Φ Mehdî Gönderi tarihi: 20 Temmuz , 2008 Gönderi tarihi: 20 Temmuz , 2008 Kimden : Dabbetül-Arz-ı Zaman... (Bay, 35) Kime : Grup: Alevi Haber Ajansı...-AHA- Tarih : 20.7.2008 15:48 (GMT +2:00) Konu : Yeni Şafak Alevileri Ergenekoncu Yaptı... AKP'nin gayrı resmi yayın organı gerici Yeni Şafak Gazetesinde bugün yayınlanan 'Cemevinde Agarta hücresi kurmuş' başlıklı haber Dinci medyanın Alevilere olan kininin geldiği boyutu göstermesi açısından ibret verici. Her fırsatta Alevilere saldıran gericiler, sözde Ergenekon çetesi ile Alevileri ilişkilendirmek için çirkin iftira ve haberlere yer veriyorlar. Yeni Şafak'ta 1.sayfada verilen haberde İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'in Yenibosna Cemevinde ünlü Balaban aşireti ile Alevi toplumunun önde gelen isimleriyle toplantı yaptığı ve toplantıyı takibe alan MİT'in Ergenekon'un 'karargah evleri' hücresini deşifre ettiği belirtiliyor. Toplantılara subaylarında katıldığı ve durumdan Genelkurmay Başkanlığı'nın haberdar edildiği bildiriliyor. İşte Cemevlerini ERGENEKON HÜCRESİ, Alevileri ERGENEKONCU gösteren o haberin tamamı: Cemevinde Agarta hücresi kurmuş MİT'in 2005'te Hava Kuvvetleri'nde tespit ettiği illegal yapılanmanın arkasından Ergenekon'da tutuklanan Doğu Perinçek çıktı. Perinçek'in cemevinde ünlü Balaban aşireti ile Alevi toplumunun önde gelen isimleriyle yaptığı toplantıyı takibe alan MİT'in Ergenekon'un 'karargah evleri' hücresini deşifre ettiği anlaşıldı. Milli İstihbarat Teşkilatı'nın 2005'te Hava Kuvvetleri'nde 6'sı kurmay albay 20 subayın oluşturduğu illegal yapılanmanın altından Ergenekon (Agarta) soruşturmasında tutuklanan İşçi Partisi lideri Doğu Perinçek çıktı. İşçi Partisi yöneticilerinin, Balaban Aşireti ve Alevi toplumunun önde gelen isimleri ile 'karargah evleri'nde yaptığı toplantılara katılan subaylarları tespit eden MİT'in, durumu Genelkurmay Başkanlığı'na bildirdiği öğrenildi. 'KARARGAH EVLER'DE GİZLİ TOPLANTILAR MİT 2005 yılında İşçi Partisi lideri Doğu Perinçek'in Alevi toplumunun önde gelen isimleri ve Erzincanlı Balaban Aşireti ile yaptığı toplantıları takibe aldı. Perinçek ve İP yöneticilerinin Yenibosna Cemevi ile partinin kurduğu 'karargah eveleri'nde sık sık toplantı yaptığını tespit etti. Gizli toplantılara görevli subayların da katıldığını belirleyen MİT, Perinçek'in Alevi toplumunun önde gelen isimleri ve bazı TSK mensuplarıyla oluşturduğu yapılanmanın partiye zarar vermemesi için 'karargah evleri' şeklinde 'dışarı'da organize ettiğini tespit etti. İLETİŞİM CANLI KURYELERLE MİT belgelerine göre, her türlü dinlemeye karşı telefon başta olmak üzere iletişim araçlarının kullanılmasının yasaklandığı yapılanmada haberleşmenin 'canlı kuryeler' ile sağlandığı öğrenildi. Perinçek'in başını çektiği oluşumun, Kurtuluş Savaşı sırasında yararlılıklar gösteren ve Dersim'den Erzincan'a gelen 'Balaban' aşiretinin ileri gelenlerini de yapılanmaya dahil etmeyi amaçladığı belirtildi. HÜCREDE 11 SUBAY Güneydoğu'da aşiret liderleri ve ağalarla işbirliği yapmayı hedefleyen Perinçek'in 'karargah evleri' yapılanmasına Harp Akademleri'nden 10, Hava Harp Okulu'ndan 1 subay ile 8 öğrencinin yer aldığı ve TSK mensubu sivil memurların da bulunduğu belirlendi. Oluşumun silahlarının ise bazı askeri lojmanlarda saklandığı tespit edildi. FİNANSÖR ALEVİ İŞADAMI Oluşumun merkezinde Alevi kesimin önde gelen isimlerinden olan ve “dede” unvanını taşıyan İ.A isimli bir işadamının bulunduğu belirtildi. İ.A'nın Metrocity Alış Veriş Merkezi'nde dükkan sahibi bir işadamı olduğu kaydedildi. MİT, tespit ettiği silahlı oluşumu, askeri kimliği bulunması nedeniyle Genelkurmay Başkanlığı'na 'çok gizli' damgalı belge ile bildirdi. Genelkurmay Başkanlığı ise Hava Kuvvetleri'ne belgeyi göndererek gereğinin yapılmasını istedi. Dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Faruk Cömert de İstihbarat Dairesi'ne belgeyi göndererek incelenmesini istedi. Bu sırada bir albayın bilgisayarında bulunan belge, Ergenekon soruşturması kapsamında 22 Mart 2008'de gözaltına alınan Doğu Perinçek'in bilgisayarında da ele geçirildi. Soruşturmayı yürüten savcı Zekeriya Öz, 9 Temmuz'da 'gizli' MİT belgesini Genelkurmay Askeri Savcılığı'na gönderdi. Askeri savcılığın konuyla ilgili soruşturması ise sürüyor. Alevilerle bağlantı havacı albaydan Oluşumda Alevi toplumunda İşçi Partisi arasındaki bağlantının ise Albay C.K. tarafından sağlandığı belirtilirken, C.K.'nın İP Genel Başkanı Doğu Perinçek'in oğlu Mehmet Bora Perinçek ve 'Türkiyem Topluluğu'ndan İlhan Yaşar Hacısalihoğlu ile irtibat kurduğu ileri sürüldü. 'Karargah Evleri'nin tepe yönetiminde Alevi işadamı İ.A.'nın yer aldığı, Albay C.K.'nın ise kilit bir görev üstlendiği iddia edildi. Gizli MİT belgesi bilgisayarından çıktı Ergenekon operasyonu kapsamında 22 Mart Cumartesi günü İP Genel Merkezi'nde yapılan aramada ele geçirilen, 'çok gizli' damgalı MİT belgesinin 9 Temmuz'da Genelkurmay'a iletildiği belirtildi. 2005 yılında hazırlanan MİT raporu doğrultusunda TSK'nın gereken işlemleri daha önce başlatıp, sonuçlandırdığı belirtilirken, MİT'in İşçi Partisi'nin yasadışı bir faaliyetini tespit edip TSK'ya bildirdiği, 'çok gizli' belgenin Perinçek'e nasıl ulaştırıldığı hâlâ bilinmiyor. ABDÜLKADİR SELVİ ANKARA YENİ ŞAFAK - 20.07.2008 *** Alevi Haber Ajansı *** Alevilerin Gören Gözü, İşiten Kulağı, Söyleyen Dili *** Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 21 Temmuz , 2008 Gönderi tarihi: 21 Temmuz , 2008 Aleviler son derece Atatürkcüdürler vede Cumhuriyeti savunurlar,istisnalar olabilir.Yeni Safak'in Alevileri Ergenekoncu yapmasi cok dogaldir cünkü Yeni Safak seriatcidir yani dincidir daha dogrusu Cumhuriyet vede Atatürk düsmanidir,bunuda saklamazlar zaten.Ve ayni zamanda AKP nin sag koludurlar.SABAH-YENI SAFAK-VAKIT-STAR-BUGÜN-TARAF bunlarayni tencerenin üzerine otururlar. Aslinda Ergenekoncu olmak Türkiye Cumhuriyetini sevmek ve savunmak demektir,bundan rahatsiz olanlar Ergenekonu farkli bir konuma sokmaya calisiyorlar,simdilik basarmis gibiler ama henüz satranc bitmedi,bu oyunun sonunda birde SAHMAT olayi vardir,bekleyelim ve görelim. saygilarla Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 21 Temmuz , 2008 Gönderi tarihi: 21 Temmuz , 2008 Yeni Şafak, Taraf, Vakit, Zaman, Akit, Bugün, Sabah, Takvim, Akşam...v.s.... daha aklıma gelmeyenlerde dahil, bunlara göre Atatürk'çü düşünen herkes Ergenekon'cu... Alevilerde Atatürkçü olduğuna göre onlar doğuştan Ergenekoncu oluyorlar... Bu ülkede Ulusalcıyım, Atatürkçüyüm, Milliyetçiyim, Vatansever ve Ulus Milletçiyim diyen herkes Ergenekoncu olacak... Ve birgün sıra hepimize gelecek... Alıntı
Φ godzilla Gönderi tarihi: 21 Temmuz , 2008 Gönderi tarihi: 21 Temmuz , 2008 Bu ergenekon yakında da benim saçlarımı AGARTAcak Birilerinin yüzünü AGARTAcağı gibi.... Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 21 Temmuz , 2008 Gönderi tarihi: 21 Temmuz , 2008 Hafta sonu ADD'nin düzenlediği mitingte bir pankartta şöyle demişti...: Yok yüzüklerin efendisi Alıntı
Φ godzilla Gönderi tarihi: 21 Temmuz , 2008 Gönderi tarihi: 21 Temmuz , 2008 Hafta sonu ADD'nin düzenlediği mitingte bir pankartta şöyle demişti...: Yok yüzüklerin efendisi evet ya ona çok güldüm ben Lord Sauron ı kimle bir tutabiliriz. Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 21 Temmuz , 2008 Gönderi tarihi: 21 Temmuz , 2008 bilmem ben kimseyle bir tutamadım Hanry Potter'ın Türk versiyonunu bekliyorum, Ergenekon Tutsağı Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 22 Temmuz , 2008 Gönderi tarihi: 22 Temmuz , 2008 TBMM de 10Haziran 1935 de kabul edilen 2771 sayili "ORDU DAHILI HIZMET KANUNU"nun 34.maddesinde"ORDUNUN VAZIFESI,TÜRK YURDUNU VE TESKILAT-I ESASIYE KANUNU(ANAYASA)IILE TAYIN EDILMIS OLAN TÜRK CUMHURIYETINI KOLLAMAK VE KORUMAKTIR"hükmüne yer verilmis ve bu yasanin uygulanmasi amaciyla hazirlanan "IC HIZMET YÖNETMELIGI"nin 85.maddesinde ise "ORDUNUN VAZIFESI TÜRK YURDU VE CUMHURIYETINI ICE VE DISA KARSI LÜZUMUNDA SILAHLA KORUMAKTIR."denilerek Türk ordusuna verilen göreve daha somut bir cerceve cizilmistir. 4 0cak 1961 de kabul edilen 211 sayili ic hizmetler kanunu halen yürürlüktedir ve 35.madde söyle der;"SILAHLI KUVVETLERIN VAZIFESITÜRK YURDUNU VE ANAYASA ILE TAYIN EDILMIS OLAN TÜRKIYE CUMHURIETINI KOLLAMAK VE KORUMAKTIR.35.maddenin hukuki aciklamasi ise söyledir; -"Türk Kara,Deniz,Hava sinirlarina vaki olacak bir tecavüz ve tehlike Türk Silahli Kuvvetlerince defedilecegi gibi;TürkiyeCumhuriyeti anayasasinca tayin edilmis olan devletin esas ve niteliklerini degistirmeye veya ortadan kaldirmaya matuf hareketler de yine Türk Silahli Kuvvetleri tarafindan bertaraf edilecektir.KEMAL YAVUZ 29 Haziran 2005 Bu yasalar cercevesinde Ordunun görev yapmasini engellemek ve orduyu yipratmak amaciyla onu yasalara aykiri isleryapmakla suclamak yasalara karsi gelmektir,darbe sucu olusmamistir,suc örgütü denmesi bile TSK ya bir saldiridir,herkes özgürce görüslerini anlatma konusma hakkina sahipken neden kisisel görüsleri nedeniyle insanlar tutuklanmaktadir?***** saygilarla Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 25 Temmuz , 2008 Gönderi tarihi: 25 Temmuz , 2008 Yandaş Medyanın iktidar yalakası ve başbakan damadı çalıştıran Çalık grubunun kirli televizyonu atv dün akşam ki haberlerinde Tuncay Özkan'ı ve Bizkaçkişiyiz hareketinde görev alanları hedef gösterdi. Ergenekona nihayet bizide bulaştırmak istediler. Bu kirli davada avukat, hakim, savcı, müdahil, taraf ve amaçlı yandaşlık yapanların en başında medya var her eve giriyorlar, her haber programında yalan konuşuyorlar ama millet gördüğüne inanıp düşünmediği için bütün bu olanları gerçek zannediyor. Oysa Ergenekon dedikleri şey Akp'ye muhalif düşünen herkesi asimile etme, sindirme, çamur atıp lekeleme, korkutma, geri çekilmesi için Amerika tarafından yazılıp yönetilen bir senaryodur. Bu ülkede artık olup bitenler akılla mantıkla ve vicdanla izah edilemez durumda. Ama şuda çok büyük bir gerçek ki medya tüm zamanların en güçlü silahı. Medya gücünü elinde bulunduran istediğini yapmakta özgür. Allah'tan korkuları, vicdanları ve ahlakları olmayanların yalan haberleri her eve her insana ulaştığı sürece Türkiye'de gerçeği hala göremeyenlerin neyle uyutulduklarını anlıyorum. Biz dün derneğimizde toplantıdaydık ve oradan saat 22,30'da atv'nin önüne gidip protesto gösterisi yaptık. Yaklaşık 200 kişiydik ve 500 polis vardı. Bu ne korkuydu anlamadık, biz terörist değiliz, devlet düşmanı değiliz, kanlı katil değiliz, soyguncu, gaspçı değiliz. Ellerinde coplarla yolun karşısına geçip bizi kontrol altına alan çevik kuvvete alkışla destek verdik. Onlar emir kulu elbette biliyoruz görevlerini yaptıklarınıda biliyoruz ama enteresan olan atv nin tamamen boşaltılması ve yaşadıkları korkuydu. O sırada yoldan geçen ve hiç bir şeyin farkında olmayan vatandaşların yüz ifadeleri medyanın masal dinletme gücünü bize daha iyi gösterdi. Anlaşılan o ki medyaya hakim olmak devlete, halka herşeye hakim olmak demek. Bu savaş başka türlü kazanılmayacak onların elinde kaç gazete, kaç tv, kaç radyo var bizde kaç? Ve hala vatandaş hiç bir şeyin farkında değil diyoruz nasıl olsun ki, kitap okumaz, gazete dediğinde spor sayfasından anlar, tv dediğinde magazin anlar, haberi olsa göz göre göre izin verirmi vatanın bölünmesine... Hiç sanmıyorum... Ama onların uyanışı çok daha sarsıcı olacaktır. Son anda gerçeklerin tüm çıplaklığıyla... Halkımızın çoğunluğunun onlar gibi düşündüğünü hiç sanmıyorum yeterki doğru haber verilsin gerçekler anlatılsın. Bu millet tembel, saf, çabuk gaze gelen, kolay kandırılan olsada vicdansız olmamıştır. 80 sonrası yapılan çalışmalarla üstümüze ölü toprağı serptiler sadece... Alıntı
Φ Istanbulian Gönderi tarihi: 26 Temmuz , 2008 Gönderi tarihi: 26 Temmuz , 2008 Artik bu tür propagandalara tokuz. "Her yerde irtica kampanyasi" görüldügü gibi tutmadi da degil yani. Tabi ki ülkeyi cesitli gruplara bölerek , ülkenin bölünmesini hedefleyen Ergenekon yapilanmasi, Alevileri hesap disi tutmasi mümkün degil ... Sivas katliamin bas müsebibleri de bunlar oldugu ortaya cikarsa da , hic sasmam artik ... Öyle ya , SHP-DYP koalisyon zamaninda bunlar oldu , ve acaba neden devlet gücleri müdahale etmedi ... Neyse Iddianameden bir ayrinti bu konuda : Şüphelilerden Mehmet Adnan Akfırat'ın (Ulusal Kanal Yönetim Kurulu Üyesi) adresinde ele geçirilen Bşçvş. Muharrem Keskin ile biten dokümanda şu ifadeler yer aldı: Başlangıçta Alevilik söylemlerinin hoşuna gitmesi nedeniyle aralarına katıldığı grubun gerçekte Alevilikle alakalarının olmadığı ve Alevi söylemlerini kullanarak farklı amaçlar peşinde olduklarını anladığını, hedeflerinde vatansever insanlar ile ülke idaresi olduğunu, bu grubun bazı üst düzey generallerin de katıldığı Mayıs 1997' de yapmış olduğu gizli bir toplantıda almış olduğu kararlan Ülke ve Devleti tehlikeye atacakları düşüncesiyle deşifre etmeyi kendisine bir görev kabul ettiğini. Toplantıdan çıkan kararlar ise: Türklerin üstün bir Ulus olduğu safsatasının yıkın Atatürk'ün Alevi Kürt köylerini katlettiği gibi sözleri durdurun, Atatürk' ten başka kullanılacak neyimiz var. Güneydoğuda bizimkiler postu deldirmesin, buna yönelik önlemler alın. Tayin dairesi mutlaka elimizde olmalı. Cepheye bizden olmayan o namussuzları sürün. Kürt konusunda öne çıkmayın, ordu Alevi köyleri boşaltıyor, devlet zulüm yapıyor deniliyormuş, bize aydın insan lazım bırak gebersinler. Alevi olmayana hiçbir zaman tam güvenmeyeceksin, Alevi olmayan herkesin anti laik olma ihtimali uzun vadede de olsa olabilir. Dincilerin çok kızdığı ÇEVİK PAŞA ve DOĞU AKTULGA da dâhil, bu adamların milliyetçilik duygusu sokaktaki adamınki kadar fanatik, dinlediğin zaman Faşist zannediyorsun asla güvenmeyecek ama kullanacaksın. Ordunun müdahalesini sağlamak için, orduda ve sivil toplumda etnik ve irticai faaliyetleri seyredin, yer yer körükleyin. Ordudan altı ayda bir adam atarak, yarın darbe yapma gerekçenizi ortadan kaldırmayın, bırakın, tehlikeyi müdahale boyutunda büyütün. Herkes ne pahasına olursa olsun kendini gizlesin. Birliklerde bilinen ve deşifre olan varsa vitrin yapılsın, kendi söylemlerimizi seslendirsin. Her yerde irtica var kampanyası başlatılsın. Sadece eşi kapalı olan, namaz kılan değil, sağcı, milliyetçi, yarın irticaya kaçması veya size engel olması muhtemel herkesi yazın, ilgili mercilere şikâyet edin, onların adına dinci dergiler, gazeteler gönderin, akrabalarının adını öğrenin, onların isimleriyle başlarını belaya sokacak mektuplar, kartlar gönderin. Alevi olan birlik komutanları, yoksa Laikleri sıkıştırın, çokça eğlence düzenleyin, dansöz ve içkiye zorlayın. Din ve milliyetçilik duygusunu zayıflatan yolları kullanın Okullarda öğrencilerin kız arkadaşlıklarını teşvik edin, yapabiliyorsanız, Osmanlı hayranlığını kırın. Cinsel konularda sınırlan zorlayın, çünkü bu konu insan zaafının başında gelir. GİZLİ TOPLANTIDA KONUŞMA NOTLARI!" başlığı altında Genel Kurmay Harekât Başkanı Korgeneral Çetin DOĞAN ile K.K.K.' lığı Eğt. ve Ok. D.Bşk.Tuğg. Volkan KAPLAMA arasında geçen konuşma: Çetin DOĞAN'ın, Türkiye'nin idaresi ordunun kontrolünde değil, darbe yapmayacağını yemin eden bir ordunun etkisi ne kadar olabilir, Tansu ÇİLLER şu anda dini söylemleriyle rol yapıyor da olabilir, ciddi de olabilir çünkü geberesi kadın Sünni. Mesut YILMAZ için de aynı şey geçerli, irtica tehlikesi iyice büyüsün, din bizim için zararlıdır, TÜRKLERİN ÜSTÜN BİR ULUS OLDUĞU SAFSATASINI YIKIN, Hanımlarınız dekolte giysin diğerlerinin hanımlarını açık giymeye teşvik etsin, ÇEVİK PAŞA' NIN YERİNE BİZDEN AKILLI BİRİ OLSAYDI, KARADAYI SÜNEPESİNİN DAHA VERİMLİ OLMASINI SAĞLARDIK, Arkadaşlar çok çalışsın Bizim olmayan bu devlet mutlaka bizim olacaktır, Biz Türkiye'de İslam ile bağlantılı görülen ama bu dini tamamen değiştirecek bir Türkiye Aleviliği yaratmak zorundayız. AYNI GÜNLERDE BİR BAŞKA TOPLANTI" başlıklı K.K.K.' lığı Eğt. ve Ok. D.Bşk.Tuğg. Volkan KAPLAMA ile aynı dairede çalışan Kurmay Albay Turgay TEKMEN arasında geçen; Volkan KAPLAMA'nın gerçek laiklik ancak Alevi toplumda gerçekleşir, ***** komutanlar, her gün güdeme gelerek ülkedeki şeriatçı birikimi azaltarak bir müdahalenin önünü kesiyorlar, Doğu Paşa da ayrı görüşte, TOPLANTIDAN ÇIKAN PRENSİP KARARLARİ başlıklı, Alevilik bu ülkede bir gurur kaynağı olana kadar, yani memleketi avucumuza alana kadar herkes kendisini gizleyecek Fisunoğlu, bana korgeneral iken, 'ben karımı oynata zıplata bu noktaya geldim' demişti. Bizim için de ölçü bu olmalıdır" Deşifre olmuş Aleviler... Sevgi desinler insanlık desinler ama ülke için oynadığımız belli etmesinler. Alevi dışında hiç kimse ateist olsa bile güvenilmeyecek... Hal hatır soranlara, "Allah' a şükür" densin. Bizi dinci sansınlar... PKK'ya karşı savaşanlara el altından şu mesajı gönderin, "sakın ha ölmeyin, bırakın Atatürkçü olsa da Sünniler *****" Herkes, çalıştığı yerde irtica var yaygarası koparsın... irtica kokusu olan mektuplar iş adreslerine postalansın. Zaman Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 27 Temmuz , 2008 Gönderi tarihi: 27 Temmuz , 2008 Artik bu tür propagandalara tokuz. "Her yerde irtica kampanyasi" görüldügü gibi tutmadi da degil yani. Tabi ki ülkeyi cesitli gruplara bölerek , ülkenin bölünmesini hedefleyen Ergenekon yapilanmasi, Alevileri hesap disi tutmasi mümkün degil ... Sivas katliamin bas müsebibleri de bunlar oldugu ortaya cikarsa da , hic sasmam artik ... Öyle ya , SHP-DYP koalisyon zamaninda bunlar oldu , ve acaba neden devlet gücleri müdahale etmedi ... . . Zaman Dedik ya savci ile yandas medya arasinda tam bir fikir birligi var diye,öyle olmasaydi savcinin bilmesi gereken seyleri medya bilemezdi.Her neyse verilen alintilarin hangi gazetelerden oldugunu bilmek sevindirici oluyor cünkü o gazetelerin artik ruhlarini taniyoruz,bunlarin kime ait gazeteler oldugunu tüm Türkiye bilmektedir,buda isin teselli verenyanidir,sahibi CIA nin korumasi altinda olan bir gazetenin yazdigi haber ancak o gazetenin kese kagidi olmayayaradigini anlatir.20.000 satan bir gazete ve gazeteler ancak yalan haberlerle bahsis alarak yasamlarini devam ettirirler.Vakiflarin,Tarikatlarin iktidarin yandasi olmak kolay degildir.Türkiye düsmani olmak icin iktidar yanlisi ve dinci olmak olmak yeterlidir. saygilarla Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 27 Temmuz , 2008 Gönderi tarihi: 27 Temmuz , 2008 Yandaş Medyanın iktidar yalakası ve başbakan damadı çalıştıran Çalık grubunun kirli televizyonu atv dün akşam ki haberlerinde Tuncay Özkan'ı ve Bizkaçkişiyiz hareketinde görev alanları hedef gösterdi. Ergenekona nihayet bizide bulaştırmak istediler. Bu kirli davada avukat, hakim, savcı, müdahil, taraf ve amaçlı yandaşlık yapanların en başında medya var her eve giriyorlar, her haber programında yalan konuşuyorlar ama millet gördüğüne inanıp düşünmediği için bütün bu olanları gerçek zannediyor.. . Sevgili sardunyam,korku daglari beklemektedir,hayatlarini yalan haberlerle gecirenlerin tabiiki korkulari vardir bu korkularyüzünden mümkün oldugunca daha cok yaygara kopartip mezarliktan gecerken sarki söylemek hesabi korkularini yenmeye calismaktadirlar,bakin askeri savci emir verecekte TARAF in bürolari aranacak diye marksist dönekler sabaha kadar uyku uyumadilar,bütün yalan evraklari kacirip baska bir binaya tasidilar.Asil cünbüs bu dava sonunda kimsenin icerde kalmadan sonuclanmasi ile baslayacaktir,bu dönekler tekrar döneceklerdir,bu seferde saldirdiklari kesime yamalanmaya calisacaklardir,bunlarin yapilari böyledir,attan ata binerler oturduklari semer onlar icin önemli degildir onlar icin önemli olan o anlik rahatlaridir,semer batmadigi sürece o atin üzerinde dururlar batmaya baslayinca semer degistirmek ihtiyacini duyarlar,bakin isterseniz size birkac gazeteci ismi verebilirim,ben bildim bileli dilleri hep disardadir ve her döneme göre renk degistirirler,bunlari sizde bilmektesiniz.Bir bakarsiniz gecmise, müthis DYP li olmuslardir bi ANAPLI,bir Genc partici bir MHP li olmus cok isim var,simdide modada AKP oldugu icin herkes ona tutunmus,herkes derken bu ülkeye karsi olan kim varsa. saygilarla Alıntı
Φ Mehdî Gönderi tarihi: 3 Ağustos , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 3 Ağustos , 2008 Kimden: Alevi stratejisi nedir... (Bay, 35) Kime: Grup: Alevi Haber Ajansı...-AHA- Tarih: 3.8.2008 12:58 (GMT +2:00) Konu: HAZRET-İ TÜRK ATATÜRK DİYOR Kİ: SAMSUN'A ÇIKTIĞIM GÜN GENEL DURUM VE GÖRÜNÜŞ 1919 yılı Mayısının 19'uncu günü Samsun'a çıktım. Ülkenin genel durumu ve görünüşü şöyledir: Osmanlı Devleti'nin içinde bulunduğu grup, I. Dünya Savaşı'nda yenilmiş, Osmanlı ordusu her tarafta zedelenmiş, şartları ağır bir ateşkes anlaşması imzalanmış. Büyük Savaş'ın uzun yılları boyunca millet yorgun ve fakir bir durumda. Milleti ve memleketi I. Dünya Savaşı'na sürükleyenler, kendi hayatlarını kurtarma kaygısına düşerek memleketten kaçmışlar. Saltanat ve hilâfet makamında oturan [[ VAHDETTİN (aleyhillane) **********, ŞAHSINI VE BİR DE TAHTINI KORUYABİLECEĞİNİ HAYAL ETTİĞİ ******* TEDBİRLER ARAŞTIRMAKTA.]] ((************...)) Damat Ferit Paşa (aleyhillane) 'nın başkanlığındaki hükûmet âciz, ********* ve korkak. Yalnız padişahın iradesine boyun eğmekte ve onunla birlikte kendilerini koruyabilecekleri herhangi bir duruma razı. Ordunun elinden silâhları ve cephanesi alınmış ve alınmakta... İtilâf Devletleri, ateşkes anlaşmasının hükümlerine uymayı gerekli bulmuyorlar. Birer bahane ile İtilâf donanmaları ve askerleri İstanbul' da. Adana iIi Fransızlar; Urfa, Maraş, Ayıntap (Gaziantep) İngilizler tarafından işgal edilmiş. Antalya ve Konya'da İtalyan askerî birlikleri, Merzifon ve Samsun'da İngiliz askerleri bulunuyor. Her tarafta yabancı subay ve memurlar ile özel ajanlar faaliyette. Nihayet, konuşmamıza başlangıç olarak aldığımız tarihten dört gün önce, 15 Mayıs 1919'da, İtilâl Devletleri'nin uygun bulması ile Yunan ordusuda İzmir'e çıkartılıyor. Bundan başka, memleketin her tarafında Hristiyan azınlıklar gizli veya açıktan açığa kendi özel emel ve maksatlarını gerçekleştirmeye devleti bir an önce çökertmeye çalışıyorlar. Sonradan elde edilen güvenilir bilgi ve belgelerle iyice anlaşılmıştır ki, İstanbul Rum Patrikhanesi'nde kurulan Mavri Mira Hey'eti illerde çeteler kurmak ve idare etmek, gösteri toplantıları ve propagandalar yaptırmakla meşgul. Yunan Kızılhaç'ı ve Resmî Göçmenler Komisyonu, Mavri Mira Hey'eti'nin çalışmalarını kolaylaştırmakla görevli. Mavri Mira Hey'eti tarafını,olan yönetilen Rum okullarının izni teşkilâtları, yirmi yaşından yukarı gençleri de içine almak üzere her yerde kuruluşunu tamamlıyor. Ermeni Patriği Zazen Efendi de, Mavri Mira Hey'eti ile birlikte çalışıyor. Ermeni hazırlığı da tıpkı Rum hazırlığı gibi ilerliyor. Trabzon, Samsun ve bütün Karadeniz sahillerinde örgütlenmiş olan ve 4 İstanbul'daki merkeze bağlı bulunan Pontus Cemiyeti hiç bir engelle karşılaşmadan kolaylıkla ve başarıyla çalışıyor. İNGİLİZ MUHİPLERİ CEMİYETİ İstanbul'da çeşitli maksatlarla gizli ve açık olmak üzere kurulmuş, parti veya dernek adı altında birtakım kuruluşlar da vardı. İstanbul'da önemli sayılabilecek kuruluşlardan biri İngiliz Muhipleri Cemiyeti idi. Bu addan, İngilizlere dost olanların kurduğu bir dernek anlaşılmasın. Bence, bu derneği kuranlar kendi şahıslarını ve kendi çıkarlarını gözetenler ile, kendi çıkarlarının korunma çaresini Lloyd George (Loyt Corc) hükûmeti aracılığı ile İngiliz himâyesini sağlamakta arayanlardır. Bu zavallıların, İngiliz Devleti'nin Osmanlı Devleti'ni bir bütün olarak korumak ve himaye etmek isteğinde olup olamayacağını bir defa olsun dikkate alıp almadıkları, üzerinde düşünülmeye değer. Bu derneğe girenlerin başında Osmanlı Padişahı ve Halîfe-i Rûy-i Zemîn ünvanını taşıyan Vahdettin (a.l.) , Damat Ferit Paşa (a.l.) , Dahiliye Nâzırı olan Ali Kemal (a.l.) , Âdil ve Mehmet Ali Beyler ile Sait Molla bulunuyordu. Dernekte Rahip Frew (Fru) gibi İngiliz milletinden bazı macera heveslileri de vardı. Yapılan işlemlerden ve gösterilen faaliyetlerden anlaşıldığına göre, derneğin başkanı Rahip Frew idi: Bu derneğin iki yönü ve iki ayrı niteliği vardı. Biri açık yönü ve usulüne uygun teşebbüslerle İngiliz himâyesini sağlama amacına yönelmiş olan niteliği idi. Öteki de gizli yönüydü. Asıl faaliyet bu gizli yöndeydi. Memleket içinde örgütlenerek isyan ve ihtilâl çıkarmak, millî şuuru felce uğratmak, yabancı müdahalesini kolaylaştırmak gibi haince teşebbüsler, derneğin bu gizli kolu tarafından idare edilmekte idi. Sait Molla 'nın derneğin açıktan yaptığı çalışmalarında olduğu gibi gizli çalışmalarında da ondan daha çok rol oynadığı görülecektir. Bu dernek hakkında söylediklerim, sırası geldikçe yapacağım açıklamalar ve gereğinde göstereceğim belgelerle daha kolay anlaşılacaktır. AMERİKAN MANDASI İSTEYENLER İstanbul'da erkekli kadınlı ileri gelen bir kısım kimseler de gerçek kurtuluşun Amerikan mandasını sağlamakta olduğu görüşünde idiler. Bu görüşte olanlar, düşüncelerinde çok direndiler. En doğru yolun kendi görüşlerinin benimsenmesinde olduğunu ispata çok çalıştılar. Sırası gelince bu konuda da bazı açıklamalar yapacağım. DÜŞÜNÜLEN KURTULUŞ ÇARELERİ Şimdi Efendiler, müsaade buyurursanız size bir soru sorayım: Bu durum ve şartlar karşısında kurtuluş için nasıl bir karar akla gelebilirdi? Açıkladığım hususlara ve yaptığım gözlemlere göre üç türlü karar ortaya atılmıştır. Birincisi, İngiliz himâyesini istemek İkincisi, Amerikan mandasını istemek, Bu iki türlü karar sahipleri, Osmanlı Devleti'nin bir bütün halinde korunmasını düşünenlerdir. Osmanlı topraklarının çeşitli devletler arasında taksimi yerine, imparatorluğu tek bir devletin koruyuculuğu altında bulundurmayı tercih edenlerdir. Üçüncü karar, bölgesel kurtuluş çarelerine başvurmuştur. Söz gelişi, bazı bölgeler kendilerinin Osmanlı Devleti'nden koparılacağı görüşüne karşı ondan ayrılmama tedbirlerine başvuruyordu. Bazı bölgeler de Osmanlı Devleti'nin ortadan kaldırılacağını ve Osmanlı ülkesinin taksìm edileceğini oldubitti kabul ederek kendi başlarını kurtarmaya çalışıyordu. Bu üç türlü kararın gerekçesi yaptığım açıklamalarda yer almıştır. BENİM KARARIM Efendiler, ben bu kararların hiçbirinde isabet görmedim. Çünkü bu kararların dayandığı bütün deliller ve mantıklar çürüktü, temelsizdi. Gerçekte içinde bulunduğumuz o tarihte, Osmanlı Devleti nin temelleri çökmüş, ömrü tamamlanmıştı. Osmanlı memleketleri tamamen parçalanmıştı. Ortada bir avuç Türk'ün barındığı bir ata yurdu kalmıştı. Son mesele bunun da taksimini sağlamaya çalışmaktan ibaretti. Osmanlı Devleti onun istiklâli padişah, halife, hükûmet, bunların hepsi anlamı kalmamış birtakım boş sözlerden ibaretti. Neyin ve kimin dokunulmazlığı için kimden ne gibi yardım sağlanmak isteniyordu? O halde ciddî ve gerçek karar ne olabilirdi? Efendiler, bu durum karşısında bir tek karar vardı. O da milIî hâki'miyete dayanan, kayıtsız şartsız, bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak! İşte, daha İstanbul'dan çıkmadan önce düşündüğümüz ve Samsun'da Anadolu topraklarına ayak basar basmaz uygulanmasına başladığımız karar, bu karar olmuştur. MİLLİ SIR Bu son sözlerimi özetlemek gerekirse, diyebilirim ki, ben milletin vicdanında ve geleceğinde hissettiğim büyük gelişme kabiliyetini, bir millî sır gibi vicdanımda taşıayrak, yavaş yavaş bütün bir topluma uygulatmak mecburiyetinde idim. Sana Hasret Sana Vurgun Gönlümüz Neredesin Mavi Gözlüm Nerde Nerde Nerdesin Dost Bu Gemi Bu Karadeniz Sarı Saçlım Mavi Gözlüm Nerde Nerde Nerdesin Dost Ararım İzini Dolmabahçeden Bir Daha Dönmezmi Bu Yola Giden İçimde Sen,Gözümde Sensarı Saçlım Mavi Gözlüm Nerde Nerde Nerdesin Dost Kurban Olam Yürüdüğün Yollara Kara Peçe Yakışmıyor Kullara Uyan Bak Bizim Hallara Sarı Saçlım Mavi Gözlüm Nerde Nerde Nerdesin Dost Bulutlar Terinden, Dağlar Kokundan Sarhoştur Sevdiğim Mahsuni Bundan Bir Daha Gel, Gel Samsundan Sarı Saçlım Mavi Gözlüm Nerde Nerde Nerdesin Dost Zikr-i hakikatimizdir... ______________________ Bakî Gerçekler Demine Hû,Dost Allah Eyvallah... Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman... Alıntı
Φ adısaklıadam Gönderi tarihi: 3 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 3 Ağustos , 2008 Alevi vatandaşlarımızın ergenekonla alakası nedir tam bilmiyorum ama::::: TARİHİN EN BÜYÜK YALANI Bu yalan, siyasal ve ekonomik erkin tarihselleştirilen ideolojik yalanıdır aslında. Yalan; özgür düşünce ve duyarlılıkların yok edilmesi için sistemli bir mirasa dönüştürüldüğünde, bir kültür jenosidi inşasına da dönüşür aynı zamanda ve yüz yıllarca, bin yıllarca sürüp gidebilir. Ne var ki insanlığın ortak tarihinde bir sapma değil, yalanın tarihindeki bir insanlık ayıbıdır yine de bu. Binlerce yılı kapsasa da hiçbir örgütlü yalan, bir kültürün özünü yok edememiştir bugüne kadar. Zira bu öz, önünde sonunda bir duygudur; insanı ve âlemi bir kavrayıştır. “Pir Sultan’ım eydur, kalbimiz nurdur, Erenler gözlüdür, inkârcı kördür Gerçeğe giden yol kadimdir, birdir Her tepe başında ayrı yol olmaz.” Pir Sultan Abdal’ın bu dörtlüğü böyle ifade etmesinin nedeni ne ola ki? Yazar, araştırmacı Erdoğan Çınar, yeni yayınlanan Aleviliğin Kökleri adlı kitabında, insanlık tarihinin belki de en büyük yalanına uğramış, çok büyük, anlamı çok derin ama aynı zamanda çok sarih bir kültürün özüne doğru, çıkış ve yükseliş ışığına doğru, adeta elinden tutarak refakat ediyor okuruna. Aleviliğin Kökleri, kendi coğrafyasında ve dışarıda, binlerce yıldır bir yabancı, bir düşman gibi ideolojik ve fiziki katliamlara uğramış, aslında tüm zamanlar için geçerli olan aydınlatıcı bir kültürün kadim ama aynı zamanda modern sayılabilecek köklerine cesaretle uzanarak insanlığın bu ortak yalanını deşifre ediyor. “Derviş Yunus söyler sözü Yaş doludur iki gözü Bilmeyen ne bilsin bizi Bilenlere selam olsun.” Bir ortak acının dillendirilmesindeki olağanüstü şefkatin ve her şeye rağmen gizli affedişin bu inceliğine sahip bir kültürün özü, ne yapılırsa yapılsın, ne kadar üstü örtülmeye çalışılırsa çalışılsın, ne kadar kan akıtılmış olursa olsun bu evrenden yok edilebilir mi ki? Erdoğan Çınar, bu son derece aydınlatıcı kitabında Aleviliğin köklerini İslam’dan, hatta Hıristiyan’lıktan çok öncesine, binlerce yıl öncesine, bilimsel olarak Hitit İmparatorluğu’na kadar; bu imparatorluk içinde yaşamış olan Luviler’e (Aluviler) kadar dayandırıyor. Ki Luviler, son bilimsel bulgulara dayanarak Anadolu’da MÖ.6000 yıllarına kadar uzanıyor: “Görünen odur ki; ‘Aluvi’ sözcüğü dört bin yıllık uzun ve oldukça sancılı bir yolculuktan sonra dilden dile geçerek ve çoğu zaman da köşe bucak saklanarak kendisini bugünkü Türkçe’ye taşırken pek değişmeden, hemen hemen aynı kalmayı başarmıştır” diye belirtiyor Erdoğan Çınar. Yazar ayrıca Luviler’le ilgili şu bilgiye de yer veriyor kitabında: “Eski çağda, Kadın Ana’nın halkı Luviler (Işık insanları), Anadolu’nun dört bir yanına dağılmış özerk yapılara sahip, büyük bölümü ‘Ma’ya adanmış dergâh- devletlerin kutsal otoritesi altında yaşıyorlardı.” Prof. Dr. Bilge Umar’a göre “Ma”, Luvi dilinde “ana” demektir. Ve “Ma” Anadolu’nun bilinen en eski “Kadın Ana”sıdır. Erdoğan Çınar’ın Aleviliğin Kökleri, aynı zamanda -hatta özellikle- ideolojik ve siyasi ezber bozucu olarak tanımlanabilecek bir kitap. Aleviliği özellikle İslam’la buluşturan ideolojinin tekrar ve tekrar gözden geçirilip, sorgulanması gerektiğini algılatıyor insana; ve tarihin tezgahlanmış bu en büyük yalanını, tabuları kırarcasına deşifre ediyor. Doğru ve doğruluk. Gerçek ve gerçeklik. Vicdan ve idrak. Gönül ve bir olma. İnsan, toplum, doğa, evren… Aleviliğin Kökleri’ni canı gönülden okuduğumuzda kendi özümüzü, kendi köklerimizi de, daha bilinçli ve duyarlı olarak algılayabilmemizi -ister Alevi olalım, ister olmayalım- sağlayabilecek değerde bir çalışma. Yazarının, tarihin her türden dinsel baskısını da içselleştirerek, bu karanlığın ve tarihsel yalanın; Aleviliğin -İslam öncesi ve sonrası- bir dinsel sapma olduğu, bir büyük küfür olduğu yalanlarına karşı durarak, bu yasaklayıcı resmi ideolojileri de gün yüzüne çıkarmasıyla insanın nasıl çok yönlü sömürüldüğünü de bir kez daha anlıyoruz. Aleviliğin Kökleri, Erdoğan Çınar, Kalkedon Yayınları Alıntı
Φ adısaklıadam Gönderi tarihi: 3 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 3 Ağustos , 2008 MESELA BU TÜR İDDİALARDA VAR İDDİANAMEDE Org. Doğan’dan Büyük İfşaat! Görev yaptığı sürede, subaylarla gerçekleştirdiği ve 'ahlâksız' kararların alındığı gizli toplantı Ergenekon iddianamesine yansıyan emekli Org. Çetin Doğan, bu defa da, "İslam'ın önlenmesi anayasal ödevdir" şeklindeki yazısı ile dine saldırdı 2455 sayfalık Ergenekon İddianamesi, ordu içindeki “Alevi cuntası”nın “fikirleri” hakkında da önemli bilgiler içeriyor. İddianamenin 1619. sayfasında, dönemin bazı subaylarının 'gizli bir toplantı'daki konuşma tutanaklarına yer veriliyor. Bu tutanakta, 1. Ordu Komutanlığı'ndan emekli Orgeneral Çetin Doğan'ın "Arkadaşlar çok çalışsın Bizim olmayan bu devlet mutlaka bizim olacaktır, Biz Türkiye'de İslam ile bağlantılı görülen ama, bu dini tamamen değiştirecek bir Türkiye Aleviliği yaratmak zorundayız" dediği kaydediliyor. İddianamede, Çetin Doğan'ın yanı sıra başka bazı üst düzey generallerin de katıldığı ve Mayıs 1997'de gerçekleştirildiği anlaşılan söz konusu toplantıda "ordu içindeki Alevi cuntası"nın faaliyetlerini ortaya koyan şu kararların alındığı da kaydediliyor: "Alevi olmayana hiçbir zaman tam güvenmeyeceksin, alevi olmayan herkesin anti laik olma ihtimali uzun vadede de olsa olabilir" "Ordunun müdahalesini sağlamak için, orduda ve sivil toplumda etnik ve irticai faaliyetleri seyredin, yer yer körükleyin. Ordudan altı ayda bir adam atarak, yarın darbe yapma gerekçenizi ortadan kaldırmayın, bırakın, tehlikeyi müdahale boyutunda büyütün. Herkes ne pahasına olursa olsun kendini gizlesin. Birliklerde bilinen ve deşifre olan varsa vitrin yapılsın, kendi söylemlerimizi seslendirsin." "Her yerde irtica var kampanyası başlatılsın. Sadece eşi kapalı olan, namaz kılan değil, sağcı, milliyetçi, yarın irticaya kaçması veya size engel olması muhtemel herkesi yazın, ilgili mercilere şikâyet edin, onların adına dinci dergiler, gazeteler gönderin, akrabalarının adını öğrenin, onların isimleriyle başlarını belaya sokacak mektuplar, kartlar gönderin. Alevi olan birlik komutanları, yoksa laikleri sıkıştırın, çokça eğlence düzenleyin, dansöz ve içkiye zorlayın. Din ve milliyetçilik duygusunu zayıflatan yolların neler olduğu açık bularak kullanın." "Okullarda öğrencilerin kız arkadaşlıklarını teşvik edin, yapabiliyorsanız, Osmanlı hayranlığını kırın. Cinsel konularda sınırları zorlayın, çünkü bu konu insan zaafının başında gelir." Ergenekon İddianamesi'nde geçen bu sözleri ile, "İslam dinini yozlaştırma" gayreti tüm çıplaklığı ile ortaya çıkan Çetin Doğan, "plan işliyor" dedirten görüşler ileri sürdü. Doğan, darbe planları ile gündemde olan ulusalcıların yayın organı Maya Dergisi'nin son sayısındaki yazısında, "İslam hükümlerinin Müslümanların geri kalmasına neden olduğunu" savundu. Doğan; İslam'ın iman, itikat ve ibadet dışında bireyin ve toplumun, dünyevi yaşam ve ilişkilerinin temel esaslarını düzenlemiş olmasını eleştirdi ve bunların dinin görev alanından çıkartılmasını istedi! Çetin Doğan "Sil Baştan" başlıklı yazısında, "İslam dünyasında sadece ülkemiz, laikliğin kabulü ile din ve devletin görev alanlarının kesin çizgilerle ayırımını başarabilmiştir. Bu çizgileri soluklaştırmak, aşındırmak gayretlerine karşı, Cumhuriyetimiz mevcut organları ile kontrol mekanizmaları oluşturmuştur... Hıristiyanlığın kutsal kitabı İncil'de, toplumların sosyal, ekonomik ve siyasal düzenlemesine ilişkin herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. İncil'de bulunan 'Sezar'ın hakkını Sezara, Tanrının hakkını Tanrı'ya teslim ediniz' söylemi, Hıristiyanlıkta din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasını kolaylaştırmış, bir bakıma laikliğe zemin oluşturmuştur. Hıristiyan dininde 15'inci asırda gerçekleştirilen reform, ruhban sınıfının dünya ve ahiret işlerini tedvirde, İncil'de yer almayan geniş yetkilerini sonlandırmıştır." dedi. "Bizde ise, Cumhuriyetin laik niteliğinin güvenceye alınması için, din zorunlu olarak devletin gözetim, denetim ve vesayeti altına alınmıştır. Bunun nedeni yukarıda da değindiğimiz gibi İslam'ın iman, itikat ve ibadet dışında bireyin ve toplumun, dünyevi yaşam ve ilişkilerinin temel esaslarını düzenlemiş olmasıdır. Bu nedenle, laik düzenin korunması için, toplumun yönetim ve yaşam tarzına din adına müdahalesinin önünün kesilmesi, belirli devlet organlarının anayasal ödevidir." Doğan yazısında atıfta bulunduğu "Kadının yanında mahremi bulunmadan yolculuk etmesi uygun değildir", "Flört etme zinadır", "Kadınlar, ciddi ve ağır başlı olarak konuşmalı, süs ve endamlarını yabancılara göstermemelidir", "Kadınlar sokağa çıktığında güzelce örtünmelidir" gibi Diyanet görüşlerini de "Taliban çizgisinde fetva" olarak değerlendiriyor Alıntı
Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 7 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 7 Ağustos , 2008 Aşağıdaki Okuyacağınız tuhaf hikáyeyi, İslami kesimin en ciddi yayın organı olan Yeni Şafak’ın dünkü sayısında bulabilirsiniz... Ahmet Hakan dillendirmiş... İbreti alemlik bir tuhaf hikaye....Hemde ergenekon destekli... Nedir ve kimlerdir "Yeni şafakçılar ve Vakitçiler" diye merak edenlere sunulur... *** TELEKIZMIŞ Fadime... Adı kötüye çıkmış bir tazeymiş... Bataklıkta açan bir çiçekmiş... Aksaray pavyonlarında çalışırmış... Konsomatrislik falan yaparmış... Erkeklerin gönlünü eğler, para kazanır, ancak kazandığı paraları yoksul anacığına götürmezmiş... Böylesine kötü kalpliymiş üstelik... * * * Alkoliğin tekiymiş Ali Kalkancı. Henüz güneş rakı burcuna girmeden başlarmış içmeye. Sağlam içer, günde üç büyük devirir, bana mısın demezmiş. Yolsuz kaldığında rakıdan umudu kesip "köpek öldüren" ile idare edermiş. ******** tekiymiş. Kumkapı meyhanelerine dadanırmış. Çöpçüler sabahları açıklarda bulurlarmış leşini... Geceleri sokaklarda naralar atarmış... Böylesine haytaymış yani... * * * Derken bir gün... Sene 1996... Harbiye Orduevi... Akşam saatleri... "Mahalli" karanlıklar prensimiz Veli Küçük Paşa, kaygılı bir ses tonuyla başlamış konuşmaya: "Biz bu Refah Partisi’nin yükselişini durduramayacağız galiba... Yolsuzluk yapıyorlar diyoruz, inanmıyorlar... Türkiye’yi İran’a çevirecekler diyoruz, halkımız oralı olmuyor... Bizim milletimiz bel altı meselelere karşı duyarlıdır... **** en iyisi bunları oradan *******... Bir iftira kumpası kuralım..." Masa başındakiler şöyle yanıtlamışlar Paşa’yı: "Çok doğru buyurdunuz Paşa Hazretleri..." Önce "telekız" Fadime, bin bir vaat ile kandırılmış... Fatih’te üç karılı adamın tesettür mağazasından Fadime’ye tesettür kıyafetleri satın alınmış... Acayip yakışmış haspaya bu yeni esvap... Ve denmiş ki: "Sen artık dinci oldun Fadime..." Aksaray pavyonlarından alınan Fadime’ye, Sultanbeyli’de iki göz gecekondu ayarlanmış... Ardından da sıra alkolik Ali Kalkancı’ya gelmiş... Önce içkiyi bırakması sağlanmış Kalkancı’nın... Sonra bir umre seyahati ayarlanmış... "11 derste nasıl şeyh olunur?" başlıklı dersler verilmiş kendisine... Ve kurs tamamlandığında, "Sen artık şeyh oldun aslanım" denilerek, Fatih’te bir eve yerleştirilmiş... * * * Ve sıra gelmiş operasyona... Fadime’yi önce Ali Kalkancı’nın koynuna atmışlar... Sonra da "Müslümanların arasına sokulmuş bir ajan" olan Müslüm Gündüz’ün koynuna gelmiş sıra... Bugünlerde "çocuk tacizi" iddiasıyla yargılanan Vakit yazarı Hüseyin Üzmez’in malikanesinde bizim Fadime ile Müslüm tam hemhal olacakken... Polis baskını falan... Ortalık karışmış, düzen bozulmuş... Ve tiyatro başlamış: Fadime "Şeyhlerin aldattığı masum, küçük dinci kız" rolünü, Ali Kalkancı ile Müslüm Gündüz ise "Kadınları ağa düşüren şeyh" rolünü oynamış... Bu tiyatronun açtığı yoldan giden... "Karadayı / Çevik Bir" gibi anlı şanlı paşalarımız da Sincan’da tankları yürüterek, bizim masum, cici, şanlı Refah Partisi iktidarını alaşağı edivermişler... Ve bir kez daha olan günahsız, kusursuz, hatasız, yüce gönüllü inananlarımıza olmuş... Yani yine keleğe getirilmiş bizim garibanlar... * * * Gülüyor musunuz? Ne gülüyorsunuz yahu? Ben bu tuhaf hikáyeyi, İslami kesimin en ciddi yayın organı olan Yeni Şafak’ın dünkü nüshasında okudum... Üstelik öyle kıyıya köşeye sıkıştırılmamış, 19 sütuna sürmanşet olarak yayınlanmış... Okudum, hem eğlenerek, hem de ibret alarak... Eğlendim, çünkü malzeme gerçekten eğlendiriciydi... İbret aldım, çünkü "Başlarına gelen bütün felaketleri, başkalarının kendileri üzerlerine kurduğu komplolarla izah etmeye yatkın olanlar"ın iyileşmelerinin hiç de kolay olmadığını bir kez daha fark etmiş oldum... Alıntı
Φ Mehdî Gönderi tarihi: 8 Ağustos , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 8 Ağustos , 2008 Kimden : Mehdî Kâim ûz-Züntikam... (Bay, 35) Kime : Grup: Alevi Haber Ajansı...-AHA- Tarih : 8.8.2008 10:29 (GMT +2:00) Konu : Alevi stratejisi start vermiştir...Gazanız mübarek olsun... Dinse din,mezhepse mezhep,tarikatsa tarikat,siyasetse siyaset... Seyyid Ruhullah Humeyni diyor ki; *İbadet siyaset,siyaset ibadettir...* Ey Alevi senin dinin din-i islamdır... Mezhebin mezheb-i caferi isna-aşeri ehl-i beyt-i en-Nebidir... Tarikatın tarikat-ı bektaşiye-yi yeseviye ve mehdeviyye-yi hüsneviyyedir... Şeriatın şeriat-ı dört kapı kırk makam,dört mürsel dört kitap,ve kutsal şeriattır... Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir... Köylü milletin efendisidir... Köyün ağası Tayyip Erdoğan,Şeyhi Fethullah Gülendir... Ve nihayet memleket yeniden ağalara ve şeyhlere teslim olmuştur... Alevi stratejisi nedir... Acilen Tunceli ve Tahran hattı oluşturulmalıdır...Tunceli bizim İsrailimiz olmalıdır...Ayrıca Alevistanın baş kenti olmalıdır...Gerçeğe Huu... No Kürdistan...B İ J İ = * A L E V İ S T A N * = *Alevilik; türk,islam,ehl-i beyt,on-iki-imam sentezidir...* Alevileri İran Gerçeğine Uyandıracağız Demiştik Hatırlayınız... Abdullah Gül Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturur oturmaz Alevilerin stratejisi değişir...Ve artık cumhuriyetin,atatürkün,laikliğin ve demokrasinin onlar için bir anlamı kalmaz vesselam...İşte tehlike çanları bundan sonra çalmaya başlar...Nitekim alevilerin solcu olması atatürkçü ve laik olması birilerinin işine geliyordu...Bu durumda alevilik tehlikesinden kurtulmuş oluyordu...Sözüm ona alevilerin sırtı sıvazlanıp siz aydınsınız demokratsınız atatürkçüsünüz gibi vesveseler artık sökmez...Çünki kral çıplaktır artık...Aleviler gerçeği kısa zamanda öğreneceklerdir...İran devrimini bir şeriatçı devrim gibi gösteren kartel basın yıllardır alevilerden işin gerçek yüzünü gizlemiştir...Aslında Humeyninin tavrının PİR SULTAN'ın tavrından farksız olduğunu ve tıpkı Pir Sultanın Mehdi'ye zemin hazırlaması gibi Humeynininde aynı şeyi yaptığı ve üstün başarı ile devrimide gerçekleştirdiği alevilerin gözünden saklandı...Ordu korkuyordu...Chp korkuyordu...Diyanet korkuyordu...Ya aleviler bu gerçeği bir gün öğrenirde İran ile irtibata geçip bizim hakkımızdan gelirlerse diye...Ama bitti işte tarih bütün gerçekleri su yüzüne çıkarıyor...Ne hikmettir ki; daha düne kadar Osmanlı iranı tehdit sayıyordu...Ve bugün itibariyle bakınca Amerika Birleşik Devletleri aynı şekilde tehdit unsuru olarak görüyor...Daha ilginci ise,bugün İran'da Mehdi stratejisi üzerinden hareket ediyor ve dahada yetmiyor anayasasının ilk maddesine *Bu anayasa MEHDİ gelinceye kadar geçerlidir...* diyor...Geçmişe bakın alevilerin kıyamlarına Baba İshaktan tutun Bozoklu Derviş Celal'e bu isim daha sonra bu gibi kıyamlara isim olup *celali isyanları* adını alacaktır...Şeyh Bedreddinden,Torlak Kemallere ve Börklüce Mustafaya öyle ki bu isyanların bastırılması neticesinde binlerce alevi ve bektaşi katledilmiştir...Yavuz Sultan Selimin kırk bin aleviyi katlettirmesi...Şah İsmailin yanında üstelik Yavuzun kardeşi Ahmet'te var kendi zalim kardeşine karşı Şah İsmaili destekliyor...Sonra Pir Sultanın kıyamı ve arada tahminen üçyüze yakın alevi ayaklanması...Tüm bunlar Mehdi içindi ona zemin hazırlamak içindi...Ve bakın İran bunu sanki gerçekleştirmiş ama aleviler bundan habersiz...Hala sözde laik,demokratik sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti ile kandırılıyor...Sizler bu ülkenin birinci sınıf vatandaşısınız diye pohpohlanıyor...Bitti Bitti vallahi bitti billahi bitti...Artık strateji değişiyor...Bizlerde İrandan ilham alıp tekrar Mehdi stratejimize geri dönüyoruz...Bu ülkenin bize bir faydası olmadı...Ne lakliğinin ne demokrasisinin nede hukuğunun...artık beni ilgilendirmiyor bu cumhuriyet bu ülke bu vatan bitti bitti vallahi bitti billahi bitti...Yakında Allah nasip ederse bu ince konularda İranla bir irtibata geçmek istiyoruz...Nitekim Mehdi bu devlete kayıtsız şartsız el koyacaktır...Bekliyoruz... Zikr-i Hakikatimizdir... ______________________ Baki Gerçekler Demine Hu Dost Allah Eyvallah... Gerçeğe Hu Mü*mine Ya Ali Ya Mehdi Sahib-i zaman... Alevi sesine özel not::Mehdi görevinin başında siz evet siz onun işini engellemeye devam edin...çok direnirseniz o sizi çaresiz ********...Gazanız mübarek olsun...Mehdi böyle söyledi... Alıntı
Φ cumhuriyetçiçocuk Gönderi tarihi: 8 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 8 Ağustos , 2008 türkiyede kendilerine aleviyim diyenler ile iran şiasını bir birine karıştırmayalım bunlar farklı şeyler türkiyedeki alevi vatandaşlarımızın inanç kökleri islamdan esinlenmiş falan degildir çok az bir islam sosu olabilir ama islamdan çok farklı bir inançdır alevilik iran şiasıyla alakalı degildir. alevilerden işi bilenler zaten biliyor Alıntı
Φ crazy mom Gönderi tarihi: 9 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 9 Ağustos , 2008 ha Canada'daki kizilderililer, ha Turkiye'deki aleviler....... Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 10 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 10 Ağustos , 2008 Ha Kanadadakı Kızılderılıler ha Türkıyedekı Alevıler,bunu bıraz daha acabılırsenız makbule gececektır,umarım anladıgım anlamda yazdınız bunu. Alevılık baska bır ınanc demıs bırısı,bılmıyorum hangı kaynak ona bu bılgıyı verdı sanırım kı herhangı bır tarıkat,baska bır kaynakta Alevılıgın baska bır ınanc oldugu yazmaz.Islam kökenlı degıldır gıbı bır ıddıaya bırde tuz bıber eker gıbı bıraz Islam sosu olabılır demek aslında tüm Alevılere hakarettır,böyle bır ıddıa müslümanın agzından cıkmaz cıksa cıksa Alevı düs manlarının agzından dökülür. saygılarla Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.