Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

DERSİM-iz Öymen


''biji tirkiye''

Önerilen İletiler

CHP özüne rücu etti’ yani açıkçası (Takke Düştü,Kel Göründü)

 

CHP’ye göre, nasıl ki emperyal ordulara karşı bir Kurtuluş Savaşı yürütüldü ise Dersim ve diğer olaylarda da görüldüğü gibi, iç düşmanlara karşı da benzer bir savaş yürütülmesi gerekiyordu. Bu mantığa göre; Kürtler, Aleviler ve diğer tüm farklılıklar, zaten potansiyel olarak iç düşmandırlar. Ve eğer devletin dayattığı tek tip kalıbı reddederlerse, korkunç katliamlarla bastırılmaları işin doğası gereğidir. Söylediklerinin anlamı şudur: ‘Kürt sorunu konusunda da aynı yöntem kullanılmaya devam edilmelidir. Kesinlikle, diyaloga-barışçıl ve siyasal çözümlere karşı her türlü müdahale yapılmalıdır. Bu müdahaleler; talepler, bastırılıncaya kadar devam etmelidir.’ Açıktır ki; bu zihniyet, tek parti döneminin otoriter zihniyetinin ta kendisidir. CHP’nin sosyal demokrasiden bağlarını tamamen kopardığını yıllardan beri biliyorduk. Fakat, bu kadar açık-seçik bir şekilde özüne rücu ettiğine biz de ilk kez tanık olduk.”

şimdide bizlere gerici diyenler,asıl gericilik olan bu örümcek kafalıları bize savunmaya çalışıyorlar....

Bir düşünce ancak bu kadar çarptırılabilir...

Ne CHP ve ne de Türk Devrimi, Kürtleri ya da Alevileri hiç bir zaman tümüyle bir iç düşman ilan etmemiştir.

 

Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulması sürecinde Alevilerin verdiği desteği,

Şimdiye kadar hiçbir vicdan sahibi reddedemiştir.

 

Aynı şekilde destek veren Kürtleri de kimse hor görmemiştir.

 

Siz, kendi kendinizi "Potansiyel İç Düşman" olarak görüyor olabilirsiniz,

Kaldı ki zaten bu şekilde bir kimlik oluşturma peşindesiniz...

 

Fakat Türkiye Cumhuriyeti, Ulusal Egemenlik ilkesine

Yani egemenlik erkinin, Aşiretlerden, paşalardan, beylerden alınmasına

ve halka teslim edilmesine ayak uydurabilen Kürt, Alevi her hangi bir kesime bir kaşıtlık ya da düşmanlık bilememiştir.

Böyle bir karşıtlığı da uygulamaya dahi sokmamıştır.

Anadolu, Alevi ve Kürt kitleleri ile doludur böyle...

 

Sen gidip, Egemenliğin halka verilmesi ilkesine tümüyle karşı çıkan ve Kürtlerin, Alevilerin, Zazalarının tümünün yarısı kadar bile olmayan bir kesimi haklı olarak dağıtacaksın;

Birileri birgün çıkıp, bu yapılanları büyük bir kompleksle "Tüm Kürtlere, Tüm Alevilere, Tüm Zazalara karşı yapıldı" diyerek provakasyon yapacak!

Var mı böyle bir vicdan...

 

Biz ne diyoruz?

"Eğer bir kesime haksızlık yapılmışsa, o haksızlık, o ülkenin tüm insanlarına yapılmış demektir ve insanlık suçudur..."

 

Ama birileri ve hemde sözde bölücü olmayan ama "Yaşa Türkiye" diye diye, yine de PKK ve DTP'den daha tehlikeli bir biçimde bölücü olan kesim/kimseler ne diyor?

"Biz bölücü değiliz ama yapılan haksızlıklar Tüm Kürtlere, Tüm Alevilere yapılmıştır!"

 

Ya hu neden bu haksızlığa; bir Çerkez'in, bir Arnavut'un, bir Pomak'ın, bir Türkmen'in karşı çıkmasının önüne Etnik-Milliyetçi bir engel koyuyorsun o zaman?

 

Neden "Türkler ve Kürtler iki ayrı halktır" diyorsun?

 

Diyoruz ki "Sana yapılmış bir haksızlık, neden bana yapılmış olmasın!"

Diyorsun ki "Yok efendim, sadace bana yapıldı o!"

 

Benim, o haksızlığın hesabını sormamın önünü tıkıyorsun

Ve sonra gelip:

"Siz bizi dışlıyorsunuz" diyorsun...

Türkler denilince kimleri kapsıyor, toplumsal olarak sayalım mı:

-Ermeniler, -Pomaklar, -Araplar, -Farslar, -Kürtler, -Türkmenler, -Rumlar, -Arnavutlar, -Zazalar, -Makedonlar, -Çerkezler, -Boşnaklar;

-Aleviler, -Sünniler, -Şiiler/Caferiler, -Hıristiyanlar, -Yahudiler...

Bu Etnik ve Dini unsurların hepsi kendisini "Türk Ulus Kimliği"nden görürler...

İstediğiniz kadar reddedin, Kürtlerin ve Alevilerin çok çok daha büyük çoğunluğu, bunu yadırgamamakta ve kabul etmektedir...

 

Sizin şu çabalarınızın ve birden Dersim Olaylarına sözde sahip çıkma amacınızın,

Dersim'li Alevileri, Kürt Irkçılığının bir parçası haline getirmek niyetiyle olduğunu

Alevilerin akıl edemediğini mi sanıyorsunuz?

 

Türk adının bir ırk adı olarak anılmadığının kanıtı da, sizin zaten en temelde bir "Türk ve Kürt halkları" tanımında bulunuyor olmanızdır...

 

Çünkü bir de Kürt denildiğinden hangi farklı! unsurları kapsıyor görelim:

-Kürtler, -Kürtler, -Kürtler, -Kürtler, -Kürtler, -Kürtler, -Kürtler, -Kürtler ve -Kürtler...

Hepsi birbirinden ne kadar da farklı değil mi?

 

Hele Aleviler...

Bugüne kadar Cumhuriyete ve değerlerine, tüm kitlelerden daha güçlü bir şekilde sahip çıkan en önemli unsurlardan olmuşturlar her zaman...

Ama Kürtçülük ve Irkçılık bu ya!

Birileri çıkacak ve Alevileri ve hassasiyetlerini de kullanmak, sömürmek isteyecek...

Kendi egolarını, onları kullanarak tatmin edecek...

 

Bir de Devletin, sözde Tek Tipleştirmesi'nden söz etmiş...

Anadolu'da zerre kadar dokunulmamış bir sürü Kürt Aşireti gösterebilirim...

Neden onlara dokunulmadı da, hep büyük bir tesadüfle! Aşiret yapısını korumak için herşeyi yapabilen ve isyan çıkaran bölgelerdeki Kürtlere dokunuldu sadece?

 

Bu bir yana, ben kendim dinliyorum Alevilerden;

"Bizim bir takım Aleviler, kendi yaşadıklarını kendileri dile getiremedikleri için, pasif oldukları için bu Kürtleri destekliyorlar ******

 

Gerçekten de doğru...

 

"Kürtçülük" temelinde kurulacak bir devlet ya da en basitinden bir Özerk yapı, kesinlikle ve kesinlikle Irkçılıktan uzak kalamayacaktır.

Öncelikle Kürtlerin toplumsal yapısı ve kültürleri tümüyle ırka ve kan bağına dayalıdır.

İkinci büyük önemi ise Din bağı ile Sünnilik/Şafiilik ve tarikatler oluşturur.

Siz sanıyormusunuz ki bir devlet kurulduğunda, PKK/DTP'yi aktif olarak desteklemiş olan Aşiretler, kendilerine ayrıcalık tanımayacaklar?

Sanıyor musunuz ki "Devletçi" olarak bilinen aşiretleri hedef almayacaklar?

Sanıyor musunuz ki, farklı inançtan olan Alevileri sindirmeyecekler ve onları asimile etmeyecekler?

 

Hem de hala bu ortaçağ ilkel toplumsal yapısı olan Aşiret ve onun kültür yapısını benimsemiş oldukları halde!

Yapmayın...biggrin.gif

 

Kaldı ki bugün bile bir Kurmançileştirme süreci başlamış bulunmakta...

Bugün Alevilerin ve PKK/DTP'li olmadığı ya da devletten hiçbir olumsuzluk görmeyen Kürt Aşiretlerini

Biji Tirkiye'nin söylemi ile "Bütün Alevi ve Kürtler" diyerek bütünlemeye çalışan kesimin yaptığı da budur...

 

Taaa 1500lerden bugün kadar Kürtler ile ilgili her süreçte hep bunlar yaşanmıştır...

Ve yaşanacaktır...

 

Bir Kürt devleti kurulduğunda ya da bir Özerkleşme gerçekleştiğinde,

O yapı;

Her 6 ayda bir, senede bir darbelerin olduğu, kabileler arası savaşların bitmek tükenmek bilmediği,

Ama ne olursa olsun hep sömürülen bir Afrika Ülkesi'nden zerre kadar farklı olmayan bir konumda olacaktır

Siz hiç merak etmeyin...

 

Bugün Kurmançi Sömürücülüğü yapanları pışpışlayan bir kesim Alevi ve Zazalar'da bu kesimden ilk nasibi alacaklar olacaktır...

 

Kürtlerin, PKK'ya destek veren vermeyen aşiretler arasındaki toplumsallaşmalarını iyi okumak lazım...

Alevilerin, Türk ve Kürt Alevilerinin konumlarını iyi okumak lazım...

Zazaların konumlarını iyi okumak lazım...

Süreci iyi okumak lazım...

 

Kimin ne olduğunu ve neyi nasıl çarpıttığını iyi okumak lazım...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

KIM BU DERSIM'LILER?

 

"'Resmi raporlarda Dersim katliamı: 13 bin kişi öldürüldü'

 

 

19/11/2009 10:18

 

CHP'li Onur Öymen konuştu arşivlerde kalan tarihi belgeler yeniden gündeme gelmeye başladı, Dersim'le ilgili Dördüncü Umum Müfettişlik raporuna göre olaylarda 13 bin 160 kişi öldü, 11 bin 818 kişi sürgün edildi

 

Kalan Müzik'in sahibi Hasan Saltık'ın, Dersim araştırmasında ulaştığı yüzlerce belge ve fotoğraf kitap oluyor. Belgelerde ölenlerin ve sürgüne gönderilenlerin gerçek sayısının yer aldığı bir raporla, olaylar sırasındaki fotoğraflar da bulunuyor

 

CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen'in TBMM'deki konuşmasıyla gündeme gelen 'Dersim İsyanı' ve devletin düzenlediği harekâtla ilgili 71 yıldır gizli kalmış belge ve fotoğraflar gün ışığına çıktı. 1937-1938 yıllarında harekâta katılan asker ve subayların, dönemin emniyet müdürlerinin, vali ve kaymakamların kişisel arşivlerinden isyanla ilgili hiç bilinmeyen yüzlerce fotoğraf ve yazılı belgeye ulaşıldı. Belgeler arasında, ölenlerin ve sürgüne gönderilenlerin gerçek sayısının bulunduğu bir raporla, isyanın liderlerinden olduğu öne sürülen Seyit Rıza'nın idam kararının alındığı mahkeme çıkışında oğluyla kol kola görüldüğü fotoğraf da bulunuyor. Bölgenin önemli aşiret reislerinden Şahin Ağa ve amcasının cansız bedenini, askerlerin mağaralara düzenlediği baskınları ve halkın çaresizliğini gösteren fotoğraflar da dikkat çekiyor. Bir başka karede ise askerlerin gözetimindeki kadın aynı anda iki çocuğunu birden emziriyor. Fotoğrafların birinde ise harekât emrini veren dönemin Başbakanı İsmet İnönü, Hozat ziyaretinde görülüyor.

 

4. UMUM MÜFETTİŞLİK RAPORU

Dersim olaylarıyla ilgili 9 yıl boyunca araştırma yapan Kalan Müzik'in sahibi Hasan Saltık, arşivindeki bu önemli belgeleri ilk kez SABAH'la paylaştı. Harekâta katılmış, hayatta kalan asker ve bürokratlara, ölenlerin akrabalarına ulaşan Saltık; sahaflar, müzayedeler, özel koleksiyoncular ve İngiliz Ulusal Arşivleri'nden de yararlanarak, kendi tabiriyle 'çuvallar dolusu belge ve yüzlerce fotoğrafa' ulaştı. 'Katliam' olarak nitelendirdiği Dersim olaylarında ölen ve sürgüne gönderilenlerin sayısının yanlış bilindiğini söyleyen Saltık, "Harekâtın başında olan bir subayın Dördüncü Umum Müfettişlik raporuna ulaştım. Bu rapora göre, 13 bin 160 sivil ölü var. Sürgüne gönderilen hane sayısı 2 bin 258. Kişi sayısı ise 11 bin 818" diye konuştu.

 

"KAN İÇER İNSAN ETİ YERLER"

Dönemin Ovacık Kaymakamı'nın Ankara'ya yazdığı bir rapora da ise Tunceliler'in kan içip, insan eti yediği, güneşe taptığının yazıldığını anlatan Saltık, "Harekât için daha ne bekliyorsunuz demeye getirmiş. Bir müzayedede o dönemin Tunceli Emniyet Müdürü'nün fotoğraf albümünü de ulaştık. Harekat sırasında çekilmiş fotoğraflardı. Bir vali muavinin arşivini de bulduk, ölenlerin tek tek fotoğrafları var" dedi. Belge toplarken zorlandığını da ifade eden Saltık, nedenini şöyle anlatıyor; "Bazıları hiç konuşmazken bazıları anlattıklarının kayıt altına alınmasını tercih etmedi. Konuştuklarının öldükten sonra yayımlanmasını isteyenler oldu. Kimi '12 Eylül'de solcular bizi öldürür' korkusuyla elindeki tüm fotoğrafları imha etmiş. Araştırmalarım sonucu şunu gördüm ki, Dersim hareketine katılan askerlerin, subayların çoğu bir daha eski haline dönememiş. Çoğunun söylediği aynı: 'Çok kötü şeyler yaptık'."

 

 

BU DA JANDARMANIN DERSİM ANDICI

Jandarmanın 1931'de tuttuğu Dersim raporunda, "Kızılbaş, Sünni'yi sevmez, kin besler ona ezelden beri düşmandır" deniyor. Türklüğü telkin için 2 okul açılması öneriliyor

Jandarma Umum Kumandanlığı'nın (Jandarma) 1931 yılında Dersim'le ilgili tuttuğu raporu ortaya çıkardı. Tutulan raporlar, bir kitap haline getirildi ve sadece 100 adet basıldı. Türk Tarih Kurumu Kütüphanesi'nin raflarında bulunan "Dersim" kitabında; aşiret, aşiretlerin yapısı, hükümete yakın olanlar olmayanlar, devlet karşıtı aşiretlerin içlerine sızma yöntemleri ile Batı'ya göç ettirilen aşiretlerin listesine yer veriliyor.

 

KILIÇDAROĞLU'NUN AŞİRETİNE

Cumhuriyet döneminde, Dersim'de devlete karşı ayaklanan, kendi içlerinde işbirliği yapan aşiretlerin tümü sürgün ediliyor. Sürgünde Trakya ilk adres oluyor. CHP'li Onur Öymen için 'gereğini yapsın" diyen partisinden Kemal Kılıçdaroğlu'nun isyancı dedesinin Kureyşanlı Aşireti, Tekirdağ'ın Saray kazasına gönderiliyor. Trakya'ya sürgüne gönderilen 347 aileden 3 bin 470 kişinin ulaşım masrafları devletin kasasından çıkıyor. Botanlı Aşireti Edirne (Uzunköprü), Koç Uşağı Aşireti ve Hozat Reisleri Balıkesir (Balya), Şadilli Aşireti Balıkesir ( Bandırma), İksor Aşiret Reisleri (Kırklareli), Balabanlı Aşiret Reisleri Çorlu'ya gönderiliyor.

 

KİM BU DERSİMLİLER

Rapordaki en dikkat çekici bölüm ise devletin bakış açısını ortaya koyması açısından Dersimliler'le ilgili tespitler:

Konuştukları dil Zazacadır.

Dersim kalabalık ve çok silahlıdır. Dersim'de silah toplamak gün ve ay işi değildir. İki sene işidir.

Türk ve Türklüğü telkin etmek için iki mektep açılmalı.

Hükümete karşı tamamıyla anarşiktir.

Dersim hükümeti cumhuriyet için bir çıbandır.

Dersimliler askerlik yapmazlar.

Zaza kadını, Türkmen ve Yörük kadınları gibi cinsi temasa pek düşkündür.

Türkmen kadını gibi evinin işlerini çevirir.

Yavuz Sultan Selim'in gazabı olmasaydı bugün güzel Türkiyemiz'de tek bir Sünni'ye tesadüf etmek imkanı belki de mümkün olmayacaktı.

Aleviliğin en kötü ve tefrika değer cephesi Türklük'le aralarındaki derin uçurumdur. Bu uçurum Kızılbaşlık itikadıdır.

Kızılbaş, Sünni Müslümanı sevmez. Kin besler, onun ezelden düşmanıdır.

Kızılbaşları, yuvarlak kafası, geniş alnı basık yüzü ile gözlerinin daima akın yollarını, uzakları araştıran cevvaliyeti ile Türk neslinden ayrı bir nesle bağlamak güç bir iş olur.

Dersim; Türk, Faris, Asur, Ermeni, Arap gibi milletlerin tortularını almış bir mıntıkadır.

Ermenilik Dersim içinde şimale gittikçe kesafetini kaybetmiş ve ancak kasabalar ve onların yakınında barınıp taşamamış ve hiçbir zaman Dersim umum nüfusunun yüzde 20'sini aşamamıştır. Harbi umumiden sonra izlerini bırakarak ölmüştür. (Sabah)"

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

anlattığınız kadarı ile ne kadar anlatabildiğiniz ortada

yazdıklarınızın ne anlattığını bencede tartışmaya gerek yok.

 

Kimsenin bir şeyi eğip bükdüğü yok. bir kimseye cevap yazıyor isek ya ismini(nick) kullanırız yada bu iletide olduğu gibi alıntı yaparız

üstünüze alındığınıza göre yazdıklarınızda baskın olarak "devrim varsa..." ifadesini anlatmaya çalışmışsınız aksi olsaydı üstünüze alınmamanız gerekirdi.

 

Bunlarınki Ben yaptım oldu mantığıdır....

 

Bırakın Demagoji Yapmayı...

 

"Üstünüze alınmayın" yaklaşımlarıyla kaçak güreşip, içinizden değil dışınızdan konuşun...

 

"Bunlarınki Ben yaptım oldu mantığıdır...." söylemleriyle "Monolog muhabbetler" yapmayın...

 

"Bir şeyi eğip büktüğümüz yok" deyip aşağıdaki alıntıdakileri görmezlikten gelmeyin...

 

Yazdıklarınızın bir anlamı olmasını istiyorsanız, "Kör gözüne parnağım" deyip, size ifede edilenleri saptırmayın...

 

Demiyorum ki, orada "katledilmiş" bebeklerin hesabı sorulmasın...

Demiyorum ki, orada "katledilmiş" masum insanlar varsa hesabı sorulmasın...

Fakat o yapı yıkılmalı idi arkadaşlar...

O yapıyı canı pahasına savunan insan ile o bebeği bari aynı kefeye koyup da

O bebeğin hakkını sorarken, o aşiret yapısını dramatize etmeyin, sömürmeyin...

Dersim Harekatının şiddetini eleştirebilirsiniz ve hesabını sorabilirsiniz...

Fakat o yapının bozulmasının nedeni ne ırkçılıktır, ne asimilasyondur, ne soykırımdır...

Kendinizi kandırmayın...

O halkın dağıtılmasının tek nedeni;

O ilkel aşiret yapının kırılmasının tek çaresinin bu olmasıdır...

Dersim'in tarihine bakın, bundan başka bir gerçeklik göremezsiniz...

Yazdıklarınızdaki tutarlı taraflarınızın, bu davranışlarınızla hepsinin havada kalmasına neden oluyorsunuz...

 

Çünkü demagoji yapıp anlamsız ve tutarsız duruma düşüyorsunuz...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

Demiyorum ki, orada "katledilmiş" bebeklerin hesabı sorulmasın...

Demiyorum ki, orada "katledilmiş" masum insanlar varsa hesabı sorulmasın...

 

Sirf demogojiden ibaret söylemler. 70 yili askin hesap sormamislar ve soranlarida derhal bölücü ve asiret destekcileri olarak fislemisler simdide kalkip yok efendim katledilmis bebeklerin hesabi sorulmasin demiyormusuz. Sucsuz insanlarin ve bebeklerin öldürülmesinin hesabinin sorulmasininda bir yolu olmali ama o yolu hic agziniza almiyorsunuz. Nasil hesap soracaksiniz?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sirf demogojiden ibaret söylemler. 70 yili askin hesap sormamislar ve soranlarida derhal bölücü ve asiret destekcileri olarak fislemisler simdide kalkip yok efendim katledilmis bebeklerin hesabi sorulmasin demiyormusuz. Sucsuz insanlarin ve bebeklerin öldürülmesinin hesabinin sorulmasininda bir yolu olmali ama o yolu hic agziniza almiyorsunuz. Nasil hesap soracaksiniz?

 

Arkadaşım, söylemlerimi nasıl nitelediğiniz hiç umrumda değil...

Ben, tartıştığım insanın ortaya koyabildiği gerçekliklere bakarım...

 

O insanların hesabını sormak, o insanları sömürmek midir peki?

 

Ya hu Fransız Devrimi'nde aynı yüzyıl içerisinde 5 aşama gerçekleşti.

Henüz ilkinde, yani 18. yüzyılın sonundaki süreçte, bir kaç sene içerisinde sadece 40,000 kadar kişi giyotinle idam edildi.

Feodal yapı yanlısı oldukları için...

Sonraki aşamalardakini saymıyorum bile...

 

Türk Devrimi'nin de bundan farklı bir yanı yoktur bu açıdan...

Dersim Harekatının meşruluğu ve haklılığı tartışılamaz bir gerçekliktir...

 

Bazı kayıpların vicdani üzüntüsünü yaşasanız da

Hukuki bir çerçeveye alamıyorsunuz ne yazık ki...

AİHM'ye gidip dava açılsa bu konuda,

Fransız Devrimi'ni de,

Rus Devrimi'ni de,

Amerikan Devrimi'ni de,

Çin Devrimi'ni de,

Ve hatta bir çok işçinin önce işini, sonra iş dünyasında hayatını kaybetmesine neden olan

Sanayi/Teknoloji Devrimi'ni de dava etmemiz gerekir!..

 

İster inanın ister inanmayın,

Orada hayatını kaybeden masum insanlar için üzülüyorum...

Hesapları sorulacaksa eğer, bunun da ilk ve tek sorumlusu Türkiye Cumhuriyeti değil;

O halka, egemenliği teslim etmek yerine,

Onları kullanan ve sömüren, güden ve tampon olarak kullanan

Kendi ağaları, aşiretleri ve kültürleridir...

 

Ben hesap sorma hakkımı, tam-doğru ve öncelikli hedefe

Yani o aşiret ve kültür yapısına yönelterek kullanıyorum,

Ve sorunun kaynağını da gerçekçi ve temelli olarak tespit ediyorum...

Cezası da, o yapının sonlandırılması ve yok edilmesidir...

 

İkinci sorumluluk da devletindir ve sorguluyorum ki;

O masum insanlar bir şekilde kurtulamazlar mıydı?

Ya da o acılar bir şekilde tazmin edilebilir mi bugün?

O hassasiyet bir şekilde iade edilebilir mi?

 

Siz hesap sormaya o kadar hevesli iseniz,

O hesabı, önce o yapıyı ve kültürü sorgulayarak ve ilkel olduğuna mahkum ederek sorun.

Ondan sonra Türkiye Cumhuriyeti'ne yönelin ve deyin ki:

"Başka bir çaresi olamaz mıydı? Bak, ben bile o yapıyı yok etmenin başka bir çaresini bulabildim"

 

Şimdi burada çıkıp, o yapıyı ve kültürü zerre kadar eleştirme cesaretini gösteremeden,

O aşiret kafa yapısını ve kültürü, ilkelliğe mahkum etme cesaretini gösteremeden,

"Ee biz nasıl hesap soralım" dediğinizde

Hesap sorma konusunda pek samimi durmuyorsunuz açıkçası...

 

Önce sorgulayın şunu:

Dersimlilerin, canları pahasına savundukları ağalarının,

20nci yüzyılın çağdaş dünyasında bile

Halkı sömürmelerine imkan sağlayan o ilkel yapıları korunmalı ve süreklilikleri mi sağlanmalı idi?

 

Yoksa egemenliğin, o sömürücülerden alınıp, halka teslim edilmesi mi gerekiyordu?

 

Bu halka teslim ediş sürecinde, devrimin önüne canları pahasına çıkanlara, devrim nasıl davranmalı idi?

 

Biraz da çuvaldızı kendinize batırın:

Aşiret sistemi, son iki-üç yüzyıldır, Kürtlere ne yarar getirmiştir?

 

Sadece Kürtlerin bugünkü kültürel özelliklerine/gelişmişliklerine bakın;

Yanıt bile beklemiyorum sizden...

 

Sorunun temelde ne olduğu çok net bir biçimde bellidir...

 

Devrim'in ne olduğunu kavrayamadan

Bu türlü süreçleri de kavrayamazsınız zaten...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

DERSİM-iz Öymen

 

Yazık ki ne yazık..

Her zaman söylerim gene tekrar edeyim: Faşizm genetiktir..

Öymengillerin bu katliamı savunması buna en güzel kanıttır..

 

Başkalarının kendileri ve düşünceleri hakkında söylediği şeyleri, onların kast ettiği biçimde anlamak bir "Kültür" meselesidir de...

Sizin bu yaklaşım ve ifadelerinizin ortaya serdiği sonuçlar bunun da çok ötesinde...

Bırakın kastedileni kavramayı, anlamak gibi bir derdiniz de yok...

 

Söylemin bütününü bir kenara atıp cımbızlama yaparak neden saptırma geyretleri içerisine giriyorsunuz...

Birazdan neden bu yaklaşım içinde olduğunuzu anlayacağız...

 

Ama... Öncelikle Öymenin ne dediğine bir bakalım...

 

Onur Öymen TBMM kayıtlarına göre ne diyor:

 

“Değerli arkadaşlarım ‘Analar ağlamasın’ diyorlar. Maalesef, bu ülkenin anaları çok ağladı. Çok şehit verdik.

Tarihimiz boyunca çok şehit verdik. Çanakkale Savaşı’nda 200 bin şehidimiz var.

Hepsinin anası ağladı. Bir kişi çıkıp da ‘Analar ağlamasın. Biz bu savaştan vazgeçelim.’ demedi.

 

Kurtuluş Savaşı’nda analar ağlamadı mı?

Kimse çıkıp da ‘Analar ağlamasın. Biz şu Yunanlılarla anlaşalım’ dedi mi?

 

Şeyh Sait isyanında analar ağlamadı mı?

Dersim isyanında analar ağlamadı mı?

Kıbrıs’ta analar ağlamadı mı?

Bir tek kişi Türkiye’de çıkıp da ‘Analar ağlamasın diye, bu mücadeleyi durduralım.’ dedi mi?

 

Dünyada diyen var mı?

 

Amerika’da bir saat içinde 3 bin kişiyi öldürdü teröristler.

Bir Amerikalı devlet adamı çıkıp da ‘Aman, analar ağlamasın. Şu teröristlerle bir uzlaşalım’ dedi mi?

 

İlk (AKP) siz diyorsunuz. Niçin? Çünkü, terörle mücadele cesaretiniz yok.

Sizden önceki bütün hükümetlerin gösterdiği cesareti siz gösteremiyorsunuz.”

 

 

Peki ne anlatmak istiyor "Onur Öymen",

Düşüncelerini ifade ederken kasteddiği ne?

 

“Analar ağlayacak diye mücadele verilmeyecek mi” diyor Onur Öymen.

 

Peki...

Siz neden Çanakkale Savaşını, Kurtuluş Savaşını, Kıbrıs savaşını, ifade ettiği bölümleri es geçip,

Görmemezlikten gelip tek “Dersim Meselesi” üzerinden konuşup cımbızlama yaparak tartışma yapmaya çalışıyorsunuz?

Sözlerine katılırsınız ya da karşı çıkabilirsiniz... Elbette bu anlaşılır birşeydir...

 

Anlaşılabilir bir şeydir de... Peki…

Bu sözler neden tek “Dersim Meselesi” üzerinden konuşulup tartışılıyor?

Niye Şeyh Said meselesinde daha düne kadar eylem yapan "Sivil Toplumcu" kesimlerden hiç ses çıkmıyor?

Onlara "şimdi siz susun" mu dedi birileri?

 

Yandaş yayın organları kamuoyunun dikkatini neden sadece Dersim ile ilgili sözlere çekmek istiyor?

Burada bir gizli niyet yok mu?

Oyun belli değil mi?

“Kürt Açılımı”na karşı çıkan CHP’ ile Alevileri karşı karşıya getirip...

Bu karşı çıkışı etkisiz hale getirme çabaları yok mu?...

 

Yaratılmaya çalışılan bu suni gündemin başka nasıl bir açıklaması olabilir?

 

Sabah Gazetesi, "Dersimli kimsesiz kızların hikayelerini" manşete taşıyıp,

Dersim konusunu gündeme getirmeye çalışmıştı. O olmadı. Başaramadılar.

 

Bu psikolojik savaşın maksadı ne olabilir?

Okuyan, Araştıran, Soru soran, Kavramaya çalışan bir bireyin buna vereceği yanıt ne olabilir?

Alevileri "CHP, Atatürk, TSK" karşıtı haline getirmek.

 

Gizli niyet belli değil mi?

Kürtler Şeyh Said İsyanına ağlatılacak...

Aleviler Dersim Ayaklanmasına ağlatılacak...

Ve sonuçta birileri çıkıp Atatürk’ü suçlayıp " Bu rejim değişmelidir " deyiverecekler.

 

Yaşasın Ilımlı İslam Devleti!

 

Öyle ya..,

Okumayan,

Araştırmayan,

Soru sormayan,

Kavramaya çalışmayan bir toplumu ancak duygularıyla etkileyebilirsiniz?

Size bir anlam ifade eder mi bilemiyorum ama yine de dikkatinizi çekmek gerektiğini düşünüyorum...

 

Feodalite var olduğu sürece Cumhuriyetin kazanımlarının yaşayamayacağını bilmiyor musunuz?

Ağalara, şeyhlere yaslanarak Cumhuriyet değerlerini korumanız mümkün mü?

 

Her kim olursanız olun "Kürt, Türk, Alevi, Sünni" olmanız şu gerçeği asla değiştiremez..!

"Şeyh Said isyanı da Dersim ayaklanması da gerici bir harekettir."

Kürt'ü Türk'ü, Alevi'yi, Sünni'yi kardeş yapacak olan duygular değil... "Ortak Akıldır."

Cumhuriyetin değerlerini yok etmeye çalışan "Dogmatizmin" olduğu yerde barış olmaz.

Özetle;

TBMM kayıtlarında kayıtlı olduğu halde, söylemin bütününü bir kenara atıp cımbızlama yaparak,

Kastedilenleri saptırma geyretleri içerisindesiniz aslında...

Gerici ayaklanmaların savunuculuğunu yaparak,

Ya... Cumhuriyetin kaznımlarını inkar ediyor ve " Bu rejim değişmelidir " diyorsunuz...

Ya da bunu diyenlerin sizi kullandıklarının farkında bile değilsiniz...

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Devrim mi!

 

Siz hangi devrimden,nasıl bir devrimden söz ediyorsunuz?Devrim dediğiniz şey;halkı ile konuşamayan bir devletin halkını yok edip öldürmesi mi,çocukkadın demeden savaş uçakları ile bombalanması mı,sürülmesi mi...!

 

Tüm bunların adı katliamdır, devrim olamaz değil mii?

 

Peki nedir devrim!

 

Devlet otoritesinin ağalara,şeyhlere;sizin deyiminizle devletin feodalizme karşı verdiği bir mücadaledir devrim.

 

Sonucunda yeni ağalar üretmeyen,verdiği mücadaleyi tüm yönleriyle tamamlayan bir süreçtir devrim.

 

Bakın Dersim'de işleyen devrime(!)

 

Daha sonra ki dönemlerde;eline silah verilen koruyucular,PKK'ya alternatif olan Hizbullah,Jitem ve daha nice vatansever sistem işleyicileri.

 

O kadar kişinin kanı işte böylesi bir devrimin uzantıları!

 

Dersim isyanının çıkışında asimilasyon olmasa da sonucunda var.Lütfen elinizi vicdanınıza koyun;ve gerekçelerinizden sonra "bu bir katliamdır" deme cesaretini gösterin.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Devrim mi!

 

Siz hangi devrimden,nasıl bir devrimden söz ediyorsunuz?Devrim dediğiniz şey;halkı ile konuşamayan bir devletin halkını yok edip öldürmesi mi,çocukkadın demeden savaş uçakları ile bombalanması mı,sürülmesi mi...!

 

Tüm bunların adı katliamdır, devrim olamaz değil mii?

 

Peki nedir devrim!

 

Devlet otoritesinin ağalara,şeyhlere;sizin deyiminizle devletin feodalizme karşı verdiği bir mücadaledir devrim.

 

Sonucunda yeni ağalar üretmeyen,verdiği mücadaleyi tüm yönleriyle tamamlayan bir süreçtir devrim.

 

Bakın Dersim'de işleyen devrime(!)

 

Daha sonra ki dönemlerde;eline silah verilen koruyucular,PKK'ya alternatif olan Hizbullah,Jitem ve daha nice vatansever sistem işleyicileri.

 

O kadar kişinin kanı işte böylesi bir devrimin uzantıları!

 

Dersim isyanının çıkışında asimilasyon olmasa da sonucunda var.Lütfen elinizi vicdanınıza koyun;ve gerekçelerinizden sonra "bu bir katliamdır" deme cesaretini gösterin.

 

Mavi, Devrim'in ne olduğunu, duygusal denklemlere ve kişisel görüşlerine göre tespit edemezsin...

 

Devrim;

Yıkılmakta ve zaten çökmekte olan bir sistemin artık işlemez hale geldiğini benimseyebilen bir kesimin/halkın, topyekün baş kaldırarak, bir bütünlük halinde hareket ederek o sistemi yıkıp, yerine kendi gereksinimlerini daha net karşılayan, kendi eylemleri ile egemenliği ellerine aldıkları, dolayısı ile egemenlik ve yönetim algısını ve örgütlenmesini tümden değiştiren bir yapıdır, süreçtir.

 

Yeryüzünde sayılabilecek ne kadar Devrim örneği varsa alın getirin, ki Türk Devrimi bunların başında gelir, hepsi bu özelliklerinden dolayı tam anlamı ile Devrim'dir.

 

Türk Ulusal Savaşı;

Dışarıda Emperyalizme,

İçeride Padişahlık Rejimine ve uzantılarına

Ve yine İçeride Feodalizme karşı sürdürülmüş bir özellik taşıyan bir Devrim örneğidir.

 

Fransızlar Emperyalist bir devlete karşı gerçekleştirmedi Devrim'i; Feodalizme ve Krala karşı gerçekleştirdi...

Amerikan Devrimi de Feodalizme karşı gerçekleşmedi; Emperyalizme ve Sömürgeciliğe karşı gerçekleşti...

Rus Devrimi Çar'a karşı ve sınıflar arası üretim ilişkilerinin dengesizliğine karşı gerçekleşti...

Muhammed Peygamber'in Devrim'i bile, dışarıda Bizans ve Habeşistan gibi güçlere, içeride kabileler arası düşmanlığa/karşıtlığa karşı gerçekleşti...

Ve hepsinin de bir acı yönü oldu...

Hepsinde de çok kan döküldü...

Kan dökülmesin diye, halk egemenlikten mahrum bırakılamaz...

Kan dökülmesin diye, halk ilkelliğe mahkum da bırakılamaz...

 

Bunların hepsinden belki de daha yetkin olarak;

Hem Emperyalizme, hem Monarşiye, hem Feodalizme karşı gerçekleşmiş en önemli devrim olma özelliği gösterir Türk Devrimi...

 

Peki bakalım Dersimliler ne kadar Devrimci imiş:

 

Devrim, çökmekte olan ve ilkel bir sistemin halkın kendi katılımı, güç ve kararlılığı ile çökertilip, egemenliği eline alması demektir;

Tüm Devrimler böyle olmuştur...

Dersim'de olan nedir?

"Biz aşiretimizi koruruz, ağamızı koruruz, yapımızı koruruz!"

Bu türlü Gerici bir zihniyet karşısında, tam anlamı ile Devrimci bir harekettir Dersim Harekatı...

 

Devrim, halkın kendi eylemi, azim ve kararlılığı ile egemenliği eline almasıdır...

Dersimliler ne yapmış?

Ağalarının ellerindeki hakimiyeti ellerine almak bir yana, o erki ağalarında bırakmak için canlarını vermişlerdir...

Bu açıdan Dersim İsyanı iliklerine kadar Gerici'dir, bir Karşı Devrim'dir...

Dersim Harekatı ise tartışılmaz bir biçimde İlericidir...

 

Devrim, aynı topraklar üzerinde yaşayan toplumların ortak paydaları üzerinde gerçekleştirilir.

Dersimliler ne yapmış?

"Aman efendim biz hep böyle özerk! yaşadık, hep de böyle kalalım! Ayrıcalıklarımız olsun" demiş...

İşte tam olarak bu nedenle asıl anlamı ile Dersim İsyanı, Bölücü bir ayaklanmadır...

 

Devrim, aynı ruh ile hareket eden toplumda ortak değerleri ön plana çıkarmak, ortak bir kimlik yaratmak demektir...

Siz ne diyorsunuz ve Dersim ne demiş?

"Siz bizi tek tipleştirmek istiyorsunuz!"

Ortak Değer yaratmanın adı "Tek Tipleştirmek" oluvermiş; hayret!

Ne yapsaydı Devrim?

Farklılıklarımızı kimlikleştirip, aynı amaç uğruna savaşmış kitleleri, bir de birbirlerine yabancılaştırıp

Karşı Devrim kimliğine mi bürüneydi?

O zaman mı içiniz rahat edecekti?

Birbirinize yabancılaşarak mı rahata erecektiniz?

Ortak Değerlere sahip olmak ve bunları benimsemek neden rahatsız ediyor sizi?

Hem de güya evrensel değerlere sahip olmaktan söz ederek sürekli!

Evrensel değerlere, tüm insanlıkla birlikte sahip olduğunuz ortak değerleri öteleyerek

Ve Farklılıklarınızı kimlikleştirerek mi ulaşacağınızı sanıyorsunuz?

Yeryüzünde böyle bir evrenselleşme modelini kim geliştirmiş ve başarı ile uygulamış?

Bu anlamı ile ister Dersim, ister Kürtçülük olsun

İkisi de tam anlamı ile Gerici bir eylem ve isyandır...

Türk Devrimi ise tam anlamı bir Devrim'dir...

 

Türk Devrimi'nin, Aşiretleri yıkamamasından şikayet etmişsiniz...

Devrim, o devrimi sahiplenen halk ile birlikte gerçekleştirilir.

Yani sizin, bir hapishaneden bir mahkumu kaçırabilmeniz için,

O mahkumun kaçmayı istiyor ve kaçmaya hevesli olması lazım...

 

Türk Devrimi, halk ile birlikte Emperyalizme karşı başarılı bir mücadele vermiştir

Ve bu Türk Devrimi'nin en önemli ilk ayağıdır...

 

Fakat ikinci ayakta sendelemiştir ne yazık ki...

O Aşiret yapısını yıkmakta, Devrimci ruhu ve bilinci sergileyememiştir bir takım/kimi Kürtler ve Dersimliler.

 

Dışarıya karşı Emperyalizme karşı direnirken ortak değer yaratabilen ve Uluslaşabilen, Devrimi gerçekleştiren halkın bir kesimi

İçeriye karşı sahip olduğu ilkel değerlerden kopamamıştır ve körü körüne sahiplenerek Devrim Karşıtı bir kişiliğe bürünmüştür.

Ağaların Hakimiyetini yaşamayı, kendi güdülmüşlüğü ile sahiplenmiştir.

Siz, böyle bir halk ile Feodalizme karşı bir Devrim gerçekleştiremezsiniz...

Devrim'in Feodalizme karşı olan Devrim'in u ayağı, her zaman Feodalizme karşı olan halk ile birlikte başarılı olabilmiştir.

Dolayısı ile Kürtlerin çıkardıkları isyanlar bütünüyle gerici iken,

Türkiye Cumhuriyeti'nin harekatları Devrimci nitelikte olmuştur.

Çünkü hep halk ile içiçe olmuştur...

Neden mi?

Çünkü bakın Şeyh Sait ayaklanmasına,

Yine Kürt Aşiretlerinin destekleri ile bastırılmıştır...

Karşı Devrimciler yok edilmiştir...

Bakın Ağrı İsyanlarına,

Yine Kürt Aşiretlerinin destekleri ile bastırılmıştır...

Karşı Devrimciler yok edilmiştir...

 

Dersim bunun neresinde peki?

 

Bana, bunun bir katliam olduğunu söylememi istiyorsunuz...

Bunu daha kaç kere söylemem gerekiyor kavramanız için bilmiyorum...

Evet, Dersim'de bir Katliam yaşanmıştır...

Fakat bu katliamın asıl sorumlusu,

O katledilenlerin sahip oldukları ve korumak için canlarını verdikleri o yapıdır, o kültürdür, o kişiliktir...

Siz, ortak değerler üzerinde yükselen bir Devrim'e karşı isyan edeceksiniz,

Bastırıldığınızda da birileri çıkıp:

"Ahanda bizi katlettiler" diyecek...

Hırsızın hiç suçu yok yani öyle mi?

 

Evet, Dersim'de bir katliam yaşanmıştır...

Katledilenler, kendi ağalarının, kendi aşiretlerinin, kendi kültürlerinin, kendi kişiliklerinin kurbanı olmuşlardır...

Kendi kendilerini katlettirmişlerdir...

 

Dersim ile Devrim'in benzerliğine bakmayın...

İlki kesinlikle bir Karşı Devrim'dir...

 

Asıl sizin itiraf edebilmeniz gerekiz:

"Evet kardeşim, ne yazık ki biz Aşiret yapısının verdiği, dikte ettiği bir kültürde yetişiyoruz

Ve kendi kendimizi yabancılaştırıyoruz...

Sorunlarımızın temelinde de bu vardır..."

 

Şimdi yazılacak mesajlara dikkat edin Mavi...

Ortak Değer yaratmalar, Tek Tipleştirme olarak lanse edilecek...

Aşiret/Feodal yapısını yok etme amacı, Kürtlerin Kültürlerini yok etmek olarak lanse edilecek...

Aşiret Sistemini hala korumak çabası, Demokrasi ve Hümanizm olarak lanse edilecek...

Egemenliği halka mal etmek için çabalamak, Asimilasyon olarak lanse edilecek...

 

Mavi...

Kavramları doğru yerden okumak lazım...

Diğer gelmiş geçmiş tüm devrimleri bir inceleyin;

Devrimci bir dünya duruşuna sahip olup olmadığınızı bir sorgulayın;

Ondan sonra tartışalım olur mu?

 

Ha bana derseniz ki;

"-Ya hu kardeşim, ben Devrimci falan değilim.

Benim derdim, var olan Kürt Toplumsal/Aşiret Yapısının bu statükosunun korunmasıdır, sürekliliğidir..."

 

Ee ben de sizi, Karşı-Devrimciliğinizde tutarlı bulurum...

 

Daha önce dediğim gibi:

Eğer Türkiye'de Türk Ulusal Devrimi'ni ve Çağdaş Uluslar Seviyesine çıkabilmeyi hala sindirememiş bir kesimden iseniz,

Dersim Olayı'na tek taraflı bakıp, Türkiye Cumhuriyeti'ni tek suçlu olarak ilan etmeniz elbette ki tutarlıdır...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

16'si Osmanli'nin son dönemlerinde yani düsüs döneminde,4'ü tüm ulusun Milli Mücadele verdigi dönemde,19'u ise Cumhuriyet döneminde olmak üzere tami tamina 39 Kürtcü terör yasadi Türk ulusu.Bunlarin hepside durumdan vazife cikarmak ve toprak kapmak isyanlariydi.Hep farkli farkli maskelerle ortaya cikmis,ya,dinci bir hüviyete bürünmüs,ya hak ve hukuk adi altinda catirdayan,savas halindeyken ve de henüz yeni kurulmus bir Cumhuriyet Devletinden birseyler kapmak amacina yönelik terör olaylariydi.Bunlarin icersinde belki devletin savuma psikolojisiyle asiri oldugu olaylar olmustur ama bu gercekleri asla degistirmez.PKK nasil ve ne amacla Türkiye'nin gündemine sokulduysa ve nasil bir kanli terör yaptiysa tüm Kürtcü isyanlar ayni mahiyettedir.Düsünün kü Milli Mücadele verilirken Güneydogu'da asiret agalari din kisvesi altinda isyanlar tertip ediyorlardi.Sonra da bunun adina "Milli Mücadele'de Kürtlerle Türkler ayni safta carpisti"yalanlarini ilave ediyorlar.Halbuki arsivler Milli Mücadelede en az kayip verenlerin Kürtler oldugunu apacik ortaya koymaktadir.Merakli olanlar acsin Genel Kurmayin arsivlerine göz atsin.Bu milleti kandiramazsiniz.Amacinin bu ülkeyi bölmekti ve yine ayni amactasiniz.Dün Ingilizlerle isbirligi yaptiniz bugün de AB ve ABD ile isbirligi halindesiniz.

Sevr Türkiye'si bugünün Irak'idir.Kürtcüler ve Ermeniciler hurra cekip bayram etmislerdi,nihayet Kürdistan'a ve Ermenistan'a kavustuk diye.Ama hesaplari altüst oldu.Ne Kürdistan ne Ermenistan kuruldu.Bugünkü saldirilarin nedeni dünün kinidir.Isbirlikcisi,Sorozcusu,AB'cisi kim varsa Türkiye'nin bölünmesi icin kollari sivadilar,dün basaramadiklarini bugün basaracaklarinin hesaplarini yapmaya basladilar.Ergenekon yalanlari,faili mechul düzmeceler,islak imzalarla akillari sira emellerine kavusmayi deniyorlar.

 

PKK-Ermenistan isbirligi Türkiye'ye Sevr'i yeniden dayatmak icin dis güclerinde yardimi ile olusmustur.AB Türkiye'yi ortakliga alabilmek icin Türkiye'yi bölmek zorundadir.Cünkü AB Türkiye'yi bugünkü sinirlariyla ortakliga alarak ne Irak'la ne de Iran'la sinir olusturmak istemiyor.Dolayisiyla ancak ufalmis bir Türkiye AB'nin isine yarayabilir.Daha acik ifadeyle AB ikili oynamaktadir.Bir yandan Kürtleri Türkiye Devletine karsi kullanip ayristirmayi hizlandirmakta diger yanda Türkiye'den demokratik acilimlar beklemektedir.Daha acik ifadeyle AB Kürtleri istememektedir.Bu nedenle Hem Kürtlere dost görünüyor hem onlari kullaniyor hem de Türkiye'den istediklerini elde etmeye calisiyor.

 

Tarihte yasanmis olan tüm Kürtcü isyanlar dis güclerin parmagiyla olmustur.Devrimi begenmeyenlerede birsey hatirlatmak isterim:"Bolsevik devriminde Rus Cari'nin tüm ailesi yok edilmis,ülke tam bir kan pazarina dönmüstü.

 

saygilarla

 

 

saygilarl

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Dersim'de tüm yaşananları sadece bir ağanın baş kaldırısı olarak görenler;

 

Bilmezler ki;Dersim ile aynı dili konuşamayan otoritenin ağaları nasıl da arkalarına aldığını.

 

Bilmezler ki;Seyit Rıza ile açıklanamayacak bir Dersim isyanının anlamını...

 

Bilemezler;anlayamazlar...kadın,çocuk demeden katledilen insanların acısını.Sürgün edilen insanların çaresizliğini nasıl hissedebilirler ki!

 

Faşizm genetik değildir;hastalıktır.

 

Genetik olan işleyen sistemin yalanları ve o yalanları yüceltenlerin yanılgıları.

 

Öymen'e teşekkür ederim.Bize yine Dersim'i ve kendi zihniyettiğini hatırlattığı için.

 

 

yukarda yazdıklarıma eksi on beş verilmişsleep.gif

 

galiba burada düşünceler değil repler konuşuluyor;işte tahammül bu olsa gerek.

 

Boşig,

 

Devrimin ne olduğunu çok iyi biliyorum.Bana devrimi değil;sonuçları ile Dersimi yazın.Ayrıca Türkiye'de ki devrim ayrıca tartışılır.Şapka takmayanı idam sehpasına götüren;tepeden inme bir devrim!

 

Halkın devrimi değil bu.

Kan dökülmesin diye, halk egemenlikten mahrum bırakılamaz...

Kan dökülmesin diye, halk ilkelliğe mahkum da bırakılamaz...

 

Halka rağmen halk!

 

Stalin'de 40 milyon yurttaşını harcarken böyle düşünmüş olmalı.

 

Nazilerde katliamlarını bu gerekçelerle meşrulaştırmış olmalı.

 

meli,malı...ama insan harcanmamalı!

 

Devrim;devirmekten gelir.Devirdiğinizin ne olduğu da çok önemli değildir aslında.

 

Pardon;Dersim de devrilen neydi!

 

Devrim, çökmekte olan ve ilkel bir sistemin halkın kendi katılımı, güç ve kararlılığı ile çökertilip, egemenliği eline alması demektir;

Tüm Devrimler böyle olmuştur...

Dersim'de olan nedir?

"Biz aşiretimizi koruruz, ağamızı koruruz, yapımızı koruruz!"

Bu türlü Gerici bir zihniyet karşısında, tam anlamı ile Devrimci bir harekettir Dersim Harekatı...

 

tüm devrimler böyle olmamıştır.

 

Gerici zihniyet Dersim değildir;Dersimi yerle bir edendir.

 

Seyit Rıza asıldı;isyan bastırıldı.Ne gereği vardı,o kadar insanı öldürmeye.

 

Sadece öldürmedik;sürdük,yasak kıldık.

 

Devrim değil mi?

 

Tabi,bölgede ağa falan kalmadı ki!

 

Devrim değil;katliam.Üstelik katliama neden olan yine devlet.Halkının dilini bilmeyen,halkını anlama zahmetine girmeyen,halkına kimliğini yasak eden,işine gelince ağalara ve imamlara sarılan;işine gelmeyince ağaya cephe alan otorite.

 

Ağalarımız son etapta koruyuculardı;devrim ha!Buyrun hemen devrime.

Fakat bu katliamın asıl sorumlusu,

O katledilenlerin sahip oldukları ve korumak için canlarını verdikleri o yapıdır, o kültürdür, o kişiliktir...

Siz, ortak değerler üzerinde yükselen bir Devrim'e karşı isyan edeceksiniz,

Bastırıldığınızda da birileri çıkıp:

"Ahanda bizi katlettiler" diyecek...

Hırsızın hiç suçu yok yani öyle mi?

 

Birinin ensesine dayayın silahı;başını her kaldırdığında ezin o başı...sonra devrim yapacak bu halk;ama nasıl devrim yapacak bu halk.

 

Kibar Feyzo ne demişti;

 

"suç kimin?"

 

Suç;bölge halkı başta olmak üzere sürekli halkına koyun olmayı dayatandan mı,yakıp yıkandan mı,açlığın siyasetini yapanda mı...?

 

Suç;ensesine silah,yüreği korku ekilenden mi...?

 

Suç kimin?

 

Hiç mi hırsızın suçu yok mu,değil mi ama!

Asıl sizin itiraf edebilmeniz gerekiz:

"Evet kardeşim, ne yazık ki biz Aşiret yapısının verdiği, dikte ettiği bir kültürde yetişiyoruz

Ve kendi kendimizi yabancılaştırıyoruz...

Sorunlarımızın temelinde de bu vardır..."

 

 

 

 

 

Doğrudur;bölgede feodalizm var.

 

Ama sorunun temeli bu değil;Türkiye'nin kendisi sorun!

 

[quote]Eğer Türkiye'de Türk Ulusal Devrimi'ni ve Çağdaş Uluslar Seviyesine çıkabilmeyi hala sindirememiş bir kesimden iseniz,

Dersim Olayı'na tek taraflı bakıp, Türkiye Cumhuriyeti'ni tek suçlu olarak ilan etmeniz elbette ki tutarlıdır...

hiç kimse masum değil!

Çağdaşlık zihinde başlar;misal Dersim İsyanı...

 

Ve bu ülkenin ciddi bir zihniyet devrimine ihtiyacı var;insani değerleri geliştirecek bir devrim ama!

 

 

Tarih: Düzenleyen: mavi olmayan gökyüzü
Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Boşig,

 

Devrimin ne olduğunu çok iyi biliyorum.Bana devrimi değil;sonuçları ile Dersimi yazın.Ayrıca Türkiye'de ki devrim ayrıca tartışılır.Şapka takmayanı idam sehpasına götüren;tepeden inme bir devrim!

 

Ben sana Devrimleri tekrar, en baştan ve yeniden okumanı şiddetle öneririm.

İhtilal dediğimiz bir süreç vardır Devrimlerde;

Halkın aktif olarak katıldığı süreç, tam olarak bu süreçtir...

Fransız İhtilali'nde de, Rus Devrimi'nde de, Muhammed Peygamber'in yaptığı Devrim'de de,

Önceki sistemi yıkıp, yenisinin kurulmasını sağlayan "İndirme/Devirme" süreci, halk ile; destekleyen kesim ile birlikte yapılmıştır...

Fakat Devrim'in sonraki ayağı olan yeniliklerin/değişimlerin gerçekleştirilmesi süreci

Aydın ve kurucu kadro ile gerçekleştirilmiştir her zaman.

Devrimlerin bu yönü, hep tepeden inme olmuştur.

Bu süreçte bu yenilikleri kavrayabilen kesimler olduğu gibi kavrayamayanlar da olmuştur elbette...

 

Fransız Devrimi'nde ihtilal'den sonra o yenilikleri ve hatta insan hakları beyannamesini yayınlayanlar da halk değil, halkı temsil ettiğini söyleyen kesimdi.

Rus Devrimi'ndeki değişimler sürecinde de aynısını görürsün.

Git, Muhammed Peygamber'e de baksan başkasını göremezsin.

Senin o "Tepeden indiren" dediğin kesim, toplumun eksikliklerini kestirebilen, görebilen ve bunu sindirebilen aydın kesimdir.

Toplumu yönlendirirler ve yeniliklere inandırırlar ve hazırlarlar.

Sonra benimsetirler.

 

Oğuzların Anadolu'ya gelmelerinden sonra Müslüman olmaları,

Türk-İslamcı çevrelerce hep şöyle lanse edilir:

"Oğuzlar, islamiyetle tanıştıktan sonra, o inancın kendilerine en uygun olduğunu görmüşler, gerçek din olduğunu anlamışlar ve kabul etmişlerdir!"

Sanırsın ki Oğuzlar hidayet aşkı ile yanıp tutuşuyorlardı da, İslamiyet onlara bunu hemencecik sunuvermişti.

Sizin de Devrim konusunda algınız bu sanırım.

Devrim'in gerçekleşebilmesi için tüm halkın buna çok büyük bir açlık duyuyor olması ve hemencecik kavrayabilmiş olması gerekiyor!

Topyekün talep etmiş olması gerekiyor!

Türk Devrimi'ne ne kadar tepeden inme dense de, Avrupa'daki ve diğer Devrimler de farklı değildir.

Halkın gereksinimleri ile Burjuvazi'nin çıkarlarının örtüşmesi ve Burjuvazinin bunu kullanarak ve yönlendirerek hakları elde etmiş olması

Ve halkı bu yönde güdülemesi, halkın bu devrimi sırf kendi talebiyle gerçekleştirdiği anlamına gelmiyor.

Burjuvazi'nin onlara tepeden indirdiği ve pozitif de olsa güttüğü anlamına geliyor...

Halkın devrimi değil bu.

 

Halka rağmen halk!

 

Stalin'de 40 milyon yurttaşını harcarken böyle düşünmüş olmalı.

 

Nazilerde katliamlarını bu gerekçelerle meşrulaştırmış olmalı.

 

meli,malı...ama insan harcanmamalı!

 

Size birşey diyeyim mi?

Eğer Türk Devrimi, Aşiretleri ve Aşiret yapısını desteklemek uğruna canlarını verebilecek ve bu yönde koşullanmış/güdülmüş bir halk potansiyelini yok edebilseydi

Ve siz, o aşiret yapısından kurtulunmuş olarak demokratik egemenlik hakları doğuşunuzdan beridir yaşayabiliyor olsaydınız,

Bugün Türk Devrimi'nden zerre kadar kuşku duymazdınız...

 

Meyvelerini yiyor olurdunuz...

O yüzden sorgulamanızı, Devrim'e karşı değil,

O süreci sekteye uğratan kendi statükonuza karşı yapın...

Fransız Devrimi'nin gerçekleştiği sürece bakın.

Tüm aşamalarını bırakın, sadece ilk döneminde 15,000-40,000 arasında kişi sadece giyotin ile ölmüştür.

Zindanlarda, sürgülerde, karmaşada ve çatışmalarda, baskınlarda ölenleri saymıyorum bile...

Fakat bugün hiç kimse

Fransız Devrimi'nin getirdiği Demokratikleşme ve Uluslaşma sürecinin olumsuzluğu sorgulamaz bile...

Çünkü Devrim, sekteye uğramamış ve tam anlamı ile başarılı olmuştur...

Herkes onun meyvelerini yer...

 

Muhammed Peygamber'in yarattığı Devrim'e bakın.

Forumda da tartışırsın o devrim sürecinde yaşananları, öldürmeler ya da öldürülmeleri.

Fakat hiç kimse, o Devrim'in, Arapları yüzlerce yıl ileriye taşıdığını sorgulamaz bile.

Hatta İslam'ı kabul eden devletlerin de itici gücü olduğunu sorgulamazsınız...

Çünkü öyledir.

Başarılı olmuştur.

Devir açmıştır.

Sekteye uğrasaydı, siz bugün kendinizi Müslüman olarak tanımlayamazdınız...

Fakat meyvesini yiyorsunuz...

 

Rus Devrimi'ne bakın...

90larda yıkılmış olması, diğer ülkelerin işçi haklarına sahip çıkmalarının tetikleyicisi olduğu gerçeğini değiştiremez.

Rus Devrimi ve yarattığı akım olmasaydı eğer,

Emin olun ki Kapitalizm bu kadar yumuşamış olamayacaktı.

Ve belki de o potansiyal daha kötü ve kalıcı bir biçimde ortaya çıkacaktı.

Fakat bugün bu getirileri sorgulamıyorsunuz bile;

Meyvelerini yiyorsunuz...

 

Devrim'in süreçleri vardır dostum...

İhtilal süreci halk ile yapılır.

Yenilikler/İnkılap süreci her zaman tepeden inme ya da öncü kadroların/aydın kesimin olumlaması ile gerçekleşmiştir.

Türk Devrimi'nde de bundan farklısını göremezsiniz.

Elbette ki halktan, bu sürece ayak uyduramayanlar olacak.

 

Halkı, sanırım, yenileşmek için can atan bir yapıda sanıyorsunuz!

Öyle olsaydı, Dersimliler, kendilerini güden ağalarının güdümünde, onları korumak için isyan etmez;

Fransız Devrimi'ndeki gibi, kendileri alırdı onların kelleleri...

Bunu yapabilmişler midir?

Devrime sahip çıkmışlar mıdır?

O zaman uzatmayacağız değil mi?

Devrim;devirmekten gelir.Devirdiğinizin ne olduğu da çok önemli değildir aslında.

 

Pardon;Dersim de devrilen neydi!

 

Aşiret sistemini ve onu canını verebilecek kadar kendisini korumaya adamış ilkel kitleyi devirmeye yönelik yapılmış bir harekattı...

Ne kadar başarılı oldu tartışılır elbette.

 

 

tüm devrimler böyle olmamıştır.

 

Gerici zihniyet Dersim değildir;Dersimi yerle bir edendir.

 

Dersim Aşiretlerden mi oluşuyordu?

Evet...

 

Halk, o yapıyı korumak için mi isyan etti...

Evet...

 

Bu, bir Karşı-Devrim'dir...

Statükonun korunması; ilkel bir toplumsal yapının devam ettirilmesi amacı güder...

Dersim, bu hali ile tam anlamı ile Gericidir o dönemde...

 

Seyit Rıza asıldı;isyan bastırıldı.Ne gereği vardı,o kadar insanı öldürmeye.

 

Sadece öldürmedik;sürdük,yasak kıldık.

 

Devrim değil mi?

 

Tabi,bölgede ağa falan kalmadı ki!

 

Şimdi, burada çok güzel bir laf oyunu var!

Siz önce kalkıp, Aşiret Sistemini korumak için ayaklanmış bir halkın bu eyleminin "Gerici" olmadığını söylüyorsunuz,

Sonra da "Seyit Rıza asıldı, gerisine ne gerek vardı" diyorsunuz.

 

Seyit Rıza, Aşiret Reisi değil miydi?

Halkı isyana yönlendirmedi mi?

Halk, canını vermek uğruna onu desteklemedi mi?

O yapının korunması için isyan etmediler mi?

 

Ayrıca laf arasında sanki tüm süreci olumluyormuşum gibi bir izlenim yaratmayın

Ve hep bunu yapıyorsunuz...

 

Tartışmanın başından beridir diyorum:

Harekat, devletin Devrim gereği yapması gereken haklı ve meşru bir harekattır.

Fakat masum halka yapılanlar sorgulanmalıdır, başka çaresi var idiyse onun hesabı sorulmalıdır...

 

Ancak size bakıyorum ki,

Siz sadece "Dersim"den bakıyorsunuz olaya...

Bu mudur nesnellik?

 

Var idiyse o yapının kırılmasının başka bir imkanı,

Bunu anlatın bana!

Duygu sömürüsü yapmayın lütfen!

 

Bir keresinde, Trt4 radyosu'nda bir Radyo Tiyatrosu dinlemiştim.

Fransız Devrimi'nde giyotine mahkum edilen birisinin son gününü anlatıyordu.

Adam, çocuğuna verilmesi için bir mektup yazıyordu.

Sonra gardiyana veriyordu, oğluna ulaştırsın diye; içeriği çok duygusaldı.

Gardiyan, giyotin indikten sonra, rüzgara kaptırıyordu bir tomar kağıdı.

Yanındaki soruyordu;

"-Neydi onlar?"

"-Aman canım, önemli değil, bir kaç kağıt parçası işte!"

İdam edilen mahkum için ve okusaydı oğlu için son derece önemli,

Hayatının anlamını içeren bir tomardı o...

Ama Gardiyan zerre kadar önemsemiyordu...

Gardiyanın bu umarsızlığı,

O adamın ise kendi hayatına kattığı anlam,

Fransız Devrimi'ne kin duymamızı gerektirir mi?

Be o radyo tiyatrosunu dinlediğimde, Fransız Devrimi'ne kin duymuştum...

 

Sadece duygularınız ile hareket ettiğinizde, bu oluyor ne yazık ki...

Fakat Devrim, sadece duygular ile işlemez...

Devrim, Aklın devreye girmesinin, aydınlanmanın bir sonucudur...

Halk için neyin daha gerekli ve iyi olduğunu tespit edebilme yeteneğinin bir sonucudur...

Halkın, Aşiretler boyunduruğunda yaşaması devam mı ettirilmeliydi?

Egemenliği eline almasından mahrum mu bırakılmalıydı?

 

Türk Devrimi:

"Ya istiklal, ya ölüm" ilkesinden hareket etmiştir...

 

Devrim değil;katliam.Üstelik katliama neden olan yine devlet.Halkının dilini bilmeyen,halkını anlama zahmetine girmeyen,halkına kimliğini yasak eden,işine gelince ağalara ve imamlara sarılan;işine gelmeyince ağaya cephe alan otorite.

 

Ağalarımız son etapta koruyuculardı;devrim ha!Buyrun hemen devrime.

 

Birinin ensesine dayayın silahı;başını her kaldırdığında ezin o başı...sonra devrim yapacak bu halk;ama nasıl devrim yapacak bu halk.

 

Kibar Feyzo ne demişti;

 

"suç kimin?"

 

Suç;bölge halkı başta olmak üzere sürekli halkına koyun olmayı dayatandan mı,yakıp yıkandan mı,açlığın siyasetini yapanda mı...?

 

Suç;ensesine silah,yüreği korku ekilenden mi...?

 

Suç kimin?

 

Hiç mi hırsızın suçu yok mu,değil mi ama!

Bana bu söylediklerinizi okuduğumda, bunların öncelikli kaynağının Ağalık/Aşiret yapısı olduğunu düşünmekten kendimi alamıyorum...

 

Siz sanırım fazlası ile Drakula filmleri izlemişsiniz.

Drakula, doğası gereği İnsan'ın düşmanıdır...

Onun kanı ile beslenir çünkü...

Siz, sanırım Türk Devrimi Süreci'ni gerçekleştirenlerin

Ne olursa olsun kana susamış, gözünün üzerinde kaşın var diyerek insanları katledebilecek kişiler olduğunu sanıyorsunuz...

 

 

Bu nasıl bir koşullanmışlık...

 

Dersim Harekatının Kürtlere ve Alevilere,

Kürt ve Alevi oldukları için düzenlendiğini iddia etmek;

Kürt Irkçılığının yeni ve en etik dışı savunusudur...

 

Aklı başında hiçbir Devrimci de bunu savunamaz...

 

Ve yine hala, o Aşiret yapısını sorgulamıyorsunuz, farkında mısınız?

Hatta "çare" olarak görüyorsunuz...

Çare değil, düşündüğünüzün tam aksine, o yapı, o yapıdaki insaların "Doğası"...

Aşiret onlar için "Son Çare" değil...

Onların, olmazsa olmazı...

İşte bu yüzdendir o isyan ve harekat...

Dersimlilerin "Son Çaresi" olabilmesi için, daha önce başka çareler aramış olmaları gerekirdi...

Aramamışlardır...

Var olana, statükoya sarılmışlardır...

 

Ben de soruyorum;

Suç kimin?

Aşiret sistemini, canı pahasına korumaya koşullanmış, güdülmüş halkın mı?

Halkı koşullayan ve güden ağaların ve o sistemin, o kültürün mü?

Devrim gerçekleştiren Devletin, o yapıyı yok etmek istemesi ve masum halkı da gözden çıkarabilmesi mi?

 

Elbette ki üçünde de suç var...

 

Öncelikle Aşiret sistemi suçlu;

Halka, kendisinden başka bir çare olmadığı yanılgısını dikte ettiği ve benimsettirdiği için...

 

O Aşiret sistemini yaratan ve o Aşiret sisteminden yaratılan Kültür suçlu;

Kendisini ayrıcalıklı ve üstün kılmaya çalıştığı için ve tüm yönleri ile...

 

O sistemin diktacıları, reisleri suçlu;

Halklarına, ellerindeki egemenliği devretmek istemedikleri ve halkı kullandıkları için...

 

Halk suçlu;

Ağalarından almaları gereken bir egemenlik haklarının ayırdına, toplumun tüm diğer kesimlerinin varabilmiş olmalarına karşın hala varamadıkları ya da varmak istemedikleri için...

 

Halk suçlu;

Kendilerine gelen hizmeti, yapılanmayı, kamu hizmetini, ağalarının sözüne bakıp yıktıkları; askerleri katlettikleri için...

 

Devlet suçlu;

Bu yapıyı bozmak için masum halkı da gözden çıkarabildiği için...

En azından halk üzerinde kim gerçekten suçlu, kim değil gibi bir yargılama süreci başlatmadığı için...

 

Fakat Devrim suçlu değil...

Devrim'in doğası bu...

 

Haaa, siz de suçlusunuz;

Kendi! (aslında bizim, hepimizin) toplumunuzun toplumsal/sosyal gerçekliklerini kabul ve itiraf edemediğiniz için...

Bunun, tüm yönleri ve olumsuzlukları ile birlikte değişmesi, gelişmesi gerektiğini kabul ve itiraf edemediğiniz için...

Çok fazla duygusal davrandığınız ve bundan kurtulamayacağınız için...

 

Ben de suçluyum;

Devrim denilen sürece belki daha katı ve belki daha az duygusal yaklaştığım için...

 

Doğrudur;bölgede feodalizm var.

 

Ama sorunun temeli bu değil;Türkiye'nin kendisi sorun!

 

Yıkalım, kurtulalım diyorsunuz yani!?

 

Sorunun temeli, Doğu Halkının çağdaşlaşma sorunudur...

 

Bakın, toplumlar ilkelden moderne doğru bir yapı izlerler...

 

Önce o Aşiret yapısının ve benimsettiği kültürün ne kadar çağdaş ve uyumlu olup olmadığını bir sorgulayın...

 

İçten Denetimlilik ve Dıştan Denetimlilik diye birşey vardır Psikoloji'de.

 

İçten Denetimli bir insan şu soruyu sorar:

"Ben bu sınavdan kötü not aldım, çünkü yeterince çalışmadım..."

 

Aynı kişi Dıştan Denetimli olsaydı, şu soruyu sorardı:

"Hoca bana kafayı taktı, o yüzden hakkımı yedi!"

 

İçinden geldiğiniz ve henüz yeterince sorgulamadığınız Aşiret Yapısı ve onun benimsettiği, türettiği kültürün,

Çağdaş Değerlere ne kadar uyum sağlayıp sağlayamadığını bir sorgulayın en baştan...

 

Bütün sorunları, birde, o yapının bir uyumsuzluk ve kanıksayamama sorunu olabileceği çerçevesinde ele alın...

Kendinize suç bulma konusunda birazcık samimi olun lütfen...

hiç kimse masum değil!

Çağdaşlık zihinde başlar;misal Dersim İsyanı...

 

Ve bu ülkenin ciddi bir zihniyet devrimine ihtiyacı var;insani değerleri geliştirecek bir devrim ama!

 

Mavi,

Ben kimseye suçsuz demiyorum...

 

Fakat siz de suçlusunuz...

"Siz" derken, "Kürtler"i kastetmiyorum...

"Siz"i kastediyorum...

 

Sizlerin sorunu;

Bu toplumun öz/kendi fertlerine yapılan ve tüm fertlerinin hesabını sorması gereken bir haksızlığı,

Sadece "Kürtlere", sadece "Alevilere" yapılmış olarak özelleştirmeniz, güdümlemeniz, kendinize has kılmanız,

Ve böylece diğerlerini ötelemeniz,

Bütünlük oluşturmalarına ket vurmanız,

O haksızlıkların hesabını sorabilmelerinin önüne geçmeniz, engel koymanız

Ve böyle bir toplum psikolojisine itmenizdır...

 

Sizin gibi düşünenler ile toplumsal olarak bütünleşilememenin nedeni de budur...

Sizin, Alevileri sahiplenme (ki ben bunun sömürme olduğunu düşünüyorum) nedeni de budur diye düşünüyorum...

 

Ve tekrarlıyorum:

 

Eğer Türkiye'de Türk Ulusal Devrimi'ni ve Çağdaş Uluslar Seviyesine çıkabilmeyi hala sindirememiş bir kesimden iseniz,

Dersim Olayı'na tek taraflı bakıp, Türkiye Cumhuriyeti'ni tek suçlu olarak ilan etmeniz elbette ki tutarlıdır...

 

Devrim'i suçlamanız elbette ki tutarlıdır...

Aşiret Yapısını ve onun size sahiplendirdiği o kültürü, o "kendini kayırmacı, kendini ayrıştırmacı" kültürü suçlamaMAnız ve sorgulamaMAnız elbette ki tutarlıdır...

Aynı kökenden gelenleri daha eşit kabul etmeniz elbette ki tutarlıdır...

O yüzden sizi de suçlu görmüyorum aslında bu açıdan...

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Özellikle şunu iyi ayırmak istiyorum:

 

Bir katliama karşı çıkmak ayrıdır,

Bir isyanı, katliama sözde karşı çıkarak savunmak ayrıdır...

 

Bir katliama karşı çıkmak ayrıdır,

Bir ilkel yapıyı/aşiret yapısını ve kültürünü, katlima sözde karşı çıkarak savunmak ayrıdır...

 

Bir katliama karşı çıkmak ayrıdır,

Etnik kaygılarla bir Devrimi ve Devleti, katliama sözde karşı çıkarak yadsımak ayrıdır...

 

Ve;

Bir devrime sahip çıkmak ayrıdır,

Devrim'e sahip çıkıyorum diye bir katliamı onaylamak ayrıdır...

 

 

Ben, yazdıklarımın, sanki masum insanların öldürülmelerini onaylıyormuşum gibi bir bakış açısı ile okunmasını istemiyorum.

 

Dersim isyanına ve o düzene karşı bir harekat düzenlemek,

Türk Devrimi'nin bir gerekliliği

Ve Dersim'in daha öncesinden yaptıkları/yapısı doğrultusunda meşru bir hakkı idi...

 

Fakat,

Dersim'e girildikten sonra, masum olduğu bilinen/düşünülen kitleye

En azından bir sorgulama geçirmeden ve var ise suçları tespit edilmeden bir yaptırım uygulamak;

Elbette ki haklı bir eylem değildir...

 

Devlet'e bir takım suçlamalar yöneltilecekken, öncelikle;

O insanları, kendileri uğruna ölebilmeye ikna eden, koşullandıran, güden

O yapının-kültürün ve ağaların sorgulanması ve reddedilmesi

Gerekir diye düşünüyorum...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Özellikle şunu iyi ayırmak istiyorum:

 

Bir katliama karşı çıkmak ayrıdır,

Bir isyanı, katliama sözde karşı çıkarak savunmak ayrıdır...

 

Bir katliama karşı çıkmak ayrıdır,

Bir ilkel yapıyı/aşiret yapısını ve kültürünü, katlima sözde karşı çıkarak savunmak ayrıdır...

 

Bir katliama karşı çıkmak ayrıdır,

Etnik kaygılarla bir Devrimi ve Devleti, katliama sözde karşı çıkarak yadsımak ayrıdır...

 

Ve;

Bir devrime sahip çıkmak ayrıdır,

Devrim'e sahip çıkıyorum diye bir katliamı onaylamak ayrıdır...

 

 

Burada yazı yazan bazı arkadaşların da handikapı bundan kaynaklanıyor aslında. Bunedenle ne yazarsan yaz anlamaya çalışacaklarını düşünmüyorum. Sadeceduygusal bakıp elimize çekirdeklerimizi ve mendillerimizi alarak " vah vah görüyor musun sen! hain devlet neler de yapıyormuş" dememizi bekliyorlar sanırım. Geniş çerçeveden ve objektif bakamayınca olaylara, böyle anlaşılıyor demek ki.

 

 

Ben, yazdıklarımın, sanki masum insanların öldürülmelerini onaylıyormuşum gibi bir bakış açısı ile okunmasını istemiyorum.

 

Dersim isyanına ve o düzene karşı bir harekat düzenlemek,

Türk Devrimi'nin bir gerekliliği

Ve Dersim'in daha öncesinden yaptıkları/yapısı doğrultusunda meşru bir hakkı idi...

 

Fakat,

Dersim'e girildikten sonra, masum olduğu bilinen/düşünülen kitleye

En azından bir sorgulama geçirmeden ve var ise suçları tespit edilmeden bir yaptırım uygulamak;

Elbette ki haklı bir eylem değildir...

 

Devlet'e bir takım suçlamalar yöneltilecekken, öncelikle;

O insanları, kendileri uğruna ölebilmeye ikna eden, koşullandıran, güden

O yapının-kültürün ve ağaların sorgulanması ve reddedilmesi

Gerekir diye düşünüyorum...

 

Gerekir diye düşünüyorsun çok ta doğru düşünüyorsun. :clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Burada yazı yazan bazı arkadaşların da handikapı bundan kaynaklanıyor aslında. Bunedenle ne yazarsan yaz anlamaya çalışacaklarını düşünmüyorum. Sadeceduygusal bakıp elimize çekirdeklerimizi ve mendillerimizi alarak " vah vah görüyor musun sen! hain devlet neler de yapıyormuş" dememizi bekliyorlar sanırım. Geniş çerçeveden ve objektif bakamayınca olaylara, böyle anlaşılıyor demek ki.

 

Gerekir diye düşünüyorsun çok ta doğru düşünüyorsun. :clover:

Arkadasim devlet dahi gecmisteki hatalarini görmeye baslamisken duygusalikmis gibi gercek disi iddaalarda bulunmamaiza gerek yok.

 

Iki gün önceki CNN Türk'teki bir tartismada bilgi sahibi ünüversite profesörü dahi devletin gecmisteki hatalarindan vaz gectigini ve artik bundan sonrada geri dönüsün olmadigi tesbitini yapabilirken bizler hala yok efendim katliam degilmis, sadece agalara ve destekcilerine karsi halki korumak icin mücadele edildigi hikayesinden vaz gecemiyoruz.

 

Olaylar gercektende sizin inandiginiz gibi yaanmis olsaydi 70 yil sonra hala insanlarin kafalari bu kadar bulanik olmazdi.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

“Artık Vandée diye bir yer yok, sevgili yurttaşlarım, Kılıçlarımızla kadın çocuk demeden yok ettim, Savenay bataklıklarına ve ormanlarına gömdüm onları. Emriniz üzerine, çocuklar bile atlarımızın nalları altında ezildi, kadınlar artık geleceğin askerlerini doğuramayacak, çünkü katledildiler. Sokaklar ceset dolu, kimi yerlerde cesetlerden piramitler oluşmuş bulunuyor. Savenay’da kitlesel olarak kurşuna dizdik esirleri, çünkü isyancılar sürekli teslim olmakta ve kimseyi esir alacak durumda değiliz. Onlara özgürlüğün ekmeğini vermeye hiç de niyetli değiliz. Devrimin acıması yoktur.”

 

General François Joseph Westermann,devrimi destekleyen Vandee köyündeki insanları katkettikten sonra bu sözleri sarfeder.Devrim acımasız der;ama acımasız olan devrimin değil de kendisi olduğunu farkedemez bir türlü.

 

Dersim katliamının özeti de bu galiba!

 

Modern devrimin başlangıcı Fransız Devrimien dayanır;bu devrim de sömürülen halkın egemen iktidara olan başkaldırısı vardır.Yoksa halka devrim götürecek savaş uçaklarının yerle bir ettiği YAŞAMLAR değil.

 

Siz daha önceki iletileriniz de devrim için herşey mübahtır gibi bir cümle kullanmıştınız.Hayır,mübah değildir.Devrim,süreçleri ile farklılık gösterir.Kimi zaman herhangi bir zümre tarafından,kimi zaman halk tarafından kimi zaman da tepeden inme olur.İhtilal dediğiniz bu süreç ise devrimin kendisidir.Herhangi bir aşaması değil.

 

Peki,Dersime bakalım.

 

Ne oldu;öncesinde isyan.Sonrasında isyanı bastıran bir katliam.

 

Söyleyin;devrim bunun neresinde.

 

Devrim,hangi süreçle başlar burada.

 

İster kabul edin,ister etmeyin;sebebleri ağalık olsa da sonuçları ile asimilasyondur Dersim.

 

Sebebleri sıralamışısnız;sadece Dersim değil de demişsiniz.

 

Evet sadece Dersim(genel anlamda bölge halkı) değildir cehaletin kaynağı.

 

Halkı ile konuşamayan,halkına gerektiğinde ölümü dayatan zihniyettir aynı zamanda...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Devlet'e bir takım suçlamalar yöneltilecekken, öncelikle;

O insanları, kendileri uğruna ölebilmeye ikna eden, koşullandıran, güden

O yapının-kültürün ve ağaların sorgulanması ve reddedilmesi

Gerekir diye düşünüyorum...

 

Sizin insanların ölümünü onaylamayacak biri olduğunuzu çok iyi biliyorum.

 

Siz de şunu bilin;

 

Devleti suçlamak gibi bir derdimiz yok.Sadece "neden" diye soruyoruz.Çünkü ödediğimiz bedellerin nedenini anlayamıyoruz.

 

Ben her türlü zorbalıkla;canım pahasına savaşırım.Emin olun buna.Kim olursa olsun;tarafı olmayan cehaletti hazmetmem.

 

Herşey değişiyor...İnsanlar da değişiyor;bizler yaşama hakkımızın kutsallığını da yeni farkettik.

 

Bırakın da "ağalara" yanıtımızı verelim.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Böyle konularda "neden" sorusunun cevabı o kadar karanlık derin kuyulardadır ki ya korkulur ya da oraya giren bir başka çıkar.

 

shuriken.gif

 

Bize düşünmeden kabullenip yüceltmeyi,korkmayı öğrettiler!Bundandır "neden"lere olan bu anlamsızlığımız.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bir zamanlar(çok da uzak değil) ben de böyle düşünüyordum; sanıyordum ki her şey yukardan aşağıya, eğitenden eğitilene; sonra gördükçe ve hatırladıkça bazı şeyleri şunu gözden kaçırdığımı farkettim: Eğitimi alanda var mı o cesaret, o yürek de başka türlüsünü düşünebilsin.

 

"Bana dokunmayan yılan bin yaşasın"

 

"Ben işime bakarım"

 

"Emredin"

 

"..."

 

"-"

 

Not: ... = Sessizlik, suskunluk.

Not: - = nötr, yüksüz; ilgisiz, sorumsuz.

Tarih: Düzenleyen: ali0_1
Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

"Bana dokunmayan yılan bin yaşasın"

 

"Ben işime bakarım"

 

"Emredin"

 

süper bir özet.Eğitim demişken;

 

"Allah bizi Entel Magandaların şerrinden korusun."

 

Tescillenmiş cehaletle uğraşmak gerçekten çok zorexcl.gif

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Siz daha önceki iletileriniz de devrim için herşey mübahtır gibi bir cümle kullanmıştınız.Hayır,mübah değildir.Devrim,süreçleri ile farklılık gösterir.Kimi zaman herhangi bir zümre tarafından,kimi zaman halk tarafından kimi zaman da tepeden inme olur.İhtilal dediğiniz bu süreç ise devrimin kendisidir.Herhangi bir aşaması değil.

İşte bu iletinizdeki ifadeniz yüzünden geriliyorum bazen...

Söylemediğiniz birşey, söylemediğiniz bilindiği halde, söylemişsiniz gibi lanse edildiğinde

O söylem, artık üzerinizde etiket gibi kalıyor...

 

Aynen Mari Antoinette söylemediği halde "Ekmek bulamıyorsan pasta ye" dediğine inanıldığından idam edilmesi gibi...

 

Ben, hiçbir zaman "Devrim için herşey mübahtır" demedim...

 

Öyle söylemediğim halde söylemişim gibi etiketleyen ve sonra "yok efendim siz alındınız!" diyen arkadaş ve iletisi şudur:

 

anladığımız kadarı ile bazılarımız "söz konusu devrim ise gerisi teferruattır","devrim yapılacaksa her yol mubahtır" düsturunu şiar edinmiş.

O lafı ben söylemedim, söylemem de zaten...

 

Ne oldu;öncesinde isyan.Sonrasında isyanı bastıran bir katliam.

 

Söyleyin;devrim bunun neresinde.

 

Devrim,hangi süreçle başlar burada.

 

İster kabul edin,ister etmeyin;sebebleri ağalık olsa da sonuçları ile asimilasyondur Dersim.

 

Sebebleri sıralamışısnız;sadece Dersim değil de demişsiniz.

 

Evet sadece Dersim(genel anlamda bölge halkı) değildir cehaletin kaynağı.

 

Halkı ile konuşamayan,halkına gerektiğinde ölümü dayatan zihniyettir aynı zamanda...

Ya hu halk konuşabiliyor mu devlet ile peki?

Gönderilen kamu hizmetleri yok ediliyorsa, konuşmak istemediği açık değil mi?

 

Ya da konuşmasına izin veriyor mu ağaları beyleri?

Konuşmalarını istemedikle açık değil mi?

 

Devrim, Dersim'in neresinde biliyor musunuz?

Halkın egemenliğini, ağalarından alıp, halkına teslim etmek amacında...

Halkı, aracısız olarak devlet ile konuşturabilme amacında...

 

Asimilasyon dediğiniz şeyi neye dayandırdığınız önemli burada...

Bir Irkın, başka bir Irkı yok etmesi mi?

Yoksa belirli bir bölgedeki halkın, ilkel toplumsal yapısının dağıtılması mı?

 

Eğer bir Irkın, diğer bir Irkı yok etmesi ise tanımınız;

Bir Asimilasyon yoktur orada...

Çünkü bu türlü bir asimilasyon;

Irkçılığa dayalı bir sistem, politika, ekonomi ve ilke gerektirir...

Türk Devrimi'nin böyle bir aşaması, yapısı ve ilkesi yoktur...

Böyle bir sistematiği de yoktur...

 

Fakat Aşiret yapısının dağıtılması ve o yapıyı örgütleyebilecek kesimin sindirilmesi ya da eritilmesi ise kastınız;

Evet, bu yapıyı dağıtmak yönünde yaptırımlar yapılmıştır...

Bu saklanılacak ya da çekinilecek bir durum değildir...

Zaten Devrim'in amacı da budur;

O yapıyı, o aşiret yapısını dağıtmak...

 

O değil de;

Ben burada şunu anlamadım:

Siz o yapının dağıtılmasından ve yok edilmesinden mi şikayetçisiniz?

Yoksa orada masum insanların öldürülmüş olmalarından mı?

 

Hayır, çünkü öyle bir kavram kargaşası yaratılmış durumda ki şu an bu konuda;

Sap ile saman oldukça birbirine karışmış ve siz de net değilsiniz...

Kavramların ne olup olmadığının bilinmediği bir ortamda, tartışmak ve anlaşmak oldukça zor bir hale geliyor ne yazık ki...

 

Şunu da ekleyeyim;

Türk Devrimi, Irkçı bir Devrim değildir...

Dersim Harekatı'da bir Irkın, başka bir Irka düzenlediği bir harekat değildir...

Dinamikler bunlar değildir...

 

Halk Egemenliğini öngören bir Devrim'in,

Ağa Egemenliğine son verme sürecidir...

Oradaki yapıyı dağıtmak amacı ile yapılan yaptırımlar da bu yüzden olmuştur...

 

Ha ama bu demek değildir ki;

"Sırf o yapı dağılsın diye öldürülen masum insanların ölmesi gerekliydi..."

 

O harekatın amacı ve nedenleri çok açık, net, gerekli ve haklıdır...

Sonuçları ise acı ve oldukça sorgulanır bir özelliktedir...

 

Sizin insanların ölümünü onaylamayacak biri olduğunuzu çok iyi biliyorum.

 

Siz de şunu bilin;

 

Devleti suçlamak gibi bir derdimiz yok.Sadece "neden" diye soruyoruz.Çünkü ödediğimiz bedellerin nedenini anlayamıyoruz.

 

Ben her türlü zorbalıkla;canım pahasına savaşırım.Emin olun buna.Kim olursa olsun;tarafı olmayan cehaletti hazmetmem.

 

Herşey değişiyor...İnsanlar da değişiyor;bizler yaşama hakkımızın kutsallığını da yeni farkettik.

 

Bırakın da "ağalara" yanıtımızı verelim.

Mavi, ağaları yaratan şey o yapı, o kültür...

Ağaya hesap sorduğunda, onu indirirsin, yenisini bindirirsin...

Olay ağa da bitmiyor...

O ağayı yaratan kültürde,

O ağayı yaratan toplumsal yapıda,

O ağayı yaratan toplum psikolojisinde bitiyor olay...

 

Bakın, "Aydın" dediğimiz kesim nedir?

Sorumluluk hissettiği toplumun aksaklıklarını görebilen, sindirebilen ve değişmesi gerektiğini kabul edebilen kimselerdir...

Tüm aydınlanmacı filozoflara bakın;

Çoğunluğa nostaljik ve sempatik gelecek olan kendi öz kültürlerini, aksaklıklarından dolayı yadsıyabilmişler ve böylelikler gelişmelerinin önünü açabilmişlerdir.

Türk Devrimi'nde de bu vardır;

Yapılan her Devrim'de halka hitap ve gerekçesi şu şekildedir:

"Tamam, bu bizim yüzlerce yıldır sürdürdüğümüz bir gelenektir vs. Fakat çağdaş dünya da artık bu, çağın gerisindedir..."

 

Bu biraz yürek ve gerçekçilik ister...

İçinden geldiğiniz ve sizi siz yapan değerlerin aksak olduğunu kabul etmek çok zordur;

Fakat Devrimci ve Aydın kişi, bunu kabul edebilendir...

Türk Devrimi'ni ya da tüm diğer devrimleri incelerseniz, farklı birşey göremezsiniz...

 

Peki siz?

İçinden geldiğiniz kültürün yarattığı o ağalık-beylik sistemini yadsıyabiliyor musunuz?

Ya da şöyle sorayım:

O ağalık-beylik yapısını yaratan o kültürü eleştirip, yadsıyabiliyor ve değişmesini, gelişmesini isteyebiliyor musunuz?

 

Çünkü biz öyle olması gerektiğini,

Kürtlerin artık ağalar-beyler yetiştiren ve onları boyunduruğa mahkum eden o kültürün artık değişmesi ve gelişmesi gerektiğini söylediğimizde,

Ancak bu şekilde çağa ayak uydurabilip, töre cinayetlerinden tutun kan davalarına kadar tüm Aşiret Hukuk Yapısına dayalı olumsuzlukları bitirebileceğini dile getirdiğimizde

Irkçı ilan ediliveriyoruz...

Düşman ilan ediliveriyoruz...

Asimilasyoncu ilan ediliveriyoruz...

 

Bu, adil mi?

 

Bu ülkenin vatandaşı olan ve sahilenmem gereken halk için ne deseydim?

"-Bana ne? Bırakalım da nasıl yaşıyorlarsa yaşasınlar" desem mi daha yerinde olurdu

Ve o zaman mı ırkçı olmazdım?

 

Devrim, ağaları yok etmek değildir Mavi...

O ağaları yaratan sistemi/yapıyı/kültürü değiştirebilmeyi akıl edebilmek ve eyleme geçirebilmektir...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

Devrim, ağaları yok etmek değildir Mavi...

O ağaları yaratan sistemi/yapıyı/kültürü değiştirebilmeyi akıl edebilmek ve eyleme geçirebilmektir...

Bahsettiginiz bir devrim gerceklestimi?

 

Hayir diyorsaniz bunun sebebleri sizce sadece agalari destekleyen "Kürt'lermi" ?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Başkalarının kendileri ve düşünceleri hakkında söylediği şeyleri, onların kast ettiği biçimde anlamak bir "Kültür" meselesidir de...

Sizin bu yaklaşım ve ifadelerinizin ortaya serdiği sonuçlar bunun da çok ötesinde...

Bırakın kastedileni kavramayı, anlamak gibi bir derdiniz de yok...

.

.

 

TBMM kayıtlarında kayıtlı olduğu halde, söylemin bütününü bir kenara atıp cımbızlama yaparak,

Kastedilenleri saptırma geyretleri içerisindesiniz aslında...

Gerici ayaklanmaların savunuculuğunu yaparak,

Ya... Cumhuriyetin kaznımlarını inkar ediyor ve " Bu rejim değişmelidir " diyorsunuz...

Ya da bunu diyenlerin sizi kullandıklarının farkında bile değilsiniz...

 

 

 

Öymen'in sözlerine de siz değerli arkadaşımın sözlerine de imzamı atarım... Söylenilen açık ve nettir... Bie çok yaşanmışlıklardan örnekler verilmiş olduğu halde sadece Dersim kasıtlı olarak dikkatı çekmiştir... Öte yandan söylenen basittir... Dersim isyanında isyancıların barbarlıklarından söz edilmiyor ama her nedense ağza pelesenk olmuş bir biçimde "çocuklar bebekler analar katledildi deniliyor... Aynı şeyi PKK yaparken neredeydiniz? Hiç sesiniz soluğunuz çıkmıyordu... Kiminiz içten içe kiminiz alenen alkışlamıyor muydunuz?

 

Devrim mi!

 

Siz hangi devrimden,nasıl bir devrimden söz ediyorsunuz?Devrim dediğiniz şey;halkı ile konuşamayan bir devletin halkını yok edip öldürmesi mi,çocukkadın demeden savaş uçakları ile bombalanması mı,sürülmesi mi...!

 

Tüm bunların adı katliamdır, devrim olamaz değil mii?

 

Peki nedir devrim!

 

Devlet otoritesinin ağalara,şeyhlere;sizin deyiminizle devletin feodalizme karşı verdiği bir mücadaledir devrim.

 

Sonucunda yeni ağalar üretmeyen,verdiği mücadaleyi tüm yönleriyle tamamlayan bir süreçtir devrim.

 

Bakın Dersim'de işleyen devrime(!)

 

Daha sonra ki dönemlerde;eline silah verilen koruyucular,PKK'ya alternatif olan Hizbullah,Jitem ve daha nice vatansever sistem işleyicileri.

 

O kadar kişinin kanı işte böylesi bir devrimin uzantıları!

 

Dersim isyanının çıkışında asimilasyon olmasa da sonucunda var.Lütfen elinizi vicdanınıza koyun;ve gerekçelerinizden sonra "bu bir katliamdır" deme cesaretini gösterin.

 

 

Sayın Mavi... Lütfen dönemleri birbirine karıştırıp konuyu çarptırmayın... Dersim olayı 1930'larda olmuştur... Genç Türkiye Cumhuriyetine karşı yapılan bir kalkışma, bir başkaldırı bastırılmıştır ve bu bir devrimdir... Ağalar şeyler diyorsunuz... Sonradan kendi ağaları yaratıldı diyorsunuz... Külliyen yalan... Ondan sonraki süreçte köy enstitüleri açıldı, bilimselliğe geçildi, dünyada ilk defa deneysel tarım yapılmaya başlandı... İnsanlar görerek çğrenerek bilinçli tarım yapmaya başladılar...

 

1946'da Köylüyü Topraklandırma Kanunu çıkarılmaya çalışıldı... Ancak Adnan Menderes önderliğindeki hizipçiler -ki aynı zamanda kendisi Aydın'ın en büyük toprak ağasıdır- buna karşı çıkıp CHP'den istifa ettiler ve Demokrat partiyi kurdular... Köy enstitüleri çok büyük bir hatayla kapatıldı... Daha sonra 1950'da DP iktidara geldi ve asıl ağalar şeyhler dönemi ondan sonra başladı...

 

Atatürk ise bu süre içerisinde ölmüştü...

 

O bahsettiğiniz Hizbullah Jitem olaylarının Dersim ve Atatürk dönemi Türkiyesi ile uzaktan yakından alakası yoktur... Konumuz dersim bu nedenle konuyu demogojik laflarla çaptırmanın alemi yok

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.