının doğal camından kesiciler, inanç konusunda boğa ve ana erkil toplumun kadın kerpiç heykelleri, süs eşyaları. Bu yerleşimin başlangıcı 9000 yıl öncesine dayanıyor. Ve yönetici veya şamanlara ait diğerlerinden farklı konut yok.

İlk araştırmalarda bu topluluğun sınıfları yok denilmişti. Kanıt bulunamadı ama mümkün mü?

 

Eskilerin yaşamlarına, toplum yapılarına ait hipotez üretebilmek için bugün yaşayan ilkel toplumlar incelenirken, özellikle şempanze toplulukları olmak üzere hayvan davranışları da izlenmekte bizimle bağlantılar kurulmaya, davranışlarımızın kökenleri hakkında fikir yürütülmeye çalışılıyor.

Verdiğiniz örnekteki gibi şempanzelerin gözlenmesiyle geçmişimize ve bugünkü davranışlarımıza ait çok şeyler hakkında bilgi sahibi olundu, varsayımlar üretildi.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bilim okurken haliyle kavramların anlamını bilmeniz gerekir. Bu yüzden bazı eserlerin arka yüzünde terimler sözlüğü bulunur. Zira okuduğunuz terimin anlamını bilmiyorsanız, okuduğunuzu da anlayamazsınız.

 

"Sınıflı Toplum" da "Özel Mülkiyet" de yaygın olarak insanların ne anlama geldiği konusunda eksik bilgi sahibi olduğu terimlerdir.

 

İnsanlar "Özel mülkiyetin olmaması"ndan, kişinin kendisine ait bir evi, elbisesi, arabası, halısı, perdesi olmamasını anlar. Sınıfsız toplum deyince, hiçbir hiyerarşik yapının olmadığı, yöneticinin olmadığı, çavuşun generalle tavla oynadığı, baş mühendisin çıraktan emir aldığı bir toplum hayat ederler.

 

Dolayısısyla "Özel mülkiyetin olmadığı sınıfsız toplumlar" denilince, zihinlerinde insanların kendilerine ait hiçbir varlığa sahip olmadıkları, hiç bir hiyerarşik kademenin olmadığı toplumlar hayal ederler.

 

Sosyolojide, ekonomide kullanılan bu terimler, bir insan topluluğunu oluşturan bireylerin üretim araçları eliyle üretilen değerlerden hangi oranda yararlandıklarını, üretim araçları üzerinde özel mülkiyet olup olmadığını ifade eden terimlerdir.

 

Kızılderililer, Aborjinler, benzer ilkel topluluklar, sınıfısız ve özel mülkiyetin olmadığı toplumlardır. Buradan bu toplumlarda insanların kendilerine ait evleri, elbiseleri, temel yaşam araç gereçleri olmadığı, hiyerarşi ve yöneticilerin olmadığı sonucu çıkarmak dediğim gibi kavramların anlamı hakkında eksik bilgi sahibi olma kaynaklıdır.

 

Neden bu toplumlara özel mülkiyetin olmadığı toplumlar deniyor ? Üretim araçları üzerinde özel mülkiyet olmadığı için. Neden sınıfsız toplumlar deniyor? Üretim araçları üzerinde özel mülkiyeti elinde bulunduran bir zümre olmadığı için.

 

Kızılderililer, Aborjinler, benzer ilkel topluluklarda, üstünde yaşadıkları, kamplarını köylerini kurdukları topraklar üzerinde bir topluluk üyesinin diğerlerine göre daha fazla mülkiyet hakkı yok. Yetiştirdikleri hayvanlar üzerinde daha fazla mülkiyet hakkı yok. Avlandıkları bölgelerde daha fazla mülkiyet hakkı yok. Toplayıcılık yaptıkları bölgelerde daha fazla mülkiyet hakkı yok.

 

İş bölümü vardır. Herkesin yaptığı iş sonucu sağlanan faydadan, tüm topluluk üyeleri yararlanır. Kimi savaşçıdır, kimi avcı, kimi toplayıcı. Ancak savaşçının topladığı ganimet de, avcının avladığı hayvanlar da, toplayıcının topladığı meyveler de tüm topluluğa aittir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

En azından sürekli aynı kişilerin kullandığı çadırları, barınakları olduğu halde ilkel toplumlarda mülkiyetin bugünkü anlamda olması mümkün değil. Mülkiyet gelişimi tarımla hayvan evcilleştirme ile başladı. Sınıfların oluşması ise tarımla uğraşmayan, kızılderili, iban, dayak, eskimo, aborgin gibi toplumlardaki şeflerin şamanların var olması nedeniyle daha öncelere dayanıyor diyebiliriz. Bu hayvan topluluklarında da gerek güç kullanarak elde edilen, gerek karınca arı gibi canlılarda biyolojik farklılıklarla var. Bunlara sınıf demek söz ettiğiniz terminolojiye uymayabilir. Fakat etboburlar geçin, otobur sürelerinde dahi dominant birileri var.

Kızılderili ve aborginlere sınıfsız toplum deniliyorsa, neolitik başlangıcı da sınıfsız toplum demek. Çatalhöyük için de sınıfsız toplum demelerinin nedeni bu nedenle olabilir. Ben terminolojiyi bilmiyorum. Yeni duyduğum bir konuyu bilemediğim için ret etmem. İlgimi çeker, zamanım varsa da öğrenmeye çalışırım. Bildiklerimizle çatışıyorsa doğru yol araştırmak,kısa yol da karşı çıkmak. Karşı çıkmak hem zamansızlık, hem de bildiklerimizi kesin doğru sanmamızla yaptığımız davranış. Her şeyi de araştırabilecek değiliz ya.

 

Romalılar, aşk, cinsellik konularında oldukça zengin bir kültüre sahipti. Roma'da vatandaşlar arasında cinselliğin sadece çocuk yapmak için meşru görüldüğü savı tamamen yanlıştır. Tabi, sava dayanak olarak gösterilecek herhangi bir veri varsa görebiliriz.

 

Yukarılarda yazdığınız bu satırları şimdi okudum. Bu benim savım değil, bulunan binlerce belgeye dayanıyor. Evet binlerce. Halk arasında yazılmış olanlar da var, Seneca dahil filozofların yazıları, asillerin başlarından geçen hikayeler ve bir kaç imparatorun evliliğin vatandaşlık hatta askeri görev olduğunu belirten ve teşvik eden bildirileri var. İmparatorların adını yazabilmem için kitaplarda aramam gerekiyor. Çünkü evliliği kontrol altında tutan kamusal güç ve yasalar yoktu. Cinsellik gece karanlıkta mum yakmadan gerçekleşen olaydı. Hıristiyanlık oluşturulurken ten temasının yasaklanması, gece yatarken boğaza kadar kapalı elbise giyilmesi,ilk azizlerin erkek kölerin tercih edilemesinin daha hayırlı olacağı hükümlerine kadar sürüyor, ne rönesans ne yeni çağda dahi terk edilemeyen anlayış olarak yaşıyor.

 

Hıristiyanlık da dahil, o zamanın ahlak anlayışı ile yazıları üşenmeyip buraya yazsam beni hemen banlarlar.

Üşenmeyip buldum bir tanesini yazayım Martialis isimli yazardan: “tutku hikayelerinden, entrikalardan, kibar kadınlardan bıktık usandık, bu işleri bir delikanlı ile yapmak yeğdir, bir bardak soğuk su içer gibi, geçer gider”

Seneca'dan erkeklerin ikilemi "bazen sevgili ister canı, bazen bir eş, bir türlü karar veremez." Mudo vult concubinam habere, mudo mulierem.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.