Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

"TÜRKÇE EZAN" ve TÜRKÇE EZAN okunmasına en çok KİMLER KARŞI GELİR...


OBJEKTİVİST

Önerilen İletiler

'Tanrı Uludur'

 

''Bize Kuran dersi veren okul müdürümüz Niyazi Bey sınıfı İstanbul Operet Heyeti'nin temsillerine götürürdü... Sultan Reşat'ın başmüezzini İsmail Hakkı Bey de bu operetin çalgılar topluluğunu yönetirdi...'' 1910 doğumlu babam Burhan Arpad' ın bu sözlerini arada sırada anımsıyorum. Günümüzde din adına konuşan sorumlu ve yetkili kişilerin neler yaptığını gördükçe de ''Demek ki 80 yıl önceki din adamları aydın görüşlü insanlarmış'' diye düşünüyorum. Hüzünleniyorum.

 

Adında 'demokrat' kelimesi olan parti, 1950 Mayısı'nda yönetimi ele alır almaz yaptığı ilk iş, Türkiye'de Türkçe okunan ezanı Arapça okutmaya karar vermek olmuştu. O günleri yaşamış olan insanlar, ''Her şey ezanın tekrar Arapça okunmasıyla başlamıştı'' derler. Günümüzde tarikatların hortlamasının, gericilere ödünler verilmesinin, ''Şeriat isteriz'' bağrışmalarının ilk tohumlarının 16 Haziran 1950 tarihli kararla atılmış olduğu söylenir. Cumhuriyet tarihinde geriye baktığımızda, Atatürk devrimlerinden ve laiklikten uzaklaşmanın ilk adımlarının gerçekten 1950'li yıllarda atıldığını görürüz.

 

Atatürk , Türkiye Cumhuriyeti'nde İslam dinine inanan bireyler, dünya işleri dışında olup bitenleri de anlasın istemişti. İlk adım olarak da ezan Türkçeleştirilmişti. Türkçe ezanı Süleymaniye Camisi başimamı, tenor sesli Hafız Kemal 'den dinlemiş olan Atatürk, coşkuyla vermişti bu kararı. 1932 yılı sonunda ülkenin tüm minarelerinden ''Tanrı uludur'' seslenişi, çağrısı yükseldi!

 

Tanrı uludur, Tanrı uludur

Şüphesiz bilirim, bildiririm

Tanrı'dan başka yoktur tapacak...

 

Arapça ''Allahu ekber'' yerine Türkçe ''Tanrı uludur'' un minarelerden yükselmesi, ne yazık ki sadece bir yirmi yıl gerçekleşti. Türkiye'de yığınların kafası işlesin istemeyenler ''Allahu ekber'' e sarıldılar. Atatürk'ün partisi CHP de sesini çıkarmadı. Demokrat Parti yönetimi belki bir on yıl sürdü ama, Atatürk'ün yaptıklarının hızla yok edilmesine yetti de arttı bile. Ardından gelen 27 Mayıs devrimine özellikle aydınlar sevindi. Gerçekten de geriye baktığımızda son yarım yüzyıl Türkiyesi'nde 27 Mayıs ''yıldızın parladığı'' tek andır! Düşünce özgürlüğü gelişecek, geriye gidiş duracak diye umutlanan bir avuç yazar, 1960 Temmuzu'nda Türk Dil Kurumu kurultayına getirdikleri bir öneri ile ''Ezan yine Türkçe okunsun!'' dediler ve düş kırıklığına uğradılar. 27 Mayıs çabucak unutuldu. Ardı ardına camiler açıldı, Arapça ezan daha iyi duyulsun diye minarelere güçlü hoparlörler takıldı, imam-hatipler mantar gibi bitti, tarikatlar palazlandı, dinci ile politikacı kucak kucağa oturdu, takkeli, takunyalı iktidara koştu, ''Ben Atatürkçüyüm'' diyenler hızla arttı. ''Aydın'' kisvesi altında kimi yazar-çizer takımı, numaracı cumhuriyetçi bilinçli-bilinçsiz emperyalistle şeriatçının oyununa destek verdi. Sonra 28 Şubat geldi. Ancak o gün sinmiş birileri ''kış uykusuna yatmış ayılar'' örneği uyanacakları anı bekliyor gibi.

 

27 Mayıs'ın ardından bir avuç düşünürün ''Ezan yine Türkçe okunsun!'' girişimini günümüzde tekrarlayacak yürekli aydınlarımız nerede? Konuyu Meclis'e getirecek onurlu milletvekilleri, ödün vermeyen bakanlar da mı yok?

 

Ezanın Türkçesinden, ''Tanrı uludur'' un açık ve aydınlık seslenişinden kim korkar? Şeriatçıdan başka!

 

--------------------------------------------

Ahmet ARPAD

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • Cevaplar 101
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Korkmak değil be... İstemem böyle bir şeyi.. Şeriatçı olduğumdan da değil.. Dini saçma sapan oyunlarınmıza alet etmeyesiniz diye.. Hani siz hep dersiniz ya dini siyasete alet etmeyin diye .. E şimdi ezanı türkçeleştirdiğiniz zaman siz ne yapmış olacaksınız ? Müslümanlara ve halkımıza iyilik mi yapmış olacaksınız? :)

Ayrıca halkın çok büyük bir çoğunluğu bu saçma fikre karşı çıkacaktır.. Hiç bir hükümet bir daha ezanla oynama gafletine ve cesaretine sahip olamaz.. Sıkar o biraz..

İşinizi yapın, bırakın Müslüman halkımız kendi ülkesinde '' Allahü Ekber '' sesini rahatça duyabilsin..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bak ben sana bu konuda bir hadis ve onun bir tefsirini yazayım.

 

Ahirzaman da Allah Allah diyecek kalmaz.

 

Bu hadisin manasını japon başkumandanı 1908 yılında darul hikmetil islamiye kuruluşuna sormuş.Onlardan bunu ancak Bedizzaman tefsir eder demiş ve o da daha 1908 yılında bu hadisi şöyle yorumlamış:(Buradan itibaren alıntıdır)" Rivayette var ki: "Âhirzamanda, Allah Allah diyecek kalmaz."

 

(Orjinal Sayfa:460)

 

لاَ يَعْلَمُ الْغَيْبَ اِلاَّ اللّهُ(la yeglamul gaybe illellah-gaybı ancak allah bilir) bunun bir tevili(bir manası) şu olmak gerektir ki: "Allah!. Allah!. Allah!. deyip zikreden tekyeler, zikirhaneler, medreseler kapanacak ve ezan ve kamet gibi şeairde(islam sombollerinde) ismullah(Allah'ın ismi) yerine başka isim konulacak" demektir. Yoksa umum insanlar küfr-ü mutlaka düşecekler demek değildir. Çünki Allah'ı inkâr etmek, kâinatı inkâr etmek kadar akıldan uzaktır. Umum değil, belki ekser insanlarda dahi vukuunu akıl kabul etmez. Kâfirler Allah'ı inkâr etmiyorlar, yalnız sıfâtında hata ediyorlar.

Meselâ, rivayette vardır ki: "Bir zaman gelecek, Allah Allah diyen kalmayacak." Yani, zikirhaneler kapanacak ve Türkçe ezan ve kamet okunacak demektir."

 

 

Bak olay olmadan kaç yıl önce ezan ve kametin türkçe okunmasının,hadisten esinlenerek belki velayet gözüyle keşif-kerametvari görerek, ahirzaman alameti olduğunu yazmış.Ezan ve kamet islam işaretidir yani bir yerde ezan okunuyorsa bu o yerin isllam mekanı olduğunu gösterir.Hem ezan ve kametin arapça okunması kıyafet gibi değildir ki değiştirilsin belki derisi gibidir değiştirilmez, et ve tırnak nasıl birbirine girdiyse ezanın arapça okunması da öyledir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bak ben sana bu konuda bir hadis ve onun bir tefsirini yazayım.

 

Ahirzaman da Allah Allah diyecek kalmaz.

 

Bu hadisin manasını japon başkumandanı 1908 yılında darul hikmetil islamiye kuruluşuna sormuş.Onlardan bunu ancak Bedizzaman tefsir eder demiş ve o da daha 1908 yılında bu hadisi şöyle yorumlamış:(Buradan itibaren alıntıdır)" Rivayette var ki: "Âhirzamanda, Allah Allah diyecek kalmaz."

 

(Orjinal Sayfa:460)

 

Tek kelime PES!

 

Allaha tapmanin dili mi varmis.

Ne soyledigini anliyarak tapmak daha iyi

Degilmi?

Iste Kuran'ni anlamadan okuyan kac Musluman var.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ezanın Türkçesinden, ''Tanrı uludur'' un açık ve aydınlık seslenişinden kim korkar? Şeriatçıdan başka! [/b]-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

 

Dünyayı dolaşmamış görmemiş derler ya sizin ki öyle bişey galiba....

 

Siz herhangi bir ülkedesiniz ezan diye bişey okuyorlar diyelim sizde o dili bilmiyorsunuz ne olacak şimdi cemaat memeat anlamadıya mı gitti.....

 

Ezan evrenseldir bir çağrıdır ortak bir semboldür islam da evrenseldir kavim dini, tek ırkın dini değildir bu bir

 

İkincisi şeriatçıdan kastınız nedir ? Kastınız Kur'anın hükümleri ise elbette serbestsiniz Kur'ana iman eder hükümlerini kabul edersiniz veya red eder kafir olursunuz dinde zorlama yok beğenmece var beğenir veya beğenmezsiniz biz Kur'anla mutluyuz kastınız Kur'an hükümleri ise elhamdülillah şeriatçıyız müslümanım diyen kişinin başka seçeneği var mı? Biliyorsanız bizede söyleyin lütfen

 

selam

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

--------------------------------------------

Ahmet ARPAD

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ezandan şikayetçi müslüman var mı ya???

 

Nedir bu tartışma anlamadım...

 

Ezanı gönlüne işlemiş insanlarız biz...

 

Sadece namaza çağrı olarak algılamıyorum ben(ve sanırım bir çok müslüman)...

 

Her vakit farklı makamda okunan ezan bizlere huzur veriyor...

 

Tartışılması en gereksiz konulardan biri diye düşünüyorum...

 

Müslümanlar(özellikle namaz kılanlar) ezanı bu haliyle seviyor efendim...

 

Allah aşkına bırakın bunları...

 

:zorro:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

olay türkçe ibadetin uygun olup olmaması, bana göre ibadetin her yönüyle insanın kendi dilinde olması elzemdir. ancka böyle tam manasıyla gönülden ve samimi olabilir. unutmayalım kuran kendinden önce inen tüm kitapların aksine arapça indirilmiştir. araplar okusun ve anlıyabilsin diye.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

sayın OBJEKTİVİST madem bu kadar EZAN ın arapça okunmasından rahatsızsınız ozaman lakabınızı değiştirip türkçe bir isim kullanın.

 

Bravo... Dumur ettin şimdi Objektifi...+1 :clover:

 

Ayrıca merak ediyorum ya şu Türkçe ezan okunsun türkçe ibadet olsun diye çığıran insanlarımızın kaçı namazını kılıyor acaba :) ! merak işte ;)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

sayın OBJEKTİVİST madem bu kadar EZAN ın arapça okunmasından rahatsızsınız ozaman lakabınızı değiştirip türkçe bir isim kullanın.

 

 

Bravo... Dumur ettin şimdi Objektifi...+1 :clover:

 

Ayrıca merak ediyorum ya şu Türkçe ezan okunsun türkçe ibadet olsun diye çığıran insanlarımızın kaçı namazını kılıyor acaba :) ! merak işte ;)

 

 

Evet Objektivizim yabancı bir sözcüktür doğru fakat başlıbaşına bir bilimdir ve bu bilim ingilizce ve diğer dillerde de okutuluyor fakat okutuldukları ülkelerin öz dilleri ile;

Kaldıki OBJEKTİVİZİM; kıstası üretimin verimliliği ve üretici bireyin temel haklarıdır. Burada tek yaratıcı “Akıl-emek ve risk” tir. Bu anlamda kutsal olan bireydir. Bireyi temel almayan hiçbir sistem kalıcı, verimli ve doğru olamaz. Objektivizm insanın gerçekliği algılamak ve eylemlerine yol göstermek için tek aracın MANTIK olduğunu savunur. Mantık, insanın duyularıyla elde ettiği bilgileri tanımlayan ve düzene sokan işlemdir. Mevcudiyet duygu,his, dilek, umut ve korkularımızdan, bağımsız olarak vardır. MANTIK insanın hayatta kalmak için en temel aracı, AKILCILIK ise en yüksek erdemidir. Aklını kullanarak gerçekliği algılamak ve ona göre eylemlerde bulunmak insanın en ahlaki zorunluluğudur. OBJEKTİVİZM bireyin mutlu, sağlıklı, huzurlu ve üretken olmasını sağlarken; diğer taraftan da insanın kendi içinde tutarlı, dürüst ve rasyonel bir yaşam tarzına sahip olmasını sağlar...

 

Türkçe ezan ile ilgili bir sorunuz var ve namaz kılıp kılmadıklarını soruyorsunuz. Bunun örnekleri o kadar çok ki... Bakın size bir örnek vereyim.

Ziya GÖKALP'in dininden kuşku duymazsınız.

Bakın Ziya Gökalp'in bir şiiri ezanın Türkçe okunmasının adeta icazet belgesidir.

Ziya Gökalp şöyle der:

"Bir ülke ki, camiinde Türkçe ezan okunur.

Köylü anlar manasını namazdaki duanın

Bir ülke ki, mektebinde Türkçe Kuran okunur

Küçük büyük herkes bilir buyruğunu Hüda'nın

Ey Türk oğlu, işte senin orasıdır vatanın."

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Korkmak değil be... İstemem böyle bir şeyi.. Şeriatçı olduğumdan da değil.. Dini saçma sapan oyunlarınmıza alet etmeyesiniz diye.. Hani siz hep dersiniz ya dini siyasete alet etmeyin diye .. E şimdi ezanı türkçeleştirdiğiniz zaman siz ne yapmış olacaksınız ? Müslümanlara ve halkımıza iyilik mi yapmış olacaksınız? :)

Ayrıca halkın çok büyük bir çoğunluğu bu saçma fikre karşı çıkacaktır.. Hiç bir hükümet bir daha ezanla oynama gafletine ve cesaretine sahip olamaz.. Sıkar o biraz..

İşinizi yapın, bırakın Müslüman halkımız kendi ülkesinde '' Allahü Ekber '' sesini rahatça duyabilsin..

 

Aynen katılıyorum ve şunu eklemek istiyorum: ezan'ın türkçeleştirilmiş hali tam olarak arapça anlamını karşılayamamaktadır. Tıpkı assalamu alaykum yerine merhabanın kullanılması gibi ikisi birbirini karşılamıyor. Arapça okunan ezanın ne anlama geldiğini neyi ifade ettiğini öğrenmek ve buna saygı duymak çok zor olmasa gerek :excl:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ya anlamıyorum ingilizce bir kelime duyduğunda hemen anlamını öğrenmeye çalışan insanlar, neden ezanın manasını, kuranda yazanların manasını öğrenmeye çalışmıyo, neden direkt hazıra konmak istiyo!

O öğrendiği ingilizce kelimeyi artık türkçemi anlamınımı kullanıo?

hayır öğrendi ya artık onu ingilizce söyler!

Umarım anlaşılmışımdır!

 

Saygılar!........

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ya anlamıyorum ingilizce bir kelime duyduğunda hemen anlamını öğrenmeye çalışan insanlar, neden ezanın manasını, kuranda yazanların manasını öğrenmeye çalışmıyo, neden direkt hazıra konmak istiyo!

O öğrendiği ingilizce kelimeyi artık türkçemi anlamınımı kullanıo?

hayır öğrendi ya artık onu ingilizce söyler!

Umarım anlaşılmışımdır!

 

Saygılar!........

 

Değerli arkadaşlar; İslamcılara şunları soruyoruz herzaman ve örnektede görüldüğü gibi bakın nasıl cevaplar alıyoruz...

 

___Kamuoyunun gündemine göre Cihat ve terör’ü soruyoruz. Açıklayamıyorlar. Ya inanmıyor, ya gerçeği özellikle gizliyor. Veyahut da bilmiyor.

___Hıristiyanların Müslümanlara saldırısından söz ediyor, ama Bosna’da ezilen Müslümanların yardımına İslâm ülkelerinin değil, Hıristiyan ABD’nin koştuğunu söylüyoruz, yanıt gelmiyor. Tıkanıyor.

____İslâm aydınlık ve ilericiliği emretmiştir, diyor. Bugünkü İslâm ülkelerinin sefaletini soruyoruz. Yine yanıt yok.

____Dört eş almayı soruyoruz. Hepsi farklı açıklıyor. Kimileri de –birilerine yaranma gayretiyle mi bilmiyorum- zorlama yanıtlar veriyor.

Çok genişletilebilecek örneklerin her birinde, neredeyse birbirlerini bir kaşık suda boğacak duruma gelmişler. Ve en önemlisi de tümünün ağzında alışkanlık yapmış olan veçok kolaylıkla birbirlerini kâfirlikle, mürtedlikle(dinden dönmekle), ajan olmakla, hatta terörist olmakla, münafıklıkla suçlayabiliyorlar. Dahası, “en okumuşu” bile kendisini “mehdi” ilan edebiliyor!

Bunlar ekrana ve topluma yansıyanlar. Bir de ekran arkası bana birbirleri için söyledikleri....

Bu konuda eleştiri ya da değerlendirme yaparken Mevlâna’nın “Soru da bilgiden doğar, yanıt da” sözünü unutmamak gerekir.

Geçenlerde, Huntington’un, Hıristiyan dünyası ile İslâm dünyası arasında gerçekleşeceğini ileri sürdüğü “Medeniyetler çatışması” tezi tartışılıyor. Oysa asıl çatışma “İslâm içindeki çatışma”dır. “Anlayışlar çatışması”dır. İslâm içindeki çatışmanın “ortak bir anlayışla” sonuçlanması gerekiyor.

Tevfik Fikret, oğlu Haluk’a seslenirken, “Bize bol bol ziya(ışık) getir / Düşmek etrafı görmemektendir” diyordu. Düşmemek için etrafımızı iyi aydınlatmamız gerekiyor.

Sonuç olarak; İslâmcıların kafası neden bu kadar karışık? Buna neden olan nedir? Mezhepler mi, dînî liderler mi, ülkelerin yasaları mı, din baronları mı, dini ticarete ya da siyasete alet edenler mi?

Yoksa, “inancın soyut bir kavram” olması mı ortak noktayı yok ediyor?..

 

Yoksa bu anlaşmazlık, tezatlık, çelişkililik, ikilem ibadetin tümüyle Türkçe ile yapılmamasından kaynaklanıyor olmasın?

Ne dersiniz...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İslam son yıllarda bu haldedir...

 

Avrupa yı bugünkü haline getiren hareketlerde haçlıların ve endülüslerin etkisi büyüktür;acaba niye???

 

Zamanında tuvalet adabını bilmeyen batının geçmişini de biliyoruz...

 

İslam ülkelerinde sürekli bir sefalet görülmemiş yani...

 

Ayrıca Kuveyt;Bahreyn de sizin iddanızı çürütür galiba...

 

Dört eş zorunluluk değil...

 

Ayrıca yaşadığın yerde düzeni bozmak doğru olmayacağından;günümüz kadınlarının da bunu kabullenmesinin zor olduğundan böyle bir uygulamaya yaklaşamayabiliriz...

 

Hollandalı askerlerin kendi güvenlik bölgesinde Sırp katliamına nasıl göz yumduğunu;ABD nin Irakta neler yaptığını sadece ben bilmiyorum herhalde...

 

Cihatı kullanan terör konusunda sizin dikkatinizi danışıklı-dövüş olayına çeker;geçerim...

 

Bu konularda fikir ayrılığı da İslam ın idda edildiği gibi katı sınırlara sahip olmadığının göstergesidir...

 

Gayet doğal bir şeydir...

 

İbadet diline getirilebilecek bir malzeme göremedim...

 

:zorro:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Değerli arkadaşlar; İslamcılara şunları soruyoruz herzaman ve örnektede görüldüğü gibi bakın nasıl cevaplar alıyoruz...

 

___Kamuoyunun gündemine göre Cihat ve terör’ü soruyoruz. Açıklayamıyorlar. Ya inanmıyor, ya gerçeği özellikle gizliyor. Veyahut da bilmiyor.

___Hıristiyanların Müslümanlara saldırısından söz ediyor, ama Bosna’da ezilen Müslümanların yardımına İslâm ülkelerinin değil, Hıristiyan ABD’nin koştuğunu söylüyoruz, yanıt gelmiyor. Tıkanıyor.

____İslâm aydınlık ve ilericiliği emretmiştir, diyor. Bugünkü İslâm ülkelerinin sefaletini soruyoruz. Yine yanıt yok.

____Dört eş almayı soruyoruz. Hepsi farklı açıklıyor. Kimileri de –birilerine yaranma gayretiyle mi bilmiyorum- zorlama yanıtlar veriyor.

Çok genişletilebilecek örneklerin her birinde, neredeyse birbirlerini bir kaşık suda boğacak duruma gelmişler. Ve en önemlisi de tümünün ağzında alışkanlık yapmış olan veçok kolaylıkla birbirlerini kâfirlikle, mürtedlikle(dinden dönmekle), ajan olmakla, hatta terörist olmakla, münafıklıkla suçlayabiliyorlar. Dahası, “en okumuşu” bile kendisini “mehdi” ilan edebiliyor!

Bunlar ekrana ve topluma yansıyanlar. Bir de ekran arkası bana birbirleri için söyledikleri....

Bu konuda eleştiri ya da değerlendirme yaparken Mevlâna’nın “Soru da bilgiden doğar, yanıt da” sözünü unutmamak gerekir.

Geçenlerde, Huntington’un, Hıristiyan dünyası ile İslâm dünyası arasında gerçekleşeceğini ileri sürdüğü “Medeniyetler çatışması” tezi tartışılıyor. Oysa asıl çatışma “İslâm içindeki çatışma”dır. “Anlayışlar çatışması”dır. İslâm içindeki çatışmanın “ortak bir anlayışla” sonuçlanması gerekiyor.

Tevfik Fikret, oğlu Haluk’a seslenirken, “Bize bol bol ziya(ışık) getir / Düşmek etrafı görmemektendir” diyordu. Düşmemek için etrafımızı iyi aydınlatmamız gerekiyor.

Sonuç olarak; İslâmcıların kafası neden bu kadar karışık? Buna neden olan nedir? Mezhepler mi, dînî liderler mi, ülkelerin yasaları mı, din baronları mı, dini ticarete ya da siyasete alet edenler mi?

Yoksa, “inancın soyut bir kavram” olması mı ortak noktayı yok ediyor?..

 

Yoksa bu anlaşmazlık, tezatlık, çelişkililik, ikilem ibadetin tümüyle Türkçe ile yapılmamasından kaynaklanıyor olmasın?

Ne dersiniz...

 

soruyu daha doğru mercilere sormanız gerekir. böyle yaparsanız kafanız karışmaz. ve bilgisine vakıf müslümanların da kafalarıın karışık olmadığını görürsünüz. cihat ve terörü, hristiyanların müslümanlara yardımını (?), ve 4 eşli evliliği türkçe ibadet düzeltecekse 20 yıl süresince okunan türkçe ezan buna katkı sağlamalıydı değil mi?

 

doktora ayağınızı gösterip şaşılıktan dem vurur gibisiniz. türkçe ibadet diye haykıranlar ibadetin ne olduğunu tam olarak idrak edememişlerdir. bakın namaz ve hac ortak ibadetlerdir ve bunların ortak bir dile ihtiyaçları vardır. arapça olması arapçanın üstünlüğünden değil, kutsal kitabın dli olmasından kaynaklanıyor. ama bunu milli hassasiyeti abartılı olan arkadaşlarımız arapçanın üstünlüğü türkçenin yetersizliğiymiş gibi algılayıp gereksiz kompleks yapıyorlar ve bu haleriyle aslında "arapça"yı kutsayanlarla aynı konuma düşüyorlar.

 

Kuranı türkçe okumak her müslüman türke farzdır. çünkü Kuran anlaşılmak için gönderlmiş. ancak bu ortak dersler ya da bireysel çabalarla halkımıza aşılanabilir. diyanete bu konu da çok iş düşmekte. diyanet tefsir kursu, meal dersleri veriyor. gerçekten Kuran'ı anlayamamaktan dem vuran arkadaşlara tavsiye ediyorum lütfen gidip sorup öğrensinler.

 

ve son olarak dil unsurundan bahsedeceğim. anlamak için türkçe olması gereklilik değildir. size zamanında ezberletilen şiir, marş, hitabe vs.. düşünün. hangisinin ne kadar idrakindesiniz? madem türkçe tüm anlayışların tek anahtarı sorun önünüze gelene, "ulusum korkma nasıl böyle bir imanı boğar, medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar" mısralarında Akif neden medeniyeti eleştirmiş? ve neden "böyle bir iman" demiş de "milet" dememiş?

 

şekiller, insanlar vs üzerinde kafa yormak, sadece oyalanmaktır. sanırım 5. yazışım: ezanın namazın ve haccın ortak bir dile ihtiyacı vardır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

soruyu daha doğru mercilere sormanız gerekir. böyle yaparsanız kafanız karışmaz. ve bilgisine vakıf müslümanların da kafalarıın karışık olmadığını görürsünüz. cihat ve terörü, hristiyanların müslümanlara yardımını (?), ve 4 eşli evliliği türkçe ibadet düzeltecekse 20 yıl süresince okunan türkçe ezan buna katkı sağlamalıydı değil mi?

 

.

.

.

şekiller, insanlar vs üzerinde kafa yormak, sadece oyalanmaktır. sanırım 5. yazışım: ezanın namazın ve haccın ortak bir dile ihtiyacı vardır.

 

Sayın Su DaMLaSı. Kur'anı çok iyi bildiğimizdendir bunları sormak. Soru da bilgiden dogar, cevapta " Mevlana Celaleddin Rumi'nin bu sözünü burada ne anlam ifade ettiğini sanıyorum anlamış olmalısınız. Bana göre ortak dil Türkçe olmalıdır ve Tüm türkiye inancını Türk dili ile gerçekleştirmelidir. Nihayet Kur’an-ı Kerim’de “Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun” (Müzzemmil, 73/20) buyrulduğu gibi; Bu arada konu başında beri savunduğum bir yerde odaklanmaktadır ve bu da Türk Dilinin yabancı dillerin boyunduruğundan kurtulmasıdır.

 

Sevgiyle kalın...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın Su DaMLaSı. Kur'anı çok iyi bildiğimizdendir bunları sormak. Soru da bilgiden dogar, cevapta " Mevlana Celaleddin Rumi'nin bu sözünü burada ne anlam ifade ettiğini sanıyorum anlamış olmalısınız. Bana göre ortak dil Türkçe olmalıdır ve Tüm türkiye inancını Türk dili ile gerçekleştirmelidir. Nihayet Kur’an-ı Kerim’de “Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun” (Müzzemmil, 73/20) buyrulduğu gibi; Bu arada konu başında beri savunduğum bir yerde odaklanmaktadır ve bu da Türk Dilinin yabancı dillerin boyunduruğundan kurtulmasıdır.

 

Sevgiyle kalın...

 

 

Hah işte ! Ne de güzel vurgulamışsın son cümlende istenilen amacı..Ve sonsuz katılıyorum sana kurtaralım Türkçmizi yabancı kelimelerden .. O zaman herkes işe kendinden başlasın öncelikle.. Mesela niklerimizi Türkçeleştirelim. Olur mu ? ;)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

sayın objektivist cevabınız için teşekkür ederim. hadislerde uydurma olduğunu pek çok alim belirtmekte. bu konda en son kapsamlı çalışma ise "hadis rivayetinde sahabenin kavrama ve nakletme sorunu" yazar: H.Musa Bağcı. sadece rivayet edenler değil ilk dönem sahabesinin de pek çok hatası mevcut.

 

Hac ve Şeytan taşlamayı sormuşsunuz. (yine türkçe ibadetle alakası olmayan bir konu. doktor örneğini bu yüzden vermiştim) Kuran da namaz kılınız emri buyrulmuş ancak şekli Peygamber (sav) den öğrenilmiştir, tıpkı Hac ve Hac ibadeti içinde olan şeytan taşlama gibi. Kuran'da geçmeyen ayrıntıları dini ibadet saymazsak yapacak çok bi şeyimiz kalmaz. ve Peygambere itaat emrini yerine getirmemiş oluruz.

 

Bektaş-ı Veli ve Mevlana'nın yorumları duygusal ve içerikte başka anlamlar ifade eden beyitlerdir. Hacca gitmeyin demek değildir niyetleri.

 

ve türkçe okumak farzdır dememe rağmen çelişkiye (?) düşüp anlamak için dil unsurunun çok da önemli olmadığını vurguladığımı yazmışsınız. evet her müslüman Türk için türkçe meal okumak farzdır. fakat bunun için disiplinle oluşturulmuş çalışmalar gerekir. yoksa sırf işitmeyle Kuran kolay anlaşılmaz. tefsir ve meal dersleri verilmeli. nitekim türkçe de olsa zamanında ezberlediğimiz ve çokça haykırdığımız marşlar da bize -üzerinde çalışana dek- çok bi şey ifade etmiyordu.

 

saygılarımla..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

sayın objektivist cevabınız için teşekkür ederim. hadislerde uydurma olduğunu pek çok alim belirtmekte. bu konda en son kapsamlı çalışma ise "hadis rivayetinde sahabenin kavrama ve nakletme sorunu" yazar: H.Musa Bağcı. sadece rivayet edenler değil ilk dönem sahabesinin de pek çok hatası mevcut.

 

Hac ve Şeytan taşlamayı sormuşsunuz. (yine türkçe ibadetle alakası olmayan bir konu. doktor örneğini bu yüzden vermiştim) Kuran da namaz kılınız emri buyrulmuş ancak şekli Peygamber (sav) den öğrenilmiştir, tıpkı Hac ve Hac ibadeti içinde olan şeytan taşlama gibi. Kuran'da geçmeyen ayrıntıları dini ibadet saymazsak yapacak çok bi şeyimiz kalmaz. ve Peygambere itaat emrini yerine getirmemiş oluruz.

 

Bektaş-ı Veli ve Mevlana'nın yorumları duygusal ve içerikte başka anlamlar ifade eden beyitlerdir. Hacca gitmeyin demek değildir niyetleri.

 

ve türkçe okumak farzdır dememe rağmen çelişkiye (?) düşüp anlamak için dil unsurunun çok da önemli olmadığını vurguladığımı yazmışsınız. evet her müslüman Türk için türkçe meal okumak farzdır. fakat bunun için disiplinle oluşturulmuş çalışmalar gerekir. yoksa sırf işitmeyle Kuran kolay anlaşılmaz. tefsir ve meal dersleri verilmeli. nitekim türkçe de olsa zamanında ezberlediğimiz ve çokça haykırdığımız marşlar da bize -üzerinde çalışana dek- çok bi şey ifade etmiyordu.

 

saygılarımla..

 

Katkıların, emeğin ve düşünsel paylaşımarınız içi çok teşekkür ederim sevgili Su DaMLaSı. Konuyu oldukca düzeyli bir şekilde sürdürme gayretinize de beni çok mutlu etti.

Bu arada sanıyorum arman arkadaşımızın önemle üzerinde durduğu konuda haklı olduğunu ve Türk dilimizin yabancı kelimelerin boyruğundan kurtarabilmek için sanıyorum kendi üzerime düşen bir yanı da var ve çok haklı. kendisine Sevgi ve saygılarımı sunuyorum...

 

Sevgiyle kalın...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

bende bu konuda cok kararsızım ..

müslüman bi ülkede yaşıyoruz.. arapça dua ediyor arapca kuran okuyoruz.. acaba diyorum kaç kişi ettiği duanın anlamını biliyor... veya okudugu ayetlerin...

 

müslümanlıgı namaz kıl oruç tut zekat ver taamam müslümanlıgı bu millet için sanki sınırlamışlar gibi geliyor bana cogu insan yaşadıgı islam dinini bilmiyor... Allah C.C beni affetsin ama anlayarak ögrenilmesi bana ve bu milletin fertlerine göre daha uygundur... tanrı kelimesini kabul etmiyorum Allah

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

olay burada, İslam'ın evrensel bir din olduğunu ve kolaylık dini olduğunu biliyorsak, ibadeti arapçayla sınırlandırmak niye. İbadetin arapça yapılması gerektiğini belriten hiç bir ayet ya da emir yoktur. Kuran ın neden arapça indirildiği kuranda açıklanmıştır.

 

"biz kuranı arapça indirdik okuyup anlıyabilesiniz diye" yusuf suresi

 

yani arapça indirilmesindeki temel sebep, indirildiği kavim için anlaşılabilmesi, kavmin her ferdi tarafından rahatça okunabilmesi ve yayılması.

 

peygamberimizin diğer milletleri islama çağırmak için gönderdiği elçilerle ilettiği davetlerin hepsi o milletlerin dilinde hazırlanmıştır.

 

ilbeye katılıyorum. dua ederken siz ne söylediğinizi bilmiyorsanız, samimi ve içten dilekte bulunamazsınız.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

O halde hepimizin yapması gereken şey arapçasından okunan duaların türkçesini de öğrenmek olmalıdır. Kuranı yanlızca arpçasından hatmetmek değil türkçesini de okuyup anlamaktır. Sadece dikkat edilmesi gereken nokta şu ; İbadetlerin türkçeleştirilmeye çalışılması Kuranın sadece türkçe olarak okutulması gerekli denilen zihniyetin arka planında ki asıl amacına da dikkat etmeliyiz...Dinimizin orjinalliğii koruduğumuz sürece kendi dilimizde ibadete bende ters bakmıyorum... Dediğim gibi herkes Türkçe kuran meallerini okuyabilir duaların türkçelerini öğrenebilir.. Bunu engelleyen bir şey yok. :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

iyide arman. o duaların arapça okunması gerektiği nerede söyleniyor İslamın orjinal halinde. böyle bir ön şart mı var. Allah'a arapça yakarılması gerektiğine dair. Ashaba Selman Faris-i persler islam hakkında detaylı bilgi isteyince, Başta fatiha olmak üzere sureleri onlara farsça çevirip gönderdi.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Dini Türkçesiyle öğrenmeden tabi ki olmaz...

 

Ama ezan ve ibadet dili başka olaylardır...

 

Surelerin okunuş adabı vardır...

 

Hangi harfin ağızın hangi kısmından okunacağının bile usulü vardır...

 

Bunların Türkçe nin korunması ya da dinin anadille kolay öğrenilmesi ile alakası yoktur...

 

İngilizce eğitim için de söylediğim bir şey vardı...

 

Türküz Türkçe düşünürüz...

 

Farklı konuları birmiş gibi ele almayın lütfen...

 

:zorro:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.