Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

“OPERASYONLAR DURSUN, ASKER DAĞDAN ÇEKİLSİN!” SÖYLEMİ GERÇEKÇİ Mİ?..


Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

“OPERASYONLAR DURSUN, ASKER DAĞDAN ÇEKİLSİN!” SÖYLEMİ GERÇEKÇİ Mİ?..

 

 

PKK, EYLEMSİZLİK KARARINA UYUYOR MU?..

 

 

PKK, KÜRT AYDIN VE SİYASETÇİLERİNE YÖNELİK CİNAYETLERİN HESABINI VERMEYECEK Mİ?..

 

 

Milliyet’ten Hasan Cemal, Radikal’den Cengiz Çandar geçtiğimiz hafta Güneydoğu Anadolu yollarındaki gezilerini tamamladılar ve son noktayı koyarken aynı tespiti yaptılar:

“Şimdi ne yapılmalı? Parmakları tetikten çekerek, dağda silahların sustuğu bir ortamda ‘barış açılımı’na devam etmektir en iyisi...”

 

 

Kürt meselesinin çözümüne yönelik tartışmaların yaşandığı süreçte en çok DTP tarafından dile getirilen bir öneri var: “Türk Silahlı Kuvvetleri’nin PKK’lıların dolaştığı bölgelerde operasyon yapmaması…”

 

 

Evet burada söylenen şey, askerin “dağdan çekilmesi”dir.

 

 

“Eylemsizlik” kararına rağmen PKK kanlı eylemlerinin devam etmesi sonrasında ortalıkta şöyle bir iddia dolaşıyor; “Şu an dağda bulunan PKK’lıların daha çok Suriyeli gruplar ya da onların kontrolündekiler olduğu, bunların mevcut durumun devam etmesi için uğraştıkları, Kürt meselesinin çözümüne yönelik barış ve demokratikleşme sürecini sabote etmeye çalıştıkları…”

 

 

Bu iddia doğru olsa da olmasa da devletin güvenlik güçlerinin, bunların dolaştıkları bölgelerden çekilmesini ve bu bölgeleri onların denetimine bırakmasını savunmak, duruma “demokratik açılım”ın ötesinde bir “savaş halinde barış görüşmeleri” mantığıyla bakmak anlamına gelir.

 

 

Unutulmaması gereken bir gerçek vardır ki, dağda dolaşmak ve asayişi sağlamakla yükümlü olanlar güvenlik güçleridir. Eğer PKK’nın “eylemsizlik kararı” geçerliyse, örgüt mensuplarının o bölgelerden süratle çekilmeleri gerekir.

 

 

Bunun yanına, bugün kamuoyunun gözden uzak tuttuğu, daha doğrusu PKK’nın başta Kürtler olmak üzere toplumun dimağından silmeye çalıştığı, özellikle 90’lı yıllarda ve sonrasında devam eden süreçte Güneydoğu Anadolu’da işlenmiş faili meçhul cinayetlerin dosyalarının açılmış olmasını da eklemek gerekiyor. Söz konusu kanlı dönemde, PKK denetim altına alamadığı birçok Kürt aydınını ve siyasetçisini ortadan kaldırdı. Örgütün şiddet politikasına karşı çıkan ve silahlı mücadelenin Kürtlere zarar verdiğini savunanlara yönelik, örgüt içi infazların yanı sıra, Avrupa’da yaşayan bazı PKK muhalifi Kürtlere yönelik de infazlar gerçekleştirildiği unutulmamalı. (Hikmet Fidan, Kani Yılmaz, Faruk Bozkurt, Kemale Sor, Siphan Rojhilat ilk akla gelenler…)

 

 

Bugün faili meçhul cinayetlerin, itirafçıların ya da Hizbullah’ın işlediği cinayetlerin peşine düşüldüğü gibi aynı şekilde PKK’nın farklı görüşteki Kürtlere yönelik icraatlarının da takibinden vazgeçilmemelidir.

 

 

Yine, PKK’nın, bölgedeki kanlı köy baskınlarında, aralarında bebeklerin, kadınların, imamların, öğretmenlerin de bulunduğu binlerce Kürdün öldürülmesi…

 

 

Evet, eğer “dağdan indirme” planı ortaya çıktığında “affı olmayan” olayların içine PKK’nın bu cinayetleri de alınırsa ve bunların peşine inandırıcı bir şekilde düşülürse Kürtlere ciddi şekilde güven verilmiş olur.

 

 

DTP ve “demokratik açılım”a katkıda bulunmak isteyen Kürt siyasetçiler ve aydınlar “operasyonlar dursun” yerine “PKK eylemsizlik kararına tam uysun” demek ve geçmişle hesaplaşmanın içine “Kürtlerin Kürtleri öldürmelerinin” de alınmasını istemek durumundadır.

PKK elindeki silahları bırakmadığı veya en azından kadrolarını Türkiye topraklarından çekmediği müddetçe, ne kadar ateşkes(!), ne kadar eylemsizlik(!) ilan ederse etsin kan akmaya devam edecektir. Eğer PKK “kendini savunma” bahanesiyle gerçekleştirilen bu saldırılarla açılım sürecinde daha etkili ve güçlü olacağını sanıyorsa yanıldığını çok geçmeden anlayacaktır. Her şehit haberi, PKK’nın bir daha kolay kolay yakalayamayacağı bir fırsatı elinin tersiyle itmekte olduğunu bir kez daha gösteriyor.

 

 

Birkaç kez yazdığım bir hususu burada tekrarlamak istiyorum: PKK’lılar “kayıtsız şartsız silah bırakma”ya hazır olduklarını ilan etmeleri ve bu konuda samimi olduklarını gösterecek bir-iki somut adım atmaları durumunda gerisi çorap söküğü gibi gelecektir.

 

 

Son söz… Bir sorunun demokratik çözümünden söz ediyorsak adres TBMM’dir. İmralı değil! Kandil değil! Bir elde zeytin dalı, öteki elde silah olmaz. “Demokratik sabır” çözüm için tek yoldur.

 

 

 

Nail Amudi

Gönderi tarihi:

PKK çözümsüzlüğün adresi olmuştur. Bunun vurgulanması önemlidir. Sanırım birileri çatışmadan elde ettiği gücü, etkiyi kaybetmemek için bilerek işi çıkmazlara sürüklüyor. Dağa çıkan dağdan indiğinde kendini güçten düşmüş hissedecek. Ondan yararlanmış olanlar da. Anlamaları gerekense şu: Onların işleri devam etsin diye milyonlarca masum insan tehdit altında olmaya devam edemez.

:clover:

Gönderi tarihi:

.

meçhul cinayetlerin dosyalarının açılmış olmasını da eklemek gerekiyor. .

Söz konusu kanlı dönemde, PKK denetim altına alamadığı birçok Kürt aydınını ve siyasetçisini ortadan kaldırdı. Örgütün şiddet politikasına karşı çıkan ve silahlı mücadelenin Kürtlere zarar verdiğini savunanlara yönelik, örgüt içi infazların yanı sıra, Avrupa’da yaşayan bazı PKK muhalifi Kürtlere yönelik de infazlar gerçekleştirildiği unutulmamalı. (Hikmet Fidan, Kani Yılmaz, Faruk Bozkurt, Kemale Sor, Siphan Rojhilat ilk akla gelenler…)

 

Bugün faili meçhul cinayetlerin, itirafçıların ya da Hizbullah’ın işlediği cinayetlerin peşine düşüldüğü gibi aynı şekilde PKK’nın farklı görüşteki Kürtlere yönelik icraatlarının da takibinden vazgeçilmemelidir. .

.

.

Kürtlere ciddi şekilde güven verilmiş olur.

 

DTP ve “demokratik açılım”a katkıda bulunmak isteyen Kürt siyasetçiler ve aydınlar “operasyonlar dursun” yerine “PKK eylemsizlik kararına tam uysun” demek ve geçmişle hesaplaşmanın içine “Kürtlerin Kürtleri öldürmelerinin” de alınmasını istemek durumundadır.

.

.

.

Teşekkürler Sn Nail Amudi çok önemli noktalara değinmişsiniz fakat bunu görmezler,onlar kendi görmek istedikleri taraftan bakarlar !

Gönderi tarihi:

ÇOK MERAK EDİYORUM OPERASYONLAR DURUNCA TERÖRİSTLER KARAKOLLARA BASKIN YAPMAYACAKMI YADA YOLLARA MAYIN DÖŞEMEYECEKMİ?

adamlar gelip karakol basacak.

Boşver abi bassınlar karakolu haklarını arıryolar.

kÖylüleri öldürürler boşverin öldürsünler haklarını arıyorlar.

Asker teröristle karşılaştığında zaten teslim olun diye çağrı yapıyo.Ama ordaki terörist buna silahla karşılık veriyor.Zaten şehitlerimizin çoğunu böyle verdik.

Gönderi tarihi:

Geçenlerde bir general söylemişti dün de Genelkurmay sözcüsü kelime kelime aynen tekrarladı:

 

“Son terörist ölene kadar...”

 

Tam “ölene” kadar demiyorlar da sanırım askerî terminolojiye daha uygun olarak “etkisiz kalana kadar” diyorlar.

 

Bu savaş dün başlamadı.

 

Bu savaş yirmi beş yıl önce başladı.

 

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ’un bizzat açıkladığına göre yirmi beş yılda “kırk bin” PKK’lı öldürülmüş.

 

Bugün dağda beş bin PKK gerillası var.

 

Daha önce kırk bin kişi öldürüldüğüne göre demek ki bugüne dek “sekiz kez” beş bin kişilik PKK kadrosu “etkisiz hale” getirilmiş.

 

Ne olmuş peki?

 

Savaş bitmiş mi?

 

Sekiz defa “beş bin kişilik” PKK’lıyı öldürmek bir sonuca ulaşmış mı?

 

Ulaşmamış.

 

Ölmekle öldürmekle bitecek bir sorun değil bu.

 

Siz öldürüyorsunuz yeni gençler dağa gidiyor.

 

Bundan bir sonuç çıkartamıyor musunuz?

 

Kürtler “ölümü göze almalarına” yol açacak bir hayat sürdükleri sürece savaş bir işe yaramaz.

 

Kürtlerin “yaşamaya değer” bir hayatı olması gerekiyor bu savaşın bitmesi için.

 

Ezilerek, aşağılanarak, ikinci sınıf insan muamelesi görerek yaşamaya razı değiller.

 

Türklere aynı muamele yapılsaydı Türkler de dağa çıkardı.

 

Resmî dili Kürtçe olan, eğitimi Kürtçe olan, herkesin Kürt sayıldığı bir Kürdiye Cumhuriyeti’nde yaşamaya razı kaç Türk var bu ülkede?

 

Fikri bile çıldırtmaya yeter Türkleri.

 

Türklerin kabul etmeyeceğini Kürtler neden kabul etsin?

 

Onlar da kabul etmiyor.

 

Silahla savaşla da kabul ettiremezsiniz.

 

Yirmi beş yıldan beri bu yöntemi deniyoruz, bir sonuca ulaşmıyor işte.

 

Bunu anlamamak için Devlet Bahçeli ya da Deniz Baykal olmak gerekir.

 

Bu savaş dağda sürüyor ama dağda bitirilemez.

 

Dağda kimsenin kimseyi yenemeyeceği anlaşıldı artık.

 

Şimdi sorunun çözümü için “silahlıların” biraz geri çekilmesi gerekiyor.

 

PKK, ordu birliklerini kışkırtmak zorunda değil.

 

Ordu da, tam bir “anlaşma” sürecinde yeni operasyonlarla gençlerin ölümüne yol açmak zorunda değil.

 

Bir süreçten geçiyoruz.

 

Barışa giden bir süreç bu.

 

Biraz sakin durmak, hem barışa bir şans tanınmasını sağlar, hem de çocukların muhtemel bir barıştan önce gereksiz yere ölmesini önler.

 

Hükümet, arkasına toplumun önemli bir kesiminin desteğini alarak barış için yola çıktı, Kürt sorununun çözümü için geriye dönemeyeceği şekilde bir niyet beyanında bulundu.

 

Gizli açık çeşitli temaslar sürdürüyor.

 

Ciddi ve kararlı olduğu anlaşılıyor.

 

Abdullah Öcalan, “federasyon istemediğini, konfederasyon istemediğini, bağımsız devlet istemediğini sadece demokrasi istediğini” söylüyor.

 

“Operasyonların durması halinde PKK çatışmaya girmeyecek” diyor.

 

DTP Başkanı Ahmet Türk, “operasyonlar dursun” diyor.

 

Şimdi operasyon yapmanın anlamı ne?

 

Ordu, “benim görevim dağdaki silahlı güçleri yok etmek” diyebilir, bu görüşüne hukuki bir destek de bulabilir, tamam, hiçbir devlet dağda silahlı adamların dolaşmasına izin vermez.

 

Ama “özel” bir süreçten geçiyoruz.

 

Yirmi beş yıldır dağdan “silah zoruyla” indirilmeyen insanların şimdi “barış” yoluyla inmeleri söz konusu.

 

Buna bir şans tanımanın nesi kötü?

 

Daha önce de operasyonların durduğu zamanlar oldu, şimdi bir süreliğine ara verilse ne olur?

 

Eğer ordunun amacı barışın sağlanması, dağlarda silahlı insanların dolaşmaması ise şimdi bu mümkün

gözüküyor. Sadece bu amaç silahla değil “sözle” sağlanacak.

 

Ahmet Türk’ün, geçen gün Hasan Cemal’le Cengiz Çandar’a da söylediği gibi “operasyonlar dursun, PKK da elini tetikten çeksin.”

 

Barışa bir fırsat verilsin.

 

Bu ülke bunu istiyor.

 

Şehit babaları bile “artık yeter” diye feryat ediyorsa durup bir düşünmek gerek.

 

Bir ordu her zaman savaşarak hizmet etmez ülkesine, bazen de barışarak hizmet eder.

 

Bir süre dursun şu silah sesleri, bir süre kimse öldürülmesin.

 

Bu kez de barışa bir şans tanıyın, elbirliğiyle bitirilsin bu savaş.

Gönderi tarihi:

Geçenlerde bir general söylemişti dün de Genelkurmay sözcüsü kelime kelime aynen tekrarladı:

.

.

.

Bir süre dursun şu silah sesleri, bir süre kimse öldürülmesin.

 

Bu kez de barışa bir şans tanıyın, elbirliğiyle bitirilsin bu savaş.

Hala anlayamıdınız yada anlamak istemiyosunuz pkknın kuruluş amacı bağımsız kürdistan dur.

Operasyonlar durursa Pkk bölgede dahada güçlenecek zaten korucluk sistemide kaldırılıyor.

Ondan sonra vay halimize!

OPERASYONLAR DURSUN SÖYLEMİNİ BİR ALLAH RIZASI İÇİN AÇSIN?????

Gönderi tarihi:

Kürt Açılımı ‘Siyonistlerin Oyunu’ mu?

 

[7 Eylül 2009 tarihli Star gazetesinde yayınlandı]

 

Geçen hafta araştırmacı yazar İsa Tatlıcan’ın “8 Sütun” haber sitesinde yayınlanan bir yorumu ilgimi çekti. Hükümetin Kürt açılımını olumlu değerlendirdiği anlaşılan Tatlıcan, “Milli Görüş Hareketi Kürt Açılımı'nda Numan Kurtulmuş'tan Farklı mı Düşünüyor?” başlıklı yazısında “Saadet Partisi’nin bir kesiminde” gördüğü tutuculuğu eleştiriyordu. Partinin yayın organı olan Milli Gazete’nin yazarları arasında açılımı “millî bağımsızlığımızı tehdit eden ABD ve AB kuşatması” olarak yorumlayanlar, “Kürt açılımı değil, emperyalist kumpas” diye başlık atanlar vardı. İşin başı da, elbette, Necmeddin Erbakan’ın “Kürt açılımı Siyonistlerin oyunu” şeklindeki sözleriydi. Bu söylemi tekrar etmeyen, aksine İçişleri Bakanı Beşir Atalay ile yaptığı görüşmede yapıcı bir tavır takınan genel başkan Numan Kurtulmuş ise, Tatlıcan’a göre partisindeki bu eğilimden çok daha “ileri bir noktada” idi.

 

Numan Kurtulmuş’u bu açıdan ben de tebrik etmek isterim. Ancak partisinde yaygın olan tassubu biraz büyüteç altına almak lazım. Çünkü bu, sadece Milli Görüş’ün değil, son yüz yıl içinde ortaya çıkan pek çok İslami hareketin ufkunu daraltan kötü bir saplantı.

 

Problemin özünde, “dışarı”dan ve özellikle de Batı’dan gelen her türlü fikri peşinen reddetmek, dahası Müslümanları ifsad etmeye yönelik bir komplo olarak algılamak alışkanlığı yatıyor. Böyle düşünenlerin gözünde bir siyasi, felsefi ve hatta ekonomik kavramı itibardan düşürmek için onun “kökü dışarıda” olduğunu belirtmek yetiyor. “Böyle ithal şeylere ihtiyacımız yok” diye kestirip atıyorlar.

 

Yerli ve yabancı kaynaklar arasında “söylem benzerliği” bile, söz konusu zihniyetin sahipleri için alarm sinyallerini çalmaya yetiyor. Mesela “Kürt sorunun demokratikleşme çerçevesinde çözümü”nden söz ettiyseniz ve bu arada Washington’da yazılan bir raporda yahut Brüksel’de düzenlenen bir toplantıda aynı laf geçtiyse, kıyamet kopuyor.

 

Bu reddiyeciliği Müslümanlık adına gösterenler çok “İslami” bir iş yaptıklarını sanıyor, ama yanılıyorlar. İslam’ın temel kaynaklarında “yabancı kaynakları peşinen reddetme” diye bir ilke yoktur. Aksine ilk devirlerin Müslümanları, yayıldıkları coğrafyada karşılarına çıkan Bizans, Pers, Mısır, Hint, Yahudi veya Eski Yunan geleneklerini almış, yorumlamış ve bunlardan yararlanarak İslam düşüncesini zenginleştirmişlerdi. İslam medeniyeti bu açık fikirli ve “kozmopolitan” niteliği sayesinde Ortaçağ’da tüm dünyanın önüne geçti.

 

20. yüzyılda ortaya çıkan içe kapanmacı reddiyecilik ise, İslam’dan değil, Batı karşısındaki zaafiyetin yarattığı komplekslerden kaynaklanıyordu. Nitekim sadece Müslüman coğrafyada değil, başta Rusya olmak üzere daha bir çok ülkede gelişti. Türkiye’de ise, görüyorsunuz, İslam’la fazla bir alâkaları olmayan, hatta başını Doğu Perinçek gibi ateistlerin çektiği “ulusalcılar” tarafından pompalanıyor. Batı’dan çıkıp gelen her ne varsa peşinen reddetmeyi marifet sayan bu görüşün, Batı’dan çıkıp gelen her ne varsa peşinen kabullenmeyi marifet sayan (ve Milli Görüş’ün “taklitçi” diye eleştiregeldiği) zihniyetten aslında büyük bir farkı yok: Birisi nefret ötekisi aşkla da olsa, her ikisi de kendini Batı’ya göre ayarlıyor.

 

“Kürt açılımı”nı, AB ve ABD de aynı şeyi teşvik ediyor diye kötüleyen Milli Görüşçüler işte bu köhne yanılgının içindeler. Kendilerine sormak isterim, eğer yarın öbür gün bir gazeteci Barack Obama’ya (yahut, daha kötüsü, Şimon Peres’e!) “Türkiye’de bir askeri darbe ister misiniz” diye sorsa ve “ne münasebet, biz Türk demokrasisini destekliyoruz” cevabını alsa, ne yapacaklar. Bu “Siyonist plan”ı bozmak için ADD ve İşçi Partisi ile elele verip “ordu göreve!” diye yollara mı dökülecekler?

 

----------------------

 

Sayin Nail Amudi Taha akyoldan alintiladiginiz yazinizi biraz daha acarsaniz Seviniriz..

 

Gerci cevap vermede zorluk cekiyorsunz ama, olsun bir deneyin :)

Gönderi tarihi:

Erbakan'in sözünü yabana atmamak gerekir.Erbakan Erdogan'in ilkiydi,ama anti-emperyalist cizgideydi yani Anti-Amerikanciydi.Erdogan ise Amerikancidir yani Emperyalistlerin piyonu.Yapisi buna müsaittir.Onun yerel secimler arefesinde Güneydogudan oy kapabilmek icin döndürdügü rüsvet dolaplarini(BEYAZ ESYA yardimlari vs.gibi)hepimiz yasadik.Evinde su olmayan bir aileye bulasik makinesi vermek rüsvettir bence.Erdogan belediyecilik döneminde bu rüsvet kavramini cok iyi bellemistir.

Numan Kutulmus,oy sevdasina kendi partisinin tabanina zid bir görüs belirtmistir ama sonrada bu sözlerini degistirerek farkli bir kaliba sokmustur.Demek ki hersey oy sevdasina mümkün olabiliyormus.STAR gazetesinde yazarinin Numan Kutulmus'un alkislanip tabaninin elestirilmesini sasirtici bulmuyorum.Kürt ve Ermeni acilimlari,Erdogan'in projeleri degildir.Erdogan sadece bir piyondur ve onun gazetelerde Obama ile cekilmis fotograflarinin boy boy yayinlanmasi bile siyonist bir puzzlenin parcasidir.Ha bu arada,Amerika gezisinde,Erdogan'a Türkiye Cumhuriyeti basbakani olarak uygun görülen muamele,onun ekibiyle caddede yürümesi,kirmizi isikta beklemesi ve neredeyse büyük bir olayin cikmasinin son anda önlenebilmesi bile TÜRK ULUSUNA yapilmis olan en büyük haysiyetsizliktir.Basbakanin bu olaya ragmen Amerika'da kalmasi ise basli basina bir skandaldir bu bile onun hangi misyonu yüklenmis oldugunu bu nedenle öyle bir muameleyi hazmetmis oldugunu gösterir.Bu bir yapi olayidir.

 

 

saygilarla

Gönderi tarihi:

Bir konuyu onaylamak için dine uygun olduğunu, reddetmek için dine uygun olmadığını açıklamak gibi bir zorunluluk yok. Dine uygun olup olmama bir kıstas değildir. Akla, mantığa, bilime uygunluk kıstastır...

Gönderi tarihi:

uzun zamandır yoktum sitede hatta bayadır bir uzun zamandır:)

yeni şekil imaj fena değil umarım içerik daha da renkli ve zengin olur....

 

gelelim mevzuya, DTP dediğimiz parti kabul etmek zorundayız ki TBMM içerisinde yasal bir partidir.Ancak kurulum amacı da ve sözlerinin g

hitap ettiği kesim ve temsili belirlidir.Burda söylenen askerin silah bırakması gerekir sözü benim açımdan şu şekilde değerlenir:

 

Arkadaş dağda pkk var mecliste biz varız.Bizi dağda onlar savunur, onları burda biz savunuruz sen bakma ayrı durduğumuza onlar biz, biz onlarla biriz.

 

Eğer silahsızlanma isteniyorsa bu TSK dan istenemez ve istemekte samimi değildir.Diyorsunuz ki bu adamlar boşu boşuna dağa çıkmadı.Senin dağa çıkman soruna çözüm getirdimi.

Gönderi tarihi:

Ben şimdi yine çok tepki çekecek ve kabul de edilmeyeceğini bildiğim radikal bir öneri ortaya atacağım. PKK terörünün bitmesi için bence Türkiye Kuzey Irak'ı işgal etmeli ve tüm PKK kamplarını kuşatıp tüm militanları esir alıp ve savaş suçuyla yargılayıp cinayet işleyenleri idam, diğerlerini örgüt üyeliği suçuyla tecrit kamplarına hapsetmelidir. Bu terör ancak böyle çözülür...

Gönderi tarihi:

Ben şimdi yine çok tepki çekecek ve kabul de edilmeyeceğini bildiğim radikal bir öneri ortaya atacağım. PKK terörünün bitmesi için bence Türkiye Kuzey Irak'ı işgal etmeli ve tüm PKK kamplarını kuşatıp tüm militanları esir alıp ve savaş suçuyla yargılayıp cinayet işleyenleri idam, diğerlerini örgüt üyeliği suçuyla tecrit kamplarına hapsetmelidir. Bu terör ancak böyle çözülür...

Ilk tezkerenin reddedilme nedeni de zaten buydu Demirefe!Türkiye'yi Kuzey Irak'a sokmamak icin ilk tezkere,Erdogan ve Gül oyunlariyla reddedildi.Eger Türkiye o tezkereyi kabul etmis olsaydi bugün pkk diye bir sorun olmayacak ve Erdogan ve sürekasi KÜRT SORUNU diye bölücü icraatlara kalkisamiyacakti..Barzani'nin "TBMM'de 100 tane adamim var demesini hatirlayin.Siz bakmayin birilerinin meclisteki Kürt kökenli milletvekilleri asimile olmus demelerine,asimile olmus tek bir milletvekili yoktur mecliste.Eger olsaydi AKP'li Arslan veya bir baskasi Kürdistan hikayeleri anlatamazdi.

 

 

saygilarla

Gönderi tarihi:

Ilk tezkerenin reddedilme nedeni de zaten buydu

Aynen öyle... Dünyada böylesi bir teröre muhatap olan herhangi bir devlet, o teröristleri zehirli gaz kullanarak inlerinde boğar öldürürdü. Son derece ciddiyim, bu böyledir.

Gönderi tarihi:

Ben şimdi yine çok tepki çekecek ve kabul de edilmeyeceğini bildiğim radikal bir öneri ortaya atacağım. PKK terörünün bitmesi için bence Türkiye Kuzey Irak'ı işgal etmeli ve tüm PKK kamplarını kuşatıp tüm militanları esir alıp ve savaş suçuyla yargılayıp cinayet işleyenleri idam, diğerlerini örgüt üyeliği suçuyla tecrit kamplarına hapsetmelidir. Bu terör ancak böyle çözülür...

Doğru tesbitler Kürt açılımıyla felan terörün biteceğini sananlar zaten hayal dünyasında yaşıyorlar.

Gönderi tarihi:

Doğru tesbitler Kürt açılımıyla felan terörün biteceğini sananlar zaten hayal dünyasında yaşıyorlar.

Sanırım ismi Güneş operasyonuydu...

Çok değil 1 sene evvel oratlık toz dumandı herkes Pkk'ye son darbe vurulacak diyordu kahramanlarımız K.ırak'a giriyordu medya öyle bir hava yaratmıştıki artık herkes Tsk Kandili almadan dönmez diyordu amam biz bunları daha öncede görmüştük daha evvel yazmıştım 40.000 Pkk'lının öldürüldüğünü açıkladı Tsk buda Pkk'nin öngörülen şu anki sayısının 8 katı demek,yani 8 kere Pkk bitirilmiş ama halen dağlarda binlerce insan var demekki yanlış yapılan bişeyler var...

Gönderi tarihi:

Yanlış yapılan bir şeyler var. Ama bunlar farklı kesimlerce farklı zaman ve mekanlarda yapılıyor. İşin terör yanını vurgulayan başlıkta "bütünlüğü önemseyen" bir vatandaşın bunu "açık ve net" bir biçimde ortaya koymuş olması daha iyi olurdu bence. Yani terörün sebeplerini irdelemek başka bir şeydir(yeri geldi mi yaptık hepimiz bunu) terörün kendisini görüp sonuçlarını anlayabilmek başka bir şeydir. Önce bu adamlara "dur" diyebileceksiniz ki insanlar da barış talebinizi ciddiye alsın.

 

Burada getirilen çözüm önerisini de ülkemizin ve bölgenin şartları ve barışçı, insancıl bir çözüm arayışı ışığında baktığımda pek gerçekçi ve yeterli bulmuyorum; doğru değildir bence.

Gönderi tarihi:

Güneş operasyonu yapıldığı sırada da yazdık. Silahlı kuvvetlerimiz hiç bir zaman PKK militanlarını toplu bir biçimde imha etme amacı gütmemiştir. Ordumuzun gözünde bu militanlar insandır, yaralı ele geçirildiklerinde tedavi edilir ve hastaneye gönderilirler. Çoğu kandırılmıştır. Silahlı kuvvetlerimizin harekatları taktik ve psikolojik harekatlardır. İmha harekatları değildir. Gittikleri yolun yanlış olduğunu, ellerine bir şey geçmeyeceğini ve Türk ordusunun daima uyanık, zinde ve hazır olduğunu bilmeleri, bu çıkmaz yolu bırakmaları gerektiğini anlamaları amacını taşımaktadır.

 

Zaten terörün amacı, bu işin bir soykırıma, bir iç çatışmaya dönüşmesi. Silahlı kuvvetlerimiz böyle kışkırtmalara gelmez. Tüm istenen, Türk ordusunun bir toplu katliama giriştiği veya etnik temizliğe kalkıştığı bir savaş açtığı izlenimi uyandıracak bir şeyler olması, bu haklı ve uluslararası yasalara uygun mücadelesinde haksız duruma düşürülmesi, uluslararası platformda mahkum edilmesinin sağlanmasıdır.

 

Ama Türk ordusu hiç bir zaman toplu katliam yapmayacaktır. Bu insanlar kandırıldıklarını, kullanıldıklarını anlayıncaya kadar. Evet bu kez de "terör bitsin istenmiyor, terörden nemalanılıyor" suçlamaları ortaya atılacak. Her durumda Türkiye imaj kaybetsin diye uğraşılacak. Bu başımıza açılmış bir beladır, bu yolla koparılabilecek her şey koparılmaya çalışılacak. Bu terör, Türkiye'ye açılmış bir savaştır, dış destekli, kaynaklı ve finanslıdır. Tutulmuş paralı askerler kullanılmaktadır. Bir sektör, kan ve ölüm ticaretidir.

 

Orta Asya'lardan çıkıp gelip tarihin akışını değiştirip Viyana kapılarına kadar dayanmanın bedelleri hâlen bu ülke halkına ödetilmeye devam ediliyor, ne yapalım! Öderiz yani, çekinmeyiz. Sokakta bulmadık ki hemen "ha, pardon!" deyip geri verelim. Yanlış anlaşılmasın, Viyana kapıları filan diye Osmanlı ile övünüyor filan değilim. Yok yani, bu açıklamayı ekleyerek Osmanlı'yı yeriyor da değilim. Söylediğim, Osmanlı küllerinden doğan bir cumhuriyet olarak, o bedelleri ödüyor olduğumuz. Başka bir şey değil...

Gönderi tarihi:

Güneş operasyonu yapıldığı sırada da yazdık. Silahlı kuvvetlerimiz hiç bir zaman PKK militanlarını toplu bir biçimde imha etme amacı gütmemiştir. Ordumuzun gözünde bu militanlar insandır, yaralı ele geçirildiklerinde tedavi edilir ve hastaneye gönderilirler. Çoğu kandırılmıştır. Silahlı kuvvetlerimizin harekatları taktik ve psikolojik harekatlardır. İmha harekatları değildir. Gittikleri yolun yanlış olduğunu, ellerine bir şey geçmeyeceğini ve Türk ordusunun daima uyanık, zinde ve hazır olduğunu bilmeleri, bu çıkmaz yolu bırakmaları gerektiğini anlamaları amacını taşımaktadır.

 

Zaten terörün amacı, bu işin bir soykırıma, bir iç çatışmaya dönüşmesi. Silahlı kuvvetlerimiz böyle kışkırtmalara gelmez. Tüm istenen, Türk ordusunun bir toplu katliama giriştiği veya etnik temizliğe kalkıştığı bir savaş açtığı izlenimi uyandıracak bir şeyler olması, bu haklı ve uluslararası yasalara uygun mücadelesinde haksız duruma düşürülmesi, uluslararası platformda mahkum edilmesinin sağlanmasıdır.

 

Ama Türk ordusu hiç bir zaman toplu katliam yapmayacaktır. Bu insanlar kandırıldıklarını, kullanıldıklarını anlayıncaya kadar. Evet bu kez de "terör bitsin istenmiyor, terörden nemalanılıyor" suçlamaları ortaya atılacak. Her durumda Türkiye imaj kaybetsin diye uğraşılacak. Bu başımıza açılmış bir beladır, bu yolla koparılabilecek her şey koparılmaya çalışılacak. Bu terör, Türkiye'ye açılmış bir savaştır, dış destekli, kaynaklı ve finanslıdır. Tutulmuş paralı askerler kullanılmaktadır. Bir sektör, kan ve ölüm ticaretidir.

 

Orta Asya'lardan çıkıp gelip tarihin akışını değiştirip Viyana kapılarına kadar dayanmanın bedelleri hâlen bu ülke halkına ödetilmeye devam ediliyor, ne yapalım! Öderiz yani, çekinmeyiz. Sokakta bulmadık ki hemen "ha, pardon!" deyip geri verelim. Yanlış anlaşılmasın, Viyana kapıları filan diye Osmanlı ile övünüyor filan değilim. Yok yani, bu açıklamayı ekleyerek Osmanlı'yı yeriyor da değilim. Söylediğim, Osmanlı küllerinden doğan bir cumhuriyet olarak, o bedelleri ödüyor olduğumuz. Başka bir şey değil...

 

çok güzel .. teşekkürler ..

 

Saygılar

Gönderi tarihi:

.

.

.

değilim. Söylediğim, Osmanlı küllerinden doğan bir cumhuriyet olarak, o bedelleri ödüyor olduğumuz. Başka bir şey değil...

 

Bakin sizin bu gorusunuze saygi duyuyoruz ama cidden sizlere ulasmayan kirli oyunlar da var. Yani sizin gibi dusunmeyenler de var asker PKK'li militanlara nasil muamele etmelidir" konusunda.

 

Bir dusunun... Bu kanin durmasi icin bizlerin guvene, guvenceye ihtiyaci var, Kurtler olarak... Ve daga cikip omrunu bir davaya adamis bir adam sizce karsi tarafin ona ne yapacagini bilmeden elini kolunu sallayarak teslim olur mu? Yani size mantikli geliyor mu bu? Gercekci olalim...

 

Eger amacimiz gercekten bu kani durdurup BIRLIK ve BARIS icinde yasamaksa, o zaman yapilacak olan budur! Bu ulkeye barisi getirecek, Turk/Kurt catismasini engelleyecek baska bic bir yol yoktur. Hepsi denendi.

 

- Asimilasyon yok diyorsunuz ama denendi, en buyuk ornegi Kurtce konusamayan benim...

- Silahlar, iskenceler, ceza evleri denendi... O da olmadi. Her iki taraftan cok kan akti...

 

Baska yol yok! Eger bu kani durdurmak istiyorsak devletimizin Kurtlerin guvenini kazanmasi sart!

Gönderi tarihi:

 

Zaten terörün amacı, bu işin bir soykırıma, bir iç çatışmaya dönüşmesi. Silahlı kuvvetlerimiz böyle kışkırtmalara gelmez. Tüm istenen, Türk ordusunun bir toplu katliama giriştiği veya etnik temizliğe kalkıştığı bir savaş açtığı izlenimi uyandıracak bir şeyler olması, bu haklı ve uluslararası yasalara uygun mücadelesinde haksız duruma düşürülmesi, uluslararası platformda mahkum edilmesinin sağlanmasıdır.

 

 

İşte bu paragraf özellikle önemli benim için. Ortada bir sorun olduğunu görüp ona yeterli bir çözüm üretmenin gerekliliğini savunuyor olma sebeplerimden en önemlisidir.

 

Sayın Demirefe;

 

Siz internet başında kendi zihin dünyanızda bunun olmaması gerektiğini görebiliyorsunuz. Peki ya Kürtlere genelleyerek olmadık sorular soranlar, buraları karışıkken başka yerlerde rahat olunamaz diyenler; bir-iki nesil sonrasının gerilimi!

 

Ben burayı özellikle vurgulamak istiyorum. Bu işin farklı taraflarında işi bilerek çıkmaza sürükleyenler ve öfkelerine, gururlarına yenilerek onları takip edenler var. Evet; bu başlıkta ısrarla vurguladığım gibi PKK çözümsüzlüğün adresi ama bir o kadar da "açılım sürecini" önyargıyla ve herkesi vatan haini ilan ederek karşılamak da çözümsüzlüğün adresidir. AKP işin başından razı desteklenmeye, akıl almaya. Siz de bu iktidarı beğenmiyor olabilirsiniz ama bu işin olağan alternatifi en azından seçimlere kadar yok. O zaman her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı tarafından yapılması gereken yanlışları ve doğruları ortaya koyarak sürece destek olmaktır. AKP başta ve birileri onu sevmiyor diye en erken genel seçime mi bırakacağız her şeyi, hayır. Olağanüstü bir erken seçim dönemi mi çıkaracağız gündeme yine, ona da hayır.

 

Eğer somut adımlar gerçekçi ve yeterli olarak atılamazsa iç savaş ya da soykırım gibi acı ve ağır konuları konaşacağımız ya da bizden sonrakilerin konuşacağı günler gelebilir. Bu sizin de belirttiğiniz gibi "insani müdahale"(!) peşinde olanlara yarayacaktır.

 

 

 

 

Bir dusunun... Bu kanin durmasi icin bizlerin guvene, guvenceye ihtiyaci var, Kurtler olarak... Ve daga cikip omrunu bir davaya adamis bir adam sizce karsi tarafin ona ne yapacagini bilmeden elini kolunu sallayarak teslim olur mu? Yani size mantikli geliyor mu bu? Gercekci olalim...

 

 

Biz de onu diyoruz ya; gerçekçi olalım. Örgüt değil miydi Kürt halkım deyip durduğunu da çatışmalar, yokluklar içinde bırakacak fena işlere giren?

 

Lütfen.

 

Af vb. konular süreç içinde konuşulur, tartışılır. Olur ya da olmaz. Bu adamlar "biz de barış istiyoruz" diyorlar mı? Yani dağa çıkanın dağdan indiğinde rahatı yerinde olacak diye yine dağdaki köyünde kendi halinde yaşayan Kürt anasının yoğun gerilimi devam mı edecek!

 

Herkes kendi çıkarına bakıyor ama PKK nın çıkar gözetmesi biraz fazla agresif olmuyor mu sizce de!

 

Dedik ya: Adı üstünde terör. Her eline silah alan hak arayacaksa bu memlekette düzen müzen kalmaz.

Gönderi tarihi:

Sayın ali0_1, kusura bakmayın ama AKP ye hiç bir şekilde desteğin kırıntısını bile vermem. Bu iktidarın bir gün önce ortadan kalkmasının ülkenin hayrına olacağına inanıyorum. Ki benim bu iktidara destek vermişliğim olmasa da umutlu olduğum günler olmuştur. Bazı yararlı yanları olabileceğini umduğumu açıkça da dile getirmişimdir. Bu forum dahil buna.

 

Şimdi o günler çok geride kaldı. Bu gün AKP den desteğin kırıntısını esirgediğim gibi zerre kadar da umutlu değilim. Yaptıkları her iş bu ülkenin zararınadır, bundan eminim.

 

Ha, bir benim desteğime ihtiyacı yokmuş, olmayıversinmiş, ben onu bilmem. Bu görüşümü de her platformda dile getiririm. Damlaya damlaya göl elbet olacaktır...

Gönderi tarihi:

sorunu en baştan bilmeli...

dağa çıkan apo, yükseköğrenim yapmış birde...

neden dağa çıktılar?

 

bu nedene göre aşağı inmek isterler. gerisi aldatmaca.

Gönderi tarihi:

neden dağa çıktılar?

Para için, aldatılıp kullanıldıkları, karınları doyurulduğu, maaş verildiği için... Adı geçen gibi üst düzey PKK lılar ise kendilerini bir işi yöneten önemli bir kişi sandıkları, kişisel menfaat, ego için...

Gönderi tarihi:

Para için, aldatılıp kullanıldıkları, karınları doyurulduğu, maaş verildiği için... Adı geçen gibi üst düzey PKK lılar ise kendilerini bir işi yöneten önemli bir kişi sandıkları, kişisel menfaat, ego için...

Bu söylediklerinize kendiniz bile inanmıyorsunuzdur...

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.