Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:
Yani 20 yil öncesinde varmiydi derin devlet? Pekihala 20 yil önce kimler ve nasil derin devleti yoketti? Madem su an derin devlet yokta, devlet neden kendi icerisindeki pislikleri temizlemeye calismiyor? Birakalim hikaye anlatmayi lütfen.

 

1960, 1970(!) ve 1980 ihtilallerini masaya yatırırsanız; artık hikayemi, masalmı orasını siz anlarsınız ya neyse, derin devleti kimler ortadan kaldırdı görürüsünüz...

 

Neden hayata "basın", "yayın" gözlüğü ile bakıp; özelliklede liboş fikirlerle yargılıyoruz? Sanırım bilgi(!) edinme kaynaklarımız ve yollarımız farklı ki aynı şeyleri bildiğimiz hiç vaki olmuyor....

  • Cevaplar 140
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Gönderi tarihi:
Yani 20 yil öncesinde varmiydi derin devlet? Pekihala 20 yil önce kimler ve nasil derin devleti yoketti? Madem su an derin devlet yokta, devlet neden kendi icerisindeki pislikleri temizlemeye calismiyor? Birakalim hikaye anlatmayi lütfen.

 

1960, 1970(!) ve 1980 ihtilallerini masaya yatırırsanız; artık hikayemi, masalmı orasını siz anlarsınız ya neyse, derin devleti kimler ortadan kaldırdı görürüsünüz...

 

Neden hayata "basın", "yayın" gözlüğü ile bakıp; özelliklede liboş fikirlerle yargılıyoruz? Sanırım bilgi(!) edinme kaynaklarımız ve yollarımız farklı ki aynı şeyleri bildiğimiz hiç vaki olmuyor....

Gönderi tarihi:

Sevgili Ümit SAYIN’a sordular:

 

Soruldu: Yaman Örs ile konuşmanızda ona, "Darbe yapılmazsa bir yıl içinde Türkiye yok, parçalanacak. Niye askerler el koymuyor" demişsiniz.

 

Soruldu: Kemal Alemdaroğlu ile konuşmanızda, Alemdaroğlu'nun "Bu iş demokratik devrimle biter" demesi üzerine, siz de "Başka yolu yok" cevabını vermişsiniz. Alemdaroğlu'nun "Üst taraftan olmaz, alt taraftan olacak" cümlesi üzerine, siz de "35 ay çok önemli şeylere gebe, bakalım ne olacak, telefonda söyleyemediğim şeyler var" diye konuşmuşsunuz.

 

Soruldu: Turgay isimli şahısla yaptığınız konuşmada "Dün paşalara mesaj çektim, 17'nci Türk devleti tasfiye ediliyor. Darbe için yüz tane neden var" dediğiniz tespit edilmiştir.

 

Soruldu: Kemal Alemdaroğlu ile yaptığınız konuşmada Yaşar Büyükanıt hakkında "Anıtı bırakın, kümbet bile olamadı, minyatür oldu, Dolmabahçe'de önüne dosya mı koydular" dediğiniz tespit edilmiştir.

 

Soruldu: Göksun Soner ile yaptığınız konuşmada "35'inci maddeye dayanarak, daha önce yaptığın gibi binsene tepelerine. Cumhuriyetin yıkılmasının ana parametreleri tamamlandı; daha ne bekliyor bu adamlar" dediğiniz tespit edilmiştir.

 

Soruldu: Yaman Örs isimli şahısa "Mart ayında gelme, darbe olacak" dediğiniz tespit edilmiştir.

 

Soruldu: Nuray Parlar'la yaptığınız görüşmede, "35'inci madde kullanılmalı, 60 darbesi gibi alttan bir darbe olabilir" dediğiniz tespit edilmiştir.

 

Soruldu: Kemal Alemdaroğlu ile yaptığınız konuşmada, "TSK acz içinde; 60'larda da böyleydi" dediğiniz tespit edilmiştir.

Tamam da sayın savcım;Ne yapmış bu Ümit SAYIN?

 

 

 

"Darbe yapılmazsa bir yıl içinde Türkiye yok, parçalanacak. Niye askerler el koymuyor"→ (demiş)

 

 

 

"bu iş demokratik devrimle biter"→(kemal Alemdaroğlu demiş)

 

 

 

"başka yolu yok"→ (demiş)

 

 

 

"üst taraftan olmaz, alt taraftan olacak"→( Kemal Alemdaroğlu demiş)

 

 

 

"35 ay çok önemli şeylere gebe, bakalım ne olacak, telefonda söyleyemediğim şeyler var"→ (demiş)

 

 

 

"dün paşalara mesaj çektim, 17'nci Türk devleti tasfiye ediliyor. Darbe için yüz tane neden var"→(demiş)

 

 

 

"anıtı bırakın, kümbet bile olamadı, minyatür oldu, Dolmabahçe’de önüne dosya mı koydular"→(demiş)

 

 

 

"35'inci maddeye dayanarak, daha önce yaptığın gibi binsene tepelerine. Cumhuriyetin yıkılmasının ana parametreleri tamamlandı; daha ne bekliyor bu adamlar"→(demiş)

 

 

 

"mart ayında gelme, darbe olacak"→(demiş)

 

 

 

"35'inci madde kullanılmalı, 60 darbesi gibi alttan bir darbe olabilir"→(demiş)

 

 

 

"TSK acz içinde; 60'larda da böyleydi"→(demiş)

 

 

 

Anladık demişte;ne yapmış bu adam?

 

YOK.Bir şey yapmamış.

 

Bunun için mi aylardı içeride tutuluyor?

 

Bunların bin katını insanlar kahvelerde,bakkalda,berberde her yerde söylüyor.

 

Gelin tutuklayın her konuşanı.

 

Üstelik;konferansta,mitingde,TV’de ,radyoda da dememiş.

 

Yazı yazıp herkese duyurmamış,telefonda demiş.

 

Millet bar bar bağırsın,bayrak yaksın,apo ------zinin resimleri açsın.Silahlanıp asker öldürsün.Biz pkk’nın siyasi koluyuz desin,millet vekili olsun,köşkte ağırlansın, genelkurmay başkanıyla yemek yesin.

 

Hapisten çıkarılıp dokunulmazlık alsın,şehit analarının vergilerinden maaş alsın.Kocası dağda askere pusu kursun,yeğenleri millet vekili arabalarıyla uyuşturucu ticareti yapsın.

 

Oğulları vekil arabalarında kızlara sarksın,terslenince kızları dövsün arabadan atsın.

 

Ümit Sayın’da içeride yatsın.

 

Sadece Allah ******** diye biliyorum.

 

Bunu öyle içten istiyorum ve diliyorum ki;kesinlikle ********* Verecek.

 

Bu halka çektirdiğiniz,zulüm ve ihanetin bedelini şimdilik Allahtan dilemekten başka bir şey gelmiyor elimden.

 

 

 

Ayşe Nazlı ILICAK bunu ballandırarak;kendine has alaycı ******* yazmış.Devir senin devrin Nazlı Hanım;tadını çıkar, çok sürmeyecek.

 

Çünkü;kin kustuğun Atatürkçüler gelse de,gelmese de sonun hiç iyi olmayacak.

 

Gelirse;sadece ihanetinle utanır üzülürsün.Yüzünün kızaracağını sanmıyorum.Senin sadece Atatürk ve Atatürk kazanımlarına saldırırken;kızgınlık ve hırsından yüzün kızarır.

 

Ama bir de gelmezse;işte o zaman hizmet ettiğin siyonist Yahudilerin eline düştüğünün resmidir.Seni;dönmeliğin (sabataistliğin) kurtaracak sanıyorsan yanılıyorsun.Siyonistler sadece sizi geçiş dönemi için kullanıyor.Göreviniz tamamlanınca artık ne yaparlar bilmiyorum.Ama;doğup büyüdüğü,ekmeğini yediği,saltanatını sürdüğü topluma ihanet etmiş birini;kendi içlerinde barındırarak kanlarını kirleteceklerini hiç sanmıyorum.

 

Hani nerede; İnsan Hakları,demokrasi olunca mangalda kül bırakmayan komünist dönmesi liboşlar.Ayrılıkçı Kürt olunca insan hakları havarisi kesen,mangalda kül bırakmayan Avrupa Birliği ve Kopenhag kriteri, norm çocukları.Neredesiniz Saroz beslemesi Prof. ön ekli **** ******.AB’den proje bedeli alan,Rockefeller sponsorlu ihanet yuvaları.

 

ABD’de demokrasi piri kesen Oscar’lı --------.

 

Hepsini at çöpe gitsin.

 

Nerdesin?

 

Türk Halkı.

 

Gerçek aydınların yalan dolanla,sudan gerekçelerle damlarda yatıyor.

 

Ömrünü terörle mücadeleye vermiş paşalarının kapıları kırılırken,ADL gibi dünyanın en büyük Yahudi lobisi ülkende ağırlanıyor.

 

Bilderberg toplantılarında ülkende;ülkenin kaderi çiziliyor.

 

Senden toprak talep eden Ermeni’nin kanlı elleri sıkılıyor.

 

Çiftçisin,tarlalarını ipoteklediler.

 

Memursun;onlarca yılın borçlandı.

 

İşçisin;fabrikan yok çalışacak.

 

Madenlerinin %60’ı yabancılarda,

 

Limanların yok,enerjin dışarıya bağımlı.Haberleşmen yabancı istihbaratların elinde.Medyan satılmış,yalan yanlış.Dinin kullanılıp sömürülüyor.

 

Sevgili Ümit SAYIN bunları da söyledi.

Gönderi tarihi:

DENIZ FENERI VE ERGENEKON

 

Ergenekon ve Deniz feneri aslinda ikiside birbirinden cok farkli iki dava.Farkli olmasinin altinda yatan nedenler isi cok acik.

 

Biri dokununmazlik le korunana tabiri caizse "devletmali"Diger ise halkin icinden dokununmazliklar butunlugunu elestiren ,siz ve bizler kavramina karsi cikanlari tutsakladiklari isim.

 

Yillardir Turkiyede bitmek tukenmek bilmiyen vatandasin menfaat ve cikarlarini korumak amacli yapilan (?)calismalarda yine zarar goren halk.Yani artik bize dokunmayan yilan bin yasasin haddine geldik...

 

Turkiyede somurculuk basliyali cok uzun yillar olmadi diyesi geliyor insanin ama malesef ben kendimi bildim bileli bu var ki benden oncesinin miladi daha uzak.Tarih derslerinde gordugumuz G8 lerin kendi vatandaslarinin birlik icinde yasamasini hedefliyerek gozdiktikleri dis ulkeleri ogrenirken kendimizi, kendi ulkemizde yada kendi vatandasimizin ,kendi ulkesi disindada kendilerinden olanlar tarafindan gavur sayildigini halen bir cogumuz fark edemedi..

 

Fener olaylari ne ilk nede son olacaga benziyor.Daha onceki KOMBASSAN ,YIMPAS,ISLAM DERNEKLERI nin sonuncu olmadiklari gibi.Bizler gurbette calisiyor, alinteri dokuyor belki bir cok vatandasimiza gore rahat yasiyor yada oyle gorunuyoruz.Ama sonucta hem vatan ozlemi kimi aile ozlemi icinde cirpiniyor ve bu ozlemlerin giderilmesinde nekadar yardimi olur diye dusunmeden yeri geliyor aldigi maasinin yarisini butur derneklere yatiriyor.

 

Bizim yukseldigimiz nokta oyle bir hal aldiki inanin Ergenekon daha anlayisli kaliyor.Sonucta insanlarin en hassas olan noktasi vicdan ve dini hassasiyetlerine en azindan saldirmiyor.Somuruluyoruz.Sadece yurt disinda yasiyan turklerin paralarini degil,kendi sinirlarinda yasiyan vatandaslarinin vicdanlarini somuruyorlar..

 

Suanki demokrasi anlayisimiz oylesine kucultucu ,oylesine seviyesiz bir hal aldiki,ulkemizi bir tasra kasabasi ve onuda yoneten alaladele bir muhtar.Yani seviye sifir,iletisim sifir,minnettarlik sifir,guven sifir,sifir ...

 

Iste oyle bir vaziyet almisiz ki karsi cikma yada eksiklikleri yuze vurma hakkimiz yok,karsi tarafda durma sansimiz yok ve yeri geldiginde gosterebilecegimiz bir tepki hakkimizda yok...

Gönderi tarihi:

1. Ergenekon iddanamesinde belge diye sunulan ve özellikle Tuncay Özkan muhalifi ve medya gruplarınca yayınlanan bütün haberler yalandır. Görüşme tutanakları olduğu ifade edilen bütün metinler hayal ürünüdür.

 

2. İddanamede yer alan ********* iftiranın en ******** Uğur Mumcu suikasti ile ilgili olarak şahsıma yöneltilen saldırıdır. Bu alçakça haince düzenlenmiş bir *********luk belgesidir. Bunun iddianamede yer alması affedilmezdir. Uğur Mumcu'nun katledileceğini bildiğim, (İddianamede) katleden mossad ajanlarını gizlediğim olayı çarpıttığım için gazetecilik mesleğinde yükseldiğim şeklindeki beyanların hesabını her zeminde, hukuk önünde ve Allah huzurunda soracağıma yemin ediyorum. Böyle bir deli saçmasının iddianamede yer almasını kınıyorum.

 

3. Ergenekon davası sanıklarından Atilla Uğur ve Levent Ersöz ile yaptığım ileri sürülen görüşme hiç bir zaman gerçekleşmemiştir. Böyle bir görüşmem olmadığı gibi Atilla Uğur'u hiç tanımıyorum. Levent Ersöz'ü ise bir resepsiyonda tanıştığımızı anımsıyorum. Bu iki şahıs ile birlikte yaptığım iddia edilen görüşme ve içeriği tamamen yalandır. Bunun hangi maksatla üretildiğini, iddia edilen dinlemenin nasıl yapıldığının açıklanmasını iddia sahiplerinden bekliyorum. Çünkü o görüşme tutanağının içinde yer alan bazı olaylar ile ilgili olarak farklı şahıslarla değişik yerlerde ve telefonlarda görüşmelerde bilgi alışverişinde bulunduğum doğrudur. Örneğin İstanbul Televizyonu'nu almak istediğimiz doğrudur. Ali Müfit Gürtuna ile bu konuda görüştüğümüz doğrudur. Ali Müfit Gürtuna'nın bütün partilerin ortak adayı olması gibi bir saçmalık için değil, CHP'den aday olması konusunda bazı siyasetçilerle görüşmeler yaptığım doğrudur. Ancak bu görüşmeler Uğur ve Ersöz ile yapılmamıştır. Bu doğruların pek çok başka yalanla bir araya getirilmesi pek çok iftiranın bunun içine katılması bir senaryonun yürürlükte olduğunun kanıtıdır. Örneğin Abdülatif Şener ile ilgili iftiralar hakkında en küçük bir bilgim yoktur. Bu tür bilgilere sahip olsam bir saniye beklemez haber yapardım.

 

4. İddianamede ileri sürüldüğü üzere PKK terör örgütünün paralarının Ziraat Bankası Pazarcık şubesinde tutulduğu konusunda hiç bir bilgim yoktur. Bu paraları bir arkadaşımı dolandırarak ele geçirdiğim, PKK terör örgütünün haracını yediğim, bu paralarla Kanaltürk'ü kurduğum zırvasını Türk Milleti'nin takdirine bırakıyorum. Defalarca şahsi servet soruşturması geçirdim. Kanaltürk'ün bütün hesapları maliyece yıllarca incelendi. Bu ve benzeri iddiaları ergenekon iddianamesine koyan savcılar hakkında suç duyurusunda bulunacağım.

 

Ergenekon iddianamesi ile ilgili olarak tanık sanık bilgisine başvurulan görüşü alınan kişi dahi olmadım. Bu soruşturma kapsamında hiç bir savcı hiç bir polis şu ana kadar bana soru sormadı. Ancak hakkımda ergenekon iddianamesi ile ilgili olarak sürekli yalan ve sahte bilgi ve belge üretilerek yıpratılmaya çalışılmaktayım. Bunların beni korkutacağı geri adım attıracağı ve bana zarar vereceğini düşünenlere buradan ilan ediyorum ki hiç ama hiç etkilenmemekteyim. Türkiye'yi bir baştan bir başa dolaşıp doğru bildiklerimi anlatmaya, faşizm ile yalanla namussuzlukla mücadeleye devam edeceğim.

 

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

 

Tuncay Özkan

Gönderi tarihi:
1. Ergenekon iddanamesinde belge diye sunulan ve özellikle Tuncay Özkan muhalifi ve medya gruplarınca yayınlanan bütün haberler yalandır. Görüşme tutanakları olduğu ifade edilen bütün metinler hayal ürünüdür.

 

.

.

Nelerin yalan ve hayal oldugunu sürec ve mahkeme sonuclari gösterek. Umarim tüm yanlisliklar, derin devlet iliskileri ve ceteler ortaya cikarilirda ülke insanlari birazda olsa rahatlar. Kimse suclu cikarilsin. Herkes sucsuz oldugunu iddaa ediyor, ortada ama olan onca katliamlar ve cete iliskileri var. Biz halk olarak isim vermeden kimse suclu bulunsun diyoruz. Sucsuz varsa onlardan da özür dilensin ve serbest birakilsin. Ama her türlü pislik kimseyi kayirmadan ortaya cikarilsin ve temizlensin.

Gönderi tarihi:

Dr. Yusuf Gedikli

 

 

 

Ne Ergenekon ama…

 

 

 

 

Bu, Ergenekon'la ilgili üçüncü yazımız. Bizi çok önemli araştırmalarımızdan alıkoyup Ergenekon davasıyla ilgili yazı yazmaya sevk eden başlıca sebep, bu davanın sanal, kurgusal, zayıf temellere dayandırılmasıdır (dayanması değil). En başta davanın adının şahsımızı rencide ettiğini belirtmekte yarar görüyoruz. Başsavcıya bakılırsa bu adı sanıklar koymuş. Başsavcı böyle söylüyorsa bir şey biliyor da söylüyor.

 

 

 

Neyi biliyor diye sual ederseniz, tabii ki kendisine inananlar olduğunu, vaziyeti idare etmesi gerektiğini biliyor. Ama bizim gibi inanmayanlar da çıkıyor tabii. Bundan sonra her hangi bir vatandaş her hangi bir suçtan dolayı göz altına alınır veya tutuklanırsa, savcı beye şöyle diyebilir: "Savcı bey, davanın adının şöyle olmasını arzederim." Vatandaşa saygı gösteren savcı bey, sanığı kırmayacaktır.

 

 

 

Gelelim iddianameye…

 

 

 

Nihayet iddianame 13 ay 13 gün sonra 14 Temmuz 2008'de savcılığa verildi. 25'inde 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. İlk duruşma 20 Ekimde Silivri cezaevinde yapılacak. 47'si tutuklu 84 sanık yargılanacak. Bu, tutuklu zanlıların 3 ay daha cezaevinde kalması demek. Bu meyanda denge kuralım babından milli görüşçü bir kaç kişi de göz altına alınıp serbest bırakıldı.

 

Bize göre iddianame dağ fare doğurdu denecek cinsten. Her şeyi Ergenekon yapmış görünüyor ama ortada doğru dürüst hiç bir fiil, fail ve delil yok. Örgütün başkanı belli değil. Her şeyi ortaya çıkaran savcılık başkanı ortaya çıkarmayı başaramamış.

 

İddianamede yok yok. Her şey var. Fakat hepsi düşünce pilanında, hiç biri fiil haline gelmiş değil. Fiil haline gelenler ise daha evvelden yapılıp bu davayla alakası olmayanlar, fakat bununla alakalandırılanlar. Öyle ki her şeyi Ergenekon yapmış. Ne kadar kuvvetlilermiş. Akıllara ziyan. Bu kadar şeyi yapanların yakalanmaması gerekirdi ama yakalanmışlar. TSK ve MİT'le ilişkileri yokmuş. Buna rağmen bazı muvazzaf subaylar işin içindeymiş.

 

PKK ile irtibatları varmış, Hizbullah'ı eğitmişler, Danıştay saldırısını yapmışlar, Cumhuriyet gazetesine bomba attırmışlar, Gazi olaylarını tertip etmişler, Hablemitoğlu suikastını gerçekleştirmişler, hahamla ilişkileri var, Sabancı, Mumcu suikastlerini yapmışlar, 16 Mart eylemini düzenlemişler, TİT'i kurmuşlar. Daha bir çok suikast pilanlamışlar. İddiaların bini bir para. Bu kadarına da pes doğrusu.

 

Ama darbe günlüğü tuttuğu söylenen kişi tanık olarak bile yok.

 

17 tane gizli tanık var. Tabii ki terör ve her türlü çete için gizli tanık iyi bir uygulama. Fakat böyle iddianamenin öyle gizli tanıkları olmaz mı? Mesela bir memur kurgulanıp da konuşturulursa ne olacak?

 

Unutulanlar da var doğal olarak. ETKO unutulmuş, Küçükçekmece nükleer araştırma merkezinde bomba yapmaya çalışma unutulmuş. Muammer Aksoy cinayeti unutulmuş, 11 Eylül 2001 İkiz kuleler faciası, 12 Eylül 1980 darbesi, 24 Temmuz 1908 İkinci meşrutiyetin ilanı, Menderes'in idamı unutulmuş, unutturulmuş vs.

 

Başsavcı bilgi kirliliğinden şikâyet ediyor. Bilgi kirliliği bilerek oluşturuluyor. Yani dezinformasyon denilen olay. İktidar yanlısı gazeteler öyle yayınlar yapıyor ki, bazıları mide bulandırıcı.

 

Tam diktatörlük rejimlerine has bir tertip, daha doğrusu tertipler komedyası, karakuşi bir dava; kargaların güleceği, tıraji-komedik, hukukun katledildiği bir dava. Sovyet rejimine yakışır bir dava. Ne yazık ki bu dava demokratik bir ülkede oluyor (Gençliğimizde Lenin'e atfedilen çamur at izi kalır pirensibi çok tekrarlanırdı).

 

Sovyet demişken Sovyet adaletinden bir örnek verelim. Bir zamanlar Sovyet başsavcısı olan Vışinski iddianamesinde şöyle diyordu:

 

"Hakim yoldaşlar, ortada hiç bir delilin bulunmaması, sanıkların birer casus olduklarını gösteren en büyük delildir. Zira kendileri o kadar ustaca bir casusluk yapmışlar ki, işledikleri suça dair ortada hiç bir delil bırakmamışlar." (Osman Kılıç, Kader Kurbanı, Ankara 1993, 199. s.).

 

İşte Sovyet adaleti böyleydi. Çok şükür ki Türkiye Sovyetler Birliği değil ve "Türkiye'de hakimler var." Türk hakimleri suçluları cezalandıracak, suçsuzları tahliye edecek yetiye sahiptir.

 

İslamcı geçinen kişileri kutlamak lazım. Bu kadar Makyavelist, bu kadar Leninist olmayı başarabildiler. Makyavelizm, Leninizm, Müslümanlığa yakışmıyor ama müslümanlar için aynı şey söylenemez. Hele işin içinde para, güç, iktidar olursa.

 

Biz her zaman söyledik. Ülkenin puroblemleri sivil yollardan halledilmeli, askerler müdahale için çağrılmamalı. Ancak böyle değil. Böyle olmaz. Zira ne varsa mevhum bir örgüte mal edilmiş, ne bulunmuşsa bir heybeye doldurulmuş, elmalarla armutlar karıştırılmış. Makyavelist, Leninist bir metotla asırlık bir hesaplaşmaya gidiliyor. Evet asırlık, yüz yıllık bir hesaplaşma, topyekün bir hesaplaşma, fakat oyunun kurallarına göre oynandığı bir hesaplaşma değil.

 

Eğer zikri geçen örgüt ve onun zihniyetindekiler, hükümetin uyguladığı gayri hukuki metotlarla Türkiye'deki siyasi, sosyal, iktisadi, ideolojik gurupların üzerine gitseydi, ne olurdu acaba? Memleketin puroblemlerinden, dertlerinden, enflasyondan, dışarıya verilen tavizlerden kurtulmak için iyi bir gündem saptırma, kutlanacak bir taktik. Fakat ülke bundan ne kazanır? Orası önemli değil. Bazı guruplar kazansın, yeter!

 

Tebrikler muhterem hükümet, tebrikler sayın savcı.

 

Bakalım siz ve biz ve ülkemiz, bunun altından nasıl kalkarız?

 

 

 

Anayasa Mahkemesinin kararı

 

 

 

Anayasa Mahkemesi 30 Temmuz 2008'de AKP'nin kapatılmamasına karar verdi. Mahkeme 6-5 çoğunlukla AKP'yi hazine yardımının yarısından mahrum etti ve bu kararıyla bundan sonraki politikalarında dikkatli olması gerektiği yönünde uyarmış oldu.

 

Aslında AKP kesinlikle kapatılacaktı. Fakat 1 Temmuz 2008 eylemi, yani iki emekli generalin tutuklanıp hapse atılması ve dışarıdan gelen aşırı destek, kapatılmayı en azından şimdilik önledi. Böyle olması ülke açısından daha hayırlı oldu. Çünkü aksi karar, memleketi her yönden bunalıma sokardı. Bundan kaybeden sadece iktidar değil, Türkiye ve Türk milleti olurdu.

 

Mahkeme ince bir ayarla verdiği manidar mesajda, gerginlik politikasından vazgeçilmesini, devleti ele geçirip dinî kadrolaşmaya gidilmemesini ihtar etti ki umarız AKP idarecileri bundan gerekli dersi çıkarırlar. Gerçekten de son bir yıldan beri Türkiye doğru dürüst sakin bir gün görmedi. Sürekli çatışmalarla, çekişmelerle geçti. Hükümet de doğru düzgün bir iş gerçekleştiremedi.

 

Dışarıdan gelen aşırı desteğin birbirine bağlı iki sebebi vardır. Birincisi AKP İslami kesimden geldiği için kapatılma korkusuyla AB'ye hiç bir hükümetin vermeyeceği, veremeyeceği tavizleri verdi. Tabii ki bu kadar taviz veren bir hükümet AB ve ABD tarafından desteklenecekti, çünkü AB hiç bir hükümetten bu kadar taviz alamazdı.

 

Başka bir açıdan bakarsak, AB politikası olmasaydı, kapatma davası 4-5 yıl önce açılırdı. AB politikası, AKP'ye kapatma davası açılmasını geciktirdi, ancak verilen tavizler sebebiyle bunun bedeli Türkiye için ağır oldu.

 

Dışarıdan gelen aşırı destek, 1 Temmuzdan sonra daha da arttı. Bunda 1 Temmuz olayıyla hükümetin iktidar mücadelesinin galibi olduğu düşüncesinin payı vardı.

 

 

 

Cengiz Aytmatov

 

 

 

Türk aleminin büyük yazarı Cengiz Aytmatov, 10 Haziran 2008'de Almanya'nın Nürnberg şehrinde öldü. Aytmatov 12 Aralık 1928'de Talas vilayetinin Şeker köyünde doğmuş, 1952'de yazmaya başlamıştı.

 

Aytmatov, Manas'ın çocuğuydu. Eserlerinde küçük Kırgız Türk halkının kültürünü, tefekkürünü (destan, masal, efsane, halk hikâyesi ve saire) hikâye, uzun hikâye ve romanlarında aksettirmiş, millilikten evrensele ulaşmış, Kırgız yerli kültürüyle insanlığın ortak şuur altını uyarmış, uyandırmıştı. Başarısının bir sırrı buradadır.

 

Aytmatov'un çağdaş ve ülkedaşlarından ayrılan bir cephesi, Sovyet resmi sanat görüşü olan sosyalist realizme bağlı olmaması ve didaktizmden uzak durmasıydı. Aksine onu romantik (milli ve ferdi romantik) saymak bile mümkündür. Başarısının diğer sırrı da buradadır.

 

Aytmatov insanın içindeki tahrip etme güdüsünü, yaratma güdüsüne çevirmek istemişti. Bu bakımdan daha çok insandaki şeytanı ön pilana çıkarmış, şeytanın kötülüklerini gören insanın melek tarafını seçeceklerini düşünmüştü. Aytmatov'a göre savaş insanın, insanları acılara gark eden tahrip etme güdüsünün en üst noktasıydı. İkinci Dünya savaşında 20 milyon insanını kaybeden Sovyet halklarının acıları, her Sovyet yazarı gibi Aytmatov'un eserlerine de yansımıştı. Aytmatov'un Toprak Ana (Hür y., İstanbul 1975, çev. H. Aliosmanoğlu) uzun hikâyesinin 87. sayfasında yazdığı "Lanet olsun sana savaş!" sulogan cümlesi, savaşa bakışının öz bir ifadesidir.

 

Günümüzde küresel ısınmanın korkunç boyutlara ulaşmaya ramak kaldığı bir vakıadır. Aytmatov bunları sanki 50 sene önce görmüş gibi eserlerinde tabiata aşırı derecede saygılı davranmıştır. Ona göre tabiatta dağın da, ırmağın da, kurdun da, sığının da, maralın da, geyiğin de, çiçeğin de ayrı ayrı yeri vardı.

 

İnsanlığa bu derece hizmet eden Aytmatov, Tolstoy gibi Nobel ödülünü alamamıştı. Bunun bir sebebi Türk olmasıydı. Ancak başka Türklere Nobel verildiğine göre tek sebep, bu değildi. İkinci ve esas sebebi sanatının zirvesi olan Gün Uzar Yüzyıl Olur romanında kurguladığı Mankurt tiplemesiydi. Aytmatov, Mankurt tipiyle Rus ve batı emperyalizmini can evinden, can alıcı biçimde öyle vurmuştu, öyle vurmuştu ki, Dişi Kurdun Rüyaları'nda batıya taviz vermesine rağmen ödülü yine alamamıştı.

 

Asıl üzücü olan Türkiye Cumhuriyetinin Atatürk ödülünü Aytmatov'a vermemesiydi. .....

 

Aytmatov'un dünyaca tanınmasında Fıransız yazarı Louis Aragon (1897-1982)'un Cemile uzun hikâyesi için "bence bu dünyanın en güzel aşk öyküsüdür" demesi mühim rol oynamıştı. Fakat Aytmatov asıl Cemile'den sonra yazdığı eserlerle dünya çapında bir sanatçı olduğunu isbatlamıştı.

 

72 milyona ve dünyaya bedel Hırant!

 

 

 

Gün olmuyor ki medyada Hırant lafı geçmesin. Hırant öyle, Hırant böyle, Hırant şöyle; Hırant aşağı, Hırant yukarı. Hırant, Hırant, Hırant, Hırant, Hırant, rant, rant, rant, rant…

 

Sürekli tekrarlanan monoton Hırant lafı insanların sinirlerini, ruh sağlıklarını, akıl sağlıklarını bozmaya başladı. Şu mahkeme bir an önce bitirilse de kafamız rahat etse.

 

Tabii ki Hırant öldürülmemeliydi. Tabii ki Hırant'ı öldürenler, sebep olanlar cezalandırılmadır. Tabii ki hiç kimseye her hangi bir ayrımcılık yapılmamalıdır.

 

Fakat burada bir ayrımcılık yapıldığı, Hırant'a daha çok değer verildiği, bir Ermeni'nin dünyaya bedel olduğu görülmüyor mu?

 

İyi bir Türkolog, kötü bir politikacı olan Fuat Köprülü'nün (1950-57 arasında dış işleri bakanlığı yaptı; Türkiye'yi batıya teslim edenlerden biriydi) Dede Korkut hakkında şöyle bir sözü vardır: "Türk edebiyatının bir kefesine Dede Korkut'u koysanız, diğer kefesine bütün Türk edebiyatını koysanız, yine Dede Korkut ağır basar."

 

Öyle bir vaziyet ortaya çıktı ki, terazinin bir kefesine Türkiye Cumhuriyeti devletinin 72 milyon Türk'ü koyuldu; diğer kefesine Hırant koyuldu, yine de Hırant ağır bastı.

 

Bu memlekette Hırant'tan önce de bir çok bilim adamı, gazeteci, siyaset adamı öldürüldü. Onların hiç birisi için Hırant hakkında edilen lafın milyonda biri bile edilmedi. Yani bu vatandaşımızın bu kadar kıymetli olmasının tek sebebi Ermeni olması mıdır? Yoksa Hırant bir Ermeni + bir insan olmasının yanı sıra + dünya barışını sağlamış, dünyayı güllük gülistanlık haline getirmiş bir barış havarisi + küresel ısınmaya, kansere çare bulmuş günümüzün Ayınştayn'ı denilebilecek bir bilim adamı mıdır?

 

Ermeni olmak diğer milletlere, hususen Türk milletine karşı bir imtiyaz mıdır? Bu durum yaklaşık 6 bin civarında halkın yaşadığı yer yüzündeki diğer halklara ve onlara mensup fertlere karşı saygısızlık ve hatta hakaret değil midir?

 

Hanımlar, beyler! Bütün insanlar ve bütün halklar değerlidir. İnsan, daha doğrusu canlı hayatı (hayvanlar ve bitkiler dahil) kutsaldır. Birine az, birine çok değer vermeniz çifte sıtandardın daniskasıdır. Almanya'da her gün Türk yakılıyor, evet yakılıyor; öldürülmüyor, yakılıyor. En son 3 Şubat 2008'de Ludwigshafen'de bir ev kundaklanıp 5'i çocuk, 9 Türk yakıldı. Ve tanıkların ifadesine rağmen Alman savcılığı 24 Temmuz 2008'de soruşturmaya gerek görmeyip dosyayı rafa kaldırdı. Bu, Türklerin Almanya'da ne ilk yakılışıydı, ne de sonuncusu olacak. Hırant'a verdiğiniz değerin milyonda birini Almanya'da yakılan Türklere de verin… Ve Almanya'nın başka milletlere değer vermeyen yetkililerini kınayın.

 

Yeter artık! Bir gün Hırant lafından çıldıran bir vatandaş olursa bunun sorumlusu medya ve hükümettir.

Gönderi tarihi:
Hanımlar, beyler! Bütün insanlar ve bütün halklar değerlidir. İnsan, daha doğrusu canlı hayatı (hayvanlar ve bitkiler dahil) kutsaldır. Birine az, birine çok değer vermeniz çifte sıtandardın daniskasıdır. Almanya'da her gün Türk yakılıyor, evet yakılıyor; öldürülmüyor, yakılıyor. En son 3 Şubat 2008'de Ludwigshafen'de bir ev kundaklanıp 5'i çocuk, 9 Türk yakıldı. Ve tanıkların ifadesine rağmen Alman savcılığı 24 Temmuz 2008'de soruşturmaya gerek görmeyip dosyayı rafa kaldırdı. Bu, Türklerin Almanya'da ne ilk yakılışıydı, ne de sonuncusu olacak. Hırant'a verdiğiniz değerin milyonda birini Almanya'da yakılan Türklere de verin… Ve Almanya'nın başka milletlere değer vermeyen yetkililerini kınayın

 

şeklinde ki bir yaklaşama,diğer tarafa yetemeyen bir vicdan derim ve yine eklerim.

 

Ergenekon bir ülkenin iç hesaplaşmasıdır!

 

vicdan!!!!!!!

Gönderi tarihi:

 

şeklinde ki bir yaklaşama,diğer tarafa yetemeyen bir vicdan derim ve yine eklerim.

 

Ergenekon bir ülkenin iç hesaplaşmasıdır!

 

vicdan!!!!!!!

Hayir efendim, Alman'lar nasil her gün Türk'leri yakiyorlarsa (vermis oldugunuz alinti söylüyorya), AB de Türkiye'de cete ve mafya kurarak bizi bu duruma getirdi. Yani anlayacaginiz arkadasim ERGENEKONU icimizde degil AB de aramamiz gerekli. Isterseniz sorun bunu ERGENEKONCULARA.

Gönderi tarihi:

 

şeklinde ki bir yaklaşama,diğer tarafa yetemeyen bir vicdan derim ve yine eklerim.

 

Ergenekon bir ülkenin iç hesaplaşmasıdır!

 

vicdan!!!!!!!

Vıcdandan bahsederken gercekten vıcdanınız rahatmı acaba.Yanı Türklerın yakıldıgı yalanmı,Türklermı uyduruyorlar bu yalanları.sabah aksam temcıt pılavı gıbı Türkıyede olanları gırtlagınız yırtılana kadar bagırıyor ama Almanyada olanlar ıcın Alman dostlara toz konuramıyorsunuzAlmanya Kürtcüler ıcın kol kucak acmıstır pkk yı beslemıstır bunuda vıcdanınıza sıgdırabılıyormusunuz,bence evettır soruma verecegınız cevap.

Ergenekon bır hesaplasmadır dogru ama ıc hesaplasma degıldır,cünkü tamamen senaryolastırılmıs bır ıddıadır ve sızlerde dızı fılım gıbı bu senaryoyu ızlemektesınız.Ergenekon Türkıyedekı mıllı güclerın bır tasfıyesı programıdır daha dogrusu pkk ya karsı carpısan ülkenın bölünmez bütünlügünü sözlü ve yazılı olarak savunanların ıcerde tutulan 50-60 kısının sahsında ürkütülmesı yıldırılması calısmalarıdır.Bunu AB böyle ıstemektedır o nedenle kol kanat gerdıler AKP ye.Sız ıc hesaplasma olarak düsünmey devam edın..Ergenekon ıcın gırtlaklarını parcalayanlar nedense denız fenerı skandalına senaryo olmadıgı halde sessız kalmaktalar yoksa güvendıklerı dallara karlarmı yagdı.Bu bıle Türkıyede nelerın döndürüldügünü anlatmaya yeterde artar bıle.

Gönderi tarihi:
Hayir efendim, Alman'lar nasil her gün Türk'leri yakiyorlarsa (vermis oldugunuz alinti söylüyorya), AB de Türkiye'de cete ve mafya kurarak bizi bu duruma getirdi. Yani anlayacaginiz arkadasim ERGENEKONU icimizde degil AB de aramamiz gerekli. Isterseniz sorun bunu ERGENEKONCULARA.

 

Ergenekon demek bile büyük ayıptır! Türk tarihinin kutsal ismini bu şekilde alet etmek bile işin kastı için yeterlidir...

 

Sonucuna ulaşılmamış, davası görülmemiş bir konuda bu kadar iddialı konuşmakta insan elbette kasıt arıyor....

 

Deniz Fenerinde biz ne konuştuk? Savcının "sav"ı olan şeyleri konuştuk ki, "tüm dernek ve vakıflar da böyledir" demedik... Yani OBJEKTİF olduk. yanlı ve kasıtlı cümle kurmak, özelliklede "Ümraniye Soruşturması"nın adını ERGENEKON diye bastıra bastıra yazmak son derece kırıcı!

 

Rahip Santoro cinayetinde, dönemin Trabzon Emniyet Müdürü ve Alman Derin Devleti bağlantılarını lütfen inceleyin..

 

Elbette konudan haberiniz yok. Ben neden birşeyleri anlatmak zorunda kalıyorum ki! Sayın Dünyahepimizin, sizden ricam bizi biz yapan değerleri aşağılar kelime kullanmadan yazmanız; bunun dışında sizin bu kasti yazılarınıza cevap vermeyeceğim...

Gönderi tarihi:

Ergenekon'da yeni gözaltı dalgası...

 

 

Ergenekon soruşturması çerçevesinde bugün yeni bir gözaltı dalgası daha yaşanıyor.

Ankara ve İstanbul'da aralarında İstanbul Ülkü Ocakları eski İl Başkanı Levent Temiz, Nurseli İdiz ve Seyhan Soylu'nun da olduğu 11 kişi gözaltına alındı.

 

LEVENT TEMİZ GÖZALTINDA

Evinde gözaltına alınan İstanbul eski Ülkü Ocakları İl Başkanı Avukat Levent Temiz, evinden çıkartılarak emniyete götürüldü. Temiz'in avukatı, müvekkilinin Ergenekon terör örgütü üyesi olduğu iddiasıyla gözaltına alındığını söyledi.Florya Basın Sitesi'ndeki evinde gözaltına alınan Levent Temiz, İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldü. Polis ekipleri de evde uzun süre inceleme yaptı. Polisler eşliğinden evinden çıkartılan Levent Temiz, basın mensuplarının sorularını yanıtlamadı.Temiz'in avukatı Ömer Kavili ise, "Ergenekon terör örgütü üyesi olduğu iddiasıyla gözaltına alındı. Sabah saat 09.00 gibi eve gelen polisler içeride arama yaptı. Ev araması tamamlandı. Alınan belgeler hakkında soruşturmanın selameti açısından bilgi vermek istemiyorum." dedi.

 

NURSELİ İDİZ VE SEYHAN SOYLU DA LİSTEDE

Ünlü tiyatro sanatçısı Nurseli İdiz ve ünlülerin menajeri Seyhan Soylu Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alındı.

 

AVUKATI DOĞRULADI

 

Yaklaşık 1 saat önce Ulus'daki evinden Terörle Mücadele Şubesi Ekipleri tarafından gözaltına alınan İdiz'in avukatı haberi doğruladı ancak herhangi bir açıklamada bulunmadı..

 

SEYHAN SOYLU DA GÖZALTINDA

 

Ünlülerin menajeri olarak tanınan Sisi lakaplı Seyhan Soylu da aynı soruşturma kapsamında gözaltına alındı.

 

Seyhan Soylu bir süredir "Cumhuriyet Kadınları"(!!!) adlı bir belgeselin çalışmalarını yürütüyordu. Nurseli İdiz de bu projede görev alıyordu.Gözaltına alınan diğer isimler açıklanmadı.

Gönderi tarihi:
Vıcdandan bahsederken gercekten vıcdanınız rahatmı acaba.Yanı Türklerın yakıldıgı yalanmı,Türklermı uyduruyorlar bu yalanları.sabah aksam temcıt pılavı gıbı Türkıyede olanları gırtlagınız yırtılana kadar bagırıyor ama Almanyada olanlar ıcın Alman dostlara toz konuramıyorsunuzAlmanya Kürtcüler ıcın kol kucak acmıstır pkk yı beslemıstır bunuda vıcdanınıza sıgdırabılıyormusunuz,bence evettır soruma verecegınız cevap.

Ergenekon bır hesaplasmadır dogru ama ıc hesaplasma degıldır,cünkü tamamen senaryolastırılmıs bır ıddıadır ve sızlerde dızı fılım gıbı bu senaryoyu ızlemektesınız.Ergenekon Türkıyedekı mıllı güclerın bır tasfıyesı programıdır daha dogrusu pkk ya karsı carpısan ülkenın bölünmez bütünlügünü sözlü ve yazılı olarak savunanların ıcerde tutulan 50-60 kısının sahsında ürkütülmesı yıldırılması calısmalarıdır.Bunu AB böyle ıstemektedır o nedenle kol kanat gerdıler AKP ye.Sız ıc hesaplasma olarak düsünmey devam edın..Ergenekon ıcın gırtlaklarını parcalayanlar nedense denız fenerı skandalına senaryo olmadıgı halde sessız kalmaktalar yoksa güvendıklerı dallara karlarmı yagdı.Bu bıle Türkıyede nelerın döndürüldügünü anlatmaya yeterde artar bıle.

 

Hayır Sn Politika,bir ülkenin iç hesaplaşmasıdır;darbeleridir,işkenceleridir,faili meçhulleridir,kirli siyasetidir...ve ben burada hiçbirzaman ne Almanı ne de PKK yı savundum.Bırakın savunmayı,ben bu yalandır dedim mi bana vicdan diyorsunuz.

 

Politika,emin ol ki benim vicdanım rahat.Ben burada yaşanılanlara yandığım kadar benim olmayan tüm zulümlere yanarım.Bir Kürt benim için neyse Türk'te odur.Türklerin yakıldığı yalan değil,ergenakon yalan değil...bakın göreceğiz.

Gönderi tarihi:

Tuncay Güney'in Kanal D'deki 32.Gün programında yaptığı açıklamalara denk geldim. Programın yayın saati çok geç olduğu için izleyememişim diye düşündüm, açıkçası tamamını izleyebilmeyi de isterdim. Başlık altında bu programı izleyen, alıntı yapan kimse var mı diye baktım ancak birşey göremedim.

Paylaşmak istedim.

 

Kara Kutu anlatıyor

 

Kara Kutu anlatıyor

 

Kara Kutu anlatıyor

 

Kara Kutu'dan çok önemli açıklamalar

 

Şok iddialar

 

Şok iddialar

 

Yeni Şafak bana servis yapıyor

Gönderi tarihi:

Yılmaz ÖZDİL

 

Kalabalık içinde yalnız bir adam...

 

 

"Yaşlı bu, dizleri ağrıyor, günah" diyerek,

 

1 trilyon lirayı buhar ettiği mahkeme kararıyla tescillendiği için hapse mahkûm olan Erbakan’ı, önce "romatizma olur, yaşı da var, günah" diyerek, Altınoluk’taki havuzlu tripleks yazlığına göndereceksin, sonra "yaşlı zaten, cumaya gidemediği için morali bozuk, günah" diyerek, Cumhurbaşkanı marifetiyle affedeceksin; buna mukabil, 67 yaşındaki Şener Eruygur’u sabahın kör karanlığında polis baskınıyla pijama terlik gözaltına alıp, tansiyon hastası olduğu için sorgusunda bayılıp hastaneye kaldırıldığı halde tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakmayıp, içeri tıkacaksın, henüz iddianamesi bile olmadığı halde yandaş medyanın manşetlerinde hunharca linç edeceksin, hırsızlar dolandırıcılar hainler pişmiş kelle gibi sırıtarak aramızda dolaşırken, her namuslu onurlu insan gibi, içine ata ata, kendini yiye yiye, kendine zarar verecek, beyin kanaması geçirecek, koma halinde hastaneye kaldırılacak, ölümle yaşam arasında çizgi o kadar yakın ki, GATA’ya bile götüremeyeceksin... Ve, gık çıkarmayacaksın.

 

*

 

Birine öyle.

 

Birine böyle.

 

*

 

Belki izlemişsinizdir...

 

Beyin tomografisi çekildi.

 

Paravanla getirdiler.

 

Kameralarla arasına perde çektiler.

 

Niye biliyor musunuz?

 

Görmeyelim de...

 

Utancımız katlanmasın diye.

 

*

 

Hadise hepimizin ülkesinde yaşandığına göre... Sadece yandaş medya değil; siyasiler, sivil toplum örgütleri, üniversiteler, polis, asker, laik olduğunu iddia eden, Atatürkçü ama mütedeyyin olduğunu iddia eden vatandaşlar, hepimiz, hiç yüzünü çevirme başka tarafa, bu ayıpla yaşayacağız bundan sonra.

Gönderi tarihi:

DİĞERLERİNİN TAHLİYESİ İÇİN HAYATİ TEHLİKE GEÇİRMELERİNİ Mİ BEKLEYECEKLER?

 

Eruygur'a tahliye kararı

 

 

21 Eylül 2008

 

 

A.A

 

 

 

 

 

İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi, “Ergenekon” soruşturması kapsamında tutuklu bulunduğu Kocaeli F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi'nde düşerek beyin kanaması geçirdiği için hastane ortamında tutulan Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı emekli Orgeneral Şener Eruygur'un tahliyesine karar verdi.

 

 

“Ergenekon” soruşturmasını yürüten Cumhuriyet Savcılığı, nöbetçi İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi'ne başvurarak, halen Kocaeli Üniversitesi (KOÜ) Tıp Fakültesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi'nde tedavi altında bulunan emekli Orgeneral Eruygur'un, sağlık sorunları nedeniyle tahliyesini istedi.

 

Talebi değerlendiren mahkeme, emekli Orgeneral Eruygur'un tahliyesini kararlaştırdı.

 

“Ergenekon” soruşturması kapsamında 6 Temmuz 2008 tarihinde tutuklanarak Kocaeli F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi'ne konulan Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı emekli orgeneral Orgeneral Şener Eruygur, 17 Eylül'de hipertansiyon nedeniyle koğuşunda düşerek beyin kanaması geçirdiği için KOÜ Tıp Fakültesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi'ne kaldırılmıştı.

Gönderi tarihi:

Bel hareketleriyle on derste darbe

 

 

"Ergenekon iddianamesinin eklerinden 'bel egzersizi' şemaları çıktı."

 

14 Eylül 2008 tarihli gazeteler Yukarıdaki haberi okuyunca zihnimde bir hayal ülke canlandı. Adıyla birlikte: "Tarabya. Ve Tarabya'yı karıştırmak isteyen bir hayal çete."

 

Son yıllarda Tarabya görülmemiş bir hamle içine girmişti. Varlıkları durmadan artıyor, ülke zenginleştikçe zenginleşiyordu. Bu yükseliş karşısında küresel sermayenin bile ağzı açık kalmıştı. Hiçbir ülkede, Tarabya'daki gibi yüzde 20 faiz uygulanmıyordu. Yabancı yatırımcı da kendisini çabucak toparlamış ve bu zenginliklerden pay alma yarışına girmişti. Paralarını zengin Tarabya'nın bankalarına cömertçe yatırıyor, birkaç ayda milyonlar kazanmanın mutluluğunu onlar da yaşıyordu. Birçoğu bununla yetinmeyip bankaları da satın almıştı. Ülkenin zenginliği o kadar artmıştı ki yabancı yatırımcının da varlığına varlık katmaya başlamıştı. Ülke; limanlarını, sahillerini, bankalarını, köprülerini satarak yabancıları bile zengin eder hâle gelmişti. Yöneticiler, içerdeki artı parayı nereye harcayacaklarını ise bilemez olmuşlardı. Belediyeler kamyon kamyon pirinç, fasulye, et alıp zengin halka dağıtıyordu. Bazı belediyeler de zengin mahallelere kamyonlarla kömür taşıyordu.

 

Tarabya'nın zenginliğinin en büyük simgesi, başbayanların parmakları ve gerdanlarıydı. Hiçbir "first lady" nin gerdan ve parmakları bu kadar parlak değildi. Başbayanları süsleyen inciler, yakutlar ve zümrütlerle hiçbir ülke yarışamazdı. Yalnız başbayanlar değil, başoğlanlar da Tarabya'nın zenginliğini çok iyi temsil ediyorlardı. Başoğlanlardan biri gemiciklerden bir filo kurmuş, armatör olmuştu. Bir başka başoğlan daha on yedisinde ticarete atılmıştı. Hele biri vardı ki bütün milleti mısıra ve yumurtaya doyurmuştu. Zenginlikler başbayan ve başoğlanlardan başdamatlara, başdünürlere de yansımıştı. Kâğıt fabrikaları başdünürlere, rafineriler ve medya kuruluşları başdamatlara satılmıştı. Onlar da, aziz millet de mutluydu. Yoksullar varsıl, borçlular alacaklı, hastalar sağlıklı olmuşlardı. Paralarını koyacak yer bulamıyorlardı. Herkesi bir bağış tutkusu sarmıştı. Bağış, bağış, bağış\'85 Yöneticiler hemen organize olmuşlar ve milletin bağış tutkusunu da en olumlu kanallara kaydırmasını bilmişlerdi. Fenerlerle aydınlanan ülkenin ufuklarında yeni yeni şafaklar sökmüş, güneşin yedi rengi yedi kanaldan dört bir yanı ışıklara boğmuştu. Ülke ışıklar içindeydi; her köşede ışık evleri vardı; insanların yüzleri ışıl ışıldı.

 

Gelin görün ki aziz millet, bunu da çekemeyenler çıktı. Tarabya'nın zenginliğinin yabancılara bile yararı dokunmasını ülkeyi satmak olarak nitelemeye başladılar. Başbayanların, başoğlanların zenginliklerini çekemeyip onları çıkarcılıkla suçladılar. Zengini zengin eden belediyeler ise onlara göre halkı kandırıyordu. Ülkenin zenginliğini, halkın mutluluğunu çekemeyen bu mel'unlar sonunda bir çete bile kurdular. Burada sözü Tarabya'nın başyöneticisine bırakalım: Güzel ülkemin güzel hükümetini bir darbeyle devirmeye kalktılar benim aziz milletim! Şimdi size bu millî irade cellatlarının darbe planlarını anlatayım da biz nelerle uğraşıyoruz, siz de görün. Milletin mutluluğunu anlamayan bu gafiller, sevinçten sokaklarda bile misket oynayan insanların bellerini dimdik tuttuklarını görünce herkesin bel fıtığına yakalandığını düşündüler. Onlara göre milletin tamamı bel fıtığı olmuştu; bu yüzden kımıldayamıyor ve hain olarak niteledikleri hükümete karşı darbe yapamıyordu. Öyleyse ilk iş bel fıtığını tedavi etmekti. Bunun için çetenin bütün elemanları birer bel hareketleri şeması edindi. Önce sırt üstü yatıp sağ ayağı, sonra sol ayağı, daha sonra da iki ayağı hareket ettirmek lâzımdı. Ayağa kalktıktan sonra omuzları sağa ve sola hareket ettirmeli, boynu da 360 derece çevirerek başa hareket kabiliyeti sağlamalıydılar. Omuz hareketlerinin amacı, bakanlık kapılarını omuz darbeleriyle yıkabilmekti. Ayak hareketlerinin amacı, sert tekmelerle koltuklarımızı devirebilmek ve hain dedikleri bizlerin bir daha o koltuklara oturmamamızı sağlamaktı. Boyun ve baş ise sağlam olmalıydı ki bir, olmazsa iki kafa darbesiyle başarılı bakanlarımızı yere sersinler.

 

İşte böyle, benim aziz milletim! Ama gördüğünüz gibi bizim elimizden hiç kimse kurtulamaz. Bütün çeteyi kıskıvrak yakaladık ve en önemli darbe delili olan bel hareketleri şemasını da ele geçirdik. Ben bu davanın sonuna kadar davacısıyım. Davacı olmam kâr etmezse ben bu davanın savcısıyım. O da yetmezse yargıcıyım. Hiç kimse beni yolumdan döndüremez. Ne çeteler, ne medya patronları, ne de Nemçe'nin bilmem neleri! Beraber yürüdük biz bu yollarda; milletimle kol kola; incilerle, yakutlarla...

 

Ahmet B. ERCİLASUN

Gönderi tarihi:

Gündem gazetesinin Haberi:

 

Ergenekon'da Veli Küçük'ü feda ettiler!

 

 

CHP'li vekilin Ergenekon'cu Hurşit Tolon'u kurtarma planı...

 

Haber Tarihi: 24 Eylül 2008Kategori: GündemYorum Sayısı: 0Okunma Sayısı: 712Haber Puan: 5

1 2 3 4 5

CHP’li bir milletvekilinin Hurşit Tolon’u tahliye ettirmek amacıyla yoğun bir çaba sarf ettiği ileri sürüldü. Eruygur ve Tolon’un eşleriyle de çok samimi olan CHP’li vekilin ilginç gayretine, Star Gazetesi Yazarı Şamil Tayyar bugünkü köşesinde yer verdi. İşte Tayyar'ın "Ergenekon Nereye Gider?" başlıklı yazısının ilgili bölümü:

 

 

Ne var ki, Ergenekon lobisinin mahkemeyi psikolojik kuşatma altına alarak etkilemeye çalıştıkları aşikar. Hatta, Korgeneral Galip Mendi’nin TSK adına yaptığı Kandıra ziyaretini ballandıra ballandıra kullanıyorlar.

 

 

Hele CHP’li bir vekil var ki, hayli aktif durumda. Mukaddes Hanım’la (Şener Eruygur’un eşi), Ayla Hanım’la (Hurşit Tolon’un eşi) bir hayli sıkı fıkı. Ya da sürekli bu hanımefendilerle görüştüğü izlenimi oluşturuyor. Hedefi ise Şener Eruygur’dan sonra Hurşit Tolon’u serbest bıraktırmak! Eğer kurban aranıyorsa Veli Küçük ne günlere duruyor!

 

 

Denebilir ki bir vekilin buna gücü yeter mi? Elbette yetmez. Dediğim gibi her şeyden önce mahkemeye hakarettir. Ama aklınca Korgeneral Mendi’nin ziyaretini ‘TSK arkamızda’ hoyratlığı içinde işliyor. Öyle ki, ziyaretin orgenerallerle sınırlı tutulmasını, ‘Veli Küçük’ün gözden çıkarılması’ olarak sıkça anlatıyor. Dediğine göre, zaten Veli Küçük zorla paşa yapılmış!

 

 

Bu manzara gösteriyor ki, Ergenekon lobisinde şu aşamada ‘Küçük’ü feda ederek sıyrılma’ hesabı üzerine strateji geliştiriliyor.

 

 

Bakalım, kimin hesabı tutacak?

Gönderi tarihi:

Ergenekoncuların kötü gün dostu

Gözaltına alınınca neden ilk önce O'nu arıyorlar?

Haber Tarihi: 24 Eylül 2008Kategori: GündemYorum Sayısı: 0Okunma Sayısı: 2276Haber Puan: 3

1 2 3 4 5 Tuncay Özkan da göz altına alınırken Emekli Orgeneral Hurşit Tolan gibi telefona sarılarak CHP Manisa Milletvekili Şahin Mengü'yü aradı. Özkan ve Tolon'un eskiden avukatlığını yapan Mengü'nün Ergenekoncu'lardan bu şekilde başka kimlerin de aradığı merak konusu. “Ağabey beni alıyorlar” Emekli Orgeneral Hurşit Tolon, Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltı askeri lojmanın kapısına dayandığında kapıyı açmayarak CHP Milletvekili, Şahin Mengü'yü aradığı ortaya çıkmıştı.

 

Avukat olan CHP Manisa Milletvekili Şahin Mengü, "Kendisiyle konuştuğumda daha kapıyı açmamışlardı ve evde sadece eşi vardı" ifadelerini kullanmıştı. Daha önce avukatlığını yaptığı Hurşit Tolon'un aradığını belirten Mengü, olayı şöyle anlattı: "Daha önce dinci bir yayın organına açtığı davada avukatlığını yaptığım Tolon, 07.00 sıralarında beni aradı ve gözaltı için geldiklerini söyledi.

 

Ben 'arama emirleri ve yanlarında askeri yetkili var mı' diye sordum, 'evet' yanıtını alınca, 'yapılacak bir şey yok, mahkeme kararı var arayacaklar' dedim. Orada kapının kırılması gibi bir durum da söz konusu değil, çünkü arama yapılırken avukat ortağım da oradaydı" Tuncay Özkan da, göz altına alınırken ilk olarak eski avukatı Mengü'yü aradı. Konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamada Mengü, eskiden Özkan'ın avukatlığın yaptığını belirterek, milletvekili olması dolayısıyla artık avukatlık yapmadığını ifade etti. Mengü, Özkan'ın sabah saatlerinde kendisini telefonla aradığını anlatarak, ''Sabah beni aradı. Saat 06.30 gibi. 'Ağabey beni gözaltına alıyorlar. Evde arama var' dedi'' diye konuştu.

 

BENİ ARAMASINDAN ONUR DUYARIM

 

CHP Milletvekili Şahin Mengü, "Beni Hurşit Tolun arıyorsa, Tuncay Özkan gibi namusluluğu hiç tartışılmayacak bir gazeteci arıyorsa, bundan onur duyarım" dedi. Mengü, eskiden beri Özkan'ın avukatlığını yaptığını, Özkan ile avukatlık müvekkillik ilişkisinin 16 yıl öncesine dayandığını söyledi. Mengü, telefonla görüştüğü Özkan'ın sağlık sorunları olduğunu, buna dikkat edilmesi gerektiğini kaydetti. Hurşit Tolun'un sağlık sorunu olup olmadığının sorulması üzerine Mengü, "Hayır yok. Paşa aslan gibi maşallah" dedi. Ergenekon zanlıları ile anılmanın kendisini rahatsız edip etmediğine ilişkin bir soru üzerine Mengü, "Ben Hurşit Tolun gibi, bu ülkenin ordusuna şerefiyle hizmet etmiş insanların avukatlığını yapmaktan onur duyarım. Beni Hurşit Tolun arıyorsa, Tuncay Özkan gibi namusluluğu hiç tartışılmayacak bir gazeteci beni arıyorsa, bundan onur duyarım" diye konuştu.

 

Haber: Osman ASİLTÜRK

 

Haber kaynagi: Gündem gazetesi

Gönderi tarihi:

Şamil Tayyara sormak lazım; "neden aşağıdaki haberler senden çıkmaz?" Zira çıkamaz, patronun öper seni...

 

CHP, sanırım, "Darbe Hükümeti"nin saldırdığı mazlumların avukatı olmak zorund kalmış! Zor misyon yani.. Allah kolaylık versin.

 

* * *

 

Başbakan Erdoğan'ın 3 kuruşluk tazminat ödemesine karar veren yargıcın odası başka bir davayla ilgili olarak yürütülen soruşturma kapsamında 6 müfettiş tarafından arandı

 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Avustralya'da yapmış olduğu bir radyo konuşmasında Abdullah Öcalan için "sayın"şehitler için de "kelle" sözcüğünü kullandığı için şehit aileleri tarafından açılan davada tazminat kararı veren 2. Sulh Hukuk Mahkemesi hâkimi Sevgi Övüç'ün odası 6 müffettiş tarafından arandı.

 

Başbakan Erdoğanşehit askerler için 2000 yılında bir radyo kanalında kullandığı "kelle" ifadesinden mahkûm oldu. Kartal 2. Sulh Hukuk Mahkemesi hâkimi Sevgi Övüç ölen askerlerin ailelerinin açtığı davada Erdoğan'ın ailelere üçer yeni kuruş tazminat ödemesine karar verdi. Bu davanın ardındanbir başka davada gerekçeli kararı geç yazdığı için hakkında dava açılan Övüç'ün odası dün 6 adli müfettişin baskınına uğradı.

 

 

CHP'den destek ziyareti

Övüç'ü ziyaret ederek baskı altında kalmasını engellemek istediklerini belirten CHP Kartal İlçe Başkanı Yüksel Çifçi"Müfet-tişlerin adli makam odasına gelip de bir baskın yaparcasına Övüç'ün ifadesini almaya çalışmaları açıkçası yargı sistemine yakışmayacak bir olaydır. Yargıya müdahaledir" diye konuştu. Ergenekon soruşturması kapsamında cezaevinde bir yılı aşkın süredir insanların 'neyle suçlandıklarını' bilmeden tutulduklarını kaydeden Çifçi"Övüç hakkında gerekçeli kararın gecikmesi neticesinde hemen müfettişler görevlendirildi. Ergenekon davasını yürüten savcı için de müfettişler görevlendirilsin. Onunla ilgili gerekli merciler çalıştırılsın" dedi.

 

23.09.2008

Gönderi tarihi:

Etık dısı bir haber kımden GÜNDEM den Gündem kım bosver eşelersen kokar.

Milyonları götürenlerden,medyaya baskı yapanlardan,yandas medyadan tek söz yok onlar dınci oldukları ıcın korunma zırhına bürünmüsler.Eregenekon senaryosunda varsa dıncı bır ısım bırısı bana ısmını versın.Yokkı. komployu hazırlayanların böyle bır davada ısımlerı olurmu.Basbakan savcılık yapar,yandas medya davul calar Adalet bakanı bakar.Bu ısler böyle yürütülür.

 

Vakıt gazetesı denilen Türkıyenın utancnedenlerınden bırısı *Ergenekoncuları hasta olup tutuklamadan yırttıklarını yazmıs*yüzlerı kızarmayanlardan Allahı kendılerıne paravan olarak kullananlardan ınsanlara ıftıradan öte ne beklenebilırki.Sener Eruygur pasa kısmi felc oldu,Kuddusi Okkır vefat etti ama Vakıt denılen arkası sıyonıst gazete Ergenekoncuları yalan hastalıkla sucluyor utanmıyorlar.trılyonluk davadan yırtanlara tapanlardan Allah korkusu olmayanlardan hersey beklenir.

 

saygılarla

Gönderi tarihi:

selam,

 

bu dedikoduyu bile iddianameye koydular :D:D

ama tayyip-****** medyasi nedense erdogan?a ?ergenekoncu? mühürü vurmadi.halbuki bu tip vaka, diger muhaliflerin basina geldi ve tayyip-****** medyasi hemen mühür vurdu muhaliflere.peki tayyip nerede? cezaevinde mi?

 

hadi halkimiz tamam, anladim.

bu devsirme taniklara tapan vekiller, neden taptiklarini, daha neyi neden savunduklarini bile bilmiyorlar.

 

Gizli Tanık Cehaleti!

27 Temmuz 2008 Pazar 19:49

 

TV8'de bir program. Bir AKP'li ve bir CHP'li var. Konu geliyor Gizli Tanık meselesine... Hukuk dersi veren AKP'li tam alaksız da CHP'li de fırsatı kullanamadı!..

Tanyel Yılmaz, gizli tanık ve Ergenekon konusundaki ikilemi kaleme aldı. Gizli tanık uygulaması nasıl olur?

 

Gizli Tanık Cehaleti

 

TV8'de Sedat Yazıcıoğlu'nun hazırlyıp sunduğu Sağduyu adlı programda Ergenekon soruşturmasıyla gündeme gelen Gizli Tanık uygulaması konusunda ne kadar bilgisiz olduğumuz ortaya çıktı. Programda hukuk adına ahkam kesen milletvekillerinin hukukun temel ilkelerinden bile haberi yoktu.

Gizli tanık, önemli davalarda (özellikle mafya) kilit öneme sahip tanıkların ellerindeki bilgi ve belgelerin adalete teslim edilmesinden sonra mahkemeye kadar korunması; mahkeme sonrasında da kimliğinin, yaşam biçiminin ve hatta yüzünün değiştirilmesi suretiyle güvenliğinin sağlanmasını amaçlar...

Oysa AKP Grup Başkan Vekili Nurettin Canikli'nin hukuk anlayışına gire "gizli tanık" adı üstünde gizli kalacak... Yani gizli tanık sanık ile asla yüzleşmeyecek; sanık ile ilgili her türlü iddiayı, suçlamayı ve iftirayı atacak... Sonrasında ne mi olacak? Sanık mahkum olacak, tanık da yaşamına kaldığı yerden devam edecek...

Peki ya tanık sahtekarsa?

Sanık ile tanık adaletin yerine gelmesi için yüzleşir...

Sanık aleyhindeki tüm delilleri bilmek, tüm iddiaları öğrenmek ve tüm tanıklar hakkında bilgi sahibi olmak durumundadır...

Nurettin Canikli'nin bu bilgisizliği karşısında CHP'li Kemal kılıçdaroğlu ne yaptı dersiniz? Yok aslında öyle değil filan demeye kalktı ama tabi Canikli tarafından konuşturulmadı... Ama konuşsaydı ne diyecekti ki?

 

Mesela "İyi hoş diyorsunuz Sayın Canikli de, bu tarz yargılama 12 Eylül ve 27 Mayıs ve hatta 12 Mart dönemlerinde bile yapılmadı... Diyelim ki bir "gizli tanık" çıktı ve AKP hakkında olur olmaz iddiaları ile sizin mahkum olmanıza neden oldu... Mesela Anayasa Mahkemesi oturumuna bu tip bir "gizli tanık" çıkarıldı... Ne kadar adil olacaktı?

http://www.haberciler.com/news_detail.php?id=1025406

Gönderi tarihi:

hakım ıcın 6 müfettıs görevlendıren Adalet bakanı Denız fenerı ıcın 50 takla atarak sonunda arastırma baslattı.

 

Terörıst basına SAYIN demek ona verdıgı degerı dolayısıyla onun güttügü davaya verdıgı degerı gösterır.Buda tabırı caızse bölünmeye evet anlamına gelır.Bır eyalet sıstemı Türkıyenın bölünmesı anlamına gelır.

Sehıtlere KELLE demek ıse onlara verılen degerı dolayısıyla Türk evladına verılen degerı gösterır.Soyunun nereden geldıgı bılınen bırısının Türk askerını kelle olarak terörıst basınıda sayın olarak görmesı dogaldır.****

saygılarla

Gönderi tarihi:

Yandaş medya artık ipin ucunu iyice kaçırdı. Akıl, fikir, merhamet, edep, namus, insaniyet, Allah korkusu hiçbirşey kalmadı bunlarda.

Soruşturma sürecinde insanlar ölüyor gidiyor, bakın şunların yorumlarına.

 

Vakit Gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak, inanılmaz bir komplo teorisi yazdı. Dilipak’a göre, Ergenekon sanığı emekli paşa Şener Eruygur, Ergenekoncular tarafından hastanelik edildi! Yine Dilipak’ın iddiasına göre, Eruygur, çok şey bildiği için ortadan kaldırılmak istendi. Böylelikle Eruygur’un ölümünün ardından pek çok suç onun üzerine yıkılacak ve dosya kapatılacak. Dilipak'a göre Eruygur belki de öldü. Eruygur'u öldürenler cenaze törenini de düzenleyecek. Katiller laik oldukları için arkasından Fatiha bile okumayacaklar!..

 

İşte Dilipak’ın inanılmaz iddiaları:

 

Şener Eruygur’un beyninde kanama ve boynunun 3 yerinde kırık varmış. Eruygur'un sağ yanağında da çarpma sırasında yırtık meydana gelmiş.

Adam komada.

 

-Yok canım oraya bir başkasını getirmişlerdir, bu arada Eruygur pırrr.. Sen sağ ben selamet.. Yarın öldü diye öteki adamı gömerler, bu iş biter.

 

Geçmişte de oldu bu işler. Bir eroin kaçakçısı Gümüşsuyu’nda bir otelden atlayıp intihar ediyor. Savcı geliyor tesbit yapıyor, intihar ettiğine karar veriliyor. Ailesi gelip morgda tesbit yapıyor. Cenaze ailesine mühürlü, çinko bir tabutla teslim ediliyor.. Ailesi cenazeyi alıp memleketine götürüp gömüyor. Bir süre sonra savcıya bir ihbar. İntihar etti denen adam İspanya’da. Araştırıyorlar, adam başka bir kimlikle yaşıyor.. Savcı gidip cesedin gömüldüğü mezarlıktaki mezarı açtırıyor. Tabut boş!

 

Peki o adam yaşıyorsa ölen kim? Ceset nerede? O kişiyi kim öldürdü?

 

Eruygur’un ayağı kayıp düşünce nasıl kafatası hasar görüyor, yetmedi boynunu 3 yerinden kırıyor ve sağ yanağını parçalıyor. Birileri içeri girip, bu çok şey bilen önemli sanığı, tanıklık etmesinden korktukları için ortadan kaldırmış olamaz mı? Böylece birçok işin emrini veren kişi olarak suçlanabilir ve öldüğü için de dosya kapatılabilir.. Yani Ergenekon sanığı, Ergenekon’un kurbanı olabilir mi?

 

Herhalde olay raporu yayınlanacaktır. Ne zaman, nereden, nasıl düşmüş..

 

Bizim tarihimiz bir sürü cinayetle doludur. 1.70’lik adamı, 1,5 metrelik yerde asılarak intihar ettirirler.

 

Sultan Abdülaziz biliyorsunuz iki bileğini birden keserek “intihar” etti!?

 

Zaten daha şimdiden bir yandan öldü haberleri geliyor, bir yandan da “Yok, hâlâ komada” deniyor.. Bu adamlar için cinayet işlemek çok sıradan bir şey..

 

Şimdi içeridekilerin can güvenliğini sağlamak gerek. Düne kadar devrim yapmak için kolları sıvayan şehir şehir dolaşan bir adam, nasıl oluyor da merdivenden düşüp kafasını, boynunu kırıyor?

 

Bir arkadaş, her şeyde bir komplo arayan basının Eruygur konusunda sessiz kalmasının da bir komplo olduğu düşüncesinde.. Hani sokak kapkaççılarını bile MOBESE ile yakalıyoruz, şu kadar tutuklu, gardiyan ve muhtemelen güvenlik kamerası ile izlenen daracık bir yerde bu işin nasıl olduğunun herhalde mantıklı bir izahı olacaktır.

 

Kuşkusuz bunların hiçbiri doğru olmayabilir.. Ama açıklanan gerçek inandırıcı gelmeyince halk bu komploları üretiyor.. Bu senaryolar artık sokakta konuşuluyor.. Göreceksiniz, biraz zaman geçsin daha ne senaryolar üretilecek.. Yani, Eruygur ölmüş de olabilir, yaşıyor da olabilir.. En azından artık tutuklu bulunduğu yerde değil. Sonunda sağlık sebebi ile tahliyesine de karar verildi. Yani en azından artık tutuklu değil.. Eğer gerçekten infaz edildi ise, büyük ihtimalle en çok ağlayan ve görkemli bir cenaze töreni için en çok koşturanlar arasında bu işi tezgahlayanlar da olacaktır.

 

Belki de ailesi sessiz bir defin yapacaktır. Herhalde bu aşamadan sonra top arabası ile taşınacak hali yok. Sonunda “Nasıl bilirsiniz” diye önümüze getirip koyacaklar.. Laikler için ayrı bir mezar, ayrı bir cami yok ki! ADD’lilerin birçoğunun, Eruygur’un arkasından Fatiha okuyacaklarını da sanmıyorum, olsa olsa alkışlarla uğurlarlar! Okkır’dan sonra Eruygur, bu arada İP Genel Başkan Yardımcısı Ferit İlsever’den sonra şimdi de Hurşit Tolon’un tahliyesi gündemde.. İlsever “hasta” çıktı, şimdi sapasağlam, “dava” uğruna koşuyor.. Biliyorsunuz, YARSAV Başkanı da hasta! Bu hastalıklar dikkat çekici.

 

Tolon’un rahatsızlığı belli: Kalp! Hapishaneye girerken kalbi turp gibiydi, ama şimdi hasta raporu ile serbest bırakılması gündemde.. Oysa daha düne kadar durum şöyleydi: “Mevcut Koroner Anjiyografik ve Ventrikülografik bulgular değerlendirildiğinde sonucun birkaç önemsiz plak dışında normal olduğu izlenmiştir. Mevcut haliyle koroner arter hastalığı bulguları için asprin dışında herhangi bir ilaç kullanılmasına gerek yoktur. Sonuçlar tamamen normale yakın olup, günlük ağır efor dahil her türlü faaliyeti yapabilir.”

 

 

İnsaf be insaf, hocanızı yazlığında rahat etsin diye cumhurbaşkanınız affederken neredesiniz?

Çok ağır şeyler yazmak geliyor içimden, insanlığımdan tiksindirdiler.

Yuh!

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.