Φ Istanbulian Gönderi tarihi: 3 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 3 Ağustos , 2008 Ilginc bir söyleyisi ... : Hadi Murad / Paris / TİMETURK Paris’in merkezinde bulunan bir Cafe’den ayrılırken, kendisiyle röportaj yaptığım Fransız düşünür ve uzman Charles Saint- Prot’ya ‘Sen İslam dinine mi girdin?’ sorusunu soramadan ayrıldım. Charles Saint, Batılı akademik araştırmalarda yaygın olandan tamamen farklı bir bakış açısı sunuyor, selefiliği savunuyor ve İslam’ın Batı’nın yaşamakta olduğu ahlâki krize bir çare olabileceğini ifade ediyordu. Belki de Müslüman olup olmadığı sorusunu soramayışım sorunun çok kişisel ve ikincil öneme sahip bir konu olmasından kaynaklanıyor da olabilir. Charles Saint Prot Paris Jeopolitik Gözlemleri Müdürü ve Sorbonne Üniversitesi Hukuk Profesörü olan Charles Saint Prot’nun düşünceleri, Batılıların İslam hakkındaki düşünceleri açısından önemli bir dönüm noktası sayılabilirdi. Bu kişinin İslam hakkındaki düşüncelerine ilişkin daha fazla şeyler anlatmak istemiyor ve sizi bu kişiyle baş başa bırakmak istiyorum. BUGÜN KAVRAMLAR VE TASAVVURLAR BULANIKLAŞMIŞ Fransa’da “İslam: Batılılaşma ve Devrim Arasında Geleneğin Geleceği” (Islam: The Future of Tradition between Revolution and Westernization) isimli yeni bir kitap yayınladınız. Bu kitabın sizin Arap ve İslam medeniyetinin geleceğine ilişkin ilginizin bir semeresi olduğunu biliyoruz. Niçin şimdi böyle bir kitap çıkarma ihtiyacı hissettiniz? Kitabın hedefi, İslam hakkındaki birçok yanlış görüş ve düşünceye cevap vermekti. Özellikle de bir takım sertlik yanlıları ve teröristlerin İslam adına savaştıkları imajını verebilmek için selefilik, İslam, davet, tevhid ve cihad gibi kavramları sıkça kullandığı günümüzde bu daha fazla önem kazanmıştı. Bu kitabı yazmaktaki amacım, aşırılar tarafından kullanılan bu kelimelerin aslında gerçek anlamlarıyla uzaktan yakından ilgisinin kalmadığını göstermekti. Bu kelimelerin gerçek anlamını bulmaya yoğunlaştım yani kendimi İslam’ın gerçeğini ortaya koymaya adadım. İslam’ın özüne dönebilmek için ise İslam’ı bilmek gerekiyordu. Kitabımın birinci bölümü, İslam düşüncesini, tarihini ve bu tarih içerisinde meydana gelen olayları anlama çabasını içeriyor. Tevhid kelimesi başta olmak üzere İslam’ın bütün kavramları tek tek elden geçiriliyor ve okuyucunun kafasındaki yanlış algılar düzeltilmeye çalışılıyor. Ben İslam’ın Tanrısının diğer (Semavi) dinlerin Tanrı tasavvurundan çok farklı olduğunu ifade eden birçok makale okudum. Onlar, aslında İslam’ın da içinde bulunduğu bütün monoteist dinlerin Tanrısının aynı Tanrı olduğu gerçeğini kabule yanaşmıyorlar. Öncelikle Hıristiyanların, Müslümanların ya da Yahudilerin Tanrısının bir ve aynı Tanrılar olduğu gerçeğinin iyice anlaşılması gerekiyor. Bu gerçeği kabul etmemiz durumunda büyük bir aşama kaydetmiş ve İslam’ın aslında monoteist (tevhidi) dinler çizgisinin devamcısı olan bir din olduğu ve Peygamberinin de diğer dinleri olgunlaştırmak (tekemmül ettirmek) için gelmiş bir kişi olduğu gerçeğini anlamaya başlamış oluruz. ÇÖZÜM İÇTİHAD'IN AKTİFLEŞTİRİLMESİNDE Sonra ikinci aşamada, İslam’ın diğer monoteist dinlere yaptığı eklemelerle ilgili olumlu boyutlar ve İslam düşüncesinin içtihat sayesinde sorunların nasıl üstesinden geleceği gibi konular üzerinde durdum. İçtihad kapısının kapalı olduğunu söylemek büyük bir hatadır. Birçok kişi bu düşünceyi savunuyor olabilir ancak şunu söyleyebilirim ki İslam’ın tarih boyunca geriye gittiği tek dönem Osmanlı İmparatorluğu dönemidir. 18 ve 19. yüzyıllar itibariyle İslam dünyası büyük bir gerileme ve çöküş dönemi yaşamaya başladı. Niye? Çünkü Osmanlı İmparatorluğu aslında İslam’dan ziyade kendi saltanatını güçlendirmekle ilgiliydi. Bu yüzden İslam’ın mesajına ilişkin hedeflerini yitirdi, kurtuluş çabaları ise ancak Muhammed Abdulvehhab’la birlikte ortaya çıkmaya başladı. Ben Abdulvehhab’ın söylediklerinin harfiyyen alınması ve takip edilmesi gerektiğini söylüyor değilim. Ancak söylenmesi gereken şey, İslam tarihi içerisinde önemli bir iz bıraktığı ve kendi rengini verdiğidir. AFGANİ-ABDUH ÇİZGİSİ Ayrıca kitabımda Cemaleddin Afgani, Muhammed Abduh, Reşid Rıza ve Muhammed İkbal gibi içtihadı yeniden Müslümanların gündemine getiren ve İslam’ı fanatik bir din olarak değil de vasat bir din olarak ortaya koyan düşünürlerden bahsettim. Batılılar ise Müslümanları Batılılaşma ya da fanatizm çemberi içine sıkıştırıyorlar ve bu ikisinden birini tercih etmeye zorluyorlar. Hâlbuki Müslümanlar, Mustafa Kemal Atatürk’le İslam arasında bir tercihte bulunmak zorunda değiller. Bağnaz ve fanatik insanların İslam anlayışını gerçek İslam’mış gibi sunmak yanlıştır. Ne İslam’ın bir karikatürünü sunmaya çalışanların ne de Batılı olabilmek için İslami kimliklerini bütünüyle unutmaya çalışanların anlayışları arasında bir tercihte bulunmak zorunda değil insanlar. Bana göre tercih, halen çizgisini sürdürmekte olan ve daima ilericiliği savunmuş olan büyük ıslahat hareketinin temsilcileriyle diğerleri arasında olmalıdır. GERÇEK SELEFİLİK TERÖRİZM DEĞİL ISLAH VE YENİLENME ÇAĞRISIDIR -Siz, bazı sertlik yanlısı hareketlerin Selefilik, cihad, davet, içtihat gibi kavramları kendi tekellerine aldıklarını söylüyorsunuz. Peki, bu kavramları bu hareketlerin elinden nasıl kurtarabiliriz? Bizim yapmamız gereken bu kavramları tereddütsüz bir şekilde kullanmak. Ayrıca, bu gibi kavramların sertlik yanlıları tarafından kullanıldığı gerekçesini bir kenara bırakmamız lazım. Örneğin SSCB lideri Stalin bir katildi ve sosyalist olduğunu söylüyordu. Hitler de kan içiciydi ama aynı zamanda vatansever ve sosyalist olduğunu söylüyordu. Biz insanların terimleri/kavramları alarak bağlamı dışında kullanmalarına mani olamayız. Malumdur ki Stalin, Sosyalizm’in içerdiği anlam derinliğine sahip olmadığı gibi Hitler de vatansever falan değildi. Kelimelerin kullanılma yerleriyle ilgili bir durum bu. İslam’a geldiğimiz de ise bu insanlar selefilik kelimesini aldılar ve kendi amaçları doğrultusunda kullandılar. Hâlbuki bu kelime, kendisiyle ıslah kast olunan bir sözcüktür, ayrıca ilk kez Muhammed Abduh ve Cemaleddin Afgani tarafından kullanılmıştır. Bu kavram yeni bir kalkış noktası oluşturmak için Selef-i Salih’e dönüşü esas alan, Muhammed Abdulvehhab ve Şeyhulislam İbn-i Teymiye’nin düşüncelerinin veya metodunun uygulanması anlamına gelmekteydi. Abduh ve Afgani bu kelimeyi kullandıklarında terörist ya da sertlik yanlıları değillerdi. Dünyanın dört bir yanında saygı değer bir insan olarak bilinmekteydiler. Çağdaş dünyayla bütünleşmeyi hedef alan bir İslam anlayışını benimsemek istiyordu. Öyleyse gerçek selefilik Muhammed Abduh ve Reşid Rıza’nın öngördüğü ıslah ve Menar dergisinin zengin içeriğinde teşekkül etmiş ve daha sonra Muhammed İkbal, Abdurrahman Kevakibi, Cezayir’de Bin Badis, Fas’ta Allal el-Fasi, Malezya’da Mimoza’nın ortaya çıkmasına zemin hazırlamış bir düşünsel çizgiydi. Bu düşünürler, içtihaddan vazgeçmemişlerdi. SELEFİLİK DEĞİL HARİCİLİK Sertlik yanlılarının ve teröristlerin bugün selefilik kelimesini kullanıyor olmaları çok trajik bir olaydır. Bu da selefiliğin olumsuz bir anlam kazanmasına neden olmuştur. Ayrıca ben bu terimlerin bu tür insanların ellerinden kurtarılması gerektiğini düşünüyorum. Şayet selefiliği ve benzeri kelimeleri bugün el-Kaide’nin ellerine bırakırsak, yarın el-Kaideciler kullanıyor diye İslam kelimesini kullanmaktan bile çekinmemiz gerekebilir. Bugün, Selefiliğin Bin Ladin ya da el-Kaide anlamına gelmediğini söylemek önem arz etmektedir. Bu terimleri onların ellerinden almak gerekir. Selefilik çağdaş bir içtihat hareketidir. Selefilik İslam’ın maslahatıyla da örtüşmektedir. Aynı şey İslam hukukunda cihad kelimesiyle de ilgili olarak de geçerliliğini korumaktadır. Bütün Müslüman âlimlerin kabul ettiği, İslam hukukunda da geçtiği ve Kuran’da da zikredildiği şekliyle cihad, Müslümanların kendilerini saldırılara karşı korumalarıdır. Bu çağdaş hukukta kişinin kendine yönelik saldırılara karşı canını koruması olarak geçmektedir. Bir de büyük cihadla küçük cihad arasında da ayrım yapılmalıdır. Büyük cihad insanların kendi nefislerinin şerrine karşı mücadele etmeleridir. Ayrıca cihadın ilan edilmesinin de belirli şartları vardır. Nüfuz sahibi bir âlim ve Müslümanları temsil eden bir siyasi otorite tarafından ilan edilmiş olması gerekir. Yoksa kendisini cihat ilan etmeye yetkili gören herkes başkalarına savaş açamaz, cihad ilan edemez. El-Kaideciler ve Bin Ladin cihadın sözcük anlamını tahrif etmiştir. Bir de şunu görmek gerekir: Bu insanların yaptıkları İslam düşmanlarının ekmeğine yağ sürmekte ve ‘Bakın İslam’ın gerçek yüzü bu’ demelerine yol açmaktadır. Örneğin Fransa’da yayınlanmakta olan kitaplara bir bakın, hepsi cihaddan ve cihatçılardan bahsetmektedir. Bu kişilerin gayr-ı Müslimlerden çok Müslümanları öldürmüş olduğu da bir gerçektir. Ayrıca cihad Müslüman olmayanları öldürmek de değildir. İslam Müslüman olsun ya da olmasın masum insanların öldürülmelerini meşru görmez. Bu aşamada o insanların İslam’la ilgisinin olmadığını göstermenin önemli olduğunu düşünüyorum. Ben onları neo-Hariciler olarak isimlendiriyorum. Gözü kapalı öldürme hususunda Haricilere benzemektedirler. Hz. Ali’yi şehid eden, çocukları ve kadınları katleden onlardır. Bunların İslam’la uzaktan yakından ilişkileri yoktur. Bunların İslam’la alakasının olmadığını gösterdiğimizde davranışlarımızda Batılı olmaya mecbur olmamamız gerektiği sonucuna ulaşırız. MODERNİSTLER AFGANİ VE ABDUH'UN TAKİPÇİLERİ DEĞİLLER Hâlbuki Fransa’da ortaya çıkan ve İslam’ı yeni bir okumaya tabi tutan Hammadi er-Rudeysi ve Abdulvehhab el-Mueddeb gibileri, kendilerine ‘Yeni İslam düşünürleri’ adını vermektedirler. Bana göre bu insanlar İslam’ı yıkmak için birbirleriyle yarışan düşünürlerdir. Bunlar sünnetten kurtulmaya ve Batılıları razı edecek bir İslam anlayışını kabul ettirmeye çalışıyorlar. Bana göre bu insanlar ‘Frenkleşmiş’ insanlardır. Bu tip insanlar da tehlike arz etmektedir çünkü bu tipler İslam’ı içerden yıkmaya çalışmaktadırlar. İSLAM BATI'YI İKNA ETMELİ ÇÜNKÜ TEK BİR "BATI" YOK Ben İslam’ın Batı’yı razı etmek zorunda olmadığını savunanlardanım. Bir tek Batı olmadığını da bilmemiz gerekiyor. Fransa var, Almanya var, İngiltere var, ABD var, bütün bunlar birbirinden farklı dünyalardır. Ben Almanya’ya gittiğimde Almanlarla uzaktan yakından alakamın olmadığını düşünüyorum. ABD’de olduğum zaman ise bu dünyaya ait olmadığımı düşünüyorum. Ancak Fas’a, Mısır’a, Suudi Arabistan’a ya da Lübnan’a gittiğimde arkadaşlarımın arasında olduğumu düşünüyorum ve kendimi iyi hissediyorum. Şayet Batı’yı biz ABD bayrağı altında olan her şey gibi görüyorsak Batı kavramını gözden geçirmenin zamanı gelmiş demektir. Batı medeniyeti farklı kompartımanlardan oluşmuş bir terkiptir. Fransız, İngiliz ve Germen medeniyetleri var. Bir defa biz aynı dili konuşmuyoruz, aynı inançlara sahip değiliz. Protestan’la Katolik arasındaki fark, İslam dünyasındaki Şiilikle Sünnilik arasındaki ayrılıklardan çok daha derindir. IRAK İŞGALİ BİR TRAJEDİ: HEM ŞİİLER HEM DE SÜNNİLER KİRLENDİ Paris Jeopolitik Gözlemleri Müdürü (Paris Geopolitical Observatory), ve İslam dünyasında özellikle de Irak’ta, Afganistan’da ve Filistin’de meydana gelen olaylarla ilgili biri olarak Amerikan güçlerine karşı ön saflarda çarpışan bir örgüt olması hasebiyle el-Kaide’nin konumuna ilişkin neler söylemek istersiniz? İşgale karşı savaşan bir örgüte ilişkin sarfettiğiniz ‘Kan içici, katil, terörist gibi yaftalamalar’ bir paradoks değil mi? Irak’ın kendine has bir durumu var. ABD’nin Irak’ı işgali büyük bir trajedidir çünkü bu işgal Irak’ı yıkıma uğratmıştır. Bu işgal aynı zamanda bugün eskisinden çok daha kötü koşullarda yaşamak zorunda kalan Irak halkı için de büyük bir felakettir çünkü durum bölgede istikrarın bozulmasıyla ilgilidir. Bu trajedi, İranlıların ülkedeki nüfuzunu yayarak krizden yararlanmasını sağlamıştır, bu da temiz olmayan bir nüfuzdur. Irak’ta ülkeyi Araplara karşı aralarında paylaşmış Amerikan-İran komplosu olduğunu görüyorum. Eski Şuubiyye yeniden uyanmaktadır. Bu eski Farisi-Şii komplosudur. Irak’taki Şii kartı da Araplara karşı verilen savaşın yürütülmesi için kullanılmaktadır. Ancak tüm bunlar el-Kaide taraftarlarının ve selefilerin, Şii Müslümanlara karşı işlediği katliamları ve suçları temize çıkarmaz. Masum sivilleri öldürmek, Şii camilerine bomba atmak, bunlar direniş olabilir mi? El-Kaide, Irak’ta Amerikan projesini hayata geçirmek için kurulmuş bir örgüttür. Iraklı sivillerin arasına bombalar yerleştirmek Amerikalıların Irak’ta daha uzun süreler kalabilmesi için gerekçe sunmaktadır. El-Kaide yüzünden bugün Irak’ta gerçek bir direnişten bahsedemiyoruz ki bu direnişi ilk önce Baas Partisi unsurları örgütlemiştir. Ben ABD’nin Irak’ı işgalinden bir kaç gün önce Iraklıların direniş için hazırlıklar yaptığını görmüştüm. Bu ülkede direnişin ilk nüvelerini İzzet ed-Duri başkanlığındaki birlikler oluşturmuştu. Afganistan’da ABD’nin başta Ruslara direniş göstermesi için aynı şahısları ve aynı düşünceleri taşıyan kişileri kullanmaya çalıştığını biliyoruz. Belirli bir sürede bu kişiler ABD’nin kontrolünden çıktılar. Jeopolitik açıdan bakıldığında ABD daima eski Sovyetler Birliği’ni ve şimdiki Rusya’yı kuşatmak istemiştir. Afganistan’ın Amerika’ya bunu gerçekleştirme gerekçesini sunduğuna inanıyorum. Çünkü bu ülke tam da doğalgaz geçiş noktaları ve dünyanın en büyük petrol rezervlerinin var olduğu bölgelerde bulunuyor. Amerikalılar bir gerekçeye ihtiyaç duyuyorlardı, teröristlerin bulunduğuna dair iddialar ise ona bu gerekçeyi verdi. İSLAM "ANLAM" TAŞIYAN TEK ÇÖZÜM YOLU Özellikle de medeniyetler çatışması ve diyaloğu tezlerinin çokça ortalıkta dolaştığı şu günlerde dinin toplumların uyanışında önemli bir rolü olduğu kabul ediliyor. Dinin sizce şu anki rolü nedir? Her dinin sosyal boyutu vardır. Bu söylediğim dinin siyasete önderlik etmesi gerektiği anlamına gelmez. Bu, siyasetin dini değerlerden etkilendiği anlamına gelir. Dini değerlerden yoksun olan toplumlar medeniyet değerlerinden de yoksun kalmış demektir. Kendisine yapılan eleştirileri bir kenara bırakırsak Başkan Nicolas Sarkozy, “Herhangi bir dini benimsememiş büyük bir medeniyet yoktur” diyor. Her ne kadar belirli bir dine sahip olmayan Çin Medeniyeti gibi bir medeniyet söz konusu olsa da medeniyetle din arasında köklü bir ilişki vardır. Ancak Çinlilerin bir inanca sahip olmadığını söyleyemeyiz. Biz, İran’dan Ren nehrine kadar uzanan tevhidi (monoteist) medeniyetlerin sahipleriyiz. Tarihimizde din daima var olmuştur. Yunan medeniyeti bile dini değerler üzerine inşa edilmişti. Birçok Tanrı’ya inanıyor olmalarına rağmen çok güçlü inançlara sahip insanlardı. Dinler geçmişte kalmış olgular değildir. Din, çöp sepetine atacağınız ya da tarihin derinliklerine gömeceğiniz bir olgu değildir. Din, insanı huzursuzluk ve endişe hissetmemesine yardımcı olan bir unsurdur. Her zamankinden daha çok dine ihtiyacımız olduğuna inanıyorum. Çünkü materyalizm tehdidi yanı başımızda, her şeyi araçlaştıran bir toplum tehdidiyle karşı karşıyayız. Belirli bir şirketten bir şey istediğimizde cevap, bilgisayarın bunu kabul etmediği ve bir sonuç vermediği şeklinde oluyor. İnsanlık onurumuzu yitirmek üzere olduğumuzu söylediğimde aslında çok da abartıda bulunmuş olmuyorum. Şayet biz insanlık onurunu korumak istiyorsak, dinlere sahip çıkmalıyız. Biz bunu Batı toplumlarında kaybettik. Bu nedenle, İslam bu dünyaya bir şeyler katabilir, çünkü ahlaki değerlere sahip çıkan ve onu korumak isteyen son dindir. Bu nedenle, bana göre medeniyetler arasındaki diyalog toplumların ve insanların birbirlerini tanımalarına hizmet etmesidir. Bence Papa, Suudi Arabistan Kralı’nı karşıladığında bunu anladı. Papa, bazı kardinallerin karşı çıkmasına rağmen diyaloğun dinler arasında çelişki olacağı anlamına gelmemesi gerektiğini belirterek, durumun dinlere ve medeniyetlere düşman baskı ve karşı çıkmalarla ilgili olduğunu ifade etmiştir. İSLAM BATI'YA KAYBETTİKLERİNİ VEREBİLİR; ÇÜNKÜ O TEK KURTULUŞ ÇARESİ! İslam’ın insanlığa bir şeyler ekleyebileceğini söylüyorsunuz, İslam sizce bu dünyaya ne verebilir? Öncelikle İslam, diğer dinlerle karşılaştırıldığında yeryüzündeki en genç dinlerden biri. Ayrıca en dinamik bir din, çünkü Batılıların kaybetmiş olduğu değerlere bizatihi sahip. Bireysel ve maddi değerler dünyasının girdabına girmiş olan Batı’da toplumsal dayanışma ruhu kaybolmuş, herkes kendi içine kapanmıştır. Orada tek bir egemen kültür var, bu da para, maddi başarı kültürüdür. Maneviyat bütünüyle kaybolmuş durumda. İnsanoğlu çöküşte. Her birimiz tüketim aracı haline geldik ve maneviyatı bütünüyle unuttuk. Böyle bir varlık, yok olmaya mahkûm, hayvani bir canlıya dönüşmüş demektir. İslam’ın Batı’ya ve tüm dünyaya sunacağı şey işte insanlık onurunu yitirmek üzere olan bu toplumlara insanlığını hatırlatmasıdır. Hatta bazı gayr-i Müslim olanlar bile İslam’ın güçlü olmasından endişe duymuyor tersine seviniyorlar. Bir başka deyişle İslam, bütün ahlâki değerlerini yitirmek üzere olan insanlığın yegâne kurtuluş çaresidir. İSLAM'IN OLDUĞU YERDE LAİKLİĞE İHTİYAÇ YOKTUR Kitabınızda İslam’ı tarif ederken onun din ve dünya olduğunu söylüyorsunuz. Siz dinlere böyle bakarak laiklik düşüncesini ihlal ettiğinizi düşünmüyor musunuz? Evet, doğru bunları söylüyorum. Çünkü bir defa laiklik, tarihsel olarak Fransızların icadıdır. Esaslı tarihsel verilere dayanmakta olup, Fransız Kralı’yla Papa arasındaki savaşı yansıtmaktadır. Fransa kralı sürekli olarak kendilerinin toprakları üzerinde egemen olduklarını söylüyorlardı. Sonra, Hıristiyanlık içerisinde Papa’nın belirli bir hiyerarşiyle yöneticiliğini yaptığı bir kilise vardı. Sonra Fransız devrimi geldi ve saltanatın korunup korunmaması gerektiği tartışıldı. O dönemde azınlıkta olan Cumhuriyetçi Parti, kendi varlığını ve gücünü kanıtlamak için dinle devletin birbirinden ayrılması gerektiğini savunan din karşıtı bir söylem geliştirdi. Saltanatla dayanışma içerisinde olan kiliseye karşı savaş açtılar. Bu çerçevede laiklik düşüncesi serpilmeye başladı. Bu bana göre tamamen Fransızlara ait bir düşünce. Ayrıca burada iki tür laiklik olduğunu savunan düşünceye de dikkat etmek gerekir. Bir anlayışa göre kiliseyle devletin birbirlerinden ayrılması yönündeki ilke, kiliseye sahip olmayan İslam’ı kapsamaz. Bu noktada Sünnilikle Şiilik tabiatıyla birbirinden farklılaşmaktadır. Sünni İslam’ın din adamları hiyerarşisi bulunmamaktaydı, halifeler bile din adamı olmaktan ziyade siyasetle meşgul olmuştu. İnsanların güvenliğini sağlamak, hilafeti korumak ve topraklara sahip çıkmakla sınırlıydı onların yaptığı. Başka bir şey yoktu. Laiklik, İslami faaliyetin gerçekleştiği alanlarda söz konusu değildi. Dikkati çeken bir başka husus da şudur: Fransız kültürü kendisini sürekli olarak evrensel bir düşünce olarak tasavvur etmiş ve kendisini dünyanın merkezine koymuştur. Fransa açısından iyi bir şey olduğunu düşündüğüm laiklik bütün dünya için yararlı olmayabilir. Bu laiklik kelimesi öyle bir kelimedir ki, bırakın Arapça’ya tercümesini, Almanca ve İngilizce’ye bile tercüme edilememektedir. Bence çeviriye uygun olmayan bir kelime evrensel olamaz. Fransa yolunu çok önceleri seçmiştir, ama bu, hiçbir zaman dinin Fransa’da bile bir rolünün olmayacağı anlamına gelmez. Ben burada dine düşmanlık anlamına gelen başka bir tür laikliği savunuyor değilim. Ayrıca din karşıtlığı, laikliğin ikinci anlamıdır. Kendilerinin laik olduğunu söyleyen insanların önemli bir bölümü, dinlerden nefret etmektedir. Örneğin gazetelerde dince kutsal sayılan kimselerle ilgili karikatür yayınlayanlar aslında dinle devleti birbirinden ayırmaya çalışan insanlar değil, dini yıkmaya çalışan insanlardır. Özetle, Fransa’da geçerli olan laiklik, Fransa dışında zorunlu olarak geçerli olacak diye bir şey yoktur. Herhalükarda sorun çözülmemiş olarak kalmaktadır. "İSLAM DİN VE DÜNYADIR" KUR'AN'DAN BUNU ÖĞRENDİM Benim Kur’an’dan öğrendiğime göre İslam din ve dünyadır. Belki bu ilke başka dinlere de uygulanabilir, çünkü Katoliklik ve Protestanlık gibi toplumsal işlere karışmayan bir din ölmektedir. İnsanlar artık inanmıyor çünkü dinin dünyadan ayrılmasını savunuyorlar. Alıntı
Φ Senyour Gönderi tarihi: 3 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 3 Ağustos , 2008 umarım forumdaki bazı arkdaşlarda bu söyleşiyi ii okurda bazı kavramlara farklı anlamlar yüklemezler.... paylaşımın için tskler.... Alıntı
Φ YARASA Gönderi tarihi: 3 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 3 Ağustos , 2008 Okumaya gerek yok arkadaşım. Bu dünyada yaşıyor olmak yetiyor İslam'ın kurtuluş olmadığını. Her nedense islam ülkeleri bir türlü gelişemiyor ha? Var mı bundan ötesi? Siz de hala islam diye tutturuyorsunuz! Ne diyim ben artık? Yok işte yok! Olmuyoooorrr. Örnekleri günümüzde mevcuuuttttt.. Alıntı
Φ AIRBUS2 Gönderi tarihi: 4 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 4 Ağustos , 2008 İnsanlığın kurtuluşu tekrar insan olmaktır,islamdan çok öncelerden beri zaten varolan evrensel insani değerleri tekrardan kazanmak ve öyle yaşamak için,bu ateşi yakmak için kitlesel olarak eğitimle,bilimle,akılla,mantıkla,vicdanla doğruyu yanlışı ortaya koyup gelecek kuşakları bu doğrultuda yetiştirerek kurtulur insanlık. Yoksa bunu sadece bodoslama islam yada başka bir din tabanlı olarak yapmaya kalkarsanız sanal\kanıtlanamaz datalara bağlı olan ''ve bu yüzden'' her kesimin ve hatta herkesin kendine göre yorumladığı,anlamlar kattığı ve çoğu zaman da nesiller boyu çevresindeki insanları etkisi altına alıp kendi çıkarları için kullanmaya yönelik oluşturulmuş bataklıklara hemen giriverirsiniz. Alıntı
Misafir bilimselci Gönderi tarihi: 6 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 6 Ağustos , 2008 Charles Saint Prot, tüm diğer insanlar gibi belliri ideolojilern etkisi altında kalmış insanlardan sadece birisi. İslam'ın sertlik ve uzlaşmaz tutumunu yumuşatmıya çalışan bir insan. Yazıda da görüldüğü ve tüm insanların da yaptığı gibi, islamı revize edip ılımlı göstermeye çalışan revizyonistlerin etkisinde kalmış. Gerçeği anlamak ve kavramak için Kuran'ı okuyup kavramaya çalışmamış. Kaldı ki günümüzde, Hitlerin faşist ideolojisinin vatanseverlik, insanlık oluğunu savunan binlerce insan dahi var. Her hangi bir yerel ideolojiyi ve kültürü yüceltip savunup, onun "evrensel" olduğunu, tüm insanlığı kurtaracak ahlaki kurallarmış gibi savunmak, ideolojik bir saplantıdır. Helede bu binlerce yıllık bir yerel kültürse.. Hangi ideoloji olursa olsun, temelde insan değerini ve onun mutluluğunu ölçü olarak almayan ideolojiler, yanlış ideolojilerdir. Evrensel olamazlar. "İslam insanlığın son kurtuluş şansı" gibi yansıtmak ta son derece yanlıştır. Airbus arkadaşımız kısa ve öz yazısıyla çok güzel anlatmış. Kendisini kutluyorum. Airbus2: İnsanlığın kurtuluşu tekrar insan olmaktır,islamdan çok öncelerden beri zaten varolan evrensel insani değerleri tekrardan kazanmak ve öyle yaşamak için,bu ateşi yakmak için kitlesel olarak eğitimle,bilimle,akılla,mantıkla,vicdanla doğruyu yanlışı ortaya koyup gelecek kuşakları bu doğrultuda yetiştirerek kurtulur insanlık. Yoksa bunu sadece bodoslama islam yada başka bir din tabanlı olarak yapmaya kalkarsanız sanal\kanıtlanamaz datalara bağlı olan ''ve bu yüzden'' her kesimin ve hatta herkesin kendine göre yorumladığı,anlamlar kattığı ve çoğu zaman da nesiller boyu çevresindeki insanları etkisi altına alıp kendi çıkarları için kullanmaya yönelik oluşturulmuş bataklıklara hemen giriverirsiniz. Alıntı
Φ TAKLAMAKAN Gönderi tarihi: 7 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 7 Ağustos , 2008 İnsanlığın kurtuluşu tekrar insan olmaktır,islamdan çok öncelerden beri zaten varolanevrensel insani değerleri tekrardan kazanmak ve öyle yaşamak için,bu ateşi yakmak için kitlesel olarak eğitimle,bilimle,akılla,mantıkla,vicdanla doğruyu yanlışı ortaya koyup gelecek kuşakları bu doğrultuda yetiştirerek kurtulur insanlık. Yoksa bunu sadece bodoslama islam yada başka bir din tabanlı olarak yapmaya kalkarsanız sanal\kanıtlanamaz datalara bağlı olan ''ve bu yüzden'' her kesimin ve hatta herkesin kendine göre yorumladığı,anlamlar kattığı ve çoğu zaman da nesiller boyu çevresindeki insanları etkisi altına alıp kendi çıkarları için kullanmaya yönelik oluşturulmuş bataklıklara hemen giriverirsiniz. Tebrikler Sn AIRBUS2. Bu kadar kısa bir yazıda. Bu kadar güzel bir içerik. Saygılar Alıntı
Φ cumhuriyetçiçocuk Gönderi tarihi: 7 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 7 Ağustos , 2008 'İslam insanlığın son kurtuluş şansı'....... işittik ve itaet ettik. Alıntı
Φ jeune Gönderi tarihi: 7 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 7 Ağustos , 2008 bana insanligi islammi ogretti simdi bizi bugune kadar allah diyenler kuran diyenler islam diyenler kandirmadimi bana ulke sevgisini vatan sevgisini insan sevgisini bunlar mi ogretti veya ne ogretti bana bugune kadar anca yediler ictiler baska bise yaptilar mi Alıntı
Φ Senyour Gönderi tarihi: 7 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 7 Ağustos , 2008 bana insanligi islammi ogretti simdibizi bugune kadar allah diyenler kuran diyenler islam diyenler kandirmadimi bana ulke sevgisini vatan sevgisini insan sevgisini bunlar mi ogretti veya ne ogretti bana bugune kadar anca yediler ictiler baska bise yaptilar mi jön islam seni kandırmadı insanlar kandırdı nasılki Atatürk'ün ismini kullanıp bu vatana ihanet ettilerse aynısını yapıp dini de istismar ettiler İslam la insanı karıştırmaman dileğiyle... Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 7 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 7 Ağustos , 2008 bana insanligi islammi ogretti simdibizi bugune kadar allah diyenler kuran diyenler islam diyenler kandirmadimi bana ulke sevgisini vatan sevgisini insan sevgisini bunlar mi ogretti veya ne ogretti bana bugune kadar anca yediler ictiler baska bise yaptilar mi Jön, sana iki tane örnek vereceğim ama herkes kişilerin eylemleri İslam'ı bağlamaz diyecek... Tamam bağlamaz ama her tanıdığım da böyleyse, ben bir çapanoğlu ararım... Bizim bir tanıdık var, adam uzun yıllar şirketlerde falan çalıştı... Üç-Beş sene önce bir tarikata girdi, dindar oluverdi birden... Üç-Beş sene içersinde girmiş olmasının nedeni de Akp başa geldikten sonra bizim buralarda tarikatlerin artmasından dolayı... Neyse, adam sonra işinden ayrıldı falan... Şimdi evinin altında bir giyim dükkanı açtı... Hergün elinde Zaman gazetesi... Müşterileri geldiğinde dualar eksik olmuyor falan... Bu değilde, adam vergi kaçırıyor... Yani ne vergi tabelası var ne başka bir yükümlülüğü... Neden? Çünkü kafirin devletine vergi vermemek eyüdür... Hadi en iyi ihtimalle böyle düşünmediğini var sayalım... Yine de bu adamın bu şekilde vergi kaçırması, dine uyar mı? Yoksa dinden midir? Başka bir arkadaş vardı... Din-Allah diye diye milleti milyarlarca dolandırdı... Evlerin üstlerine Alüminyum döşüyorlardı iki kardeş... Ağızlarından dualar eksik olmuyordu ve güvenilir! kimselerdi, herkes tavsiye ederdi onları, tarikattendiler... Piyasayı 30bin lira dolandırdılar... Daha ayrıntısına gerek yok... Belki kötülükleri yapmayı din salık vermiyor ama İnsanlara iyiliği de pek öğretemediği açık gibi... Adam şu bilinç var: "Müslüman olmayana verilen sözün Tanrı katında değeri yoktur, tutmayabilirsin..." Şimdi bu adamın bu benimseyişinin temeli din mi, değil mi? Bunu merak ediyorum... "Bizden olmayan, bizden değildir!" Ama başka bir örnek vereyim: Babam 62 yaşında ve hala inşaatlarda çalışır... Neden hep babamı örnek veriyorsam bende, peygamber gibi adam!... Patronu babama 650liralık aylığının 300lirası diye 400lirasını vermiş ve babama 300lira verdiğini sanıyormuş, öyle demiş... Patronuda o parayı, başkasından alacağı varmış ve almış ama 300lira aldığından emin olduğu için saymamış ve babama saymadan vermiş. Babam eve geldi, saydık ve 400lira çıktı. Babam "bu adam bana 300lira verdiğini söylemişti" dedi. Babamın adamda hala 350lira alacağı var diye, adam dün geldi ve 350lirayı getirdi. Annemde geçende bize fazladan 100lira verdiğini, 250lira vermesi gerektiğini söyledi. Adamın ağzı bir karış açık kaldı. Gitmiş parayı aldığı adama sormuş, ona kaç lira verdi diye. Adam "ben sana 400lira vermiştim" demiş... Sonra babamın işvereni gelmiş babama teşekkürler falan... Ve babam o anlattığım ilk adamlar kadar da dinin içinde değildir. Birtek ibadetini yapar o kadar, ne dini sohbetlere katılır, ne bir program izler, ne de o konularda kitap okur... En fazla zoraki bir anlama bürümem gerekiyorsa şöyle diyebiliyorum bu tabloya bakarak: "Din aynı din ama kişilerde bünyeye yaptığı etki farklı." Başka bir açıdan bakacaksak eğer şunu söyleyebilirim: "İnsanların Ahlaki değerlerinde dinin öğretilerin yeri çok azdır..." Ben hayatımı dine göre şekillendirmiyorum ama babamın o parayı iade etmesinden en çok ben onur duydum... İade etmese etmezdi ve ne adamın haberi olurdu ne başkasının... Ama "Tanrı vermemi emrediyor" deyip vermedi, hakkı olmadığı ve o fazladan 100lira için emek harcamadığı için verdi... İşte ben bu yüzden "Tanrının koşullaması ile" değilde, "İyiliği, yapmak gerektiği için yapmalı" diyorum... Çünkü "Tanrı istediği için" iyilik yapan birisi, "öteki tarafta Tanrı nasılsa affedecek, nasılsa hepimiz cezamızı çekip cennete gireceğiz" diye korkmadan herşeyi yapabilir... Çünkü nasılsa kurtulmuş o, nasılsa sevgili bir kul... Fakat iyiliğin değerini bilen bir kimse, öteki dünya kaygısı olmadan hiçbir iyiliği yapma fırsatını kaçırmaz... Ne derseniz deyin, ben kendim biliyorum... Alıntı
Φ cumhuriyetçiçocuk Gönderi tarihi: 7 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 7 Ağustos , 2008 Yine de bu adamın bu şekilde vergi kaçırması, dine uyar mı?Yoksa dinden midir? kafir devletin bir takım imkanlarından yararlanıyorsa verecek tabi.. Alıntı
Φ cumhuriyetçiçocuk Gönderi tarihi: 7 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 7 Ağustos , 2008 Adam şu bilinç var:"Müslüman olmayana verilen sözün Tanrı katında değeri yoktur, tutmayabilirsin..." Şimdi bu adamın bu benimseyişinin temeli din mi, değil mi? Bunu merak ediyorum... yani her insan birilerini dolandırabilir dindar görünmüş ya da dinsiz ne fark ederki? bu toplumun geneli kendisine müslümanım dedigi için daha çok müslüman kılıklı dolandırıcı olabilir. hindistana gitsek hindu kılıklı vb. olabilir müslüman olmayana verilen sözün tutulmaması diye dinin herhangi bir görüşü yoktur, olamaz.. yani bu tür hadiseler herkes için geçerli hadiseler Alıntı
Φ cumhuriyetçiçocuk Gönderi tarihi: 7 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 7 Ağustos , 2008 Ama başka bir örnek vereyim:Babam 62 yaşında ve hala inşaatlarda çalışır... baban gibi yapmayan bir çok insan vardır, dinle alakası pek olmayan.. baban gibi yapan bir çok dindar insanda vardır... buna hiç şüphen olmasın.. yani tersi bir mantık olabilir mi? ........ bu toplum hep kendisine ezbere müslümanın dedigini unutmayın.. Alıntı
Φ Istanbulian Gönderi tarihi: 7 Ağustos , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 7 Ağustos , 2008 İnsanlığın kurtuluşu tekrar insan olmaktır,islamdan çok öncelerden beri zaten varolanevrensel insani değerleri tekrardan kazanmak ve öyle yaşamak için,bu ateşi yakmak için kitlesel olarak eğitimle,bilimle,akılla,mantıkla,vicdanla doğruyu yanlışı ortaya koyup gelecek kuşakları bu doğrultuda yetiştirerek kurtulur insanlık. Dogru , ama gerceklesmesi ancak hürriyetlerin tesisi ile mümkün ... Bu hürriyetler verilirse , bu sefer "millet kafasina göre gelisiyor" ... Yoksa bunu sadece bodoslama islam yada başka bir din tabanlı olarak yapmaya kalkarsanızsanal\kanıtlanamaz datalara bağlı olan ''ve bu yüzden'' her kesimin ve hatta herkesin kendine göre yorumladığı,anlamlar kattığı ve çoğu zaman da nesiller boyu çevresindeki insanları etkisi altına alıp kendi çıkarları için kullanmaya yönelik oluşturulmuş bataklıklara hemen giriverirsiniz. Tabi ki avrupayi saran buhrani göremiyorsunuz ... Cok hizli ateistlesti bati toplumlari ... Su an ahlaki yapi , ne kadar tahribe ugrasmis olsa da , hala hiristiyan temel degerleri ile mevcut ... Bu da simdiki nesilin dini degerlerin icinde gelismesinden ... Yeni nesiller cok daha az dini degerleri benimsiyorlar ... Bu yeni bir gelisme de degil ... Anomie olarak adlandirilan bu durum gittikce toplumun baglarin cözülmesini , kanunsuzlugun artmasi , intihar vakalarin artmasi ,ailelerin parcalanmasi (Berlindeki hanelerin %50den fazlasi bekar/tek kisilikdir mesela) , fertlerin yalnizlasmasi Sosyal desentegrasyon olarak adlandirilan sürecte degerler mesruiyetini kaybederken "grup ahlaki da" , sosyal murakabe (kontrol) de erozyana ugramaktadir. (Gecenlerde Almanyada bir insan üy yil evinde ölü yatmis. Postaci anca süphelenmis. Yada cocuklarini acliktan ölürken seyir eden anne,baba. Cocuklarini buzluga koyanlar ... Kendi öz kizini on yillarca seks kölesi olarak bodrumda tutan Baba, buna boyun egen aile fertleri ... Bunlar son 5-10 ayin aklimda kalan vakalar) Sanayilesmek ,üretimin parcalara bölünmesini,haliyle üreten kesimin arasindaki insani baglarin kesilmesi ve bundan dolayi kollektif suurun ve kollektif vicdanin zedelenmesi ... Netice olarak toplumda bosanmalar,adi suclar ve intiharlar artiyor ... Hatta bir ülkedeki intihar sayisi bire bir gelismisligi ile orantili ... Yani Bati bir cikis yolu ariyor ve Islamin bu kadar gündemde olmasi da sarsilmaz degerlerle ilgili ... Batiya direnebilen hatta gittikce meydan okuyan tek küresel iddia farkindaysaniz ve bununla tabi Binladini kastetmiyorum ... Hatta Binladin gibileri bu meydan okumayi gölgeliyor .... Neyse vicdana dönmek istiyorum ve bunu konu yapan Sami Hocaoğlunun, eskiden Yeni Safakda yazardi, bir makalesi sanirim tam yerinde ... : Vicdan olmadan iman olur mu? Kur'an'a sorunca “olmaz” diyor. Haklı olarak ilim talibi “Nerede diyor?” diye soracaktır. En iyisi Beled suresini okumak: “Ne yani, şimdi insanoğlu kimsenin kendisine güç yetiremeyeceğini mi sanıyor? Ve “Ben (bu konuma gelmek için) kucak dolusu servet harcadım” mı diyor? Yoksa o, kimsenin kendisini görmediğini mi zannediyor? Ona iki göz vermedik mi? Dahası bir dil, bir çift dudak? Ve ona (iyilik ve kötülüğün) açık seçik iki yolunu da göstermedik mi? Fakat o (ucunda cennet olan) sarp yokuşu aşmak için hiçbir bedel ödemedi. Bilir misin nedir o sarp yokuş? Bir kişiyi daha zincirlerinden kurtarmaktır veya açlık gününde muhtaçları doyurmaktır; (mesela) yakını olan bir yetimi; ya da evsiz barksız, yurtsuz yuvasız bir düşkünü… Daha sonra iman edenlerden olmak ve birbirine hakkı ve sabrı tavsiye etmektir. (Beled, 1-17) İşin püf noktası, 17. ayetin başındaki “daha sonra” anlamına gelen summe bağlacında. Servet ve güçle azıp şımaran insana açılan ilahi kredi dile getirildikten sonra, iyiyi veya kötüyü seçme yeteneğini doğru kullanmanın bir bedeli olduğu söyleniyor. Bu bedel insanı özgürlüğüne kavuşturmak, yoksulu doyurmak, yetime sığınak, evsiz-barksıza barınak olmak gibi sosyal görevler olarak niteleniyor. Bütün bunlar Kur'an'ın “ıslah edici ameller” (sâlihât) kategorisine dahil. Namaz ve Zekat gibi Hasenât'tan olan ameller ise kişinin bireysel yükümlülüğüyle alakalı. Ve tam burada “daha sonra, iman edenlerden olmak..” şeklinde bir ayet geliyor. İşbu noktada iş çatallıyor. Sorular hücum ediyor zihne: Bir insanı özgürlüğüne kavuşturmak, yoksulu doyurmak, yetimi ve yurtusuz-yuvasızı gözetmek imandan önce mi geliyor? İman olmadan bunlar işe yarar mı? Summe edatıyla ilgili lugavi spekülasyonlar burada başlıyor. Son soruya “evet” ihtimalinden hoşlanmamış olacak ki, Endülüslü büyük müfessir Ebu Hayyan “zamanda sonralık değildir” notunu düşmüş. Razi, bu yaklaşımı daha da detaylandırmış. Tüm dert “daha sonra” manasına gelen summe'yi yerleşik kelami mülahazalara uygun hale getirebilmek. İmanın, salih amelin zemini olduğunda şüphe yok. Fakat Kur'an'ın bu makamda “sümme”yi kullanmasında da bir incelik, bir hassasiyet, çok özel bir vurgu yok mu? “Yok” dersek ve bu edatı asli manasından öyle kolayca çıkarıp aslında olmayan manalar takdir edersek, o zaman dilin hakikatinden nasıl emin olabiliriz? Bundan emin olmazsak neden emin olabiliriz? Aramızda nasıl konuşur, nasıl anlaşırız? Hemen burara “lafız ehli” ile “mana ehli” olan dilciler arasındaki kadim ihtilafı hatırlamak gerek. Edatlar, özellikle de harf-i cerler birbirlerinin yerine kullanılır diyen görüşün en ateşli savunucusu Muğni sahibi dilci İbn Hişam (8. yy.). Bu yaklaşımı kabul edersek, “ne koysan gider”e ulaşmak işten değil. Ebu Ali el-Farisi okulunun takipçisi “mana ehli” dilcilerden olan Ebu Hilal el-Askeri bu yaklaşıma itiraz sadedinde İbn Durusteveyh'in şu sözünü nakleder: “Bu, dilin hakikatini iptal, lisandaki hikmeti yok etmektir; bu akıl ve kıyasla taban tabana zıttır.” (el-Furuk) Edatları birbirinin yerine kullanan görüş, Kur'an'da “ziyade” edatlar olduğunu savunan görüşle aynıdır. Demek ki oradan çıkınca buraya geliniyor. Oysa Kur'an'da ziyade yoktur. Mesela nefyin haberinin başında gelen ba'lar ziyade değil, Kur'an'ın özgün üslubunun bir parçası olarak “olumsuzlanan eyleme dair imkan ve/veya ihtimal yokluğuna delalet eder. Beled 17'deki “summe”, vicdan olmadan iman olamayacağını ifade eder. İmanın sonradan vicdanınsa önceden oluşuna delalet eder. Bu ayetler Bakara 2'deki “Bu Kur'an muttakiler için bir hidayettir” ifadesinin tefsiridir adeta. “Hidayetten önceki takva da ne ola ki?” diyenlere, “işte bu!” der gibidir. Hidayetten önceki takva, sorumluluk ahlakıdır. Tıpkı Maun suresinde, ahlaki sorumluluklarını yerine getirmeyen bir vicdansıza Kur'an'ın çektiği şu restte olduğu gibi: “Böyle olacaksa, yazıklar olsun ibadet edenlere!” (107: 4). Buna bir yerde “sen daha önce kitap nedir iman nedir bilmezdin” diyen Kur'an'ın, aynı Nebi'yi bir başka yerde “sen muhteşem bir ahlaka sahipsin” sözüyle tarif etmesini de eklemek gerek. Bütün bu açıklamaların ardından Beled suresinin son üç ayetini okuyabiliriz: “İşte böyleleridir vicdan sahipleri; inkârda ısrar edenler ise vicdansız olanlardır: tarifsiz bir ateş onların üzerine güdümlenmiştir.” Demek ki 'iman'ın maksadı vicdan 'yeminine' sadakattir. Alıntı
Φ Istanbulian Gönderi tarihi: 7 Ağustos , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 7 Ağustos , 2008 Jön, sana iki tane örnek vereceğim ama herkes kişilerin eylemleri İslam'ı bağlamaz diyecek... Tamam bağlamaz ama her tanıdığım da böyleyse, ben bir çapanoğlu ararım... Baglamaz tabi ... Aynisi dindar olmayanlar icinde gecerli ... Dindar olmayan,ya da dinsiz biri bir suc isledigi zaman suclu yeterince dindar olmamasi, ya da imansiz olmasina mi bagliyacagiz? Bizim bir tanıdık var, adam uzun yıllar şirketlerde falan çalıştı...Üç-Beş sene önce bir tarikata girdi, dindar oluverdi birden... Üç-Beş sene içersinde girmiş olmasının nedeni de Akp başa geldikten sonra bizim buralarda tarikatlerin artmasından dolayı... Neyse, adam sonra işinden ayrıldı falan... Şimdi evinin altında bir giyim dükkanı açtı... Hergün elinde Zaman gazetesi... Müşterileri geldiğinde dualar eksik olmuyor falan... Bu değilde, adam vergi kaçırıyor... Yani ne vergi tabelası var ne başka bir yükümlülüğü... Neden? Çünkü kafirin devletine vergi vermemek eyüdür... Hadi en iyi ihtimalle böyle düşünmediğini var sayalım... Yine de bu adamın bu şekilde vergi kaçırması, dine uyar mı? Yoksa dinden midir? Neye baglarsan bagla , vergi kacirmak isteyen bunun kendisine göre mesru bir gerekcesini bulur ... Belki kötülükleri yapmayı din salık vermiyor amaİnsanlara iyiliği de pek öğretemediği açık gibi... Simdi Türkiyede dini (kanunen) kim ögretebiliyor? Evet devlet ... Celiskinin görülmemesi hayret verici ... Devlet hem laikim diyor , hem dini Diyanet ile tekeleine aliyor, hemde tarikatlari yasakliyor ... Ehhh bir sey yasak olursa , yer altina inmesi ve burada kontrolden cikmasi, suistimal ve kullanilmasi dogal neticesidir. Adam şu bilinç var:"Müslüman olmayana verilen sözün Tanrı katında değeri yoktur, tutmayabilirsin..." Şimdi bu adamın bu benimseyişinin temeli din mi, değil mi? Bunu merak ediyorum... Böyle bir anlayisa simdiye kadar denk gelmedim ... Yemin konusu icin bir kac link vereyim ... bir göz atin ... -http://www.dinimizislam.com/detay.asp?Aid=4185- -http://www.sevde.de/Kuran-Tevsiri/Bakara/Bakara224-226.htm- Hangi yeminler batil oldugu bellidir. Bu "müslümana" verilmis "müslüman olmayana verilmis" arasinda bir fark görmüyorum ... "Bizden olmayan, bizden değildir!" Elbette degil ... Yagmur yagdigi zaman yagmur olur , yagmazsa olmaz ... Biri de bizden biri olursa bizdendir , bizden olmadan nasil bizden olacak ki? Ama başka bir örnek vereyim:Babam 62 yaşında ve hala inşaatlarda çalışır... Ve babam o anlattığım ilk adamlar kadar da dinin içinde değildir. Birtek ibadetini yapar o kadar, ne dini sohbetlere katılır, ne bir program izler, ne de o konularda kitap okur... Demek ki , Türkiyedeki insanlarin %60dan daha dinin icinde ... Ibadetden kastin herhalde namaz,oruc .... "Din aynı din ama kişilerde bünyeye yaptığı etki farklı." Evet , okula gittigimiz zaman da herkes ayni dersi ayni sözleri dinliyor , yine de karneler nedense farkli oluyor ... Dünya bu iste ... Başka bir açıdan bakacaksak eğer şunu söyleyebilirim:"İnsanların Ahlaki değerlerinde dinin öğretilerin yeri çok azdır..." Yok , tam tersi ... Dini degerler olmasaydi Türkiye coktan atomize olmustu ... Derdleri de bu ya ... Dinsizlestirip bölmek ... Ben hayatımı dine göre şekillendirmiyorum ama babamın o parayı iade etmesinden en çok ben onur duydum...İade etmese etmezdi ve ne adamın haberi olurdu ne başkasının... Ama "Tanrı vermemi emrediyor" deyip vermedi, hakkı olmadığı ve o fazladan 100lira için emek harcamadığı için verdi... Bu da Tanrinin emri degil mi? Hakkin olmayan seyi almak hirsizliktir ... Burda dinin bir etkisi olmadigini düsünmek hayret verici. Babanla bir daha konus derim sana. İşte ben bu yüzden "Tanrının koşullaması ile" değilde, "İyiliği, yapmak gerektiği için yapmalı" diyorum... Iyilik yapmak neden gerekli olsun ki? Dinsiz bir tanidigim bu parayi afiyetle yerdi , hic vicdani da sizlamazdi ... Çünkü "Tanrı istediği için" iyilik yapan birisi, "öteki tarafta Tanrı nasılsa affedecek, nasılsa hepimiz cezamızı çekip cennete gireceğiz" diye korkmadan herşeyi yapabilir... Ehhh ... böyle birinin affina gerek olmadigini düsününen o zaman neler yapabilir? Çünkü nasılsa kurtulmuş o, nasılsa sevgili bir kul... Cünkü nasil olsa bunu cezalandiracak biri yok , yanima kar kalacak demez mi? Der , der ... Fakat iyiliğin değerini bilen bir kimse, öteki dünya kaygısı olmadan hiçbir iyiliği yapma fırsatını kaçırmaz... Iyiligin ne gibi bir degeri var ki o zaman? Yüz lirayi cebinde biraksaydi "iyi" olmazmiydi? Yani böyle düsünen dinsiz ya da dindar olmayan insan hic mi yok? Ne derseniz deyin, ben kendim biliyorum... Tabi bir sen bilirsin , gerisi bilmezde , Baban neden o parayi iade etdigini yine bilemedin ... Denilir ki Allaha borclu ol da , kula borculu olma... Babana sor bakalim kula borculu olma konusunda Allah müslüman ile müslüman olmayanla ayrim yapiyor mu. Alıntı
Φ ftoyd Gönderi tarihi: 8 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 8 Ağustos , 2008 Okumaya gerek yok arkadaşım. Bu dünyada yaşıyor olmak yetiyor İslam'ın kurtuluş olmadığını. Her nedense islam ülkeleri bir türlü gelişemiyor ha? Var mı bundan ötesi? Siz de hala islam diye tutturuyorsunuz! Ne diyim ben artık? Yok işte yok! Olmuyoooorrr. Örnekleri günümüzde mevcuuuttttt.. Örneği yok sayın Yarasa,henüz tam anlamıyla uygulayan ülke örneği yok..Tam anlamıyla İslam ülkesi denilen bir kavram yok..Hatta eğer İslama yakın yaşayan ülkeye bakacaksanız,gözünüzü ya tam güneye ya da biraz batıya çevirin derim.. Bakın bize de İslam ülkesi deniliyor ama genel hayatlar,yani ben müslümanım diyenlerin genel hayatları ve çoğunluğun,yadsınamayacak kadar büyük bir çoğunluğun,Kuran ı hiç okumadan ben müslümanım dediğini unutmayın.. Alıntı
Φ ftoyd Gönderi tarihi: 8 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 8 Ağustos , 2008 bana insanligi islammi ogretti simdibizi bugune kadar allah diyenler kuran diyenler islam diyenler kandirmadimi bana ulke sevgisini vatan sevgisini insan sevgisini bunlar mi ogretti veya ne ogretti bana bugune kadar anca yediler ictiler baska bise yaptilar mi Sana insanlığı Allah öğretti.. Sen ,sen gibi sen olmanı Allah a borçlusun ve ancak sana sunulan ortamda sana sunulan çevrede sana sunulan kadarıyla,sana sunulan akıl ile oluşumunu tamamlarsın.. Ruh kutsala hizmet eder,bu yüzden dinlerce kötü sayılan her olguyu yapman demek,aslında kendine,kendi nefsine zulmetmek demektir. Çünkü insan, her kötü yaptığı işin cezasını,yine kendi çeker.. Ben,çok ama çok kısa bir süre önce,evlenme planları kurarken 5 senedir tanıdığımı sandığım biriyle,aile boyu hayatımın dolandırıcılık vakasını yaşadım. Benim Allahım ile,onun ilahının şahitliği ve hükmü farklı oldu şüphesiz.. nedense benden az biraz korkardı zaten ama,keşke korkusunun ona neyi anlattığını anlayabilseydi.. Durmadı haddini aştı iyilik buldukça,bir duaya hüküm verildi belki de en sonunda.. Allah diyenler kandırmadı mı diyorsun ya, bi ara bir gün bir konu için bu şahısta Allahı şahit tutmuştu bana,beni inandırmaya çalışmıştı Allah şahit sözüme diyerek.. Daha yanından ayrılıp eve varır varmaz ilk işim Kuran ı açmak oldu ve işte ilk okuduğum ayet Bakara 204. İnsanlardan öylesi de vardır ki, dünya hayatına ilişkin sözleri senin hoşuna gider. Bir de kalbindekine (Sözünün özüne uyduğuna) Allah’ı şahit tutar. Halbuki o düşmanlıkta en amansız olandır. 205. O, (senin yanından) ayrılınca yeryüzünde bozgunculuk yapmağa, ekin ve nesli yok etmeğe çalışır. Allah ise bozgunculuğu sevmez. O gün ,bu ayeti okuyunca anladım ama anlamak istemiyordum.. Sonuçta yıllardır tanıdığım bir insan,evlenmeyi düşündüğüm,ailemle tanıştırdığım bir insan vardı karşımda,hem de sevdiğim ve anlamaya,güvenmeye çalıştığım.Derken olaylar olaylar,bazı gelişmeler,bana son oyununu oynadığı ve benim hala farkında olmadığım bir durumda,en sonunda Allahıma yalvardım.. "Allahım,nerde ne yapıyor sen biliyorsun,özünü kalbini sen biliyorsun,ben dilediğinden başkasını bilemem,ben bilmiyorum,anlamıyorum..Neyin ne olduğunu Sen biliyorsun,Sen hüküm ver,Rabbim Sen hüküm ver".. şu an tam hatırlayamasamda,derin derin dua ettim bir gece.. Sonuç mu,ertesi gün Diyarbakırda sahte müfettişlikten yakalandı.. Ben de bi kaç gün sonra gece yatmadan önce internetten adını aratıp haberini okudum.. Üstüne biraz süre geçmedi ki, bi de şu an hapis yattığı yerden birinin abisi,müşteri olarak bize geldi ki havadisleri alayım.. Hayatımda hapis yatmış birini bilmem,sıraya girdiler şimdi.. Diyeceğim o ki,Allah kulunu ayetleriyle her zaman uyarır,özellikle şeytanın Allah ile aldatmasına dikkat çekilir.. Bu demek değil ki,suç dinde.. Din seni uyarıyor zaten,sen neden uyardığı halde biri dinin söylediği şeyi yapıyor diye dinden ümit kesiyorsun.. İslam hayattır ve sadece Kuran bile yeterli değildir İslam için.. Dini tamamlamak için bütün Kutsal Kitaplarımız gerekir.. Bunu yaptığında ,insan olduğunu ama insan olarak aslında ne kadar da çok ama çok az şeyi bildiğini anlayacaksın.. İslam ince bir dokudur,inceliğinin ağırlığında ezer seni.. İslam basit değildir,ve sandığının aksine gereklidir... Saygılar Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 8 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 8 Ağustos , 2008 .. Elbette degil ... Yagmur yagdigi zaman yagmur olur , yagmazsa olmaz ... Biri de bizden biri olursa bizdendir , bizden olmadan nasil bizden olacak ki? Demek ki , Türkiyedeki insanlarin %60dan daha dinin icinde ... Ibadetden kastin herhalde namaz,oruc .... Evet , okula gittigimiz zaman da herkes ayni dersi ayni sözleri dinliyor , yine de karneler nedense farkli oluyor ... Dünya bu iste ... Yok , tam tersi ... Dini degerler olmasaydi Türkiye coktan atomize olmustu ... Derdleri de bu ya ... Dinsizlestirip bölmek ... Bu da Tanrinin emri degil mi? Hakkin olmayan seyi almak hirsizliktir ... Burda dinin bir etkisi olmadigini düsünmek hayret verici. Babanla bir daha konus derim sana. Iyilik yapmak neden gerekli olsun ki? Dinsiz bir tanidigim bu parayi afiyetle yerdi , hic vicdani da sizlamazdi ... Ehhh ... böyle birinin affina gerek olmadigini düsününen o zaman neler yapabilir? Cünkü nasil olsa bunu cezalandiracak biri yok , yanima kar kalacak demez mi? Der , der ... Iyiligin ne gibi bir degeri var ki o zaman? Yüz lirayi cebinde biraksaydi "iyi" olmazmiydi? Yani böyle düsünen dinsiz ya da dindar olmayan insan hic mi yok? Tabi bir sen bilirsin , gerisi bilmezde , Baban neden o parayi iade etdigini yine bilemedin ... Denilir ki Allaha borclu ol da , kula borculu olma... Babana sor bakalim kula borculu olma konusunda Allah müslüman ile müslüman olmayanla ayrim yapiyor mu. Sayın Istanbulian, Alaka gösterip her cümlemin teker teker karşılığını yazmaya çalışmışsınız, sağolun. Fakat şu Kırmızıladığım ifadelerden hiç hoşnut olmadım. Zira babamı tanıyıp tanımamam konusunda oldukça hassasımdır ve kendisine sorup sormamam konusunda herhangi bir tavsiye alabileceğim bir kimse olduğunuzu hiç sanmıyorum. Ayrıca kime ne sorup sormayacağım konusunda da yönergede bulunacak birisi olduğunuzu da sanmıyorum. Babamın hangi psikoloji ile davrandığından emin olacak kadar kendisini iyi tanıyorum. Tanımadığınız bir insan hakkında, tanımadığınız bir insana böyle tavsiyeler vermeyin, çünkü belki insanların hassas oldukları bir konudur ve size beklemediğiniz şekilde sert çıkabilirler... Umarım yeterince açık ve nettir... "Tanrı nasılsa beni cennetine alacak" düşüncesi bir dindar için gayet normal bir düşüncedir ve kimi zaman getirisini tahmin edemeyebilirsiniz... Alıntı
Φ TAKLAMAKAN Gönderi tarihi: 12 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 12 Ağustos , 2008 Başlığımız İslam insanlığın son kurtuluş şansı. Aşağıda günlük bir gazeteden alınan bilgi var. İslamı gerçek anlamı ile yaşamaya çalışan , bunun doğru olduğunu savunan bir örgütün uygulamaları. Bakalım dünyayı nasıl kurtarıyorlar. Irak'ta sıkı İslami yasaklar uygulayan El Kaide örgütü, Arap aşiret liderlerinin desteğini yitiriyor. Örgüt, son olarak salatalık gibi "fikirler verebilen" sebzelerin erkek, domates gibi sebzelerin de kadın olduğunu öne sürerek, kadınların salata satın almasını yasakladı. Yani ülkenin birçok yerinde artık sadece erkekler salatalık satın alabiliyor. Katı uygulamalar, önceden El Kaide tarafından korunan ve onlara destek veren Sünni Arap liderleri de çileden çıkardı. Reuters ajansına konuşan Sünni aşiret lideri Şeyh Hameed al-Hayyes, örgüt üyelerinin kuyruğu yukarıya bakan ve cinsel organları örtülmeyen dişi keçileri bile öldürdüğünü öne sürdü. Diğer uygulamalar arasında sigara içen erkeklerin parmaklarının kesilmesi, berber ve kozmetik malzeme satan dükkanların bombalanması ve Hz. Muhammed döneminde dondurma diye birşey bulunmadığı için dondurmacıların öldürülmesi yer alıyor. Şarkı söylemek, erkeklerin sakal tıraşı olması, uzun saç, favori, kadınların erkek doktoklar tarafından muayene edilmesi örgüte göre dine aykırı sayılıyor. El Kaide üyelerinin "korudukları" aşiretlerin kadın ve kızlarıyla zorla evlenmesi de oldukça yaygın bir durum haline geldi. Şeyh al-Hayyed, "ailesi onlara destek vermediği için dokuz yaşında bir çocuğu öldürdüklerine bile şahit oldum" diye konuştu. Linki de aşağıdadir. -http://haber.gazetevatan.com/haberdetay.asp?detay=Irakta_kadinlara_salatalik_yasagi_193283_1&tarih=12.08.2008&Newsid=193283&Categoryid=30- Ne kurtuluş ama. Yaşanan hangi müslümanlık doğru. Umarım bu adamlarınki değildir. Bizim Anadolu insanının uyguladığı doğrudur. Saygılar. Alıntı
Φ birvarmışhiçyokmuş Gönderi tarihi: 12 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 12 Ağustos , 2008 Okumaya gerek yok arkadaşım. Bu dünyada yaşıyor olmak yetiyor İslam'ın kurtuluş olmadığını. Her nedense islam ülkeleri bir türlü gelişemiyor ha? Var mı bundan ötesi? Siz de hala islam diye tutturuyorsunuz! Ne diyim ben artık? Yok işte yok! Olmuyoooorrr. Örnekleri günümüzde mevcuuuttttt.. Sevgili Yarasa ; Size, Aslında Hepsi Bir Mana da Kesişen, Bir den Çok Soru Sormak İstiyorum ; Sevgili İstanbulian a (Fikir ve Düşüncelerine) Hitaben Diyorsunuz ki ; Okumaya gerek yok arkadaşım. Alıntı Yarasa. Sizce ; Hangi Sebeple olursa olsun, Bu Forumun Değerli Üyelerinin Karşısındaki Muhatabının Yazdıklarını Okunmaya Değer Bulmadan, Fakat yine de Hiç Okumadıkları Bu Fikirler Hakkında Tartışmaya Bizzat Dahil Olabileceklerini Zannederlerse , ve Bu Tartışma ve Fikir Paylaşımının, Gerçekten Seviyeli Bir Düzeyde ve Pozitif bir Netice ile Sonuçlanabilecek Nitelikte Olabileceğini , Düşünürlerse, Hatta Bu Düşüncelerini Bile Alenen Beyan Etmekten Çekinmediklerini, ''Gerek Bile Yok'' Diyebilmek Sureti ile Biz e Gösterirlerse , Siz ce Biz (Tüm Forum Üyeleri Ailesi) O Kişi Hakkında Ne Düşünmeliyiz ...? Yani Sizin Karşınızda Böyle Bir i Olsaydı ve Siz e ( Yazdıklarını Okumaya Bile Gerek Duymuyorum) Deseydi , Siz O Kişi Hakkında Ne Düşünebilirdiniz ...? Size (Düşüncelerinize) Değer Vermeyen, ve Saygı Duymayan Bir Kişi Hakkında ne Kadar Hoşgörü ve İyi Niyet Besleyebilirdiniz ...? Sizce Bu Tavır ; ''Dostluk ve Kardeşliği'' mi , Yoksa, ''Düşmanlık ve Kutuplaşma'' yı mı Körüklemektedir ...? Siz de Aslında , ''Düşünce Özgürlüğü'' Kavramının , İlk ve Temel Prensibi nin ''DÜŞÜNCEYE SAYGI'' Olduğu Evrensel Gerçeği Konusunda Bizim kadar Duyarlısınızdır , Değil mi ...? Evet. Biz Siz e Güveniyoruz, ve İnanıyoruz ; Mutlaka Öylesinizidir. Siz ''Düşünceye Saygı'' nın EVRENSEL İNSAN HAKLARI BEYANNAMESİ n de, Altı Çizilerek Vurgulandığı Gerçeğini Hepimizinden İyi Biliyorsunuzdur. Lakin Yine de, Sormadan Edemeyeceğim ; Siz Sevgili Yarasa ; Umarım ki, Bu Yazmış Olduğum Yazıyı da, Okumaya Değer Bulmuş, ve Böylelikle, Biz i Şereflendirmiş si niz dir, Değil mi ...? Saygılarımla. Doğan Gülbudak Alıntı
Φ Suheyla Gönderi tarihi: 20 Kasım , 2008 Gönderi tarihi: 20 Kasım , 2008 Islam: Kurtuluş şansımı yoksa perişan etmek yolumu? Islam "yalanlar" temeli uzerinde kurulmuş bir dindir. Insan çürük, dayanıksız, sağlam olmayan, zayıf bir temelin uzerinde nasil bir bina yapabilir ki? Insan intikam almayi seven, insanları oldukten sonra ateste kavurmaktan hoşlanan bir Allaha inanarak nasıl gelişir? 1400 seneden once gelen arap geleneklerini takip ederek insan, nasıl insanlık ögrenir? Nasil ınanırızki Allah, gökte oturup ve her yaptıgımızı seyreder, ve kimleri cennete , kimleri cehenneme gönderecegini duşunur! Bu çocukca bir inançtır! Muhammedin tarif ettigi Allah, kendisinin olmak istedigi bir seydi. Muhammed kendisini tarif ediyordu. O yüzden, kendisine istedigini verdi. Dünyada sayısız mezhepler var. Islam bu dinlerden birisidir. Her din gercegi iddia eder. Eger kendisini Allahin elçisi olarak tanıtan insanı Allahi bulmak icin takip edersem, benim gercekleri bulma şansım çok zayıftır. Benim, en kuvvetli şansım, gerçegi bulmak icin, kendi aklımı kullanarak, mantıklı bir şekilde düşünmek, muhakeme etmektir. The reason is King. Alıntı
Φ sarıgöl Gönderi tarihi: 22 Kasım , 2008 Gönderi tarihi: 22 Kasım , 2008 Dünyada sayısız mezhepler var. Islam bu dinlerden birisidir. Fark;farkedenlerce anlaşılır... Benim, en kuvvetli şansım, gerçegi bulmak icin, kendi aklımı kullanarak, mantıklı bir şekilde düşünmek, muhakeme etmektir. Mesela; gerçek nedir... Alıntı
Φ Suheyla Gönderi tarihi: 22 Kasım , 2008 Gönderi tarihi: 22 Kasım , 2008 Fark;farkedenlerce anlaşılır... Mesela; gerçek nedir... Sayin Sarigol: "hayatta en hakiki murşit ilimdir" Kuran, yaraticinin sozleri degildir. Bu dunyayi, yildizlari, gezegenleri, galaksileri, dinozorlari, bocekleri, havayi, suyu, seni, beni yaratan ve sana gulumseyi musade ettiren Tanri boyle sacma sozleri yazmaz. Bu sozleri 1400 sene evvel yaşayan araplar yazmistir. Alıntı
Φ sarıgöl Gönderi tarihi: 22 Kasım , 2008 Gönderi tarihi: 22 Kasım , 2008 Sayin Sarigol: "hayatta en hakiki murşit ilimdir" Kuran, yaraticinin sozleri degildir. Bu dunyayi, yildizlari, gezegenleri, galaksileri, dinozorlari, bocekleri, havayi, suyu, seni, beni yaratan ve sana gulumseyi musade ettiren Tanri boyle sacma sozleri yazmaz. Bu sozleri 1400 sene evvel yaşayan araplar yazmistir. İlim; gülümsemeye (duyu,bilinç) ne der acaba... Saçma söz (haşa) size aittir... Dinazorları,böcekleri, havayı,suyu, onu,bunu kim yaratmıştır, "madde'mi" yoksa “Biz göğü büyük bir kudretle bina ettik ve şüphesiz biz (onu) genişleticiyiz. (Zariyat - 47) ve bu bilgi 1400 sene evvel yaşayan kimde vardı ve bilimi kim yaratmıştır. Alıntı
Φ Suheyla Gönderi tarihi: 22 Kasım , 2008 Gönderi tarihi: 22 Kasım , 2008 İlim; gülümsemeye (duyu,bilinç) ne der acaba...Saçma söz (haşa) size aittir... Dinazorları,böcekleri, havayı,suyu, onu,bunu kim yaratmıştır, "madde'mi" yoksa “Biz göğü büyük bir kudretle bina ettik ve şüphesiz biz (onu) genişleticiyiz. (Zariyat - 47) ve bu bilgi 1400 sene evvel yaşayan kimde vardı ve bilimi kim yaratmıştır. Kurandaki sozlere sacma demek Tanriyi tanimamak demek degildir. Kurandaki sozlerin sacma olmasi demek, kurandaki sozlerin sacma olmasi demektir. Yani Muhammed Tanrinin sozcusu degildir demektir. Eger Kutsal Kitabiniza inaniyorsaniz, bana sizin benden ne gibi bir ustunlugunuzu oldugunu acikliyabilirmisiniz? Muhammed kadinlarda zeka eksikligi oldugunu soyledi. Bu yuzden kadinlar Islam Mahkemelerinde, şahit olarak veya miras paylarinda, erkekler den daha az degerindedir. Peki sizin benden ustunlugunuz nedir? Beni aydinlatin lutfen. Yalniz yavas yavas yapin ... eksik zekali oldugumdan dolayi belki sizin derin dusuncelerinizi takip edemem! Not: Eger Turkceyi daha iyi biliyorum derseniz. Hakli olabilirsiniz. Turkcem benim 4 lisan konustugum dillerin en zayifidir. Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.