Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

TSK Çuvallamıştır.


Misafir CYRANO

Önerilen İletiler

Biz kaynağı müneccimlik olan savları ciddiye almıyoruz.

 

12 Eylül öncesi süreç, faaliyet gösteren silahlı örgütler, kutuplaşmayı körükleyen, katliamlar, suikastler, provakasyonlar hepsi gerek devletin emniyeti, istihbaratı, savcıları, mahkemeleri, uzmanları, raportörleri, gerekse yerli ve yabancı araştırmacılar tarafından en ince ayrıntısına kadar incelenen unsurlardır.

 

Dolayısıyla 12 eylül öncesi faaliyet gösteren silahlı örgütlerle KGB arasındaki ilişkiyi gösteren bir bilgi, bir bulgu, bir dayanak varsa herkes ortaya koyabilir.

 

Biz senaryo yazmıyoruz ki aktörlere rol dağıtalım.

 

 

Bosuna ugrasmayin sayin Cyrano. O kaynagi hala aramaktalar ama, olmayan kaynak nasil önünüze koyulabilirki.!Ancak senaryo yazabilirler. Biraz daha ugras gösterebilseler, Kurtlar vadisi senarist kadrosuna bile katilabilirler. Aslinda kaynak ellerinin altinda ama, birtürlü ulasamiyorlar. Zihinlerini söyle bir zorlayabilseler, o bilgilerin bulunduklari toplumlarda empoze edildigini hatirlayacaklardi. Kayitsiz sartsiz kabullenme budur iste.

 

68 kusagi Filistinde egitim görmüs, D.Gezmis ve M.Cayan ters düsmüstü. Deniz Dezmis devrimin kirsaldan, M.Cayan ise kentlerden baslamasini istemistir. Nekadar ters düsselerde, yinede birlikte hareket ediyorlardi. D.Gezmis ve arkadaslarinin idamlarini durdurabilmek ppahasina canlarini vermislerdir M.Cayan ve arkadaslari.

 

Ben ne demistim!

Siz kafanizdaki sablonlasmis önyargilarinizi yenemediginiz sürece, anlamakta daha cok zorluklar cekeceginizden emin olabilirsiniz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • Cevaplar 142
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Asıl müneccimlik, Suriye'nin "en büyük dostumuz ve müttefikimiz, Hatay'ı bayıla bayıla verdiğimiz, ne geri istemesi, ne münasebet, helal hoş olsun, Türkiye'de terör yapan ve baş düşmanımız Filistin'de çok yanlış, bize ters ideolojiler öğrenen militanlar asla topraklarımıza giremezler" dediği şeklinde bir varsayımdır. Gezmiş'ten artık vazgeçildi, iş büyüdü, tüm militanlara birer çip takma teorisi gerçek değilse tabii...

 

İkincisi internetten bilgi toplamak da amma büyük suçmuş? Söyle gardiyanım, bu suçtan kaç yıl yatarım? Kedi olalı bir fare tutmuş gibi bu büyük! suçu!! ifşa etmeye gerek yoktu, herhalde her şeyi ezberimde tutmak zorunda değilim, bazı bilgileri copy paste yapmak büyük kolaylıktır, arada sırada başvurmak yararlıdır, tavsiye de ederim.

 

Ha, Kurtlar vadisini ömrümde tek bir kez oturup izlemişliğim yoktur, son derece de gıcık kaparım. Çayan-Gezmiş uyuşmazlığının konusu hakkında söylenenler de beni doğrulama niteliğinde olduğu için teşekkür ederim...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Öncelikle internette copy-paste yapmak, başka forumlarda başka kullanıcıların yazılarını alıntılamak gayet normaldir. Ama başka forum ortamlarında başka kullanıcıların yazdıklarını alıp, kaynak belirtmeden, tartışmada kendi yazmış gibi sunmak...

 

Sonra başka bir başlıkta da bahsettiğim gibi insanı sıkıntıya sokar bu. Başka bir forum ortamında başka bir kullanıcının iddia ettiklerini, doğru mu yalan mı diye araştırmadan kopyalayıp kendi yazmış gibi sunan kişi, sonra yalan iddiaları savunmak durumunda kalabilir.

 

Ondan sonra;

 

- Suriye'ye gittiler. Kgb kamplarında şu şu KGB ajanları tarafından eğitildiler.

 

- Hayır. Suriye'ye değil Filistin'e gittiler. FKÖ kamplarında eğitim gördüler.

 

- Çip mi taktınız nereden biliyorsunuz ?

 

:)

 

Okuyoruz. Oradan biliyoruz. Hayatları ve parçası oldukları süreç, içinde bulundukları olaylar, yüzlerce, araştırma, soruşturma, inceleme, belgesel, çalışmaya konu olan insanlar hakkında kaynakları okuyoruz.

 

"İddia>doğrusunu gösteren cevap>komiklik" rotasyonu sürekli karşımızda olsa da, müneccim savlarına değil, yetkin kaynaklara dayanan doğru ve gerçek bilgileri ortaya koymakta tutarlı, ısrarlı davranıyoruz.

 

Tarihte yaşandığı iddia edilen bir olay, eğer kaynaklarla desteklenmiyorsa, masaldır, efsanedir, hayal ürünüdür. Masalları, ansiklopedik bilgi haline gelen gerçeklerin karşısına koymak abesle iştigaldir.

 

Yazılı ya da değil tüm tartışma platformlarında, iddia ettiklerini, ortaya koyduğu bilgi ve gerçekleri, yetkin kaynaklardan araştırarak sunan kişi ne sürekli iddia ettiklerini değiştirmek zorunda kalır. Ne de, "komiklik" yaparak konuyu sulandırmaya çalışmak zorunda. İddiaları, ortaya koyduğu gerçekler, savundukları tutarlılık arzeder.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

TSK hakkindaki tartismayi söyle uzaktan takip ediyorum buradan ve rejim destekcilerinin, statücülerin malesef beni dogrulayacak bir sekilde tavirlarini izliyorum. Adamlar Nuh diyor Peygamber demiyor. Her ne kadar karsilarina kaynak ve delil gösterilsede hala TSK'nin yanlislarini sonuna kadar savunuyorlar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

O kadar kisir bir döngü ki bu;benim kaynagim dogru senin kaynagin yanlis tartismalari yapiliyor.Tartismasi yapilan konu nedir;Bir zamanlar ülkede devrim veya baska bir adla teröre basvuranlarin hangi kaynaklardan beslendigi konusu.Artik bunu sagir sultan bile duydu ki 12 Eylül öncesi faaliyet gösteren sol örgütlerin hemen hepsi KGB tarafindan kullanildilar.Simdi hayir efendim kullanilmadilar benim kaynagimda kullanilmadi yaziyor benim ki dogrudur,senin kaynagin filancanin adamidir gibi gercekten ciddiyetle bagdasmayan bir tartisma en azindan yapanlar acisindan yakisiksizdir.Ankara'da Sovyet atesesi bildiri dagitirken yakalandi,yani bunlar o günleri yasamis olanlarin aktradiklari ve arastirmacilarin ortaya cikarttigi gercekler.Yüzde yüz dogrudur yüzde elli dogrudur bu farkli bir tartisma konusudur ama hayir efendim KGB'nin katkisi olmadi demek onlarca kitabi yalanci cikarmak demektir ki bu da yine ayni kapiya cikiyor;Benim okudugum kitap dogru senin okudugun kitap yalan yaziyor gibi...

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Soğuk savaşın sona ermesiyle dünya yeni bir terimle tanışmıştır "Cold War Tales" yani "Soğuk Savaş Hikayeleri"

*

**

Peki bu derginin genel yayın yönetmeni kim idi ? John Barron.

 

Maaşı direkt olarak CIA tarafından ödenen adam.

 

Türkiye'nin en ünlü ülkücülerinden Mehmet Ali Ağca'yı, Türkiye'deki bir sol örgütün militanı yapan adamlar, Filistin'de FKÖ kampında kalan Deniz Gezmiş'i de, Suriye'de bir kampa gönderir.

 

John Barron'da hakli olabilirsiniz ama ben baska kaynaklarda vermistim onlari es gecmissiniz.Yoksa onlardami maaslari CIA tarafindan ödenenler kesiminde...?

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ben galiba anlatamadım... Filistin'e mi, Suriye'ye mi yoksa hangi nereye gittikleri hiç ama hiç umrumda değil. Umrumda olan, Sovyet emperyalizminin maşası olarak KGB tarafından kullanıldıkları...

 

Diğer forumdaşlar haklılar, bu tartışmayı uzatmanın bir anlamı yok. Ben söyleyeceğimi söyledim: Dün Sovyet emperyalizmine karşıydım, bugün de ABD emperyalizmine karşıyım. Her türlü emperyalizme her zaman karşı olacağım. Hele emperyalizmin dogmaları sömürü aracı yapanı iyice midemi bulandırıyor...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

John Barron'da hakli olabilirsiniz ama ben baska kaynaklarda vermistim onlari es gecmissiniz.Yoksa onlardami maaslari CIA tarafindan ödenenler kesiminde...?

 

 

saygilarla

 

Dostum yazında bizim tartıştığımız iddialar için John Barron kaynak olarak gösterilmiş. Yılmaz Altuğ hocanın adı geçen kitabını yüksek lisans sırasında ek çalışma olarak okumuştum. O kitapta terörün uluslararası ve devletler hukukunda algılanışı, kabülü, değerlendirilişi anlatılır. John Barron'unkiler ile benzer iddialar yoktur. Muhtemelen senin bir kısmını alıntıladığın çalışmada, alıntılamadığın kısımlarda terörün uluslararası hukuktaki durumuna ilişkin verilen bilgilere kaynak olarak o kitap gösterilmiştir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

O kadar kisir bir döngü ki bu;benim kaynagim dogru senin kaynagin yanlis tartismalari yapiliyor.Tartismasi yapilan konu nedir;Bir zamanlar ülkede devrim veya baska bir adla teröre basvuranlarin hangi kaynaklardan beslendigi konusu.Artik bunu sagir sultan bile duydu ki 12 Eylül öncesi faaliyet gösteren sol örgütlerin hemen hepsi KGB tarafindan kullanildilar.Simdi hayir efendim kullanilmadilar benim kaynagimda kullanilmadi yaziyor benim ki dogrudur,senin kaynagin filancanin adamidir gibi gercekten ciddiyetle bagdasmayan bir tartisma en azindan yapanlar acisindan yakisiksizdir.Ankara'da Sovyet atesesi bildiri dagitirken yakalandi,yani bunlar o günleri yasamis olanlarin aktradiklari ve arastirmacilarin ortaya cikarttigi gercekler.Yüzde yüz dogrudur yüzde elli dogrudur bu farkli bir tartisma konusudur ama hayir efendim KGB'nin katkisi olmadi demek onlarca kitabi yalanci cikarmak demektir ki bu da yine ayni kapiya cikiyor;Benim okudugum kitap dogru senin okudugun kitap yalan yaziyor gibi...

 

saygilarla

 

Şimdi dostum, bana birisi şu eleştiriyi getirebiliyorsa; Cyrano sen bugüne kadar bu forumda dile getirdiğin iddialar, ya da sunduğun "gerçekler" için yetkin olmayan kaynakları kullandın. Ya da yetkin kaynaklar tarafından desteklenmeyen iddialar öne sürdün. Örneğini gösterebilir.

 

Şimdi, Türkiye'de sağ iktidarların hep öcüleri olmuştur. Sırasıyla sovyetler, ateizm, darbe.

 

Türkiye'de Sovyetler öcüsünü ilk kullanan Demokrat Parti'dir. Sovyetler öcüsü ile o dönemin aydın, ilerici, kemalist insanları sindirilmiş, susturulmuştur. Demokrat Parti iktidarında, başta CHP olmak üzere tüm muhalifler, "Moskof" uşağı olmakla itham edilmiş, DP iktidarında kurulan istibdat rejimine "Moskof tehlikesi" mazeret olarak gösterilmiştir. Tabi bu arada Türkiye, topraklarında CIA ajanların cirit attığı, MİT (O zamanki adıyla MAH)ajanlarının CIA ajanlarının emrine verildiği, MİT ajanlarının maaşlarının CIA tarafından ödendiği, ülke toprağında Türk subayların kapıdan içeri bile sokulmadığı Amerikan üslerinin kurulduğu, Amerikan nükleer silahlarının bu üslere yerleştirildiği bir hale gelmiştir. Kısaca Moskof Öcüsü ile Türkiye, DP iktidarında ABD'nin yarı sömürgesi haline gelmiştir. ABD tarafından Türkiye, Sovyetlere karşı "tampon" olarak kullanılmaya başlanmıştır. Nitekim, Rusya'da düşürülen bir Amerikan casus uçağının pilotu sorgusunda, Türkiye'den havalandığını itiraf etmiş büyük bir kriz doğmuştur.

 

68 kuşağı öğrenci hareketi başladığında yine sağ iktidar tarafından bu öcü öne sürülmüştür.

 

Peki Yazıda adı geçen örgütlere bir bakalım;

 

THKO ve THKP-C, MDD'ci, aşamalı devrim modelini savunan örgütler. Türkiye'de kemalist devrimlerin 1950'de karşı devrim ile kesintiye uğradığı, karşı devrimin bastırılmasıyla önce kesintiye uğrayan kemalist devrimlerin tamamlanmasını Türkiye'de sosyalist hareketin başlaması için ön şart olarak gören örgütler.

 

Yani bu örgütlere göre, Sosyalist devrim mücadelesinin Türkiye'de başlaması için önce karşı devrimle kesintiye uğrayan kemalist devrimlerin tamamlanması gerekir. Bu örgütler silahlı mücadele ile mevcut rejimi ortadan kaldırıp, sosyalist rejime geçişi savunmazlar. Öğrenci ve aydınların öncülüğünde başlayan silahlı mücadelenin , ordu içindeki milli güçler tarafından da desteklenmesiyle karşı devrimin bastırılmasını savunurlar.

 

Zira 12 Mart müdahelesi, ordu içerisinde iki kanadın mücadelesinde 12 Mart cuntasının 9 mart cuntasına üstün gelmesiyle gerçekleşmiştir. 12 Mart'dan üç gün önce 9 Mart günü, adı geçen örgütler, İlhan Selçuk, Doğan Avcıoğlu ve daha birçok aydın ile bir grup general ve yüksek rütbeli subayın planladığı başka bir cunta vardı. Ve bu cuntanın amacı, MDD'yi gerçekleştirmekti. Karşı devrimi bastırmak ve kemalist devrimlerin tamamlanmasını sağlamak amacıyla bu üç kesim 9 Mart günü bir "devrim" planlıyordu.

 

Hem THKO, hem de THKP-C anti-sovyetik örgütler idi. bunu öncelikle not edelim.

 

TİİKP, bugün İşçi Partisi adlı partiyi kuran kimselerin 1969 yılında kurduğu parti. Doğu Perinçek, Gün Zileli, Hakkı Yalçın, Ferit İlsever'in başını çektiği hareket. THKO ve THKP-C'den farkları, MDD'nin, köylülerin öncülüğünde gerçekleşmesini savunmaları. Maoist ve koyu anti-sovyetik bir hareket. Bunu da not edelim.

 

Sovyetik olan yani Sovyetler Birliği'nin sosyalist modelini savunan parti hangisi idi ? TKP. Fakat TKP'nin hiç silahlı mücadelesi, silahlı eylemi, silahlı kanadı olmamıştır.

 

TKP ile, MDD'ci ve Maoist sol hareketler arasında ilerleyen yıllarda sovyetik, anti-sovyetik ideoloji sebebiyle büyük çatışmalar çıkmış. Birçok TKP üyesi öldürülmüştür. Yukarıda adı geçen örgütlere göre TKP, "Sosyal Faşist" idi. Sovyetler Birliği ise, "Sosyal Emperyalist" bir devlet idi.

 

Şimdi ne deniyor ? Bu örgütler KGB tarafından kurulmuş, KGB tarafından silahlandırılmış ve eğitilmiş.

 

Sovyetik örgütlerin aksine "Sosyalist devrim modeli" ni değil, "MDD'ci aşamalı devrim modeli"ni savunan, anti-sovyetik, sovyetler birliğini "sosyal emperyalist" olarak gören, Türkiye'de sosyalist mücadelenin başlaması için "Milli Demokratik Devrim"in yani "karşı devrim" ile kesintiye uğratılan kemalist devrimlerin tamamlanmasını savunan örgütleri KGB kurmuş ! Dikkat edin, bu örgütler için "Sosyalit Türkiye" uzak hedeftir. Önce kemalist devrimler tamamlanacak, sonra Türkiye'de kapitalist gelişim tamamlanacak, ve ancak o zaman bir sosyalizm mücadelesi başlayacak.

 

TKP ise, tam tersini savunuyordu; İşçi sınıfının öncülük ettiği bir ayaklanma ile kapitalizm yıkılacak ve direk olarak sosyalist sistem kurulacak. Bu, Sovyet modeli de denilen "Sosyalist devrim modeli" idi. 80 darbesinden sonra Sovyetler Türkiye'den kaçan insanlardan sadece TKP üyelerini topraklarına kabul etti. Diğer hiçbir örgütün üyesini ülkeye sokmadı.

 

E peki diyoruz, THKP-C'yi, THKO'yu, TİİKP'yi KGB'nin kurduğuna dair dayanak ne ? Herhangi bir veri, bilgi, kanıt vs var mı ? Tümü anti-sovyetik olan bu örgütlerin KGB tarafından kurulduğu bu ülkenin mahkemeleri, istihbaratı, uzmanları tarafından anlaşılamamış mı yani ?

 

Bu ülkede yetkin insanlar yüzlerce araştırma, rapor, belgesel hazırladı. Hiçbiri mi, KGB'nin bu örgütlere kurduğuna dair bir veriye ulaşamamış ?

 

Dostum yazında ne diyorsun ? Almanya'da şeriatçı hareketin MİT tarafından kurulduğu şu dergi tarafından kanıtlarıyla ortaya kondu. E peki bizim ülkemizde hiç mi araştırmacı yok da, bu yönde bir kanıt, bir bilgi bulamadılar !

 

ABD'nin ve NATO'nun Gladio'yu kurduğu, hangi tetikçileri bizzat kullandığı kanıtlarıyla, belgeleriyle ortaya konurken, kuruluşlarının üzerinden 42 yıl geçen bu örgütleri KGB'nin kurduğuna dair 42 yılda bir tane bile kanıt ortaya çıkmadıysa bu sadece soğuk savaş masalıdır.

 

O yüzden, memlekette binlerce davaya, yüzlerce araştırma ve belgesele konu olan bir meselede, bir CIA kalemşörünün yalan söylediği açık bir şekilde belli olarak 35 yıl önce yazdığı bir kitabı referans almamız gibi birşey olur mu ?

 

Türkiye'de 12 Eylül öncesi faaliyet gösteren silahlı örgütlerin tümü anti-sovyetik örgütlerdir. Sovyetik olan TKP'nin ise silahlı eylemi ya da silahlı kanadı yoktur. Anti-sovyetik bu silahlı örgütlerle KGB arasında ilişki olduğunu gösteren bir kanıt üzerinden 30-40 yıl geçtiği halde, Sovyetler dağılıp, KGB'nin tüm sırları, tüm gizli belgeleri açığa çıktığı halde ortaya çıkmamıştır.

 

1950 yılından itibaren bu ülke Sovyet öcüsü ile daha fazla yarı sömürge, daha fazla geri ve daha fazla kemalist devrimlerden uzak hale getirilmiştir. Sovyet öcüsü bu ülkeyi "ehilleştirmek" için kullanılan bir kırbaç olmuştur.

 

90'lardaki ateizm öcüsü ile, şu an varolan darbe öcüsü ile aynı işlevde kullanılmıştır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

.

 

70´li yillarda Türkiye´de en büyük kitleye sahip IGD TKP´nin gençlik kollari olarak bilinen ilerici genclik o dönem idol olarak sirtina dayadigi o dönemin sovyetleriydi..Hicazeti ordan alirdi !!! Carpici bir örnek verelim bu örgüt 1 Mayıs'in sorumlusu Maocu fasistlerdir der bildirilerinde defalarca yayinlamislardir gerisini siz hesaplayin.

 

Ve o dönem en büyük kitleye sahip örgüt yürüyüslere alinmak istenmezdi.. Diger franksiyonlar tarafindan en büyük tepkiyide veren onlarin deyimiyle Maocu guruptu lenin´le maou´nun bir araya gelmesi imkanin ötesiydi.. Birakin yürüyüsleri: Bildireye ciktiklarinda karsi gurup haberi aninda alir ve catismaya dönüsürdü..

 

Ve onlarin en büyük kahrini Dev Yol cekerdi aralarina girerek ortaligin catisma alanina dönmemesi icin..

 

Bu 12 Eylül´ün carpici yanidir yani örgütler o kadar eminki artik is paylasima kalmis !!!

 

Simdi isin püf noktasi oraya gelelim bu örgütlerde cözülme oldumu karsi örgüte kaymalar olurdu o kaymalarda gelen kisi sorumluluk da alabilir okul sorumlusuda olur bölge sorumlusu da olur yurt sorumlusuda olur iste her ajan kgb olsun cia olsun bir arada cirit atabilir bu aynanin gercek yüzü..

 

Bu aynayi catlatan 12 Eylül olmustur. Asker her dönem birilerinin aynasini catlatiyor..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bir tehdidin baskı rejimi kurmak için bahane edilmiş olması, o tehdidin olmadığı anlamına gelmez. Bahane olarak kullananlar sorumludur.

 

Enternasyonal bir ideolojiye sahip olan, dünyada bu ideolojiyi yaymak için faaliyet göstermediği bir tek ülke olmayan, çünkü ideolojisinin gereği bu olan SSCB'nin, bu yolda önündeki en önemli engel olan Türkiye'yi Varşova Paktına katmak için onbinbeşyüzelli çeşit dalavere tezgahlamamış olması aklı başında hiç kimsenin inanacağı bir şey değildir. Bir tür metalin yerçekiminden muaf olduğunu, havada asılı kalabildiğini iddia etmek kadar anlamsızdır.

 

Ben şahsen iki güneşimiz varmış, biri diğerini örttüğü için bu güne kadar görememişiz deseler inanırım. Ama SSCB'nin Türkiye'yi Varşova Paktına katmak için onbinbeşyüzelli çeşit dalavere tezgahlamadığına inanmam.

 

Hiç boşuna kağıt üzerinde şu örgütün amacı yöntemi şuymuş, berikinin buymuş palavralarına zerre kadar da kulak vermem. Bunları ne kanıtlamaya, ne çürütmeye hiç ihtiyaç yok. Zaten Maoistlerle Leninistlerin birbirlerini öldüresiye düşman olduklarını biliyoruz. Bunu bildikten sonra başka kanıt gereksiz.

 

Hepsi KGB nin tezgahlarıdır. Çünkü KGB nin amacı ne? Türkiye'ye Sovyet müdahalesine ortam hazırlamak. Bunun için iç savaş çıkarmak. Bunun için? Terör ortamı yaratmak. Bunun için? Olabildiğince ayrılmalar yaratıp hepsini birbirine düşürmek. Kutuplaşmalar yaratmak yetmez, fraksiyonları da birbirine düşürmek.

 

Böylece neyin ne olduğunun birbirine karıştığı, toz dumandan göz gözü görmeyen bir ortamı yaratıp iç savaşın fitilini ateşlemek.

 

Sonra da "kardeş kavgasını önleme" bahanesiyle müdahale etmek. Olay budur...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Daha önce altını çizdiğim gibi; tek kaynağı, kişinin hayal gücü olan "tarihsel vakalar" masal statüsündedir.

 

12 Eylül darbecilerinin, darbeye mazeret olarak ürettikleri bir argümanı savunan kimselerin sorunu, dayanak göstermeleri istenince başlamaktadır.

 

Üzerinden 30-40 yıl geçen bir süreçten bahsediyoruz. Ve bu 30-40 yıl içerisinde yalana tek bir dayanak dahi bulunamadıysa ciddiye alınacak yanı yoktur.

 

Gerek bu süreç, gerekse bu örgütler üzerine binlerce, çalışma, dava, araştırma, rapor, soruşturma hazırlanmıştır. 12 Eylül darbecilerinin kalemşörlerinin ürettiği yalana dair tek bir dayanağa bile rastlanmamıştır. Bu kadar basittir.

 

...........

 

Ha bu arada,

 

Zaten Maoistlerle Leninistlerin birbirlerini öldüresiye düşman olduklarını biliyoruz.

 

.

lenin´le maou´nun bir araya gelmesi imkanin ötesiydi.. Birakin yürüyüsleri: Bildireye ciktiklarinda karsi gurup haberi aninda alir ve catismaya dönüsürdü..

 

Tavsiyem okuyun arkadaşlar, iddialarda bulunacağınız süreci biraz okuyun. Maoistler-leninistler diye kamplar yoktur. Maoistler aynı zamanda kendini Leninist olarak tanımlar. Maoistler ve Stalinistler diye kamplar vardır. Mao'da kendisini Leninist olarak tanımlar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Biraz zahmet edip arastirmis olsaydiniz Deniz Gezmisin gercektende suriyede egitim almadigini gorurdunuz okadar hazira alismissinizki hersey onunuze hazir gelsin istiyorsunuz neyse ben size arayip buldum buyrun...

 

Gezmiş was injured and arrested after leading Istanbul University Law Faculty students on a protest of the reformation bill[clarification needed] on May 31, 1969. The university was temporarily closed. Although Gezmiş was under surveillance, he escaped from the hospital and went to Palestine Liberation Organization camps in Jordan to receive guerrilla training.[3]

 

[3] Yayla, Atilla (1989). "Terrorism in Turkey". SBF dergisi (Ankara University) 44 (3): 249–262. ISSN 0378-2921.

 

-http://www.politics.ankara.edu.tr/dergi/pdf/44/3/14_atilla_yayla.pdf-

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Suriye meselesi, bir yalana dayanak olarak başka bir yalanın öne sürülmesinden ibaret.

 

-Deniz Gezmiş ve arkadaşları KGB tarafından örgütlenmiş..

 

-Yalan bu. Var mı buna bir dayanak ?

 

-Bunlar Suriye'de şu şu KGB ajanları tarafından şu KGB kampında eğitilmiş.

 

-Bu da yalan. Filistin'de FKÖ kamplarında eğitildiler.

 

-Ne önemi var nerede eğitildiklerinin

 

-E dayanak buydu. Ne çabuk vazgeçildi be.

 

:)

 

....

 

Bizim karşı karşıya olduğumuz mantık şöyle ; "Üzerinden 30-40 yıl geçen bir süreç. Bu ülkede binlece davaya, soruşturmaya, araştırmaya, rapora, çalışmaya konu olduğu halde, iddia edilene ilişkin tek bir dayanak bile ortaya çıkıp, çıkmaması önemli değil. Çünkü ben öyle olduğunu iddia ediyorum"

 

Fakat dediğim gibi bunlar tarihte masallar statüsüne giriyor.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

:) Galiba bütün dert "yok illa da Suriye'de eğitim almışlardır, Filistin'e tövbe zinhar uğramamışlardır" gibi bir inatlaşmaya girmem...

 

Bakın yine söylüyorum: Ne cehennemde eğitim aldıklarıyla hiç ilgilenmiyorum. Söylediğim şu: Türkiye aleyhinde faaliyetlerde KGB nin yoğunlaştığı iki önemli merkez vardı: Suriye ve Bulgaristan. Bu ülkeler üzerinden Türkiye'de oynuyordu.

 

Yani şimdi toprak Lübnan olmuş, ne değişiyor? Kontrol Suriye'de, üs orası. Kamp koordinatı verecek halim yok, doğrusu hiç de umrumda değil...

 

Kelime oyunlarıyla da hiç işim yok. Bilinen, komünistler arasında Sovyet yanlıları ve Çin yanlıları şeklinde bir bölünme olduğu, sağır sultanın bildiği konu... İsimlerle ilgilenmiyorum. İsterse Troçkistlerle bilmem kimciler olsun. Bu beni hiç ama hiç ilgilendirmiyor.

 

Olay: Terör ve çatışma ortamını iç savaşa ve Sovyet müdahalesine götürmek için olabilecek her tür kamplaşma ve fraksiyon KGB eliyle yaratılmıştır. Bu işler de başlıca iki dış üsten yönetilmiştir: SURİYE, BULGARİSTAN...

 

Bu da 12 Eylül ile suya düşmüş, hatta bu başarısızlık Sovyetlerin çöküşüne katkı yapmıştır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bütün dert insanların, söz konusu süreç hakkında bilgi sahibi olmadan, analizciliğe soyunmasıdır. Süreç ve söz konusu özneler hakkında temel bilgilerden yoksun olup, ısrarcı olmaktır.

 

İnsanların süreç hakkında ortaya koydukları bilgilerin tümü yanlış olduğu halde "biliyorum" iddiasında olmasıdır.

 

"Bilgi" diye ortaya attıklarının doğrusu her yazıldığında, ateşli bir şekilde savunulan iddianın bir anda terkedilip, başka bir iddianın ortaya atılmasıdır.

 

Mesele buradadır ; "bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak".

 

Kişi, çeşitli bilgilere sahiptir. Çeşitli kaynaklardan çeşitli bilgiler edinir ve bunun sonucunda bir iddia koyar ortaya. Ancak bir de tersi vardır ; ortaya bilgiye dayanmayan iddialar atıp, buna uygun "bilgi" yaratmaya çalışmak.

 

Neticesi böyle olur. Kişi iddiasına hiçbir dayanak sunamaz.

 

Yakın tarihimizdeki bir sürece ilişkin öne sürülen iddia hiçbir yetkin kaynak tarafından desteklenmiyorsa, külliyen yalandır. Palavradır. Bu da bu kadar basittir.

 

Bir insan üzerin binlerce dava, soruşturma, araştırma, çalışma, rapor hazırlanan bir sürece ilişkin, iddia ettiklerine bu kadar zengin yetkin kaynak arasından hiçbir dayanak gösteremiyorsa, dayanak diye ortaya koyduklarının da yalan olduğu gösterilmişse. İddiasının ciddiye alınır yanı yoktur.

 

Bunun da sülenip püslenecek, komiklik yaparak kurtarılabilecek bir yanı yoktur.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Konuya baktığınız zaman bütün konu ne etrafında döndürülüyor? Bir tek sözcük: Suriye.

 

Suriye ne? Tamamiyle Sovyet güdümünde, silahından, teknolojisinden, ideolojisinden uzmanına kadar her şeyini Sovyetler'den alan bir ülke. Baas rejimi ile idare ediliyor. Sovyetler sadece Suriye'de mi etkin, hayır. Arap aleminde son derece etkili. Hele Suriye üssüne yakın Lübnan gibi bölgelerde Suriye eliyle Sovyetler etkisi son derece yoğun.

 

Peki o halde neden bahsediyor, neyi tartışıyoruz? Resmin bütünü ortada. Yer ve kişi adlarının bir önemi var mı? KGB başlıca iki ana üs üzerinden Türkiye karşıtı faaliyetler yürütmüştür: Bulgaristan - Suriye. Ha, örneğin Bulgaristan üssü de atıyorum Yunanistan üzeri çalışmıştır. Suriye ise Lübnan'daki karmaşık yapıyı illa ki, mutlaka kullanmıştır. Bütün bunlar olasıdır. Gizli örgüt faaliyeti bunlar, herhalde gizli olacak.

 

Uydu fotoğrafı gösterip "bakın bakın o zamanki teknik az daha zumlama yapabilseymiş ahana Deniz Gezmiş, ahana da arkadaşları" diyecek halimiz yok.

 

John Barron'ın CİA elemanı olması, tüm söylediklerinin yalan olması anlamına gelmez ama söylüyor diyelim. MİT görevlileri de var KGB nin çok yoğun çalışmalarını izlediklerini anlatan. Biri "Simitçi" kitabını yazan Yılmaz Tekin. Bir diğeri Osman Nuri Gündeş. O da Türkiye'de yoğun KGB çalışmalarından bahsediyor. Bunlar da mı yalan söylüyor? Onların yalan borcu olduğunu hiç sanmıyorum...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ben bir kez daha ana konuya dönüş yapayım: Üzülerek söylüyorum adına çuvallaşma veya çuvallama demeye içim elvermese de, ordumuzun en azından başına çuval geçirildi dersek yalan olmayacak. Çünkü fiilen de bu oldu zaten, yemin etsek yalan yere etmiş olmayız!

 

Ergenekon süreci çok yıprandı, en ateşli ergenekon iddiacıları bile yan çizip hukuksuzdur, usulsüzdür demeye başladılar. Balbay ve diğerleri tutuklu süreci uzadıkça mazlum bir kahramana dönüşüyor.

 

Süreç tam bir fiyasko ve bir rezalet. Akıl, vicdan, insanlık kaldırır bir rezaletten öte bir şey değil.

 

Tam bu tıkanma sürecinde yeni bir süreç başlatıldı. İrticayla mücadele planı.

 

Bu sürece "ordu allahallah diye taarruz eder" söylemiyle başlayan yanıt biçimini onaylamıyor, ilk kez genelkurmayı bu konuda desteklemediğimi söylemek zorunda kalıyorum.

 

Ordu bu yeni sürece teslim olma görüntüsü çiziyor.

 

Dogmalar kaleleri birer birer düşürüyor.

 

Henüz tüm kaleler zaptedilmedi.

 

Ama Necip Fazıl'ın özlemle içini yakan o gedik surlarda büyükçe bir şekilde açıldı...

 

Onu bunu değil de, bu ülke dogmalarla savaşın kaybedildiği bir alan olacak gibime gelmeye başladı. Dogmayı öne sür, gerisini merak etme sen. Herkes tısss... Sus pus... Tek çıkan ses "allahallah!"

 

Dogmanın korkusu tüm yürekleri sarmış bu ülkede.

 

Belliydi... Yok savaş gemilerinin mendireklerinde Kuran gizlidir, yok güvertesinde kurban kanı vardır, yok vira bismillah diye demir alır... Hulki Cevizoğlu gibi aydın sanılanlar bir bakarsın dogmaya teslim bayrağı çekmiş! Her ama her görüşten kişi, bir tek konuda; dogmaları tabulaştırma konusunda uzlaşır: Dogma mı, orda dur... Dokunamaz, konuşamaz, itiraz edemez, tartışamazsın! Cısss!

 

Buraya gelineceği çok belliydi.

 

Ben korkmam, korkan pıstığı yere kadar kaçsın. Son nefesime kadar dogmadan korkmayacak, son nefesimde pis, tırsak menfaat dünyasına tekmeyi basıp onurumla son nefesimde dogmayı ret edeceğim...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Konunun neyin etrafında döndüğü açık, iddia edilenlere dayanak olarak varsayımların gösterilmesi. Deniz Gezmiş ve arkadaşları, yakalanmış, yargılanmış ve idam edilmişlerdir. Mahkeme sonucunda böyle bir bilgiye ulaşılmış mı ? Hayır.

 

Deniz Gezmiş ve arkadaşlarıyla ilgili yerli yabancı yüzlerce yetkin araştırmacı tarafından çalışma yapılmış, belgeseller hazırlanmış. Böyle bir bilgiye ulaşılmış mı ? Hayır.

 

MİT, askeri istihbarat, bu gençler ve örgütleri hakkında yüzlerce istihbarat raporu hazırlamış böyle bir bilgiye ulaşılmış mı? Hayır.

 

Sovyetler dağılmış, KGB'nin tüm arşivleri satılmış, teşkilatın kuruluşundan beri gerçekleştirdiği tüm operasyonlar, operasyonlarda kullandığı casuslar ve işbirlikçilerin kimlikleri ortaya saçılmış (Mesela julius rosenberg'ın gerçekten KGB adına çalıştığı, 40 yıl sonra KGB arşivlerinin açılmasıyla ortaya çıkmıştır. KGB'nin hangi operasyonunda, hangi tarihler arasında ne görev aldığı gibi detaylarıyla) olduğu halde, böyle bir bilgi çıkmış mıdır ? Hayır.

 

Üzerinden 30-40 yıl geçen ve hakkında binlerce araştırma, çalışma hazırlanan bir sürece ilişkin iddia edilene dayanak olacak tek bir somut bilgi ortaya çıkmış mıdır? Hayır.

 

Yılmaz Tekin'in ya da Osman Nuri Gündeş'in zikredilen kitaplarında böyle bir bilgi var mıdır ? Hayır. KGB'nin Türkiye'deki faaliyetlerini anlatmış bu adamlar kitaplarında. E peki o anlatılan faaliyetlerin arasında iddia edilen var mı? Yok.

 

Arkadaşımızın "varsayımları" dışında bir dayanak var mıdır ? Hayır.

 

Konunun esası budur.

 

68. kuşağı ve ardıllarını analiz ederken (bugün Türkiye'de aydın, çağdaş, Atatürkçü dediğimiz kadroları yetiştiren kuşak) 70'lerde Mehmet Şevket Eygi'nin, 12 Eylül'den sonra Fethullah Gülen'in ürettiği yalanları aynen kullanırsak ne sağlıklı bir değerlendirme yapmış oluruz. Ne de ülkemizde gericilik karşısında yaşanan başarısızlığın nedenlerini anlayabiliriz.

 

Ben, bu dönemle ilgili kontrgerillanın o günkü kalemşörlerinin yalanları yerine, başta Uğur Mumcu olmak üzere bu dönem üzerinde değerli kaynaklar hazırlamış aydınlarımızın çalışmalarını tüketmeyi öneriyorum.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Konuya dönersek, anlaşılıyor ki benim topiğin başından itibaren konuyla ilgili yazdıklarım okunmayıp altına direk "TSK'ı yıpratma girişimi, kötü niyet, yıkıcı amaçlı iddialar, ellerinden geleni yapsınlar bakalım, vs" yazılmış.

 

Eee ? Tüm bu ithamlar iki hafta sonra aynı şeyi söylemek için miydi ?

 

"Dışarı sızan gizli belge falan yok" "onlar gizli belge değil" ?

 

Normaldir bir insan söz konusu belgeler hakkında Genelkurmay'ın ne dediğini, ne açıklama yaptığını, belgelerin sızıntı yoluyla dışarı çıkan "çok gizli" belgeler olup olmadığını takip etmemiş olabilir.

 

Ancak muhatabı bunları takip ettiğini söylüyorsa, ve kaynak olarak Genelkurmay'ın kendisini gösteriyorsa en azından, verilen kaynaklardan bir kontrol eder.

 

Fakat her durumda, TSK düşmanlığına varan imalarla gerçeği ortaya koyan insanı itham etmek doğru bir tartışma tarzı değildir.

 

....

 

Tuzla'da yedek subay eğitiminin son aşamasında, görev yapacakları yerlerde vatan evlatlarının canının emanet edileceği yedek subay adayı öğrencilerle gruplar mülakat tarzı görüşmeler yapılır. Kurmay subay, anlattıklarını pekiştirmek için ilginç sorular sorar.

 

Bize sorduğu soru şöyleydi ;

 

"Mevzide bir manga askerle berabersiniz. Karşınızda bir kayayı siper etmiş terörist biriminden, bir teröristin el bombası atmaya hazırlandığını görüyorsunuz. Ne önlem alırsınız ?"

 

Tek tek nasıl bir önlem alacağımızı, nasıl bir emir vereceğimizi sormaya başladı. Bomba imha çukurunun etrafını boşaltırım dedi kimimiz. Mevzi terket emri veririm dedi kimimiz. Bombanın seyrini takip edip düştüğü yerde patlamadan mevziden dışarı atarım dedi kimimiz. Herkes birşey söyledi tabi.

 

Tek tek herkesi dinledi sonra "Vurun arkadaşlar" dedi. "Madem el bombası atmaya hazırlandığını görüyorsunuz vurun. Askersiniz belinizde silah var". Sonra da, gerçekten böyle bir durumla karşılaştığımızda, böyle tutukluk yaparsak ne olacağından bahsetti ve, "O bomba size emanet edilen vatan evlatlarına isabet ederse ne diyeceksiniz ? Düşman bomba attı bende seyrettim diyerek düşmanı mı suçlayacaksınız" dedi.

 

3 yıl boyunca kozmik odalarda saklanan en yüksek gizlilik derecesine sahip askeri sırlarda dışarıya sızdırıldı. Ve iş artık sipariş usulüne döndü. Yani artık daha belge dışarı sızmadan, iddialar ortaya atılıyor, bir süre sonra bu iddialar için kullanılacak belgeler içeriden geliyordu. Ve bu süre boyunca Genelkurmay sızıntıyı durdurmak için hiçbirşey yapamadı. Engelleyemedi. Bunu akıl amıyor. Bir kolorduda kozmik odadaki belgelere erişime yetkisi olan personel sayısı kaçtır ki? Nasıl bulunamadı? Bulundu da güç mü yetmedi ? Hiç anlayamadık.

 

Başbuğ Paşa, asimetrik savaşla karşı karşıya olduklarını söylüyordu hep. Evet katılıyoruz. Ancak Paşam, ortada bir savaş varsa, ve sizin bütün sırlarınız dışarı sızdırılıyorsa, sizin zaten o savaşı kazanmak gibi bir şansınız yoktur. O psikolojik savaşı yürütenler cephaneyi nereden alıyor ? TSK'dan sızan belgeleri, mermi olarak "gazete" dedikleri tabancaların şarjörüne doldurup ateş ediyorlar.

 

Bu ülkenin aydınlık insanlarının sizin hedef seçilmenize sebep olan ve sizin üzerinizden vurulmak istenen, Atatürk ilkelerine duydukları güvenin oluşturduğu zırh, tüm zırhlar gibi sadece ilk atışlardan korur. Atış kesilmezse zırh zayıflar, parçalanır ve mermiler göğüse saplanır. Dış kanama, sonra da iç kanama başlar. En iyi ihtimalle sakat bırakır. Toparlanıp eski sağlığa kavuşmak çok zor olur. Çok zaman alır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

TSK ile ilgili gelişmeleri son zamanlarda daha kaygılı izliyorum. Bu konu böyle, diğer konuda ise söylediklerim varsayım değil, son derece kesin reelpolitik gerçekler.

 

Bir daha baştan toplarsam, Deniz Gezmiş'in Suriye'de eğitim aldığına dair bir iddiam olmadı. Deniz Gezmiş'in Suriye'de eğitim alan militanları dağa çıkmaya ikna edemediği, bunu PKK nın üslendiği şeklinde bir söylemim oldu.

 

Suriye'de kim, nasıl bir eğitim aldı, bu konuyla ilgili isim üzerinden bir iddiam da olmadı. Yani bir silahlı eğitim kampında atış talimi filan yaptılar da demedim. Suriye'den bahsetmemin tek nedeni, KGB nin üslendiği iki ana ülkeden biri olması.

 

Söylediğim gibi: Önce Deniz Gezmiş'in Suriye'de eğitim aldığı iddiam olduğu iddia edildi, böyle bir iddiam olmadığını söylediğimde militanların Suriye'de eğitim aldığı iddiam olduğuna çevrildi iş. Böyle bir iddiam ise evet oldu. Ama isim vermedim. Filanca kişi Suriye'de eğitim aldı diye somut bir iddiam olmadı.

 

Hiç kimse Suriye'de hiç bir eğitim almamıştır diye bir iddianın ise olamayacağını, çünkü Suriye'nin başlıca iki KGB üssünden biri olduğunu söyledim.

 

Sovyetler açısından Varşova Paktına katılması en fazla önem taşıyan ülke, Türkiye idi. KGB nin bu amaç için çalışma yapmamış olması, havada asılı kalabilen dağ var iddiasına benzer...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hilmi Özkök,Yasar Büyükanit,Ilker Basbug'un Türk milletine gerekli aciklamalari yapmalari gerekir.

 

Darbe hazirligi var da diyemem yok da diyemem! Hilmi Özkök

 

O bildiriyi ben kendim yazdim!Yasar Büyükanit

 

Asimetrik savas yürütülüyor! Ilker Basbug

 

Darbe hazirligi var da diyemem yok da diyemem diyen Genelkurmay Baskanligi yapmis kisi bu sekilde konusamaz.Darbe ya yapilacakti ya da yapilmayacakti.

 

35 yüksek rütbeli subay olmak üzere 60 subay tutuklandi.O askerlerin tutuklanmalari sirasinda Ilker Basbug Basbakan Erdogan'la biraraya geldi ve gayet memnun ayrildi yanindan.Askere karsi asimetrik savas var diyen bir Genelkurmay Baskani bu olup bitenler hakkinda millete aciklama yapmakla sorumlu degilmidir?

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Açıklamam gerek ki benim endişelere sahip olmamın nedeni buradaki tartışmalarda ortaya konan konular değil. Benim canımı sıkan, tanrıların gazabını dindirmek için sunulan kurbanlar gibi, süreçlere kurbanlar sürülmesi. Bu kurbanların gözlerinin bağlanıp sunağa iteklenmesi son derece can sıkıcı.

 

Yorum yapmak ve düşüncelerimi paylaşmak, açıkçası istemiyorum. Fakat söylemeliyim ki ince ve derin işler dönüyor.

 

Ancak çok küçük ve kısa ipuçları verebilirim: Milli mücadelede bir tepesi yeşil kalpaklılar, bir de tepesi kırmızı kalpaklılar diye bir durum vardı...

 

Sonra NATO karşısındaki tavırlarda bir bölünme oldu... Zaten bu ülke hep zıt kutuplar arasında sıkışmaya mahkum olmuş bir coğrafyadır. Perslerle Yunanlıların, arasında kalır. Moğol istilası olur, arada kalır. Haçlı seferi olur, arada kalır. Arap ve Avrupa kültürlerinin, arasında kalır. Bloklaşmaların, hep ve daima arasında kalır.

 

Böyle bir toplumda zıtlar arasında sağlanmaya çalışılan dengelerin, ordu nasılsa fabrikada üretilen robotlardan oluştuğu için sorunsuz sağlandığı düşünülemez.

 

Son bir ipucu vereyim: Ordu hiç de sanıldığı gibi zayıf değil, aksine gücünün zirvesinde... Sadece bu kadarını söyleyeyim. Atılan tabanca kurşunları tank zırhından sekiyor, seken kurşunlar ise... Neyse... Yine de ne olacağını bilmiyorum ve tahmin de edemiyorum...

 

Bildiğim: Kritik bir dönemden geçiyoruz. Dar boğazlardan sorunsuz geçemezsiniz. Bazen kurşun geçirmeyen bir tank bir dar boğazdan geçerken başına çok kötü şeyler de gelebilir. Hiç sorunsuz geçip gide de bilir. Çünkü savaşın en büyük handikapı belirsizliktir. Bir çivi, bir nal, bir at ve bir süvari savaşı bambaşka bir yöne çevirebilir. Asimetrik bir psikolojik savaş da olsa böyledir. Savaşta garanti diye bir şey yoktur.

 

Savaşçı için rehavet ölüm, endişe akıldır...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

En çok konuşulması ve irdelenmesi gereken konularda , neden ise içimizden gelen anlamını çözemediğimiz o gizli korkudan dolayı sözlerimizde düşüncelerimizde bireysel otosansürümüze takılıyor.

En basit soruları bile karmakarışıklaştırmada nerede ise uzman olacağız.

 

1-TSK yanlışı nerede yaptı?

Çürükleri ayıklamakta gösterdiği zaafiyet,sepeti tehlikeye attı.

 

2-AKP neden sol söylemlerin sözünü bile edemediklerini sosyalleştirdi?

Taraf olanları tarafsızlaştırarak uygulamaya koyacağı diğer eylemlerinde nezaket kurallarını siyasileştirebilmek için.

 

3-AKP ile bir dönem kapanıp,başka bir dönem mi açılıyor?

Elbette açılıyor ancak bu bizim bildiğimiz yada beklediğimiz bir dönem olmayacak.Tıpkı Digital devrim ile pikabı görmeden cd pleyer'a atladığımız gibi.

 

4-İrtica-bölücülük-işsizlik-dış borçlar-mali kriz gibi çok bilinmeyenli denklemleri bir çırpıda çözebilecek milli iradeyi harekete geçirebilecek alternatif siyasi söylem ne olabilir?

Şavaş ötesinde ne yazık ki yok.İşin enteresan yanı artık düşmanda kalmadı. c:)

 

5-Sunulan Demokrasi ile gerçek demokrasinin arasında fark olacak mı?

Elbette olacak.Zira demokrasinin doğuş biçimi bizdeki gibi değil.Demokrasinin kullanılışı da ilk değil.

 

6-Peki şimdi biz ne yapacağız?

Bilen bir arkadaş cevabı hemen özelime atsın. c:)

 

Önemli olan bu ülkeyi sevmektir.Renklerini de coğrafyasını da sevmektir.Akılı kullanmaktan öte diğer akılları da kullanabilmektir.Korunabilmektir.Yaşamdan,yaşamaktan,dostluklardan,kızgınlıklardan keyif alabilmektir.

Üretebilmek ve yeniden şekillendirebilmektir.

 

Sevgilerimle,

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.