Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

"TÜRKÇE EZAN" ve TÜRKÇE EZAN okunmasına en çok KİMLER KARŞI GELİR...


OBJEKTİVİST

Önerilen İletiler

cyrano,saçmalayan sensin...

türkçe ibadet diyorsun,türkçe dua demiyorsun..sen ALLAH a hangi dilde dua edersen et mutlaka anlar..

lakin,ben kur`anı türkçeleştireceğim dersen,ve bu nasıl oacak bilmiyorum ama,büyük bir ihtimalle türk aydınının(!)bununda içine deceğine eminim..

şu türkçe iadeti biri açsın yaw..!!

yok ezan türkçe olsun,bununla ne kast ediliyor..?ezanı şu anki boktan türkçen ilemi tercüme edeceksin..?

devşirme bir dille..?kurduğun 5 kelimelik bir cümlede en az 3 dil var,neyin varda neyle uygulayacaksın..?

itikad-akaid-amel-ictihad-fıkıh-usul-icma-i ümmet-sünnet-farz-vacib-caiz-mustehab-mekruh-haram..vs.ne olduğunu bilmediğin şeyler hususunda nasıl ahkam keseceksin..şu anki adına diyanet denen İHANET İŞLERİ mi yapacak bunu.?saçmalamayın,bu din 1400 yıldır nasıl yaşandıysa o şekilde yaşanmaya devam edecek b`iznillah..ilede türkçe ibadet diyorsan,önce türkçeni asilleştirirsin ve sonra istediğin şeyi türkçeleştirirsin..

saçma sapan devrimle bir gecede icad ettiğin bir dille bir halt edemezsin..

teknoloji adına türkçe bir yaptırımın varmı..?kolay olan yolu seçip,üç beş allahsız yahudi dönmesinin türk dili adına makatından yellendirdiği bir din anlayışı olamaz..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • Cevaplar 101
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Objektivist.. Dediğimde haklı çıktım.. Atatürk Cumhuriyet yıllarını Dini kendi şer-i hükümlerine göre uygulamaya çalışan yobaz zümrelere karşı mücadele içerisinde geçirmiştir.. Ve o anıda da yine bununla ilgili bir anısı var ... Yoksa senin sandığın gibi Dini kaldırmaya yönelik bir tavrı yok.. Zaten dugusal davranıp aşırı tepki vermiş olan Ulu önderimizin bu sözünün devamını ve yaptırımını gerçekleştirmemesi öfkeyle söylediği bu sözleri unuttuğunun da işaretidir.. Bir daha ki sefere cımbızla işine gelen yerleri alıp bize okutma bu şekilde tam olarak ver ki bizde işin doğrusunu anlıyabilelelim... :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Baba İshak sakin diyerek başlayacağım...

 

Objektivist gerçekten de adını değiştirmen şart artık bu kadar laftan sonra...

 

Ezanın,sure ve duaların bir üslubu olduğunu yazdım...

 

Çok istiyorsan Türkçe ezanı kendi evinde namaz vaktinde oku Türkçe namazını kıl...

 

Kur'an ın meal ve tefsirinden kaç oldu söz ediyorum???

 

Bu ne inattır anlamadım...

 

Türkçe ye laf atmak sana ne kazandırır caucasus???

 

Bazı arkadaşlar lafı uzatmaya çalışıyor;oyuna gelmeyelim...

 

:zorro:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

____________________________________________________________________________

Burada olayı kişiselleştirmenin hiçbir anlamı yok ve forumda birileri benim ismime takmış. Arkadaşlarım bu saatten sonra diğer arkadaşların hiçbir anlam ifade etmeyen isimlerini de görmezlikten gelemezler sanıyorum ki bunun da hiçbir önemi yok ve tamamıyle sorumluluğu büyük olan bir konuyu paylaşmaktan ziyade onu soğutmanın, ona başka bir boyut katmanın ve karşı görüşçünün bir çıkış araması ve ilgiyi başka noktalara kanalize etme çabası olduğu aşikardır. Neyse konumuza dönersek

 

____________________________________________________________________________

 

Arkadaşlar... ''İslamda içtihat kapısı 11'inci yüzyılda kapanmıştı; ama Atatürk devrimiyle kendiliğinden açıldı; artık 'içtihat kapısı' ndan geçmek için imamlara gerek yok.. İnsanın kendisi, kendisinin imamıdır. Çağımızın Müslümanı, İslamı yorumlamak için başkasının aklına gereksinme duymuyor.''

 

Bu arada,

İslam dünyasında bu gerçekleri gören önemli din adamları hiç mi yok?

Var.. Giderek sayıları da sesleri de yükseliyor.

Eski Diyanet İşleri Başkanı Prof. Said Yazıcıoğlu da bunlardan birisi bakın aynen şöyle diyor;''Dinde değişmeyen, Kuran'da belirtilen, genellikle inançla ilgili temel kavramlardır.. Modern hayat karşısında insanlarımızın pek çok problem ve ihtiyaçları söz konusudur. Bunların cevabı, asırlarca önce, o dönemlerin özelliklerine ve şartlarına göre bulunan çözümlerde aranamaz!..''

Bence; Müslümanlığın çağdaşlaşması, bir anlamda ''öz'' üne dönmesine bağlı.

Müslümanlık öncesi Arap ve İran kültürünün mirasından arındırılmasına bağlı. Zerdüş dininin, hatta putperestliğin kalıtlarından kurtarılmasına bağlı..

Türk din adamları, Arap ve İranlı din adamlarının eteklerinden tutarak çağı yakalayamazlar. ''Şûra'' kafasını bir yana bırakıp ''kurultay'' lar düzenleyebilirlerse, tüm İslam dünyasına hizmet etmiş olurlar...

Bunun için yeterli ''akıl'' ları olduğuna eminim. Ama yeterli ''yürek'' leri var mı, onu bilemem!..

 

Sevgi ve saygılarımla...

 

...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İşte bunu alkışlarım Objektivist...

 

Diğer önyargılarından arınarak yazmışsın sanırım...

 

Ezanın Türkçe olması kimseye bir şey kazandırmaz...

 

Ama bir müslümanın müslüman;insan olarak düşünüyor olması çok önemlidir...

 

Aklın ve yüreğin uyumunun önemini anlatmaya çalıştım defalarca...

 

 

:zorro:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

benim ezanın türkçe olmasını isteyenlere tek bir sorum olacak;

yabancı bir dildeki mesela yunanca şarkı türkçe yapılabilirmi?

 

nasıl şarkıların yorumları varsa,belli bi ritmle okunuyosa ezanında makamı vardır

 

bide dedikleri gibi hep bu türkçeleştirme işlerini dinle alakası olmayan kişiler yapıyo

 

kuran orjinal değildir diyen bi kişinin ben imanından şüphe ederim

bi kere inanmadığı kitapta yazanlarımı uyguluyo?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İşte bunu alkışlarım Objektivist...

 

Diğer önyargılarından arınarak yazmışsın sanırım...

 

Ezanın Türkçe olması kimseye bir şey kazandırmaz...

 

Ama bir müslümanın müslüman;insan olarak düşünüyor olması çok önemlidir...

 

Aklın ve yüreğin uyumunun önemini anlatmaya çalıştım defalarca...

:zorro:

 

Sevgili ali0_1... yazıyı tekrar okursanız islam dinine inanmış hocaları görüşleri bile dinde reformun kaçınılmazlığını ve artık günümüz gerçeklerine cevap veremez durumda olduğunu dile getirdiklerini göreceksiniz...

 

benim ezanın türkçe olmasını isteyenlere tek bir sorum olacak;

yabancı bir dildeki mesela yunanca şarkı türkçe yapılabilirmi?

 

nasıl şarkıların yorumları varsa,belli bi ritmle okunuyosa ezanında makamı vardır

 

bide dedikleri gibi hep bu türkçeleştirme işlerini dinle alakası olmayan kişiler yapıyo

 

kuran orjinal değildir diyen bi kişinin ben imanından şüphe ederim

bi kere inanmadığı kitapta yazanlarımı uyguluyo?

 

Sevgili a.y.h.a.n

Müzik evrenseldir ve her dilde mükemmel yorumlar ile karşı karşıya kalınabildiği bir gerçektir...

Fakat burada asıl önemli olan ise yıllardır kulakları arabesk bir müzik dinlemeye alıştırılmış bir insana klasik müzik dinletmek ve onu kabullendirmek zor olsa gerek. :)

 

Bu arada Evet kur'anın orijinali yoktur ve var diyenin asıl ben dininden şuphe duyarım...

Burada yazılanlar mutlaka bir bilgiden kaynaklanmaktadır ve bizler birşeyler bilmesek burada bunları neden uzun uzun tartışalım, konuşalım ve cevap arayalım.

Üstelik günümüzde dinsel anlamda hiçbirşeyşey bilmeyen arkadaşlarımız ne yazıkki dinsel bilgilere sahip insanlar karşısında (ne kadar bildiği de tartışılır) hep boyunları eğik ve her söyleneni doğru kabul etmek zorunda kalan zavallı arkadaşlardır ve onlara göre dini anlamda anlatılan herşey doğrudur, sorgulanamaz, kuşku duyulmaz ve tartışılmazdır... Ne acı bir durum...

________________________________________________________________

 

Toparlarsak; İslam, yaşadığı koşullara ve karşılaştığı durumlara göre çeşitli şekillerde adlandırılabilmektedir. Dolayısıyla Arapların, Farslıların, Hintlilerin, Türklerin vb. aynı ve bir tek İslam`dan çıkarsadıkları ve fakat birbirinin tıpatıp aynısı olmayan Müslümanlıkları nedenlerini iyi sorgumalak lazım. Bu sosyal bir gerçekliktir.

Geçmişte İslam adına emsalsiz bir misyon üstlenen Türkler, bugün de, tarihle bağını koparmadan, tecrübelerinin de yardımıyla, İslam'ı kendilerine has üsluplarıyla ve kendi dillerinde yeniden yorumlayıp, gelecekte de dünya konjonktüründe etkin ve güçlü bir rol oynayabilirler. Türk Müslümanlığı, kendi dilinde ve kendine has yorumunu doğal seyri içinde kendisi üretebilecek yeterliliktedir. Bu yorum, tüm diğer İslam yorumlarını dışlayıcı değil, aksine hepsini kucaklayacak tarzda, Kur'an'ın evrensel mesajlarını öne çıkaran birleştirici, çağdaş dünyayı anlayan ve İslam'ı iyi bir temsille anlatabilen yeni bir yorum olacağı şuphesizdir. Kaldı ki Turkiye Cumhuriyeti kurucusu Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk'ümüzün de nihai hedefi bu değilmiydi...

 

Sevgiyle kalın...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

objektivist

çok merak ediyorum

madem kuranın orjinal olmadığına inanıyosun o zaman dinin ne?

yanılmadıysam ateistsin

tamam oda senin seçimin saygı duyarım

 

ama müslümanları ilgilendiren konulara niye karışıyosunuz ki

ezan türkçe olursa sen müslümanmı olacaksın

 

sorularınızı anlayışla karşılarım ama sizi ilgilendirmeyen konularada burnunuzu sokmayın

 

ismin kadar objektif olsan...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

objektivist

çok merak ediyorum

madem kuranın orjinal olmadığına inanıyosun o zaman dinin ne?

yanılmadıysam ateistsin

tamam oda senin seçimin saygı duyarım

 

ama müslümanları ilgilendiren konulara niye karışıyosunuz ki

ezan türkçe olursa sen müslümanmı olacaksın

 

sorularınızı anlayışla karşılarım ama sizi ilgilendirmeyen konularada burnunuzu sokmayın

 

ismin kadar objektif olsan...

Öncelikle insanım.

Yeryüzünde insanlığı ilgilendiren herşey beni de ilgilendirir.

Beni ilgilendiren konuların üzerine de şiddetle giderim ve bunu kimse engelleyemez.

Üstelik benim kimliğim insan, inançlı veya inançsız değil, 21. yüyzyılda düşünen, çözüm üreten, araştıran, soran, sorgulayan ve özünde insana saygı ve sevgi olan bir beynim var .

Diğer taraftan insanları dinen bile inancı ne diye sorulmayacağını da bilmen gerekiyor değilmi?

Bu da benim yeteri kadar objektif olduğumu gösterir.

Sevgiyle kalın..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Günümüz gerçeklerine insan çözüm bulamıyor sevgili Objektivist...

 

Sen de yorumlanma diyorsun bak...

 

Yani sorun Bizim anlayışımızda...

 

Sen hala kabul etmesen de aslında aynı şeyi söylüyorsun...

 

Sorun İslam da değil insandadır...

 

:zorro:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Öncelikle insanım.

Yeryüzünde insanlığı ilgilendiren herşey beni de ilgilendirir.

Beni ilgilendiren konuların üzerine de şiddetle giderim ve bunu kimse engelleyemez.

Üstelik benim kimliğim insan, inançlı veya inançsız değil, 21. yüyzyılda düşünen, çözüm üreten, araştıran, soran, sorgulayan ve özünde insana saygı ve sevgi olan bir beynim var .

Diğer taraftan insanları dinen bile inancı ne diye sorulmayacağını da bilmen gerekiyor değilmi?

Bu da benim yeteri kadar objektif olduğumu gösterir.

Sevgiyle kalın..

 

 

Günümüz gerçeklerine insan çözüm bulamıyor sevgili Objektivist...

 

Sen de yorumlanma diyorsun bak...

 

Yani sorun Bizim anlayışımızda...

 

Sen hala kabul etmesen de aslında aynı şeyi söylüyorsun...

 

Sorun İslam da değil insandadır...

 

:zorro:

 

E haydi senin dediğin olsun ne diyelim...

Fakat benim farklı düşüncemin temelini daha anlayamadığınız düşüncesindeyim...

Evet sorum İslem da değil insandadır. Sevgili ali0_1... ; Bugünkü mezhepler, hadis ve sünnet öğretileri yoluyla, bildiğimiz inançla ve ibadetlerle Kuran’ı karşılaştırdım. Aynı zamanda Tevrat ve İncil’e göndermeler yapmaya çalıştım. Bunu yaparken de çok net biçimde farkına vardığım bir olay var ki, bugünkü Müslümanlar, Yahudilerden çok daha fazla Yahudi. Yani Yahudiliğin en uydurmalarını, maalesef Hz. Muhammed’den sonra hadis yoluyla almışlar ve bunu İslam dini diye uygulamaya çalışıyorlar. Mesela recm Yahudilikte var. En katı Müslümanlar bunu uygulamanın rüyasını görürler. Çocukları sünnet etmek Yahudilikten gelme. Mesela kadınların toplumdan men edilmesi Saint Paul ile alakalıdır. Bunu o söyler. Hıristiyanlık, Adem’i kandıranların kadınlar olduğunu söyler. Ama Kuran, hem Adem’i hem Havva’yı suçlar. Hatta Adem’i daha fazla suçlar. Başörtü olayı, Yahudilik ve Hıristiyanlıktan, namaz kılmayanın öldürülme ya da hapse atılma cezası Yahudilikten, tespih Hıristiyanlıktan, takke Yahudilikten gelme. Mesela Şafiler amin der. Amin Kuran’da yok. Şefaat olayı, Mehdi olayı da böyle. Mesela İsa’nın gelmesi, mehdi olarak intikal ettirilmiş İslam’a.

Artık korkmayın, ezberi bırakın, araştırın, inceleyin, sorgulayın, bağımsız özgür iradeniz ile yorumlayın ve nihayet artık anlayın diyorum...

 

Sevgiler...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

E haydi senin dediğin olsun ne diyelim...

Fakat benim farklı düşüncemin temelini daha anlayamadığınız düşüncesindeyim...

Evet sorum İslem da değil insandadır. Sevgili ali0_1... ; Bugünkü mezhepler, hadis ve sünnet öğretileri yoluyla, bildiğimiz inançla ve ibadetlerle Kuran’ı karşılaştırdım. Aynı zamanda Tevrat ve İncil’e göndermeler yapmaya çalıştım. Bunu yaparken de çok net biçimde farkına vardığım bir olay var ki, bugünkü Müslümanlar, Yahudilerden çok daha fazla Yahudi. Yani Yahudiliğin en uydurmalarını, maalesef Hz. Muhammed’den sonra hadis yoluyla almışlar ve bunu İslam dini diye uygulamaya çalışıyorlar. Mesela recm Yahudilikte var. En katı Müslümanlar bunu uygulamanın rüyasını görürler. Çocukları sünnet etmek Yahudilikten gelme. Mesela kadınların toplumdan men edilmesi Saint Paul ile alakalıdır. Bunu o söyler. Hıristiyanlık, Adem’i kandıranların kadınlar olduğunu söyler. Ama Kuran, hem Adem’i hem Havva’yı suçlar. Hatta Adem’i daha fazla suçlar. Başörtü olayı, Yahudilik ve Hıristiyanlıktan, namaz kılmayanın öldürülme ya da hapse atılma cezası Yahudilikten, tespih Hıristiyanlıktan, takke Yahudilikten gelme. Mesela Şafiler amin der. Amin Kuran’da yok. Şefaat olayı, Mehdi olayı da böyle. Mesela İsa’nın gelmesi, mehdi olarak intikal ettirilmiş İslam’a.

Artık korkmayın, ezberi bırakın, araştırın, inceleyin, sorgulayın, bağımsız özgür iradeniz ile yorumlayın ve nihayet artık anlayın diyorum...

 

Sevgiler...

 

 

Söyledikleriniz su götürmez gerçek olarak alınmaz...

 

Ama gerçekten hurafe boldur bizim insanımızda...

 

Allah insana akıl vermiş...

 

En büyük nimet bu değil mi???

 

Saygılar...

 

:zorro:

 

:zorro:

Evet sevgili ali0_1

Bizde bunları aklımızı kullandığımız için araştırıyor, sorguluyoruz ve inceliyoruz. Yanlız tabiki nesnel anlamda yaklatığımızı için belki sizden biraz farklı düşünebilir ve yorumlayabiliriz ve bunun nedeni de inandığımızı bilme ihtiyacından doğan bir araştırma ve inceleme gereğidir. Yoksa her hacının, her hocanın veya ulamanın ağzına bakarsak kulluktan ve kölelikten başka bir anlam ifade etmiyeceğimizi de çok iyi biliriz.

Sevgi ve saygılarımla...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

"Şölen" de şöyle geçiyordu özetle...

 

Bilgisizler her şeyi bildikleriniz sanırlar bu yüzden bilginin peşine düşmezler...

 

Her şeyi bilen tanrıların bilgiye ihtiyacı yoktur;onlar zaten mutludur...

 

Ama bilgili ve bilgisiz arasındaki Eros;Yani insan tanrı arası Eros bilgiye açtır;öğrenmek ister...

 

:zorro:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Evet sevgili ali0_1

Bizde bunları aklımızı kullandığımız için araştırıyor, sorguluyoruz ve inceliyoruz. Yanlız tabiki nesnel anlamda yaklatığımızı için belki sizden biraz farklı düşünebilir ve yorumlayabiliriz ve bunun nedeni de inandığımızı bilme ihtiyacından doğan bir araştırma ve inceleme gereğidir. Yoksa her hacının, her hocanın veya ulamanın ağzına bakarsak kulluktan ve kölelikten başka bir anlam ifade etmiyeceğimizi de çok iyi biliriz.

Sevgi ve saygılarımla...

 

 

"Şölen" de şöyle geçiyordu özetle...

 

Bilgisizler her şeyi bildikleriniz sanırlar bu yüzden bilginin peşine düşmezler...

 

Her şeyi bilen tanrıların bilgiye ihtiyacı yoktur;onlar zaten mutludur...

 

Ama bilgili ve bilgisiz arasındaki Eros;Yani insan tanrı arası Eros bilgiye açtır;öğrenmek ister...

 

:zorro:

İşte bu kadar sevgili ali0_1...

Şimdi farklı düşünmemeye başladık.

Müslümanlar eğer birazcık Eros olabilseler (ama burada okuduklarını sorgusuz, suhalsiz ve her yazılanın doğru olduğunu kabul eden müslümanlar gibi değil tabiki kastım) bence tanrıyı daha da mutlu ederlerdi. Evet Eros'ta bir tanrıdır, Khaos, Gaia ve Tartarus'ta birer tanrıdırlar, dah sonraları bunlardan vazgeçildi peygamberlik başgösterdi ve bütün peygamberlerin tanrıları aynıdır ve hiçbirinin kutsal kitabında insanlara kötü ve zararlı mesajlar verilmez. Birçok noktalarda ise Hemen hemen hepsi birbirlerine çok benzerler.

 

Neyse konumuza dönecek olursak; günümüz ilahiyatçılarından Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk; ''Anadilde İbadet'' adlı kitabında, ''Ezan bir paroladır, namaz vaktinin geldiğini ve yakınlarda bir cami olduğunu duyurur. Yani ezan bir ibadet değil, bir duyurudur. Ve bu duyurunun bugün için bir yararı da kalmamıştır'' şeklinde bir düşüncesini açık ve net bir şekilde belirtmiştir...

Sevgiyla kalın..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Tarih abidesi Cemal Kutay'ın Atatürk üzerine yazdığı kitapların sayısı da oldukça fazla. "Atatürk'ün son günleri", "Ardında Kalanlar", "Atatürk Olmasaydı", "Atatürk Bugün Olsaydı", "Atatürk'ün beraberinde götürdüğü hasret: Türkçe İbadet" en çok bilinenleri.

 

Cemal Kutay, Türkçe ibadet konusunda da gücünün yettiğince mücadele etti. Mücadelesini; "Klasik ilahiyatçı olmayı, konuyu kucaklamanın şartı saymadım. Tam aksine görebilme, düşünebilme, ele alabilme, hükme ulaşabilmenin temeli cesaretin, hür tarih düşüncesinin nimeti olacağına inandım, denedim" diyerek açıklıyordu.

 

400 sayfalık "Türkçe İbadet" kitabında Atatürk'ün bu konuya verdiği önemi; "57 yıllık kısacık ömründe vatan ve milleti için hayırlı ve faydalı ne görmüşse şartları düşünmeden ve zerre ödün vermeden onları kucakladı. Tarihte görülmemiş bir cesaret ve azimle hepsini zaferle mühürledi. Tek bir istisnasıyla. Milletine anadiliyle kulluk hakkını sağlamak son yılların zamanını doldurmuş idealiydi. Kucakladığı bütün mevzularda olduğu gibi aklın, mantığın, bilimin terkibi görüş içinde hazırlığını tamamlamış, kameti, hutbeyi, ezanı Türkçeleştirmiş, sıra namaz surelerine gelmişti. Nefes nasibi daha bir kaç yıl daha devam etseydi bu son himmetini de, kendisine özgü tamlık içersinde noktalayacaktı" diyerek anlatmaya çalıştı.

 

Atatürk'ün emrinde 11 sene 6 ay 2 gün kaldığını her fırsatta gururla söyleyen Cemal Kutay, artık yok... Uzun yaşadı ama kimseye yakışmayan ölüm ona da yakışmadı.

Daha ne diyelim...

Sevgiyle kalın...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Her şeyden önce bu ; dindar olan ve ezanı muhatap alıp camiye gidenlerin konusudur. Sen ki ezanın anlamını bildiğin halde yap dediğini yapmıyor iken sen niye anlamını dert ediyorsun ki.

 

Ezandaki amaç bilgilendirme değildir. Ana dil zorunluluğu bu yüzden gerekli değildir. Din ve ibadet bir duygu meselesidir , his meselesidir . Dinleyenin aklına Hz. Muhammed i , Habeşi Bilal i getiren manevi duygularını kabartıp ibadet hissine yönelten bir şeydir. Bu duyguyu ancak orjinali verebilir. Zaten en cahil olanımız bile allahu ekber in ne anlama geldiğini biliyor.

Allahu ekberi duyunca anlamını bilemediği için kiliseye veya kütüphaneye giden biri mi var tarihte yoksa benim duymadığım.

Objektivist biri olarak bunları anlayabilir misin bilimyorum. Senin anlıyacağın şekilde basitleştirirsek daha doğrusu maddileştirirsek….

 

“Çok önemli toplantıların yapıldığı yabancı devlet adamlarının ağırlandığı Dolmabahçe sarayının merdivenlerinin olduğu yere hızlı bir asansör yapsak , sonra girişe de turnikeler yapalım ki giren çıkan belli olsun , dış duvarlarını da amerikan sayding kapladık mı hem daha sağlıklı hem de daha kullanışlı olacaktır sanırım.”

Hah şimdi oldu ! dediğini duyar gibiyim.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

günümüz ilahiyatçılarından Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk; ''Anadilde İbadet'' adlı kitabında, ''Ezan bir paroladır, namaz vaktinin geldiğini ve yakınlarda bir cami olduğunu duyurur. Yani ezan bir ibadet değil, bir duyurudur. Ve bu duyurunun bugün için bir yararı da kalmamıştır'' şeklinde bir düşüncesini açık ve net bir şekilde belirtmiştir...

 

 

Tarih abidesi Cemal Kutay'ın Atatürk üzerine yazdığı kitapların sayısı da oldukça fazla. "Atatürk'ün son günleri", "Ardında Kalanlar", "Atatürk Olmasaydı", "Atatürk Bugün Olsaydı", "Atatürk'ün beraberinde götürdüğü hasret: Türkçe İbadet" en çok bilinenleri.

 

Cemal Kutay, Türkçe ibadet konusunda da gücünün yettiğince mücadele etti. Mücadelesini; "Klasik ilahiyatçı olmayı, konuyu kucaklamanın şartı saymadım. Tam aksine görebilme, düşünebilme, ele alabilme, hükme ulaşabilmenin temeli cesaretin, hür tarih düşüncesinin nimeti olacağına inandım, denedim" diyerek açıklıyordu.

 

400 sayfalık "Türkçe İbadet" kitabında Atatürk'ün bu konuya verdiği önemi; "57 yıllık kısacık ömründe vatan ve milleti için hayırlı ve faydalı ne görmüşse şartları düşünmeden ve zerre ödün vermeden onları kucakladı. Tarihte görülmemiş bir cesaret ve azimle hepsini zaferle mühürledi. Tek bir istisnasıyla. Milletine anadiliyle kulluk hakkını sağlamak son yılların zamanını doldurmuş idealiydi. Kucakladığı bütün mevzularda olduğu gibi aklın, mantığın, bilimin terkibi görüş içinde hazırlığını tamamlamış, kameti, hutbeyi, ezanı Türkçeleştirmiş, sıra namaz surelerine gelmişti. Nefes nasibi daha bir kaç yıl daha devam etseydi bu son himmetini de, kendisine özgü tamlık içersinde noktalayacaktı" diyerek anlatmaya çalıştı.

 

Atatürk'ün emrinde 11 sene 6 ay 2 gün kaldığını her fırsatta gururla söyleyen Cemal Kutay, artık yok... Uzun yaşadı ama kimseye yakışmayan ölüm ona da yakışmadı.

Daha ne diyelim...

Sevgiyle kalın...

 

 

Her şeyden önce bu ; dindar olan ve ezanı muhatap alıp camiye gidenlerin konusudur. Sen ki ezanın anlamını bildiğin halde yap dediğini yapmıyor iken sen niye anlamını dert ediyorsun ki.

_______________________ Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk;Hıristiyanmı? peki...

_______________________ Cemal Kutay, Türkçe ibadet konusunda da gücünün yettiğince mücadele etti. Hıristiyanmıydı peki...

 

Ezandaki amaç bilgilendirme değildir. Ana dil zorunluluğu bu yüzden gerekli değildir. Din ve ibadet bir duygu meselesidir , his meselesidir . Dinleyenin aklına Hz. Muhammed i , Habeşi Bilal i getiren manevi duygularını kabartıp ibadet hissine yönelten bir şeydir. Bu duyguyu ancak orjinali verebilir. Zaten en cahil olanımız bile allahu ekber in ne anlama geldiğini biliyor.

Allahu ekberi duyunca anlamını bilemediği için kiliseye veya kütüphaneye giden biri mi var tarihte yoksa benim duymadığım.

Objektivist biri olarak bunları anlayabilir misin bilimyorum. Senin anlıyacağın şekilde basitleştirirsek daha doğrusu maddileştirirsek….

_______________________ Objektivisit biri olarak sen beni iç inancımın ile ilgili birşey duydunmu? Duymadın, Dinimize tahrikatlar, ulemalar, şiddet yanlısı müslümanlar, ılıman müslümanlar vb. gibiler ile birlikte bunların sermayesine kendini kaptıran alimler zarar vermektedir dedik, yanlışmı yaptık? Günümüzde din bir OLDİNK ŞİRKETİ GİBİ KULLANILMAKTA uyanık olun dedik yanlışmı yapıyoruz? Bu gibi tahrikatlar gerçek din yerine kendi görüşlerine göre ROBOT YETİŞTİRİYOR dedik dikkat buyurduk yanlışmı oluyor... Değerli arkadaşım artık hakikaten uyanık olmamız gerekiyor. Bunu birlikte yapmak için sizinde bildiğiniz ve bizimde bildiğimiz çok önemli bilgiler var. Gelin basmakalıptan, gelin tekdüzenlikten, gelin yeknesaklıktan ve gelin tekyanlılıktan kurtulalım. Bizler Kur'anı da diğer dinleri de çok iyi biliyoruz. Günümüzde artık kimse boş değil. Beynimize yeni pencereler açmak hiç zor değil....

 

Sevgiyle kalın...

 

 

.

 

günümüz ilahiyatçılarından Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk; ''Anadilde İbadet'' adlı kitabında, ''Ezan bir paroladır, namaz vaktinin geldiğini ve yakınlarda bir cami olduğunu duyurur. Yani ezan bir ibadet değil, bir duyurudur. Ve bu duyurunun bugün için bir yararı da kalmamıştır'' şeklinde bir düşüncesini açık ve net bir şekilde belirtmiştir...

 

 

Tarih abidesi Cemal Kutay'ın Atatürk üzerine yazdığı kitapların sayısı da oldukça fazla. "Atatürk'ün son günleri", "Ardında Kalanlar", "Atatürk Olmasaydı", "Atatürk Bugün Olsaydı", "Atatürk'ün beraberinde götürdüğü hasret: Türkçe İbadet" en çok bilinenleri.

 

Cemal Kutay, Türkçe ibadet konusunda da gücünün yettiğince mücadele etti. Mücadelesini; "Klasik ilahiyatçı olmayı, konuyu kucaklamanın şartı saymadım. Tam aksine görebilme, düşünebilme, ele alabilme, hükme ulaşabilmenin temeli cesaretin, hür tarih düşüncesinin nimeti olacağına inandım, denedim" diyerek açıklıyordu.

 

400 sayfalık "Türkçe İbadet" kitabında Atatürk'ün bu konuya verdiği önemi; "57 yıllık kısacık ömründe vatan ve milleti için hayırlı ve faydalı ne görmüşse şartları düşünmeden ve zerre ödün vermeden onları kucakladı. Tarihte görülmemiş bir cesaret ve azimle hepsini zaferle mühürledi. Tek bir istisnasıyla. Milletine anadiliyle kulluk hakkını sağlamak son yılların zamanını doldurmuş idealiydi. Kucakladığı bütün mevzularda olduğu gibi aklın, mantığın, bilimin terkibi görüş içinde hazırlığını tamamlamış, kameti, hutbeyi, ezanı Türkçeleştirmiş, sıra namaz surelerine gelmişti. Nefes nasibi daha bir kaç yıl daha devam etseydi bu son himmetini de, kendisine özgü tamlık içersinde noktalayacaktı" diyerek anlatmaya çalıştı.

 

Atatürk'ün emrinde 11 sene 6 ay 2 gün kaldığını her fırsatta gururla söyleyen Cemal Kutay, artık yok... Uzun yaşadı ama kimseye yakışmayan ölüm ona da yakışmadı.

Daha ne diyelim...

Sevgiyle kalın...

 

 

Her şeyden önce bu ; dindar olan ve ezanı muhatap alıp camiye gidenlerin konusudur. Sen ki ezanın anlamını bildiğin halde yap dediğini yapmıyor iken sen niye anlamını dert ediyorsun ki.

_______________________ Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk;Hıristiyanmı? peki...

_______________________ Cemal Kutay, Türkçe ibadet konusunda da gücünün yettiğince mücadele etti. Hıristiyanmıydı peki...

 

Ezandaki amaç bilgilendirme değildir. Ana dil zorunluluğu bu yüzden gerekli değildir. Din ve ibadet bir duygu meselesidir , his meselesidir . Dinleyenin aklına Hz. Muhammed i , Habeşi Bilal i getiren manevi duygularını kabartıp ibadet hissine yönelten bir şeydir. Bu duyguyu ancak orjinali verebilir. Zaten en cahil olanımız bile allahu ekber in ne anlama geldiğini biliyor.

Allahu ekberi duyunca anlamını bilemediği için kiliseye veya kütüphaneye giden biri mi var tarihte yoksa benim duymadığım.

Objektivist biri olarak bunları anlayabilir misin bilimyorum. Senin anlıyacağın şekilde basitleştirirsek daha doğrusu maddileştirirsek….

_______________________ Objektivist biri olarak sen beni iç inancımın ile ilgili birşey duydunmu? Duymadın, Dinimize tahrikatlar, ulemalar, şiddet yanlısı müslümanlar, ılıman müslümanlar vb. gibiler ile birlikte bunların sermayesine kendini kaptıran alimler zarar vermektedir dedik, yanlışmı yaptık? Günümüzde din bir OLDİNK ŞİRKETİ GİBİ KULLANILMAKTA uyanık olun dedik yanlışmı yapıyoruz? Bu gibi tahrikatlar gerçek din yerine kendi görüşlerine göre ROBOT YETİŞTİRİYOR dedik dikkat buyurduk yanlışmı oluyor... Değerli arkadaşım artık hakikaten uyanık olmamız gerekiyor. Bunu birlikte yapmak için sizinde bildiğiniz ve bizimde bildiğimiz çok önemli bilgiler var. Gelin basmakalıptan, gelin tekdüzenlikten, gelin yeknesaklıktan ve gelin tekyanlılıktan kurtulalım. Bizler Kur'anı da diğer dinleri de çok iyi biliyoruz. Günümüzde artık kimse boş değil. Beynimize yeni pencereler açmak hiç zor değil....

 

Sevgiyle kalın...

 

.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Gelelim Atatürk’ün konuya verdiği öneme.

Tarihteki devrim ve ikılaplar iki şekilde yapılmıştır. Halk tarafından yönetime karşı yapılanlar ve yönetim tarafından halka karşı yapılanlar.

Fıransız ihtilali halk tarafından yönetime karşı yapılmış bir ihtilaldir.Başarısı ortadadır. Yönetimler tarafından halka karşı yapılan inkılaplar ise ya dalgalanarak seyretmiş yada tutmamıştır.

Düşünebiliyor musun? Atatürk ezanı türkçeleştirdiği yıllarda Ayasofya camisinin imamını yanına çağırıp cuma namazında hutbeye sarıksız açık başla , üzerinde de fırak giymesini emretmiş ve adamcağız hutbeyi bu şekilde okumuş. Bu inkılabın üzerinden sadece70 yıl (ki bu süre inkılaplar tarihinde göz açıp kapayıncaya kadar demektir) sonra aynı halk demokratik bir seçimle imamhatip mezunu birini başbakan yaptı ve şimdi bu şahıs türbanlı eşi ile Atatürk ün Çankaya köşküne çıkıyor.

Bence sadece bu bile bebeğin ölü doğduğunun ispatıdır.Başarısızlığın suçunu birilerinin üstüne atmak a saçma. AP silah zoruyla gelmedi. Seşim öncesi söyledikleri ile seçildikten sonra yaptıkları da farklı değildi.

Kaldı ki bu ınkılap 20 yıl boyunca baskı ile sürdürüldükten sonra çözülmüştür.

 

Bu 20 yıl boyunca anadoluda neler yaşanmıştı biliyor musun arkadaşım. Kaç kişi hüngür hüngür ağlaya ağlaya minareye çıkıp ezanı orijinal şekliyle okuyup teslim olmuş ve akıbeti ne olmuştur. Bu yüzden anadoluda kaç gösteride kaç kişi tutuklandı akıbetleri ne oldu bilgin var mı. Peki 20 yıl sonra ilk orijinal ezan okunduğunda türkiyenin kaç ilinde kaç gün bayram yapıldığını biliyor musun.

 

Halka rağmen devrim olmaz arkadaşlar. Hele dini konuda hiç olmaz.

 

Tüm devrimlere karşı olduğum zannedilmesin. İçinde faydalı olanları da vardı. Onlar bugün hala yaşıyor zaten.

 

Yani senin anlıyacağın , Atatürk 1938 de değil de 1978 ölseydi de bu tutmazdı. Bunu o da anlıyacaktı bence zamanla. Güneş dil teorisi için 15 yılını harcadı rahmetli . Aylarını TDK ile toplantılarda harcadı öztürkçeyi oluşturabilmek için. Ve bir dönem bu dili konuştu. Çevresindekileri de bu dilde konuşturdu. Çok uğraştı ama birkaç yıl sonra aynen şunu dedi çevresindekilere “meğer boş bir hülya peşinde koşmuşuz.”

Halka rağmen olmaz arkadaşlar.

 

Atatürk cumhuriyeti kurduktan sonra çok heyecanlı idi , yapmaya çalıştığı yeniliklerle ülkemizi daha modern , daha uygar bir ülke yapmaya çalıyordu. Olabildiği kadarı oldu.Olamayanları hala yaşatmaya çalışmak “kıraldan fazla kıralcıların diktatörlük hülyalarıdır” bence.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ALINTI(İDRAK @ Feb 10 2006, 06:11 AM) *

 

İDRAK...... Her şeyden önce bu ; dindar olan ve ezanı muhatap alıp camiye gidenlerin konusudur. Sen ki ezanın anlamını bildiğin halde yap dediğini yapmıyor iken sen niye anlamını dert ediyorsun ki.

 

Cevap:_______________________ günümüz ilahiyatçılarından Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk; ''Anadilde İbadet'' adlı kitabında, ''Ezan bir paroladır, namaz vaktinin geldiğini ve yakınlarda bir cami olduğunu duyurur. Yani ezan bir ibadet değil, bir duyurudur. Ve bu duyurunun bugün için bir yararı da kalmamıştır'' şeklinde bir düşüncesini açık ve net bir şekilde belirtmiştir...Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk;Hıristiyanmı? peki...

Cevap:_______________________ Tarih abidesi Cemal Kutay'ın Atatürk üzerine yazdığı kitapların sayısı da oldukça fazla. "Atatürk'ün son günleri", "Ardında Kalanlar", "Atatürk Olmasaydı", "Atatürk Bugün Olsaydı", "Atatürk'ün beraberinde götürdüğü hasret: Türkçe İbadet" en çok bilinenleri.

Cemal Kutay, Türkçe ibadet konusunda da gücünün yettiğince mücadele etti. Mücadelesini; "Klasik ilahiyatçı olmayı, konuyu kucaklamanın şartı saymadım. Tam aksine görebilme, düşünebilme, ele alabilme, hükme ulaşabilmenin temeli cesaretin, hür tarih düşüncesinin nimeti olacağına inandım, denedim" diyerek açıklıyordu.

400 sayfalık "Türkçe İbadet" kitabında Atatürk'ün bu konuya verdiği önemi; "57 yıllık kısacık ömründe vatan ve milleti için hayırlı ve faydalı ne görmüşse şartları düşünmeden ve zerre ödün vermeden onları kucakladı. Tarihte görülmemiş bir cesaret ve azimle hepsini zaferle mühürledi. Tek bir istisnasıyla. Milletine anadiliyle kulluk hakkını sağlamak son yılların zamanını doldurmuş idealiydi. Kucakladığı bütün mevzularda olduğu gibi aklın, mantığın, bilimin terkibi görüş içinde hazırlığını tamamlamış, kameti, hutbeyi, ezanı Türkçeleştirmiş, sıra namaz surelerine gelmişti. Nefes nasibi daha bir kaç yıl daha devam etseydi bu son himmetini de, kendisine özgü tamlık içersinde noktalayacaktı" diyerek anlatmaya çalıştı.

Cemal Kutay, Türkçe ibadet konusunda da gücünün yettiğince mücadele etti. Hıristiyanmıydı peki...

 

İDRAK...... Ezandaki amaç bilgilendirme değildir. Ana dil zorunluluğu bu yüzden gerekli değildir. Din ve ibadet bir duygu meselesidir , his meselesidir . Dinleyenin aklına Hz. Muhammed i , Habeşi Bilal i getiren manevi duygularını kabartıp ibadet hissine yönelten bir şeydir. Bu duyguyu ancak orjinali verebilir. Zaten en cahil olanımız bile allahu ekber in ne anlama geldiğini biliyor.

Allahu ekberi duyunca anlamını bilemediği için kiliseye veya kütüphaneye giden biri mi var tarihte yoksa benim duymadığım.

Objektivist biri olarak bunları anlayabilir misin bilimyorum. Senin anlıyacağın şekilde basitleştirirsek daha doğrusu maddileştirirsek….

 

Cevap:_______________________ Objektivist biri olarak sen beni iç inancımın ile ilgili birşey duydunmu? Duymadın, Dinimize tahrikatlar, ulemalar, şiddet yanlısı müslümanlar, ılıman müslümanlar vb. gibiler ile birlikte bunların sermayesine kendini kaptıran alimler zarar vermektedir dedik, yanlışmı yaptık? Günümüzde din bir OLDİNK ŞİRKETİ GİBİ KULLANILMAKTA uyanık olun dedik yanlışmı yapıyoruz? Bu gibi tahrikatlar gerçek din yerine kendi görüşlerine göre ROBOT YETİŞTİRİYOR dedik dikkat buyurduk yanlışmı oluyor... Değerli arkadaşım artık hakikaten uyanık olmamız gerekiyor. Bunu birlikte yapmak için sizinde bildiğiniz ve bizimde bildiğimiz çok önemli bilgiler var. Gelin basmakalıptan, gelin tekdüzenlikten, gelin yeknesaklıktan ve gelin tekyanlılıktan kurtulalım. Bizler Kur'anı da diğer dinleri de çok iyi biliyoruz. Günümüzde artık kimse boş değil. Beynimize yeni pencereler açmak hiç zor değil....

 

Hala Mustafa Kemal Atatürk gibi büyük bir lider yetiştiren bir ülkenin evladı olmanın gururunu ve onurunu yaşamanız gerekirken onun hakkındaki olumsuz düşüncelerinizi hiç tasvip etmiyorum. Tabiki farklı düşüncelere olacaktır ve bunlara da saygı duyurım fakat bu düşüncelerde "Atatürk 1938 de değil de 1978 ölseydi de bu tutmazdı." veya "Bu 20 yıl boyunca anadoluda neler yaşanmıştı biliyor musun arkadaşım. Kaç kişi hüngür hüngür ağlaya ağlaya minareye çıkıp ezanı orijinal şekliyle okuyup teslim olmuş ve akıbeti ne olmuştur. Bu yüzden anadoluda kaç gösteride kaç kişi tutuklandı akıbetleri ne oldu bilgin var mı. Peki 20 yıl sonra ilk orijinal ezan okunduğunda türkiyenin kaç ilinde kaç gün bayram yapıldığını biliyor musun." şeklindeki önyargılı tutumlarınız düşüncelerinize olan saygınlığımı ne yazıkki olumsuzlaştırıyor. Birker şu bilinmeli Türkiye bir devrim yaşamış ve gideceği yolun yönünü belirlemiştir. Bunun sonucuna da tabiki hakımızı istenilmeyen birtakım durumlar ile karşılaşmış ve yaşamış olabilir. Peki olmasaydı da bugün Kimliğimiz, dinimiz ne olurdu acaba çok merak ediyorum...

Sevgiyle kalın...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ARKADAŞLAR EZANIN TÜRKÇE OKUNMASI HUSUSNDA Kİ BU TARTIŞMADA BEN EZANIN ARAPÇA OKUNMASINDAN YANA OLDUĞUMU BELİDRTMEK İSTERİM. ÇÜNKÜ EZANI MUHAMMEDİ ORJİNALİYLE GÜZELDİR. ANLAM MESELESİ BİR BAŞKA AMA AYNI MAKAMLA TÜRKÇE OKUDUĞUNU DÜŞÜNÜN NE KADAR UYUMSUZ OLUR DEĞİL Mİ? HEMDE TAM KARŞILIĞINI BULMAZ. SİZ ÖNCELİKLE HER OKUDUĞUNU İNGİLİZCEYE ÇEVİRMEK İSTEYEN ZİHNİYETLERİ EVRENSEL VE HAK DİN OLAN İSLAMI ÖĞRENMEYE BUNUN İÇİN ARAPÇA ÖĞRENMEYE YÖNLENDİRMİYORSUNUZ DA. TÜRKÇELEŞTİRSEK ONDAN SONRA İNGİLİZCELEŞTİRSEK SONRASI ALLAH KERİM GİBİSİNDEN Mİ? DÜŞÜNENLERDENSİNİZ.

 

HEM BU KONUDA PEYGAMBERİN HADİSİ YOK BU KONU ÜZERİNDE TARTIŞILAMAZ. EZAN ARAPÇA OLARAK GELMİŞTİR VE O ŞEKİLDE KALMALIDIR.

 

DÜŞÜNÜN Kİ BİR SANATÇI BİR TABLO ÇİZİYOR BİZ ONU SİLİP KENDİMİZ TEKRAR ÇİZELİM O ZAMAN ONUN SANAT DEĞERİ NE KADAR OLUR. TARİHİ DEĞERİ NE KADAR OLUR. BUNUN MİSALİ EZAN TÜRKÇE OKUNAMAZ.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Objektivist arkadaşım …

Önce kullandığın iki isme bakmak istiyorum.

Cemal Kutay.

Değerli bir tarihçimizdi. Allah rahmet eylesin. Kendisini Atatürk hakkında yazdığı kitapları ile tanıyoruz.

Ben bir tarihçiden ilk olarak objektif , tarafsız olmasını beklerim. Bunu başarabildiği ölçüde yayınlarına önem veririm.

 

Objektivist ten alıntıdır : Atatürk'ün emrinde 11 sene 6 ay 2 gün kaldığını her fırsatta gururla söyleyen Cemal Kutay,…..

 

İnsan emrinde olduğu kişi hakkında ne kadar objektif bilgi aktarabilir , kafamda soru işareti var doğrusu. Çok koyu bir Atatürk hayranı hatta tutkuyla bağlı olduğunu söyleyen biridir kendisi. Ne mutlu Cemal beye . Atatürk gibi değerli bir liderin yakını olarak yıllarını geçirmiş. Ancak bu durum sanırım aktardığı bilgilerin de objektifliğini baya etkilemiş. Keşke Atatürkün yanında sarayında geçirdiği 11 yılın birkaç yılını Atatürkün anadolusnda geçirseydi.

 

 

Diğer isim

Nuri Öztürk .

Kendisi bir dönem dini konulara marjinal yaklaşımları ile gündem yaratıp kanal kanal gezip medyatik olunca siyasete girmiş , bu alanda başarısız olunca hazmedemeyip kendine parti kurmuş ve bugün , o garip dini yorumları ile oluşturduğu medyatikliği üzerine başbakanlık hesapları yapan bir ana muhalefet partisi lideridir. Bu durum onun evveliyatının da hangi hesaplarla ne açıklamalar yaptığını ortaya çıkarıyor.

Böyle bir kişinin dini salvoları üzerinden fikir yormayacak kadar prensipli bir kişiyim.

 

Saygı duyamadığını kibar bir dille belirtmişsin şu ifadelerim için. ; “Bu 20 yıl boyunca anadoluda neler yaşanmıştı biliyor musun arkadaşım. Kaç kişi hüngür hüngür ağlaya ağlaya minareye çıkıp ezanı orijinal şekliyle okuyup teslim olmuş ve akıbeti ne olmuştur. Bu yüzden anadoluda kaç gösteride kaç kişi tutuklandı akıbetleri ne oldu bilgin var mı. Peki 20 yıl sonra ilk orijinal ezan okunduğunda türkiyenin kaç ilinde kaç gün bayram yapıldığını biliyor musun."

 

Şeklindeki ifadelerim birer yorum değil , belgelerle ispatlanmış tarihi gerçeklerdir. O yazdıklarımda yorum yok.

 

Dediklerimden bir de şu yorum çıkmış. Hala Mustafa Kemal Atatürk gibi büyük bir lider yetiştiren bir ülkenin evladı olmanın gururunu ve onurunu yaşamanız gerekirken onun hakkındaki olumsuz düşüncelerinizi hiç tasvip etmiyorum

 

 

 

Değerli arkadaşım. Bu gün Atatürk için yapılabilecek en büyük iyilik O nu realistlikten uzak yaklaşımlardan uzak tutmak olacaktır. . Kurtuluş savaşı boyunca yaptıklarını, kurduğu cumhuriyeti ,ülkeye kazandırdığı bilinci ve dinamizmi minnetle anmak başka bir şey , onca yapılan iş arasında olabilecek yanlış işleri realist bir gözle değerlendirmek başka bir şey.

Atatürk için yapılabilecek en büyük iyilik O nu gelecek nesillere peygamber gibi göstermek değil , grçekçi bir gözle tanıtmaktır.

Atatürkçülüğün bekaasının bu bilinçle sağlanacağına inanıyorum.

Bu yaklaşımım açıklama gerektirirse açıklamasını yapabilirim.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Objektivist arkadaşım …

Önce kullandığın iki isme bakmak istiyorum.

Cemal Kutay.

Değerli bir tarihçimizdi. Allah rahmet eylesin. Kendisini Atatürk hakkında yazdığı kitapları ile tanıyoruz.

Ben bir tarihçiden ilk olarak objektif , tarafsız olmasını beklerim. Bunu başarabildiği ölçüde yayınlarına önem veririm.

Objektivist ten alıntıdır : Atatürk'ün emrinde 11 sene 6 ay 2 gün kaldığını her fırsatta gururla söyleyen Cemal Kutay,…..

İnsan emrinde olduğu kişi hakkında ne kadar objektif bilgi aktarabilir , kafamda soru işareti var doğrusu. Çok koyu bir Atatürk hayranı hatta tutkuyla bağlı olduğunu söyleyen biridir kendisi. Ne mutlu Cemal beye . Atatürk gibi değerli bir liderin yakını olarak yıllarını geçirmiş. Ancak bu durum sanırım aktardığı bilgilerin de objektifliğini baya etkilemiş. Keşke Atatürkün yanında sarayında geçirdiği 11 yılın birkaç yılını Atatürkün anadolusnda geçirseydi.

 

CEVAP:___________________ Yaşı 90'ı çoktan geçmiş, hatta 100'e yaklaşmış biriydi. Yine de son nefesine kadar üretmeye devam etti. Bu yüzden önemliydi. Son bir iki yıl öncesine kadar televizyon ekranlarında konuşmalarını zevkle dinliyorduk. Birkaç yıldır yorgun ve hasta olduğu için pek gözükmüyordu. Çok seveni vardı, sevmeyeni azdı. Sevmeyenleri onu tarihçi olmamakla, yanlı davranmakla ve saçmalamakla suçladılar. Belki tarih eğitimi almamıştı ama, kendisi canlı bir tarihti. Ve çok büyük bir arşive sahipti. Fransızca, Arapça, Farsça bildiği için elindeki arşivi iyi değerlendirdi. O yüzden yazdığı kitaplar önem taşımıyor diyemeyiz. Onun yazdıklarını es geçerek yakın tarih öğrenilemez. Tabii salt onun yazdıkları da bu işe yetmez. Fakat bir gerçek var ki, o da Cemal Kutay'ın günümüz insanına ve gelecek nesillere bir dönemi ve Atatürk'ü anlatmak için var gücüyle çalıştığı. Çalışmaktan yorulmadı. Erica'sının tuşlarına basmaktan hiç vazgeçmedi. Gözleri "artık yeter, ben devam edemeyeceğim" dediği zaman bile vazgeçmemek için direndi. Belki de bu inançtan aldığı enerjiyle 187 kitap yazdı ve bir rekora imza attı. Kitapları arasında 20 ciltlik "Türkiye İstiklal ve Hürriyet Mücadeleleri Tarihi", 4 ciltlik "Bilinmeyen Tarihimiz", 9 ciltlik "Tarih Sohbetleri" 2 ciltlik "Örtülü Tarihimiz", 2 ciltlik "Sisli Tarihimiz", 3 ciltlik "Mithat Paşanın Gurbet Hatıraları" adlı kitapları var. Sadece bu kadar değil elbette... "Türk nedir ne değildir, Osmanlı nedir ne değildir?" Üç devirde irfan ve vicdanının hasreti millet ve devletini arayan adam : Mehmet Şeref Aykut (1874-1939)", "Osmanlıdan Cumhuriyete son yüzyılımızda bir insanımız: Hamidiye Kahramanı Milli Mücadele Zafer Devri Başbakanı Hüseyin Rauf Orbay'ın Hayatı ve Hatıraları (1881-1964)", "Etniki Eterya'dan günümüze Ege'nin Türk kalma savaşı", "143 yılın perde arkası anayasa kavgası ve nasıl bir anayasa", "Üç devirde bir adam (Ali Fethi Okyar'ın Hayat ve Hatıraları 1880-1943)", "Türk Milli Mücadelesinde Amerika", "Çerkez Etem Dosyası", "Atatürk devri ekonomisi: Celal Bayar", "Bir Türkün Biyografisi: Celal Bayar", "Sahte Derviş", "Tarihte Türkler Araplar ve Hilafet meselesi", "Bediüzzaman Said Nursi (1872-1960)", "İnsanı insan yapmış bir İnsan (570-632) ve günümüze mirası" gibi kitaplarını sayabiliriz. (Size göre belkide Rahmetli Kutay KUBİLAY'ı şehit edenlerler birlikte haraket etmeliydi...)

 

 

Diğer isim

Nuri Öztürk .

Böyle bir kişinin dini salvoları üzerinden fikir yormayacak kadar prensipli bir kişiyim.

 

CEVAP:___________________ Sizi anlıyorum...

 

Saygı duyamadığını kibar bir dille belirtmişsin şu ifadelerim için. ; “Bu 20 yıl boyunca anadoluda neler yaşanmıştı biliyor musun arkadaşım. Kaç kişi hüngür hüngür ağlaya ağlaya minareye çıkıp ezanı orijinal şekliyle okuyup teslim olmuş ve akıbeti ne olmuştur. Bu yüzden anadoluda kaç gösteride kaç kişi tutuklandı akıbetleri ne oldu bilgin var mı. Peki 20 yıl sonra ilk orijinal ezan okunduğunda türkiyenin kaç ilinde kaç gün bayram yapıldığını biliyor musun." Şeklindeki ifadelerim birer yorum değil , belgelerle ispatlanmış tarihi gerçeklerdir. O yazdıklarımda yorum yok.

 

CEVAP:___________________ Sevgili İDRAK... Ülkenin geçiş süreci olan bu dönemler koşulları ve şartları ile birlikte değerlendirilirse sanıyorum olumlu bir sonucu varabiliriz. Şöyleki; tarih sürecine baktığımız zaman köklü değişimlere, (Devrim, yenilik, vb.) maruz kalan ülke insanları bu gelişmelere uyum sağlayanlar olduğu kadar uyum sağlamayan, tedirgin olan ve kabul etmeyenlerde olmuştur. Yine tarihte bu koşullar içerisinde dinsel ve fikirsel savaşlar ve kıyımlar yaşandığı da açıktır. Durum böyleyken sorunu tamamıyle bir inanç ve bir ibadete bağlamak bence tepkisel şartlanmanın sonucuna götürür. Bence olaya genel anlamda bir bütün içinde şartalar ve koşullar göz önünde bulundurularak değerlendirilmeli diye düşünüyorum...

 

Dediklerimden bir de şu yorum çıkmış. Hala Mustafa Kemal Atatürk gibi büyük bir lider yetiştiren bir ülkenin evladı olmanın gururunu ve onurunu yaşamanız gerekirken onun hakkındaki olumsuz düşüncelerinizi hiç tasvip etmiyorum

Değerli arkadaşım. Bu gün Atatürk için yapılabilecek en büyük iyilik O nu realistlikten uzak yaklaşımlardan uzak tutmak olacaktır. . Kurtuluş savaşı boyunca yaptıklarını, kurduğu cumhuriyeti ,ülkeye kazandırdığı bilinci ve dinamizmi minnetle anmak başka bir şey , onca yapılan iş arasında olabilecek yanlış işleri realist bir gözle değerlendirmek başka bir şey.

Atatürk için yapılabilecek en büyük iyilik O nu gelecek nesillere peygamber gibi göstermek değil , grçekçi bir gözle tanıtmaktır.

Atatürkçülüğün bekaasının bu bilinçle sağlanacağına inanıyorum.

Bu yaklaşımım açıklama gerektirirse açıklamasını yapabilirim.

 

CEVAP:_____________________ Sevgili İDRAK; Düşünen insanın aynı zamanda soran, sorgulayan, üreten insan olduğu göz önünde bulundurulursa, ne demek istediğim daha iyi anlaşılacaktır... Bizler nasıl ki bunu şartlanmalardan uzan ve koşulsuz yapıyoruz ki yine olabildiğince objektif ve nesnel olmaya çalışıyoruz tabiki sizlerden de beklenenin bu olduğunu düşünüyorum. Çünkü bir ideali olan, bir düşünsel yaşam biçimi seçen ve bir felsefi hayatı tercih eden bizler kendimize olduğu kadar, ailelelerimize, çevremize ve toplumumuza karşı sorumluk bilinci ile haraket etmeye çalışıyoruz. Bunu da demokratik bir çerçevede, insana ve onun değerlerine saygı ve sevgi çerçevesinde yapmaya çalışıyoruz ama bunu da laiklikten de kesinlikle ödün vermeden yapmaya çalışıyoruz... Bir konuda örnek vermek istiyorum; Bir keresinde şöyle bir konuşmaya kulak misafiri olmuştum "Asacaksın bunların hepsini, sallandıracaksın... Anlamıyorum daha ne özgürlüğü istediklerini, gazete okuyabiliyorlar, televizyon seyredebiliyorlar, kitap okuyabiliyorlar, sokaklarda ellerini kollarını sallayarak yürüyebiliyorlar, istediklerini giyip istedikleri yere gidebiliyorlar, onları kim tutuyor, kim engel oluyor ki; ille vatan hainliği yapacaklar, ille huzur kaçıracaklar, özgürlükten anladıkları bu bunların... Hele birkaçını sallandırsınlar meydanlarda, hele o sehpanın korkusunu hissetsinler, göreceksin bir daha özgürlük mözgürlük diyebilecekler mi, ses çıkarabilecekler mi!..." Yukarıda konuşmalarına kulak misafiri olduğum amcam gibilerine göre, başka bir yaşam biçimi olabileceğini düşünmek, mevcut düzeni sorgulayıp yerine daha iyi bir düzen yaratılabileceğini tasarlamak vatan hainliği, anarşizmdi... Başka bir yönetim şeklinde insanların daha eşit, daha refah, daha mutlu olabileceğini savunmak, daha adil daha insanca bir yaşam olabileceğini ileri sürmek düzen düşmanlığı, terörizmdi... "Evet sevgili arkadaşım bu düşünce özgürlüğü düşünen insanların sorunudur." Kendi aklı ve fikri ile yaşama ilişkin doğrularını arayabilen, bulabilen, mevcut olanları sorgulayıp yerine yenilerini koyabilen insanların sorunudur. Size şunu söylemek isterim; bize öğretilen her şeyi aynen kabul edeceksek düşünce özgürlüğüne ihtiyacımız olmaz değilmi?. bize anlatılan her masala inanacaksak, bize sunulan kavram dünyasının içinde aynen hapsolacak ve o sınırları hiç aşamayacaksak düşünmeye, yeni ifadeler bulmaya hiç ihtiyacımız yok olur değilmi. Evet son olarak şunu tekrarlamakta yarar görüyorum, düşünen insan üreten insandır, farklılıkları ortaya koyabilen, sorgulayabilen, yeni şıklar sunabilen, alternatiflerle hayata katkıda bulunabilen insandır. Tabii ki onun katkısı, getireceği yenilik ya da yerinden oynatacağı her taş birilerinin keyfini kaçıracaktır bu kesin... BELKİDE SİZE GÖRE BİZ BÖYLEYİZ... Ama ne yapalım bu bize Mustafa Kemal ATATÜRK'ümüzden miras ve bu bizim karakterimiz...

 

Sevgiyle kalın...

 

Admin Not: Lutfen Alintilarinin icine yanitlarini ekleme....

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

'Tanrı Uludur'

 

''Bize Kuran dersi veren okul müdürümüz Niyazi Bey sınıfı İstanbul Operet Heyeti'nin temsillerine götürürdü... Sultan Reşat'ın başmüezzini İsmail Hakkı Bey de bu operetin çalgılar topluluğunu yönetirdi...'' 1910 doğumlu babam Burhan Arpad' ın bu sözlerini arada sırada anımsıyorum. Günümüzde din adına konuşan sorumlu ve yetkili kişilerin neler yaptığını gördükçe de ''Demek ki 80 yıl önceki din adamları aydın görüşlü insanlarmış'' diye düşünüyorum. Hüzünleniyorum.

 

Adında 'demokrat' kelimesi olan parti, 1950 Mayısı'nda yönetimi ele alır almaz yaptığı ilk iş, Türkiye'de Türkçe okunan ezanı Arapça okutmaya karar vermek olmuştu. O günleri yaşamış olan insanlar, ''Her şey ezanın tekrar Arapça okunmasıyla başlamıştı'' derler. Günümüzde tarikatların hortlamasının, gericilere ödünler verilmesinin, ''Şeriat isteriz'' bağrışmalarının ilk tohumlarının 16 Haziran 1950 tarihli kararla atılmış olduğu söylenir. Cumhuriyet tarihinde geriye baktığımızda, Atatürk devrimlerinden ve laiklikten uzaklaşmanın ilk adımlarının gerçekten 1950'li yıllarda atıldığını görürüz.

 

Atatürk , Türkiye Cumhuriyeti'nde İslam dinine inanan bireyler, dünya işleri dışında olup bitenleri de anlasın istemişti. İlk adım olarak da ezan Türkçeleştirilmişti. Türkçe ezanı Süleymaniye Camisi başimamı, tenor sesli Hafız Kemal 'den dinlemiş olan Atatürk, coşkuyla vermişti bu kararı. 1932 yılı sonunda ülkenin tüm minarelerinden ''Tanrı uludur'' seslenişi, çağrısı yükseldi!

 

Tanrı uludur, Tanrı uludur

Şüphesiz bilirim, bildiririm

Tanrı'dan başka yoktur tapacak...

 

Arapça ''Allahu ekber'' yerine Türkçe ''Tanrı uludur'' un minarelerden yükselmesi, ne yazık ki sadece bir yirmi yıl gerçekleşti. Türkiye'de yığınların kafası işlesin istemeyenler ''Allahu ekber'' e sarıldılar. Atatürk'ün partisi CHP de sesini çıkarmadı. Demokrat Parti yönetimi belki bir on yıl sürdü ama, Atatürk'ün yaptıklarının hızla yok edilmesine yetti de arttı bile. Ardından gelen 27 Mayıs devrimine özellikle aydınlar sevindi. Gerçekten de geriye baktığımızda son yarım yüzyıl Türkiyesi'nde 27 Mayıs ''yıldızın parladığı'' tek andır! Düşünce özgürlüğü gelişecek, geriye gidiş duracak diye umutlanan bir avuç yazar, 1960 Temmuzu'nda Türk Dil Kurumu kurultayına getirdikleri bir öneri ile ''Ezan yine Türkçe okunsun!'' dediler ve düş kırıklığına uğradılar. 27 Mayıs çabucak unutuldu. Ardı ardına camiler açıldı, Arapça ezan daha iyi duyulsun diye minarelere güçlü hoparlörler takıldı, imam-hatipler mantar gibi bitti, tarikatlar palazlandı, dinci ile politikacı kucak kucağa oturdu, takkeli, takunyalı iktidara koştu, ''Ben Atatürkçüyüm'' diyenler hızla arttı. ''Aydın'' kisvesi altında kimi yazar-çizer takımı, numaracı cumhuriyetçi bilinçli-bilinçsiz emperyalistle şeriatçının oyununa destek verdi. Sonra 28 Şubat geldi. Ancak o gün sinmiş birileri ''kış uykusuna yatmış ayılar'' örneği uyanacakları anı bekliyor gibi.

 

27 Mayıs'ın ardından bir avuç düşünürün ''Ezan yine Türkçe okunsun!'' girişimini günümüzde tekrarlayacak yürekli aydınlarımız nerede? Konuyu Meclis'e getirecek onurlu milletvekilleri, ödün vermeyen bakanlar da mı yok?

 

Ezanın Türkçesinden, ''Tanrı uludur'' un açık ve aydınlık seslenişinden kim korkar? Şeriatçıdan başka!

 

--------------------------------------------

Ahmet ARPAD

Bediüzzaman Hazretleri Barla Nahiyesinde gözaltında tutulduğu devrede (1926-1934) Türkçe ezan ve kamet okumadığından kendisine yapılan zu­lümlere karşı müdafaasında diyor ki:

 

«İSTİKBALDE GELECEK NEFRET VE TAHKİRDEN SAKINMAK İÇİN, ŞU MAHREM ZEYİL YAZILMIŞTIR. YANİ, “TUH O ASRIN GAYRETSİZ ADAMLARINA!” DENİLDİĞİ ZAMAN YÜZÜMÜZE TÜKÜRÜKLERİ GELMEMEK İÇİN VEYAHUT SİLMEK İÇİN YAZILMIŞTIR.

 

AVRUPA’NIN İNSANİYETPERVER MASKESİ ALTINDA VAHŞÎ REİSLERİNİN SAĞIR KULAKLARI ÇINLASIN! VE BU VİCDANSIZ GADDARLARI BİZE MUSALLAT EDEN O İNSAFSIZ ZALİMLERİN GÖRMEYEN GÖZLERİNE SOKULSUN! VE BU ASIRDA, YÜZ BİN CİHETTE “YAŞASIN CEHENNEM” DEDİRTEN MİM’SİZ MEDENİYETPERESTLERİN BAŞLARINA VURULMAK İÇİN YAZILMIŞ BİR ARZIHALDİR.

 

BU YAKINLARDA ehl-i ilhâdın[53] perde altında teca­vüzleri gayet çirkin bir suret aldığından, çok biçare ehl-i imana ettikleri zalimâne ve dinsizcesine teca­vüz nev’inden, bana, hususî ve gayr-ı resmî, kendim tamir ettiğim bir mâbedimde[54] hususî bir iki kardeşimle hususî ibadetimde, gizli ezan ve kametimize mü­dahale edildi. “Niçin Arapça kamet ediyorsunuz ve gizli ezan okuyorsunuz?” denildi. Sükûtta sabrım tükendi. Kabil-i hitap olmayan[55] öyle vicdansız alçaklara değil, belki milletin mukadderâtıyla keyfî istibdatla oynayan firavunmeşrep komi­tenin başlarına derim ki:

 

Ey ehl-i bid’a ve ilhad![56] Altı sualime cevap is­terim.

 

BİRİNCİSİ: Dünyada hükûmet süren, hükmeden her kavmin, hattâ insan eti yiyen yamyamların, hattâ vahşî, canavar bir çete reisinin bir usulü var, bir düs­turla hükmeder. Siz hangi usulle bu acip tecavüzü yapıyorsunuz? Kanununuzu ibraz ediniz. Yoksa bazı alçak memurların keyiflerini kanun mu kabul ediyorsunuz? Çünkü böyle hususî ibâdâtta kanun yapılmaz ve kanun olamaz.

 

İKİNCİSİ: Nev-i beşerde, hususan bu asr-ı hürriyette ve bilhassa medeniyet dairesinde, hemen umumiyetle hükümfermâ[57] hürriyet-i vicdan düsturunu kırmak ve istihfaf etmek[58] ve dolayısıyla nev-i beşeri istihkar etmek[59] ve itirazını hiçe saymak kadar cür’etinizle, hangi kuvvete dayanıyorsunuz? Hangi kuvvetiniz var ki, siz kendinize “lâdinî” ismi vermekle ne dine, ne dinsizliğe ilişmemeyi ilân ettiğiniz halde, dinsizliği mutaassıbâne[60] kendine bir din ittihaz etmek tarzında, dine ve ehl-i dine böyle tecavüz, elbette saklı kalmayacak, sizden sorulacak. Ne cevap verecek­siniz? Yirmi hükûmetin en küçüğünün itira­zına karşı dayanamadığınız halde, nasıl yirmi hükûmetin birden itirazını hiçe sayar gibi hürriyet-i vicdaniyeyi cebrî bir surette bozmaya çalışıyorsunuz?

 

ÜÇÜNCÜSÜ: Mezheb-i Hanefînin ulviyetine ve sâfiyetine münâfi bir surette, vicdanını dün­yaya satan bir kısım ulemâü’s-sû’un[61] yanlış fetvâlarıyla, benim gibi Şâfii’l-mezhep adamlara hangi usulle teklif ediyorsunuz? Bu meslekte milyon­lar etbâı bulunan Şâfiî mezhebini kaldırıp bütün Şâfiîleri Hanefîleştirdikten sonra, bana zulüm sure­tinde cebren teklif edilse, sizin gibi dinsizlerin bir usu­lüdür denilebilir. Yoksa keyfî bir alçaklıktır. Öylelerin keyfine tâbi değiliz ve tanımayız!» (Mektubat sh: 429)

 

"iKRA" ELBAKi HÜVEL BAKi=BAKi OLAN ANCAK ALLAH'TIR VESSELAM

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bediüzzaman Hazretleri Barla Nahiyesinde gözaltında tutulduğu devrede (1926-1934) Türkçe ezan ve kamet okumadığından kendisine yapılan zu­lümlere karşı müdafaasında diyor ki:

 

«İSTİKBALDE GELECEK NEFRET VE TAHKİRDEN SAKINMAK İÇİN, ŞU MAHREM ZEYİL YAZILMIŞTIR. YANİ, “TUH O ASRIN GAYRETSİZ ADAMLARINA!” DENİLDİĞİ ZAMAN YÜZÜMÜZE TÜKÜRÜKLERİ GELMEMEK İÇİN VEYAHUT SİLMEK İÇİN YAZILMIŞTIR.

 

AVRUPA’NIN İNSANİYETPERVER MASKESİ ALTINDA VAHŞÎ REİSLERİNİN SAĞIR KULAKLARI ÇINLASIN! VE BU VİCDANSIZ GADDARLARI BİZE MUSALLAT EDEN O İNSAFSIZ ZALİMLERİN GÖRMEYEN GÖZLERİNE SOKULSUN! VE BU ASIRDA, YÜZ BİN CİHETTE “YAŞASIN CEHENNEM” DEDİRTEN MİM’SİZ MEDENİYETPERESTLERİN BAŞLARINA VURULMAK İÇİN YAZILMIŞ BİR ARZIHALDİR.

 

BU YAKINLARDA ehl-i ilhâdın[53] perde altında teca­vüzleri gayet çirkin bir suret aldığından, çok biçare ehl-i imana ettikleri zalimâne ve dinsizcesine teca­vüz nev’inden, bana, hususî ve gayr-ı resmî, kendim tamir ettiğim bir mâbedimde[54] hususî bir iki kardeşimle hususî ibadetimde, gizli ezan ve kametimize mü­dahale edildi. “Niçin Arapça kamet ediyorsunuz ve gizli ezan okuyorsunuz?” denildi. Sükûtta sabrım tükendi. Kabil-i hitap olmayan[55] öyle vicdansız alçaklara değil, belki milletin mukadderâtıyla keyfî istibdatla oynayan firavunmeşrep komi­tenin başlarına derim ki:

 

Ey ehl-i bid’a ve ilhad![56] Altı sualime cevap is­terim.

 

BİRİNCİSİ: Dünyada hükûmet süren, hükmeden her kavmin, hattâ insan eti yiyen yamyamların, hattâ vahşî, canavar bir çete reisinin bir usulü var, bir düs­turla hükmeder. Siz hangi usulle bu acip tecavüzü yapıyorsunuz? Kanununuzu ibraz ediniz. Yoksa bazı alçak memurların keyiflerini kanun mu kabul ediyorsunuz? Çünkü böyle hususî ibâdâtta kanun yapılmaz ve kanun olamaz.

 

CEVAP:_______________ Burası İran, Suudi Arabistan değil arkadaşım ve bu Ülke Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu çağdaş, modern, laik bir hukuk devletidir. Bahsettiğiniz memurlar bizim memurlarımızdır ve bu Devletin çocuklarıdır. Onlar Dini ticaret gören, Amerikan dolarını seccade sanan, Arap kültürü ile yoğrulmamış ve Amirakının ısmarladığı din ile ibadet yapmıyorlar ve çocuklarını bugünkü başkanlar gibi Amerikada okutup, Yeri geldiğinde ülkesini terk edip Amerikanın kucağında dini fetvahlar veren zatlardan değil...

 

İKİNCİSİ: Nev-i beşerde, hususan bu asr-ı hürriyette ve bilhassa medeniyet dairesinde, hemen umumiyetle hükümfermâ[57] hürriyet-i vicdan düsturunu kırmak ve istihfaf etmek[58] ve dolayısıyla nev-i beşeri istihkar etmek[59] ve itirazını hiçe saymak kadar cür’etinizle, hangi kuvvete dayanıyorsunuz? Hangi kuvvetiniz var ki, siz kendinize “lâdinî” ismi vermekle ne dine, ne dinsizliğe ilişmemeyi ilân ettiğiniz halde, dinsizliği mutaassıbâne[60] kendine bir din ittihaz etmek tarzında, dine ve ehl-i dine böyle tecavüz, elbette saklı kalmayacak, sizden sorulacak. Ne cevap verecek­siniz? Yirmi hükûmetin en küçüğünün itira­zına karşı dayanamadığınız halde, nasıl yirmi hükûmetin birden itirazını hiçe sayar gibi hürriyet-i vicdaniyeyi cebrî bir surette bozmaya çalışıyorsunuz?

 

CEVAP:_______________ Bizim gücümüz Mustafa Kemal ATATÜRK ile kurulan genç Türkiye Cumhuriyetinden gelmektedir. İnsanları herzaman yaptığınız gibi dinsizlik ve kafirlikle suçlamak vb. Benim dinim ile problemin yok. Benim problemin gerçek müslümanlarla değil, Benim problemim ülkemizi karanlıklara çekmeye çalışan yobaz ve gericilerle. Bizim dinimizden şuphemiz yok fakat hiçbir gücün de beni araplaştırmaya ve geriye götürmeye gücü yetmez, yetmiyecekte. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın.

 

ÜÇÜNCÜSÜ: Mezheb-i Hanefînin ulviyetine ve sâfiyetine münâfi bir surette, vicdanını dün­yaya satan bir kısım ulemâü’s-sû’un[61] yanlış fetvâlarıyla, benim gibi Şâfii’l-mezhep adamlara hangi usulle teklif ediyorsunuz? Bu meslekte milyon­lar etbâı bulunan Şâfiî mezhebini kaldırıp bütün Şâfiîleri Hanefîleştirdikten sonra, bana zulüm sure­tinde cebren teklif edilse, sizin gibi dinsizlerin bir usu­lüdür denilebilir. Yoksa keyfî bir alçaklıktır. Öylelerin keyfine tâbi değiliz ve tanımayız!» (Mektubat sh: 429)

 

CEVAP:______________ Kendi içinizde savaşıyormuşsunuz, bilmem şafi mezhepin kaldırılıp, Henifileşirmek falan filan beni hiç ilgilendirmiyor. O sizin sorununuz. Üstelik beni dinsizlikle suçlayamazsınız. Tekrar söylüyorum tek yaptığınız bir insanı dinsizlikle suçlamak. kaldı ki sizin gibi inanmayan müslümanları bile bu şekilde suçluyorsunuz. Bu nedenle sizlere şunu söyleyebilirim. Siz inancınızı öyle yaşarsınız biz de böyle. Sonuçta insanların inancının Kilo ile, Metre ile ölçemezsiniz. Benim dini inancım kuşku ve tereddütten uzak, akla, mantığı uygun olanıdır. Ötesi beni ilgilendirmez.

 

"iKRA" ELBAKi HÜVEL BAKi=BAKi OLAN ANCAK ALLAH'TIR VESSELAM

 

Sevgiyle kalın...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.