Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Tanrı var mıdır ?


yazgan

Önerilen İletiler

Tartışabilecek kadar bilgisi olan insanlar için az ama öz değeri olan bir takım bilgiler altın değerindedir. O bilinçli ve belli seviyedeki insan bu bilgilerden bir çok çıkarımlar yapabilir.

.

.

.

Bu nedenle, gerçekçi bilgilerin ancak bilimsel yolla edebileceğinin kaçınılmazlığı kuralı oluşuyor. Bilim dışında elde edilen bilgiler kaynaksız olduğundan geçerliliği söz konusu olamaz.

 

Sayın bilimselci,

Bir sayfa dolusu yazıyla hep "bilgi"den, bilginin kaynağından ve bilimsel bilgiden" söz ederken, sanki bunları hiç bilmeyen birine "öğretmeye" çalışan bir tavır içindesin.

 

Başkasına bunları tarif etmeye kalkmadan önce kendin, kaynağı bilinen doğrulara dayalı , sağlam ve kanıtlanmış bilgilerle ortaya çıkmalıydın. Ve o somut kanıtlara dayalı bilgilerle benim tezlerimi çürütmeye çalışmalıydın. Bunu yapmak yerine, sadece bir yerlerden okuyup benimsediğin genel değerlendirmelere dayalı kendi kişisel kabullerini soyut düşünceler halinde alt alta sıralamışsın.

 

Ama bu sözlerinin çoğuna ben de katılıyorum.Zaten o bilgi kurallarına göre "düşünce üretmeye" çalışıyorum.

 

Size galiba benim anlatamadığım şey, benim sözlerimin bilgi verme iddiasında olmadığı, sadece kendi düşüncelerimi dile getirmeye çalıştığımdır.

 

Siz ise Tanrıya inanmanın da "Tanrının varlığına, bizzat Tanrı'ya ait bilimsel bilgileri" gerektirdiğini düşünüyorsunuz sanırım. Belki de Tanrıya ait bu tür bilimsel bilgileri elde edersek, Tanrıyı veya bu bilgileri beş duyu organımızla algılamaya başlarsak; başka bir ifadeyle, bilimsel deneylerle Tanrının varlığını kanıtlarsak, ancak o zaman konu tartışmaya değer bir noktaya ulaşır, demek istiyorsunuz. Böyle bir durumda, "inanç"tan değil, "bilgi"den bahsedilir.

 

Çok soyut ve kapalı yazdığınız, sadece uzun uzadıya "bilgi" kavramı hakkında, herkesin bildiği temel yargıları sayıp döktüğünüz için, sizin o sözlerinizden anladıklarımı yazmaya çalışıyorum. Yoksa, "bilgi" hakkında söylediklerinize benim bir itirazım niye olsun ki?

 

İnanç veya inançsızlık ise, zaten bir konuda "bilgi" eğer yoksa, söz konusu olabilir. Bilgi olduktan sonra ise, hâlâ "inanmıyorum" deme lüksü de olmayacaktır haliyle.

 

Ben size Tanrının varlığına ait bilimsel bir "bilgiye" sahibim de demiyorum. Beni Tanrının varlığını kabul etmeye götüren "gerçekler" var, diyorum. Bu gerçekler ise tamamen evrenin içindeki maddeye ait bilimsel bilgilerdir. Fizik, kimya, biyoloji, astronomi, tıp ....gibi bilimlerin ulaştığı verileri esas alıyorum, bilginin kaynağı olarak.

 

Siz galiba benim din kitaplarını "bilgi kaynağı" olarak aldığımı düşünmüşsünüz. Böyle bir tavır asla bilimsel ve gerçekçi olmadığı gibi, felsefe kitaplarındaki sözleri de bilgi kaynağı olarak alamayacağımızı düşünüyorum.

 

Sizin verdiğiniz bilgilerin kaynağı hangi bilimsel gerçeklerdir, onları da pek göremedim doğrusu.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Pardon, bırakan kim? Din neden doğdu'yu incelemeyelim diyen kimdi? Bu da tabii ki nedenselliğin bir parçası. İncelenmeye de tabii ki değer. Biz tanrı ile karşılaşsak inceleyeceğiz diyoruz, ilahi gökyüzü, ettiğin lafa bak...

 

Forumdaşımız Bilimselci,soyut olan bilgi uydurmacıdır demişti daha önceki ileti de,ama yine kendisinin belirttiği gibi insan hayatında ki bazı kuralların kaynağı soyut düşüncelerdir.

 

Bu,bana o zaman neden "din" deki soyut bilgilere uydurma diyelim sorusunu sorduttu.Bunu önce kendime sordum.

 

Çok uzağa gerek yok,paralel ve merdiynelere bakalım.Dünya üzerinde olmayan çizgiler,bilime dayanak olmuş çizigiler!

 

"nedenselliğin" özünde ne vardır demirefe,bunu gerçekten merak ettim?

 

 

Sayın Mavi :clover:

 

Herkes için tek geçerli cevap; doğduğu için olsa gerek! :) Ama yaşama her birimiz başka amaçlar atfedip, bir sebep bulur ve onun için yaşarız. Ben kendi hedeflerimi sık sık değiştiririm örneğin sevgi olur, insanlık olur, mutluluk olur, onur olur, itibar olur, toplum olur, adalet olur, dürüstlük olur, fedakarlık olur, vicdan olur, geriye iz bırakmak olur, olur da olur saymakla bitmez işte. Bu sebebi bulamayıp intihar etmiş çok insan da vardır tabii.

 

Saygılar...

 

Değerli arkadaşım,

 

Doğduğum için yaşıyorum,ondan ölüyorum...yaşadığım tüm sevinçler ve acılar doğduğum için...bu çıkarımlar,insana haksızlık olmaz mı?

 

Bakınız,ben bunu çok sormuşumdur;"Tanrı neden insanı yarattı?" cevabı "sadece varlığını ve gücünü göstermek için" oldu mu,hemen durun derim.

 

Ya insanarın yaşadıkları,sadece bunun için mi?

 

İyi geceler demirefe,domuzbağı ve değerli forumdaşlar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

 

Bilginin eksik olduğu yerde Şeytan bitiverir hemencecik.. :) eksik bilgiyle ve telaşeyle yapılan işlere Şeytan işi,Şeytan karışmış bu işe derler ya.. :D

Bilginin eksik olduğu yerde, gül hariç herşey biter. ;)

Peki Sn.Domuzbağı.. :)

 

BİLİM..nedir aslında..neyi Bilmiyorduk..şimdi bildik..ve her ne ise o bildiğimiz,biz bildiğimiz için Bilimsel oldu..peki biz NEYİ bildik..o bildiğimiz her ne ise bir İLİM yoksa ÖZ,ünde neresi Bilimsel olacaktıki.. :) yada içinde İlim var olsun..biz bulup Bilmeseydik o İlim orada duracaktı sonsuza kadar..

 

Bir maddenin atomlarını saymayı Bilebildik..fakat o atomlar aynı sayıda orada vardı..anlatabilmişizdir inşallah.. :D :sweatingbullets: :sweatingbullets:

Sevgili Dayı :clover:

 

İnsan dediğin, çift çekirdekli, orta hızlı bi PC! Sonraki nesil yapay zekaların prototipi. O zekalar için tüm ilim, kendi bilim denizlerinde kum tanesi.

 

70 tane atomu saymayı bildik ve onlar orada idi. Baktık becerememiş tanrı işini, üretip hediye ettik yepyeni 40 tanesini..anlatmak ne haddime, lakin keyiflendirebilmişimdir inşallah sizi :D

 

Saygılar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Değerli arkadaşım,

 

Doğduğum için yaşıyorum,ondan ölüyorum...yaşadığım tüm sevinçler ve acılar doğduğum için...bu çıkarımlar,insana haksızlık olmaz mı?

 

Bakınız,ben bunu çok sormuşumdur;"Tanrı neden insanı yarattı?" cevabı "sadece varlığını ve gücünü göstermek için" oldu mu,hemen durun derim.

 

Ya insanarın yaşadıkları,sadece bunun için mi?

 

İyi geceler demirefe,domuzbağı ve değerli forumdaşlar...

Sayın Mavi

 

Öylesine nadide Mavi bir çiçeksiniz ki, sizi üzecek, kıracak, umutsuzluğa götürecek hiçbir şeyi söylemek içimden gelmiyor. O çıkarımlar insana haksızlık belki olmaz ama size haksızlık olur korkum o ki!

 

İyi geceler, tatlı rüyalar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bilginin eksik olduğu yerde, gül hariç herşey biter. ;)

 

Sevgili Dayı :clover:

 

İnsan dediğin, çift çekirdekli, orta hızlı bi PC! Sonraki nesil yapay zekaların prototipi. O zekalar için tüm ilim, kendi bilim denizlerinde kum tanesi.

 

70 tane atomu saymayı bildik ve onlar orada idi. Baktık becerememiş tanrı işini, üretip hediye ettik yepyeni 40 tanesini..anlatmak ne haddime, lakin keyiflendirebilmişimdir inşallah sizi :D

 

Saygılar...

 

 

Eywallah.. :D

 

İnsan bir gün Tanrısına seslenir..

 

-- Patron..biz kendi insanımızı yaptık..artık sanada ihtiyaç kalmadı..bundan böyle sen yoluna biz yolumuza..

 

Tanrı..

 

--Ben yarattığım İnsanımın başarılarından gurur duyarım..afferim size..yapın bakayım bitane daha haydi..benim yaptığım gibimi yaptınız bi göreyim..

 

İnsan eğilir toprak almaya..İnsan yapacak yaa..

 

Tanrı..

 

--Hoop bi dakka der..herkes kendi toprağından yapacak kendi insanını..bırak şimdilik o toprağımı bakiiiimm.. der..ve ilave eder..

 

--Eminimki bir gün kendi toprağınıda yapacaksın..çünki o bilgi ve o bilgiyi kullanma kabiliyeti verdik sana..şimdilik takma kafana..hala patron benim unutma..

 

Sn.Domuzbağı.. :)

 

Çift çekirdekli bir PC olan sen nelerde biliyorsun böyle..kimler yaptı programınıda tıkır tıkır çalışıyorsun.. sen Sevmeyide bilirsin..aşıkta olmuşsundur Allah bilir.. :D acıma duyguların falanda vardır..üzülürsünde belki..sevinçlerinde mevcuttur..kimbilir.. :D İNSAN diyorum abi İNSAN.. Tanrının bu gezegendeki adı..başka yerdeki adını bilmem.. :D

 

İşleyişin Sırrına varan hemen inkar ediyor abi.. çif çekirdekli PC..hay Allah.. :D ..güldürdün..teşekkür ederim.. :D

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sn.Domuzbağı.. :)

 

Çift çekirdekli bir PC olan sen nelerde biliyorsun böyle..kimler yaptı programınıda tıkır tıkır çalışıyorsun.. sen Sevmeyide bilirsin..aşıkta olmuşsundur Allah bilir.. :D acıma duyguların falanda vardır..üzülürsünde belki..sevinçlerinde mevcuttur..kimbilir.. :D İNSAN diyorum abi İNSAN.. Tanrının bu gezegendeki adı..başka yerdeki adını bilmem.. :D

 

İşleyişin Sırrına varan hemen inkar ediyor abi.. çif çekirdekli PC..hay Allah.. :D ..güldürdün..teşekkür ederim.. :D

Saygıdeğer Dayı

 

Çift çekirdekten birine limbik lob dedim ismi uysun diye. Getirdikleri PC aşık olamıyormuş. Biraz sentetik PEA tasarlayıp verdim, baktım PC, TV'ye aşık,kol kola. Sıkıldım bastım MDMA'yı fişlerini çekip zor ayırabildim birbirlerini öldürmeden. PC'nin biri çok ciddiymiş, THC verdim o saçmalıyor, biz gülüyoruz şimdi. Bir PC ye MAOI verip sevindirdim, diğerine LiC verip üzdüm. ACRH verdiğim PC acıyıp beni evlat edindi, kurtulamıyorum kaderimiz bir artık...

 

İnsan diyorum, bilen insan.. Programını milyarlarca yıl yaptı hani. E bilmeyen insan boş mu oturdu diye sorarsan, yok canım o da tanrıyı yarattı işte, işi gücü olsun diye...İşleyişte fazla sır yok inan, sır insanları işletenlerde...

 

Gülmek sana yakışıyor Dayı. Gülemezsen N2O benden, günlerce gülmesi senden :D

 

Endorfinler (Mutluluklar) ...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Tanrı’nın, o yarattığı olgu ile elinin kolunun bağlanmış olmasını iddia etmemin dayanağı şu:

Tanrının bu evrene has kuralları yarattığını farz edelim. Bizler için tanrıyı tespit edebilecek kurallar da, tam bu anda ortaya çıkar. Nedenselliği bu ana değin geriye doğru takip ettiğimizde elimizde hiçbir kural kalmaz. Tanrıya değil kuralsızlığa ulaşılır. Tanrıya var diyebilmemiz için o kurallara ihtiyacımız olduğundan tanrı da yok olur.

 

Sn.Domuzbağı, bu varsayımınız, yine, Tanrının madde, enerji yada karşıt madde yada karanlık madde ( yada parçacık ) ile ilişkili olmasına dayanıyor. Yani, yine Spinoza’nın Tanrısının çağdaş versiyonunun ( Einstein’ın söz ettiği Tanrı ) olamayacağını ispatlamaya çalışmışsınız.Yani, deterministik kuralların dışına çıkamayan, mekanize bir evrenin ilk nedeni olan bir nevi harekete geçirici, start düğmesine basan yada evreni bir bilgisayar programı olarak ele alırsak programı yapıp ‘Run’ tuşuna basan ve bir daha da başka bir şeye karışmayan bir kişi gibi bir Tanrı…Oysa, bizim bahsettiğimiz Tanrı , deney ve gözlemlerle ulaşılamayacak bir kavram. Dinlerin yada özel olarak İslam’daki Allah inancından bahsediyoruz. Yani, zamandan, mekandan, maddeden bağımsız bir Tanrı…

 

Ayrıca, anladığım kadarıyla, parçacık fiziğinin atom altı incelemelerinden ve CERN deneyinden beklenen yada deneyde aranan şeylerden yada durumlardan bahsediyorsunuz. Eğer öyle ise, LHC ile oluşturulmaya çalışılan minyatür Big Bang benzeri koşullarda, sizin Tanrının yokluğunu ispat için kullandığınız ‘Tanrıya değil kuralsızlığa ulaşılır’ cümlenizin dayanağını anlamadım. Bu farklı bir öngörü mü ? Çünkü, CERN’den beklenenler arasında bu yok.

 

Yok eğer yeni kurallarla karşılaşırsak, bu kuralların nedenselliğini aramaya devam ederiz. Tanrının da uymak zorunda olduğu yeni kurallarla, tanrıyı tanımlar ve var deriz, ama aynı kurallar yüzünden de tanrıyı sorgular ve etkileşimleri tespite devam eder, silsileyi takip ederiz. Tanrı bir ara kademe olur, kalır.

 

Yine, determinizmin, yeni bulunan kurallarda da geçerli olacağına ve zamanın mutlak olduğunu kesin kabul eden bir anlayışla getirilen bir Spinoza eleştirisi :)

 

Özetle olası bir tanrı;

1-Herşeyi yoktan var ettiyse, tanımlanamaz ve bizler için yok demektir.

2-Herşeyi başka var olan bildiklerimizden farklı kurallardan var ettiyse, o noktadan itibaren yeni kurallarla tanrının başlangıcını aramaya devam ederiz. Başını bulmadıkça da rahat etmeyiz. Hatta başını bulsak da rahat etmez, ortaya çıkan yeni doneleri incelemeye alırız.

 

Söylemek istediğimi tam anlatamadım. Şöyle ki, ben sizin Spinoza’nın Tanrının yok olduğunu kanıtlama çabanızı görüyorum. Oysa, benim için değil öyle, bunun benim için önemi yok. Ayrıca, ben hiçbir şey ispatlama derdinde de değilim. Demek istediğim sadece şu:

 

Bugünkü bilimsel verilere dayanarak, Dinlerin anlattığı Tanrı ( özel olarak İslamda Allah ), çürütülemez, yanlışlanamaz. Bu bir inanç meselesidir. Allaha inanan insanın üzerine, yok bilimdi, şuydu buydu diye giderek, üstünlük sağlamaya çalışmak, kendini kandırmaktır. Tekrar ediyorum, Naturalist-Determinist-Ateizm, ‘Özgür İrade’ sorununu çözememiştir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Not: Kaos kuramı determinizmi ihlal etmemiştir. Bu konu yanlış anlaşılıyor. Determinizmi ihlal iddiası olan, kuantumdur. Bu da henüz kanıtlanamadı. CERN deneyi kuantumu ileri götürmek için yapılıyor. Benim düşüncem, tıpkı kaos gibi kuantumun da determinizm üniversitesine yeni bir fakülte olarak ekleneceğidir. Determinizmin gücü, var gücüyle kendi kendisini yanlışlamaya çalışan bir düşünce olmasındandır. Yanlışlanamadıkça doğruluğunu artırıyor...

 

Demirefe, bu yazdıklarına fazla yorum yapmayacağım. Yalnız, bana Kaos kuramının determinizmi nasıl ihlal etmediğini ve Kuantum kuramının, senin anlayışına göre, ‘sözde’ ihlal iddiasını açıklarsan sevinirim. CERN’de, ‘Her şeyin Kuramı’nın bulunması determinizmin bir zaferi olabilir. Ancak, determinizmin geçerli olduğu koşulları da anlatırsan tadından yinmez. :)

 

Felsefi determinizmin ürettiği ikinci savlama: Nedenselliğin basitlerin daha karmaşık olanı üretmesi biçiminde çalıştığıdır. En başa en karmaşık nedeni koymak paradoksa yol açar. İlk neden evreni yaratacak güçte, dolayısıyla evrenden daha karmaşık bir neden olamaz, ilk neden bir kuantum dalgalanma gibi en basit bir neden olmalıdır.

 

Ha, bu ilk nedenin ne olduğunu hâla açıklamıyor, ne demek "kuantum dalgalanma"? Ama ilk nedenin evrenden daha karmaşık bir tasarlayıcı olduğu açıklamasından kesinlikle daha açıklayıcı. Çünkü evreni tasarlayacak güç evrenden çok karmaşık olmalı. Onu tasarlayan nedir, evren tasarlanmadan ortaya çıkamazsa, onu tasarlayacak kadar karmaşık bir güç nasıl ortaya çıkabilmiş?

 

Tabii, determinizmin o ilk anda da geçerli olduğuna emin olunarak ortaya atılmış bir soru oluyor bu soru …Yani, bir temenni üzerine yine akıl yürüterek Spinoza eleştirisi… Ya geçerli değilse ?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın bilimselci,

Bir sayfa dolusu yazıyla hep "bilgi"den, bilginin kaynağından ve bilimsel bilgiden" söz ederken, sanki bunları hiç bilmeyen birine "öğretmeye" çalışan bir tavır içindesin.

 

Bilginin önemini açıkladım ama yine aynı şeyleri inatla söylemeye devam ediyorsun. Tekrarlıyorum bilginin kaynağı nesnel ve ispatlanabilir olmalı. Bilgiden üretilecek soyut bilgininde.

Bunu kavrayamamış olmalısın ki; Somut bilgilerden, soyut çıkarımlarında bilgiden ve nesnellikten kopuk tezler üretiyorsun. İspatımı, işte:

 

Beni Tanrının varlığını kabul etmeye götüren "gerçekler" var, diyorum. Bu gerçekler ise tamamen evrenin içindeki maddeye ait bilimsel bilgilerdir. Fizik, kimya, biyoloji, astronomi, tıp ....gibi bilimlerin ulaştığı verileri esas alıyorum, bilginin kaynağı olarak.

 

Uyanık Harun Yahyanın, metafizikçilerin, yine uyanık peygamberim geçinenlerin yaptıkları tıpkı senin yaptığın gibi.

 

İşte efendim madde varsa, yaratanıda olmalı. Elektrik enerjisi gözükmüyorsa, gözükmeyen cinler de olmalı. İnsanlar varsa, onlara kural gönderen tanrıda olmalıki; yol, yordam öğretsin...

 

Saydığın temel bilimlerle hangi bilim adamı ruhu keşfetmiş. Şimdi bu nesnel bilgimi? İlk defa doğa bilimleriyle, ruhları ispat ederek çığır açmaya adaysın galiba. Geriye dönerek bilgi nedir'i tekrar okumanı salık veriyorum.

 

Beni Tanrının varlığını kabul etmeye götüren "gerçekler" var, diyorum. Bu gerçekler ise tamamen evrenin içindeki maddeye ait bilimsel bilgilerdir.

 

Neymiş bu gerçekler? Burada sırala da bizde faydalanalım. Kuantumdan bahsedeceksen nesnelliğini tartışalım. Ama kuantumdan ruhlara gideceksen biz bu masalları H.Y. den çok dinledik. Zahmet etme.

 

Not: Üslubum öğretir gibi gözüküyorsa özür dilerim. Bazı şeylerin altını çizme gerekliliğindendir. Amacım paylaşımdır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Forumdaşımız Bilimselci,soyut olan bilgi uydurmacıdır demişti daha önceki ileti de,ama yine kendisinin belirttiği gibi insan hayatında ki bazı kuralların kaynağı soyut düşüncelerdir.

 

Haksızlık ediyorsun mavi. Soyut bilgilerin nesnel(insan) gerekliliği olması gerektiğini söylemişim.

 

ALINTI(bilimselci @ 21-02-2009, 16:17)

.....

Devlet, hukuk, ahlak gibi soyut bilgilerinin kaynaksız üretildiğini varsaymak bile olası değildir. Zira bu bilgilerin de nesnel nedeni insandır, insan ihtiyacı için üretilmiştir.

 

ALINTI('mavi olmayan gökyüzü')

Nedenselliği insan olan soyut disiplinleri kabul edeceksek,dini neden safdışı bırakalım?

 

Dinin sosyal törelerini elbette inceleyip sorgulayalım. Ama cin'e ruh'a ait soyut bilgiler bilgi değildirki... Neresini inceleyelim?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hiçbir şey yoktan var olamadığına göre tanrı da yoklar listesinde. Varsa da ilk değil çünkü nedenselliğe aykırı. Bu durumda da tanrı o kadar da önemli değil, sonuçlardan biri sadece! Olsa da olur, olmasa da! Tamamıyla ilgimin dışında.

 

Saygılar...

 

 

bir insan tanrıya ve dinlere inanmıyorsa din forumunda ne işi var,din adına neden yorum yaparki,bence siz kavram kargaşasına düşmüşsünüz,ne yapacağınızı bilemiyorsunuz,bütün dünya tanrıya inanıyor,ispat etmeye gerek varmı!!!!!!!!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

bir insan tanrıya ve dinlere inanmıyorsa din forumunda ne işi var,din adına neden yorum yaparki,bence siz kavram kargaşasına düşmüşsünüz,ne yapacağınızı bilemiyorsunuz,bütün dünya tanrıya inanıyor,ispat etmeye gerek varmı!!!!!!!!

Bütün dünya derken yaniliyorsun! Arkadasim en basta ülkemizin girmek istedigi avrupa birligi nin halki inanmaz.. inan kesim de ele avuca sigmaz.. yani yüzde onlari bulmaz.. bu halk liderlerinide pek inanmaz devamli yaptiklarini yasantilarini takip eder..

 

Bizdeki gibi liderlerinin gemicik sahibi olmasina altin tüccarligina, elmas tüccarligina soyundurmazlar.. soyundurmadiklari gibi liderleride tüccarliga soyunmaz.. yani o soyacak kendi halkini soyacak ahlak´a sahip degildirler.

 

Bizdekiler gibi Tanrili doymak nedir bilmiyen liderleri yoktur.. Ülkemize gelince halkimiz cok inanclidir bu inanc Tanrili liderler Tanrinin bile önünde gelir..

 

yoksa soyar mi..

 

örnegin..

 

Sokaga ciksak Tanri mi? tayib mi?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Saygıdeğer Dayı

 

Çift çekirdekten birine limbik lob dedim ismi uysun diye. Getirdikleri PC aşık olamıyormuş. Biraz sentetik PEA tasarlayıp verdim, baktım PC, TV'ye aşık,kol kola. Sıkıldım bastım MDMA'yı fişlerini çekip zor ayırabildim birbirlerini öldürmeden. PC'nin biri çok ciddiymiş, THC verdim o saçmalıyor, biz gülüyoruz şimdi. Bir PC ye MAOI verip sevindirdim, diğerine LiC verip üzdüm. ACRH verdiğim PC acıyıp beni evlat edindi, kurtulamıyorum kaderimiz bir artık...

 

İnsan diyorum, bilen insan.. Programını milyarlarca yıl yaptı hani. E bilmeyen insan boş mu oturdu diye sorarsan, yok canım o da tanrıyı yarattı işte, işi gücü olsun diye...İşleyişte fazla sır yok inan, sır insanları işletenlerde...

 

Gülmek sana yakışıyor Dayı. Gülemezsen N2O benden, günlerce gülmesi senden :D

 

Endorfinler (Mutluluklar) ...

 

 

Anlaşıldı Sn.Domuzbağı.. :) ya kimyacı yada eczacısınız.. :D

 

Diyorsunuzki..duyguların nedenleri kimyasallar..peki abi o kimyasallara bu duyguları vereceksin,şu duyguları vermeyeceksin..şu kimyasal geldimi böyle..bu kimyasal geldimi şöyle davranacak ve hissedeceksin..diyen kim..dinleyipte davranış ve hisleri deneyimleyen kim.. :D

 

Ruhi Su bir türküsünde şöyle diyordu..Kuranda kurtaranda İNSAN.. :) işletende işleyende İnsan diyelim bizde.. :) TEK sır var alemde..İNSAN..her şeyin Sırrına erecek,kendi sırrını bulamayacak..gülüyorum bu dünyalılara.. :D yıllardır hemde.. :D

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kaos kuramının determinizmi nasıl ihlal etmediğini ve Kuantum kuramının, senin anlayışına göre, ‘sözde’ ihlal iddiasını açıklarsan sevinirim.

Tabii ki, memnuniyetle... Kaos, önceden belirlenemeyen durumları içeren bir kuramdır. Kaos öyle bir olgu ortaya koyar ki, önceden belirlenmesi olanaksızdır. Örnek: Kalbinde aritmi olan bir insanın ölümcül düzeyde ritm bozulması sonucunda ne zaman hayatını kaybedeceğini belirleyemezsiniz. Ölümcül ritm bozulması, tamamen öngörebileceğiniz koşulların dışında gerçekleşecek bir olaydır. Böyle aritmi hastası bir tanıdığım var. Ne zaman telefon çaldığında ani ölüm haberini alacağım konusunda endişe yaşıyorum.

 

Bir sonraki kasırganın Pasifik üzerinde ne zaman patlayacağını ve kıyıdan ne kadar içeri girecek güçte olacağını da belirleyemezsiniz. Peki bu olgulara karşı determinizmin savunusu nedir? Şöyle:

 

Tüm bunlar, belirleyici nedenlerin aşırı karmaşıklığından dolayı belirlenemezdir. O kadar uzağa gitmeye gerek yok, yeterli ekipmanı, çok hızlı görüntü alan kameraları ve bu kameraların aldığı bilgileri çok hızlı işleyen bir işlemci geliştirinceye kadar, havaya atılan bir paranın yazı ya da tura geleceğini de kesin biçimde öngöremeyeceğiz. Şu anki teknoloji ile tahmin olasılığını oldukça artırabiliriz. Gözlem araçları geliştikçe daha iyi hava tahmini yapabildiğimiz gibi...

 

Bunun, borsada oynayan oyuncuların davranışlarını önceden belirleyemeyip, hangi hisseyi alacağımızı kestirip zengin olamayışımızdan bir farkı yok. Dolayısıyla determinizm ihlal olmuyor. Bizim belirlenimciliğimiz yeterli gelmiyor. Determinizm üçayak üzerinde durur: Nedensellik, gerekircilik, belirlenimcilik. Üç ilkeye de tam hakim olmak için daha gelişmiş araçlara ihtiyacımız var. Fakat böyle oluşu determinizme bir zarar vermiyor, aksi halde elinde hiç bir araç olmayan Demokritos bir determinist olamazdı. Ama iyi ki olmuş, gözlem araçlarının gelişeceği günlerden ümidini kesmemiş ki, determinizmi bu günkü düzeyine kadar geliştirdik. Dahası için umutlar insan türünün yaptığı şu anki en gelişmiş araç olan CERN'de... Çok muazzam bir makinedir, buna rağmen, şimdiden hedef daha gelişmişini yapmak. Kriz vurmaz ve Obama bütçeyi kısmazsa ABD deki Fermilab laboratuarı çok daha gelişmişini yapmak istiyor. Amerikalılar yarışta geride kalmaktan hiç hoşlanmazlar...

 

CERN deyince söz kuantuma geldi... Kuantum determinizmi ihlal edemez, ama evrenin şu anki statükosundan önce geçerli olmuş çok farklı bir statükonun ilkelerini ortaya çıkarabilir. Determinizmi ihlal iddiası, "kuantum dolanıklık" adı verilen bir ilkenin keşfi ile ortaya atıldı. Bu keşif bilim dünyasını heyecanla ayağa kaldırdı, çünkü parçacıklar arasında nedensellik bağı olmaksızın bir davranış paralelliği ortaya koyuyordu. Bu büyük heyecan yarattı ve kimi aceleciler, determinizmin öldüğünü, yepyeni bir çağ açıldığını müjdelediler. Hemen bir film bile yapıldı: "What the bleep do we know?" (Ne b.. biliyoruz ki?) Ardından dolanıklığın determinizmi ihlal etmediğini açıklayan bilimsel makaleler ardarda yayınlanmaya başladı. Bu makaleleri anlayacak ve anlatacak kadar yetkin değilim. Fakat iddialar yatıştı ve şu an indeterministler de determinizme karşı yeni ataklar için CERN'den yeni veriler bekliyorlar.

 

Bir de determinizmin tartışıldığı bir ortamda özgür irade sorununun ortaya atılmadığına hiç şahit olmadım. Fakat bu deterministler için hiç sorun olmamıştır. Böyle bir sorun deterministler tarafından ciddiye alınmaz. Ha, şudur yani, vanilyalı mı kakaolu mu pasta tercih edeceğimiz tamamen özgür irademize bağlı gibi görünse de, o anki bünyesel gereksinimlerimizin gizli biçimde bizi bir tercihe zorladığından, nedenselliğin kapsamından sandığımızın aksine çıkamayacağımızdan söz edilir. Bunlar ilke değil, yorumdur. Başka bir gezegende yaşamayı tercih edebilir miydiniz? Şimdilik hayır, nedensellik izin verdiğinde evet...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Haksızlık ediyorsun mavi. Soyut bilgilerin nesnel(insan) gerekliliği olması gerektiğini söylemişim.

 

 

 

Dinin sosyal törelerini elbette inceleyip sorgulayalım. Ama cin'e ruh'a ait soyut bilgiler bilgi değildirki... Neresini inceleyelim?

 

Bilimselci ilk cümlenizi açarsanız sevinirim.

 

Yanlış anladıysam,çok özüür dilerim.

 

Bilginin sınırları hakkında söyleyeceklerim ile sınırlı bir konu başlığı,"cin" olayı beni aşar :)

 

Bu arada Domuzbağı,beni mahçup ettiniz,teşekkür ederim.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bir de determinizmin tartışıldığı bir ortamda özgür irade sorununun ortaya atılmadığına hiç şahit olmadım. Fakat bu deterministler için hiç sorun olmamıştır. Böyle bir sorun deterministler tarafından ciddiye alınmaz. Ha, şudur yani, vanilyalı mı kakaolu mu pasta tercih edeceğimiz tamamen özgür irademize bağlı gibi görünse de, o anki bünyesel gereksinimlerimizin gizli biçimde bizi bir tercihe zorladığından, nedenselliğin kapsamından sandığımızın aksine çıkamayacağımızdan söz edilir. Bunlar ilke değil, yorumdur. Başka bir gezegende yaşamayı tercih edebilir miydiniz? Şimdilik hayır, nedensellik izin verdiğinde evet...

 

Demirefe dostum, yazın okurken insanı heyecanlandırıyor.

 

Ama benimde öğrenmek istediğim bir konu var. Sayısal loto geldi aklıma. Senin pasta izahının çağrışımı sanırım. Lotonun belirlediği rakam toplarının, belki hızlı kameralarla ve hesapçı hızlı işlemcilerle belirlenmesi olası olacak diyelim. Buna ben de inanıyorum. Benim oynadığım oyunda belirlediğim altı adet rakamı, determinizmin üç ilkesiyle nasıl izah edeceğiz? Örnekler çoğaltılabilir.

 

Buradaki özgür irademi, 'bünyesel gereksinimlerimizin gizli biçimde bizi bir tercihe zorladığı' tanımınla çözemedim.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

bir insan tanrıya ve dinlere inanmıyorsa din forumunda ne işi var,din adına neden yorum yaparki,bence siz kavram kargaşasına düşmüşsünüz,ne yapacağınızı bilemiyorsunuz,bütün dünya tanrıya inanıyor,ispat etmeye gerek varmı!!!!!!!!

Sayın arci

 

Din forumunda "Tanrı var mıdır?" sorusunun ne işi varsa, o konuyla ilgili her türlü görüşün de aynı işi var :) İnanma kriterleri arasında farklılıklar vardır. Bana göre inanmak için kanıt gerekir. Bir başkasına göre gerekmez. Benim inancım kanıtlanmış verilere inanmakla sınırlıdır. Oysa ki "kavram kargaşası" kesin bilimsel kanıtlardan yola çıkmadan kabul edilmiş kavramlardan doğar. Bütün dünyanın tanrıya inandığını söyleyeme, hem de bunun kanıtlanabilir olduğunuzu söylemenizdeki gayrı ciddi iddianız üzerine ise konuşacak fazla bir şeyimiz olmadığına ikna oldum.

 

Saygılar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

. Tekrarlıyorum bilginin kaynağı nesnel ve ispatlanabilir olmalı. Bilgiden üretilecek soyut bilgininde.

Bunu kavrayamamış olmalısın ki; Somut bilgilerden, soyut çıkarımlarında bilgiden ve nesnellikten kopuk tezler üretiyorsun. İspatımı, işte:

 

 

 

Uyanık Harun Yahyanın, metafizikçilerin, yine uyanık peygamberim geçinenlerin yaptıkları tıpkı senin yaptığın gibi.

 

İşte efendim madde varsa, yaratanıda olmalı. Elektrik enerjisi gözükmüyorsa, gözükmeyen cinler de olmalı. İnsanlar varsa, onlara kural gönderen tanrıda olmalıki; yol, yordam öğretsin...

 

Saydığın temel bilimlerle hangi bilim adamı ruhu keşfetmiş. Şimdi bu nesnel bilgimi? İlk defa doğa bilimleriyle, ruhları ispat ederek çığır açmaya adaysın galiba. Geriye dönerek bilgi nedir'i tekrar okumanı salık veriyorum.

 

 

 

Neymiş bu gerçekler? Burada sırala da bizde faydalanalım. Kuantumdan bahsedeceksen nesnelliğini tartışalım. Ama kuantumdan ruhlara gideceksen biz bu masalları H.Y. den çok dinledik. Zahmet etme.

 

Not: Üslubum öğretir gibi gözüküyorsa özür dilerim. Bazı şeylerin altını çizme gerekliliğindendir. Amacım paylaşımdır.

Yine anlatamamışım ya da siz yanlış anlamışsınız söylemek istediklerimi.

 

Sayın bilimselci, siz"bilginin kaynağı nesnel ve ispatlanabilir olmalı. Bilgiden üretilecek soyut bilgininde." diyorsunuz, ben de buna karşı çıkmıyorum.

 

Ben tanrının varlığına, somut gerçekler üzerinde düşünerek inandığımı söylediğim halde, siz bunu yanlış anlamışsınız ki bana, "Bilginin önemini açıkladım ama yine aynı şeyleri inatla söylemeye devam ediyorsun" ve "Bunu kavrayamamış olmalısın ki; Somut bilgilerden, soyut çıkarımlarında bilgiden ve nesnellikten kopuk tezler üretiyorsun." diyorsunuz.

 

Bir de "Saydığın temel bilimlerle hangi bilim adamı ruhu keşfetmiş. Şimdi bu nesnel bilgimi? İlk defa doğa bilimleriyle, ruhları ispat ederek çığır açmaya adaysın galiba. Geriye dönerek bilgi nedir'i tekrar okumanı salık veriyorum" diyorsun.

 

Ruh, şu bilimsel veriye göre varlığı kanıtlanmış bir gerçektir, gibi bir şey söylemiyorum ben. Ya da "elektriğin varlığı bilimsel bir gerçektir, o halde cinlerin varlığı da kanıtlanmıştır" sözünü söylyen de ben değilim. Lütfen HY veya başkalarının söyledikleri ile beni itham etmeyin.

 

Ben Tanrının varlığına dair bir bilgiden bahsetmediğim halde siz de ısrarla "Geriye dönerek bilgi nedir'i tekrar okumanı salık veriyorum" gibi sözlerinizi tekrar ediyorsunuz.

 

Tekrar ediyorum Tanrının varlığı bana göre, herhangi bir bilimsel bilgi ile ispatlanmış değildir.

 

Doğa bilimleriyle ruhların varlığını ispat etmeye de çalışmadım, sözlerimi neden bu kadar yanlış anlamakta ısrar ediyorsun çözebilmiş değilim.

 

Tanrının varlığını hangi bilimsel gerçeklerden hareketle kabul ettiğimi, "inandığımı" bile daha söylememişken, hiç değinmediğim ruhların ve cinlerin varlıklarını bilimsel olmayan bilgilerle kanıtlamaya kalkıştığımı niçin iddia ediyorsun ki?

 

İsterseniz, beni Tanrının varlığını kabul etmeğe götüren bilimsel gerçeklerden bir tanesini söyleyeyim de beni ona göre eleştirin, ya da değerlendirin:

 

Doğa var mıdır, evren var mıdır? İnsanlar ve diğer canlılar var mı dünyada? Var. Peki bunların varlıkları bilimsel bir gerçek ya da bilimsel bilgilere dayalı değil mi sizce?

 

İşte benim üzerinde düşündüğüm; bütün canlıların, gereksinimlerine uygun özelliklerle donatılmış olması.

 

Bu canlıların yapılarını oluşturan organ ve özellikleri onlara, kendisi de cansız ve dolayısıyla düşüncesiz bir varlık olan doğa veremez, diyorum.

 

Mesela, canlıların besinlerini yiyip sindirebilmeleri için mide, diş, karaciğer, pankreas, safra kesesi ve benzeri organlara ihtiyaç varsa, bu organlar da vardır. Yine canlıların, bir Hidrojen- Oksijen bileşiği olan "su"ya ihtiyacı olduğunu biliyoruz. İlginçtir ki, dünyada "su" da vardır. Ya da dünyada "su" ve gıdaların oluşumuna imkan veren güneş ışığı gibi diğer varlıklar da olduğu için, canlılar orada oluşmuş veya (bana göre) yaratılmıştır diyorum.

 

Burada "bir düşüncenin" olduğunu iddia ediyorum. Bu "düşüncenin" veya "planın" varlığına dair bir "bilimsel bilgi" ileri sürüyor değilim.

 

Yukarıda belirttiğim bilimsel bilgi ya da gerçeklerin etkisiyle böyle düşündüğümü söylüyorum.

 

Umarım bu defa yanlış anlamazsınız.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Benim oynadığım oyunda belirlediğim altı adet rakamı, determinizmin üç ilkesiyle nasıl izah edeceğiz? Örnekler çoğaltılabilir.

 

Buradaki özgür irademi, 'bünyesel gereksinimlerimizin gizli biçimde bizi bir tercihe zorladığı' tanımınla çözemedim.

Saygıdeğer bilimselci

 

Altı adet rakamı belirlemenizde temporal lobunuzdaki önceki deneyimleriniz, eğilimlerimiz, çağrışım mekanizmalarınız ve bu çağrışımları harekete geçiren farkına dahi varmadığınız algıladığınız veriler rol oynuyor. Bilgisayarların belirlediği rastgele sayılar bile aslında belirli bir sırayı takip ederler. Örneğin Pi sayısının devam eden basamakları devirsiz ve bağlantısız yani örüntülü değildir. Her yeni basamak beklenmedik görülür. Ama elbetteki deterministtir ve öngörülebilir, belirlenebilir, her basamağı gerekircilik ve nedensellikle rahatlıkla izah edersiniz. Bu da tesadüfün olmadığını gösterir. Buradaki belirlenimciliği zorlaştırmak istersek Pi'nin kaçıncı basamağını istediğimizi söylememiz yeterli olacaktır. Burada devreye girmiş olan insan faktörünün de biraz önce verdiği kararda etkili olan mekanizmalardan bahsetmiştim. Kişi sayısını arttırır ve toplamlarındaki basamağı incelersek işimizi çok daha da zorlaştırır ve neredeyse artık kaotik bir hale sokarız. Bu durum yine de determinizttir. Çok daha iyi teknikler ve araştırma ile hala belirlenebilirdir.

 

Saygılar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Doğa var mıdır, evren var mıdır? İnsanlar ve diğer canlılar var mı dünyada? Var. Peki bunların varlıkları bilimsel bir gerçek ya da bilimsel bilgilere dayalı değil mi sizce?

 

İşte benim üzerinde düşündüğüm; bütün canlıların, gereksinimlerine uygun özelliklerle donatılmış olması.

Doğal seçilim ve mutasyon denen iki durum var. Dış ve iç etkenler sonucu ortaya çıkan mutasyonlar (hatalı gen üretimi) canlılara bazen iyi bazen kötü özellikler verir. Kötü özellikler yeni mutantın hayatta kalmasını zorlaştırıyorsa, soyu da yürüyemez ve yok olur. İyi özellikler yeni mutantın hayatını kolaylaştırıyorsa soyu artar ve diğer türlerle daha rekabetçi olur. Doğa olayları, susuzluk, mikroplar, kıtlık, afetler gibi bir sürü olay canlıları özelliklerine göre eler. Dayanabilenler güçlü olanlardır ve genlerini aktarabilirle. Bu yüzden doğa seçilimleri ile hayatı sürekli karmaşık ve gelişmiş olmaya yönlendirir. Uygun özellikler dedikleriniz nedir bilmem ama örneğin insan uçabilse, köpek gibi yüzbinlerce kokuyu ayırabilse, yarasa gibi duyabilse, baykuş gibi keskin duyabilse, antilop hızında hareket edebilse, balık gibi yüzebilse, anaerob mikrop gibi oksijensiz de yaşayabilse, filler gibi hatırlayabilse, örümcek maymunu kadar çevik olabilse, kartal gibi görebilse, elektrikli balık gibi elektrik, yılan gibi zehir üretebilse vs. vs. kat kat daha gelişmiş olurdu. İnsan şu anki gelişimi ile evriminin ortalarında bi canlı olup, daha yolun da çok başındadır. Üstelik vüzudumuzda gereksiz pek çok genetik artık da vardır. Örneğin embriyolojik aşamalarda solungaçlarımız oluşur, sonra körelir. Apandisimiz, yirmi yaş dişlerimiz hep gereksiz artıklardır. BU konu çok uzun biraz olsun yazdım, şimdilik yeterli.

Bu canlıların yapılarını oluşturan organ ve özellikleri onlara, kendisi de cansız ve dolayısıyla düşüncesiz bir varlık olan doğa veremez, diyorum.

Doğa verir. Sebeplerini de anlatmaya çalıştım. Onbinlerce sayfalık üniversite kökenli bilimsel kalıtım araştırmalarını okursanız, ne demek istediğimi daha rahat anlarsınız.

Mesela, canlıların besinlerini yiyip sindirebilmeleri için mide, diş, karaciğer, pankreas, safra kesesi ve benzeri organlara ihtiyaç varsa, bu organlar da vardır. Yine canlıların, bir Hidrojen- Oksijen bileşiği olan "su"ya ihtiyacı olduğunu biliyoruz. İlginçtir ki, dünyada "su" da vardır. Ya da dünyada "su" ve gıdaların oluşumuna imkan veren güneş ışığı gibi diğer varlıklar da olduğu için, canlılar orada oluşmuş veya (bana göre) yaratılmıştır diyorum.

Su olduğu için dünyada yaratılmamış, su olduğu için dünyada ortaya çıkmıştır. Suyun olmadığı, güneşin olmadığı yerde insan benzeri bir insan ortaya çıksa buna yaratılmış diyebilirdik. Ancak zaten bu saydığınız ortamımızda, organik maddelerin, proteinlerin, amino asitlerin, nükleik asitlerin, basit virüslerin, bakterilerin, ortak yaşamlıların, süngerlerin, alglerin, bitkilerin, yumuşakçaların, omurgalıların, trilobitlerin, balıkların, amfibilerin, karasal canlıların, kuşların, memelilerin, primatların ve insanların oluşumunda bilimsel evrim açısından tanrısal bir gereklilik yoktur.

 

Saygılar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın Domuzbağı,

 

İki yüz yıldır "teori" olmaktan kurtulamamış "evrim" iddiasını, bana "bilim" diye sunmayın lütfen. Bilimsel bir iddia, o kadar...

 

Evrim teorisinin doğruluğu kanıtlanmadan; bilimsel veri, bilimsel bilgi veya bilimsel kanun gibi savunulması, ne kadar mantıklı acaba?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın Domuzbağı,

 

İki yüz yıldır "teori" olmaktan kurtulamamış "evrim" iddiasını, bana "bilim" diye sunmayın lütfen. Bilimsel bir iddia, o kadar...

 

Evrim teorisinin doğruluğu kanıtlanmadan; bilimsel veri, bilimsel bilgi veya bilimsel kanun gibi savunulması, ne kadar mantıklı acaba?

Sayın yazgan

 

Bunu nereden çıkarttınız. Evrim hergün önümüzde, kendi çocuklarınızda bile görülürken. Evrim ile ilgili HY'nın bilim dışı komik iddialarından daha ciddi bir eleştriniz olsa gerek. Merakla bekliyorum, evrime neden karşı çıktığınızı?

 

Saygılar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın yazgan

 

Bunu nereden çıkarttınız. Evrim hergün önümüzde, kendi çocuklarınızda bile görülürken. Evrim ile ilgili HY'nın bilim dışı komik iddialarından daha ciddi bir eleştriniz olsa gerek. Merakla bekliyorum, evrime neden karşı çıktığınızı?

 

Saygılar...

 

HY veya evrim teorisine karşı çıkan bir başkasının söyledikleri beni bağlamaz. HY yokken kimse evrim teorisine karşı çıkmıyor muydu? Niye hep onun adından bahsediyorsunuz ki? Ben kişisel olarak,"evrim teorisine" karşı çıkma hakkına sahip değil miyim ? Bilimle "ilintili" bütün "teorileri" "bilimsel bilgi" olarak mı değerlendirip kabul edeceğiz?

 

"Evrim"e, teori olduğu (bilimsel kanun olmadığı) ve benim yukarıda bahsettiğim düşüncelerime uymadığı için karşı çıkıyorum. Eğer "yer çekimi" ya da "maddenin sakımı" gibi bilimsel bir kanun haline gelirse, o zaman tabii ki karşı çıkma hakkım olamaz.

 

Yukarıda bahsettiğim düşüncelerimin özeti ise; evrende hiç bir şey tesadüflerle var olamayacağı gibi, tüm varlıklarda görülen mükemmel sistemin "planlanmadan ve biri tarafından tasarlanmadan" olma ihtimalini mantığa aykırı görmemdir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

HY veya evrim teorisine karşı çıkan bir başkasının söyledikleri beni bağlamaz. HY yokken kimse evrim teorisine karşı çıkmıyor muydu? Niye hep onun adından bahsediyorsunuz ki? Ben kişisel olarak,"evrim teorisine" karşı çıkma hakkına sahip değil miyim ? Bilimle "ilintili" bütün "teorileri" "bilimsel bilgi" olarak mı değerlendirip kabul edeceğiz?

 

"Evrim"e, teori olduğu (bilimsel kanun olmadığı) ve benim yukarıda bahsettiğim düşüncelerime uymadığı için karşı çıkıyorum. Eğer "yer çekimi" ya da "maddenin sakımı" gibi bilimsel bir kanun haline gelirse, o zaman tabii ki karşı çıkma hakkım olamaz.

 

Yukarıda bahsettiğim düşüncelerimin özeti ise; evrende hiç bir şey tesadüflerle var olamayacağı gibi, tüm varlıklarda görülen mükemmel sistemin "planlanmadan ve biri tarafından tasarlanmadan" olma ihtimalini mantığa aykırı görmemdir.

Sayın yazgan

 

Evrime bilimsel bir sebepten, şu noktasında yanlışlık var, diyerek bir karşı çıkışınız olmadığını anlıyorum. Evrim teorisini anlamadığınızı, evrimin herşeyin tesadüfen ortaya çıktığını söylediğinizi zannetmenizden anlıyorum. Evrimde hiçbir şey tesadüfi değildir. Herşeyin bir sebebi ve sonucu vardır. Evrim dediğiniz mutasyon ve doğal seleksiyon denen iki kanundan oluşur. Bunlar da teori değil kanundurve aynı maddenin sakınımı gibidir. Ortalıkta mükemmel bir sistem falan da yoktur. Öyle bir şeyi nereden çıkarttınız. Size mükemmel gözüküyor olsa gerek. Berbat bir sistem olduğunu söylemek çok daha doğru olur. Baştan sona düzeltilmesi gerekir ve hatalarla doludur.

 

Saygılar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın yazgan

 

Evrime bilimsel bir sebepten, şu noktasında yanlışlık var, diyerek bir karşı çıkışınız olmadığını anlıyorum. Evrim teorisini anlamadığınızı, evrimin herşeyin tesadüfen ortaya çıktığını söylediğinizi zannetmenizden anlıyorum. Evrimde hiçbir şey tesadüfi değildir. Herşeyin bir sebebi ve sonucu vardır. Evrim dediğiniz mutasyon ve doğal seleksiyon denen iki kanundan oluşur. Bunlar da teori değil kanundurve aynı maddenin sakınımı gibidir. Ortalıkta mükemmel bir sistem falan da yoktur. Öyle bir şeyi nereden çıkarttınız. Size mükemmel gözüküyor olsa gerek. Berbat bir sistem olduğunu söylemek çok daha doğru olur. Baştan sona düzeltilmesi gerekir ve hatalarla doludur.

 

Saygılar...

Bu teori hakkında her şeyi bildiğimi iddia etmiyorum, ama bunun bir kanun olduğunu da ilk defa sizden duyuyorum.Bunu galiba sadece sizin gibi evrimi tabulaştıranlar söylüyor . Kanun olması için her halde bütün bilim adamlarının kabul etmesi gerekirdi.

 

Evrim teorisine göre dünyada ilk canlının ortaya çıkışını tesadüfe değil de neye bağlıyorsunuz?

 

Evrim, bütün canlıların ilk canlıdan dönüşerek başka türlerin ortaya çıktığını kabul etmiyor mu?Böylece, geriye doğru gittikçe tüm canlıların birbirinden geldiğini söylemiş olmuyor mu? Eğer böyleyse, evrimciler tarafından milyonlarca yıl önce yok olduğu söylenen bazı türlerin örneklerine günümüzde de rastlanmış olmasını, KANUNUNUZUN neresi ile açıklıyorsunuz?

 

Evrendeki ve canlılar sisteminin mükemmel olmadığını, hattâ berbat olduğunu söylüyorsunuz. Aslında ben "mükemmel" derken, gerçek anlamda "kusursuz" demek istemedim. Sadece "biz insanların hiçbir zaman yapamayacağı kadar gelişmiş" ve üstün, dersem daha doğru olur.

 

İnsan gibi akıllı ve gelişebilen bir canlıyı bir kenara bırakalım; günümüzün en güçlü teknik - bilimsel imkanları, en gelişmiş labratuvarlarında en yetkin bilim adamları tarafından gece gündüz kullanıldığı halde, küçücük bir sinek benzeri canlıyı bile niye yaratamıyoruz acaba? Hem de bırakın üstün modelleri, en ilkel olanını bile neden yaratamıyor, insanoğlunun bugün ulaştığı muazzam bilim ve teknik gücü?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.