Φ dünyahepimizin Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2009 Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2009 DTP nin pkk nın borazanlığını yaptığı uzun zamandır bilinen ve görünen bir gerçek. Ama şu var ki ; seçime kadar dokunulmayıp ,seçimde istediği yerleri kazanamayınca bir seçim intikamı olarak AKP iktidarının bunu kullanmış olması , doğal olarak bu tür olaylarda bizim endişelerimizi haklı çıkarmaktadır. Yani kendi işine gelmeyenler ve çıkarlarına hizmet etmeyenler toplanıyor. AKP iktidarı işbaşına geldiğinden beri etnik kimliği kaşımış ve seçim yatırımı olarak kullanmıştır. Ters tepince de hadi bakalım toplayın. Bizim anlatmaya çalıştığımız da zaten bu. Siz beni herhalde yanlis anladiniz. Ben burada DTP'nin suclumu sucsuzmu oldugunu irdelemedim. sadece bir kiyaslama yapmak istedim. Bir taraftan Ergenekon meselesinde yargiya saldirida bulunalarin ayni yargiyi söz konusu DTP oldugunda alkislamalari. Yani yargiyi istedigimiz yöne götürmeye calismamiz dogru degil. Su anki yargiya Ergenekon davasindan dolyai faiszan olarak niteleyenler bile var, ama ayni zihniyet gene ayni yargiyi DTP icin yaptiklariyla hakli buluyor ve destekliyor. Celiski burada. Bu bizim yergiya sygimizi ve demokrasi anlayisimizi sergiliyor. Malesef bu konuda sinifta kaldik gene. Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2009 Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2009 Siz beni herhalde yanlis anladiniz. Ben burada DTP'nin suclumu sucsuzmu oldugunu irdelemedim. sadece bir kiyaslama yapmak istedim. Bir taraftan Ergenekon meselesinde yargiya saldirida bulunalarin ayni yargiyi söz konusu DTP oldugunda alkislamalari. Yani yargiyi istedigimiz yöne götürmeye calismamiz dogru degil. Su anki yargiya Ergenekon davasindan dolyai faiszan olarak niteleyenler bile var, ama ayni zihniyet gene ayni yargiyi DTP icin yaptiklariyla hakli buluyor ve destekliyor. Celiski burada. Bu bizim yergiya sygimizi ve demokrasi anlayisimizi sergiliyor. Malesef bu konuda sinifta kaldik gene. Eger beni kastediyorsaniz,benim yazimda DTP ile ilgili hicbir kelime yoktur ve hicbir iletimde son DTP tutuklamalarini konu almadim.Önce yazilanlari iyi okuyun sonra anlayin.. saygilarla Alıntı
Misafir gelincik Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2009 Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2009 Siz beni herhalde yanlis anladiniz. Ben burada DTP'nin suclumu sucsuzmu oldugunu irdelemedim. sadece bir kiyaslama yapmak istedim. Bir taraftan Ergenekon meselesinde yargiya saldirida bulunalarin ayni yargiyi söz konusu DTP oldugunda alkislamalari. Yani yargiyi istedigimiz yöne götürmeye calismamiz dogru degil. Su anki yargiya Ergenekon davasindan dolyai faiszan olarak niteleyenler bile var, ama ayni zihniyet gene ayni yargiyi DTP icin yaptiklariyla hakli buluyor ve destekliyor. Celiski burada. Bu bizim yergiya sygimizi ve demokrasi anlayisimizi sergiliyor. Malesef bu konuda sinifta kaldik gene. Bende onu anlatmaya çalışıyorum işte. Bu ülkede hukuk vardır. Herkesin vicdanına uygun olması gerekmiyor. Sadece istenilen eşit olarak uygulanması. Irka , dine, cinsiyete , siyasi fikirlerin farklılığına göre şekil değiştiririm saparım yada uygulamam mantığı olmaz. Ben bu ülkede yaşıyorsam beğensemde beğenmesemde hukuka uymak zorundayım ve bu kuralların eşit olarak herkese aynı şekilde uygulanmasını istemek hepimizin hakkıdır. Üstelik bu konuda çok açıktır ki ; AKPnin DTPye uyguladığı sadece ve sadece seçim intikamıdır.Çok önceden yapılması gerekenler seçim yatırımı için ertelenmiştir. Alıntı
Φ dünyahepimizin Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2009 Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2009 Bende onu anlatmaya çalışıyorum işte. Bu ülkede hukuk vardır. Herkesin vicdanına uygun olması gerekmiyor. Sadece istenilen eşit olarak uygulanması. Irka , dine, cinsiyete , siyasi fikirlerin farklılığına göre şekil değiştiririm saparım yada uygulamam mantığı olmaz. Ben bu ülkede yaşıyorsam beğensemde beğenmesemde hukuka uymak zorundayım ve bu kuralların eşit olarak herkese aynı şekilde uygulanmasını istemek hepimizin hakkıdır. Üstelik bu konuda çok açıktır ki ; AKPnin DTPye uyguladığı sadece ve sadece seçim intikamıdır.Çok önceden yapılması gerekenler seçim yatırımı için ertelenmiştir. O halde Ergenekon davasini yürüten savcilara hukuk disi eylem yapiyorlar diye saldirmamamiz gerekmezmi? Savcilar devletin, yani toplumun savunucularidir,a ma avukatlar sadece müvekkilerini savunmakla görevlidirler, yani haksizi bile hakli diye savunur bir avukat meslegi icabi. Ayni durum bir savci icin gecerli degil. Benim sözüm sadece Ergenekon saniklarinin avukatligini yapanlara, cünki onlar bir taraftan hukuksuzluktan bahsederken diger taraftan ayni hukukun yapmis oldugu baska bir olayi alkislayabiliyorlar, aynen DTP olayinda oldugu gibi. Alıntı
Misafir gelincik Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2009 Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2009 O halde Ergenekon davasini yürüten savcilara hukuk disi eylem yapiyorlar diye saldirmamamiz gerekmezmi? Savcilar devletin, yani toplumun savunucularidir,a ma avukatlar sadece müvekkilerini savunmakla görevlidirler, yani haksizi bile hakli diye savunur bir avukat meslegi icabi. Ayni durum bir savci icin gecerli degil.Benim sözüm sadece Ergenekon saniklarinin avukatligini yapanlara, cünki onlar bir taraftan hukuksuzluktan bahsederken diger taraftan ayni hukukun yapmis oldugu baska bir olayi alkislayabiliyorlar, aynen DTP olayinda oldugu gibi. Bunun nedenini yukarıda bir iletimde yazdım . Yine tekrarlayayım isterseniz ; Ama dünyanın hiç bir ülkesinde insanları iddanamesi bile hazırlanmamış , ne olduğu bile belli olmayan ve iktidara muhalefet yüzünden içeri atıp yıllarca yatırmak yoktur. Suçluyu önce bulup sonra delil yaratmak yoktur. Asıl bu hukuksuzluktur , hukukun siyasileşmesidir Yani kafana göre hukuk icat edip çıkarlarına göre insanları içeri atamazsınız. Ergenekon konusunda da zaten böyle bi rörgütün varlığı vardır ve ülkede kaos yaratıyor adı şu ya da bu , bunun ortaya çıkarılmasının hepimizin yararına olacağını , ama AKPye muhalif adamların bu davaya yamanmasının , Tansu Çiller, Kenan Evren, Mehmet Ağar gibi adamların yargılanmadan bu davanın samimiyetinden bahsedilmeyeceğini da belirttim diğer başlıklarda. Alıntı
Φ dünyahepimizin Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2009 Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2009 Yani kafana göre hukuk icat edip çıkarlarına göre insanları içeri atamazsınız. Ergenekon konusunda da zaten böyle bi rörgütün varlığı vardır ve ülkede kaos yaratıyor adı şu ya da bu , bunun ortaya çıkarılmasının hepimizin yararına olacağını , ama AKPye muhalif adamların bu davaya yamanmasının , Tansu Çiller, Kenan Evren, Mehmet Ağar gibi adamların yargılanmadan bu davanın samimiyetinden bahsedilmeyeceğini da belirttim diğer başlıklarda. Bu konuda size sonuna kadar katiliyorum, haklisiniz. Sizi yanlis anlamisim özür dilerim. Alıntı
Φ bekir Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2009 Kıyafeti belirleyen nedir? Din veya moda mı? Modayı belirleyen bazen din değil midir? Laik kıyafet. Her ne demekse; Pekiyi, şu anda devlet memurlarının giydiği kıyafetin laik olduğuna kim karar verdi. İslami olmayan laik midir?Bu kıyafet tarzının başka bir dine ait olmadığını ispatlayabilir miyiz? Haa, tersi de sorulabilir. Sen, başka bir dine ait olduğunu ispatla o halde. Bu çok da zor bir şey değil. Gelelim "Parodi din" denilen meseleye...Ben; bir din icadından bahsettim. Birkaç dinin bir araya getirilip yeni bir din icadından değil. Yani parodiyle copy-paste ile ilgili birşey demedim ki. Tarih denilen olgu bilir mi bilmem ama dinler tarihi içerisinde bizim gördüğümüz dinin kaynağının iki türlü olduğudur. Birincisi ilahi ikincisi beşer kaynaklı. Beşer şaşar ama şaştığı oranda da yeni bir din ortaya koyabilir. Haa, şu da söylenebilir "ya hu beşerin sıfırdan bir din üretmesi mümkün değildir bazı dinlerden esinlenir" . Eh buna da denilebilecek bir şey yok. Hasılı kelam; Budizmi bir beşer kurdu ve tarih içerisinde bir din olarak kabul gördüyse ve o tarihte iletişim araçları da fazla güçlü olmadığı için geç yayıldı ise buna yapacak birşey yok. Yarın; bir mucit bir din icat edebilir (Örneğin Yaşar Nuri Öztürk) ve bir hafta içerisinde mail yoluyla binlerce insanı bu dine bağlayabilir. Her ne ise; tarih denilen bir olgu var ve neydi parodi dinlerin parodi din olduğunu normal zekaya sahip herkes anlayabilir değil mi? ŞÜPHELİ VEYA SANIKLA İLGİLİ ARAMA Madde 116 - (1) Yakalanabileceği veya suç delillerinin elde edilebileceği hususunda makul şüphe varsa; şüphelinin veya sanığın üstü, eşyası, konutu, işyeri veya ona ait diğer yerler aranabilir. GECE YAPILACAK ARAMA Madde 118 - (1) Konutta, işyerinde veya diğer kapalı yerlerde gece vaktinde arama yapılamaz. (2) Suçüstü veya gecikmesinde sakınca bulunan hâller ile yakalanmış veya gözaltına alınmış olup da firar eden kişi veya tutuklu veya hükümlünün tekrar yakalanması amacıyla yapılan aramalarda, birinci fıkra hükmü uygulanmaz. Gelelim gözaltı gözüstü meselesine. Aramanın hangi durumlarda yapılacağını nasıl yapılacağını CMK belirler. Buna uymayan arama sonucu elde edilen deliler yargılamada hükme esas olamaz. Bu maddeler şimdilik burda dursun incelemeye sonra devam ederiz. Alıntı
Φ bekir Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2009 (2) Arama karar veya emrinde; a) Aramanın nedenini oluşturan fiil, Aranılacak kişi, aramanın yapılacağı konut veya diğer yerin adresi ya da eşya, c) Karar veya emrin geçerli olacağı zaman süresi, Açıkça gösterilir. . (4) Cumhuriyet savcısı hazır olmaksızın konut, işyeri veya diğer kapalı yerlerde arama yapabilmek için o yer ihtiyar heyetinden veya komşulardan iki kişi bulundurulur. BİLGİSAYARLARDA, BİLGİSAYAR PROGRAMLARINDA VE KÜTÜKLERİNDE ARAMA, KOPYALAMA VE ELKOYMA Madde 134 - (1) Bir suç dolayısıyla yapılan soruşturmada, başka surette delil elde etme imkânının bulunmaması halinde, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine şüphelinin kullandığı bilgisayar ve bilgisayar programları ile bilgisayar kütüklerinde arama yapılmasına, bilgisayar kayıtlarından kopya çıkarılmasına, bu kayıtların çözülerek metin hâline getirilmesine hâkim tarafından karar verilir. (2) Bilgisayar, bilgisayar programları ve bilgisayar kütüklerine şifrenin çözülememesinden dolayı girilememesi veya gizlenmiş bilgilere ulaşılamaması halinde çözümün yapılabilmesi ve gerekli kopyaların alınabilmesi için, bu araç ve gereçlere elkonulabilir. Şifrenin çözümünün yapılması ve gerekli kopyaların alınması halinde, elkonulan cihazlar gecikme olmaksızın iade edilir. (3) Bilgisayar veya bilgisayar kütüklerine elkoyma işlemi sırasında, sistemdeki bütün verilerin yedeklemesi yapılır. (4) İstemesi halinde, bu yedekten bir kopya çıkarılarak şüpheliye veya vekiline verilir ve bu husus tutanağa geçirilerek imza altına alınır. (5) Bilgisayar veya bilgisayar kütüklerine elkoymaksızın da, sistemdeki verilerin tamamının veya bir kısmının kopyası alınabilir. Kopyası alınan veriler kâğıda yazdırılarak, bu husus tutanağa kaydedilir ve ilgililer tarafından imza altına alınır. BEŞİNCİ BÖLÜM: TELEKOMÜNİKASYON YOLUYLA YAPILAN İLETİŞİMİN DENETLENMESİ İLETİŞİMİN TESPİTİ, DİNLENMESİ VE KAYDA ALINMASI Madde 135 - (1) (Değişik cümle: 25/05/2005-5353 S.K./17.mad) Bir suç dolayısıyla yapılan soruşturma ve kovuşturmada, suç işlendiğine ilişkin kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil elde edilmesi imkânının bulunmaması durumunda, hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının kararıyla şüpheli veya sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişimi tespit edilebilir, dinlenebilir, kayda alınabilir ve sinyal bilgileri değerlendirilebilir. Cumhuriyet savcısı kararını derhâl hâkimin onayına sunar ve hâkim, kararını en geç yirmidört saat içinde verir. Sürenin dolması veya hâkim tarafından aksine karar verilmesi halinde tedbir Cumhuriyet savcısı tarafından derhâl kaldırılır. (2) Gözaltına alma, bu tedbirin soruşturma yönünden zorunlu olmasına ve kişinin bir suçu işlediğini düşündürebilecek emarelerin varlığına bağlıdır.(3) Toplu olarak işlenen suçlarda, delillerin toplanmasındaki güçlük veya şüpheli sayısının çokluğu nedeniyle; Cumhuriyet savcısı gözaltı süresinin, her defasında bir günü geçmemek üzere, üç gün süreyle uzatılmasına yazılı olarak emir verebilir. Gözaltı süresinin uzatılması emri gözaltına alınana derhâl tebliğ edilir. Farkedildiyse, bunlar bizim CMK’nın maddeleri. Ancak burada hatırda olmayan bir kanun var. Daha önce başka bir konuda tartışmamıza esas olmuştu. Ve bu fakir o zaman; bu kanun doğru dürüst uygulandıktan sonra terörle mücadele için yeterde artar bile demiştim. CYRANO da terörü önlemek için ceza kanunları yeterli olmaz demişti ama benim olayın sadece cezai boyutuyla ilgilendiğim fark edilmemişti. Hasılı bir de o kanundan bazı maddeleri görmek güzel olacak…Şimdilik hele şu maddeleri de bir görelim. Görelim de; biz de en azından yapılan arama ve gözaltılar hangi maddelere dayanıyor veya aykırı görelim. Özellikle Cumhuriyet Savcısı denetiminde arama veya iki komşu ile arama gerçekleşiyor mu bir bakalım… Alıntı
Φ bekir Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2009 Aşağıdaki alıntı başka bir konudaki metinlerdir... ALINTITerörle mücadele kanununda değişiklik yapılmasına dair kanun 29/6/2006/ Madde 4 - Aşağıdaki suçlar 1 inci maddede belirtilen amaçlar doğrultusunda suç işlemek üzere kurulmuş bir terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde işlendiği takdirde, terör suçu sayılır: a) Türk Ceza Kanununun 79, 80, 81, 82, 84, 86, 87, 96, 106, 107, 108, 109, 112, 113, 114, 115, 116, 117, 118, 142, 148, 149, 151, 152, 170, 172, 173, 174, 185, 188, 199, 200, 202, 204, 210, 213, 214, 215, 223, 224, 243, 244, 265, 294, 300, 316, 317, 318 ve 319 uncu maddeleri ile 310 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan suçlar. 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan suçlar. c) 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 110 uncu maddesinin dördüncü ve beşinci fıkralarında tanımlanan kasten orman yakma suçları. ç) 10/7/2003 tarihli ve 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar. d) Anayasanın 120 nci maddesi gereğince olağanüstü hal ilan edilen bölgelerde, olağanüstü halin ilanına neden olan olaylara ilişkin suçlar. e) 21/7/1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 inci maddesinde tanımlanan suç." Madde 4 - 3713 sayılı Kanunun 5 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "Madde 5 - 3 ve 4 üncü maddelerde yazılı suçları işleyenler hakkında ilgili kanunlara göre tayin edilecek hapis cezaları veya adlî para cezaları yarı oranında artırılarak hükmolunur. Bu suretle tayin olunacak cezalarda, gerek o fiil için, gerek her nevi ceza için muayyen olan cezanın yukarı sınırı aşılabilir. Ancak, müebbet hapis cezası yerine, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur. Suçun, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmiş olması dolayısıyla ilgili maddesinde cezasının artırılması öngörülmüşse; sadece bu madde hükmüne göre cezada artırım yapılır. Ancak, yapılacak artırım, cezanın üçte ikisinden az olamaz." Madde 9 - Bu Kanun kapsamına giren suçlarla ilgili davalara, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 250 nci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen ağır ceza mahkemelerinde bakılır. Bu suçlardan dolayı onbeş yaşın üzerindeki çocuklar hakkında açılan davalar da bu mahkemelerde görülür." g) 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 92 nci maddesinin ikinci fıkrası hükmü bu Kanun kapsamında yer alan suçlar bakımından da uygulanır." Madde 10 - 3713 sayılı Kanunun 13 üncü maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "Seçenek yaptırımlara çevirme ve erteleme yasağı Madde 13 - Bu Kanun kapsamına giren suçlardan dolayı verilen hapis cezası, seçenek yaptırımlara çevrilemez ve ertelenemez. Ancak, bu hüküm, onbeş yaşını tamamlamamış çocuklarla ilgili olarak uygulanmaz." ALINTI TERÖR ÖRGÜTLERİ Madde 7 - (Değişik madde : 29/06/2006 - 5532 S.K 6.Mad) Cebir ve şiddet kullanılarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemleriyle, 1 inci maddede belirtilen amaçlara yönelik olarak suç işlemek üzere, terör örgütü kuranlar, yönetenler ile bu örgüte üye olanlar Türk Ceza Kanununun 314 üncü maddesi hükümlerine göre cezalandırılır. Örgütün faaliyetini düzenleyenler de örgütün yöneticisi olarak cezalandırılır. Terör örgütünün propagandasını yapan kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır… Terör örgütünün propagandasına dönüştürülen toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde, kimliklerin gizlenmesi amacıyla yüzün tamamen veya kısmen kapatılması. Terör örgütünün üyesi veya destekçisi olduğunu belli edecek şekilde, örgüte ait amblem ve işaretlerin taşınması, slogan atılması veya ses cihazları ile yayın yapılması ya da terör örgütüne ait amblem ve işaretlerin üzerinde bulunduğu üniformanın giyilmesi. İkinci fıkrada belirtilen suçların; dernek, vakıf, siyasî parti, işçi ve meslek kuruluşlarına veya bunların yan kuruluşlarına ait bina, lokal, büro veya eklentilerinde veya öğretim kurumlarında veya öğrenci yurtlarında veya bunların eklentilerinde işlenmesi halinde bu fıkradaki cezanın iki katı hükmolunur. Şüpheli, gözaltı süresince yalnız bir müdafiin hukuki yardımından yararlanabilir. Gözaltındaki şüphelinin müdafi ile görüşme hakkı, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine, hâkim kararıyla yirmidört saat süre ile kısıtlanabilir; ancak bu süre içerisinde ifade alınamaz. f) Ceza Muhakemesi Kanununun 135 inci maddesinin altıncı fıkrasının (a) bendinin (8) numaralı alt bendindeki, 139 uncu maddesinin yedinci fıkrasının (a) bendinin (2) numaralı alt bendindeki ve 140 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin (5) numaralı alt bendindeki istisnalar uygulanmaz. Buraya ayrı bir not düşmekte fayda vardır. 135. a)Maddesinde suçluların izlenmesi, iletişimlerinin tespiti, kayda alınmasında ancak belirli suçlar için istisnalar getirilmiştir. Ancak, konu terör örgütü olunca hiçbir istisna olmadan dinleme, kayda alma yapılabilmektedir.Yine teknik araçlarla izleme için sayılı suçlar bakımından düzenlenmiş istisnalar da terör suçluları için uygulanmaz. Yani; istenildiği gibi telefonunuz dinlenebilir, eviniz dinlenebilir, gizli kamera yerleştirilebilinir. ALINTI g) 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 92 nci maddesinin ikinci fıkrası hükmü bu Kanun kapsamında yer alan suçlar bakımından da uygulanır. Bu Kanun kapsamına giren suçlarla ilgili olarak Ceza Muhakemesi Kanununun 231 inci maddesine göre hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilemez; verilen hapis cezası seçenek yaptırımlara çevrilemez ve ertelenemez. Ancak bu hükümler onbeş yaşını tamamlamamış çocuklar hakkında uygulanmaz. Madde 17 - (Değişik madde : 29/06/2006 - 5532 S.K 12.Mad) Bu Kanun kapsamına giren suçlardan mahkûm olanlar hakkında, koşullu salıverilme ve denetimli serbestlik tedbirinin uygulanması bakımından 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 107 nci maddesinin dördüncü fıkrası ile 108 inci maddesi hükümleri uygulanır. ALINTI Ceza ve Güvenlik Tedbirelirin İnfazı hakkında kanun 107/4 (4) Suç işlemek için örgüt kurmak veya yönetmek ya da örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçtan dolayı mahkûmiyet hâlinde; ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar otuzaltı yılını, müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar otuz yılını, süreli hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar cezalarının dörtte üçünü infaz kurumunda çektikleri takdirde, koşullu salıverilmeden yararlanabilirler. Ancak, bu süreler; a) Birden fazla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına veya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile müebbet hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde kırk, Birden fazla müebbet hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde otuzdört, c) Bir ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile süreli hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde en fazla kırk, d) Bir müebbet hapis cezası ile süreli hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde en fazla otuzdört, e) Birden fazla süreli hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde en fazla otuziki, ALINTI Tck/ SİLAHLI ÖRGÜT Madde 314 - (1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silâhlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir. Ayrıca işlemiş olduğu her suç dolayısıyla ayrıca cezalandırılacaktır. Yani örgüt kurmaktan ayrı ceza, birini öldürmekten ayrı ceza yiyecektir. ALINTI TÜRK CEZA KANUNU KASTEN ÖLDÜRME Madde 81 - (1) Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır. NİTELİKLİ HÂLLER Madde 82 - (1) Kasten öldürme suçunun; a) Tasarlayarak, Canavarca hisle veya eziyet çektirerek, c) Yangın, su baskını, tahrip, batırma veya bombalama ya da nükleer, biyolojik veya kimyasal silâh kullanmak suretiyle, İşlenmesi hâlinde, kişi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır SUÇ İÇİN ANLAŞMA Madde 316 - (1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçlardan herhangi birini elverişli vasıtalarla işlemek üzere iki veya daha fazla kişi, maddî olgularla belirlenen bir biçimde anlaşırlarsa, suçların ağırlık derecesine göre üç yıldan oniki yıla kadar hapis cezası verilir. . Bu kadar madde yeter sanırım. Gelelim açıklamaya: Gözaltı süresi normal suçlulara göre terör suçlularında ve toplu suçlulukta daha uzundur. Şartlı salıverilme süresi çok daha uzundur. Yargılama şekli çok daha ağırdır zira ağır ceza mahkemesi görevlidir. Müdafii ile görüşme kısıtlanabilir. Tek müdafii görevlendirilebilir. Cezalar çok daha ağırdır ve hemen hemen hepsi ağırlaştırılmış müebbet hapisle yargılanmaktadır. Bir ağırlaştırılmış müebbet hapis dolayısıyla terör suçlusunun içerde kalacağı süre 40 yıldır. 40 yıl koşullu salıverilme süresidir. 40 yıldan önce oradan çıkması mümkün değildir. Cumhurbaşkanı bir şekilde affetmezse. Ve dahası; dinleme, izleme konusunda sınırlama yoktur. Konu terör suçları olduğunda gizli kamera, ses kayıt cihazları, telefon dinleme serbesttir. Her türlü iletişim izlenebilir. Verilen kısa süreli cezalar seçenek yaptırımlara çevrilemez ve ertelemeye tabii tutulamaz. Bunlar aslında eldeki imkanların çok da az olmadığını bizlere göstermektedir yeter ki eldeki yetki ve güç doğru kullanılsın. Biraz da bunları görelim Pazartesi gününe gerisine bakarız. Hayırlı cumalar... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2009 Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2009 Konular o kadar açık seçik ve belirgin ki, üzerinde gereksiz polemik yapmaya, o yana bu yana anlamsız şekilde çekiştirmeye hiç gerek yok. Hiç bir din dün veya evvelsi gün ortaya çıkmadı. Dinler tarihi dinlerin hangi süreçte ortaya çıktığını, hangi gelişimleri gösterdiğini, bu süreçte nelere dayandığını, neleri sembol olarak kullandığını ayrıntılı olarak kaydetmiştir. Laik kıyafetin de ne olduğu çok açık. Giyilmesinde dini kaygı güdülen kıyafetler dini kıyafetlerdir. Giyilmemesinin (veya giyilmesinin) dinen sakıncalı olduğu, ya da giyilmesinin dinen uygun görüldüğü, sevap kabul edildiği...vs. Bütün bu kaygıların güdülmediği kıyafetler de laik kıyafetlerdir. Ki başın örtülmesi konusunda büyük bir fanatizm sergilenebildiği hiç kimse için bir sır değil. Aynen Drakula gün ışığını görünce helakü yeksan olur inancı gibi, kadın saçı erkek nazarı değince alev alır maazallah derecesinde bir fanatizm yok mudur? Başı açık kadınlar erkek görünce fellik fellik kaçacak yer ararken astım krizi tutmuş hastanın ağız spreyini aradığı gibi telaşla çantalarına sarılmıyorlar mı? Çok açık ki bu kıyafetlerle günah - sevap kaygısı güdülüyor. Zaten eylemlerde de başörtüsü allahın emri diye pankart açmıyorlar mı? 7,4 yetmedi anlaşılan, allahım şu laiklere 8,4 gönder oldu olacak diye pankart açmıyorlar mı? Şimdi bütün bunları nasıl görmezden gelelim? Dini amaç taşıyan kıyafetin ne olduğu böylesine belli olunca, laik kıyafetin ne olduğu çok açık şekilde anlaşılır. Bunu böyle yapanlar, "bizim partiye oy vermeyen cehennemin en derin gayyasında irin lav içer, dikenli darı yer kebap olur" da derler. Bir yetkili makama oturunca bu baskıların âlasını yapacaklarına, inanç ayrımı yapacaklarına zerre kadar şüphe yoktur. İnanç ayrımı ise başka şeye benzemez. En beter ırkçılıktan beter bir ayrımdır, çünkü dayanakları soyuttur, vehmidir, hayalidir. Çürütemezsin ki karşı gelesin? Adam senin münafık olduğunu iddia etti mi işin biter. Kafir olduğunu iddia etti mi işin biter. Neye dayanarak bu ithamların dayanağının çürük olduğunu öne süreceksin? Adam çürük değil, allahın gönderdiği vahiy diyor. Aksini neyle ispat edeceksin? Bu arada: İlahi - beşeri ayrımı dogmatik bir düşünce tarzıdır. Tamamı beşeridir. Din bu yüzden kendi kulvarında kalmalıdır, yani kişilerin kişisel hayatlarında ve gönüllerinde, laiklik bunun için elzemdir. Amerika'yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Tarih bu gerçeği bize defalarca kanıtlamış ve laiklikte karar kılmışızdır... Gözaltı konusu da aynı şekilde açık ve seçik. Haberal'ın "eyvah polisler geliyor" deyip delil yok etmeyeceği, varsa edeceği, çoktan etmiş olması gerektiği, bu saate kadar etmediyse polisler gelirken de etmeyeceği gün gibi ortada... Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2009 Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2009 Konular o kadar açık seçik ve belirgin ki, üzerinde gereksiz polemik yapmaya, o yana bu yana anlamsız şekilde çekiştirmeye hiç gerek yok. Hiç bir din dün veya evvelsi gün ortaya çıkmadı. Dinler tarihi dinlerin hangi süreçte ortaya çıktığını, hangi gelişimleri gösterdiğini, bu süreçte nelere dayandığını, neleri sembol olarak kullandığını ayrıntılı olarak kaydetmiştir. Laik kıyafetin de ne olduğu çok açık. Giyilmesinde dini kaygı güdülen kıyafetler dini kıyafetlerdir. Giyilmemesinin (veya giyilmesinin) dinen sakıncalı olduğu, ya da giyilmesinin dinen uygun görüldüğü, sevap kabul edildiği...vs. Bütün bu kaygıların güdülmediği kıyafetler de laik kıyafetlerdir. . . ... Sayin Demirefe,burada hukuk müsavirligi yapanlarin hangi tarafta olduklari cok önemlidir,Ergenekon bahanesiyle bilim adamlarinin tutuklanmasina ellerini ovusturarak sevinen ve bayram edenler,yargiyi simdi bastaci etmislerdir,cünkü o yargi onlarin hesabina calismaktadir.Halbuki türban konusunda yargi onlarin isteklerinin aksine karar verdiginde yargiya demediklerini birakmamislardir.AKP'nin kapatilmasi icin dava acan Yargitay Bassavcisina Hüseyin Üzmez'in gazetesi en büyük hakaretleri yaparken bugün hukuku alkislayanlar dün hukuka saldiriyordular.Basbakanlarida dahil olmak üzere "Sen ne bilirsi n yav,ulema bilir böyle isleri"diyerek üniversite rektörüne hakaret etmekteydiler.Bunlarin hukuktan anladigini siz gayet güzel aciklamissiniz,tebrikler. saygilarla Alıntı
Φ dünyahepimizin Gönderi tarihi: 25 Nisan , 2009 Gönderi tarihi: 25 Nisan , 2009 Eger beni kastediyorsaniz,benim yazimda DTP ile ilgili hicbir kelime yoktur ve hicbir iletimde son DTP tutuklamalarini konu almadim.Önce yazilanlari iyi okuyun sonra anlayin.. saygilarla Ben direk olarak sahis belirlemedim, ama burada herkes kendisini iyi biliyor ve üstlenen muhakkak olmustur. Diger taraftan söz konusu Ergenekon olunca siz yarginin ve savcilarin tarafli oldugundan bahsediyorsunuz ve kendi söyleminizle ayni yargi ve savcilarin DTP icin yapmis olduklari eylemlere hic bir yorum yapmamissiniz. Bu da cok düsündürücü bir durum. Ayni yargi hem Ergeneon davasindan hemde DTP olayindan insanlari tutukluyor ama ne hikmetse bazilarimiz sadece olayin bir kolunu yanlis buluyoruz ve digeri icin susmayi tercih ediyoruz. Iste buna cifte standart denilir. Haa siz DTP olayininda aynen Ergenekon olayi gibi siddetle elestiriyorsaniz o baska bir durum. Benim tahmin ama bunu tersi ve DTP ye karsi yapilan operasyonlari hakli görüyorsunuz ve Ergenekon saniklarina karsi yapilan operasyonu hukuk disi görüyorsunuz. Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 25 Nisan , 2009 Gönderi tarihi: 25 Nisan , 2009 Eger yargi iktidarin elinde bir enstrüman olmussa onu kendi istedigi sekilde kullanacaktir,burada Ergenekon veya DTP farketmiyor.Böyle bir elestiri yapacagina,neden Ergenekon veya DTP diye sormakta yarar vardir.Veya neden Kanal 7,Zahit Akman,Yimpas,seriatcilar,AKP'liler degil diye sormakta da yarar vardir.Türkiye'nin temel yapisini kimler degistirmeye calisiyor?Gercekten Ergenekoncu diye tutuklananlarmi yoksa onlari tutuklatip milletin gözünü boyayarak aldatanlarmi?Cumhuriyet mitinglerini darbe cagrisi diye lanse etmeye calisiyorlar.Kimler yapiyor bunu?Amerika'nin Irak'a saldirisini kimler alkisladiysa Türkiye'nin temel yapisini degistirmek isteyenler de onlardir.Türk ordusunu Irak'a girmeye,Iktidari Irak'a Amerika'nin yanina asker göndermiyor diye suclayanlar kimlerse onlardir Türkiye'nin temel yapisini degistirmek isteyenler.Amerikan bayragini haftalarca hangi televizyon kanali ekraninda dalgalandirdiysa onlardir darbe yandaslari.Cumhuriyet mitingleri;Tüm Türkiye acik ve secik olarak o mitingleri gördü ve yasadi.O mitinglerde en cok atilan slogan Amerika'ya karsi slogandi.Tam bagimsiz Türkiye,darbeye hayir sloganlari o mitinglerin ana sloganlariydi.Kimler rahatsiz oldular bu mitinglerden.Tam bagimsiz Türkiye sloganindan ve Amerika'ya karsi atilan sloganlar kimleri tedirgin etmisti.Iceri alinanlara yüklenmeye calisilan suc nedir?Cumhuriyet mitinglerine katilmak.Milyonlarca insan o mitinglere katildi,bir bayrak seli olustu o mitinglerde.Bugün Ergenekon diyerek ülkenin serefli insanlarini tutuklatanlar o bayraklardan rahatsiz olanlardir.Asil suclular asil darbeciler disardadir,gazete köslerindedirler.Maaslarinida Amerikadan almaktadirlar.Yani ben böyle bir yargiyi elestirmekle hatami yaptim. Dün Anayasa Mahkemesi baskani Hasim Kilic yapilan hukuksuzluklari dile getirirken,Abdullah Gül,Tayyip Erdogan,Köksal Toptan hicte mutlu olmayan bir ifadeyle onu dinliyorlardi.Hasim Kilic acikca Ergenekon diye yapilan hukuksuzluklari dile getirmis ve yarginin özgür olmadigini üstüne basa basa vurgulamistir. Yargi bagimsiz degildir,yargi iktidarin elinde ve kusatmasi altindadir,ben Ergenekon dedimse sizde DTP dersiniz bu kadar basit. saygilarla Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 26 Nisan , 2009 Gönderi tarihi: 26 Nisan , 2009 Dün Anayasa Mahkemesi baskani Hasim Kilic yapilan hukuksuzluklari dile getirirken,Abdullah Gül,Tayyip Erdogan,Köksal Toptan hicte mutlu olmayan bir ifadeyle onu dinliyorlardi.Hasim Kilic acikca Ergenekon diye yapilan hukuksuzluklari dile getirmis ve yarginin özgür olmadigini üstüne basa basa vurgulamistir. Gerçekten Kılıç'ın konuşmasına ben de şaşırdım, beklemiyordum. Sami Selçuk'un açıklamalarından sonra Haşim Kılıç'ın da bu açıklamaları, mızrağın çuvala sığmadığını bile değil, mızrağın çuvaldan artık çıktığının en iyi göstergesi. Hukuku çıkmaza sokanlar, çamurlara saplayanlar bunun vebalini nasıl ödeyecekler bilemiyorum. Hukuk ile oynamak, bir ülkede yapılabilecek en büyük kötülüktür. Çünkü tuz koktuğunda eliniz kolunuz bağlanır. Üzmez lehine raporlar, deniz feneri sürüncemeleri, hukuk dışı soruşturma ve tutuklamalar, bitmedi belediye ihalelerine soruşturma izni vermemeler, bitmedi tarafsız çalışan savcıları görevden almalar, bitmedi adil karar veren hakime soruşturma açmalar... Bunlar çok ama çok önemli ve vahimdir. Tuz kokması sorunu çünkü. Yıllardır köşe başlarına sızmaya çalışan ve bunu bir ölçüde başardıkları açıkça görülen yeni türeme Şeyh Said bozuntularının okyanus ötelerinden gizli servis koruması altında yönettikleri kirli tezgahlar... Alıntı
Φ dünyahepimizin Gönderi tarihi: 26 Nisan , 2009 Gönderi tarihi: 26 Nisan , 2009 Eger yargi iktidarin elinde bir enstrüman olmussa onu kendi istedigi sekilde kullanacaktir,burada Ergenekon veya DTP . . .... Yarginin iktidarlarin elinde bir enstrüman olsusu yeni bir sey degil ve sadece bunu AKP döneminde yasmiyoruz. Benim aklim yeteli Türkiye'de durum böyle ve benden öncede ayniydi. Dolayisiyla olaya sadece AKP bazinda bakmak yanlis olur. Bana göre bagimsiz bir yargi mevcut sistemle ve siyasi partilerle gerceklestirilemez. Mevcut siyasi partiler ve onlarin siyasileri sadece yargiyi kendi ellerine gecirmek icin savas veriyorlar ve bizleride kendi emellerine alet ediyorlar. Gercek bir bagimsiz yargi evrensel anlamda bir demokrasi ve özgürlükten gecer. Böyle bir ihtimal ise ülkemiz icin cok uzak. Toplum da zaten taaaki Osmanlidan günümüze kadar siyasilerin alati olarak egitilmisler. Bakiyorsunuz birileri Ergenekon ve derin devleti savunuyor ve digerleride yesil sermayenin dolandiricilarini savunuyor. Ben buradan her ikisine de karsi olmamiz gerektigini söylüyorum. Alıntı
Φ bekir Gönderi tarihi: 27 Nisan , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 27 Nisan , 2009 Bir şey kötüyse karşısındaki iyidir demek psikoloji ve sosyolojinin alanı dışındadır. Türbanlılar dindarsa, türban takmayanlar laiktir demek de öyledir. Sözün hasılı; devlet memurlarının giydiği kıyafetin herhangi bir dinin kıyafeti olup olmadığını ben bilmiyorum. Belki bir yeraltı dininin dayattığı kıyafettir. İkinci kısım bir şakadan ibaret olmakla beraber pekala olabilecek birşeydir de... Amerikanın keşfe ihtiyaç duyup duymadığını bilmemekle beraber yanlış bilgilerin doğrusuyla değiştirilmesi gerektiğine inancım sonsuzdur. Dini amaç taşıyan kıyafetin ne olduğu böylesine belli olunca, laik kıyafetin ne olduğu çok açık şekilde anlaşılır. süper cümle. Biri bu ise öteki de şudur. Hadi yaaa... Şakadan bir soru daha soralım: saptamalar niye hep islam üzerinden. Laiklik sadece islama karşı mıdır? Saç/ma...Mesela, rahiplere ait kıyafet de yasak olduğuna göre ve rahiplerden yukarda belirtilen yönde bir şakla.banlık peydah olmadığına göre bu sorunuz anlaşılmıyor mu? Bir de bir şey ancak zıddıyla anlam kazanıyorsa zıdlık değişirse anlam da değişmiz mi? Gelelim Hukuk Müşavirliği meselesine... İlkokul seviyesinde tartışma yürütenlere söyleyecek bir sözümüzün olmadığını daha önce belirtmiştik sanıyorum. Yargının baştacı olması bahsine ise değinelim de; ne de olsa bozuk saat dahi günde iki defa doğruyu gösterirmiş. İktidar tarafından bir dönem yargı kıyasıya eleştirilmiş ancak Ergenekon Davası esnasında bu kez aynı yargı için; herkesin hukuka saygı duyulması gerektiği veya savcıların görevlerini yaptığı gibi cümleler serdedilmiştir iktidardan. Bu durum yanlış ata oynamak değilse turşulu bir cümleye denk gelir. Ben; hukuku size adres gösterirken hukukun tanımını yapıp; hukuk sadece kanunlar değildir dedim. Hatta hukuk bazen kanunlara karşıdır dedim. Bazen kanunların hukuku engellediğini söyledim. Yargının kararına saygı denildiğinde karar saygı duyulmaz olsa olsa kararın gereği yerine getirilir dedim. Yine bugün ben; iktidar kimdir dava nedir farketmez diyorum. Yargılamada garabet varsa bunu adam gibi ortaya koymak zorundayız. Bu hukuk için şarttır. Ancak, bugün bazıları sırf bu davayı sulandırmak için olmayan şeyler söylüyorlar yine aynı adamlar daha bir yıl evvel sürekli olarak hukuka saygı hukuka saygı derken bugün çıkıp yargı siyasal iktidarın emri altındadır diyorlar. Hukuka saygı sözlerini de bugünlerde AKP içinden bazıları söylüyor. Neyse bugünkü tartışmamızın mevzuu bunlar değil. Ergenekon davasında bahse konu hukuk dışılıklar nelerdir evvela bir arkadaş bunları yazarsa bir inceleyelim. Neler hukuk dışı imiş neler hukuk içi imiş? Ama lütfen bol keseden atma olmasın yukarda ilgili kanunların maddeleri var... Bilimadamlarının içeri alınması meselesine de değinmiştim. İçeri alınanın bilim adamı mı/kadını mı olduğuyla vatandaş mahmut'un içeri alınması arasında hukuk nazarında bir fark yoktur. İnsanlar da yargı karşısında böyle savunulmaz. Daha önce Türkiye'de tutukluluk esas tutuksuz yargılanmak ise (burada tam hangi kelimeyi söylediğimi hatırlamıyorum) istisnadır demiştim. Hele de yargılandığınız suç ağır cezayı gerektiriyorsa; nöbetçi mahkemeler tutuklama kararı verip "Benden sonra tufan aman ben tutuklama kararı vereyim de yargılandığı mahkeme serbest mi bırakır tutukluluğun devamına mı karar verip beni ilgilendirmez" mantığına sahipler. Bu da tabi ki bizim ceza yargılama sistemimizin büyük sorunlarından bir tanesidir. Her ne ise; bu yargılamalarda hukuk dışı olarak gördüklerini herkes yazarsa memnun oluruz. Ama, kendi gördüklerini yazanlara daha fazla itibar edeceğiz... Saygılar... Alıntı
Φ bekir Gönderi tarihi: 27 Nisan , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 27 Nisan , 2009 Rıza Türmen'in yazıları okumayı hak ediyor. Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 27 Nisan , 2009 Gönderi tarihi: 27 Nisan , 2009 Bu ülkede taş baş yarmadan hukuksuzluk bahsi mevzu olmuyor galiba... Dün yaşanan onca faile,işkence de ölüme...rağmen susanlar bugün Ergenekon için hukuk diyorlar. Demeler mi be adam,o hukuk zaten dün seninle. senin gibi at gözlüğünü takmış.Şimdi neyin derdindesin? Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 27 Nisan , 2009 Gönderi tarihi: 27 Nisan , 2009 Faili mechulleri hep kendi kafalarindaki sablonda yeri olan kareye yerlestirenler hep ayni sözleri yinelerler.Bunlar yapti,sunlar yapti derler ama bu dedikleri hep zaten kendilerininde karsi olduklari hedeflerdir.Devrimcileri yere göge sigdiramayanlar en büyük devrimcilerinin Bostanci'da yaptiklarini duyunca saskina dönüverdiler,birtakim medya da hemen iliskileri ortaya cikardi ve Devrimci ile Ergenekonculari iliskilendirdi.Daha cok seyler söylenecek,o devrimci gecineni aklayabilmek icin cok kiliflar bulunacak hatta öyle olacak ki ensonunda Ergenekoncular tarafindan gazoz icirilip beyni yikandirilacak. Hukuktan bahsediliyor ve keskin hukukcular forumda hukuku tanimliyor ve sözümona yapilan hukuksuzluklari hukukun icinde gösterme cabasindalar.Halbuki Türkiye'de son bir yilda hukukun tamamen kusa cevrildigini cignendigini tüm hukukcular,(ADALET BAKANI VE SÜREKASI HARIC)basbar bagiriyorlar.Yarsav'in Baskani bunlari söyledi Adalet Bakanini sucladi diye hakkinda sorusturma baslatildi,tamamen despotizm.Bugün 53 ilin Baro baskanlari HUKUK ISTIYORUZ adli bir bildiri yayinlayip yapilan hukuksuzluklari protesto ettiler.Tüm hukuk uzmanlari Ergenekon davasinda hukukun ayaklar altina alindigini ve siyasallastirildigini söylerken hala hukukun varligini savunanlara gülesim geliyor,bu kadar sartlanmislik ancak intikam duygusu güdenlerde bulunur. Efendim birakin usulüde esasa bakin diyenler büyük yanilgi icindedirler.USÜLSÜZ YARGI ENGISIZYONDAN FARKSIZDIR. saygilarla Alıntı
Φ bekir Gönderi tarihi: 28 Nisan , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 28 Nisan , 2009 HAŞİM KILIÇ NE DİYOR ANAYASA Mahkemesi Başkanı Sayın Haşim Kılıç’ın konuşması hakkında üç gün gecikerek yazıyorum; araya ‘soykırım’ tartışmaları girdi. Bu arada çeşitli kesimlerin tepkilerini okudum. Mesela Oktay Ekşi, Kılıç’ın konuşmasını övgüyle karşıladı. Halbuki Oktay Ekşi daha önce defalarca Kılıç’ı eleştirmiş, “hukuk kökenli” olmadığını, Özal tarafından atandığını falan vurgulamış, laiklik anlayışı hakkında da kuşkular ortaya koymuştu: Kılıç “yargıcın mutlak tarafsızlığı” diyordu ya; Ekşi hemen şüphelenmişti, yargıç “Atatürk ilke ve devrimleri karşısında da mı yansız” olacaktı?! Geçmişte Kılıç’a en çok hücum eden, şüphesiz Cumhuriyet gazetesiydi. Ama dünkü başyazısında Cumhuriyet de Kılıç’tan övgüyle bahsediyordu. Bu övgülerin sebebi, Kılıç’ın “iktidarın sınırlanması” konusundaki vurgularıyla AKP’yi uyarmış olmasıydı. Bir de Kılıç’ın, Ergenekon soruşturmasını ima ederek, “yargısız infaz”ları ve “yargıyı yönlendirme ve etkileme çabalarını” eleştirmiş olmasıydı. Hangi felsefe? Kılıç değişmiş miydi, yoksa daha önce suçladığı gibi “takiye” mi yapıyordu?! Hayır, burada bir felsefe sorunu vardır. 20. yüzyılın en büyük liberal düşünürü Hayek’ten alıntı yapan Kılıç, konuşmasında diyor ki: “Demokratik rejimlerin temel meselesi, halk iradesinin, onun üstünde başka bir ‘irade’ tesis etmeden nasıl sınırlandırılacağı konusundadır!” Halk iradesi elbette bireysel özgürlüklerle ve hukukla sınırlandırılmalı ama “onun üstünde başka bir ‘irade’ tesis etmeden”, yani halk iradesinin üzerinde “vesayet” organları kurmadan yapılmalıdır bu! Halbuki bizim resmi felsefede “halk iradesini sınırlama” sorunu “halk iradesinin üstünde” resmi ideolojinin vesayetini kurarak çözümlenmek istemiştir! Bu amaçla da yargıya “uyanık bekçi” olma ödevi yüklenmiştir. Liberal felsefede ise anayasal yargının görevi, siyasi akımlar karşısında “tarafsız hakem” olarak hareket etmektir. Bugün bakıyoruz, “iktidarın sınırlanması” bahsinde Haşim Kılıç’ı alkışlayanlar, sıra “halk iktidarının üstünde başka bir irade olmaması”na gelince Kılıç’ı liberal kararlarından dolayı suçlamışlardı! Tutarlı olmak Haşim Kılıç bugün iktidarı ve Ergenekon soruşturmasını uyarırken de dün laiklik, parti kapatma, özelleştirme gibi konularda da aynı liberal felsefi değerlere göre hareket etmiştir. ‘Özgürlüklere evet ama laikliğimiz özgürlükçü olmasın’ düşüncesi tutarlı değildir. Kılıç, Refah’ın ve AKP’nin kapatılmasına karşı çıkmıştır ama sol partilerin kapatılmasına da karşı çıkmıştı. Liberal felsefede “Güç yozlaştırır!” uyarısı esastır. Kılıç AKP iktidarını ve Ergenekon soruşturmasını hukuka uygunluk konusunda uyarırken doğruyu yapmıştır. Aynı Kılıç, Anayasa’yı değiştirme konusunda, Meclis’e ait olan bu yetkiyi yargının gasp edemeyeceğini yazarken de doğruyu yapmıştı. Ergenekon davasında medyanın “şeref cellatlığı” yapmaması için uyarıda bulunmuştur ama başkalarının, hatta bizzat Haşim Kılıç’ın şerefine karşı “cellatlık” yapmış olanlara karşı da geçerlidir Kılıç’ın bu uyarısı. Bütün bunlar bizde “tarafsız hukuk” anlayışının sosyal barış için de ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Kılıç iki senedir yaptığı konuşmalarda bu hukuk felsefesini anlatıyor. Taha Akyol - Milliyet [email protected] Çok manidar bir yazı... Esas duruş ile esaslı duruş arasında farklar vardır. Okumakla anlamak arasında da vardır aynı farklar... Hukuk uzmanları gibi absürt bir kelime uydurulmuş ya. Genel cerrahi uzmanı veya plan bütçe uzmanı...Hukuk uzmanı...Her ne ise... Bazen takılıyorum böyle şeylere işte... Sevmiyorum böylesi şeyleri. Uzman hukukçu tabirini de sev/e/medim gitti. Hukukçuluk aşkın bir kavramdır. Uzman kanuncu olabilir veya kanun uzmanı olabilir. Hukukçuluk varken de zaten uzman hukukçu diye bir tabire gerek yoktur. Siz de mesela benim üç noktalara takılabilirsiniz. Taha Akyol'a selam "hukuka karşı girişilen her eyleme karşı" direnişe devam... Alıntı
Φ bekir Gönderi tarihi: 28 Nisan , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 28 Nisan , 2009 Salih Tuna[email protected] Nisan 2009 Cuma Keşke bu işe bulaşmasaydı Ergenekon soruşturması mahreçli her operasyon dalgasına mırın kırın edenleri de, her dalganın ardından yeni bir dalganın yolunu hararetle gözleyenleri de, hiç kusura bakmasınlar, anlayamıyorum. Bir soruşturmanın zerre miskali aksamadan gidebildiği yere kadar gitmesini dilemekle, oldukça fazla zanlıyı kapsayacak şekilde genişlemesini istemek aynı şey olmasa gerek. Zanlı sayısının artmasını beklemek, her şeyden evvel, sağlıklı bir psikolojinin tezahürü değildir. Özel bir husumet yoksa tabii. Onun için… Ergenekon yapılanmasını deşifre eden “Darbe günlükleri” nin saygın “müellifi”nin görüşlerine hâlâ başvurulmazken, herhangi bir “darbesevicinin” sırf darbecilerle irtibatlı olabilme ihtimaline binaen evinin aranmasını anlamakta zorlanıyoruz. Yanlış anlaşılmasın; (Danıştay cinayeti dahil) onca fecaate rağmen Ergenekon'u adamakıllı kabul etmeyenlerin ne mal olduğunu ben de biliyorum. Yani, darbecilerin yargılanması gerektiğini rüşvet-i kelam babından ifade ettikten sonra, darbecileri sorgulayan Ergenekon davasını sulandırmak için kırk dereden su taşıyanların acıklı çırpınışlarını herkes kadar izliyorum. Ne ki, soruşturmayı toplum nezdinde itibarsızlaştırmak uğruna yapılan hokkabazlık, hoşnut olmadığı her yapılanmanın altında “Ergenekon yeniği” aramayı mazur kılmaz. Nihayetinde, biri Ergenekon'u sulandırmaksa, diğeri Ergenekon'un suyunu çıkarmaktan başka bir şey değildir. Tamam, Türk tarihinin bu en önemli soruşturmasına hak ettiği ehemmiyeti verelim. Dalgakıranlığa soyunan medya cambazlarına da demediğimizi bırakmayalım. Lakin hiçbir zaman adaleti ve hakkaniyeti elden bırakmayalım. Mesela, Türkan Saylan'dan hiç hazzetmeyebilir, melekleştirenlere de ifrit olabilirsininiz. Ama… Onu şeytanlaştırmak için özel gayret göstermenin veya şeceresini araştırmaya tenezzül etmenin iler tutar yanı yoktur. Mehmet Haberal hakeza. En azından organ nakli yapamadığı çocuklar adına üzülmüyorsanız, içiniz “cız” etmiyorsa bence sorun var demektir. Silivri'de yatan herkese “oh olsun” diyorsanız, (aylardır hatta yıllardır) babalarına hasret çocukları bile kalbinizi biraz olsun yumuşatmıyorsa, Ergenekon'un 12'inci dalgası değil, 112'inci dalgası da sizi kesmez. Siz “dalga” müptelası olmuşsunuz da haberiniz yok demektir. Bu durumda her kazıyı “İyi kazı dalga getirir, hadi bismillah...” şeklinde karşılamanız gayet doğaldır. Halbuki, insanlar hakkında “iyi ki suça bulaştı” demek yerine, “keşke bu işe bulaşmasaydı” demek gerekmez mi? Darbeler ve darbeciler döneminin ilanihaye bitmesini veya suçluların cezasını çekmesini istemeye engel değil ki bu!.. Gönlünün sevmediğinin mahkum olmasını isteyen gönülde merhamet barınmaz. Merhametin barınmadığı gönülden de bir şey olmaz. Merhamet ah merhamet! Necip Fazıl'ın “Reis Bey”inden okuyalım mı: “Etmeyin Reis Bey, siz ağlayamazsınız! Ağlayabilseydiniz, anlayabilirdiniz! (…) Siz merhametten, acıma duygusundan yalnız kötülük doğacağına inanmışınız. Yerine göre haklısınız fakat ondan ne büyük iyilik doğacağını unuttuğunuz için en büyük hakkı kaybediyorsunuz...” Ama onlar da bunu yapmıştı, şunu yapmıştı demenin hiçbir anlamı yok! Ömer Muhtar'ın dediği gibi, “Onlar bizim hocamız değil…” Ayrıca, onların bize yapabileceği en büyük kötülük, merhametten ve hakkaniyetten sapmamıza neden olmaktır. Bu da, maazallah, karşı çıktığımıza benzemenin en kestirme yoludur. Hulasa, nefes almakta zorluk çektiğimiz 28 Şubat sürecinde sıklıkla terennüm ettiğimiz “Haddinden fazla şiddet gayedeki hikmeti yok eder…” sözünü hatırlamakta fayda var. Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 28 Nisan , 2009 Gönderi tarihi: 28 Nisan , 2009 Yeni Safak'a uygun bir yazi.Sözümona,adaletten yana ama,Ergenekon'u yok sayanlarin ne mal oldugunu bilen birisinin önce kendisinin ne mal oldugunu aciklamasi daha uygun olmazmiydi.Iktidarin kuyruguna yapisarak gazetecilik meslegini sürdürmeye calisanlarin ne menem bir gazeteci olduklarini anlatmayi gereksiz görüyorum.Gazetecilik serefli bir meslektir,herkesinde harci degildir,cünkü herkes o meslegin serefini tasiyacak kapasitede degildir. saygilarla Alıntı
Φ huyhuyhuy Gönderi tarihi: 3 Mayıs , 2009 Gönderi tarihi: 3 Mayıs , 2009 Sorumuz "Hukuk birgün herkese lazım olur mu!?" Pekiyi bu soru bir yere, bir şeye başka bir konuya tekabül ediyor mu? Mesele 367'ye tekabül eder mi? Ve/ya da (tamam biliyorum bağlaç böyle kullanılmaz) mantıkı zorlayan türban/başörtüsü kararları buna denk gelir mi? Hukuku eğip, büküp, kanırtıp kendinize, kendinizin isteğine uygun kararlar çıkartmak için hukukun hakkından geldiğinizde bir gün birileri de çıkıp acaba hem hukukun hem de sizin hakkınızdan gelir mi? Acaba; ben, yapmayın hukuk birgün herkese lazım olur dediğim de (dedim değil mi); Her ne ise; vur abalıyanın anlamı yok. Olanlar oldu/şimdi dönüp herkesin hukuku savunması gerekiyor. Her ahval ve şerait içerisinde...Zira o bozulduğunda insanların sığınacak hiçbir yerleri yoktur... Şapkadan tavşan çıkartan Anayasa Mahkemesine'de, sokakta dahi bir öğretmenin başının kapalı olmasına hayır diyen Danıştay'a da, Seçimlerde belli bir parti adına görev üstlenen müşahitlarin başlarının açık olması şarttır diyen Yüksek Seçim Kuruluna'da, uyduruk delillerle parti kapatmaya uğraşan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılarına'da ve en sonda; delilden suçlu arayacak yerde kendince bu suçludur evine gidip arayıp muhakkak birşey bulunur diyen savcılara karşı da hukuku savunmak zorundayız... Birgün herkes umarım bunu anlar... Hukuktan, herkes başka bir şey anlıyor. Egemen güç yasamayı elinde tutarak , çıkardıkları kanunlara ve genelgelere, ve uygulamalara, hukuk diyorsak. Bu kimin işine yarar ? Tabii ki o kanunları yapan ve uygulayan egemen gücün işine yarar. Bu yüzden hukuk denilince, evrensel bir kavramdan , bahs edersek , en azından , genel kabul görmüş, hukuk kuralları ile yargılanma şansımız olur. Yerel, egemen ancak böyle frenlenebilir. Yani evrensel egemene teslim olarak. İdeal olmaz , ama daha az canımız acır. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 3 Mayıs , 2009 Gönderi tarihi: 3 Mayıs , 2009 Yeni Şafak yazarı neyse yine biraz akıllı görüneyim, ikna edici olayım düşüncesiyle nalına vurduğu gibi, biraz da mıhına da vurayım düşüncesiyle yazmış. Fakat aklı, mantığı hiç var gibi görünmeyen paçavra üçlüsünden, adları aynı anlama gelen ikisinden birinde okuduğum bir yazı, aklı, mantığı pes ettirecek türdendi. Bu dogma örümceklenmesi olmuş kafaya göre, "27 Nisan sürecinde başarısızlığa uğrayan darbe girişimi!?" sayesinde şimdi, "Ergenekon suçluları sirk maymunu gibi teşhir edilebilmekte" imiş! Bu çukurun neresini doldurur da yer ile bir düzeye getirirsin? Neresinden tutsan tutulur, ele alınır yanı yok! Bir kere darbe girişimi öyle internetten filan yapılmaz! O yayınlanan, bir görüş açıklamadır. Genelkurmayın da ülke sorunları ile ilgili görüş açıklama hakkı elbette ki vardır. Yapılan yanlışlarla ilgili görüş açıklanarak darbe girişiminde bulunulduğu nerde görülmüş? Bu zaman ve bu çağda bu nefret çığırtkanlığı akıl alır şey değildir. Bunların dogmaları bunların aklını, mantığını, sağduyusunu tamamen köreltmiş. Dededen alamadıkları intikamı, çocuğundan bile değil, torunundan alma nefreti ile gözlerini kin bürümüş. Bunlara artık zanlıları suçlu ilan edemeyeceklerini anlatmanın da bir anlamı ve faydası yok, insanların "sirk maymunu" olduklarını söylemenin aşağılık bir hezeyan olduğunu da... Bunlar kin ve nefretlerinden iyice zıvanadan çıkmışlar. İyisi mi bırak, çıkabildikleri kadar çıksınlar... Doktor kendi hallerine bırakın diyor, ilacı, tedavisi yokmuş... Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 3 Mayıs , 2009 Gönderi tarihi: 3 Mayıs , 2009 Ayse Hür? Taraf gazetesi yazari Bir izleyici soruyor: -PKK'ya terör örgütü diyebilirmisiniz? Ayse Hür: -Benim terör anlayisim farklidir.PKK terör yöntemiyle mücadele eden bir GERILLA örgütüdür! Yukarida ki konusma,bugün Ruhat Mengi'nin "HER ACIDAN"programinda yasandi,Ayse Hür,acik acik DTP ve PKK'yi savundu.Orduya dil uzatmaktan geri kalmadi.Orada ki tartismacilar gerci ona nezaket kurallari dahilinde gerekli yanitlari verdiler.Ama Ayse Hür ve onun patronlari öyle nezaket kurallarindan pek anlayan yapiya sahip olmadiklari icin,tabiiki Ayse Hür'e verilen yanitlar onun icin birer iltifat mahiyeti tasiyordu. Türkiye'nin en büyük talihsizligi,demokrasi ve basin özgürlügü kilifina sokularak,ihanet odaklarinin kendi ideolojilerine ters düsenlere saldirabilme özgürlügüdür ki bunuda Türkiye, AKP hükümetleri döneminde yasiyor olmaktadir. saygilarla Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.