Φ rudya Gönderi tarihi: 3 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 3 Haziran , 2006 Ey mevsimler şatolar Hatasız hangi ruh var? Ey mevsimler şatolar, İnceledim uzun uzun Büyüsünü mutluluğun. Selam ona ,sesi her an Duyulur Galya horozundan. Arzudan , özlemden uzak Ömrüm mutluluğa tutsak. Bu büyü ruhu, bedeni Aldı, güçsüz koydu beni. Bitmeli mi sözüm artık? Böyle istiyor mutluluk! Ey mevsimler , şatolar! ARTHUR RIMBAUD Alıntı
Φ adrenalin Gönderi tarihi: 7 Haziran , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 7 Haziran , 2006 Tanrıyla tanıştım. Ceviz ağacından yapılma masasının ardında oturuyordu ve arkasındaki duvarda diplomaları asılıydı. Ve bana “Neden?” diye sordu. Neden bu kadar çok sorun yaratmıştım? Her birimizin, özel ve nadir bir yeganeliğin nadide ve kutsal bir kar tanesi olduğumuzun farkına varamamış mıydım? Hepimizin sevgi tezahürleri olduğunu göremiyor muydum? Masasında oturup, not tutan Tanrıya baktım. Her şeyi yanlış anlamıştı. Biz özel değiliz. Pislik veya çöp de değiliz. Biz sadece varız. Varız ve olacak olan olur. Ama Tanrı “Hayır, bu doğru değil” dedi. Peki. Tamam. Her neyse. Tanrıya hiç bir şey öğretemezsiniz. Chuck Palahniuk... FİGHT CLUB.. Alıntı
Φ adrenalin Gönderi tarihi: 9 Haziran , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 9 Haziran , 2006 İnsanların yeryüzünde çektikleri cehennem azaplarını başka bir yerde rahat etmek boş hülyasıyla telafi etmek için rahiplerin ve "Kilise babalan"nın cenneti budalaca uydurduklarını tekrar tekrar söylemeğe gerek var mı? Bundan başka, böylelikle, göklerdeki bir cennet mutluluğu düşü, zenginlerin yeryüzünde sürdükleri yaşamın çekici ve göz alıcı parlaklığını yoksulların gözünde biraz karartacak, hatta söndürecektir. Ölümün yüreklere saldığı korku, dinlerin yaratılmasına sebep olduğundan dolayı kötüdür, zararlıdır. İlkel insanların bilinçli yaşamının başlangıcında, bir din yaratmak, doğa olgularını bir düzene sokmak denemesi olduğu için, bu olguları insana benzeyen tanrılar şeklinde canlandırdığı için, aslında, korkutucu hiç bir şeyi kapsamayan bu halk yaratmasının belli bir toplumsal faydası da vardı. Düşüncenin, fantazinin, gelişmesine yardım ediyordu ve "sanat" yaratması olarak bugüne kadar hâlâ değerini kaybetmedi. Rahipler ve kilise adamları, sanat olarak, din yaratmasına son verdiler, halkın dini görüşlerinden anlamsız ve korkutucu bir takım ahlak sistemleri çıkardılar. Bu suretle, düşüncenin, dünyayı tanımanın ve öğrenmenin, fantezinin, düşüncenin gelişmesini uzun zaman sekteye uğrattılar. Dünyayı şeytanlarla dolduran hıristiyanlığın-ki insan tarafından yaratılan insana benzer tanrıları şeytan kılığında gösterdi- uygarlığın ilerlemesi üstünde çok kötü etkisi oldu. Şeytanların gücünden korkup, insanlara dünyadan yüz döndürmeyi vaaz eden, insanlara en koyu batıl inançları aşılayan on binlerce cahil keşişi, papazı doğuran hıristiyanlıktır. Kilisenin tutucu sofuluğuna ve korkunç zulmüne düşüncelerine isyan edenler ise, bu keşişler tarafından şeytan çarpanı, dinden ve doğru yoldan sapanı sihirbaz, büyücü bir takım insanlar sayıldı, meydanlarda diri diri yakıldı. "Kutsal Engisizyonu" bulan sadece hıristiyanlıktı. Bu zulüm ve işkence kurumunun eşine hiçbir dinde raslanmaz. Engizisyon yedi yüz yıl içinde yüzbinlerce insanı "dinden ve doğru yoldan sapmış" ve "sihirbaz" diye ateşte yakmış, yüzbinlerce insanı da buna yakın cezalara çarptırılmıştır. Hıristiyanlığın bunca övülen "insanlığına" rağmen, Engizisyon, ancak Napoleon Bonaparte tarafından l800'de İtalya'da, l808'de İspanya'da kaldırıldı, sonradan tekrar getirilmeğe çalışıldı. Hristiyan kilisesinin bilime karşı giriştiği tutucu ve amansız mücadele Avrupa tarihinin en utanç verici olayıdır. GORKİ AŞK,ÖLÜM... Alıntı
Φ adrenalin Gönderi tarihi: 10 Haziran , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 10 Haziran , 2006 HAYIR HAYIR HAYIR Hayır hayır hayır hayır Gökyüzünde bir çapak gibi duruyorken güneş Evlerde oturmak bana göre değil Elimde pergeller, gönyeler, iletkiler Bir gülün hacmini ölçmeye kalktım Yanıldığım kesin Yenildiğim belli değil Hayır hayır hayır hayır Bütün şiirlerimi odanın duvarına astım Ağzım kurudu tükürmekten Ömrümü cm2'lere böldüm de bir türlü anılarımı Yazamadım Sarı peruka takmış bir acı Sokaklarda sürtüyor boyuna, barlarda benim adıma beş tek bir duble konuşuyor Ancak ölümle diyor, ancak ölümle sağalır yara Cebimde jeton var, uluslararası Sylvia Plath'ı arıyorum, mezarında buluyorum konyağını yudumlarken Bana daha bir incelmiş, ne bileyim daha bir güzelleşmiş gibi geliyor Thank you very much! diyorum ve jetonumun soluğu tükeniyor Cüzdanımda mor bir biletten başka bir şey yok Gecenin son otobüsü çoktan gitti Durdum ardından baktım Güneşi sabah sabah burnunu karıştırırken yakaladım Ay ağlıyordu ve bilmem kaç milyonuncu kez öldüğünü sanıyordu Parkta çükünden su fışkıran o tuhaf melek heykelinin önünde yüzümü yıkadım Kar yağıyordu usul usul Hayır hayır hayır hayır Paltomun yakasını bir daha kaldırdım, atgözlüğü gibi Yalnızca önümü görmek istiyorum artık Kızılay'dan Ulus'a doğru yürürken yolda Pink Floyd için üç şarkı sözü yazdım Küllerini suyla yoğurup bir hamur yapmak istedimse de boşuna Doymadı karnım Radikal takılıyorum son günlerde Ultra-yalnızlık sokağından geçtiğimden beri Dün annemin aynasına bir boyunbağı astım Ve üstüne yapıştırdım on yıl önceki resmimi Bu kadar bendeki nostalji Hayır hayır hayır hayır İpsizin biriyim, doğru Kendime oniki formalık kara bir defter aldım Oturdum sarı şiirler yazdım Artık bana kim inanır Güneş ve ay yerli yerinde duruyorken Ve ben sonsuza dek kova burcunun çocuğu Sanki bir yağmur yağsa oluklardan gök boşanır Yüzüme öyle dönüp dönüp bakma Bana artık herşey yakışır Terzim dünya çünkü, o ki kimlere neleri yakıştırdı günlerini ölüme teğelledi ölümlerini unutuşa kopçaladı Hayır hayır hayır hayır Duymak istemiyorum artık tek sözcük bile Niye ben, neden, böyle mi olmalıydı Aklımı her hafta temizleyiciye vermek Aç karnına yuvarlamak binlerce birayı Niye ellerim ceplerimde hala Niye bir yumruk durumunda değil Dünyada bir tek insanın bile Kuracağı bir şeyler vardır Hayır yaşam hayır ölüm hayır su hayır toprak Hayır hayır hayır hayır Çok mürekkep yaladım ama tükürüyorum burada hepsini Bütün sözcüklerini Okuduğum kitapların Yazdıklarımınsa arasından bilmem ne kalır Aynalarda her sabah her sabah O cam kırıklarından oluşmuş yüzü görmekten bıktım Hiç değilse elişi kağıtlarım olsaydı İpsiz uçurtmalarım Göğe fırlatılan bir naylon tabak gibiyim Ve kendi kollarıma atılıyorum her keresinde Hayır yalnızlık hayır kimsesizlik hayır sıla hayır gurbet Hayır hayır hayır hayır Gezinip dururum yıllardır Koltuğumun altında Radarlardan kurtulmuş üç beş kitap İyi demlenmemiş bir çay gibi kaldım Kırdım dolduğum tüm fincanları Bana iyilik edenlerin yüzüne tükürdüm Ve sevdim düşmanlarımı (Atılan güller solar, geride hep taşlar kalır) Hayır hayır hayır hayır Ne saptan yanayım şimdi ne de baltadan Kırdığım ceviz sayısı kırkı geçmedi daha Ama hiç değilse az kaldı Hele bir geçsin Olurum iyi bir aile babası Hayır akşam hayır yol hayır otobüs hayır ev Hayır hayır hayır hayır Ölüm ki ancak bir başka ölümle yıkanır Teneşirler bu yüzden hep beyaz kalır Kandan, pıhtılaşmış kandan bir anıt yükseliyor önümde Gece artık bütün günü içeriyor Ve ben umutsuzluk hakkımı elimde tutmak için Bir sürü saçmalık yapıyorum Bay garson, sizden özür diliyorum Demek saat 0.2, demek ki servis çoktan kapandı Bahşişin güneş olsun iyi mi Hayır hayır hayır hayır Toprakta yaralar açıyor her damla yağmur Kovulacak bir kapı daha bulmak için Yangın merdivenlerine tırmanıyorum ben Annem niye böyle uzakta oturuyor Ve otobüsler niye bu kadar erken Geçip gidiyorlar ufkumdan Şöförleri ölü, yolcuları uykusuz Her gece oniki kilometre yürüyorum Köstekli saatimi rehin bıraktığım için Hayır hayır hayır hayır Kardeşler, bu dünya bana göre değil Kötü basılmış bir kitap gibiyim Çamur duygusu veriyorum okuyana Elimde bir gümüş zincir Alnımda bir derin leke Kar mı yağmur mu ne yağdığını bilmediğim bir gecede Ey hayat, seni sevdiğim için özür diliyorum Duruyorum önünde, düğmelerim ilikli, aklımın ipleri çözük Hayır hayır hayır hayır Yazmak umurumda bile değil Okumak da bir rastlantıdır artık Annem üzümlü kek yapıyor mutfağında Karım akvaryumdaki balıklarla oynuyor Okul-aile birliğinden gelen bir yazıyı okuyorum bense Çiçekler bile sulanmaktan bıktılar Ellerim titriyor, neden bilmem Belanı mı arıyorsun be adam! Böyle diyor kimi görsem Ne yapsam yağmurdan kaçırılmış bir şemsiye kadar saçma kalıyorum şu dünyada Bütün insanlar tutuklanır sanıyorum Ellerimi göğsümde kavştursam Güneşi masturbasyon yaparken yakalıyorum o an Hayır hayır hayır hayır Ey hayat Başımda lacivert berem Önümde konyak durur Beni oğlum, beni oğlum diye Saracaksın ne zaman Radikal bir çiçeğim ancak kendi saksısında açan Annesini seven Oğlunun okul taksitlerini ödemeye hazırlanan Karısını ancak barışırken görebilen Böyleyim, sulak toprakta gövermeyen tek ekin Bilmem bir yerde durur muyum, durulur muyum Alnıma dövülürse kara bir yalnızlık gibi ölüm Arkamdan üç kulfallahi bir enam okunsun Sonra naaşım Tekel kibritiyle yakılsın Nasılsa gözyaşları söndürür Hayır hayır hayır hayır Bırakmayın, beni ölüm götürür...AHMET ERHAN Alıntı
Φ adrenalin Gönderi tarihi: 13 Haziran , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 13 Haziran , 2006 ....... ........ Kolay değildir bunlarla baş etmek, uğruna içinizi öldürmek. Zaman alır. Zaman Alır sizden bunların yükünü O boşluk dolar elbet, yaralar kabuk bağlar, sızılar diner, acılar dibe çöker. Hayatta sevinilecek şeyler yeniden fark edilir. Bir yerlerden bulunup yeni mutluluklar edinilir. O boşluk doldu sanırsınız Oysa o boşluğu dolduran eksilmenizdir gün gelir bir gün başka bir mevsim, başka bir takvim, başka bir ilişkide o eski ağrı ansızın geri teper. Dilerim geri teper. Yoksa gerçekten Bitmişsinizdir. MURATHAN MUNGAN Alıntı
Φ dogville. Gönderi tarihi: 14 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 14 Haziran , 2006 YALANCI PARADOKSU "Şimdi yalan söylüyorum." Bu önermenin doğru olduğunu varsayalım. Öyleyse yalan söylüyorum. Ancak önermenin doğru olduğunu varsaymıştık öyleyse çelişkiye düştük. Bu önermenin yalan olduğunu varsayalım. O zaman bu cümle doğru olmalıdır. Gene bir çelişki. Alıntı
Φ adrenalin Gönderi tarihi: 15 Haziran , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 15 Haziran , 2006 İnce hicivle yola çıkıp kaba saba soytarılığa dönüşmüş bir eğlence düşkünlüğünün bataklığındayız artık... Pespayelik çukurunun dibindeyiz. Öyle bir mezbaha ki kurulan; kurban edilenlerin cellatları da kurban... Cellat, çaresizliğin son kertesinde kendisine hayranlık duyan fukaraya, sakata, naçara takla attırıp nafile yalvartarak eğlenirken, onun celladı da onun taklalarını izleyip eğleniyor. Ama unutmayın: "Yoksulların gözleri" bu hunharlığı izliyor. Elbet bir gün yol, kazaya doyacak. Ve muhtemelen o gün indirilen, sizin pantolonunuz olacak. M.A.E in ********* karşısında can dündar'ın yazısının son paragrafı... Alıntı
Φ dogville. Gönderi tarihi: 15 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 15 Haziran , 2006 Gönlüme bir ateş düştü yanar ha yanar yanar Ümit gönlümün ekmeği umar ha umar umar Bir romanda okumuştum buna benzer birşeyi Cildi parlak kağıt kaplı pahalı bir kitapçı Ne olmuş nasıl olmuşsa aşık olmuştu genç kız Yine böyle bir durumda tamirci çırağına Ustama dedim ki bugün giymeyim tulumları Arkası kuşlu aynamda taradım saçlarımı Gelecekti bugün geri arabayı almaya O romandaki hayali belki gerçek yapmaya Durdu zaman durdu dünya girdi içeri kapıdan Öylece bakakaldım gözümü ayırmadan Arabanın kapısını açtım girsin içeri Kalktı hilal kaşları sordu kim bu serseri Çekti gitti arabayla egzosuna boğuldum Gözümde tomurcuk yaşlar ağır ağır doğruldum Ustam geldi geldi sırtıma vurdu unut dedi romanları İşçisin sen işçi kal giy dedi tulumları Alıntı
Φ adrenalin Gönderi tarihi: 15 Haziran , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 15 Haziran , 2006 üç nokta ... üç noktayı susmak mı zannettiniz siz? üç nokta, çok şey anlatılmak istenen ve anlatılan her bir noktanın zerreleri adedince birer nokta daha anlatılamayan, anlaşılamayan; insanın kendine de anlatamadığı, dinletemediği üç nokta, araları bin yıllık mesafe pergelin iğneli ayağı bir nokta yüreğimizde; diğer ayağı, sabit kalemle konulmuş diğer noktalar arasında gidip gelmekte tekrar aynı noktaya dönmekte üç noktayı susmak mı zannettiniz siz? üç nokta, söz geçirememek yüreğe, zincirlemeye çalışmak nefsi; günahtan kaçmak, günaha batmak üç nokta merhamet; sizin alınganlığınız, benim kırılganlığım olumsuzluk eklerinin yanlış okutulması üç nokta, tereddüt kimi zaman, pervasızlık çoğu zaman üç nokta imkânsızlık, araları muamma üç noktayı susmak mı zannettiniz siz? üç nokta, yüreği dinlemek ara sıra, konuşmaktan men etmek sık sık sevdayı çiçek gibi değil bir kurşun gibi taşımak; çiçek gibi taşıyamayacak olmak üç nokta, İstanbul’u taşıyamamak, altında kalmak kâinatın yardım dilemek bir dosttan ve yine kendimize ihânetimizden ve de dostluğa, ağırlaştırmak yüreğimizde dostluğu çaresizce üç noktayı susmak mı zannettiniz siz? üç nokta, konuşmak, hiç susmadan konuşmak kendi kendine bir cinnet üç nokta. aklını sakınmak delirmekten, deliliğini korumak aklından ve şimdi üç nokta ağlamak bir Kur’an kıraatinde günahkârlığına ve de günahsızlığına; olmayan çârelerine, var olan çâresizliğine üç noktayı susmak mı zannettiniz siz? üç nokta, mahkum olmak mesafelere; boyun eğmek nâfileye üç nokta, çâresiz çığlıklarla uyanmak rüyadan; açılmayan kapıları yumruklamak üç noktayı susmak mı zannettiniz siz? üç nokta bilmek yanlışlığı ve devam etmeyi istemek yanılmaya üç nokta yaşamak başka hayatlar için; yaşamaya mahkûm olmak diğerlerinin hayatını ve öldürmek kendininikini. Alıntı
Φ dogville. Gönderi tarihi: 15 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 15 Haziran , 2006 Çünkü sen bir samuraysın Çünkü o bir samuray Bir bulmaca gibi çıktın ortaya Parçalarını yanlış yerleştirmişler Ve sen bunun nedenini asla bilmedin Çünkü bir samuraysın çılgın savaşçı değiştirmiyor seni takvimler bir kılıca benziyor öne sürdüğün gövden kaynağı belirsiz bir ışık aydınlatıyor suyun verildiği yeri ve bilmiyorsun kapıların ardında ne var anlamak istemiyorsun seni bekleyeni Çünkü sen bir samuraysın Çünkü o bir samuray MURATHAN MUNGAN İstersen hiç başlamasın Bu hikaye eksik kalsın Onca yaraların ardından Yeni bir aşk yaratamazsın Örselenmiş bir çocukluk İşte benim bütün hikayem Kaç sevda geçse de yüreğimden Bu yıkıntıları onaramazsın İstersen hiç başlamasın Geç kalmışız birbirimize Yanlış kapılarda geçmiş bunca yıl Dönemeyiz artık ilk gençliğimize İstersen hiç başlamasın Söz verelim kendimize mungan ın tamirci çırağında cildi parlak kağıt kaplı pahalı bir kitaptı olacak kitapçı değil ya Yaşamak nedir dost, yemek, içmek, sevgi, seks Hepsi birer şartlı refleks Arıyorsan beni sen / Arıyorsam seni ben ve seviyorsam seni Birazda bildiğimden, beni istediğini Gerisi hayat işte, bir sürü ve bir kompleks Ve yaşanan herşey, şartlı refleks Bazen bir müzik çalar bazen bir dalga sesi Bazen ilgisiz bir şey, hatırlatıyor / anımsatıyor seni Arıyorsam seni ben, aramıyorsan beni Birazda bildiğinden seni istediğimi Arıyorsam seni ben ve seviyorsan beni Birazda bildiğinden seni çok sevdiğimi Yaşamak nedir sence? Yemek, içmek, sevgi, seks Hayat değil seninki, şartlı refleks Yaşamak nedir dost, yemek, içmek, sevgi, seks Hepsi birer şartlı refleks Arıyorsan beni sen / Arıyorsam seni ben ve seviyorsam seni Birazda bildiğimden, beni istediğini Gerisi hayat işte, bir sürü ve bir kompleks Ve yaşanan herşey, şartlı refleks Bazen bir müzik çalar bazen bir dalga sesi Bazen ilgisiz bir şey, hatırlatıyor / anımsatıyor seni Arıyorsam seni ben, aramıyorsan beni Birazda bildiğinden seni istediğimi Arıyorsam seni ben ve seviyorsan beni Birazda bildiğinden seni çok sevdiğimi Yaşamak nedir sence? Yemek, içmek, sevgi, seks Hayat değil seninki, şartlı refleks ilhan irem in şartlı refleks i Kırıyorsunuz önünü-arkasını yarınımın... Uyuşuk müşterileri zamanımın... Gidin...Güle güle... İhtiyacı var vızıltılarınıza Başka diyarların... Beni bırakın kaosunda'Radio'nun... İlgilendirmiyor beni köftelik muhabbetleriniz Ya da burnuma saldıran rugan ayakkabılarınız... Soğanlı lahmacun kokusu... Siz farkında değilsiniz, Hayret doğrusu... Yaşayan bir leş gibisiniz, Mümkünatı yok görmenizin aydınlığımızı... Acılı bıyıklarınızla feşedin Güzelim ülkemin kalbini... İkindirik bişeyler olun... Kendi çapınızda... Müdür olun her çeşidinden, Kütür-kütür kırın potları... Tohumuna para mı verdiniz? Karartın ışıkları, Işığımızı... Biz de utanmadan size ürünler sunalım Altın tabaklar içinde... Kırılıp dökülelim karşınızda Başka biçimde... Aspirin ulan ordan!... Kimsiniz?... Asık yüzlü körleri Şu gülen dünyanın... En baba hayaliniz, Sollamaktır Mercedes'leri Benim ruhum arşınlıyor başka galaksileri... Siz beni dinlemeyin Gidin bişeyler olun... Müdür olun,bakan olun, Başbakan,cumhurbaşkanı!... Jüri olun mesela... Kurullar kurun baba-baba... SATISFACTION komplekslerinizi... Dokuz kuşağa yetecek yıldız var Alnımda... Kanatıyorsunuz, Galatasaraylı yapıyorsunuz onları da... Ne kadar zor göstermek size Yarınlarınızın kirli tırnaklarını... Kaç kat inmek gerek Yanınıza gelmek için Gökler beni bekliyor, ASPİRİN!... İlhan İrem Alıntı
Φ SERENGETİ Gönderi tarihi: 25 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 25 Haziran , 2006 erdemlerin tümü züğürtlük, kirlilik ve acınacak bir rahat düşkünlüğüdür... ey erdemden söz açanlar, bütün erdemleri uyumaya yollayın... ben ne değilsem erdemim odur... en büyük kötülük, en büyük iyilik için gereklidir... yaratıcı olmak isteyen önce yıkıcı olmak, değerleri yıkmak zorundadır... yaşam bana şu sırrını verdi: bak, ben daima yenmek zorunda olanım... erdem dedikleri, gerçekte korkaklıktır... şehveti, hükmetme isteğini, bencilliği üç büyük kötülük sayarlar. gerçekte bunlar üç büyük iyiliktir, üç büyük mutluluktur... gerçekte bencilliğe erdem denmeliydi. çalmamalısınız, öldürmemelisiniz sözleri bir zamanlar kutsaldı. ama ben size soruyorum: doğada hırsızlık ve öldürmek yok mudur? parçalayınız kardeşlerim, eski levhaları parçalayınız. Nietzsche Alıntı
Φ adrenalin Gönderi tarihi: 1 Temmuz , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 1 Temmuz , 2006 Söyle, Anlaşılmaz adam, kimi seversin en çok, ananı mı, babanı mı bacını mı, yoksa kardeşini mi? "Ne anam, ne de babam var, ne bacım, ne de kardeşim." "Dostlarını mı?" "Anlamına bugüne kadar yabancı kaldığım bir söz kullandınız." "Yurdunu mu?" "Hangi enlemdedir bilmem." "Güzelliği mi?" "Tanrısal ve ölümsüz olsaydı, severdim kuşkusuz." "Altını mı?" "Siz Tanrı’ya nasıl kin beslerseniz, ben de ona öylesine kin beslerim." "Peki, neyi seversin öyleyse sen, olağanüstü yabancı?" "Bulutları severim... işte şu... şu geçip giden bulutları... eşsiz bulutları!" Yabancı / Charles Pierre Baudelaire Alıntı
Φ SERENGETİ Gönderi tarihi: 1 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 1 Temmuz , 2006 "her zaman sarhoş olmalı. herşey bunda: tek sorun bu. omuzlarınızı ezen, sizi toprağa doğru çeken zaman'ın korkunç ağırlığını duymamak için, durmamacasına sarhoş olmalısınız. ama neyle? şarapla, şiirler ya da erdemle, nasıl isterseniz. ama sarhoş olun. ve bazı bazı, bir sarayın basamakları, bir hendeğin yeşil otları üzerinde, odanızın donuk yalnızlığı içinde, sarhoşluğunuz azalmış ya da büsbütün geçmiş bir durumda uyanırsanız, sorun yele, dalgaya, yıldıza, kuşa, saate sorun, her kaçan şeye, inleyen, yuvarlanan, şakıyan, konuşan her şeye sorun, 'saat kaç' deyin; yel, dalga, yıldız, kuş, saat hemen verecektir karşılığını: sarhoş olma saatidir. zamanın inim inim inleyen köleleri olmamak için sarhoş olun durmamacasına! şarapla, şiirle ya da erdemle, nasıl isterseniz." Baudelaire Alıntı
Φ sedelina Gönderi tarihi: 1 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 1 Temmuz , 2006 Nıkos Kazancakıs ''Zorba'' Tam namuslu düşüce,ıhtıyarlık ve dişsizlık ıster.insan gençliğinde canavardır.. İnsan canavardır!dedi ve sopasını şiddetle taşa vurdu.ona kötülük mü etin?Senden çekınır ve tıtrer.İyilik mi yaptın?Gözlerini oyar..aradaki uzaklığı koru patron..hepimizin eşit olduğunu söyleme!hemen elinden hakkını kaparlar İnsanları rahat bırak patron,gözlerini açma'ancak açtıkları zaman onlara gösterecek iyi bir dünyaya sahip olasın.sahıp misin? Zorba bir lüp alıp güneşe koyup,güneş ışınlarını yalnız bır noktaya tutarsan ateş alır dedi.çunku,güneşin dağınık ışınlarını bır noktada toplanmıştır.insan aklı da tıpkı böyledır.. Aklını yalnız birşeye verırsen mucızeler yaratırsın!!!! Dünyayı bu hale getiren nedir bilir misin patron?yarım işler,yarımm günahlar,yarım iyilikler..sonuna kadar git be ınsan,avara et ve korkma!tanrı şeytandan çok,yarım şeytandan iğrenir... Alıntı
Φ dogville. Gönderi tarihi: 1 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 1 Temmuz , 2006 CEHENNEMDE BİR MEVSİM Aldanmıyorsam bir zamanlar hayatım,önüne bütün gönüllerin açıldığı, yoluna bütün şarapların döküldüğü bir şölendi. Bir akşamdı dizimi oturttum Güzelliği-Terslik edecek oldu-İler tutar yerini bırakmadım ben de. Bayrak açtım adalete karşı. Aldım başımı kaçtım. Ey büyücüler, size ey bahtsızlık, ey nefret, hazinem size emanet. Azmettim, söndürdüm içerimde insan ümidi adına ne varsa. Bir yırtıcı hayvan amansızlığıyla atıldım üzerlerine boğayım diye cümle sevinci. Cellatlara seslendim, ısırayım diye ölürken mavzerlerin kabzalarını. Seslendim salgınlara, boğsunlar istedim, kan içinde, kum içinde beni. Tanrı bildim musibeti. Gırtlağıma kadar battım çamurlara. Cürümün ayazında kurundum. Hop oturup hop kaldırdım çılgınlığı. Bana baharın getirdiği ********* bir budala kahkahasıydı. Derken az önce işte, bir de baktım ki kıkırdamak üzereyim; aklıma eski şölenin anahtarlarını aramak geldi, dedim belki de yeniden heveslenirim. Hayırmış meğer o anahtarın adı-Anlaşıldı ben bir düşteymişim. "Sen canavar kalacaksın..." falan filan... atıp tutmaya başladı başıma bu şirin hasırları ören şeytan. "Ölümüne sürsün cümle iştahın, bencilliğin, cümle bağışlanmaz günahın." Ah, canıma yetti arttı-Kuzum şeytan, ne olur daha bir öfkesiz bakıver de benden yana ufak tefek, yolda kalmış alçaklıklar vara dursun, sen ki yazarda tasvir, öğreticilik vergilerinin yokluğuna vurgunsun, senin için kopardım lanetli gün defterimden bu uğursuz yaprakları. rimbaud Alıntı
Φ dogville. Gönderi tarihi: 1 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 1 Temmuz , 2006 NE ICINDEYIM ZAMANIN Ne icindeyim zamanin, Ne de busbutun disinda; Yekpare genis bir anin Parcalanmis akisinda, Bir garip ruya rengiyle Uyumus gibi her sekil, Ruzgarda ucan tuy bile Benim kadar hafif degil. Basim sukutu oguten Ucsuz, bucaksiz degirmen; Icim muradima ermis Abasiz, postsuz bir dervis; Koku bende bir sarmasik Olmus dunya sezmekteyim, Mavi, masmavi bir isik Ortasinda yuzmekteyim Ahmet Hamdi TANPINAR Alıntı
Φ dogville. Gönderi tarihi: 1 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 1 Temmuz , 2006 Hamlet'den Sevgisinin kepaze edilmesine, Kanunların bu kadar çabuk yürümesine, Kötülere kul olmasına iyi insanın Bir bıçak saplayıp göğsüne kurtulmak varken? Kim ister bütün bunlara katlanmak Ağır bir hayatın altında inleyip terlemek, Ölümden sonraki bir şeyden korkmasa, O kimsenin gidip de dönmediği bilinmez dünya Ürkütmese yüreğini? Bilmediğimiz belâlara atılmaktansa Çektiklerine razı etmese insanı? Bilinç böyle korkak ediyor hepimizi: Düşüncenin soluk ışığı bulandırıyor Yürekten gelenin doğal rengini. Ve nice büyük, yiğitçe atılışlar Yollarını değiştirip bu yüzden, Bir iş, bir eylem olma gücünü yitiriyorlar. Ama sus, bak güzel Ophelia geliyor. Peri kızı dualarında unutma beni, Ve bütün günahlarımı. Willam Shakespeare HAMLET III Perde, I Sahne Alıntı
Φ dogville. Gönderi tarihi: 1 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 1 Temmuz , 2006 Benim Günahım Aşktır Benim günahım aşktır, senin erdemin nefret: Sevgi günahtır diye günahımdan nefret bu. Gel, kendi durumunu benimkine kıyas et, Görürsün siteminin ne haksız olduğunu. Haklıysa da, o sözler kızıl süsünü bozan Ve benimkiler kadar bol sahte aşk senedi Düzüp başkalarının yataklarını talan Eden dudaklarından işitilmemeliydi. Seni sevmem yasaldır; bak, seviyorsun sen de: Gözüm sırf sana düşkün, senin gözün onlara; Merhamet yüreğinde kök salıp boy versin de Acımanla hak kazan sana acınanlara. Aramağa kalkarsan kendi gizlediğini Senin kendi örneğin yoksun bırakır seni. 1564......... William Shakespeare Alıntı
Φ dogville. Gönderi tarihi: 1 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 1 Temmuz , 2006 SENDEN İSTEDİĞİM Senden bütün istediğim Küçük bir sevgidir Gelen ve ağır ağır büyüyen, Değil gelen ve giden. Ve senden bütün istediğim Ümit dolu güneşli bir gün, Sevgi dolu bir kucaklayış Değil kucaklayış sonrada gidiş. Senden bütün istediğim Beni kırmamak, Beni bekletmemek. Yarın çok geç olabilir Unutma ki vermek almak demektir; Senden bütün istediğim Küçük bir sevgidir, Gelen ve ağır ağır büyüyen, Değil gelen ve giden. W.BLAKE Alıntı
Φ dogville. Gönderi tarihi: 1 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 1 Temmuz , 2006 Heeey Hayat..! ! ! ! Heey Hayat..! ! İstediğin kadar üstüme üstüme gel..! ! Direniyorum. Israrlarına rağmen, Yıkılmayacağım. İstediğin kadar ez beni, İstediğin kadar zulüm et..! ! Dimdik ayaktayım.! ! Çünkü..! ! ! Yaşama sevincimi, Aşktan almaktayım..! ! Ne sen..... Ne de içine aldığın insanların, Aşktan,barıştan,dostluktan bir haber insanların.. Yıkamazlar beni, Öldüremezler, İçimdeki yaşam sevincimi.. Heeey Hayat..! ! ! ! Yolun yarısını geçmişken ben, Halen yaşamaktayım..! ! Yaşama sevincimi, Aşktan almaktayım..! ! ! Nazife Abaylı şimdiye kadar yazdığım şiirleri daha önceden biliyordum bunu yeni buldum ters kafayı severmisiniz ben seviyorum Alıntı
Φ dogville. Gönderi tarihi: 1 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 1 Temmuz , 2006 Anlasana Her sevincin her kederin En ölümsüz sevgilerin Sonsuz denen göklerin Herşeyin bir sonu varsa Ayrılıkların da sonu var Bir gün çıkıp geleceksin İçimde bir ümit var Yeniden seveceksin Yıllar var ki ben böyle Bekliyorum özleminle Anıların umutların kaldı bende Anlasana anlasana anlasana anlasana Biraz da gerçekleri anlasana Senden ayrı günlerimi Sana nasıl anlatsam ki Mevsimsiz çiçekler gibi Yarım kaldım inan ki Sensizligin acısını sen nereden bileceksin Sen hiç sensiz kalmadın ki Mevsimleri saymadın ki Yıllar var ki ben böyle Bekliyorum özleminle Anıların umutların kaldı bende Anlasana anlasana anlasana anlasana Biraz da gerçekleri anlasana İlhan İrem Alıntı
Φ dogville. Gönderi tarihi: 1 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 1 Temmuz , 2006 Sıkılmasın İçin Sıkılmasın İçin Sıkılmasın İçin Sıkılmasın İçin Dinle bak niçin Hayat trendir Tren ümittir Durmadan inmek Deliliktir...... Hayat tüneldir Tünel bilinmez Akıllı insan Geçmişe dönmez Hayat kumardır Kumar kayıptır Zamansız kalkmak Çok ayıptır İlhan İrem geçmişe dönmeyenler akıllı insanlarmış.biliyordum Alıntı
Φ dogville. Gönderi tarihi: 1 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 1 Temmuz , 2006 Sevecen Işıklı bir ağaç gibi Bakışıyor gözlerin Öyle nazlı... Öyle sıcak Sevecen...... Bir başka dünyasın sen Bağrında milyonlarla Öyle büyük... Hoşgörülü Sevecen...... Bembeyaz bir dünyada Senle yaşamak varken Böyle uzakta kalmak Gücüme gidiyor... Senin verdiklerini Senle paylaşmak varken Seni sensiz yaşamak İçime sinmiyor... Gel sevecen Dön sevecen... Sevmeyi senden öğrendim ben... Gel sevecen Gör sevecen Sevmesini öğrendim ben... Bir deli dere gibi Akıp gider gururum Öyle güçlü... Öyle yüce Sevecen...... En büyük zamansın sen Görünmeyen gücünle Öyle ağır... Öyle sırlı... Sevecen...... İlhan İrem bu şiiri sevdim. Alıntı
Φ adrenalin Gönderi tarihi: 1 Temmuz , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 1 Temmuz , 2006 Her insan öldürür gene de sevdiğini Bu böyle bilinsin herkes tarafından, Kiminin ters bakışından gelir ölüm, Kiminin iltifatından, Korkağın öpücüğünden, Cesurun kılıcından! Kimisi aşkını gençlikte öldürür, Yaşını başını almışken kimi; Biri Şehvet'in elleriyle boğazlar, Birinin altındır elleri, Yumuşak kalpli bıçak kullanır Çünkü ceset soğur hemen. Kimi pek az sever, kimi derinden, Biri müşteridir, diğeri satıcı; Kimi vardır, gözyaşlarıyla bitirir işi, Kiminden ne bir ah, ne bir figan: Çünkü her insan öldürür sevdiğini, Gene de ölmez insan. usta oscar wild Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.