Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Eskiyince Çöplük Oluyor Herşey...


Radya

Önerilen İletiler

Erkeğin kendine kadına kabul ettirdiği noktada, dünya pembeye bezenmeyi kabul etmiş demektir. Fırçayı eline alanların ödediği bedel, bir de tarihçe halinde sıralanıyorsa ilk günlerde yaşanılan tarifsiz heyecanlarla ödeştirilir o bedel.

 

Mutluluktan yerimizde duramayışımız, en yakınlarımıza ondan duyduğumuz birkaç kelimeyi, evire çevire karşımızdakini bezdirene kadar anlatışımız, gözlerine değdiğimizde dalıp gittiğimiz hayaller, tırnağı paltomuzun astarına dokunsa zembereğimizin boşalması, bize her gülümsediğinde ona biraz daha yaklaşmaya cesaret ettiğimiz ilk günler…

 

Bir sonraki görüşmeye giderken boyayı unutmuş ayakkabımızı cilalatışımız, giymeye kıyamadığımız elbiseleri gardroptan çıkarışımız, mahalle berberinde berberden çok konuşmamız, sokak dilencisine ilk defa verdiğimiz kağıt para, köşe bakkalına aldıklarımızdan arta kalan sakız parasını hibe ederken hissettiğimiz bonkörlüğümüz, senelerdir ihmal ettiğimiz şiir ezberleme telaşemiz hep o ilk heyecanlarımızın eseridir.

 

Randevu saatine hala bir saat varken ‘ne olur ne olmaz’ deyip randevulaşılan yere erkenden varıp en güzel masayı kapışımız, sevdiğimiz kadına giderken ona aldığımız gülü saklama tedirginliğimiz ve sevdiğimizin kapıdan gözükmesi.

 

Kalkışımız, gülüşümüz, sandalyesini çekişimiz; en kibar, en sevecen, en uysal sesimizle dolu dolu ‘hoş geldin’ seranatı. Mekansa şehrin en güze yeri.

 

Kadınımızın o gün ne kadar güzel olduğuyla başlanılır konuşmaya. Fark ettiğimiz makyajına dizdiğimiz methiyelerle donatırız masayı ilk dakikalarda Sonra kibarlığımızı ona hissettirme çabalarımız servise konur. Sinemayı, müziği, resmi sevdiğimiz söyleriz, tiyatroyu da. Hatta içimizde opera saçmalığına hayran olanlarımız bile çıkabilir.

 

Masada, karşımızda oturan kadın yeryüzünün bütün güzelliklerini biriktirmiş oturmaktadır. Biz ise kainat iyilik podyumunun en üst noktasındayızdır. Ona ait ne varsa güzeldir. Ne varsa… Bize ait ne varsa güzellik adına kırmızı halılar serilerek sunulacaktır önlerine.

 

‘Evet’i duyarız, evi tutarız, her beş senede bir ancak hatırladığımız yakınlarımıza dahi gönderdiğimiz davetiyelerle tüm ahbabımızı, dostumuzu, yakınlarımızı bir salona toplar, bu kez de biz deriz o sihirli kelimeyi:Evet…

 

İlişkinin kabulünden evliliğe kadar geçen zaman ayakların altına tramplen yerleştirme süresidir. Zıplanır, bulutlara el sallanır, göz görmez, görse de görmez. Tramplenin en üst noktasına geldiğinizde artık aşağıda mavi gözleriyle size bakan havuza atlama vaktinin geldiğini anlarsınız. Anlamanız atlamanızdır.

 

Yerleştiğiniz eviniz ilk günlerde size mutluluk yuvası, kadına masallar diyarı olur.Dışarıya ayırmak istemediğimiz zamanı evde geçirmemiz, aylaklığı kesin reddedişimiz, evimizin kapısında duran zili bile özlememiz kadınımıza malsallardan masal beğendirme günleridir. Bizim için hazırlanan çeşit çeşit yemeği, masa üstünde çiçeklerle donatılmış gördüğümüz an teşekkürlerin odaları kolaçan etme zamanıdır.

 

Orada bir ev vardır, evde mutluluklar.

 

Zaman mıdır katil, yoksa unuttuğumuz vaadler mi bilinmez ama masalın büyüsü bitmeye başladığında tramplendeyken size bakan mavi gözlü havuzun içinde su olmadığına karar vermeniz için çok da süreniz kalmamıştır. Kırılan yerlerimizin sebebi hep odur.

 

Kadınlarımız. Dönüp baksak vaatlerimize, o zaman hakimin suçluyu daha kolay görebileceği anlaşılacaktır.Bizler…Biz erkekler.

 

Onun için verdiğimiz mücadele, onunla geçireceğimiz birkaç saat için günlerce duyduğumuz heyecan evlilikle beraber sönüp gitmeye yola koyulmuştur. Onu elde edince, sahip olduğumuza inanınca hem bize hem de ona köstek olan zavallı duygularımız eve geliş vakitlerinde her gün artan beş dakikalık gecikmelerle kendini gösterir.

 

Dışarısı için ayıracağımız vakte kurşun sıkan bizler zamanla arkadaş grubumuzu,evvel gidip oturduğumuz mekanları hatırlayınca suçluluktan olsa gerek (!) pişman oluruz. Bizim de zaman ihtiyacımız vardır, biz de arkadaşlarımızla oturmalıyızdır ve bunun için kadınımıza gecikeceksek bile haber vermemize gerek yoktur.

 

Başlarda ondan duyduğumuz birkaç kelimeyi masal gibi anlatırken ortalara geldiğimizde akşamı bizim için bekleyen, bizi özleyen, bize anlatmak isteyen kadınımızın en mühim destanlarını dinlemeye tenezzül dahi etmeyiz. Bütün destanların bizden duyacağı tek kelime evet kelimesidir. Bazen de ‘evet, anladım’ diyerek filozof tadında cevaplar veririz.

 

Çünkü yorgunluğumuz, çünkü aptalsavar maç muhabbetleri, ona biçtiğimiz aklı noksan elbisesi çoktan masalın yerini almaya başlamıştır.

 

Bir zamanlar bize dokunsa donakalan bizler, o kadar soğumuşuzdur ki yanımıza gelen kadınımız donmaya yüz tutmuştur. Konuşurken mahalle berberine nal toplatan, anlatırken ağzından bal dökülen cinsimiz konuşmayı lüzumsuz görmeye başladığında onu nasıl yalnız bıraktığımızı, nasıl bir cendereye soktuğumuz anlamak dahi istemeyiz. Dinlemek de ,anlamak da, anlatmak da bizim değil yeni tanışan ve verilecek sözleri olanlarındır. Sıra onlardadır.

 

 

Boyadığımız ayakkabılarımızın, ütülediğimiz pantolonlarımızın yerini eve döndüğümüzde birini odaya diğerini mutfağa attığımız pis kokulu çoraplarımız almıştır. Gün boyu çalışan,eğer çalışıyorsa eve dönünce evde de çalışan kadınımıza zaman gelir teşekkür yerine ' annemiz olsaydı' sitemlerini kulaklarını sağır edercesine haykırırız.

 

Patavatsızlığımız düğün evinde cenaze merasimlerine sebep olurken özensizliğimizi görmeyip suçu ona atmaya başlamışsak geldiğimiz yerin ardı terk ettiğimiz cephedir.

 

Güzellik adına ne varsa bizde toplandığını iddia ettiğimiz, itinayı hiç eksik etmediğimiz günlerin celladın elinde tek tek idam edilmesi öteki yanımızı kırarken bizim dilimiz şikayetlere ev sahipliği görevini üstlenmiştir.

 

Kadınımız evde çalışacak, yemek yapacak, kadınımız erkek çocuk yapacak, bizi toplayacak, bize katlanacak, sevdiklerimizi sevip sevmediklerimize yüz çevirecek…Yaptığı her işi basit gören, kolay sana bizler hizmetinde kusur istemediğimiz kadınlarımızdan istedikçe hakkımız hiç bitmemeli sanırız. Bencilliğimiz, sorumsuzluklarımız, ihmal edişlerimiz, özensizliklerimiz, paylaşmaktan öte paylaşmamalarımız…

 

biz…

 

eskitiyoruz ne varsa maziden kalan.

 

Yılgın,bezgin,üzgün,kederli, kadınlar peydahlıyoruz erkekliğimize inat. Her beraberliğimiz ne yazık ki yiğitliğimize halel getiriyor.

 

Bir evde artık birbirini tanımayan yabancılar oturuyor. Yalnız kadınlar bizlerin eseri; merhametsizliğimizin de.

 

Az ötede ölgün gözleriyle bir kadın oturmaktaydı. Çok bezgin gözüküyordu çayını yudumlarken. Yiğidini arıyordu.Bulamıyordu.

 

 

Bülent Parlak

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

"Orada bir ev vardır orada mutluluklar"

 

dedikten sonraki yazının devamını çöpe atarım kendi adıma

 

diğer ilk yarısı zaten beni yazmış :w00t:

 

ikinci yarıya daha çıkmadık ama böyle bir ikinci yarı yaşatırsam kendimede ona da Allah canımı alsın o gün.ama kendime çok güveniyorum ben, gerisi hikaye :)

 

Ben ışığımı söndürmem efendim :) varmısınız iddia ya ahaaa uzattım serçe parmağımı (gülmeyin yaa görüşrüz 5 sene sonra) :D

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.