Φ ilker01 Gönderi tarihi: 22 Ekim , 2009 Gönderi tarihi: 22 Ekim , 2009 NEFES:VATAN SANA CANIM FEDA Sinemalarda Özet: “Nefes” bir yüzbaşının komuta ettiği 40 kişilik bir timin hikâyesidir. 2365 metre yükseklikteki “Karabal” tepesinde bulunan bir röle istasyonunu korumakla görevlendirilen bu 40 askerin görevlerini yerine getirirken yaşadıkları acıları, sevinçleri ve yaşam mücadelelerini anlatıyor. Şehit olan askerlerin hikâyesinin anlatılacağı filmin öyküsü, Güneydoğu'daki bir sınır karakolunda geçiyor. Bu nedenle çekimlerin yapılacağı Tahtalı Dağı'na bir karakol kurulacak. Karakolu koruyacak olan 40 kişiyi oynayacak oyuncular ise Türkiye'nin farklı illerindeki konservatuarlarda okuyan öğrencilerinin arasından seçilmiş. SENARİST ASKERİ OKUL MEZUNU Filmin senaryosu aynı zamanda filmin yönetmeni olan Levent Semerci ile Mehmet İlker Altınay ve Hakan Evrensel'e ait. Senaryo Hakan Evrensel'in 'Güneydoğudan Öyküler' adlı kitabından uyarlandı. Kitabında Güneydoğu'da yaşanan terörü anlatan Hakan Evrensel, askeri okul mezunu. Uzun yıllar Güneydoğu'da subay olarak görev alan Evrensel, kendi isteğiyle ordudan ayrıldıktan sonra tanıklıklarını kitaplaştırdı. TAHTALI DAĞI'NA KARAKOL KURULDU Levent Semerci'nin yönetmenliğini yaptığı film, Antalya'nın Kemer İlçesi yakınlarındaki Tahtalı Dağı'nda çekildi. Film için dağda, 2365 metre yükseklikte, küçük bir karakol kuruldu. Tahtalı Dağı'nı tercih etmesinin nedeni, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ne jeolojik olarak benzemesi. Filmde 40 askeri canlandıran oyuncular, Türkiye'nin farklı illerindeki konservatuvarlarda okuyan, isimsiz öğrencilerinin arasından seçildi. BİREBİR ASKERİ EĞİTİM ALDILAR - Film, gerçek bir hikayeden yola çıkılarak yazılmadı. Bugüne kadar görülen, duyulan ve yaşanan olaylar birbirine eklenerek, tamamen kurmaca olaylar ve karakterler yaratıldı. - 40 askeri canlandıracak yetenekli, zamanı bol ve 'no name' (Ünlü olmayan) isimler seçildi. - Çekimler Tahtalı Dağı'nın yanı sıra Gömbe, İstanbul ve İzmit'te yapıldı. - Hazırlık aşamasında bölgede görev yapmış emekli askerlerle ve askerliklerini orada yapmış gençlerle konuşuldu. - Hazırlıklarına iki yıl önceden başlanan filmin çekimi 140 gün sürdü. - Oyuncular bir ay, emekli bir eğitim subayı tarafından gerçeğe birebir uygun şartlarda eğitim aldı. Sadece 3 günde 'Nefes'leri kesti Nefes filmi, üç gün önce vizyona girmesine rağmen toplam 334 bin 215 izleyiciyle rekor kırdı. Vizyona gireli 3 gün olmasına rağmen dolduran sinemaseverler Nefes filmine büyük ilgi gösterdi. Irak sınırında görevli 40 askerin destansı öyküsünün anlatıldığı Nefes filmi 3’üncü günüde 334 bin 215 izleyici rakamına ulaştı. Nefes böylelikle bu yaz gösterime giren filmler arasında hafta sonu en iyi açılış yapan film rekorunu kırarak büyük bir başarıya imza attı. alıntı 1 Alıntı
Φ Radya Gönderi tarihi: 3 Kasım , 2009 Gönderi tarihi: 3 Kasım , 2009 Geçtiğimiz haftalarda gösterime giren 'Nefes: Vatan Sağolsun' tartışılmaya devam ediyor. Kimileri filmi tehlikeli bir milliyetçilik yaptığı gerekçesiyle eleştirirken, kimileri de insani bir hikaye anlattığını savunarak başarılı buluyor... 2500 metre yükseklikte, bulutların arasında bir karakol... Soğuk ve rüzgardan yırtılmış bir Türk bayrağı, karlarla kaplı Atatürk büstü... Böyle bir sahneden yola çıkarak birçok film yapılabilir. Savaşın karşısında duran ya da sadece askerlerin psikolojilerini merkezine alan bir film de, militarist bir film de yapılabilir. Bu tanımlamaların ve şablonların dışında çok çok farklı hikayeler de anlatılabilir. Yönetmen Levent Semerci de kendi filmini yapıyor, Atatürk büstü ve 'Ne Mutlu Türküm Diyene' ile sonlandırdığı 'Nefes: Vatan Sağolsun'da tartışılacak diyaloglara ve sahnelere imza atıyor. İlk fragmanı yayınlandığı günden beri merakla beklenen, gösterime girdikten sonra kısa sürede 1 milyona yakın izleyici tarafından izlenen ve Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un da ''Çavuş'un, Atatürk büstüyle ilişkisi beni gerçekten çok etkiledi. Gerçek askerimiz bu'' diyerek övdüğü film izleyenleri de ikiye böldü. Sadece forum sitelerinde değil gazete ve sinema sitelerinde de filmin meselesi tartışılıyor. 'Nefes: Vatan Sağolsun' gerçekten milliyetçi, militarist ve duyguları sömüren bir film mi yoksa sadece askerlerin ruh halini ve o bölgedeki 'gerçeği'mi yansıtıyor? Nadire Merter (Kaya Genç'in röportajından - Sabah) UNUTMAMALIYIZ Kİ MİLLİYETÇİLİK SAVAŞTIR ''(...) Bakın, bir filmin savaşı anlatması için savaşı göstermesi bile gerekmiyor. Eve Dönüş çok önemli bir savaş karşıtı filmdir ama içinde savaş sahneleri yoktur. Savaşın sonuçları, travmasıyla başa çıkma süreci vardır. Oysa Nefes'te sık sık, özellikle ilk başlarda, silah seslerini duydukça gözlerimi, kulaklarımı kapadım, ne Kürt savaşını ne Türkiye'deki sorunları düşünebildim Nefes'i seyrederken. Çünkü film buna izin vermedi. Neyse ki, aynı gün İki Dil Bir Bavul'u da izledim ve çok beğendim. (...) Nefes'te en öne çıkan kadın figür çatışmada yaralı yakalanıyor. Yüzbaşı, kişisel bir savaş yaşadığı 'doktor' lakaplı adamla kadın arasında bir ilişki olduğunu, birlikte olduklarını söylüyor, bir yandan yaralı yatan kadının boğazını sıkarken. Kadını erkeğin üzerinden tanımlıyor, "Bir kadın kendi dağa çıkamaz" diyor film, oysa kadın mücadelesini veriyor. Nefes'in kadına yaklaşımı beni çok irkiltti ama şaşırtıcı da değil, "erkek" bir film. (...) Filmin "Ben de askere gitmeliyim!" isteği yaratan bir etkisi olduğunu da çok sayıda okur yorumu gösteriyor. Film ölümü, savaşı, militarizmi kutsuyor çok dikkatli bir şekilde. Sonunda askerler kurtulamıyor ama, büst ve bayrak kurtuluyor. (...) Gürültüler arasında yüzbaşıyla PKK'lı arasındaki telsizden 'dilimizi yasakladınız' gibi bir tartışma yaşanıyor. Film 'meselesi'ni bir öyle, bir böyle, tereddüt içinde sunuyor. Sanki farklı okumalara da imkân veriyormuş gibi. Oysa, filmin ismi net: "Nefes / Vatan Sağolsun".'' İsmet Berkan, Radikal 'NEFES' KESEN BİR BAŞYAPIT ''Hayır, bu film öyle kaba saba anlamlarda ‘savaş karşıtı’ bir film değil. Bu film, o savaşın, herhangi bir savaşın taa yüreğine inen, inanılmaz derecede gerçekçi bir film. Hatta şöyle diyebilirim: Hayatımda seyrettiğim en güzel, en anlamlı Türk filmi. Gerek teknik ve estetik mükemmelliği, gerek savaş gerçeğini gözümüzün önüne bu denli yalın biçimde sermesi ve gerekse ele aldığı konu itibarıyla gerçek bir başyapıt ‘Nefes.’ Ben film gösterime girdikten tam bir hafta sonra izlemeye gittim. Salon tıklım tıklımdı. İzleyicilerin yarısı genç kadınlardı. Dile kolay, milyonlarca Türk erkeği geride kalan uzun 25 yılda o savaş atmosferinden geçti, pek çoğu savaştı, bir bölümü de maalesef öldü. Ama Türkiye bu filmi yeni yapabildi. Gidin görün. Film boyunca yüreğiniz sıkışacak, her an ölümü bekleyeceksiniz. Ama gidin görün. Görmezseniz de eksik kalacaksınız. Teşekkürler Levent Semerci. Bu ülkenin bu en önemli derdini evrensel bir dille anlattığı için.'' Emre Aköz, Sabah 'NEFES: VATAN SAĞOLSUN' MİLİTARİST BİR FİLM Mİ? ''Geçen cuma günü gösterime giren 'Nefes: Vatan Sağolsun' adlı filmin çok ilginç bir özelliği var. Yönetmen Levent Semerci ve onunla birlikte senaryoyu yazan Mehmet İlker Altınay ile Hakan Evrensel, Türkiye'deki hakim nasyonalist ideolojinin tüm simgelerini kullanıyor: 2365 metredeki Atatürk heykeli... Parçalanan ama yine de dalgalanan al bayrak... Şehitlerin cennete gideceği inancı... 'Vatan sağ olsun' sloganı... Yaralı PKK militanını öldürmeyip tedavi eden yüce gönüllü, merhametli Türk askerleri... Yurdu savunan gençleri umursamayan kentliler... Bütün bu simgelerin kullanılmasına rağmen filmden izleyiciye nasyonalist/militarist bir mesaj geçmiyor. Yani Türk nasyonalistlerinin alkışlayacağı bir film değil 'Nefes'. İdeoloji üzerine çalışan aydınların ve akademisyenlerin bu filmi görmesi ve sonra da şu soruyu cevaplaması gerekiyor: Nasyonalist ideolojinin tüm ögelerini kullanmasına rağmen, bu film niye nasyonalist/militarist bir film olmuyor?'' Fatih Özgüven, Radikal KESİLEN 'NEFES' ''(...) Nefes’ askerlikle ilgili bir söz olarak tamamen hamasi olamıyor, yüzbaşının kesilmekte olan nefesi buna engel teşkil ediyor çünkü. Olsa olsa, bu kesilmenin uzaklardaki sevgiliye şiirle ifade edilişi sırasında hamasete varan bir duygusallıktan bahsedilebilir, ama orada da dil sürçüyor: ‘Vatan sağolsun diyeceğim ama vatan sensin!’ ‘Nefes’ tam da bu; kendilerine içinde yaşadıkları toplum tarafından normal bir hayat vaat edilmiş (ev, eş, hatta taksitle alınan bir araba, asgari mutluluk), sonra aynı vaat içinde bulundukları durum tarafından kesintiye uğratılmış, bunun niye böyle olduğunu içten içe anlayamayan, kabullenemeyen, ‘vatan sağolsun’u sık sık kesilen bir nefesle söyleyen bir grup bildik-tanıdık Türkiyeli erkeğin resmi. Ara sıra ‘karşıdakiler’in, hasmın sesi duyuluyor fakat karakoldakilerin tereddüdü karşısında bu ses de ister istemez bir öcü olmaktan çok, bayağı gerçek birinin sesi olarak çıkıyor. Filmin sonunda askerle hasmı birbilerinin üzerine yuvarlanarak ölüyorlar, hayatta kalan askerlerden biri yere yuvarlanmış Atatürk büstünü kucaklıyor fakat onunla ne yapacağını bilemediğinden kucağında büstle kalakalıyor. Filmi yapanların peşine düştükleri ‘gerçekçilik’ bu savaş için vaaz edilen resmi ‘gerçeğe’ denk düşmüyor. Bunun da sebebi var- bu filmi yapanlar her ne kadar bu savaşa dair bir film yapmak, hasbelkader taraf olmak istiyorlarsa da (ki yarımağızla bence) bu olamıyor, ‘senkron kayıyor’. Çünkü onlar da, sonuçta, anlaşılan, aynı kökeni paylaştıkları filmdeki yüzbaşı, doktor, bankacı vb. gibi, bu konuda yüzde 100 hamasi bir filme gerçekten inanmıyorlar. Konu filmse, filmdeki karakterler de sivil hayatlarında, Schwarzenegger filmlerini değil evlerindeki Kubrick setinin içinde bulunan ‘Full Metal Jacket’i tercih ederler muhtemelen. Yani bir tereddüdün filmini. ‘Nefes/Vatan Sağolsun’un da iki nefes arasında olmaya çalıştığı filmi.'' Esin Küçüktepepınar, Sabah ''Belli ki teçhizatı yetersiz 40 askerin korumaya çalıştığı bu yerin, Güneydoğu’da Irak sınırına yakın bir tepedeki telsiz röle istasyonu olması manidar elbette. Kimi, kime şikayet ettiği de ortada. Türkiye’nin ‘geri kalanıyla’ iletişimi kopan, unutulan veya varlığı sorgulanan askerlerin tek biçare hal ve ahvaline dair Ankara (politikacı ve asker) ve İstanbul (sermaye) cenahına serzenişte bulunuyor…'' Ali Ulvi Uyanık, ekolay.net NEFES ''(...) Bir yüzbaşının komutanlığında , ‘görünmeyen diğer grupla’ sıcak teması bekleyen genç yürek atışlarını, tüm coşkuları, sevgileri, üzüntüleri, özlemleri, korkuları, neşeleri ile yakınımızda hissettiren yönetmen Levent Semerci’nin başarısı olduğu kadar bir yapım başarısı da “Nefes”. “Nefes”, eminim ki, tartışma yaratacak, militarist falan bulunacak. Benim önerim giden seyircinin, tüm kimlik bilgilerini vestiyere bırakarak, duyguları çırılçıplak gitmesi. Salt insan olarak… O kadar!'' Onur Yazıcıoğlu, Bianet BİR ''NEFES'' TÜRK AÇILIMI ''(...)12 Eylül sonrası dönemde ideolojisizlik batılı, orta-ortaüst sınıfın ideolojisi oldu. Üstelik bunun bir ideoloji olduğunu görmezden gelerek, belki de hiç anlamayarak. Oysa bu düşünce akımı, devletin resmi ideolojisidir. Teknokratların devrine alamettir bu ideolojisizlik. Bu devlet 12 Eylül'ün devletidir. Nefes adlı filmde, batılı, orta-orta üst sınıfın "ideolojisiz" gözleri, PKK meselesi için ölen Türk askerlerine gözyaşı döküyor. Bu savaşın doğru olduğunu da belirtmiyor fakat bu durum filmin ideolojilerden bağımsız bir insan hikâyesi olduğunu göstermez. Eğer insan hikâyesi olsaydı, "öteki" insanların hikâyelerini de görürdük. Yoksa dağda savaşanlar arasındaki insanlık koşulu postal giymekten mi geçiyor? Ayaktaki Mekap olunca, dağda savaşanın yok mu bir hikâyesi? Yoksa onlar insan değil mi?'' Serdar Akbıyık, Star TÜRK SİNEMASI NEFES ALDI ''Nefes öyle bir film ki her vatandaşın seyretmesi gerekiyor. Kesinlikle bir propaganda filmi olmadığını söylemeliyim. Hangi siyasi görüşe inanırsanız inanın filmin içindeki hiç bir detaya karşı çıkamazsınız. Müthiş bir gözlem ve gerçeklikle karakterler oluşturulmuş. Ben ilk kez Hollywood yapımlarıyla yarışacak kalitede senaryoya, diyaloglara ve çekimlere sahip bir üretim görüyorum. Bu kadar da iddialı konuşuyorum. Ve acı olan şu ki, bu ülkenin çoğunluğunun inandığı resmi ideolojinin ilk kez dört dörtlük bir şekilde sinemalaştırıldığını görüyoruz.'' ntvmsnbc Alıntı
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 3 Kasım , 2009 Gönderi tarihi: 3 Kasım , 2009 şimdi geliyorum sinemadan...film bittikten sonra bumuydu bu kadar abartılan film dedik arkadaşlarla...komik sahneleri daha fazla inanın... tamam güzelde öyle abartıldığı gibi değil gitmek isteyen arkadaşlar fazla bir beklenti içinde olmasınlar sonuda politik bitiyor zaten... Alıntı
Φ ''biji tirkiye'' Gönderi tarihi: 17 Kasım , 2009 Gönderi tarihi: 17 Kasım , 2009 Nefes'in foyası meydana çıktı Albay Dursun Çiçek'in bilgisayarında bulunduğu öne sürülen ve 'üçüncü ihbar mektubu'nda yer alan belgelerdeki film projeleri, sinemalarda gösterimde bulunan 'Nefes-Vatan Sağolsun' filmini tartışmaya açtı. Bir grup askerin, terör örgütüne karşı mücadelesinin anlatıldığı "Nefes" filminin, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) tarafından yaptırılıp yaptırılmadığı polemik konusu oldu. Film ile TSK'nın çekilmesini planladığı "terör filmi" senaryosunun örtüşmesi dikkat çekiyor. Yapımcılar ise bu iddiaya tepki gösteriyor. Üçüncü ihbar mektubundaki "kamuoyu yaratmak" adlı belgede 'terör ve irtica' konularının topluma anlatılması için sinemanın kullanılması yer alıyor. Planda, bu içerikteki filmlerin çekilmesi, oyuncular ve yönetmen kanalıyla kamuoyunda yer alması, magazinsel boyutunun yaratılması, galasına kamuoyu yaratacak kişilerin çağrılması öneriliyor. Film yapımcılarına 500 bin TL'lik destek verilmesini de içeren planda, "TSK'nın terörle mücadelede fedakârlık ve başarılarını anlatan bir film yapılacaktır." denilerek filmin içeriği detaylandırılıyor. Filmin senaryosu ise şöyle anlatılıyor: "Filmde, Güneydoğu bölgesinde tim komutanlığı yapan bir üsteğmenin yaşamından kesitler eşinin bakış açısından yansıtılacaktır. Film; Güneydoğu bölgesinde yaşadıkları, gitmeden önceki ruh hali, bölgeye gittikten sonra duygu ve düşüncelerindeki değişimler, bu değişimlerin yarattığı ikilemler, düşüncelerinin netleşmesi, batıdaki arkadaşları ve ailesiyle oluşan düşünce farklılıkları üzerine kurulu olacaktır." Planlamada 'tim komutanı bir üsteğmen' etrafında olayların gelişmesi düşünülürken, "Nefes" filminde 'tim komutanı bir yüzbaşı' ve ekibinin yaşadıkları aktarılıyor. Planda, 'tasarlanan filmin galasına kamuoyu oluşturacak isimlerin çağrılması' ifadesi yer alıyor. Filmin yapımcı şirketi Fida Film Yapım Sorumlusu Orhan Erkal ise 'Nefes' filmiyle planın bağdaştırılmasına tepki gösterdi. Erkal; "Hayal mahsulü bir bağlantı, böyle bir durum yok, insanların konuştuğu bir şey ama gerçekliği yok." ifadelerini kullandı. "Nefes'in senaryosunun, TSK'nın oluşturduğu senaryo ile örtüştüğü" yorumlarına da katılmadığını belirtti. Terör filmi dışında irtica filmi çekilmesi de isteniyor. 1 Alıntı
Φ kgurleyen Gönderi tarihi: 17 Kasım , 2009 Gönderi tarihi: 17 Kasım , 2009 Nefes'in foyası meydana çıktı Albay Dursun Çiçek'in bilgisayarında bulunduğu öne sürülen ve 'üçüncü ihbar mektubu'nda yer alan belgelerdeki film projeleri, sinemalarda gösterimde bulunan 'Nefes-Vatan Sağolsun' filmini tartışmaya açtı. Bir grup askerin, terör örgütüne karşı mücadelesinin anlatıldığı "Nefes" filminin, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) tarafından yaptırılıp yaptırılmadığı polemik konusu oldu. Film ile TSK'nın çekilmesini planladığı "terör filmi" senaryosunun örtüşmesi dikkat çekiyor. Yapımcılar ise bu iddiaya tepki gösteriyor. Üçüncü ihbar mektubundaki "kamuoyu yaratmak" adlı belgede 'terör ve irtica' konularının topluma anlatılması için sinemanın kullanılması yer alıyor. Planda, bu içerikteki filmlerin çekilmesi, oyuncular ve yönetmen kanalıyla kamuoyunda yer alması, magazinsel boyutunun yaratılması, galasına kamuoyu yaratacak kişilerin çağrılması öneriliyor. Film yapımcılarına 500 bin TL'lik destek verilmesini de içeren planda, "TSK'nın terörle mücadelede fedakârlık ve başarılarını anlatan bir film yapılacaktır." denilerek filmin içeriği detaylandırılıyor. Filmin senaryosu ise şöyle anlatılıyor: "Filmde, Güneydoğu bölgesinde tim komutanlığı yapan bir üsteğmenin yaşamından kesitler eşinin bakış açısından yansıtılacaktır. Film; Güneydoğu bölgesinde yaşadıkları, gitmeden önceki ruh hali, bölgeye gittikten sonra duygu ve düşüncelerindeki değişimler, bu değişimlerin yarattığı ikilemler, düşüncelerinin netleşmesi, batıdaki arkadaşları ve ailesiyle oluşan düşünce farklılıkları üzerine kurulu olacaktır." Planlamada 'tim komutanı bir üsteğmen' etrafında olayların gelişmesi düşünülürken, "Nefes" filminde 'tim komutanı bir yüzbaşı' ve ekibinin yaşadıkları aktarılıyor. Planda, 'tasarlanan filmin galasına kamuoyu oluşturacak isimlerin çağrılması' ifadesi yer alıyor. Filmin yapımcı şirketi Fida Film Yapım Sorumlusu Orhan Erkal ise 'Nefes' filmiyle planın bağdaştırılmasına tepki gösterdi. Erkal; "Hayal mahsulü bir bağlantı, böyle bir durum yok, insanların konuştuğu bir şey ama gerçekliği yok." ifadelerini kullandı. "Nefes'in senaryosunun, TSK'nın oluşturduğu senaryo ile örtüştüğü" yorumlarına da katılmadığını belirtti. Terör filmi dışında irtica filmi çekilmesi de isteniyor. ''Nefes''in değil....TSK yı yıpratmaya dönük çabaların sahiplerinin foyası ortaya çıkıyor... Taraf Gazetesi yazarlığına öykünmek...insanın dostlarına ve ülkesine bırakacağı onurlu bir miras değildir... Bölücü Kürtçülük ve TSK düşmanlığı... insanı ''eleştirel yazar'' yapmaz...Türkiye üzerinde oynanan bir büyük emperyal oyunun suç ortağı yapar... 3 Alıntı
Φ JAN Gönderi tarihi: 17 Kasım , 2009 Gönderi tarihi: 17 Kasım , 2009 ''Nefes''in değil....TSK yı yıpratmaya dönük çabaların sahiplerinin foyası ortaya çıkıyor... Taraf Gazetesi yazarlığına öykünmek...insanın dostlarına ve ülkesine bırakacağı onurlu bir miras değildir... Bölücü Kürtçülük ve TSK düşmanlığı... insanı ''eleştirel yazar'' yapmaz...Türkiye üzerinde oynanan bir büyük emperyal oyunun suç ortağı yapar... Ancak eleştirilen hep aynı kurum olunca insan ''aceba'' diyemeden alamıyor kendini her defasında.. Alıntı
Φ Dayı Gönderi tarihi: 17 Kasım , 2009 Gönderi tarihi: 17 Kasım , 2009 Ancak eleştirilen hep aynı kurum olunca insan ''aceba'' diyemeden alamıyor kendini her defasında.. Pardon.. Eleştirende hep aynı olunca..diyorum bende.. ''aceba''.. Alıntı
Φ JAN Gönderi tarihi: 17 Kasım , 2009 Gönderi tarihi: 17 Kasım , 2009 Pardon.. Eleştirende hep aynı olunca..diyorum bende.. ''aceba''.. Elbetteki eleştirenler aynı olacak.. Yoksa düzen partilerinin, postal sevdalılarının askeri eleştirdiği nerede görülmüş..? Aksi durum ya kıyamet alameti ya da demokrasi tufanı olur.. Bu tufandan da ''çağdaş'' Ken'anlar, başta Öymengiller ve ardılları kurtulamayacaklardır.. Bizimkisi sadece Nuh misali uyarıda bulunmak..!! Dostça.. Alıntı
Φ ilker01 Gönderi tarihi: 18 Kasım , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 18 Kasım , 2009 DAĞLICA GAZİLERİNİN NEFES'İ KESİLDİ Sabah Gazetesi Muhabiri Erhan Öztürk, 2 yıl önce 12 askerin şehit olduğu ve 17'sinin yaralandığı Dağlıca baskınından sağ kurtulan erler Güngör ve Nedim'le Nefes'i izledi. Öztürk'e göre gazilerimiz çok duygulandılar ama artık yeni bir hayatları var. Bundan tam 2 yıl 2 ay önce yaşandı Dağlıca baskını. 21 Ekim gecesi, üç koldan saldıran terör örgütü, 52 askerin bulunduğu karakolda 12 askerimizi şehit etti. Askerlerden 17'si yaralandı, 8'i ise örgüte teslim oldu. O uzun geceyi yaşayan askerlerimizle birlikte, 21 Ekim 2007 tarihine yeniden gittik. Ancak bu sefer Dağlıca'ya değil, "Nefes: Vatan Sağolsun" filmine. Kürt açılımının konuşulduğu günlerde vizyona giren ve izlenme rekorları kıran filmi Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un yanı sıra toplumun hemen her kesiminden izleyenler vardı. Bir tek onlar izlememişti. Kendi deyimleriyle, izlemeye cesaret edemiyorlardı. Ulaştığım askerler, söz birliği etmişçesine, "Ağabey bizi affet. Tekrar o günleri yaşamak istemiyoruz" diyordu. Ama ısrarlarım üzerine dün Kerem Güngör ve Nedim Bahtiyar adlı iki askerimizle İstanbul'da uzun bir gün geçirdik. "SIRTIMIZDAN VURDULAR BİZİ" Yaklaşık bir yıldır görüşemeyen Kerem ve Nedim, karşılaştıkları anda sarıldı birbirlerine. Sonra İstiklal Caddesi'ndeki kalabalığa karışarak konuşmaya başladık. Bursa'dan gelen Nedim, Kerem'e dönerek, "Geçenlerde Ö. beni facebook'a eklemek için davet göndermiş. Reddettim. Sonra bana 'Neden bana böyle davranıyorsun. Ben hain değilim' diye bir mesaj atmış' dedi. Nedim'e, 'Kim bu Ö.?' diye sorduğumda ise ikisi birden, 'Ağabey o bizi satan askerlerden birisi. Çatışmada pkkya teslim olanlardan. Onların yüzünden 12 arkadaşımızı şehit verdik' cevabını verdi öfkeyle. Şarapnel parçalarıyla sırtından yaralanan Kerem şöyle sürdürdü sözlerini: "Onlar bizim için bitmiştir. 150 kişilik pkk grubu ilk onların nöbet tuttuğu yerden geldi. Direnselerdi bu kadar şehit vermezdik. Silahlarını bırakıp teslim oldular. Onların mevzilerinden kolayca geçen teröristler bizi arkadan vurdu." Sabaha kadar çatışmaya devam eden 15 askerden birisi olan Nedim de, "Helikopterler gelip de çatışma bitince uçaksavarı kullanan arkadaşımız M.'yi aradım. Uçaksavarın pançosu (örtüsü) bile kaldırılmamıştı. Daha sonra M.'nin PKK'lılara teslim olduğunu öğrendim. Çok öfkelendim. Çünkü savunmamız için çok önemli bir silahı kullanamamıştık" dedi. "KIZININ İSMİNİ SAYIKLIYORDU" Nedim sözlerini şöyle sürdürdü: "Desteğe gelenlerden bir uzman çavuşa ateş edildi. Kurşun kafasını sıyırdı. Daha sonra aynı uzman çavuşun bacağı koptu. Yanına ilk giden bendim. Kanlar içinde yatarken kızını sayıklıyordu. Orada gerçekten üzülme duygumuzu kaybettik. Uçaksavarı kullanmayan M.'nin aksine pançoyu indirip, teröristlerin olduğu bölgeye dakikalarca ateş ettim. Herkes şehit düştü sanıyordum." Nedim hararetli konuşurken Kerem söze girdi: "Her yerden ateş ediyorlardı. Çaresiz kalmıştık. 'Kafama sıkacağım' diyordum. Çağdaş Üsteğmen, 'Oğlum akıllı ol' diyerek beni ikna etti. Konuşmaların tamamını duyuyorduk. R. bizim askerimiz. pkklılara tercümanlık yapıyordu. Pkklılar ona, 'Komutanınız nerede, bizi ona götür' diyordu. Daha sonra Çağdaş Üsteğmen, 'Kerem rütbelerimi sök' dedi. Önce, 'Olmaz komutanım' dedim. Ardından neden sökmemi istediğini anlayınca tereddütsüz söktüm. Çünkü R. onlara komutanımızı verecekti. Komutanımızın sıradan bir asker olduğunu hissettirmeliydik. Kurşunlarla yıldızlar birbirine karışmıştı." Dağlıca'da en iyi anlaştığı arkadaşlarından birisinin de Ufuk (Çelik) olduğuna dikkat çeken Kerem, şöyle konuştu: "Ufuk şarapnel parçalarıyla ağır yaralanmıştı. Helikoptere ben taşıdım. Yaralı olduğumu bilmiyordum. Meğer benim de sırtıma şarapnel parçaları saplanmış. Ufuk'u kucağıma yatırdım. Uyumaması gerekiyordu. Elini sıkıyordum, o da bana elimi sıkarak tepki veriyordu. Hakkari'ye gidene kadar böyle yaptık. Helikopter indiğinde ayağa kalkamadım. Çünkü bacaklarımda güç kalmamıştı." Sonra sözü tekrar Nedim aldı: "Çok uzun bir geceydi. Ateş eden teröristi görüyordum. Bir süre sonra mevziden atladık, hemen sonra o noktaya bir havan topu düştü. Silahımda 14 mermi kalmıştı. Çocuklar çok korktu. Daha eski asker olduğum için onları teskin ediyordum. Birisi, 'Ben kaçmak istiyorum' dedi. El bombasını bile eli titrediği için atamadı. Ben alıp attım. Sabah da Mehmet Üsteğmen'in (Özkuş) şehit olduğunu gördüm. Yanında günlüğü vardı. 'Burası çok soğuk, üşüyorum' diye yazmıştı. Dayanamadım daha fazla okumaya. Mevziden cansız bedenini ben taşıdım. Kulağının arkasından girmişti hain kurşun." "ÇOK SOĞUK ÜŞÜYORUM" Saatlerce konuştuktan sonra Foto Muhabirimiz İlhami Yıldırım'ın, 'Sinema saatimiz geldi' sözüyle yönümüzü sinemaya çevirdik. Önce afişin önünde fotoğraf çektirdik. Ardından salona geçtik. Filmin başlamasıyla birlikte çocukların yüzündeki gülümseme değişti. Her ikisi de oturdukları koltuğu sıkı sıkı tutuyordu. Filmin her sahnesini 2 yıl 2 ay sonra yeniden yaşadı Nedim ve Kerem. Özellikle çatışma sahnelerinde oyuncularla aynı refleksleri gösterdiler. Film bittikten sonra her ikisi de bana dönerek, "Ağabey nefesimiz kesildi" dedi. Sigara içmeyen Nedim, "Ver bir sigara kardeşim" diyerek Kerem'den sigara istedi. Sonra bana dönerek donuk bir yüzle şunları söyledi: "Elim ayağım titredi, tüylerim diken diken oldu ağabey." Filmdeki şivelerin, anne özlemi ve sevgili hasretinin yaşadıklarıyla örtüştüğünü belirten Kerem, nokta koydu sözlerine: "Her sahne bizim yaşadığımız anları anlatıyor. NEFES'İN OYUNCULARI GAZİLERLE BULUŞTU Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un emri uyarınca şehit aileleri ve gazilerle daha yakından ilgilenilmesi için başlatılan çalışma kapsamında, Ankara'daki gazilere "Nefes" verildi. Genelkurmay Başkanlığı, TSK Rehabilitasyon ve Bakım Merkezi'nde tedavi gören gaziler arasında "En çok kiminle tanışmak istersiniz?" sorusunun sorulduğu bir anket yaptı. Gazilerin yüzde 70'i, terörle mücadelenin en yoğun olduğu 1990'lı yıllarda, 2 bin 365 metre yükseklikteki Karabal Jandarma Karakolu'nu korumakla görevlendirilen bir yüzbaşı komutasındaki 40 askerin hikayesinin anlatıldığı "Nefes: Vatan Sağolsun" filminin oyuncularıyla görüşmek istedi. Gaziler, önceki gün filmin oyuncularıyla buluşturuldu. Ağırlıklı olarak terörle mücadele sırasında yaralanan gazilerin rehabilite edildiği Merkez'in sinema salonunda film de sergilendi. SABAH 1 Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 15 Mart , 2010 Gönderi tarihi: 15 Mart , 2010 Elbetteki eleştirenler aynı olacak..Yoksa düzen partilerinin, postal sevdalılarının askeri eleştirdiği nerede görülmüş..? Aksi durum ya kıyamet alameti ya da demokrasi tufanı olur.. Bu tufandan da ''çağdaş'' Ken'anlar, başta Öymengiller ve ardılları kurtulamayacaklardır.. Bizimkisi sadece Nuh misali uyarıda bulunmak..!! Dostça.. Nerede mi görülmüş? Bugün Ordu'ya kin kusan kesimin ve hatta Apo'nun bile neredeyse elini öpeceği Fethullah, 80 darbesinde yine Ordu'yu övüyordu... Fethullah 80de düzen sevdalısı idiyse; Bugün nedir? Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 15 Mart , 2010 Gönderi tarihi: 15 Mart , 2010 Nefes filminide görmedim VEDA filminide,ama en kisa zamanda ikisinide görmek istiyorum. Birde Esrefpasalilar adi altinda bir film cikti piyasaya.Bu filimde Fetulahla ilgili galiba bazi imalar oldugu duyumlarini aldim.Ama ayni zamanda VEDA filmiyle ilgili elestiriler oldugunu duydum.Bir filmin elestirilmesi kadar dogal birsey yoktur,muhakkak ki farkli görüsler ileri sürülecektir.Yalniz VEDA filmiyle ilgili elestirilerin aslinda filme degilde filimde canlandirilan Mustafa Kemal'e yönelik oldugunu yani son dönemnlerde moda haline gelmis olan Atatürk karsitligi ile baglantili oldugunu ögrendim.Daha da vahimi;O filmin gösterildigi sinemalarda telefonla gruplar halinde yer ayirtilip ama filmi seyretmeye gelmediklerini dolayisiyla salonlarin bos kalarak sanki fazla izlenmiyor izleniminin verildiginide duydum.Esrefpasalilar adli Fetulah yanlisi filmin daha cok izleyici tarafindan izlendigi izlenimin verilmeye calisilmasida Atatürk'e karsi yürütülen kirli kampanyayi ve kimler tarafindan yürütüldügünüde ögrenmis oldum. Hatirlarsaniz,Can Dündar'in Mustafa'si belirli aydinlar tarafindan ögüle ögüle göklere cikartiliyordu,cünkü Mustafa'da Atatürk baska türlü senaryo edilmisti ve özellikle Can Dündar'in danismani Atatürk düsmani Prof.Atilla Yayla ve diger Atatürk karstilarindan olan Prof.Baskin Oran tarafindan müthis savunuluyordu.VEDA filmine karsi görüs belirtenlerin ayni cevreler olmasi sasirtici degilmi sizce de? saygilarla Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 15 Mart , 2010 Gönderi tarihi: 15 Mart , 2010 Nefes filminide görmedim VEDA filminide,ama en kisa zamanda ikisinide görmek istiyorum. Birde Esrefpasalilar adi altinda bir film cikti piyasaya.Bu filimde Fetulahla ilgili galiba bazi imalar oldugu duyumlarini aldim.Ama ayni zamanda VEDA filmiyle ilgili elestiriler oldugunu duydum.Bir filmin elestirilmesi kadar dogal birsey yoktur,muhakkak ki farkli görüsler ileri sürülecektir.Yalniz VEDA filmiyle ilgili elestirilerin aslinda filme degilde filimde canlandirilan Mustafa Kemal'e yönelik oldugunu yani son dönemnlerde moda haline gelmis olan Atatürk karsitligi ile baglantili oldugunu ögrendim.Daha da vahimi;O filmin gösterildigi sinemalarda telefonla gruplar halinde yer ayirtilip ama filmi seyretmeye gelmediklerini dolayisiyla salonlarin bos kalarak sanki fazla izlenmiyor izleniminin verildiginide duydum.Esrefpasalilar adli Fetulah yanlisi filmin daha cok izleyici tarafindan izlendigi izlenimin verilmeye calisilmasida Atatürk'e karsi yürütülen kirli kampanyayi ve kimler tarafindan yürütüldügünüde ögrenmis oldum. Hatirlarsaniz,Can Dündar'in Mustafa'si belirli aydinlar tarafindan ögüle ögüle göklere cikartiliyordu,cünkü Mustafa'da Atatürk baska türlü senaryo edilmisti ve özellikle Can Dündar'in danismani Atatürk düsmani Prof.Atilla Yayla ve diger Atatürk karstilarindan olan Prof.Baskin Oran tarafindan müthis savunuluyordu.VEDA filmine karsi görüs belirtenlerin ayni cevreler olmasi sasirtici degilmi sizce de? saygilarla "Veda" filmine gittim ama "Livaneli" dediğinizde aklınıza gelende çok çok daha az bir şey bence bu "Veda" filmi... Bir kere çok kopuk... Tamam duygusal sahneleri var ama... Belki de sorun "Bir Atatürk Filmi" çekmekteki zorluktan kaynaklanıyordur. Gerçi sinemanın kaderidir; Biyografik filmlerin her zaman yetersiz kalacak olması... Kafanızda bir "Atatürk" var; Bekliyorsunuz ve hiçbirisi hiçbir beklentinizi karşılayamıyor. "Veda"da Fikriye ile Lütfiye gayet güzel işlenmiş ve oyuncu seçimi de tam oturmuş... Sinan Tuzcu, Atatürk'e benziyordu ama ne bileyim, tavrı falan Atatürk değil, bildiğin Sinan Tuzcu'ydu işte... "Veda"nın en güzel yanı Salih Bozok'un anılarını odağına almasıydı ve Salih Bozok da çok güzel resmedilmiş gerçekten... Ama çok çok yetersiz bir film... Sanırım Atatürk hakkındaki en iyi filmi; Atatürk'ün biyografisini çekmekten vazgeçtiğimizde çekeceğiz... Atatürk'ü sadece Çanakkale'deyken resmetsek... Ya da Nutuk'u okurken mecliste, olaylar aksa filmden... Veya Devrimler sürecindeki Atatürk'ü anlatsak sadece... Öğrenciliğini alsa sadece... Ama sadece bir kesite odaklansa film... İşte o zaman Atatürk'ü verebilirse verebilir... Ama "Veda" olmamış, kim ne derse desin... "Mustafa" ise zaten olmamıştı... Onu eleştirmiyorum bile... Sanırım İş Bankası reklamındaki "Haluk Bilginer" kadar başarılı bir benzerlik pek yakalayamayacağız hiç... Gerçi Sinan Tuzcu pek benziyordu; Ufaklık da pek sevimliydi ama... Kazım Karabekir ise mükemmel benzemiş... Sunay Akın'ın canlandırması bir yana ama kapıdan girince çok şaşırdım... Bu kadar mı benzer, bu kadar mı cuk oturur... Hani Kazım Karabekir olsa o tavır, o ses tonu nasıl olur diye hayal ederseniz; Öyle işte... Ama Atatürk öyle değildi işte... Bakalım sırada "Dersimiz: Atatürk" var... Orada neler olacak merak ediyorum... Şimdilik "Halil Ergenç"in makyajını pek beğenmedim ama neyse... Ha "Dersimiz: Atatürk" derken "Dersim"den bahsetmiyoruz; Kimse alınmasın hemen... Ama "Nefes" güzeldi... Kim hangi duygu ile hareket ediyorsa ediyordur Ve sindiremiyorsa sindiremiyordur... Bilemem; umrumda da değil... Ama "Nefes" güzeldi... Ha mantık hataları yok muydu? Vardı... Ama daha ilk 10 dakikada, komutanın sobaya vurup ıslık ile mermiyi taklit etmesindeki ve canlandırmasındaki heyecanı Hiç bir Türk filminde görmedim ben... Hem de ilk dakikalarda... Ayrıca eleştirileri çok da haksız ve her zamanki gibi ön yargılı buluyorum. Hele o telefondaki konuşmalar tamamen tarafsız abi... Majesteleri çıkmış demiş ki: "Tereddüt içinde sunuyor" Hiçte alakası yok... Yönetmen son derece tarafsız davranmış... Sen illa ki "Terörist, söylemlerinde haklı çıkarıldığında ancak yönetmen tarafsız olur" mantığıyla yaklaşıyorsan Ben senin tarafsızlık anlayışına iki yumurta çakar, terbiye yapıp ekmek bana bana yerim... Telefon konuşmalarında ne komutan, ne de doktor birbirlerine gol atamıyorlar... Hatta ikisi de iyice gerilip küfrediyorlar... Çünkü ikisininde savunduklarından emin oldukları Ama yine de açıklayamadıkları yerler olduğunu babalar gibi hissettiriyor... Hatta en büyük eleştiri, TSKseverlerce komutan tiplemesine getirilebilirdi ama sağolsun sağduyudan yoksun kesimler bunu bile görememiş... Orada komutan, arkadaşının öldürülüşünün verdiği hisse yenik düşüyor... Yani kadın terörist yakalandığında, ona olan davranışı "öç" duygusu ile... Yönetmenin bunu işlemesi çok büyük bir tarafsızlık örneği bence... Oysa ki orada oldukça profesyonel, bu tür duygulara kapılmayan, sadece işini yapan birisi resmedilebilirdi. Orada komutanın o duygularına yenilmesi, asli görevine birde bu duyguyu eklemesi bir asker için profesyonelce olmayabilir ve hatta birileri çıkıp "Böyle komutan mı olur kardeşim! Komutanlar öç duygularıyla mı hareket ediyorlar!" gibi bir eleştiri de getirebilirdi... Ama bunu bile göremeyecek kadar tarafsızlığını yitiren kesim yine film hakkında atıp tutuyor... Filmi de "Acaba hangi eksileri bulabiliriz" mantığıyla izliyorlar... Film dediğin öyle izlenmez kardeşim... Öyle doğru düzgün oturur, her söylemin altını güzelce çizersin... İşine geleni görmek, işine geleni görmemek olmaz... Hatta ben bölgede askerlik yapmış askerlere de sordum filmi... "Böyle çatışma mı olur? Karakol baskını böyle hafif mi olur? Çok daha beterdir bundan..." diyenlere rastladım... Çok güzel bir "Türk Filmi"ydi gerçekten... Ha bu arada "Türk Filmi" dedim, kimse alınmasın... "Türkiye'de Çekilmiş Filmler"i kastediyorum; Bir ırktan değil! Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 15 Mart , 2010 Gönderi tarihi: 15 Mart , 2010 Sayin Tengerin,aydinlatici katkiniz icin tesekkürler.Bence de Atatürk filimlerle anlatilamayacak kadar kadar büyük bir kisiliktir. saygilarla Alıntı
Φ Dayı Gönderi tarihi: 15 Mart , 2010 Gönderi tarihi: 15 Mart , 2010 KELEBEK romanını bir solukta okudum..müthişti..sonra filmini izlemeye gittim ilk on dakikadan sonra bi sigara içmeye çıktım ve bir daha salona geri dönemedim..çünki benim kurgulamama hiç uymuyordu romanın filimi.. Aslına uymaz..aslıda sizin kafanızdaki prototip kişilerdir..filimdeki ise yönetmeninden oynayan oyuncuya kadar farklı ve çeşitlidir.. Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 15 Mart , 2010 Gönderi tarihi: 15 Mart , 2010 Sayin Tengerin,aydinlatici katkiniz icin tesekkürler.Bence de Atatürk filimlerle anlatilamayacak kadar kadar büyük bir kisiliktir. saygilarla Atatürk'ün hayatı sadece Atatürk'ten ibaret olmadığı için sanıyorum bu... Çünkü aynı zamanda Osmanlı Devleti'nin de hayatı... Türkiye Cumhuriyeti'nin de... Silah Arkadaşları'ndan tutun, Düşman Komutanlara kadar... Diyelim ki Samsun'a çıkışı anlatacaksınız... 15 Mayıs'ta İzmir işgal edilmiş ve ertesi günü Mustafa Kemal, Samsun'a yola koyuluyor... 19 Mayıs'ta Samsun'a çıkıyor... İzmir'in işgalini bile işlemek en azından adamakıllı işleyecekseniz eğer bir 10 dakikanızı alır sanırım... Samsun'a görevlendiriliz ve çıkış deseniz öyle... Kongreler deseniz; olayları mı ele alacaksınız tek tek... Yoksa süreçte Ulus'un bilinçlenme, örgütlenme olgusunu mu? Nasıl işleyeceksiniz... Sadece Kongreler dönemi bile başlı başına bir film olabilir bence... Takibat, yıldırma çabaları, çağrılar, görüşmeler... Daha adamakıllı Çanakkale'yi işleyebilmiş değiliz... Yazık yaa; kendi tarihimize sahip çıkamıyoruz; Sonra da kendi tarihine yabancı insanlarımızı gördüğümüzde bir de yakınıyoruz... Ee onlar da haklılar! Bende bilmesem, bilincinde olmasam; Bende sahip çıkmazdım sanırım! Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.