Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:
dönsekte ne kadar sen olucaksın

senden sonra ne kadar ben kaldı...

belki de bir daha asla bu kadar geniş zamana yazılmayacak hiç bir aşk.

-_-

Gönderi tarihi:

yeni bir bayrama hazırlanıyoruz

yeni bir yıl

yeni bir umut

yeni bir derken ne kadar agır geliyor bu yenilik

hala uzgunum

seninle konustugum her an aklımda

paylastıgmız her dakika

her kelime

yabancı bir ulkede aynı dili konusan iki yabancı gibiydik

belki de bu yuzden bu kadar yakındık

belkide aynı acının paydalarını esitlerken sonuc hep sen ve ben olarak cıkıyordu

hala anlayamadıgım gitmek zorunda olmanı...

gittiginden beri ne bayramlar bayram nede yeni bir yıla hazırım

gercek değil gibisin

ama bir yanım öyle inanmıstıki sana...

gidisinin sorumlulugunu yuklemek istiyorum kendime ama öyle agırki

nefes alamıyorum

belki bir sure daha kalsaydın

belki de

 

umarım mutlusundur...

beni biliyorsun

yırtık ucurtma gibiyim gittiginden beri

sadece ruzgara guveniyorum

umarım

gittigine değmiştir...

gittiginden beri ben

biraz daha eksik yasıyorum

bu anlam katamadıgım hayatımı...

 

 

Anita'ya...

Gönderi tarihi:

o eski halimden eser yohk simdiiii

ısdırap icinde yorgunum simdiii

tutun kollarımdan duserim simdi...yalnısım dostlarım yalnısım yalnısss..

 

dokunma bana dediginden beri

aklımda bir intihar cıglıgı

ne seni aklımdan cıkarabiliyorum

nede sana dokunmadan yasayabilmeyi hayatıma sokabiliyorum

ne gidiyorum alıp basımı

nede kalıyor

durmadan başıma kakıp

dokunma bana deyişini...

 

söyle nasıl kalır bir insan

bu kadar isterken seni

hangi mazeretin ardına sıgınır saklar gozlerini

uzanılıpta dokunulamayan suyun uzerindeki yansıma gibisin

hani işime gelmedigi icin gerceginden ayırmadıgım

işime geldigi icin gercek sanıp tutuldugum

dokunma bana deme artık

içime kanıyor yalnızlıgım

dudaklarımı ısırıyorum susamadıklarım yuzunden

avuclarımda karalanmıs burusturulmus sevda yeminleri

uzun suredir akmayan bir nehrin

kuraklıgında bekliyorum

geri alamadıgım icin inkar ediyorum durmadan

baska carem kalmadıgı icin utanmıyorum kendimden

kaybedeceklerimin azlıgıyla eşit özgurlugum

seni kazandıgımdan beri sesimi bile yukseltemiyorum yazarken...

yorgunlugum aşktan deil

cıkmaz sokaklarda kaybolmaktan

ne senin tarifini alabiliyorum tanrımdan

nede yaşam kanıtlarını

 

bugun senin gezdigin sokaklardaydım

senin sahilinide

senin denizinde

senin gunesinde..

hani senin paylasacak bir sey kalmadı dedigin

birlikte baska bir gerceklige soyundugumuz

senin göğün kırmızısına bakışın

benim, senin aksamının karanlıgında bekledigim

kelime oyunlarını özledim

ne gelişine hazrlamıstım kendimi

nede gidisine sigortalıydı icimdeki buzdan kuleler

her yıkılısımın sorumlusu sensin, hayatımın degersizliginin

aldıgım her nefesin

verdigim yerlerin

gordugum insanların ve dahası

senden sonra renkleri solan bu ciceklerin

cektigim her acının sorumlusu sensin

yanıldıgmı biliyorum

ama seni yanımda tutmak icin bundan baska yapabilecek birsey gelmiyor elimden...

 

git simdi..

nolur dokunma bana deme

canım yanıyor duydukca

bir yabancının tercumanı gibi hissediyorum kendimi

ve cevrilemiyor asılsız sevda sozleri

acıklayamadıklarımın altında kalıyorum

bir suredir kimse enkazımla ilgilenmiyor

duyduklarım gorduklerim senin olsun

ben senin sıradan bir gunde evden cıkıs saatini bilmeyi özledim...

 

sokakta yururken bana mesaj yazabilmeni

denize bakarken aklında oldugumu bilmeyi...

aksam eve dönerken yapacaklarını

ve tam olarak saat kacta uyuyakalacgını bilmeyi özledim

hissettiklerim, bildiklerim senin olsun

ben senin yarın sabah uyandıgında aradıgın olmayı özledim...

Gönderi tarihi:

birikiyormu sevda dedigin

yoksa erteleniyormu baska zamanlara

seziliyormu onceden

yoksa surprizlerimi seviyor bu ruh hali..

ne kadar canımı yakmalısın?

yada ne kadar içime cekmeliyim seni

derin bir iç cekip

ne kadar icimde tutmalıyım seni...

ne kadar ömrü kalır bir aşkın

dizlerinin üzerine dustukten sonra

hangi muayeneden sonra anlar doktor?

ve hangi doktor saygı duyar

acı ceken bir askın ötenazi hakkına...

 

referandumamı gitmeli

yoksa artık insan kendi basınamı almalı bazı kararları

kendini attıgın yerin kamuya ait olması

ettiğin intihardan kamunun sorumlu olmasınımı gerektirir?

yoksa kamunun cokta umrunda değilmidir

senin oraya cıkma nedenin...

 

bunun bir durdurma düğmesi olmalı...

 

incecik kagıtlara yazılan intihar notları

makdülün sonkez elini uzatmasıdır hayata

ama genelde ya uzatılan o kadar yakın değildir

yada kendini attıgın yer yazılana yakın değildir..

nerden bakarsan bak

her ikili aşk intiharında bile

en cok sevdigni öldürmüyormu insan..?

kişiselleştirilen bir dunyada

baska bir iklimi özlerken

senin, benim olman kadar yakındım

kamuya mal edilebilecek bir intihar girişimine...

oysa ne ben o kadar cesurdum

nede sen o kadar caresiz

biz olmayı bıraktıgmızdan beri

iki yarım katolik gibiyiz

tabulardan kurtulamamıs

icimizdeki gunahların sehvetinden

birer birer duyumsadıklarımızı idam etmiş...

 

uzun zamandır tellerine dokunulmamıs bir gitarın

akort edilirken cıakrdıgı seslere tahammul sınırlarımzı zorluyoruz

ne sen tutuldugum küçük kız cocugusun

nede ben

incecik kagıtlara kelimeler yazan şair...

ne yazdıklarım yakın sana

nede sen yakınsın

içimde kendimi bıraktıgım boşluğa...

Gönderi tarihi:

kişisellestirmeyelim simdi bunu

kişilere indirgemeden ve bölünmeden

baska bir zaman birimine dek icimizde tasıyalım

cok ta fazla kurcalamadan

ve kurcalattırmadan kendimizi akıp giden zamana

bizde yeni yıla girerken

kartondan yapılmıs sapkalar

plastikten cicekler

bir turlu patlatılamayn sampanyalar

icimizde durmadan gereksiz sıkıntıya neden olan

cumle sonlarına yüklemlenememiş sevgi sözcukleriyle

bir avucumuzde calınması beklenen telefon

diger elimizde an'ı yakalayan

ve o an kayda alan kameramızla

yeni bir yıla girerken yırtılan son yapragı

takvimin uzerindeki rakkamın hissettirdigi

ne cabuk gecti deilmi bugun

gunler kısaldı ya yetmiyor 8 saat günes

yıllar da kısaldımı?

anlamadan

bir elimisde telefon digerinde kamera

kayda alınan

akıp giden yılların vagonlarında hayat

bir kamera sakası gibiydi yasananlar

el sallayın bakın burda

bir elimde kameraya

diger elimde calınması beklenen kucuk telefon

duyumsanması gereken ve yıl gectikce daha cok özlenen

bir turlu dogru cumlenin sonuna eklenemeyen sevgi sözleri..

 

ne zaman eskidiki elimizdekiler

simdi yenileriyle değişiyor zaman

bir süredir büyümüyoruz

sadece ihtiyarlık akmaya baslıyor damarlarımızda

oysa daha bir kac yıl once

avuclarımız terlerdi

ve bu kadar cok beklemezdik

terli avuclarımızda tutarken

kucuk telefonların calmasını...

ve dokunmaz dı bu kadar:

kayda aldıgımız zamanın

nasıl bizi kaybederken

akıp gittigi yerden bize bakıp

sırıtması....

Gönderi tarihi:

hayat berbat

tekmili 42 bölüm oynamaktan yorgunum her sahnesinde

kimi zaman dublör kullansam diyorum olmuyor

kimse beni benden iyi oynayamıyor

alıp basımı gitsem diyorum

bu sehrin sahipleri izin vermiyor

susuzlugumu ağıt yapıp yakıyorum mavisine

uzun suredir koyu gri sabahlara uyanıyorum...

 

baska istanbul yok diyorlardı

baska bir sehrin sevdasına tutulamaz insan

bir gece bekcisi gibiyim

ne sabahı bekliyor

ne geceye lanet ediyorum

halinden memnun devlet memuru edasıyla

alcagım terfilere gun sayıyorum

hala ufkun uzagına yatırıyor gozlerimi

hala yoksun diye baslayan

kısa cumlelerde birikiyor yazacaklarım...

yıkım kararı alıp kapıma dayanmıs belediye ekipleri

ben hala iltica edecek bir ulke bulma telasındayım

bir multeci gibi yakalandıgım kara sularında

bildigim iki kelimeyle pazarlıklara oturuyorum

seni seviyorum...

ama uzun zamandır hayatta kalmaya yetmiyor bu iki kelime...

ve bir gun

merhumun yakınıydık diye baslayan bir gazete ilanına konu oluyor insan

altıncı sayfada 8 puntoluk harflerle yazılan

ve insan anlıyorki gerekli olan üc kelimelik bir saltanat

Allah rahmet eylesin...

iki tarih aralıgından ibaret tüm varlıgın

bir gun mezar tasına kazınan...

Gönderi tarihi:

kuraklıgımdan catlamıs dudaklarım...

hayalini kurdugum ıslak sokaklarında kayboldugum şehrim senmisin...

simdi kollarının arasında titrerken ben

gözlerimi kapadıgımda aldıgım nefes senin mi?

ne seni bitirebilecek kadar gucluydum

nede senden sonra baska bir geceye uyanabilecek kadar cesur...

yokluguna alıssın diye kalbim aldıgım butun alkol takviyelerinden yorgun

sana acıklayamadıklarımdan hüküm giydim...

 

artık ne seninle aglayabilrim

ne de seni aklıma alıp giderim bu sehirden...

teninin kokusuyla uyanırken her gune simdi

yoksun diye geniş zamanlara yaymaya calısmak

ve gelmiyeceksin diye kendimi avutmak...

kalbinin her carpısında hissettigim bu var olmak duygusu...

kollarını arasındayken uydurdugum bu kafiyeler

bu kendimi tamamlıyamıyor olusum

seni bırakıp gittigimden beri ne ben bir adamım

nede yazdıklarım

bu tuhaf hayata saygı durusum...

isyankarlıgımın acıklaması yok...

ne sensizlige tahammulum var

nede yoklugunu acıklayan ilahi acıklamalara...

 

teninin kıvrımlarını ezberleyip ıslak sokaklarda kaybolmak gibi

ne bulunmak istiyorum

nede keşfedilmek

senin dısında baska bir kadın tarafından...

ne seni unutmak istiyorum nede umrumda deil unutulmak

çıkarılmak başka bir leylanın anıları arasından...

Gönderi tarihi:
kuraklıgımdan catlamıs dudaklarım...

hayalini kurdugum ıslak sokaklarında kayboldugum şehrim senmisin...

simdi kollarının arasında titrerken ben

gözlerimi kapadıgımda aldıgım nefes senin mi?

ne seni bitirebilecek kadar gucluydum

nede senden sonra baska bir geceye uyanabilecek kadar cesur...

yokluguna alıssın diye kalbim aldıgım butun alkol takviyelerinden yorgun

sana acıklayamadıklarımdan hüküm giydim...

 

artık ne seninle aglayabilrim

ne de seni aklıma alıp giderim bu sehirden...

teninin kokusuyla uyanırken her gune simdi

yoksun diye geniş zamanlara yaymaya calısmak

ve gelmiyeceksin diye kendimi avutmak...

kalbinin her carpısında hissettigim bu var olmak duygusu...

kollarını arasındayken uydurdugum bu kafiyeler

bu kendimi tamamlıyamıyor olusum

seni bırakıp gittigimden beri ne ben bir adamım

nede yazdıklarım

bu tuhaf hayata saygı durusum...

isyankarlıgımın acıklaması yok...

ne sensizlige tahammulum var

nede yoklugunu acıklayan ilahi acıklamalara...

 

teninin kıvrımlarını ezberleyip ıslak sokaklarda kaybolmak gibi

ne bulunmak istiyorum

nede keşfedilmek

senin dısında baska bir kadın tarafından...

ne seni unutmak istiyorum nede umrumda deil unutulmak

çıkarılmak başka bir leylanın anıları arasından...

-_-

Gönderi tarihi:

seçtigin bu hayat

sessis harflerle

baska sehirlerde

belki bir gun

öslersin

bırak beni

nefes alamıyacak kadar yorgunum artık

bu geri donuslerden bu icine kapalı konusmalardan

yazısmalardan yoruldum

fotograflar cekiyorum gunlerdir

sensis bir hayatın gercek olabilecegine dair kanıtlar topluyorum

faili mechul bir intihara suruklenirken her gun briaz daha uzaklasıyorum

gerceklerden...

ve gercekten

baska bir ütopyaya aglıyorum simdi...

 

fotograflar cekiyorum gunlerdir ve varlıgıma dair kanıtlar topluyorum

ne cevap bulmak icin nede yeni sorular icin hazırım

senden sonra biriken her anı bir kagıda sarıp buzluga kaldırıyorum

arada bir bozulmasın diye kontrol edip kagıdını deiştiriyorum...

bahcemdeki ciceklerin etrafını parmaklıklarla cevirdim

bir gun beni bırakıp gitmesinler diye

bir suredir fotograflar cekip

geceleri uzerine not düşüyorum

saat 13:15

bir tren istasyonunda yalnızlıgımla ilişkiye girerken suc ustu yakalanmısım

ahlak masası ekpleri tarafından sorgulanıp savcılıga sevk edilmişim..

saat 15:28

adliyenin koridorları arasında gezerken seni benzetip bir kız cocuguna bir kac saniye duraksamısım...

15:48

ilk fermanımı giymişim gittiginden beri

gittiginden beri yarın tam bir gun olacak

ve ben ilk sucumu üstüme alıp genel aftan yararlanıp salıverilmişim...

 

sana dokundugum gece gercek deilmiydi?

elimde tek bir fotograf yok..

oysa karesinde seni bulamadıgım öyle cok resmim varki

görenler bana bakıp

iyi bir hayat yasıyorsun diyor

her saniyesinde sen yokken bu nasıl olur

 

fotograflar cekiyorum gunlerdir

yoklugunu kendime izah edebilmek icin

belki de biraz olsun sızabilmek icin hayatın icine

kendime pencereler acıp kendimi bosluga bırakıyorum

belki de biraz daha...

biraz sonra

biraz..

teninin kıvrımlarını özlerken

ve ısınmak icin hayal ederken seni

kendimle aldatıyorum...

 

yangın anında kırılması gereken camları hep zamanından once kırdıgım icin

artık kimse inanmıyor senin icin yandıgıma

ve yerden kalkmadıgım icin insanlar dileniyorum sanıyor,

kimse inanmıyor,

yarasından damlayan kanları silmek icin

durmadan kendini yere atan bir soytarı olduguma...

Gönderi tarihi:

içime kapanıyor kapılar

aksam oluyor

bir kadının aglamsıyla kesiliyor akıp giden zaman

ne garson farkında olanların nede karsısında oturan baska bir kadın

masaya damlayan gozyasları

bir iç çekişle kırılıyor yansımalar

bunun gercek olmadıgı öyle barizki

ne kadar uzaga atsan yakına dusuyor

ne kadar unutmak istesen aklına

eski bir sarkının kafiyeleri arasında sıkısırken

söyleyemezken

sen yine oldugun gibi kal

benim icin sakın değişme..

alıp basımı gidebilrmiyim

yada ne kadar gittikten sonra

kendime kalırım

senden sonra

ne kadar yalnız kalır insan

senden önce

kayıt altına alınmamıs hatıralarım

simdi bir kafiyenin ince esprisine kurgulu

olan biten

yada olmayan bir turlu bitmeyen bu yoksulluk

ustumde briken bu ölü topragı

bu senden sonra kendimi tatmin edişlerim

seni aldatmak icin kendimi kendime sunuşum

bu kısır döngü

bu sen olmassan ben tamamlanamam kaygısı

sen gelirsen bahar olur

acıckası ne bahar ne kış umrumda olmas

sen gelirsen

kıskanır tanrı...

gelmessen hükümlerimin tum hafifletici unsurlarını inkar edişim

carptırıldıgım cezalardan merhamet dilenişim yalan...

gelmessen diye hazırlıgım yok sahip oldugum aklım

gelirsin diye yazıyor bunca zaman

baska bir kayba ermiyor artık

ne tehlike anında cmaları kırabiliyorum

nede

yangında ilk kurtarılacaklar listesine alabiliyorum

seninle kurulan hayalleri...

ne bir sigorta sirketi alıyor sorumlulugu

nede tanrı önemsiyor

sen gittikten sonra başıma gelecekleri...

Gönderi tarihi:

incecik iplerle baglanmısız hayata

belki bir gun

olur ya

beklemeden bitmesini filmin

salonda cıkmaya calısmak gibi

ısıkların yanmasını beklemeden...

 

ne kadar kalabalık bir cenazedeyim..

varlıgımda olmayanherkes burda..

bu kadarmı bekleniyordu ve hazırdı bunca insan

bir gazete kösesinden verilmiş

4 puntoluk harflerle yazılan cenaze davetine...

celenk yada cicek gonderilmemesi

isteniyrosa bagısta bulunulması tema vakfına,

oda olmadı her gelenden

bir kac satır yazması istenebilir

acılan siyah kaplı hatırata...

 

öptügüm ve dokundugum her kadının kokusu icimde

ne zamandır alamadıgım her nefesin hesabını vermekle yukumluyum

ve bir suredir erteledigim yalnızlıgım

zor gecen bir geceden arda kalan caresizlik satırlarım...

ne yoklugunu kabul edebilecek kadar gucluyum

nede sensiz kalabilecek kadar cıldırmıs...

tüm bu olan bitenin bir anlamı yoksada

ben hala sıradan bir güne uyanmak hayalindeyim...

saat sekizde işe gitmek icin yola cıkan

öglen saatlerinde yemek icin paydos eden

ve aksam ustu evine dönmek icin kalabalık belediye otobuslerinde yolculuk eden...

ölümün sıradan günlere paylastırılmıs haline yasamak diyorken

başka bir hayat akar durur damarlarımda

kokusu sen...

tadı sen...

kücük ellerinden incecik bir ölüm planlanır

ve yasanır agır agır bir ölüm

üstümde biriken her kelimenin sorumlusu benim

her sustugumun ve her isyanımın

ve en cok bana kızıyor tanrım

kabul edemedigim icin her yalancı baharı...

gelecekmisin yada gelirmisin bilmiyorum

bunca zaman yarım kalmısken

gelisine ne kadar tamamlanır bu tiyatro sahnesi...

ve kac soytarı bulunur ardından aglayan?

oynaması icin

akıp giden bu zaman parcasından...

 

ne zaman bu kadar abarttım seni bilmiyorum

ne zaman bu kadar

bu kadar beyazdın

gözlerimi alan bakısların

kalsaydın

ne yazabilirdim bir kac satır

nede

aglar

kendimi aşık sanıp...

Gönderi tarihi:

ben senin bir kelimeni duymaya, bir saniye olsun yuzunu gormeye oyle muhtactımki...

yoklugunla terbiye ettim icimdeki tuhaf varlıgı

bir sure sonra alıstırdım ve yokluguna yazdım

varlıgına soyliyemediklerimi...

Gönderi tarihi:
ben senin bir kelimeni duymaya, bir saniye olsun yuzunu gormeye oyle muhtactımki...

yoklugunla terbiye ettim icimdeki tuhaf varlıgı

bir sure sonra alıstırdım ve yokluguna yazdım

varlıgına soyliyemediklerimi...

:clover:

Gönderi tarihi:

her yeni gune bir baska yalnız uyanıyor insan

birlikte yatıyor olmamızın bile bir önemi kalmıyor artık...

her yeni gune yeni bir hikaye

yeni bir son icin hazırlanıyor caresizlikle...

biriktirebildklerimiz icinde hep karamsarlıklar su üstüne cıkıyor durmadan

derinlere batmamak icin en yakındakine sarılıp

yalnızlıgımızla dost oluyoruz...

su gibi akıp gidiyorken avuclarımzdan hayat

ve tutamıyorken

kacamıyorken bu kaybolustan

bir başka ruhun gölgesine özlemle sokulur insan

durmadan icinde buyuttugu boslugu kabullenmez

yeni yalnızlıklarla aldatır kendini

atılan mesajların karsıya gitmiyor olmasının sucu kötü baglantıya yuklenirken

belki de gercekten o mesajı göndermek istemedigmis icin bu kadar yabancı kalıyoruzdur..

ve bu kadar soguk

dogan her yeni güne...

 

keşkelerimizin yerini ic cekislerimis alacak bir gun

ve küçük sevgilim...

diye baslayan bir şiirin sısızı kaplar bedenini...

sanki yokmus gibi...

her yasayamadıgın icin bir keşke uydursan

sanki bu filmi geriye alıp yeniden oynatınca

o basroldeki kadın ve adam

bu defa birlikte olabileceklermiş gibi...

Gönderi tarihi:

bıraktıgım yerdesin...

yada

hayatına girdigim yerde.

butun saplantılarınla ve düşlerinle ve hayallerinle

hayal edemediklerinle kabuslarınla

yada

hicbirseyle seni alabilmek

sana yeni bir belirsizlik vermek

benim kadar bana yakındın sen ve ben senin kadar senin olmaya hazır

simdi ise ertesi gun uyanacak birer yabancıyız

sen onun gölgesinde bir kırlangıc

ben senin uzagında bir korkuluk

ne senin cesaretin var bana yaklasmaya

nede benim gucum

saplanıp kaldıgım topraktan kurtulmaya

Gönderi tarihi:

gunahların ve sevaplarınla yaptıkların ve yapamadıklarınla

yani kısaca seninle

tadını cıkar sadece...

belki yarın iki yabancı uyanıcaz yeni gune

sil gözünün yalnızlıklarını

seni istiyor olmak...bunu isteyebilmek öyle güzelki...

toplayıp cıkarmadan...cıkarlara takılmadan

sorgulamadan ve neden diye sorulmadan

senin bana verdigin her hüznü ve öfkeyi icime sakladım

bir gun seni alırsam eger

senin icin neleri feda ettigimi gorebilmek icin...

Gönderi tarihi:

tuhaf bir ertelemek cabası

hayatı

kapının onunde bekletmek gibi..ne kadar hırsla calıyor olsada...

ardımda bir vasiyet mektubu bırakmadan ölmek istiyorum

sadece sorularla dolu bir son icin...

her duyan kendi son hikayesini uydursun diye hayatım hakkında

ne bir intihar notu olmalı

nede

varislerime acıklanacak bir mektup...

 

acımasısca gecip giden zamandan geriye kalan sadece yalnızlıklarımızmıs..

derken şair hissedemiyorsun

gercek bir yalnızlık, calan telefon sesinden urpermek gibi

hatta kapının calınmasından

ayak seslerinden merdiven boslugundan gelen...

sokak satıcıları

korna sesleri

hayata ve yaşıyor olmaya dair her belirtiden uzak

kendi kendime giridigim bu bitkisel hayatta

ne güneşe ihtiyacım var artık ne suya

içimde yetiştirdigim umutsuzluk cicekleri

baska bir dunyanın efendisi olmaya hazır bir şehzade gibiyim

hala ellerimde karalamalarla dolu kagıtlarım

aklımın icinden bir turlu cıkaramadıgım

yaşam kanıtlarına aykırılıklarım...

yorgunum

ne sevdaya dair bir sözüm var artık

nede

aşıklar icin güzel bir iki kafiyem...

zaten az olan suyunu zamanından once tuketmiş bir bedevi gibiyim...

ne bir vaha var yakınlarda

ne de bir serap

hayallerimin arasında...

Gönderi tarihi:

benim küçük sevgilim

senin resimlerinle doldurdugum bu evin her odasında kokun var...

ayak seslerin geliyor mutfaktan

ellerinin arasından kayıp yere düşüyor porselen bir tabak...

hıckırıkların icimden geliyor

sanki yoksun gibi...

 

benim kucuk sevgilim...

elinden tutup yurudugum her kaldırım

her yol,

yalın ayak bastıgmız cimenler

her aksam gittigmiz o parkın icinde

her aksam önümüzü kesen yavru köpekler...

durup dakikalarca onlarla oynaman

durup dakikalarca sana bakmam...

bazen ürküp geri ceksende kendini

onlara dokunmaktan vazgecmemen...

ne zaman sana yavru bir köpek alalım dediysem

sorumsuzlugumu öne surup ertelerdin bahanelerinle..

simdi ne sorumsuzlugum var nede bahanem...

boş odalarında evimin kucuk pati sesleri geziniyor...

ama pesinde gezip duran baska ayak sesi yok...

belki bir gun gelirsin diye...

 

benim küçük sevgilim

biriktirdiklerimi ciltletip saklıyorum artık

her olmadıgın gün icin

birlikte yapamadıklarımızı topluyor

sonra gece yarısı hepsini bir bir seninle hayal edip

aklımdan cıkarıp

sana uyuyorum...

senden once nerdeydim

simdi neresindeyim kendi hayatımın

aradaki koskoca bir doluluk...

yokluguna ermeyen aklımın hayali delilik...

mantıklı bir sensizlikten yorgun

sıradan gunleri yasıyor olmak

hala anayasaya ve diger kanunlara göre suc teşkil etmiyor...

 

benim küçük sevgilim...

tüm yaptıklarımdan sonra gelmiştin sen bana

biraz daha gec

biraz erken

renkli sac tokaların

parfumunun kokusu hala duvarlarımda

rujunun tadı dudaklarımda

saclarının teninde dalgalanmasının ilahi yanlarını sıralarken sana

beni susturmanı özledim...

simdi ne ilahi bir yanı var bu bos odaların

nede avazım cıktıgı kadar bagırırken

susturacak küçük bir kız...

gittiginden isyankar bir kulu oldum tanrımın

varlıgında ettiğim şükürlerin hesabını sorar gibiyim...

sanki ben isyan ettikce

biraz daha kendi icime kapanıyor

ardına umutlarımı sakladıgım kapılarım...

 

benim küçük sevgilim

sanki bir hayal gibi

dokundugun her esya aynı yerlerinde

aynı gunlere uyanıyor aynı gecelerinde sızıyorum odanın bir kösesinde

defalarca kırdım seni

defalarca aglattım

öyle cok korkuyordum ki bırakıp gitmenden

kendi korkularımın altında kaldım...

ve ölesiye kıskandım seni kendimden

sana her dokunuşumda her öpüşümde

sana her sensin dedigimde istedigim...

sanki hayal gibi...

kırılır aglar

dayanamaz

bırakamazdın beni tek basıma

tum cirkinligime ragmen

tum hayvanlıgıma ve utanmazlıgıma ragmen gitmezdin...

ve ben en cok senin beni bırakıp gitmedigin zamanlarda

kendimi adam sanıp

bir tek senin kollarında aglardım...

simdi

ne bir damla yaş var gözlerimde

nede

sokaga cıkıp hayata karısabiliyorum

bir adam gibi...

 

benim küçük sevgilim

telesekreterime bıraktıgın son mesajları dinliyorum gunlerdir...

gecikecekmişsin...arkadasını yanına ugrayıp...

dolapta biraz yemek ve makarna...

yemek icin seni beklemiyeymişim..

çiçeklere su vermeliymişim.

ve öpüyormussun beni..özledigni söyleyip...

mesajları yeniden dinlemek icin 1'e basın,silmek icin 2'ye...

gittiginden beri 2'ye dokunamadı parmaklarım...

ve ben hala her aksam seni beklemeden yemegimi yiyip

su veriyorum ciceklerine...

 

benim küçük sevgilim...

gecenin bir yarısı uyanıp sarılmanı özledim

basını gögsüme yaslayıp kalp atıslarımı dinler

sıkı sıkı ellerimden tutardın...

hic anlatmazdın kabuslarını

korkacagımdan korkup

yalnızca yanında olmamı isterdin

kapatıp dudaklarımı...

 

benim küçük sevgilim...

gecenin bir yarısı arayıp adını sordular

tanıyıp tanımadıgımı ve senin neyin oldugumu...

telefonunda en son arananlar listesinden ilk sırada ben varmısım...

soguk bir erkek sesi,biraz kaba biraz duygusuz biraz yorgun...

neyindim ben senin...

sen benim küçük sevgilimdin ya ben?

cevap vermek icin zorladım kendimi

seni sordum

telefondaki ses ısrarla yakının olup olmadıgmı sordu

o öyle uzaktım ki sana....

arkadasıyım, dostuyum, sevgilisiyim, herseyiyim...

hala sesim cıkmıyordu

telefondaki ses anlamıs olmalı

bir hastanenin acil servisine gelmemi istedi...

soğuk, yanlış,karanlık, her ne varsa hatalara dair

bunun bir anlamı olması gerekmiyordu

gecenin bir yarısı acil servise yapılan cagrıların...

ben yokken gelirsin diye bir not yazıp dolabın kapagına astım...

umut işte..

br turlu ihtimal veremiyordum

sana birsey oldugu fiikrine...

 

benim küçük sevgilim

gunes dogdugunda eve geri gelmiştim...

dolabın ustundeki not duruyordu

hala orda duruyor olurda

ben evde yohkken gelirsin die...

hala sabahları kalkıp sana kahvaltı hazırlayıp bırakıyorum masanın ustune

ciceklere su verip sokaga cıkıyorum

ve artık öyle eskisi gibi cevap vermiyorum gece yarısından sonra gelen telefonlara

her gun cıkmadan telesekreterdeki mesajını dinleyip

yavru köpegi gorebilmen icin getiriyorum

heryerini ciceklerle süsledigim mezarına...

Gönderi tarihi:

toplayıp cıkarmadan, sıfatlarla süslemeden yada camur atmadan yada bir sıfat takmadan insanları sadece insan olarak kabul etmek neden bu kadar zor geliyor...

tarih boyunca milyarlarca insan sırf dini dili kökenleri farklı diye öldürülmüş, milyarlarcası öldürmüş...

değermiydi bu kadar acıya?

neyi değiştiriyor senin kürt benim alevi yada onun hristiyan olması..yada baska milletlerin baska inanclarına ait olmamız...

neyin pazarlıgı bu neyin anlasmazlıgı.. kimin derdi var baskasının kanıyla?

can almak neden bu kadar kolay...

ya can vermek...

hangi düşünce hangi ırk hangi din hangi dil bir cinayeti haklı gosterebilir kendi adına işlenen?

ve işte insan diyoruz ya...hangi insan bir baska insanın canını alacak kadar kaybeder insanlıgını...

aldın işte ne oldu?

gonderdin onu sen burda kaldın..simdi temsilcisi oldukların ne kazandı?

tuhaf bir zamanda yaşıyorus artık..

her gün iki insan eksiliyor dunyadan.. biri ölürken digeri öldürürken...

umarım simdi inandıgın ve istedigin en güzel yerdesindir Hrant Dink...

 

Allah rahmet eylesin ve sevenlerine sabır versin...

Gönderi tarihi:

:sweatingbullets: VaZgEçEmEdİm :sweatingbullets:

sen hiç umutlarla yaşadın mı?

her defasında bir umudunu daha kaybettiğinde yeni başka bir umuda,

sıkıca sarılmayı bilir misin?

yaşamak için belkide yaşamaya çalışmak için...

hayallerle mutlu olmayı denedin mi hiç?hayallerin gerçek hayatla çakıştığında isyan ettin mi hayata?

ben ettim,kırarak,dökerek bağırarak,çoğu zamansa ağlayarak......

sevmek nedir hiç düşündün mü?daha doğrusu bunu düşünmeye hiç zamanın oldu mu?

ben düşündüm ve sevmenin sadece seni seviyorum demek olmadığını öğrendim

sevmek ,uykusuz geceler bitmek tükenmek bilmeyen hayaller yanlızlık, pişmanlık,özlem demekti

sen bunları yaşadın mı hiç?

yaşamadın biliyorum sen hiç kimseyi sevmedin ki yaşayasın,

sadece sevdiğini zannettin......

oysa ben sevdim uykusuz gecelerimde yanlızlıkla dost olup hasretliğini çektim hayyaller kurdum vekendi kurduğum bu dünyada kayboldum

sana seni sevdiğimi söylediğim için her seferinde pişman oldum

sen hiç geceleyin uyumak yerine ağladın mı?

seni nasıl sevdiğimi düşündün mü?

düşünmedin biliyorum ama ben söyleyeyim

sen benim için hayattın,umuttun ,yaşam kaynağımdın,

ölümü bile göze aldığım ilk sevdamdın..

ben sadeec bunları bil istiyorum

seni nasıl sevdiğimi ve sensiz yaşayamayacağım gerçeğini......

sana hiç kızmadım,küsmedim

çünkü ben hiç kimseyi bu kadar çok sevmedim...

aşkın yarını yoktu ama benim beklediğim hep yarındı

bekledim belki bir gün sende seversin diye

benim yaşadıklarımı yaşarsın

işte o zaman beni anlarsın...

belki beni sevmedin ,belkide sevmek istemedin

ama şunu sakın unutma bitanem;

BEN NE OLURSA OLSUN SENİ SEVMEKTEN HİÇ VAZGEÇMEDİM

VaZgEçEmEdİm ben yazdımmmmmmmm :)

Gönderi tarihi:

dayandıgım bütün temeller sallanıyor artık

geçtigim yolların toplamı kadar yorgunlugum

bir an dursam dizlerim taşımaz bu agırlıgı

bir an dursam

yeniden yazılamıyor sevgi sözcukleri

süresi kısaldıkca hayatımın

acısı artıyor

bir turlu erteleyemedigim yalnızlıkların

bu kadar seninle ve bu kadar uzak sana

belki de gelmeyecegin icin bu kadar bagımlın

Gönderi tarihi:

şehirlerarası iki sevgiliydik biz

ses ve yazıdan ibaret aşkın bir turlu esitlenemeyen paydaları

ne seninle tam olabiliyordum

nede seni aklımdan cıkarınca bir adam...

çaresizlikleri biriktirip 30 gun sonra kitap alamıyordum belki

ama içimdeki sana yetiştiremedigim ciceklerin kokusuyla sarhosum

ayılmamak icin alkole bastırıyordum beynimi

uyanmamak icin ruyalara...

sehirlerarası iki sevgiliydik biz

ne bir otobus camının bugusuna yazıldı kalbimiz

nede bir havaalanı bekleme salonunda

yanımızda hızla gecip giden

iki sevgilinin el ele tutulmasına benzetildi

aramızdaki onca mesafaye ragmen

karsımdaki ekrana ben diye dokunan eline

sarılıp ağlayısım....

 

şehirlerarası iki sevgilydik biz

hicbir tarifede gecmiyordu bulusma saatlerimiz

ve hirbici mazereti yoktu tanrının

bizim icin cizdigi yolların kesişmemesinin

 

sehirlerarası iki sevgiliydik biz

bir türlü yerine ulastırılamayan mesajları dusunup kurgulayan

kendi kurdugu komplo teorilerini altında kalıp

yine tek careyi sevgilsini dusunmekte bulan

iki caresiz

iki yalnız

iki yorgun sevgilliydik biz

kavusamıyor olmayı hala sehirlerarası yolcu tasıyan otobuslerin

ücret tarfilerinin neden oldugunu sanan

 

sehirlerarası iki sevgili

soguk bir kıs gecesi

soluk monitorun ısıgına bakıp ısınmaya calısan

birlikte olamıyacak kadar gucsuz

ayrı yasayamayacak kadar

aklı basında olmayan...

Gönderi tarihi:

gel hadi

kırıldıgım yerde sarılamıyor yaralarım

kırıldıgım yer yoklugunun canımı yaktıgı

geldigin yer br cennetin varlıgının son ispatı

gel hadi

gittigin gibi ansızın

soru sormadan ve cevaplanmayı beklemeden

ve ben ayılmadan yeni bir gune

baska bir aşkın kıvrımlarına dokunmadan

yasadıgım bu tuhaf bitkisel hayattan cıkmadan

gel hadi

yollarını esberledigim sehrin

gelirsin diye cektigim resimlerim

sen gittiginden beri dinledigim

her sarkıyı ezberledim ben

gelirsen diye

sakladım gordugumu

unuttuklarım icin bagısla beni

ben hala sensis bir gunun degerini tam olarak kavrayamayanlardanım

gülümseyemiyorsam affet beni

ben hala sensis bu dunyanın buyuklugune inanmayanlardanım

 

gel hadi

yazarken verdidim 'es'ler

bu soluk alma cabası

ic cekişlerim

bu bir turlu gelmeyislerin

bu yokluguna yazarken tükenişlerim

seni dusunup kendime dokunup

tanrıyı aldatma tesebbsulerim

bu gelmiyorsun ya aksam olmuyor olsada gece btmiyor

bitsede sabahın ilk ısıkları öyle aydınlıkki

acılmıyor gözlerim

gözlerimin acılması işime gelmiyor

aglamıyorum artık

gittiginden beri her yeni gune bir baska yalnız uyanıyor

ama yasamıyorum artık

karnımdaki agrılar gectiginden beri hissetmiyorum

seni son gordugumden beri kimseye bakmıyorum

sanki yalanmısız gibi

bu tiyatro oyunundaki son sahnede hanceri sırtına saplanan benim

saplayan ben

bu inkar ettigim dunyamın sorunmlusu tutulup

bilirkişilere suikastler duzenyelen ben

ben ki sahip oldugum hayatı

sana yakın bir yörüngede tutmaya calısan

kusatma altındaki bir kalenin son savascısı

içime cektigim nefesin tek nedeni sensin

bırak

son nefesimi vermek icin

baska bir yukumluluk yoksa eger

dokunsun

sadece senin ellerin...

  • 2 hafta sonra...
Gönderi tarihi:

askın şiiri olmas

oluyorsa eger o sadece şiirdir

askın kafiyesi olmaz

ne ölcüsü vardır hayatın icinde

nede baglı oldugu dilbilgisi..

cahilligime ver sevdigimden beri ayrı yazamıyorum

soru eklerini

askın şiiri olmaz

oluyorsa renkli gokkusagıdır o

renginden utanır bakamaz insan

ve en son öptugu kadının dizleri dibinde bulur kendini ansızın...

askın şiiri olmaz oluyorsa yalandır o

anlam yukleyebildigin kadar kelimelere anlasılırsın

anlayamadıkların kadar altında kalırsın kuramadıgın kafiyelerin

askın şiiri olmaz oluyorsa, bir kadının suya degiyordur ayakları öglenden sonra

aşkını ertesine gune kadar tasıyamıyorsan şiir olur o

okuduktan sonra gecer

ve ac karnına alınmaması doktor tavsiyesidir

 

aşkın şiiri olmas..yazılıyorsa eger o sevgiliye agıttır

ne giden ne kalan..seni tanıdıgımdan beri aklımın icinde durmadan birseyleri kırıp döken...

ne fazlası var ustu kalsın diyebilecegim.. nede azı...

delinmiş ayakkabımı aylardır giyip

boynumdaki kravat sayesinde adam sayılıyorum

bir gun düşmeye göreyim ayaklarımın tabanı acılırsa gun yuzune

ne kravataın asaleti kalır boynumda

nede öptugum kadınların adı

yazdıgım mısralar arasında...

 

aşkın şiiri olmaz

olan biten sıradan bir makaleden ibarettir

biz buna abartıp ask siiri diyoruz

abartamadıgmz kadar kafiye uydurup

bir gun biri bestelerse diye uyaklamaya calısıyoruz...

askın siiri olmaz

olan biten sen ve benden ibaret..

ne seni cıakrtınca benden bir anlamı kalıyor

nede seni aklımdan cıkarınca

bir aşk şiiri oluyor...

geriye kalan küstah bir yazarın

laf kalabalıgı...

şehvetinden gecelerin hesabını tutan kör bir meyhaneci gibiyim

ne ictigmi biliyorum

ne dokundugumu

ne seninle yatabiliyorum

nede sensiz

beynimdeki sesleri susturabilmek icin kafama sıktıgım kursunlar

bir suredir bir yabancının kafısiyesiyle uyanıyorum her yeni gune

anladım ki

senden sonra hayatıamın sonuna kadr

bir baskasıyla olma dusuncesi

tek basıma yalnız kalmaktan daha zor...

 

aşkımın şiiri diyor kim yazıyorsa bunu...

hangi askın şiiri olur

yazılabiliyorsa şiirdir o..ask yazılamayan

ask baskasının yazdıklarında okudugun

o hic senin olmayacakmıs gibi duran..

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.