Φ Dogrucudavut Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2009 Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2009 Şimdi çerkez kültürünün özel bir durumu vardır. Çerkesler yahudilerle birlikte dünyada en çok sürgüne maruz kalmış millettir. Çerkeslerin anavatanından %90 u sürülmüştür. Üstelik lafta değil, çok ciddi bir asimilasyon politikasına maruz kalmışlardır. Tarihleri boyunca sürgün edildikleri ülkelerde kimliklerini ülke içinde siyasi güç amaçlı bir baskı grubu ya da ayrılıkçı akımlar için kullanmamışlardır. Osmanlı'ya çerkesler 19, yy ın ortalarında sürgün edilmişlerdir. 20. yy a gelirken daha Osmanlı'ya geleli 50 yıl bir olmamış çerkesler, Osmanlı Ordusu'nun bel kemiğini oluşturur hale gelmişlerdir. daha geleli yarım yüzyıl olmamış bu insanlar vatan müdafasında en önde koşanlardan olmuşlardır. 12 yıl askerlikten muaf oldukları halde gönüllü olarak birinci dünya savaşına katılmışlardır. Birinci dünya savaşında büyük kahramanlıklar gösteren, işgal yıllarında İstanbulda'ki direnişin merkezi olan karakol teşkilatı ile, Anadolu'da kurulan kuvayı milliye birlilerinin kuruluşunu organize eden teşkilat olan "Teşkilat-ı Mahsusa"'nın bütün fedaileri çerkestir. Kurtuluş savaşındaki paşaların neredeyse yarısı çerkestir. Sadece Türkiye'de mi? Mısır ordusunda, Ürdün ordusunda. Ürdün'de kralın muhafızlarının tamamı çerkezdir hala. Çerkesler kalkıp etnik siyaset yapan bir çerkes partisi kurmamışlardır Türkiye'de. Çerkes kanaat önderleri asla çerkesleri belli bir siyasi partiye oy vermeleri için yönlendirecek taktikler izlememişlerdir. Çerkesler, etnik kimlikleriyle siyasetin yakınında bile dolaşmamışlardır. Teavun Cemiyeti'nden beri Dernekler, vakıfları, birlikleri tamamen çerkes kültürünü yaşatmak, yeni nesillerin sürgün edildikleri coğrafyanın kültürünü ve değerlerini unutmamasını sağlamak üzere çalışmıştır. 19. yy da yaşadıkları korkunç katliam ve ardından gelen sürgün çerkes kültürünü ve kimliğini yok oluşun eşiğine getirmiştir. Ve halen çerkes kültürü büyük bir tehlike altındadır. Sürgündeki çerkesler için durum dahada zordur. Bu kültürün yok olması, yalnızca çerkesler için değil dünya için büyük bir kayıp olur. Siz müziği laterna olmadan, dansı çerkes dansları olmadan düşünebilir misiniz ? Düşünemem tabii. Dostum, bunları bana anlatmanın nedenini bazılarının ders çıkarması için diye algılıyorum. Yoksa, benim başka başlıklarda İzmirde ilk kurşunu atan Hasan Tahsinin de bir Çerkes olduğunu yazdığımı da, Atatürkün sağ kolu Kılıç Aliyi de yazdığımı görmüşsündür. Görmemişsen de, Çerkeslerin vatanseverliğini bildiğimi bilmeni isterim. Çerkesler bunu devletin böyle bir uygulaması yokken bir sorun olarak ortaya atmamışlardır. TRT'de Kürtçe Kanal'ı sadece kürtçe yabancı dilde kanal olacak başka olmayacak diyerek kurmamıştır. Çerkes , çerkes kimliğine bir etnik milliyetçi bakış açısıyla değil. Tamamen kültürel olarak değer vermektedirler. Şimdi, bu uygulamanın kaynağı nedir ? AB. Peki, AB’nin ortak kriterleri var mı ? Sonra bu yayın olayı yeni de değildir. TRT, 2001’de göstermelik de olsa Kürtçe, Çerkesçe, Boşnakça, Arapça yayına başlamıştı. Peki, Çerkeslerin tümü Türkçe biliyor mu ? Sence, bilmeyen varsa, bu Çerkesçe yayın,bir yandan da Türkçe öğretmeli mi ?Tabii ki, Çerkeslerin durumu farklı, sonuçta, Türkiye içinde bir federasyon talebi yok. Çünkü, Çerkesler, bu topraklara sonradan Kafkasyaya dönmek üzere gelmişlerdir. Burda, işin özü, vatandaşlarımızın, bu taleplerinin amacının ne olduğudur. Eğer, Kürtlerin %60'ı henüz Türkçe bilmiyorsa, bu tür haklar bölünmeye ve parçalanmaya götürebilir. Bu nedenle, bu yayınların amacı Kürt vatandaşları Türkiyeye entegre etmek, şarkı, türkü, dizi dışında bir yandan da ortak dil olan Türkçe öğretmek olmalıdır. Demişim. Sence, sorun nedir ? Alıntı
Φ Dogrucudavut Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2009 Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2009 Çerkeslerin yaşadığı asimilasyondur. Bu Türkiye'den kaynaklı bir asimilasyon değildir. Bu sürgünün tabiatında olan asimilasyondur. Zira toplu sürgünün birincil amacıda budur. Şöyle ki , Almanya'ya göç etmiş, oranın vatandaşı olmuş Türk'lerin, Alman toplumuyla entegrasyona girmeleri uyum sağlamaları başka birşeydir. Ama "dış hatlar" muhabirinin mikrofon uzattığı Almanya'da doğmuş 17-20 yaş arası gençlerin neredeyse hepsinin "Atatürk kimdir?" sorusuna yanıt verememesi başka birşeydir. Bu asimilasyondur. Türkiyede de sorsan, o soruya yanıt veremeyenler çıkmaz mı dersin ? Asimilasyonu, zorla ve gönüllü olarak ikiye ayırmak mümkün. Dediğin gibi, bazı Çerkesler, gönüllü olarak asimile olmuştur. Almanyadaki bazı Türkler de, hem kendiliğinden asimile olmamayı becerememişler, hem de Türkiye'yi yönetenlerin politikaları bunu sağlamaya yönelik olmamıştır. Kendi kültürünü koruyup, entegre olanlar da vardır. Topraklarından sürülen halklar, eğer önlem alınmaz ve yeni nesillere aktarılacak araçlar geliştirilmezse kuşaklar sonra kendiliğinden asimile olurlar. Peki, Çerkesler için TV/Radyo dışında bu araçları geliştirebilecekleri bir ortam olmamışmıdır, şimdiye kadar ? Benim hatırladığım gazeteler vardı. Bu araçlar, özel girişimlerle oluşturulamaz mı ? Kafkas derneklerinin yeterli sermayesi yoksa, devlet öncü olup başlatabilir tabii, ama duruma göre daha sonra özel sektöre de devredebilir kurduğu sistemi. (Yap-İşlet-Devret ) Devlet her etnik gruba TV kuracak diye bir kural yoktur. Bu ihtiyaç, Kürt vatandaşlarımızın, büyük bir kısmının Türkçe bilmemesi, sadece Kürtçe bilmesi nedeniyle, PKK'nın yayın organlarının propogandasına maruz kalıp ülkeden, milletten kopma tehlikesi nedeniyledir. Normal şartlarda, her etnik grup özel Tv kurabilme hakkına sahiptir. Türkçeden başka dillerde yayın yapma yasağı 1984'te başlamış, 2001'de sona ermiştir. Yani, bu serbestlik yeni değildir. Devletin bu işte öncü olması, ancak, Kürt vatandaşlarımızı ülkeye bağlamak için olmalıdır. Koparmak için değil. Bu nedenle, yapılacak yayınlarda şarkı, türkü dışında, Türkçe de öğretilmelidir. Çünkü, ortak dilimiz olan Türkçeyi öğrenmemek, ülkeye, milllete yabancılaşmayı doğurur. Birliğe hizmet etmez. Yani, bu yayın, Kürtler adına bir pozitif ayrımcılıktır. Alıntı
Φ Dogrucudavut Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2009 Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2009 Bizler ne bölünmek istiyoruz nede baski altinda yasamak. Istegimiz kardesce ve esit vatandaslik haklariyla yasamak. Siz Türk değilmiydiniz ? Herhalde, heyecandan kaptırıp bunları yazdınız. Alıntı
Φ Efendi Türkler Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2009 Siz Türk değilmiydiniz ? Herhalde, heyecandan kaptırıp bunları yazdınız. Seriat´a oynamak kolay mi zannediyorsun Sayin Dogrucudavut Bu sefer´de ne bahane bulacak size karsi bende merak ediyorum daha önce ispatla demisti! ispatda neki seriat icin Takiye sagolsun Alıntı
Φ dünyahepimizin Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2009 Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2009 Siz Türk değilmiydiniz ? Herhalde, heyecandan kaptırıp bunları yazdınız. Tam aciklarmisiniz lütfen ne demek sitediginizi sorunuzla? Anlayamadimda. Alıntı
Φ dünyahepimizin Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2009 Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2009 Seriat´a oynamak kolay mi zannediyorsun Sayin Dogrucudavut Bu sefer´de ne bahane bulacak size karsi bende merak ediyorum daha önce ispatla demisti! ispatda neki seriat icin Takiye sagolsun Sn Efendi Türkler malesef gene siz bazi konulari karistirmissiniz ve aynen Almanya daki sosyal yardimlar konusundaki gibi bilmeden yorum yapmissiniz. Kim seriata oynamak istiyor? Benmi? Gülerim sadece böyle bir iddaaya. Sayiz defalarca anlattik ama herhalde okumuyorsunuz vveya gerek duymuyorsunuz, cünki siz zataen belkide insanlari sucu veya bucu diye etiketlemissiniz. Türkiye'de sadece Türkcülerle sriatcilar yok, bunu iyi bilin. Illada siz istiyorsunuz diye bizler ya Türkcü yada seriatci olmak zorunda degiliz. Ne güzelki ülkemizde milyonlarca gercek demokrat ve devrimci insanlar var. Benim neye bahane blacagimi ve ne icin arkadasa isbatla dedigimi yzinizdan cikaramadim. Lütfen biraz daha acik yazalimki en azindan okudugumuz zaman ne demek istediginizi anlayalim. Sizin iddaalariniz bana malesef devamli Almanya örnegini hatirlatiyor. Alıntı
Φ Dogrucudavut Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2009 Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2009 Yeni Amerikan Dış Politikası'nın ipuçları! AB`nin, azınlık dayatması yanlış Avrupa Birliği(AB), yeni bir `azınlık anlayışı` gündeme getirerek bir kez daha Türkiye`nin hassas sinir uçlarına dokunmayı başardı. 6 Ekim`de yayınlanan İlerleme Raporu`nda Süryaniler, Kürtler, Aleviler, Çerkezler`azınlık` kapsamında dile getirilerek, Türkiye Lozan`ı aşan dini, etnik ve dili azınlıkları kabul etmeye zorlanıyor. AB`nin, bu şekilde azınlık dayatması iki sebepten dolayı sağlıklı değil ve dikkatli adımlar atılmazsa Türkiye`nin bütünlüğüne zarar verebilir. Birincisi, AB`nin azınlıklar konusunda ortak bir tanımı ve uygulaması yok. Yani, AB müktesebatı ortak bir azınlık tanımlaması içermiyor (Birleşmiş Milletler`in de bu konuda bir tanımı yok). AB üyesi ülkeler, hangi grubu azınlık kabul edeceklerini ve hangi oranda haklar vereceklerini kendileri belirliyor. AB`nin mevcut 15 üyesi arasında birbirinden çok farklı ve hatta çatışan azınlık anlayışı ve uygulamaları mevcut. Avrupa`da dağınık olarak yaşayan Alman azınlıklar bu konuda iyi bir örnek teşkil ediyor. Danimarka ve İtalya`da yaşayan Almanlar ya da Almanca konuşanlar, Fransa ve Belçika`daki Almanlara göre çok ileri haklara sahipler. Azınlık statüsünde ve hatta özerk yönetimleri var. Oysa Fransa`da, Almanlar azınlık haklarına sahip değiller. Fransa, aynı şekilde Korsika`ya tanıdığı hakları, Bask azınlığa da tanımıyor. Basklar, komşu İspanya`da azınlık ve özerk yönetime sahipler. Almanya`da ise ilginç bir şekilde Yahudiler azınlık değil. Almanya, Fransa, İtalya, İngiltere ve Hollanda gibi yarım milyondan fazla Müslüman`a sahip ülkelerden hiçbirinde Müslümanlar azınlık değil. Yunanistan`da ise Müslümanlar azınlık; ama onlara göre de Türk azınlık yok. Yani Avrupa Birliği`nde ortak bir azınlık tanımlaması olmadığı gibi, azınlıklara nasıl haklar verileceği de ulus devletler tarafından ayrı ayrı kararlaştırılıyor. Her üye ülkenin farklı uygulamaları söz konusu. Dolayısıyla AB`nin, Türkiye`ye herhangi bir azınlık grubu veya azınlık hakkı dayatması yanlış. İkinci sebep, Avrupa`da azınlıklar İspanya hariç hiçbir ülkede nüfusun yüzde 10`unu geçmiyor. Hatta çoğunlukla yüzde 5`i bile bulmuyor. Euromosaic tarafından 1996`da yayınlanan ve 15 AB üyesindeki azınlık dillerini araştıran rapor, bu gerçeği çarpıcı bir şekilde ortaya çıkarıyor. Euromosaic`e göre, AB üyesi 15 ülkede 38 azınlık dili var. Daha ilginci, 370 milyonluk AB`nin içerisinde azınlıkların toplam nüfusu 20 milyon civarında. Üstelik bunun 10 milyonu İspanya`da, 4 milyonu da Fransa`da yaşıyor. Geri kalan 6 milyon diğer 13 ülkede dağınık yaşıyor. Dolayısıyla, İspanya dışındaki azınlıklar ülke bütünlüğünü kitle halinde tehdit edecek çapta değil. Mesela, Almanya`da resmen tanınan dört azınlık grubun hiçbiri 600 binden fazla değil. Fransa`da yıllardır konuşulan Korsika`nın nüfusu 125 bin. İspanya`da yıllardır ETA vasıtasıyla teröre başvurarak bağımsızlık arayan Basklılar, toplamda 700 bin kadar. Buna karşılık, AB İlerleme Raporu Kürtlerin 12-20 milyon, Alevilerin 12-15 milyon ve Çerkezlerin 3 milyon civarında olduğunu kayda geçiriyor. Yani, bu kesimlerin tamamı azınlık statüsüne alındığında, Türkiye nüfusunun çoğunluğu azınlık haline geliyor. AB`nin dayatmaya çalıştığı bu gruplardan sadece biri bile, AB içerisindeki azınlıkların toplamına eşit. Daha da önemlisi, İspanya ve İrlanda örneğinde görüldüğü gibi, azınlık ve kültürel hakları geniş olarak vermek ve hatta özerklik ilan etmek bile, bağımsızlık peşindeki silahlı terörün sonu anlamına gelmiyor. Dolayısıyla Türkiye`nin kendi şartları içerisinde, azınlık veya kültürel haklar ile ilgili toplumsal barışı koruyacak ve sağlayacak adımlar atması gerekiyor. AB üyeliği kesinleşmeden atılacak bazı ileri açılımlar, daha sonra Türkiye`yi önü alınmaz gelişmelerle (Belçika gibi) karşı karşıya bırakabilir. ERHAN BAŞYURT ( Zaman-2004-10-25 ) Alıntı
Φ Efendi Türkler Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2009 Yeni Amerikan Dış Politikası'nın ipuçları! Alıntı
Φ dünyahepimizin Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2009 Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2009 Yeni Amerikan Dış Politikası'nın ipuçları! AB`nin, azınlık dayatması yanlış Avrupa Birliği(AB), yeni bir `azınlık anlayışı` gündeme getirerek bir kez daha Türkiye`nin hassas sinir uçlarına dokunmayı başardı. 6 Ekim`de yayınlanan İlerleme Raporu`nda Süryaniler, Kürtler, Aleviler, Çerkezler`azınlık` kapsamında dile getirilerek, Türkiye Lozan`ı aşan dini, etnik ve dili azınlıkları kabul etmeye zorlanıyor. AB`nin, bu şekilde azınlık dayatması iki sebepten dolayı sağlıklı değil ve dikkatli adımlar atılmazsa Türkiye`nin bütünlüğüne zarar verebilir. Birincisi, AB`nin azınlıklar konusunda ortak bir tanımı ve uygulaması yok. Yani, AB müktesebatı ortak bir azınlık tanımlaması içermiyor (Birleşmiş Milletler`in de bu konuda bir tanımı yok). AB üyesi ülkeler, hangi grubu azınlık kabul edeceklerini ve hangi oranda haklar vereceklerini kendileri belirliyor. AB`nin mevcut 15 üyesi arasında birbirinden çok farklı ve hatta çatışan azınlık anlayışı ve uygulamaları mevcut. Avrupa`da dağınık olarak yaşayan Alman azınlıklar bu konuda iyi bir örnek teşkil ediyor. Danimarka ve İtalya`da yaşayan Almanlar ya da Almanca konuşanlar, Fransa ve Belçika`daki Almanlara göre çok ileri haklara sahipler. Azınlık statüsünde ve hatta özerk yönetimleri var. Oysa Fransa`da, Almanlar azınlık haklarına sahip değiller. Fransa, aynı şekilde Korsika`ya tanıdığı hakları, Bask azınlığa da tanımıyor. Basklar, komşu İspanya`da azınlık ve özerk yönetime sahipler. Almanya`da ise ilginç bir şekilde Yahudiler azınlık değil. Almanya, Fransa, İtalya, İngiltere ve Hollanda gibi yarım milyondan fazla Müslüman`a sahip ülkelerden hiçbirinde Müslümanlar azınlık değil. Yunanistan`da ise Müslümanlar azınlık; ama onlara göre de Türk azınlık yok. Yani Avrupa Birliği`nde ortak bir azınlık tanımlaması olmadığı gibi, azınlıklara nasıl haklar verileceği de ulus devletler tarafından ayrı ayrı kararlaştırılıyor. Her üye ülkenin farklı uygulamaları söz konusu. Dolayısıyla AB`nin, Türkiye`ye herhangi bir azınlık grubu veya azınlık hakkı dayatması yanlış. İkinci sebep, Avrupa`da azınlıklar İspanya hariç hiçbir ülkede nüfusun yüzde 10`unu geçmiyor. Hatta çoğunlukla yüzde 5`i bile bulmuyor. Euromosaic tarafından 1996`da yayınlanan ve 15 AB üyesindeki azınlık dillerini araştıran rapor, bu gerçeği çarpıcı bir şekilde ortaya çıkarıyor. Euromosaic`e göre, AB üyesi 15 ülkede 38 azınlık dili var. Daha ilginci, 370 milyonluk AB`nin içerisinde azınlıkların toplam nüfusu 20 milyon civarında. Üstelik bunun 10 milyonu İspanya`da, 4 milyonu da Fransa`da yaşıyor. Geri kalan 6 milyon diğer 13 ülkede dağınık yaşıyor. Dolayısıyla, İspanya dışındaki azınlıklar ülke bütünlüğünü kitle halinde tehdit edecek çapta değil. Mesela, Almanya`da resmen tanınan dört azınlık grubun hiçbiri 600 binden fazla değil. Fransa`da yıllardır konuşulan Korsika`nın nüfusu 125 bin. İspanya`da yıllardır ETA vasıtasıyla teröre başvurarak bağımsızlık arayan Basklılar, toplamda 700 bin kadar. Buna karşılık, AB İlerleme Raporu Kürtlerin 12-20 milyon, Alevilerin 12-15 milyon ve Çerkezlerin 3 milyon civarında olduğunu kayda geçiriyor. Yani, bu kesimlerin tamamı azınlık statüsüne alındığında, Türkiye nüfusunun çoğunluğu azınlık haline geliyor. AB`nin dayatmaya çalıştığı bu gruplardan sadece biri bile, AB içerisindeki azınlıkların toplamına eşit. Daha da önemlisi, İspanya ve İrlanda örneğinde görüldüğü gibi, azınlık ve kültürel hakları geniş olarak vermek ve hatta özerklik ilan etmek bile, bağımsızlık peşindeki silahlı terörün sonu anlamına gelmiyor. Dolayısıyla Türkiye`nin kendi şartları içerisinde, azınlık veya kültürel haklar ile ilgili toplumsal barışı koruyacak ve sağlayacak adımlar atması gerekiyor. AB üyeliği kesinleşmeden atılacak bazı ileri açılımlar, daha sonra Türkiye`yi önü alınmaz gelişmelerle (Belçika gibi) karşı karşıya bırakabilir. ERHAN BAŞYURT ( Zaman-2004-10-25 ) Biz önce AB'nin veya baska bir ülkenin bize azinlik dayatmasini bir kenara birakalim ülkemizde kendi tanimladigimiz etnik gruplara ve etnik saymadigimiz guruplara bakalim ve onlara gereken ilgiyi gösterip göstermedigimizi sorgulayalim. Mesela Cerkez'ler, neden bunlarin bir tv si ve kendi kültürlerini gelistirmeleri icin okullari yok? Neden devletten bir fon almiyorlar? Onun disinda mesela Aleviler, onlar azinlik olmadigi halde, kendilerine sordugun zaman ayrimciliga maruz kaldiklarini defalarca dile getiriyorlar. En son somut dedil ise TRT'in bir ilki yaparak Alevilerin kutsal ayi olan Muharrem ayinda özel programlar düzenlemeye basladi ve bunu baslatirken de eskiye dönük ufakta bir öz elestiri yaparak Alevilere haksizlik yapildigi tartisildi. Örnekleri cogaltabiliriz. Biz pekihala AB dayatmadan da cok önceleri kendi vatandaslarimiz olan etnik kökenleri degisik toplumlara kültürel haklarini verebilirdik ve hemde destek vererek, yani okullarini acarak vs. Bizimkisi sadece zaten istemedigimiz bir konuda baskalarinin baskisina karsi kendimizi hakli göstermeye calismaktan baska bir sey degil. Alıntı
Φ Dogrucudavut Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2009 Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2009 Biz önce AB'nin veya baska bir ülkenin bize azinlik dayatmasini bir kenara birakalim ülkemizde kendi tanimladigimiz etnik gruplara ve etnik saymadigimiz guruplara bakalim ve onlara gereken ilgiyi gösterip göstermedigimizi sorgulayalim. Mesela Cerkez'ler, neden bunlarin bir tv si ve kendi kültürlerini gelistirmeleri icin okullari yok? Neden devletten bir fon almiyorlar? Onun disinda mesela Aleviler, onlar azinlik olmadigi halde, kendilerine sordugun zaman ayrimciliga maruz kaldiklarini defalarca dile getiriyorlar. En son somut dedil ise TRT'in bir ilki yaparak Alevilerin kutsal ayi olan Muharrem ayinda özel programlar düzenlemeye basladi ve bunu baslatirken de eskiye dönük ufakta bir öz elestiri yaparak Alevilere haksizlik yapildigi tartisildi. Örnekleri cogaltabiliriz. Biz pekihala AB dayatmadan da cok önceleri kendi vatandaslarimiz olan etnik kökenleri degisik toplumlara kültürel haklarini verebilirdik ve hemde destek vererek, yani okullarini acarak vs. Bizimkisi sadece zaten istemedigimiz bir konuda baskalarinin baskisina karsi kendimizi hakli göstermeye calismaktan baska bir sey degil. Alevi yürüyüşü ile ilgili başlıkta, bu konuda mutabık olmamışmıydık ? Çerkeslerin böyle bir talebi olmamış. Ayrıca, Türkiyede TV'nin tarihi ne ki ? Lozana göre azınlık tanımımız Ermeni, Rum ve Yahudilerle sınırlı. Onlarda kendi imkanları ile okul açıyorlar. Neden Ermenice, Rumca, Yahudice TV niye yok diye sormuyorsunuz ? Alıntı
Φ Efendi Türkler Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2009 Alevi yürüyüşü ile ilgili başlıkta, bu konuda mutabık olmamışmıydık ? Çerkeslerin böyle bir talebi olmamış. Ayrıca, Türkiyede TV'nin tarihi ne ki ? Lozana göre azınlık tanımımız Ermeni, Rum ve Yahudilerle sınırlı. Onlarda kendi imkanları ile okul açıyorlar. Neden Ermenice, Rumca, Yahudice TV niye yok diye sormuyorsunuz ? Bence onlarda kendi imkanlariyla birseyler yapabiliyorsa önlerine hic bir engel cikmiyorsa..cikan engelde halkin belli kesiminin yetersiz bilgi kaynaklariyla sesini yükseltiyorsa buda halkin yanlis birileri tarafindan yönlendirmesiyle gelisen bir tavirdir..yani bizim gibi ülkelerde saglam devrimle demokrasi gelmis demokrasilerde azinlik yoktur.. idealist demokrat düsünürler.. gercek demokrasilerde herkesin sosyal ve siyasal esitligi saglandigi icin demokratik ülkelerde azinligin olamayacagini, olmamasi gerektigini savunurlar... bizim ülkemizde azinlik yoktur olsa olsa kendini mutlu hisseden azinliklar vardir..Türk halki azinliklari tanimaz milletin birligini tanir dünyada bundan iyi demokrasiyle yetisen bir milletde olmaz.. Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2009 Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2009 Türkiyede de sorsan, o soruya yanıt veremeyenler çıkmaz mı dersin ? Siyasal anlamda örnek vermedim. O verdiğim örnekte gençlerin Atatürk adında birini ismen duymuş olmaları, ama ne yaptığı, kim olduğu, ne zaman yaşadığı konularında gerçekten hiçbir bilgi sahibi olmamarıydı dikkat çeken. Aralarından Türkiye'nin başbakanı cevabını verende vardı. Asimilasyonu, zorla ve gönüllü olarak ikiye ayırmak mümkün. Dediğin gibi, bazı Çerkesler, gönüllü olarak asimile olmuştur. Asimilasyon gönüllü veya zorla olarak nasıl ayrılabilirki ? Siz bir halkı topluca katledip, gemilere bindirip geri dönmemek üzere denize salarsanız, bu bir zorlamadır. Çerkesler toplu sürgün ve katliamdan sonra kıtanın çeşitli yerlerine dağılmış, gittikleri ülkelerdede coğrafi olarak dağınık bir şekilde yerleştirilmişlerdir. Almanyadaki bazı Türkler de, hem kendiliğinden asimile olmamayı becerememişler, hem de Türkiye'yi yönetenlerin politikaları bunu sağlamaya yönelik olmamıştır. Kendi kültürünü koruyup, entegre olanlar da vardır. Fakat burada önemli bir faktörü atlıyorsunuz; Türkiye. Almanya'daki Türklerin bağımsız bir anavatanı vardır. İnsanlar yazları, kışları, tatillerde anavatanlarında ziyarete gelebilmektedir. Gurbetçi türklerle anavatan arasındaki diyaloğu sağlayan yüzlerce resmi ya da sivil örgüt vardır. Buna rağmen son kuşak Türk gençlerin asimilasyon tehlikesiyle karşı karşıya kaldığından bahsedilmektedir. Oysa Çerkesler'in 20 yıl öncesine kadar anavatanlarına turist olarak dahi gitmeleri yasaktı. Bugün ise anavatanlarındaki devlet başkanları Türkiye'ye turist olarak dahi gelememektedir. 20 yıldır anavatanları savaş ve işgali yaşamaktadır. Peki, Çerkesler için TV/Radyo dışında bu araçları geliştirebilecekleri bir ortam olmamışmıdır, şimdiye kadar ? Benim hatırladığım gazeteler vardı. Bu araçlar, özel girişimlerle oluşturulamaz mı ? Kafkas derneklerinin yeterli sermayesi yoksa, devlet öncü olup başlatabilir tabii, ama duruma göre daha sonra özel sektöre de devredebilir kurduğu sistemi. (Yap-İşlet-Devret ) Evet bu konu çok tartışılmıştır. Birincisi RTÜK net birşey söylememektedir. Yabancı dilde özel tv ye izin verip vermeyeceğini beyan etmemiştir. Bu yönde bir çok şirketin yaptığı lisans başvurusuna cevap vermemiştir. Bir ikinci nokta Türkiye'de ulusal yayın yapan bir tv kanalı olmak için ya çok büyük bir sermaye grubuna bağlı olmanız gerekir. Ya da belli bir siyasi partinin bir çeşit propaganda kanalı olmanız gerekir. Türkiye'deki bütün ulusal televizyon kanalları bu minvaldedir. Doğan grubu, çukurova grubu, mng holding, çalık grubu, tabi birde net olarak sermayelerinin kaynağı meçhul olan fakat gözle görünecek şekilde, AKP ya da /ve saadet partisi'ne yakın olan tv kanalları (ses tv, kanal a, meltem tv vs) . Türkiye'deki ulusal kanalların özeti budur. Türkçe bir kanal olarak bile bu iki seçenekten bağımsız bir tv kanalı olmanız neredeyse imkansızken. Birde nüfusun en fazla %8 ine hitap edecek bir ulusal tv kanalı kurmak mümkün değildir. Bugüne kadar çerkesler Türkiye siyasetinde birey olarak var olmuştur. Jontürkler'den, ittihat terakki'den, kuvay-ı milliye'den beri, bu böyledir. Yani baktığınızda Türkiye tarihine, "çerkesler genel olarak şu siyasi görüşü desteklemişlerdir, şu tarafı tutmuşlardır" diyemezsiniz. Anzavur ve adamlarıda çerkestir, Ethem bey ve adamlarıda. Ama ikisinin ve adamlarının çerkes olmaları birşeyi değiştirmemiş. Ethem bey Anzavur ayaklanmasını bastırmıştır Ege'de. Etnik kimlikleri üzerine kurdukları yapılar ise sadece kafkasyadaki siyasal ortamda taraf olmuşlardır. Çerkes dernekleri, birlikleri çeşitli sivil toplum kuruluşlarının, Türkiye'nin iç siyasetine ilişkin kurumsal kimlikleriyle açıklamalar ,tutumlar, demeçler, reaksiyonlar gösterdikleri görülmemiştir. kurumsal kimlikleri ile söyledikleri kafkasya üzerinedir. Bu yüzden TRT'nin yayın yapacağı, içeriğini TRT'nin belirleyeceği bir tv kanalını tercih etmektedirler. Sanırım ne demek istediğimi anlatabildim. Böyle özel bir tv kanalı, çerkesleri farklı noktalara götürebilir. Böyle bir potansiyeli vardır. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2009 Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2009 Kürtçe TV uygulaması vahim bir hak gaspıdır. Ayrıcalıklı bir uygulamadır. Lazca TV, Boşnakça TV, Tatarca TV, Çerkezce TV, Çeçence TV haklarının gaspıdır. demiştim de, ne alakası var, böyle talep yok, talep Kürtlerden var, o yüzden onlara verildi filan şeklinde yanıtlar gelmişti? Demek talep varmış, daha da olacak. Neyse, olsun varsın. Çerkeslere lafım yok. Çerkesler Lazlar çerez çekirdek... Ama görürsünüz bakın, onlardan sakınırlar! Çünkü onların Türkiye'yi bölme talebi yok! Fakat Kürtlere verilen tüm ayrıcalıklar, sonunda özerklik talebi ile, o da kurulması muhtemel (zaten altyapısı ile hazır olan fakat bekletilen) Kürt devletine ilhak talebi ile sonuçlanacaktır. Bunun önüne geçmenin bir yolu yoktur. PKK da, onunla yasadışı mücadele edenler de tasfiye edilip, legal yoldan bu talep yapılacak! "Demokrasi değil mi kardeşim, Hatay size ilhak ederken baldı da biz Kürt devletimize ilhak etmek isteyince sirke mi de yüzünüzü ekşitiyorsunuz?" Diyecekleri bu. İki kere iki dört! Çünkü Ergenekon ile ilgili olarak söylediğim gibi harddiske formatı çeken büyük ağabey XP'yi kaldırıp Vista'yı bunun için yüklüyor... Alıntı
Φ Dogrucudavut Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2009 Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2009 Siyasal anlamda örnek vermedim. O verdiğim örnekte gençlerin Atatürk adında birini ismen duymuş olmaları, ama ne yaptığı, kim olduğu, ne zaman yaşadığı konularında gerçekten hiçbir bilgi sahibi olmamarıydı dikkat çeken. Aralarından Türkiye'nin başbakanı cevabını verende vardı. Ben de siyaseten söylemedim zaten. Bizim bazı dağ köylerinde de durum aynı değil mi ? Asimilasyon gönüllü veya zorla olarak nasıl ayrılabilirki ? Siz bir halkı topluca katledip, gemilere bindirip geri dönmemek üzere denize salarsanız, bu bir zorlamadır. Çerkesler toplu sürgün ve katliamdan sonra kıtanın çeşitli yerlerine dağılmış, gittikleri ülkelerdede coğrafi olarak dağınık bir şekilde yerleştirilmişlerdir. Ben Türkiyedeki gönüllülükten bahsetmiştim. Rusyanın yaptıklarını biliyorum. Konuya ilgim var, zira bende de uzaktan Kafkasyalılık var. Türkiyede gönüllü bir asimilasyon vardır. Yani, tamam insanlar isterse ancak ekstra bir çaba göstermek zorundadırlar, asimile olmamak için ama dediğim gibi bazıları gönüllü olarak bunu kabul etmiştir. Fakat burada önemli bir faktörü atlıyorsunuz; Türkiye. Almanya'daki Türklerin bağımsız bir anavatanı vardır. İnsanlar yazları, kışları, tatillerde anavatanlarında ziyarete gelebilmektedir. Gurbetçi türklerle anavatan arasındaki diyaloğu sağlayan yüzlerce resmi ya da sivil örgüt vardır. Buna rağmen son kuşak Türk gençlerin asimilasyon tehlikesiyle karşı karşıya kaldığından bahsedilmektedir. Oysa Çerkesler'in 20 yıl öncesine kadar anavatanlarına turist olarak dahi gitmeleri yasaktı. Bugün ise anavatanlarındaki devlet başkanları Türkiye'ye turist olarak dahi gelememektedir. 20 yıldır anavatanları savaş ve işgali yaşamaktadır. Dostum, bunların hepsini biliyorum. Ben bu konuda, Almanyadaki Türkler ile Türkiyedeki Çerkesleri karşılaştırıp, Çerkeslerde de kabahat var demiyorum zaten. Çok farklı durumlar. Türkiyedeki Çerkes köylerinde Çerkesçe konuşulur, düğünler, gelenekler yaşatılır. Ama Türkiyede bir Çerkes dilinin, edebiyatının, biliminin gelişmesinin önünde engeller var tabii. Ben sadece, Almanyadaki Türklerin asimilasyon nedenlerini kabaca açıklamaya çalıştım. Evet bu konu çok tartışılmıştır. Birincisi RTÜK net birşey söylememektedir. Yabancı dilde özel tv ye izin verip vermeyeceğini beyan etmemiştir. Bu yönde bir çok şirketin yaptığı lisans başvurusuna cevap vermemiştir. Bir ikinci nokta Türkiye'de ulusal yayın yapan bir tv kanalı olmak için ya çok büyük bir sermaye grubuna bağlı olmanız gerekir. Ya da belli bir siyasi partinin bir çeşit propaganda kanalı olmanız gerekir. Türkiye'deki bütün ulusal televizyon kanalları bu minvaldedir. Doğan grubu, çukurova grubu, mng holding, çalık grubu, tabi birde net olarak sermayelerinin kaynağı meçhul olan fakat gözle görünecek şekilde, AKP ya da /ve saadet partisi'ne yakın olan tv kanalları (ses tv, kanal a, meltem tv vs) . Türkiye'deki ulusal kanalların özeti budur. Türkçe bir kanal olarak bile bu iki seçenekten bağımsız bir tv kanalı olmanız neredeyse imkansızken. Birde nüfusun en fazla %8 ine hitap edecek bir ulusal tv kanalı kurmak mümkün değildir. Bugüne kadar çerkesler Türkiye siyasetinde birey olarak var olmuştur. Jontürkler'den, ittihat terakki'den, kuvay-ı milliye'den beri, bu böyledir. Yani baktığınızda Türkiye tarihine, "çerkesler genel olarak şu siyasi görüşü desteklemişlerdir, şu tarafı tutmuşlardır" diyemezsiniz. Anzavur ve adamlarıda çerkestir, Ethem bey ve adamlarıda. Ama ikisinin ve adamlarının çerkes olmaları birşeyi değiştirmemiş. Ethem bey Anzavur ayaklanmasını bastırmıştır Ege'de. Etnik kimlikleri üzerine kurdukları yapılar ise sadece kafkasyadaki siyasal ortamda taraf olmuşlardır. Çerkes dernekleri, birlikleri çeşitli sivil toplum kuruluşlarının, Türkiye'nin iç siyasetine ilişkin kurumsal kimlikleriyle açıklamalar ,tutumlar, demeçler, reaksiyonlar gösterdikleri görülmemiştir. kurumsal kimlikleri ile söyledikleri kafkasya üzerinedir. Bu yüzden TRT'nin yayın yapacağı, içeriğini TRT'nin belirleyeceği bir tv kanalını tercih etmektedirler. Sanırım ne demek istediğimi anlatabildim. Böyle özel bir tv kanalı, çerkesleri farklı noktalara götürebilir. Böyle bir potansiyeli vardır. Çerkeslerin yoğun olduğu bölgelerde düşük sermaye ile bölgesel TV kurmak mümkün olmaz mı ? Tabii RTÜK kabul ederse, Anadoludaki irili ufaklı bir yığın yerel kanal gibi… Sence, Çerkesler de etnik siyaset yapmalı mı ? Doğru olan bu mudur ? Yoksa, sınıfsal kimlikler üzerinden mi siyaset yapılmalıdır ? Alıntı
Φ Dogrucudavut Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2009 Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2009 Fakat Kürtlere verilen tüm ayrıcalıklar, sonunda özerklik talebi ile, o da kurulması muhtemel (zaten altyapısı ile hazır olan fakat bekletilen) Kürt devletine ilhak talebi ile sonuçlanacaktır. Bunun önüne geçmenin bir yolu yoktur. PKK da, onunla yasadışı mücadele edenler de tasfiye edilip, legal yoldan bu talep yapılacak! Evet, doğru tespitler. Algılama budur, gidişat budur. Alıntı
Φ dünyahepimizin Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2009 Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2009 Alevi yürüyüşü ile ilgili başlıkta, bu konuda mutabık olmamışmıydık ? Çerkeslerin böyle bir talebi olmamış. Ayrıca, Türkiyede TV'nin tarihi ne ki ? Lozana göre azınlık tanımımız Ermeni, Rum ve Yahudilerle sınırlı. Onlarda kendi imkanları ile okul açıyorlar. Neden Ermenice, Rumca, Yahudice TV niye yok diye sormuyorsunuz ? Yazimi iyi okursaniz ben azinlik olarak görmedigimiz grup olarak demisim ve cerkezlerden bahsetmisim. Diger taraftan Cerkezlerin talebi yok diyorsunuz, olanlari zaten bölücü ilan ediyoruz. Önemli olan bizim cogunluk olarak azinliklarimiza ilgi göstererek onlarin talebine gerek kalmadan yapmamiz. Azinlik olarak kabul ettiklerimizin genel durumuna bakarsak Türkiye'de onlar icin nasil bahsediliyor oda büyük bir tartisma konusu. Ayak oyunlarina hicte gerek yok, anladigim kadariyla sizin herhangi bir etniik guruba zaten kültürel hak vermeye niyetiniz yok. Alıntı
Φ neptünc Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2009 Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2009 Evet, doğru tespitler. Algılama budur, gidişat budur. ben böyle bir talep gerçekten yapıldı mı yapılmadı mı bilmiyorum!ancak yapılırsa hiç şaşırmayacağım inanın.kürtçe tv bana göre kesinlikle olmaması gereken bir yanlıştır..ve oy kapma mücadelesi için yapılmış büyük bir ayıptır. Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2009 Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2009 Çerkeslerin yoğun olduğu bölgelerde düşük sermaye ile bölgesel TV kurmak mümkün olmaz mı ? Tabii RTÜK kabul ederse, Anadoludaki irili ufaklı bir yığın yerel kanal gibi… Çerkeslerin beklediği ve istediği bir yerel tv kanalının cüssesini aşar. Evet anadoluda irili ufaklı bir çok yerel tv kanalı vardır. Ve yayınları yerelle sınırlıdır. Fakat çerkeslerin ana olarak istediği kafkasya ile ilgili haberler, yaşam, kültür ekseninde yayın yapan bir tv kanalıdır. Şu an TRT'nin haftada belli saatte yaptığı yayınlar bile, bir hafta önceden takip etmektedir kafkasyayı. Zira TRT fazla bütçe ayırmamaktadır. Bildiğiniz gibi Türkiye Abhazya devlet başkanının, Türkiye'ye girişine dahi izin vermemektedir. Yani bırakalım diplomatik olarak ilişki kurmayı. Turist olarak Türkiye'yi ziyaret etmesi için dahi vize vermemektedir. Abhazya-Gürcistan sorununda Gürcistan'a yakın politika izlemektedir. Türkiye Çeçenistan'da Kadirov'ları Özerk Çeçen Hükümeti'nin temsilcisi olarak kabul etmektedir. Yani kafkasyanın en sorunlu iki konusunda Türkiye'nin resmi siyaseti ile çerkeslerin bakışı arasında ciddi farklar vardır. Tabiki çerkesler Türkiye'nin terör sorununu, bölgesel sorunlarını, Rusya ile bu anlamda bir ters düşmenin vereceği zararları anlamaktadır. Türkiye'de bu anlamda bir baskı grubu olarak faaliyet göstermemektedirler. Yani Hükümet Sergey Bagapş'ın Türkiye ziyaretine vize vermedi, haydi oy vermeyelim, boykot edelim dememektedirler. Fakat kendilerinin yayın yapacağı bir tv'de kendi bakış açılarıyla yapacakları programlar ve haberlere Türkiye'de resmi kurumlar ne kadar müsamaha gösterir ? Bir süre sonra bir ters düşmeyi getirmez mi kendiliğinden ? Sence, Çerkesler de etnik siyaset yapmalı mı ? Doğru olan bu mudur ? Yoksa, sınıfsal kimlikler üzerinden mi siyaset yapılmalıdır ? Anlamadım tam olarak, Türkiye'de mi? Kafkasya'da mı ? Türkiye'de tabiki hayır. Türkiye'de çerkeslerin etnik problemi yoktur. Çerkes oldukları için herhangi bir ayrımcılığa maruz kalmadıkları gibi. Türkiye'de sürgünde olmalarında ne Osmanlı'nın ne Türkiye'nin bir sorumluluğu yoktur. Kafkasya'da ise tabiki etnik siyaset yapmalıdırlar. Çünkü etnik budunsal kimlikleri hedef alınmıştır. Etnik kimliğinizi hedef almayan sorunları, etnik kimliğinizi öne çıkartaracak çözmeye çalışmak yanlışken, etnik kimliğinizin hedef alındığı durumlarda başka dinamiklere dayanan politikalar başarı sağlayamaz. 20 yıl öncesine kadar Gürcistan diye bağımsız bir devlet yokken, hem Gürcistan hem, abhazya birer sovyet cumhuriyeti iken. Gürcistan şimdi Abhazya'nın Gürcü toprağı olduğunu iddia etmektedir. Tarihinin hiçbir döneminde rus toprağı olmamasına, çeçenistanı diğer sovyet cumhuriyetleriyle birbirine bağlayan yapı olan Sovyetler birliği dağılmış ve her sovyet cumhuriyetinin bağımsızlık ilan etme hakkı olmasına rağmen, Rusya Federasyonu çeçenistan'ın kendi toprağı olduğunu iddia etmektedir. Özerk Adıgey Cumhuriyeti'nde olduğu gibi, Kendi ülkelerinde azınlık olmaları için rusya emekli devlet görevlilerine çerkes şehirlerinde toprak verip oralara yerleştirmektedir. Yani kafkasyada maruz kaldıkları şiddet ve haksızlıklara, işçi oldukları için, ne bileyim, orta sınıf oldukları için, mülk sahibi sınıf oldukları için maruz kalmamaktadırlar. Bu başka bir meseledir. Çerkes oldukları için,Ataları Osmanlı ile ittifak yapmış olduğu için. Rusya'nın, Gürcistan'ın etnik kimliklerini kendilerine bir tehlike olarak gördükleri için maruz kalmaktadırlar. Oysa kafkasya kendi topraklarıdır. 19. yy da Rusya'nın vahşi yayılmacı politikalarla ele geçirdiği, sovyetler birliği'nin dağılmasıyla, kendilerini rusyaya bağlayan hiçbir resmi dayanak noktası olmamasına rağmen, güçlü rus ordusunun verdiği hakla hakim olmaya çalıştığı topraklardır. bu etnikten çok ulusal politikadır. Alıntı
Φ Dogrucudavut Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2009 Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2009 Yazimi iyi okursaniz ben azinlik olarak görmedigimiz grup olarak demisim ve cerkezlerden bahsetmisim. Diger taraftan Cerkezlerin talebi yok diyorsunuz, olanlari zaten bölücü ilan ediyoruz. Önemli olan bizim cogunluk olarak azinliklarimiza ilgi göstererek onlarin talebine gerek kalmadan yapmamiz. Azinlik olarak kabul ettiklerimizin genel durumuna bakarsak Türkiye'de onlar icin nasil bahsediliyor oda büyük bir tartisma konusu. Ayak oyunlarina hicte gerek yok, anladigim kadariyla sizin herhangi bir etniik guruba zaten kültürel hak vermeye niyetiniz yok. Arkadaşım, niyet okumakla tartışma olmaz. Burda sen de argümanlarını ortaya koyarsın ben de, sonunda mantık çerçevesinde bir sonuca varırız, doğruyu buluruz. Dakka başı çemkirmeye gerek yok. Kim Çerkezleri bölücü ilan etmiş ? Kültürel haklar benim dememle mi verilecek sanki, ben kimim ? Devlet talebi değerlendirir. Sünni müslümanların talebi olmadan cami açılır mı ? Devlet Alevi köylerine zorla cami açıyor diye eleştirmiyormuyuz ? Aynı şekilde, Alevi köylerine zorla cemevi de açmak da mantıksız, eğer böyle bir talepleri yoksa. Devletin Çerkeslere de TV kanalı vermesi talebi ve nedenlerini değerlendirince mantıklı. Kürtler için de öyle. Ancak, maalesef bazı Kürtler, bunu bir taviz olarak algılamıştır, bu çok açık. Alıntı
Φ Dogrucudavut Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2009 Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2009 Çerkeslerin beklediği ve istediği bir yerel tv kanalının cüssesini aşar. Evet anadoluda irili ufaklı bir çok yerel tv kanalı vardır. Ve yayınları yerelle sınırlıdır. Fakat çerkeslerin ana olarak istediği kafkasya ile ilgili haberler, yaşam, kültür ekseninde yayın yapan bir tv kanalıdır. Şu an TRT'nin haftada belli saatte yaptığı yayınlar bile, bir hafta önceden takip etmektedir kafkasyayı. Zira TRT fazla bütçe ayırmamaktadır. Bildiğiniz gibi Türkiye Abhazya devlet başkanının, Türkiye'ye girişine dahi izin vermemektedir. Yani bırakalım diplomatik olarak ilişki kurmayı. Turist olarak Türkiye'yi ziyaret etmesi için dahi vize vermemektedir. Abhazya-Gürcistan sorununda Gürcistan'a yakın politika izlemektedir. Türkiye Çeçenistan'da Kadirov'ları Özerk Çeçen Hükümeti'nin temsilcisi olarak kabul etmektedir. Yani kafkasyanın en sorunlu iki konusunda Türkiye'nin resmi siyaseti ile çerkeslerin bakışı arasında ciddi farklar vardır. Tabiki çerkesler Türkiye'nin terör sorununu, bölgesel sorunlarını, Rusya ile bu anlamda bir ters düşmenin vereceği zararları anlamaktadır. Türkiye'de bu anlamda bir baskı grubu olarak faaliyet göstermemektedirler. Yani Hükümet Sergey Bagapş'ın Türkiye ziyaretine vize vermedi, haydi oy vermeyelim, boykot edelim dememektedirler. Fakat kendilerinin yayın yapacağı bir tv'de kendi bakış açılarıyla yapacakları programlar ve haberlere Türkiye'de resmi kurumlar ne kadar müsamaha gösterir ? Bir süre sonra bir ters düşmeyi getirmez mi kendiliğinden ? Haklısınız, bu konuda mutabıkız. Devletin Çerkesçe yayın yapmasını ben de doğru buluyorum. Kürtçe için de aynısını düşünüyorum ama tek farkla Kürtçe kanalda uzun vadede Türkçe de öğretilmeli, çünkü, daha Türkçe bilmeyen vatandaşlarımız da var ve Türkçe, eğer, ulusal ortak dilimiz ise bütünleştirici bir unsur olarak ( bu konuda şoven, etnik bir kaygım yok, pratik anlamda bir unsur olarak düşünmek gerekir ), bu eğitimin de yayın içerisinde yeri olmalı diye düşünüyorum. Anlamadım tam olarak, Türkiye'de mi? Kafkasya'da mı ? Türkiye'de tabiki hayır. Türkiye'de çerkeslerin etnik problemi yoktur. Çerkes oldukları için herhangi bir ayrımcılığa maruz kalmadıkları gibi. Türkiye'de sürgünde olmalarında ne Osmanlı'nın ne Türkiye'nin bir sorumluluğu yoktur. Türkiyeyi kastetmiştim. Bu soruyu da DTP gibi etnik siyaset yapanların yanlışlığını Çerkes örneği üzerinden göstermek için sordum. Oysa kafkasya kendi topraklarıdır. 19. yy da Rusya'nın vahşi yayılmacı politikalarla ele geçirdiği, sovyetler birliği'nin dağılmasıyla, kendilerini rusyaya bağlayan hiçbir resmi dayanak noktası olmamasına rağmen, güçlü rus ordusunun verdiği hakla hakim olmaya çalıştığı topraklardır. bu etnikten çok ulusal politikadır. Bu bir varolma mücadelesidir tabii ki. Bence, Türkiyenin daha güçlü olması ve bu konuda da söz sahibi olabilmesi gerekir. Alıntı
Φ Dogrucudavut Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2009 Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2009 ben böyle bir talep gerçekten yapıldı mı yapılmadı mı bilmiyorum! DİYARBAKIR Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, Kürt halkının dilini, kültürünü ve kimliğini kabul etmeyenlerin 20 yıldır verilen mücadele sonucu kabul ettiklerini söyledi. Baydemir, “Bu mücadele böyle devam ederse, yakında bu topraklarında adını kabullenecekler” dedi. “Bu seçim Kürtler için aynı zamanda bir referandum olacaktır. Biz sadece bir iki ili değil, bütün Kürdistan’da belediyeleri istiyoruz. Kimse Diyarbakır’ı bizden alamaz. Amed (Diyarbakır) Kürt halkının kalbidir. Dün din ile Kürtleri kandırmaya çalışanlar, bugün TRT 6 ile kandırmaya çalışıyorlar. Biz adaylarımızı konfederalizm sisteminde olduğu gibi belirlemeye çalıştık. Sorunlar olabilir, sıkıntılar yaşanmış olabilir ancak önümüzdeki başka seçimlerde bunlar da giderilecektir.” Sn. Neptünc, bu bir talep mi, bilmiyorum ama bu konudaki niyeti ve bakış açısını net bir şekilde ortaya koyan bir beyan. Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2009 Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2009 Kürtce yayin denilen olay baslibasina bir tavizdir,bu taviz AB'nin ve ABD'nin silahsiz dayatmalari ile verildi.Bunu isteyen demokratik acilim olarak kabul etsin isterse inkar etsin,günes balcikla sivanmaz.Ergenekon senaryosunu yazdiran güc Kürtce yayinida dayatmistir ve bu Kürtce yayinla kalmayacaktir.Bir süre sonra Öcalan serbest bile kalabilir,bekleyelim görelim,yarinlar cok seylere gebedir. Osman Baydemir,bilerek konusmaktadir,hayal aleminde gezmiyor,ne kadar acidir ki Osman Baydemir'in acik acik söylediklerini bile,bizim li...lar demokrasinin geregi olarak yutturmaya calisiyorlar.Düsünebiliyormusunuz,bagimsiz bir ülkenin bir ilinin Belediye baskani resmen bölücülük yapmaktadir ama iki tane el bombasi bulundu diye Ergenekon yaratanlarin hicbirinin citi cikmiyor.25 yildir daglarda askere pusu kuranlar,sehirlerde terör estirenler oldu demokrat.ama onlara karsi mücadele verenler oldu cete.Bunlarin ve bunlari alkislayanlarin yüzlerine tükürmek gerekir. Dogup büyüdügü ülkenin dilini konusmayi,ögrenmeyi asimilasyon olarak kabul ederek mezara gidene kadar Kürtceden baska dil konusmak istemeyenler,devletten anadilinde yayin istiyorlar ve devlette bunu onlara vermektedir.Kürtce yayin,bir ayricaliktir,bir tavizdir,devlet bölücülerin isteklerine boyun egmistir,veya egdirtilmistir. saygilarla Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 11 Ocak , 2009 Gönderi tarihi: 11 Ocak , 2009 Ergenekon senaryosunu yazdiran güc Kürtce yayinida dayatmistir Çok yerinde belirleme... İki gelişme arasında doğrudan, organik bağ var. Bu iki gelişmeyi tamamen birbiriyle bağlantılı görmek gerek... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 11 Ocak , 2009 Gönderi tarihi: 11 Ocak , 2009 Osman Baydemir,bilerek konusmaktadir,hayal aleminde gezmiyor Şimdi bakın, Kürtçe yayın terör örgütünü ve yandaşlarını kızdırdı gibi sunuluyor konu. Yüzeye yansıyanlara bakıp ezberden konuşmamak gerek. Evet bu tür tepkiler verdiler. Niye biliyor musunuz? Çünkü İstiklal marşı, Türk bayrağı ile açılan Kürtçe televizyon onları kesmediği için. Ama bunlara rağmen atılmış bir adım olarak gördüklerini ve sevindiklerini Baydemir'in açıklamaları gösteriyor. Bunun sadece başlangıç adımı olduğunu da gösteriyor. Yani şimdi şunu düşünene şaşarım: "Ha, tamam. Kürtçe televizyon da açıldı, artık rahat duralım" mı diyecekler? Güldürmeyin insanı... Alıntı
Φ dünyahepimizin Gönderi tarihi: 11 Ocak , 2009 Gönderi tarihi: 11 Ocak , 2009 Devlet talebi değerlendirir. Sünni müslümanların talebi olmadan cami açılır mı ? Devlet Alevi köylerine zorla cami açıyor diye eleştirmiyormuyuz ? Aynı şekilde, Alevi köylerine zorla cemevi de açmak da mantıksız, eğer böyle bir talepleri yoksa. Mademki devlet sadece talebe göre camii falan aciyorsa, alevi köylerindén öyle bir talepmi gelide aciyorlar? Eger talep olmamasina ve hatta onlarin istememesine ragmen devlet oralara camii aciyorsa bunun anlami nedir acaba??? Alevi köylerine zorla cem evi acilmaz. Ama talepleri olamasina ragmen acilmiyor cem evleri. Devletin cifte standartligi buradan cok güzel görünüyor. Önemli olan bu cifte standartligin arkasindaki düsünceyi anlayabilmek. Cünki Alevilere yapilan davranis basit bir hata olarak aciklanamaz. Bu bir devlet politikasidir, amaclari Alevileri sunnilestirmektir. Laik oldugunu iddaa eden bir devlet kurulusundan bugüne laiklige aykiri sayisiz politikalar ve kanunlar yapmistir. Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.