Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

DİYANET İŞLERİ KALDIRILSIN KUR'AN YENİDEN YORUMLANSIN... Birçok ateist, dindar görünen birçok kimseden daha onurlu bir tavır sergiliyor...


DİYANET KALDIRILSIN MI?...  

17 üye oy verdi

  1. 1. DİYANET KALDIRILSIN MI?...

    • Kaldırılsın...
      9
    • Kaldırılmasın...
      8
    • Fikrim yok, Kararsızım...
      0


Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tefsir Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Salih Akdemir, Diyanet İşleri kaldırılıp Kuran yeniden yorumlanmalı dedi

 

Sosyal devlet can çekişiyor...

  • Türkiye’de yapılan yardımlartek kelimeyle ********* durumun göstergesi. Kuran’ın en önemli indiriliş amaçlarından biri de sınıfsız bir toplum oluşturmaktır. Toplumu fakirleştirerek bu şekilde yardımlara muhtaç bir duruma düşürülmesi Kuran’ın ruhuna aykırıdır.
  • Toplum fakirleşirken cemaatler güzel ev ve sıcak yemekler sunuyor. Hatta öyle cemaatler var ki 5 kişiyi güzel yerlerde oturtuyorlar. Yoksul aileler de çocuklarını buralara gönderiyor.
  • Türkiye eğer laik bir ülke ise.. laik bir ülkede devlete bağlı bir Diyanet İşleri olamaz. Diğer taraftan bu durumdan Aleviler de memnun değil, ateistler örneğin neden vergi verdiklerini bilmiyorlar.

Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tefsir Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Salih Akdemir, Diyanet İşleri kurumunun kaldırılıp Kuran’ın modern bir yaklaşımla yorumlanması gerektiğini belirterek, Türkiye’de sosyal devletin can çekişir hale geldiğini, sadaka kültürünün gelişmesinin ise ‘*********bir durumun göstergesi olduğunu söyledi. 1989 yılından bu yana ilahiyat profesörü olarak görev yapan Akdemir, Türkiye’nin bugünkü durumundan kaygı duyduğunu söyledi.

 

Geçen günlerde bir röportajınızda Diyanet İşlerinin hayattan kopuk birçok yönü olduğunu söylemiştiniz. Türkiyede Diyanet İşleri halktan kopuk mu?

Türkiye’de yalnızca Diyanet İşleri Başkanlığı’nın değil, başta siyaset ve eğitim olmak üzere birçok kurumun halktan kopuk yönü var. İçinde yaşadığımız toplumda birey yok, benlikler silinmiş, insanlar günlük yaşamlarını sürdürmek için benliklerini yitirir hale gelmişler. Siyasiler de çıkarlarını sürdürebilmek adına benliklerini feda etmişler. Düşünebiliyor musunuz, bir milletvekili, koltuğunu korumak için inanmadığı düşüncelere inanır gibi görünmeye çalışıyor. Türkiye maalesef, ikiyüzlülerin egemen olduğu bir ülke haline geldi. Demok-ratik krallık bugünkü yönetimin adı.

 

Siyasal İslam olgusunda bunun payı nedir?

Siyasal İslam diye bir kavram olamaz ki.. Ancak ne yazık ki dinlerin ticarileştirildiği ve siyasileştirildiği bir dönemdeyiz. Benim Kuran ve Laiklikadlı kitabımda da bahsettiğim üzere, dinin siyasi amaçlara ulaşmak ve maddi çıkarlar elde etmek için kullanılması dinsizliktir. Bunu ateizm anlamında da söylemiyorum. Çünkü tanıdığım birçok ateist, dindar görünen birçok kimseden daha onurlu bir tavır sergiliyor. Ancak şunu söylemek mümkün: Din, araç haline döndüğü andan itibaren çok büyük bir tehlike geliyor demektir.

 

Diyanet İşleri geçen günlerde, yoganın İslamda yeri olmadığı yönünde bir açıklama yaptı. Siz yoga yapıyor ve bunun dersini veriyorsunuz. Diyanetin bu söylemini nasıl karşıladınız?

 

Diyanet yogayı yasaklamış değildir. Ben 6 yıldır yoga yapıyorum. Yoganın savunduğu ilkeler ile İslamın savundukları örtüşüyor. Tıpkı Kuran’da olduğu gibi Yogada da eylemlerin Birlik’ten kaynaklandığı söyleniyor. Yogada da Kuran’da da yalan söyleyemezsin, söylersen bu senin ruhunu bozar. Nasıl ki amacından sapmış bazı tarikatlar bugün İslam dini ile uzlaşmayan bazı olumsuzluklar sergileyebiliyorlarsa.. bazı yoga hocaları da yogayı amacından saptırabilirler. Diyanet bu nedenle yogaya mesafeli durmuş olabilir. Diyanet’in, eksikliklerini tamamlaması, Peygamberimizin bize sunduğu dini sevgiyle öğretmesi lazım. Ayrımcı değil, birleştirici bir İslam felsefesinin sunulması lazım. Ortaçağdan kalma fetvalar var, bunların yenilenmesi lazım.

 

Kuranın yeniden yorumlanma zamanı mı geldi?

 

Kuran zaten sürekli yorumlanıyor ve yeniden yorumlanmalı da... Bana göre Türkiye’de birçok kavram da yeniden tanımlanmalı. Bu tanımlamada Diyanet İşleri de yeniden düşünülmeli. Çünkü Türkiye eğer laik bir ülke ise.. laik bir ülkede devlete bağlı bir Diyanet İşleri olamaz. Diğer taraftan bu durumdan Aleviler de memnun değil, ateistler örneğin neden vergi verdiklerini bilmiyorlar. Bakın, şu anki Diyanet İşleri Başkanı ile ekibi gerçekten çok değerli ve iyi niyetli insanlar… Ülkeye hizmet için büyük çaba harcıyorlar. Diyanet İşleri seksen bin görevliyi istihdam eden bir kuruluş. Ancak yarın kendi düşüncelerini empoze etmek isteyen bir hükümet olsa bu kurumu istediği gibi kullanabilir.

 

Halihazırda böyle bir kullanma durumu var mı? Diyanetin özgürce hareket edebildiğine inanıyor musunuz?

 

Kullanılıp kullanılmadığını ben söyleyemem ama Türkiye’de kim özgürce hareket edebiliyor ki!.. Türkiye’deki nerdeyse bütün kuruluşlar yabancılaşma kaynağına dönüşmüşler; çünkü bireyselleşmenin önünde en önemli engeli oluşturmaktalar. Bana göre bu çıkmazdan kurtulmanın tek yolu, halkın, siyasete fiilen katılmasıdır. 18 yaşını doldurmuş olan her bireyin, kendi görüşüne uygun düşen bir siyasi partiye üye olması gerekir. Böylece her bir birey, üye olduğu siyasi partiyi daima denetim altında tutacaktır. Adil olmayan görüşlerine anında karşı çıkacaktır.

 

Tepkisini göstermek için dört ya da beş yıl beklemeyecektir. İnternet ortamı bu denetimi anında ve en etkin bir biçimde gerçekleştirme imkânını sağlamaktadır. Sürekli denetim altında bulunan partiler, oylarını yitirmemek için üyelerinin görüşlerini dikkate almak zorunda kalacaklardır. Dileğim, Türkiye’de barışın, sevginin, karşılıklı saygının ve kardeşliğin egemen olduğu demokratik ve laik bir topluma bir an önce ulaşmamızdır.

 

 

 

 

 

 

 

____________________________________________

KAYNAK: http://www.cumhuriyet.com.tr/?PHPSESSID=e91592145a6594c3cc15203f27c1c8b7&im=em&xl=empopup&em=cu/cumhuriyet/w/c0901.html

Gönderi tarihi:

Türkiye eğer laik bir ülke ise.. laik bir ülkede devlete bağlı bir Diyanet İşleri olamaz

 

 

eger dıyanet ıslerı olmazsa bu ulke bolunur

turkıye bu yuzden tam laık bır ulke olamaz ve olmamalıdır

dıyanetı kapatıp tam laık bır ulke olalım dusuncesı cok yanlıs

aksıne tam laık bır ulke olunmaz serıata dogru cok hızlı bır gecıs olur

turkıyede dın malesef cok tehlıkelı boyutlarda bu yuzden devletın dını kontrol altında tutması gerekır

dını derken her dıne esıt mesafede yaklasması gerek tabı

ataturkun dıyanetı kurmasındakı neden de bu zaten

dını kendı basına bırakmayıp devletın kontrolu altında tutmak ıstemesı

ataturku ıyı anlamak gerek

dıyelım kı dıyanet ıslerını kapattık o zaman ne olacak

ımamların atamasını kım yapacak neye gore yapacak

bu ınsanların paralarını maaslarını kım verecek

hutbelerı kım hazırlayacak hangı konulara degınecek

bunun gıbı sorular cogaltılabılır ama bu soruların cevabı hep aynı

tarıkatlar cemaetler bızı bolmek ısteyen dıs gucler

onlar zaten 4 gozle bunu beklıyo

her camının her mahallenın ayrı bır tarıkatı cemaatı olacak

tarıkatlar ıstedıklerı kısıyı camıye ımam yapabılecek

zaten para dertlerıde yok

bırakın sehırlere bolunmeyı mahallelere kadar bolunur turkıye

ve serıata dogru gıder

devlet elnı cektıgı zaman dıyanet olmadıgı zaman bır bosluk olusur

ve bu bslugu tarıkatlar cemaatlar dıs gucler anında doldurur

dın bunların elıne gecer tam laık olalım derken bolunme tehlıkesıyle karsı karsıya kalırız

ataturkun dıyanetı kurmasındakı amacıda bu zaten

turkıyenın sıstemı tam laıklıgı kaldırmaz

devlet kontrolu asla bırakmamalı

Gönderi tarihi:
Türkiye eğer laik bir ülke ise.. laik bir ülkede devlete bağlı bir Diyanet İşleri olamaz

 

 

eger dıyanet ıslerı olmazsa bu ulke bolunur

turkıye bu yuzden tam laık bır ulke olamaz ve olmamalıdır

dıyanetı kapatıp tam laık bır ulke olalım dusuncesı cok yanlıs

aksıne tam laık bır ulke olunmaz serıata dogru cok hızlı bır gecıs olur

turkıyede dın malesef cok tehlıkelı boyutlarda bu yuzden devletın dını kontrol altında tutması gerekır

dını derken her dıne esıt mesafede yaklasması gerek tabı

ataturkun dıyanetı kurmasındakı neden de bu zaten

dını kendı basına bırakmayıp devletın kontrolu altında tutmak ıstemesı

ataturku ıyı anlamak gerek

dıyelım kı dıyanet ıslerını kapattık o zaman ne olacak

ımamların atamasını kım yapacak neye gore yapacak

bu ınsanların paralarını maaslarını kım verecek

hutbelerı kım hazırlayacak hangı konulara degınecek

bunun gıbı sorular cogaltılabılır ama bu soruların cevabı hep aynı

tarıkatlar cemaetler bızı bolmek ısteyen dıs gucler

onlar zaten 4 gozle bunu beklıyo

her camının her mahallenın ayrı bır tarıkatı cemaatı olacak

tarıkatlar ıstedıklerı kısıyı camıye ımam yapabılecek

zaten para dertlerıde yok

bırakın sehırlere bolunmeyı mahallelere kadar bolunur turkıye

ve serıata dogru gıder

devlet elnı cektıgı zaman dıyanet olmadıgı zaman bır bosluk olusur

ve bu bslugu tarıkatlar cemaatlar dıs gucler anında doldurur

dın bunların elıne gecer tam laık olalım derken bolunme tehlıkesıyle karsı karsıya kalırız

ataturkun dıyanetı kurmasındakı amacıda bu zaten

turkıyenın sıstemı tam laıklıgı kaldırmaz

devlet kontrolu asla bırakmamalı

 

Sevgili jön...

Diyorsunuzuz ki eğer diyanet işleri bakanlığı olmaz ise Türkiye bölünür ve zaten Türkiye Tam laik bir ülke durumunu kaldıramaz...

Bilmiyorum ama bu düşünceniz hangi pragmatik değerlere ve sosya deneyimlere bağlıyorsunuz...

 

Şöyle Ülkemizde son 30 yıldan bu yana DİB laiklik bağlamına bir bakarsar...

Bana göre D.İ.B (Diyanet İşleri Bakanlığı)Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları için tam bir Ötenazi aracı olmuştur..

Yani laik hukuk sistemine alternatif yaratan, "fetva" veren kurum haline dönüştünü söyleyebiliriz...

Bana göre eğer;

M.Kemal Atatürk, ömrü vefa etseydi, hilafetin kaldırılışından sonraki geçiş dönemini atlatabilmek üzere palyatif bir tedbir olarak düşünülmüş bu kurumu kesinlikle kaldırırdı..

Zaten, Laik bir devlette din devlet yönetimini etkilemez; aynı şekilde devletin de özel kurumlar yaratarak dine destek ve müdahil olması o derece yanlıştır..

Bu gün "Laiklik karşıtı eylemlerin odağı haline gelmek" nasıl ki bir siyasal partinin kapatılmasını gerektiriyorsa, Laik devlet düzenine karşı teokratik devlette geçerli şeriat hükümlerine göre toplumun yönetim esaslarını sistematik bir şekilde gündeme getiren, gereksiz olmanın da ötesinde zararlı hale gelmiş bulunan böyle bir devlet kurumunun kapatılması ivedilikle kapatılması gerekir...

Nedeni ise şu...

Peygamberin ölüm tarihi olan hicri/kameri 13.3.0011 tarihine karşılık gelen miladi 8.6.0632 tarihinden "63 "kameri yıl" yani 22325 gün geriye gidildiğinde peygamberin doğum tarihi olarak 23.4.0571 e gelinir.. İşte bu şekilde "peygamberin 63 tam kameri yıl yaşadığı" varsayımıyla bulunmuş 23.nisan.571 tarihini her nasılsa keşfeden (D.İ.B.) Diyanet işleri başkanlığının,

  • yüzlerce yıl hiç adet olmadığı halde,
  • hiç bir islam ülkesinde benzeri kutlamalar yapılmadığı halde, ve
  • islami bütün kutsal gün ve geceler kameri/ay takvimine göre kutlanmaya devam edildiği halde,

sadece bu güne mahsus olmak üzere alışılmış gelenekleri bozup, peygamberin doğum gününü miladi takvime [yani isanın doğum tarihini esas alan güneş takvimine] göre kutlamak geleneğini icat etmesini samimi bulmak mümkün değildir..

 

Şalvarlı, çember sakallı Fatih molları, Anadolu nun dört bir yanındaki tarikat şeyhleri ve hatta provokatif konuşmalar yaptığı dönemlerde doğum tarihinin mecazen 10.kasım.1938 olduğunu söyleyen F.Gülen bile, hep birlikte elele verseler, yine de şeriat düzenine emin adımlarla ve yedire yedire getiren DİB kadar etkili olamazlar...

 

Saygılar...

DİPNOT...

Gönderi tarihi:

Katılıyorum, devlet din işlerinden elini eteğini çeksin!

Dinide özgürleştirsin!

İnsanlarıda!

Ve kesinlikle Kuran Arab emevi yorumlarından kurtarılarak yeniden Türk İslam anlayışı bu topraklara hakim olsun, Kuran aklı selim ve çağdaş ve herhangi bir tarikatten bağımsız alimlerce bir kurul oluşturularak yeniden tercüme edilsin!

 

Tarikatler ve dergahlar kapatılsın, İslamcıların elindeki çocukların eğitim gördüğü Işık evleri, dershaneler, yatılı okullar, Kuran Kursları denetlensin gerekirse buralara devlet tarafından el konulsun...

 

Dinlerin siyasallaşmaması için bütün insanlar birlikte olmalı ve dünya üzerinden bu din hegamonyası kaldırılmalı...

 

(dinleri insanlar ve toplumlar arasında baskı unsuru olarak kullanan, her türlü kuruluş ve kurum emperyalizmin *******)

Gönderi tarihi:

sevgılı dıpnot

dıyosunuzkı ataturk hayatta olsaydı hılafetın kaldırılmasından sonra gecıs donemını atlatmak ıcın kurdugu dıyanetı kaldırırdı

sızce bız gecıs donemını atlatabıldık mı

halen tarıkat ve cemeat tehlıkesı yok mu

devletın dını kontrol altında tutması gerektıgını soyluyorum ama zaten adamlar devletın her kademesıne gırmısler

buda ayrı bır tartısma ayrı bır sorun

bu tehlıkeler keske olmasa dın turkıyede bu kadar tehlıkelı boyutlara varacak sekılde olmasa

dıyanet ıslerı baskanlıgı dıye bırsey olmasa gerek kalmasa

tam laık bır ulke olmayı kım ıstemez

benım dusuncelerımı karsılıyor veya karsılamıyor sorun bu degıl kısısel dusunmemek gerekır

dıyanetı kapatmakla bu sorunları cozemeyız aksıne ekmeklerıne yag surmus oluruz

sorun nasıl cozlur tarıkatler cemeatler devletın ıcınden ve ulkeden nasıl ayıklanır

bunu bende bılmıyorum cunku cok gucluler ve heryerdeler

tekrar etmek ıstıyorum su durumda dıyanetı kapatmak onları cok cok daha guclendırır

onlarında ıstedıgı bu zaten

Gönderi tarihi:
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tefsir Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Salih Akdemir, Diyanet İşleri kaldırılıp Kuran yeniden yorumlanmalı dedi

.

.

 

Halihazırda böyle bir kullanma durumu var mı? Diyanetin özgürce hareket edebildiğine inanıyor musunuz?

 

Kullanılıp kullanılmadığını ben söyleyemem ama Türkiye’de kim özgürce hareket edebiliyor ki!.. Türkiye’deki nerdeyse bütün kuruluşlar yabancılaşma kaynağına dönüşmüşler; çünkü bireyselleşmenin önünde en önemli engeli oluşturmaktalar. Bana göre bu çıkmazdan kurtulmanın tek yolu, halkın, siyasete fiilen katılmasıdır. 18 yaşını doldurmuş olan her bireyin, kendi görüşüne uygun düşen bir siyasi partiye üye olması gerekir. Böylece her bir birey, üye olduğu siyasi partiyi daima denetim altında tutacaktır. Adil olmayan görüşlerine anında karşı çıkacaktır.

 

Tepkisini göstermek için dört ya da beş yıl beklemeyecektir. İnternet ortamı bu denetimi anında ve en etkin bir biçimde gerçekleştirme imkânını sağlamaktadır. Sürekli denetim altında bulunan partiler, oylarını yitirmemek için üyelerinin görüşlerini dikkate almak zorunda kalacaklardır. Dileğim, Türkiye’de barışın, sevginin, karşılıklı saygının ve kardeşliğin egemen olduğu demokratik ve laik bir topluma bir an önce ulaşmamızdır.

 

 

 

 

 

 

 

____________________________________________

Türkiye laik bir ülke...Diyanet kaldırılmalı.Çünkü başımızda bulunanlar dini araç olarak kullanıyorlar.İnsanlar neye inandıklarını rahat bir şekilde dile getiremiyorlar.Bu zihniyet gittikçe yayılıyor yani çağdaş bir ülke olmaya çalışmamız gerekirken gittikçe yobazlaşıyoruz.Sayılı insanlarlar neredeyse ülkenin ekonomisini,politikasını konuşabiliyorsunuz...Bu sayılı insanlar dışında ne konuşuyoruz peki ülkemiz için fikir üreteceğimiz yerine tek dikkate aldıkları konu din oluyor.Siz neye inandığınızı söylediğinizde ise eğer onların inandığı din değilse dışlanıyorsunuz...Peki nerde kaldı bu insanların özgürlük anlayışı...HERKESİN DİNİNE, DÜŞÜNCELERİNE SAYGI DUYUYORUM...Ama dini bu kadar kullanmak yerine bence bu güzel ülke için birşeyler yapmak gerektiğini düşünüyorum...Yani bu ülkenin başındakiler dini kullanarak insanları cemaatleşmeye yönlendirerek bu ülkeyi gittikçe aşağı çekiyorlar...

Saygılarımla...

Gönderi tarihi:

Ninem elinden kuranı, mesnevileri, yunus emre yi düşürmeyen biridir. Bütün dini zorunlukları da elinden geldiğince ve yürekten yaptığına inandığım biridir. Dini kullanarak bir yerlere gelenleri, milletin gözünde önemli yer edinenleri, milleti sadaka vermeye zorlayanları o kadar güzel bir lafla tarif eder ki. Laf şudur; Allah ile aldatanın önde gideni .Bayılırım bu lafa. Bana göre de diyanet işlerini en güzel anlatan cümle.

Gönderi tarihi:
sevgılı dıpnot

dıyosunuzkı ataturk hayatta olsaydı hılafetın kaldırılmasından sonra gecıs donemını atlatmak ıcın kurdugu dıyanetı kaldırırdı

sızce bız gecıs donemını atlatabıldık mı

halen tarıkat ve cemeat tehlıkesı yok mu

devletın dını kontrol altında tutması gerektıgını soyluyorum ama zaten adamlar devletın her kademesıne gırmısler

buda ayrı bır tartısma ayrı bır sorun

bu tehlıkeler keske olmasa dın turkıyede bu kadar tehlıkelı boyutlara varacak sekılde olmasa

dıyanet ıslerı baskanlıgı dıye bırsey olmasa gerek kalmasa

tam laık bır ulke olmayı kım ıstemez

benım dusuncelerımı karsılıyor veya karsılamıyor sorun bu degıl kısısel dusunmemek gerekır

dıyanetı kapatmakla bu sorunları cozemeyız aksıne ekmeklerıne yag surmus oluruz

sorun nasıl cozlur tarıkatler cemeatler devletın ıcınden ve ulkeden nasıl ayıklanır

bunu bende bılmıyorum cunku cok gucluler ve heryerdeler

tekrar etmek ıstıyorum su durumda dıyanetı kapatmak onları cok cok daha guclendırır

onlarında ıstedıgı bu zaten

 

Sevgili jön sizi anlıyorum...

Ama sadece size minik bir sorum olacak...

Siz...

Laik bir devletin sizin çocuklarızı inançlarından dolayı imtihan etmebilirmi...

Bence edemez/etmemeli...

Çünükü biliyoruz ki; Zorunlu din dersi: "Bu ders 12 Eylül'den sonra zorunlu tutuldu. Eğitim bakanı Çelik 'AİHM'nin kararı üzerine eski müfredatı yeniledik, sorun yok' diyor. 90'ların sonundaki gayrimüslimlerin dersten muaf tutulmasına dair Talim Terbiye Kurulu kararı gösteriyor ki, bu ders zaten Müslümanları ilgilendiriyor. Bu ders, dinler kültürü, tarihi dersi değil, Sünni Hanefi inancının öğretildiği bir ders. "Ben 'dinler tarihi ve kültürü' gibi bir dersin, gerçek bir laik devletin anlayışıyla, bütün inançlara mesafeli bir içerikle verilebileceğini düşünüyorum. Ama bu da zorunlu olamaz.

 

"Mevcut dersin içinde şu inançlar da yer alsın, denemez. Bu, zorunlu din dersi sistemini onaylamak demek olur. Bu dersten mağdur olan birçok inanç grubu ve inançsızlar var.

 

"Bu derslerin ucube sonuçlarından biri, çocuğun inançla ilgili bilgi dağarcığından not alıp, geçip kalma durumuyla karşılaşması. Yani çocuk, laik eğitim sistemi içinde inancından imtihan ediliyor."

Bu sizce doğrumu peki...

 

Saygılar..

DİPNOT...

Gönderi tarihi:
____________________________________________

Türkiye laik bir ülke...Diyanet kaldırılmalı.Çünkü başımızda bulunanlar dini araç olarak kullanıyorlar.İnsanlar neye inandıklarını rahat bir şekilde dile getiremiyorlar.Bu zihniyet gittikçe yayılıyor yani çağdaş bir ülke olmaya çalışmamız gerekirken gittikçe yobazlaşıyoruz.Sayılı insanlarlar neredeyse ülkenin ekonomisini,politikasını konuşabiliyorsunuz...Bu sayılı insanlar dışında ne konuşuyoruz peki ülkemiz için fikir üreteceğimiz yerine tek dikkate aldıkları konu din oluyor.Siz neye inandığınızı söylediğinizde ise eğer onların inandığı din değilse dışlanıyorsunuz...Peki nerde kaldı bu insanların özgürlük anlayışı...HERKESİN DİNİNE, DÜŞÜNCELERİNE SAYGI DUYUYORUM...Ama dini bu kadar kullanmak yerine bence bu güzel ülke için birşeyler yapmak gerektiğini düşünüyorum...Yani bu ülkenin başındakiler dini kullanarak insanları cemaatleşmeye yönlendirerek bu ülkeyi gittikçe aşağı çekiyorlar...

Saygılarımla...

 

 

Ninem elinden kuranı, mesnevileri, yunus emre yi düşürmeyen biridir. Bütün dini zorunlukları da elinden geldiğince ve yürekten yaptığına inandığım biridir. Dini kullanarak bir yerlere gelenleri, milletin gözünde önemli yer edinenleri, milleti sadaka vermeye zorlayanları o kadar güzel bir lafla tarif eder ki. Laf şudur; Allah ile aldatanın önde gideni .Bayılırım bu lafa. Bana göre de diyanet işlerini en güzel anlatan cümle.

 

Katkı ve paylaşımlarınıza teşekkürler arkadaşlar... :clover::clover:

Sevgi ve saygılarımla...

 

DİPNOT...

Gönderi tarihi:

Birden pat diye kapatmayı göze alacaklarını sanmıyorum. Benim önerim, başlangıç olarak diyanetin küçültülmesi. Bütçesinin kısılması, kadrosunun azaltılması... Buna hemen başlanırsa gerisi gelir...

Gönderi tarihi:
Birden pat diye kapatmayı göze alacaklarını sanmıyorum. Benim önerim, başlangıç olarak diyanetin küçültülmesi. Bütçesinin kısılması, kadrosunun azaltılması... Buna hemen başlanırsa gerisi gelir...

 

Evet tabiki sevgili demirefe Diyanet İşlerinin yaşavaş ve süreç içinde kaldırılması ile ilgili olarak önce küçültülmesi, bütçenin kısılması, kadronun azaltılması şekliyle olabilir...

Size katılıyorum...

 

Diğer yandan;

Örneğin Devletin cami yapması: "Bu özellikle 12 Eylül'ün politikasının bur sonucudur...

Ki burada da muhtemelen arkasında 'Aleviler eşittir solcu, Komünist' anlayışı yatmaktaydı...

Bunları 'Gerçek İslam'a çekersek, bundan vazgeçiririz' anlayışı hâlâ devam ediyor...

Üstüne üstlük 'Türk' kimliğinin yeterli görülmediğini, yanında Türk-Müslüman-Sünni-Hanefi gibi pekiştirici unsurların devlet tarafından vatandaşından talep edildiğini bize gösteriyor ki bu da bizi birbirimizi bölen, hayrıştıran, keskinleştiren bir unsur olarak toplumsal sözümzüzlüğü beraberinde getiriyor...

 

Saygılar...

DİPNOT...

Gönderi tarihi:

yeeaaahhh budur işte :D

kapatın diyaneti,mühürleyin camileri *******

Biz bir şeye tepki gösterince yasakçı zihniyet oluveriyoruz peki buna ne demeli????

 

Ha bu arada kuran'ın yeniden yorumlanmasını bekleyenler acaba nasıl bir netice hayali içerisindeler şimdikinden çok farklı?

Ay Allahım ölcem gülmekten bir çok ateist dindar görünenden daha onurlu bir tavır içerisindeymiş yazıda ki çelişkiye bak "dindar görünen"ne demek?görünen yani öyle olmayıpta öyleymiş gibi davranan,Eee böyle bir insanda nasıl onur bekliyorsun?

İslamda buna münafık denilir bilmeyenlere duyrulur..

Münafıkları örnek göstererk ateistlerin onurunu kurtarma çabası :D

Gönderi tarihi:
Ha bu arada kuran'ın yeniden yorumlanmasını bekleyenler acaba nasıl bir netice hayali içerisindeler şimdikinden çok farklı?

Ay Allahım ölcem gülmekten bir çok ateist dindar görünenden daha onurlu bir tavır içerisindeymiş yazıda ki çelişkiye bak "dindar görünen"ne demek?görünen yani öyle olmayıpta öyleymiş gibi davranan,Eee böyle bir insanda nasıl onur bekliyorsun?

İslamda buna münafık denilir bilmeyenlere duyrulur..

Münafıkları örnek göstererk ateistlerin onurunu kurtarma çabası :D

 

Sevgili suheda..

İslamda munafık denirmiş..

Walla beni hiiiiiç ilgilendirmiyor bu...

O onun munafıklığındandır...

 

Evet düşüncenın arkasındayım...

ATEİST TANIDIĞIM BİRÇOK KİŞİ DİNDAR GÖRÜNENDEN DAHA ONURLU BİR TAVIR İÇİNDEDİR..

Nedenmi...

Nedeni şu sevgili suheda...

(daha sonradan kendi isteğimle hemen hemen tüm dinleri yaklaşık 10 yıldırdır araştırdım ve sonuç..)

 

Din dersi görmemiş olmam bende bir eksiklik veya travma yarattı mı?

Kesinlikle hayır.

Peki...

Dini bilgilerden eksik kalmam benim daha kötü bir insan olmama mı sebebiyet verdimi?...

Bu da hayır...

Ya da...

Din dersi görmüş olsaydım hayatıma bir artı mı katmış olacaktım?...

Hiç te değil...

Diğer taraftan inancın dersi olmalı mı?...

Kesinlikle hayır...

İnancın dersi olmamalı. Yani İsa’nın suda yürümesini gelip bana bir öğretmen yarım saat boyunca allaya pullaya anlatsaydı hayatım daha mı güzel olacaktı?

Hayır, hayır, hayır...

 

Sonuç mu...

O da şu...

Evet belki din dersi görmüş olanlardan bilgice çok daha eksiğim, ama inancın dersi olmamalı. Birilerinin on tane duayı ezbere bilmesi bence onları benden daha üstün veya daha iyi insan kılmıyor...

Ya da benim hiç ezbere dua bilmemem beni daha ahlaksız veya kötü insan yapmıyor... Eğer İnanç ve ibadet özgürlüğünden bahsediliyorsa, din ve devlet işeri ayrıysa din dersinin varlığı hem de zorla balıkla beraber süt içmek gibi bir şey geliyor bana....

Bir arkadaşım...

Dua ezberlemese günaha gireceğini sanmış. Bu ülkede birçok çocuk sekiz dokuz yaşlarında sabahlara kadar tek kelimesini anlamadıkları duaları ezberlemek durumunda kaldılar. Bir arkadaşım bir sohbetimizde duaları ezberlemese veya yanlış söylese çarpılacağını, günaha gireceğini sandığını itiraf etmişti yıllar sonra. Arkadaşımın bu itirafı din dersinin çocuk aklında yarattığı baskının güzel bir göstergesi olmuştu aslında...

Ne kadar saçma...

Kısacası...

Din dersi almamak beni özgürleştirdi... ;)

Bu da bir insan için olmazsa olmazlardan, ekmek ve su kadar büyük bir ihtiyaç...

Ben mutluyum... :)

 

Saygılar...

DİPNOT...

Gönderi tarihi:

Aslına bakarsanız dersin adı "din dersi" değil, din "kültürü"dür. Her şey yozlaşıyor ya bu ülkede, bunu da alet edip sömürüyorlar. Din kültüründe sure ezberletilmez, tek bir din öğretilmez. Dinler tarihi komple bir şekilde verilir...

 

Bunlar ne yapıyor, başlangıçta bir iki usulen şu din bu din üfleyip geçiyor, sonra "bütün bunlar batıl sapkın dinlerdir, şimdi gelelim hak dini kuran diline...

Gönderi tarihi:

Halen bütün dünyada ehli kitap denilen dinlere inananlar bir şekilde kullanılıyor...

Camilere tapınanlar, kiliselere tapınanlar, sinegoglara tapınanlar...

bu ibadethanelerin insanlığa hizmetinden bahsedebilirler mi?

buralarda olanlar nedir ve bu ekonomik güçleri nereden gelmektedir?

Bir insanın Allah'a inanması ve onunla bir bağ kurması için değil bir mekana ne bir din görevlisine ne de bir şekle ihtiyacı yoktur, bütün bu ibadethaneler kapatılırsa insanlık birşey kaybetmez, dinlerde özgür kalır...

Hangi aklı evvel inancını dört duvar arasında görebilir ve bu korku ile yaşayabilir?

Bunun adı yasakçılık değil tam tersine ÖZGÜRLÜKÇÜLÜKTÜR...

Yasakçılığı yapanların mekanlarıda belli, yurtlarıda... Camiler özgür müdür? Diyanet özgür müdür? Müslümanlar özgür müdür?

 

Hayır hepsinin tepesinde birer zebani var maşallah...

Gönderi tarihi:

Sardunyam, çok haklısınız. Dogmatikleri bir dini öne çıkarıyorsunuz diye eleştirirken, bu din değil de başka bir din öne çıksın gibi bir iddia çok tutarsız olur. Tabii ki tüm dinlere bakış aynı olmalı. Zaten laiklik de bu değil mi?

Gönderi tarihi:
Sevgili jön sizi anlıyorum...

Ama sadece size minik bir sorum olacak...

Siz...

Laik bir devletin sizin çocuklarızı inançlarından dolayı imtihan etmebilirmi...

Bence edemez/etmemeli...

Çünükü biliyoruz ki; Zorunlu din dersi: "Bu ders 12 Eylül'den sonra zorunlu tutuldu. Eğitim bakanı Çelik 'AİHM'nin kararı üzerine eski müfredatı yeniledik, sorun yok' diyor. 90'ların sonundaki gayrimüslimlerin dersten muaf tutulmasına dair Talim Terbiye Kurulu kararı gösteriyor ki, bu ders zaten Müslümanları ilgilendiriyor. Bu ders, dinler kültürü, tarihi dersi değil, Sünni Hanefi inancının öğretildiği bir ders. "Ben 'dinler tarihi ve kültürü' gibi bir dersin, gerçek bir laik devletin anlayışıyla, bütün inançlara mesafeli bir içerikle verilebileceğini düşünüyorum. Ama bu da zorunlu olamaz.

 

"Mevcut dersin içinde şu inançlar da yer alsın, denemez. Bu, zorunlu din dersi sistemini onaylamak demek olur. Bu dersten mağdur olan birçok inanç grubu ve inançsızlar var.

 

"Bu derslerin ucube sonuçlarından biri, çocuğun inançla ilgili bilgi dağarcığından not alıp, geçip kalma durumuyla karşılaşması. Yani çocuk, laik eğitim sistemi içinde inancından imtihan ediliyor."

Bu sizce doğrumu peki...

 

Saygılar..

DİPNOT...

tabıkıde dogru degıl bu konuda aynı dusuncedeyız.dın toplumsal olmamalı bıreysel olmalı

Gönderi tarihi:

Alevi Örgütleri: Diyanet Kalksın, Gönüllü İnanç Vergisi Gelsin

Alevi Bektaşi Federasyonu, Çalıştay'a götüreceği önerileri açıkladı: Seçmeli din bilgisi dersi; AB'deki gibi gönüllü inanç vergisi; cemevlerine yasal statü; Madımak'ın müze olması.

 

[/size]Hükümetin düzenlediği Alevi Çalıştayı'na katılacak olan Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF), çözüm önerilerini bugün bir basın açıklamasıyla duyurdu."Örgütlü Alevilerin büyük çoğunluğunu temsil eden federasyonumuz; bu ilk kez olacak alan yüz yüze görüşmenin çok önemli olduğunun bilincindedir. Başarılı geçmesini ve demokratik çözüme hizmet etmesini diliyoruz, ama aynı zamanda 'konu mankeni' olmayacağımızın da bilinmesini rica ediyoruz" diyen ABF'nin sorunlar ve çözümler listesi, özetle şöyle.

 

 

Zorunlu din dersleri

Din bilgisi dersi: Bu ders tümüyle, hemen kaldırılmalı. Yerine, 7. sınıftan 9. sınıfa kadar "Din Bilgisi Dersi" adıyla bütün dinler hakkında nesnel bilgiler içeren, uygulamayı öğretmeyen, dinler ve inançların sahip oldukları ritüeller, bunların ortaya çıkış koşullarının, tarihsel ve toplumsal zeminlerinin tartışıldığı, karşılaştırmaların yapıldığı ve bu konuların felsefi ve toplumsal sorunlarla bağlantı kurularak ele alındığı bir ders konulmalı.

 

Seçmeli olmalı, not olmamalı: Bu ders haftada bir saat olmalı ve mutlaka veli tarafından istenmeli. Nota tabi olmamalı, sınıf geçmede, dolayısıyla öğrencinin ortalama notunun belirlenmesinde etken olmamalıdır.

 

9. sınıftan 11. sınıfa kadar, Türkiye'de var olan tüm inançları (elbette Aleviliği de) içermeli, nesnel, eleştirici, çoğulculuk prensipleri dahilinde olmalıdır. Her bölüm ilgili inancın bilginlerinin de katıldığı kurullar tarafından yazılmalı. Uygulamaya da yer verilebilir.

 

 

Diyanet İşleri

Kaldırılmalı; çünkü devletin dini olmaz. Diyanet İşleri Başkanlığı (D.İ.B.) bir fetva kurumu gibi çalışıyor, mahkemelere görüş bildiriyor, bütün yurttaşlardan (ve elbette Alevilerden de) toplanan vergilerin Sünni yurttaşlara aktarımında da köprü görevi görüyor.

 

"İnanç Vergisi": DİB personeli, Devlet Personel Daire Başkanlığı'na, mal varlığı devletin başka kurumlarına aktarılmalı. Yerine AB ülkelerinde olduğu gibi "İnanç Vergisi" toplanmalı.

 

Her mali yıl başında devlet, vergi mükelleflerine bu vergiye belirlenen yüzde itibarıyla katılıp katılmayacağını, -hangi inanca mensup olduğunu sormadan- hangi inanca aktarılmasını istediğini sormalı, ona göre vergi toplamalı, toplanan vergileri, ilgilinin istediği inancın mensuplarının oluşturmuş oldukları veya oluşturacakları kurumlara aktarmalı, kuruşuna kadar da denetlemelidir.

 

 

Cemevleri

Cemevleri Alevilerin inanç merkezleri; ancak yasalarda yeri yok. Yasa, yönetmelik ve genelgelerde gerekli değişiklikler yapılmalı.

 

 

Madımak müze olmalı

Gelecekte, bir daha böylesi acı olaylar yaşanmasın diye, belleğimizde ortak bir acı olarak anımsanması ve vicdanımızda mahkum edilmesi için, bu bina kamulaştırılmalı ve Pir Sultan Abdal Kültür Derneği'nin (PSAKD) de katılacağı çalışmalar sonucunda müze yapılmalıdır.

 

 

Alevi Bektaşi dergahları

Başta Hacı Bektaş Dergahı olmak üzere; 667 sayılı Tekke ve Zaviyeler kanunuyla el konulmuş Alevi-Bektaşi Dergahları gerçek sahiplerine iade edilmeli.

 

 

Alevi köylerine cami

Alevi köylerine cami yapılması politikalarından vazgeçilmeli. (TK)

 

 

 

 

 

 

Kaynak: http://bianet.org/bianet/siyaset/114940-alevi-orgutleri-diyanet-kalksin-gonullu-inanc-vergisi-gelsin

Gönderi tarihi:

Ben bu kadar radikal yaklasmiyorum konuya.Demirefe ve Jön arkadaslarin görüslerine hemen hemen katiliyorum,Sayin Dipnot'u davasinda hakli görüyorum ama Jön arkadasin söyledikleri bir gercektir.Diyanetin kaldirilabilmesi icin halkimizin yeterli kültür ve egitim seviyesine cikmis olmasi ve kendini inanc sömürücülerine kullandirmayacak kadar bilincli olabimesine baglidir.Ben diyanetle ilgili Demirefe'nin söylediklerine yani kücültülmesi ve bütcesinin asagi cekilmesinin yanisira reform süreci yasamasi gerektigi görüsündeyim.

 

Diyanet sadece bir inanc kesiminin degil tüm inanc kesimlerinin hizmetinde olmalidir,zaten görev alani ve kurulus nedeni budur.

 

 

saygilarla

Gönderi tarihi:

Diyanetin kaldırılması düşüncesi ,okullar(ki diyanet kadar reforma ihtiyacı var) da kaldırılsın demek gibi bişey benim gözümde.. Sorun Diyanet değil, Diyanetin şu an ne tür bir amaca hizmet verdiği.. Diyanet,ciddi anlamda dinlere eşit yaklaşamayan, etrafında dolaştığı Kuran a ise arada hadislerle hurafe sokmaya devam eden,işine geldiğinde soktuğu hadisleri işine gelmediğinde tekrar çıkaran(millete ezberlettikten sonra) bir kurum olmuştur. Bu ülke dilenenler, şeyh şıh peşine gidenler ülkesi olmaya başladı. Halbuki hiç bir Kutsal Kitap bunu kabul etmez. Jön ün söyledikleri,yani tarikatların bunu dört gözle beklediği doğru,ama Diyanetinde zaman içerisinde amacından çıkıp bu Tarikatlara alttan alta destek verdiği de doğru.

 

Kısacası.. Diyanet gereklidir ama şu anki diyanetin acilen elden geçirilmesi gerekmektedir. Acilen ülkemizdeki her alanda olduğu gibi, diyanetinde asıl amacına kavuşturulması gerekmektedir. Gelgelelim ,bunları konuşmak ,bunları düşünmek,gidişatta fazlasıyla ütopik gelmekte. Resmen bir hayal gibi. Her geçen gün kötüye gidiliyor bu ülkede..Bunun devam edeceği de siyasetten belli zaten. Tutuklamalar,sindirmeler,kazalar ölümler.. Bu ülke malesef iyiye gitmiyor. Laiklik demek din düşmanlığı ile özdeşleştirildi,din demek geri kalmışlık simgesi haline getirildi. Gündemin son uğraşılan ve internette hakkında yığınla hakaret yazılarına denk geldiğim,çirkin videolara denk geldiğim konusu Atatürk.. Gerek eğitimle, gerek tarikatlarla, gerek medya ile ince ince uğraşmaya hız kazandırdıkları konusu Atatürk oldu.Kendilerince bu sorunu da kıyı bölgelerinden dolayı olsa gerek bi türlü tam anlamıyla aşamadılar. Hala bir çoğunluk hem dindar hem laik. Bu dengeyi oturtan insanlar azaldığı anda gerisi artık kaba kuvvet ve tam sindirmeyle susturmayla hızla aşılır.

Gönderi tarihi:

Atatürk çağdaş bir devlet kurmak, Tanzimat’ın yapamadığı çağ dışı tüm kurumları ortadan kaldırarak onların yerine çağdaş olanlarını koyabilmek için “devrim” yapmak ve toplumun temelini de “çağdaş hukuk temeli” üzerine oturtmak istediği için, laik düzeni seçti.

 

Ancak ciddi bir sorunla karşı karşıya olduğunu gördü: Laik ülkelerde “din yani kilise ile devlet işleri” birbirinden çok kolay ayrılmıştı ve hazineden kiliseye herhangi bir katkıda bulunulmayacaktı, zira kilisenin mal varlığı ayrıca devlet desteğine gereksinim duyurmayacak düzeydeydi ama, islâmdaki “cami” kilisenin olanaklarına sahip değildi ki! Camideki imamın maaşını kim verecekti? Laik ülkelerde bu sorunun yanıtı belliydi: Papazın maaşını kilise ödeyecek, onun tüm sosyal haklarını da kilise karşılayacaktı ama, ülkemizde camilerin böyle bir varlığı yoktu.

 

Oysa din, Türk Devrimi içinde çok önemli bir konuma sahipti. Osmanlı döneminden hatırlanan çok feci örnekler vardı. Aynı hatalara yeniden düşülemezdi. Aydın padişahların tüm yenilikçi girişimleri geçmişte bilincsiz yobazların oluşturduğu güruhların, dini bahane ederek başlattıkları gerici ayaklanmalar nedeniyle başarısız kalmıştı. Şimdi yeniden kurulan bir devlette başlatılacak olan çağdaş kalkınma hamleleri, bu riski göze alamazdı. Dinimiz hurafelerden arındırılmalı, en yalın ve doğru şekliyle halkımıza anlatılmalıydı.

 

Mahalle mekteplerinde veya tekkelerde, zaviyelerde çöreklenmiş, halkın temiz din duygularını istismar eden yobazlara değil, aydın din adamlarına gereksinim vardı. Bunların sayılarını hızla arttırmalıydı. Bunun için çağdaş din kurumlarının açılmasına karar verildi .Böylece ilk İmam Hatip Okulu’nu da, İlahiyat Fakültesi’ni de Atatürk açtı.

 

Diğer taraftan bu din adamlarının, yaptıkları hizmeti bir meslek olarak görmeleri gerekiyordu. Buna karşılık da her türlü sosyal güvenceleri sağlanmalıydı. Laik ülkelerde kiliseler bunu kendi bünyelerinde çözümler güce sahiptiler, bu nedenle devletin katkısına gerek yoktu ama camilerin durumu aynı olmayınca, bizde bu görevi devlet üstlenmeliydi.

 

Aksi halde pusuya yatmış şekilde bekleyen yüzlerce cemaat ve tarikat bu boşluğu doldururdu ama bu kez de toplum ve ülke parçalanır, cemaat sayısınca bölünürdü. Devrimi yapanlar böylesine bir “karşı devrimci” grubun hortlamasına rıza gösteremez, devrimi riske atamazlardı. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kurulmasına karar verdiler ve bu kurumu başbakanlığa bağladılar. (3.3.1924).

 

Görüldüğü gibi bu husus bir zaruretten doğmuştu. Elbette hiçbir laik ülkede benzer bir kurum yoktu. O nedenle de günümüzde aydınların bir kesimi, bunun laikliğe aykırı olduğu savıyla, diyanet işlerinin kapatılması yönünde yoğun bir baskı uygulamaktadırlar ama “…bu teşkilat kapatılırsa binlerce din adamının o takdirde sosyal güvenceleri nasıl ve kim tarafından sağlanır ?” sorusuyla ve yanıtıyla hiç ilgilenmemektedirler. Bunlar tarikatların, cemaatların kucağına düşermiş, bu da mezhep ayrılıklarını körükler, ülkeyi içinden çıkılmaz bir felakete sürüklermiş, bu aydınların sorunu değildir. İşin bu yanıtıyla ilgilenmezler. Bu takdirde, camilerde verilen vaazların ne ölçüde islamı yansıttığı denetlenemez ya da bu denetim tarikatlarca yapılır hale dönüşürmüş, bu da bölünmeyi bir tarafa bırakın çağdaş ne kadar kurum var, kapatılması yoluna gidilirmiş, bu da bu aydınları ilgilendirmiyor.

 

“İslamda erkek kadına namahremdir. Kadın erkeğin olduğu yerde çalışamaz. Ben dokuz yaşındaki kızımı öpmem, çünkü caiz değildir” diyen ve halen İstanbul’un merkezinde, Çarşamba’da İsmail Ağa Camiinde görevini sürdüren Cübbeli Ahmet Hoca zihniyeti bu ülkeye egemen olursa, devrim, amaçladığı ‘muassır medeniyet seviyesini aşmak hedefine’ ulaşabilir mi? Toplumumuzun yarısı kadın. Bunların iş dünyasından çekilip, Afgan toplumunda olduğu gibi eve kapatıldıklarını bir düşünün, nasıl bir felaketle karşılaşırız.? Bunlar da güya aydın olduklarını iddia eden kesim tarafından katiyen düşünülmez.

 

Nasıl bir kuşatma altında olduğumuz açıktır.

 

Bütün bunlara rağmen Atatürk Devrimi hedefine emin adımlarla yürümektedir. Buna göre, Atatürk’ün de belirttiği gibi laiklik sadece “din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasından ibaret değildir”. Onun yanı sıra bireylerin “din ve vicdan” özgürlüklerinin de yasalarla güvence altına alındığı bir rejimdir. Bu nedenle, hiçbir şeye inanmama özgürlüğünü kullanan bir birey de yasaların koruması ve teminatı altındadır.

 

Böylece Atatürk’ün kurduğu laik düzende temel yapı üç eksen üzerinde durmaktadır:

 

1. Yönetenler, 2. Yönetilenler, 3. Devlet

 

Buna göre, “yönetenler” yönetme yetkisini “ilâhi bir kaynaktan” değil, halkın özgür iradelerinden alırlar. Yani, monarşilerde ve hilafette olduğu gibi “babadan oğula” değil, seçimle iş başına ve yönetime gelirler.

 

“Yönetilenler”,her türlü din ve vicdan özgürlüğüne sahiptirler ve bu özgürlüklerini yasalar çerçevesinde serbestçe kullanırlar.

 

“Devlet”, bireylerin bu sahip olduğu her türlü din ve vicdan özgürlüğünü yasalar çerçevesinde serbestçe kullansınlar diye, her türlü tedbiri almaktan sorumludur.

 

O zaman “laiklik” tanımına yeniden dönelim:

 

“Yönetenlerin yönetme yetkisini ilâhi bir kaynaktan değil, halkın özgür iradesinden aldığı,

 

Yönetilenlerin her türlü din ve vicdan özgürlüğüne, yasalar çerçevesinde sahip olduğu,

 

İdare’nin, bireylerin sahip oldukları din ve vicdan özgürlüğünün gereklerini yerine getirebilmeleri için her türlü tedbiri almaktan sorumlu olduğu”devlete,“laik devlet” anlayışa “laiklik” ; bu fikir akımına “laisite”, bu fikri savunanlara “ laik düşünceli” denir. Laik olan kurumlardır, devlettir. Bireyler “laik düşünceli” olurlar, veya olmazlar.

 

Bu durumda karşımıza şu sorular çıkacaktır ve çıkmaktadır:

 

“Madem birey olarak ben, her türlü din ,vicdan ve inanç özgürlüğüne sahibim, o zaman devlet benim baş örtümle, türbanımla neden uğraşıyor? Üniversitelere neden böyle giremiyorum? “

 

Yanıt: “Devlet senin türbanınla uğraşmıyor. Sen dilediğin gibi giyinebilirsin ve inancının gereğini yerine getirebilirsin ama unutmamalısın ki laik devlet, yasa devleti demektir. Bir özgürlüğü kullanırken bir başka yasayı ihlal edemezsin. Dolayısıyla özgürlüklerini yasalar çerçevesinde kullanmalısın. “

 

“O nedenle, sokakta istediğin gibi giyinebilirsin. Üniversitelere gelince:

 

“Üniversitelerde kılık kıyafetin nasıl olması gerektiği konusunda önceden çıkarılmış bir yasa ve buna bağlı yönetmelikler var. Buna göre bilimsel eğitim yapan bu kurumlarda öğrenciler dinsel tercihlerini dışarıdan görülür şekilde teşhir edemezler, dinsel simge taşıyamazlar. Bu laikliğe aykırıdır. Bu yüzden üniversitede derslere dinsel bir simge olan türbanla, mevcut yasa var olduğu sürece giremezsin.

 

Aynı şekilde; “ Sınavlarına girdin ve kazandın ve Harp Okulu Öğrencisi oldun. Okul Komutanının önüne çıkıp ‘ …benim inancım kep giymemi engelliyor, çünkü saçlarım görülüyor, bu da inancıma aykırı.. Kep giymeyi reddediyorum, başımı türbanla örtmek istiyorum’ diyemezsin çünkü bu isteğin daha önce çıkarılmış olan “Silahlı Kuvvetler İç Hizmet Yönetmenliğine” aykırıdır. Askerlikte “üniforma” esastır.

 

Savcı veya yargıç oldun, mahkeme salonunda nasıl giyinmen gerektiği yasalarla belirlenmiş. Buna karşı “inanç özgürlüğü” ileri sürülerek, dinsel simge ifade eden kıyafetlere bürünülemez. Yargılanmakta olanlar adil bir şekilde yargılanacaklarına ilişkin en ufak bir kuşkuya sahip olmamalıdırlar. Başı açık bir sanık, başı örtülü bir savcı veya yargıç karşısında kendini huzurlu hissedemez.

 

Hastanelerde evrensel tıp kuralları geçerlidir. “İnancım gereği, ameliyathaneye baş örtüsüyle gireceğim, bone takınca saçlarım görülüyor, üstelik ben çıplak erkek bedenine de bakamam. Bu ameliyata girmeyi reddediyorum” diyemezsiniz. Eğer inancınız bu denli önlerdeyse, siz cerrah olmayın, bu mesleği seçmeyin. Seçiyorsanız o zaman da mesleğin gereğini yapın.

 

Bu örnekler benzeri mantıkla çoğaltılabilinir.

 

İbadet özgürlüğünüz elbette var. Ama sakın Atatürk Köprüsü üzerinde namaz kılmaya kalkmayın, kıldırmazlar. Burada trafik yasasını ihlal etmektesiniz.

 

İbadetinizi camilerde ve benzeri yerlerde elbette yapabilirsiniz, ama aşırı şekilde sokaklara taşıp yapmaya kalkar da trafiği engellerseniz, trafik polisi de sizi engelleyecektir.

 

Mesken masuniyetiniz elbette esastır ve siz evinizde dilediğinizi yapabilirsiniz. Ama “ben müziği yüksek dinlerim” diyerek gece yarısından sonra televizyonu sonuna kadar açarak dinlemeye kalkarsanız, şikâyet edilebilirsiniz. Zira bitişik komşunuzun da “dinlenme” özgürlüğü var ve sizin özgürlüğünüz, bir diğerinin özgürlük sınırında biter.

 

Unutmamanız gereken şudur:

 

Laik bir devlette özgürlükler yasaların güvencesi altındadır ve yasalarla korunur…ama, yasalar la da sınırlanabilir. Kamu yararının söz konusu olduğu durumlarda özgürlükler yasalarla sınırlanır.

 

Örnekleyelim: Seyahat özgürlüğünüz elbette var ve anayasa güvencesi altında. Ama bir bölgede sıkıyönetim ilan edilmiş ve size saat 08.00-17.00 arası sonra sokağa çıkmamanız bildirilmişse, “seyahat özgürlüğü” savıyla buna karşı çıkamazsınız. O saatlerde sokağa çıkmamanızda “kamu yararı” vardır.

 

Bir bölgede karantina ilan edilmiş ve giriş-çıkışlar yasaklanmışsa, siz seyahat özgürlüğünüz savıyla buna karşı çıkamazsınız, çünkü o bölgeden alacağınız mikrobu başka bölgelere taşıma riskiniz vardır. Bunda kamu yararı ciddi şekilde zarar görür. Bu gerekçeyle engellenirsiniz.

 

Demek ki özgürlükler var ama, yasalarla sınırlanabileceklerini de bilmemiz şart.

 

Kıyafet özgürlüğü de var ama, kamu alanı denilen bölgede görevlilerin kılık kıyafetlerinin ne olacağına ilişkin yasa ve yönetmelikler de var.

 

O halde çıkaracağımız sonuç:

 

“Özgürlükler YASALAR ÇERÇEVESİNDE kullanılır yani sınırsız değildir ve “kamu yararı” söz konusu olan durumlarda da bu özgürlükler gene yasalarla sınırlanabilir.

 

Maltepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri Ve İnkılap Tarihi Bölüm Başkanı ORHAN ÇEKİÇ

Gönderi tarihi:
Ben bu kadar radikal yaklasmiyorum konuya.Demirefe ve Jön arkadaslarin görüslerine hemen hemen katiliyorum,Sayin Dipnot'u davasinda hakli görüyorum ama Jön arkadasin söyledikleri bir gercektir.Diyanetin kaldirilabilmesi icin halkimizin yeterli kültür ve egitim seviyesine cikmis olmasi ve kendini inanc sömürücülerine kullandirmayacak kadar bilincli olabimesine baglidir.Ben diyanetle ilgili Demirefe'nin söylediklerine yani kücültülmesi ve bütcesinin asagi cekilmesinin yanisira reform süreci yasamasi gerektigi görüsündeyim.

 

Diyanet sadece bir inanc kesiminin degil tüm inanc kesimlerinin hizmetinde olmalidir,zaten görev alani ve kurulus nedeni budur.

 

 

saygilarla

 

Diyanet'in varlığıda pek birşey değiştirmiyor sevgili politika, daha önce bende senin gibi düşünüyordum ama devlet kasasından dünyanın parası aktarılıyor buraya oysa bu ülkede devlet artık okul yaptırmıyor yani diyanete harcanan para eğitime harcanmıyor, devlet laik yapısını korusa ve uygulasa o zaman din hiç kimsenin tekelinde olamaz, bireysel yaşanır ve uygulanır, devlet bu konuda sadece denetleyici olmalıdır, fakat devletin denetleme mekanizması hiç çalışmıyor, ne hastanelerde, ne kamu alanlarında, ne özel sektörde, hala rüşvet heryerde geçerliliğini koruyor...

 

okulların hali içler acısı ama camiler şatafattan geçilmiyor işte bu durumda bir inanç sömürüsüdür, insanların eğitim hakkı toplumsal ele alınır sosyal devletin en birinci vazifesi budur.

 

Diyanet ve fetva kurulu tek bir anlayışı benimsiyor ve toplumun geneline hitap etmiyor, birey baz alındığında inanç her kişiye göre değişkenlik gösteriyor ama sistem tek tip varediyor... Diyanet var ve cehaletin önüne ne yazık ki geçemiyor!

  • 1 ay sonra...
Gönderi tarihi:

YÖK Başkanvekili Prof. Dr. İzzet Özgenç...

(DİN EĞİTİMİNİ DEVLET VEREMEZ)

“Devletin (Diyanet) elini dinden çekmesi”.

Evet;...

İzzet Özgenç Hoca samimi ise önerisine şunları da eklemeli:

Laik devlet din adamı yetiştirmez, imam-hatipler de kapatılmalı.

Din öğretimi ve din adamı eğitimi özel okullara bırakılmalı.

Camiler -tıpkı cumhuriyetin ilk yıllarındaki gibi- vakıflar iade edilmeli.

İmam maaşları bütçeden değil cemaat tarafından ödenmeli.

Tamamına var mısınız,

Hocam...

 

DİPNOT...

Gönderi tarihi:
YÖK Başkanvekili Prof. Dr. İzzet Özgenç...

(DİN EĞİTİMİNİ DEVLET VEREMEZ)

“Devletin (Diyanet) elini dinden çekmesi”.

Evet;...

İzzet Özgenç Hoca samimi ise önerisine şunları da eklemeli:

Laik devlet din adamı yetiştirmez, imam-hatipler de kapatılmalı.

Din öğretimi ve din adamı eğitimi özel okullara bırakılmalı.

Camiler -tıpkı cumhuriyetin ilk yıllarındaki gibi- vakıflar iade edilmeli.

İmam maaşları bütçeden değil cemaat tarafından ödenmeli.

Tamamına var mısınız,

Hocam...

 

DİPNOT...

 

 

Iman dogru olmadıgını bile bile inanmaya devam etmektir. Delil istemez. Gerçege ihtiyacı yoktur. Devletin halka hizmet edebilmesi için verdigi kararların gerçeklere ve delillere lüzumu vardir. Bu yüzden, Devlet din alakası sınırlı olmali ve yalniz Din ozgürlügunü halka saglamalıdır, "nasıl iman" etmelerini degil!

 

Diyanet işleri yerine, kalkınma, gelişme işleri kendi halkına daha yararlı olur.

Gönderi tarihi:
Katılıyorum, devlet din işlerinden elini eteğini çeksin!

Dinide özgürleştirsin!

İnsanlarıda!

Ve kesinlikle Kuran Arab emevi yorumlarından kurtarılarak yeniden Türk İslam anlayışı bu topraklara hakim olsun, Kuran aklı selim ve çağdaş ve herhangi bir tarikatten bağımsız alimlerce bir kurul oluşturularak yeniden tercüme edilsin!

 

Tarikatler ve dergahlar kapatılsın, İslamcıların elindeki çocukların eğitim gördüğü Işık evleri, dershaneler, yatılı okullar, Kuran Kursları denetlensin gerekirse buralara devlet tarafından el konulsun...

 

Dinlerin siyasallaşmaması için bütün insanlar birlikte olmalı ve dünya üzerinden bu din hegamonyası kaldırılmalı...

 

(dinleri insanlar ve toplumlar arasında baskı unsuru olarak kullanan, her türlü kuruluş ve kurum emperyalizmin *******)

 

Benim anlamadığım hem devlet "din işlerinden elini eteğini çeksin" diyorsunuz hemde. "tarikatlar ve dergahlar kapatılsın, cemaatlerin elinde ki okullara el konsun" diyorsunuz.

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.