Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

KURAN'DAKİ BU İKİ HAYETİ NASIL YORUMLAYACAĞINIZI ÇOK MERAK EDİYORUM... Din anlayışıyla bir ülke yönetmeyi/sürüklemeyi destekleyenler sorum size...


Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:
Sayın adımrecep senin ve Sayın ftoyd'la olan karşılıklı yazışmanız hususunda ikinizin de affına sığınarak gördüğüm bir yanlışla ilgili birkaç naçizane cümle sarfetmek istiyorum.Yazılarınızdan hareketle ikinizde mümin insanlarsınız yanlış mı düşünüyorum?Yanlış anlaşılmalardan dolayı konunun özünden çıktığını muhabbetinizin farklı bir zemine kaydığını görüyorum.Bir kardeşiniz olarak bu şekildeki bir tartışma zemininin mümine uygun olmadığını düşünüyorum.Hangi inançta olursa olsun aynı inançtan da olsak karşımızdaki insanın düşüncesini doğru anlayarak,katı yargılamalardan uzak durarak,hoşgörü,saygı zemininde muhabbetimizi devam ettirirsek makbul olanı ve güzelliklere vesile olanı yapmış olacağımızı naçizane düşünüyorum.Muhabbetinize katılmamdan dolayı rahatsız olursanız şimdiden özür dilerim...

 

MUHABBETLE...

Şahsım adına ben asıl sizlerden özür dilerim sayın Fuzuli.. Kendisini kırdım mı bilmem ama,ben bazı yazışmalarımıza biraz kırıldım hatta.Bir birimizi( ki bu konuda önce ben bir hata yaptım)eksi yönde rep lememiz de ayrı sıkıntı oldu.Kısacası dediğiniz gibi,bize yakışmadı bu haller.Olsun,kardeşlik ilkesi,bi küser bi barışır,yine bir yolda devam ederiz İnşallah..Bazen en katı tartışmalar hep kendi aramızda geçer,tıpkı iki kardeşin saç başa dalması,dışardan ilk müdahaleyle karışan anneye bile daha sonra birlik olup direnişi gibi.. Dilerim o hallerdeyizdir.

  • Cevaplar 115
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Gönderi tarihi:
Eee hani incil ve tevratı da allah indirmişti,ve ehli kitap kendi kitaplarına göre hüküm verecek ve kendi kitaplarına uyacaktı?

 

( Maide suresi

 

43- İçinde Allah'ın hükmü bulunan Tevrat yanlarında dururken seni nasıl hakem yapıyorlar da ondan sonra da dönüveriyorlar? Onlar inanıcı değillerdir.) Ehli kitap Tevrat ve İncil'i hem birebir,uygulamadıkları üstelik Peygamberi (a.s.v.) hekem kılıp çark ettikleri için onların durumu göz önüne seriliyor.

 

Maide; 70. Andolsun, Biz İsrailoğulları’ndan kesin söz almış (misak) ve onlara elçiler göndermiştik. Onlara ne zaman nefislerinin hoşuna gitmeyen bir şeyle bir elçi geldiyse, bir bölümünü yalanladılar, bir bölümünü de öldürdüler.

 

71. Bir fitne olmayacak sandılar, körleştiler, sağırlaştılar. Sonra Allah, tevbelerini kabul etti, (yine) onlardan çoğunluğu körleştiler, sağırlaştılar. Allah yapmakta olduklarını görendir.

 

72. Andolsun, "Şüphesiz Allah, Meryem oğlu Mesih'tir" diyenler küfre düşmüştür. Oysa Mesih'in dediği (şudur:) "Ey İsrailoğulları, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a ibadet edin. Çünkü O, Kendisi'ne ortak koşana şüphesiz cenneti haram kılmıştır, onun barınma yeri ateştir. Zulmedenlere yardımcı yoktur."

 

Şimdi hem kendilerine gelen Kutsal kitapları "tahrif et, peygemberleri öldür,şirk koş birde hakem tut" sonrada çark et...

Anlayan,anladı.

Ve yahut herkes kendi yoluna...

Gönderi tarihi:
( Maide suresi

 

43- İçinde Allah'ın hükmü bulunan Tevrat yanlarında dururken seni nasıl hakem yapıyorlar da ondan sonra da dönüveriyorlar? Onlar inanıcı değillerdir.) Ehli kitap Tevrat ve İncil'i hem birebir,uygulamadıkları üstelik Peygamberi (a.s.v.) hekem kılıp çark ettikleri için onların durumu göz önüne seriliyor.

 

Maide; 70. Andolsun, Biz İsrailoğulları’ndan kesin söz almış (misak) ve onlara elçiler göndermiştik. Onlara ne zaman nefislerinin hoşuna gitmeyen bir şeyle bir elçi geldiyse, bir bölümünü yalanladılar, bir bölümünü de öldürdüler.

 

71. Bir fitne olmayacak sandılar, körleştiler, sağırlaştılar. Sonra Allah, tevbelerini kabul etti, (yine) onlardan çoğunluğu körleştiler, sağırlaştılar. Allah yapmakta olduklarını görendir.

 

72. Andolsun, "Şüphesiz Allah, Meryem oğlu Mesih'tir" diyenler küfre düşmüştür. Oysa Mesih'in dediği (şudur:) "Ey İsrailoğulları, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a ibadet edin. Çünkü O, Kendisi'ne ortak koşana şüphesiz cenneti haram kılmıştır, onun barınma yeri ateştir. Zulmedenlere yardımcı yoktur."

 

Şimdi hem kendilerine gelen Kutsal kitapları "tahrif et, peygemberleri öldür,şirk koş birde hakem tut" sonrada çark et...

Anlayan,anladı.

Ve yahut herkes kendi yoluna...

 

4 kitabıda gönderen ((Zebu) Davut Aleyhisselama, (Tevrat) Musa Aleyhisselama (İncil) İsa Aleyhisselama ve (Kuran))

Tanrı nasıl olurda bu kadar açık ve yalın birşekilde gönderdiği kitaplarları karalar ve ve bunlara ters düşer...

Gerçekten anlayamıyorum.... ;)

Gönderi tarihi:
( Maide suresi

 

43- İçinde Allah'ın hükmü bulunan Tevrat yanlarında dururken seni nasıl hakem yapıyorlar da ondan sonra da dönüveriyorlar? Onlar inanıcı değillerdir.) Ehli kitap Tevrat ve İncil'i hem birebir,uygulamadıkları üstelik Peygamberi (a.s.v.) hekem kılıp çark ettikleri için onların durumu göz önüne seriliyor.

 

Maide; 70. Andolsun, Biz İsrailoğulları’ndan kesin söz almış (misak) ve onlara elçiler göndermiştik. Onlara ne zaman nefislerinin hoşuna gitmeyen bir şeyle bir elçi geldiyse, bir bölümünü yalanladılar, bir bölümünü de öldürdüler.

 

71. Bir fitne olmayacak sandılar, körleştiler, sağırlaştılar. Sonra Allah, tevbelerini kabul etti, (yine) onlardan çoğunluğu körleştiler, sağırlaştılar. Allah yapmakta olduklarını görendir.

 

72. Andolsun, "Şüphesiz Allah, Meryem oğlu Mesih'tir" diyenler küfre düşmüştür. Oysa Mesih'in dediği (şudur:) "Ey İsrailoğulları, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a ibadet edin. Çünkü O, Kendisi'ne ortak koşana şüphesiz cenneti haram kılmıştır, onun barınma yeri ateştir. Zulmedenlere yardımcı yoktur."

 

Şimdi hem kendilerine gelen Kutsal kitapları "tahrif et, peygemberleri öldür,şirk koş birde hakem tut" sonrada çark et...

Anlayan,anladı.

Ve yahut herkes kendi yoluna...

evet,özellikle 72. ayette ne çok şey var gerçekten.Kitaplarında,yani İncil de olmadığı halde(sıkıntı İncil de değil,din adamlarının olmazsa olmaz diye öğrettikleri ve adına temel doktrin dedikleri kavramlarda) ,üçlü birlik kavramında bu meseleyi ne kadar olmazsa olmaz diye insanlara sunuyorlar anlatılamaz.Halbu ki İncil de defalarca,İsa nın,Tanrıyı yücelttiği ve O nun dilemesi dışında kendi başına bişey dahi yapamayacağı,söyleyemeyeceği belirtilir.Allah ne dilerse ,o kadarını yapabilir,Allahın istekleri ile hareket eder..Keşke dinimizin dikkat çektiği noktaları daha derin görebilselerdi,böylece,hem İncil i ,hem Tevratı ve Zebur u çoklarımızdan daha iyi bildiklerinden,Kuran yolunda ne çok şey başarırlardı.Allah kalplerini Kuran a açsın,onları müslümanlardan eylesin...

Gönderi tarihi:
4 kitabıda gönderen ((Zebu) Davut Aleyhisselama, (Tevrat) Musa Aleyhisselama (İncil) İsa Aleyhisselama ve (Kuran))

Tanrı nasıl olurda bu kadar açık ve yalın birşekilde gönderdiği kitaplarları karalar ve ve bunlara ters düşer...

Gerçekten anlayamıyorum.... ;)

karalar mı,ters mi düşer..Rabbim Kitaplarını hep över,hep okunmasını emreder,onlara uyulmasını emreder ve Allah kelamı asla değişmez.Kimileri Allahın nurunu söndürmek için çabalar,ama Allah nurunu mutlaka tamamlar..Kitaplar nurdur,rahmettir.O nuru kimse söndüremez.

Gönderi tarihi:
Kitaplar nurdur,rahmettir.O nuru kimse söndüremez.

 

Belli....

Binlerce yıldır din savaşlarından dünya yüzlerce kez kana bulanmadımı...

Neyin rahmeti bu...

Hangi çıkarın...

Hangi sömürünün...

Hangi birlik ver beraberliğin...

Hangi kardeşliğin...

Hangi barışa imza atmıştır...

Hangi uyutulmuşluğun...

Hangi güç savaşının...

Ve ne adına...

Sakın bana tanrı bunlarda da rahmet görmüştür demeyin...

Çok gülerim inanın.. ;)

Gönderi tarihi:
Belli....

Binlerce yıldır din savaşlarından dünya yüzlerce kez kana bulanmadımı...

Neyin rahmeti bu...

Hangi çıkarın...

Hangi sömürünün...

Hangi birlik ver beraberliğin...

Hangi kardeşliğin...

Hangi barışa imza atmıştır...

Hangi uyutulmuşluğun...

Hangi güç savaşının...

Ve ne adına...

Sakın bana tanrı bunlarda da rahmet görmüştür demeyin...

Çok gülerim inanın.. ;)

 

Sayın Dipnot dini konularla ilgili açtığınız başlıklarla bu noktada dine bakışınızı ortaya koyan cümlelerinizi ilşkilendirdiğimizde şaşırtıcı bir telakki ortaya çıkıyor.Dini konularla ilgili açtığınız başlıklarda dini temelli kavramları,kaideleri kullanarak onlardan hareketle konuyla ilgili bakış açıları geliştiriyorsunuz.Bakış açınızın temelini kullandığınığınız dini ergümanları tasvip ederek oluşturuyorsunuz yanılıyor muyum?Türkiye'yi kemiren ihanet,kimlerin cenaze namazı kılınmaz, ...dost edinmeyin konularında olduğu gibi.Amacınız dinle ilgili yanlışları mı düzeltmek ya da fikri temelinize uygun olan ama inanmadığınız dini temelli ergümanları düşünceleriniz için kullanmak mı?İnancınızı sorgulamıyorum haddim değil ama anlam veremediğim değişik bir telakkiye tanık olduğum için küçük bir tesbitte bulunursam kızmazsınız umarım...

 

MUHABBETLE...

Gönderi tarihi:

"İşte o ayetler:...

Sen dinlerine uymadıkça, ne Yahudiler ve ne de Hıristiyanlar asla senden razı olmazlar... Eğer onların arzu ve keyiflerine uyacak olursan, bilmiş ol ki, Allah’tan sana ne bir dost, ne bir yardımcı vardır. BAKARA (120) "

 

"EY inananlar! Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizden kim onları dost edinirse kuşkusuz o da onlardandır. MAİDE (51)"

 

Bir ayet hakkında yorum yapacak olan kişinin evvela İslam Tarihi hususunda çokça mürekkep yalamış/yutmuş olması gerekir, aksi halde kişinin konuştukları "vakit kaybı" yahut "boş laf" dan öteye geçmez..

 

Ayrıca yalnızca İslam Tarihi yetmez, yanında bir de Arapça bilgisi gerekir ki o şahıs "tercüme" den değil "kaynak metinden" okusun ve de anlasın.

 

Okuduğunu kafasına göre yorumlayan arkadaşlar, kendi çaplarında haklıdırlar şüphesiz, çünkü sadece kişisel birikimlerinden, hayat görüşlerinden yola çıkarak fikir yürütüyorlar.. Bu da çok doğaldır, lakin "akıl" sahibi bir kimse, böylesine bilgi gerektiren ve asırlardır tartışılan bir mevzu hakkında bilmeden ileri geri konuşmaz.. Bu da genel kabul görmüş bir erdem olsa gerek..

 

Hasıl-ı kelam; tartışılan ayetler üzerinde ustaların mevcut "tefsir"leri vardır, gerçekten ilgi duyanlar okudu iseler, şunu iyi bilirler;

 

ayette geçen türkçe'ye "dost" olarak çevrilen kelimenin Arapça karşılığı kaynak metinde; "VELİ" dir.

 

Veli; üstün olan, üzerinde hak ve sorumluluk sahibi olan demektir; misal, çocuğun okuldaki velisi gibi.. Çocuk nasıl ki işlerini görecek ergenliğe ulaşmamıştır, aciz ve akıl erdiremeyen pozisyondadır, veli de o denli üzerinde hak sahibi, yönlendiricidir..

 

Yani ayette "Veli" edinmeyin diyerek kast edileni umarım anlamıştır bazı arkadaşlar.. Bu mevzuyu daha da açıklyıp derine inmek, artık hem İslam Tarihi hem de Arapça dersi vermek olacaktır, o sebeple devam etmeyeceğim.. Arif olana kafi..

 

 

 

Ayrıca yukarıda bir arkadaşımız "kitapları gönderen aynı Allah, neden onlara sonradan inanılmasını istemiyor" gibi özetle bir cümle kurmuş (ben o kadar cürretkar yazmadım, anlamıştır umarım);

 

Dinler tarihine bakılırsa, bir Yaradan pek çok kitap göndermiş, böyle inanılır, ve bunun sebebi de, ya bir önceki kitabı onay ve tasdik ederek tamamlayıcı nitelikte olmasıdır, yahut da bir evvel ki kitapta gönderilen emir/yasakların insanlar tarafından müdahale edilerek değiştirilmiş olmasıdır.. vs.. Bu sebep ile de o değiştirilmiş kitaplara inanılmasını men eder... Yanlışa inanana inanmayı da men eder, yanlışı destekleyeni kendinden üstün / veli tutmanı da men eder! Onları doğru olana davet eder.. vs.

 

 

*********

 

Selamlar.. : )

Gönderi tarihi:
Belli....

Binlerce yıldır din savaşlarından dünya yüzlerce kez kana bulanmadımı...

Neyin rahmeti bu...

Hangi çıkarın...

Hangi sömürünün...

Hangi birlik ver beraberliğin...

Hangi kardeşliğin...

Hangi barışa imza atmıştır...

Hangi uyutulmuşluğun...

Hangi güç savaşının...

Ve ne adına...

Sakın bana tanrı bunlarda da rahmet görmüştür demeyin...

Çok gülerim inanın.. ;)

 

Aslında Milletçe çok sevindiğimiz Milli maç arefesinde ileti yazmak "hemde yanlış bilgi verene" biraz tuhaf ama madem yazıyoruz,yazalım.

İki dünya savaşı...

Kominist ideoloji için katledilen insanlar (stalin,pol pot)...

Afrika ve dünyayı kemiren ve insanları katleden emperyalizm...

Demokrasi getiriyorum ayaklarına yanlız Irak'ta katledilen bir milyon İnsan...

Daha yazmıyacağım...

Ve ben gülemiyorum bu vahşiliğe...

 

:homestar:

Gönderi tarihi:

Biz göğü 'büyük bir kudretle' bina ettik ve şüphesiz Biz (onu) genişleticiyiz. (Zariyat Suresi, 47)

... Göklerde ve yerde zerre ağırlığınca hiçbir şey O'ndan uzak (saklı) kalmaz. Bundan daha küçük olanı da, daha büyük olanı da, istisnasız, mutlaka apaçık bir kitapta (yazılı)dır." (Sebe' Suresi, 3)

8. Ey iman edenler, adil şahidler olarak, Allah için, hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten alıkoymasın. Adalet yapın. O, takvaya daha yakındır. Allah'tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızdan haberi olandır.( Maide Suresi,8.)

 

 

90.Şüphesiz Allah, adaleti, ihsanı, yakınlara vermeyi emreder; çirkin utanmazlıklardan (fahşadan), kötülüklerden ve zorbalıklardan sakındırır. Size öğüt vermektedir, umulur ki öğüt alıp-düşünürsünüz. (Nahl Suresi 90.)

 

 

Şu halde, sen bundan dolayı davet et ve emrolunduğun gibi doğru bir istikamet tuttur. Onların heva (istek ve tutku)larına uyma. Ve de ki: Allah'ın indirdiği her kitaba inandım. Aranızda adaletli davranmakla emrolundum. Allah, bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Bizim amellerimiz bizim, sizin amelleriniz sizindir. Bizimle aranızda 'deliller getirerek tartışma (ya, huccete gerek)' yoktur. Allah bizi bir araya getirip-toplayacaktır. Dönüş O'nadır." (Şura Suresi 15.)

 

:)

 

 

 

Gönderi tarihi:
"İşte o ayetler:...

Sen dinlerine uymadıkça, ne Yahudiler ve ne de Hıristiyanlar asla senden razı olmazlar... Eğer onların arzu ve keyiflerine uyacak olursan, bilmiş ol ki, Allah’tan sana ne bir dost, ne bir yardımcı vardır. BAKARA (120) "

 

"EY inananlar! Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizden kim onları dost edinirse kuşkusuz o da onlardandır. MAİDE (51)"

 

Bir ayet hakkında yorum yapacak olan kişinin evvela İslam Tarihi hususunda çokça mürekkep yalamış/yutmuş olması gerekir, aksi halde kişinin konuştukları "vakit kaybı" yahut "boş laf" dan öteye geçmez..

 

Ayrıca yalnızca İslam Tarihi yetmez, yanında bir de Arapça bilgisi gerekir ki o şahıs "tercüme" den değil "kaynak metinden" okusun ve de anlasın.

 

Okuduğunu kafasına göre yorumlayan arkadaşlar, kendi çaplarında haklıdırlar şüphesiz, çünkü sadece kişisel birikimlerinden, hayat görüşlerinden yola çıkarak fikir yürütüyorlar.. Bu da çok doğaldır, lakin "akıl" sahibi bir kimse, böylesine bilgi gerektiren ve asırlardır tartışılan bir mevzu hakkında bilmeden ileri geri konuşmaz.. Bu da genel kabul görmüş bir erdem olsa gerek..

 

Hasıl-ı kelam; tartışılan ayetler üzerinde ustaların mevcut "tefsir"leri vardır, gerçekten ilgi duyanlar okudu iseler, şunu iyi bilirler;

 

ayette geçen türkçe'ye "dost" olarak çevrilen kelimenin Arapça karşılığı kaynak metinde; "VELİ" dir.

 

Veli; üstün olan, üzerinde hak ve sorumluluk sahibi olan demektir; misal, çocuğun okuldaki velisi gibi.. Çocuk nasıl ki işlerini görecek ergenliğe ulaşmamıştır, aciz ve akıl erdiremeyen pozisyondadır, veli de o denli üzerinde hak sahibi, yönlendiricidir..

 

Yani ayette "Veli" edinmeyin diyerek kast edileni umarım anlamıştır bazı arkadaşlar.. Bu mevzuyu daha da açıklyıp derine inmek, artık hem İslam Tarihi hem de Arapça dersi vermek olacaktır, o sebeple devam etmeyeceğim.. Arif olana kafi..

 

 

 

Ayrıca yukarıda bir arkadaşımız "kitapları gönderen aynı Allah, neden onlara sonradan inanılmasını istemiyor" gibi özetle bir cümle kurmuş (ben o kadar cürretkar yazmadım, anlamıştır umarım);

 

Dinler tarihine bakılırsa, bir Yaradan pek çok kitap göndermiş, böyle inanılır, ve bunun sebebi de, ya bir önceki kitabı onay ve tasdik ederek tamamlayıcı nitelikte olmasıdır, yahut da bir evvel ki kitapta gönderilen emir/yasakların insanlar tarafından müdahale edilerek değiştirilmiş olmasıdır.. vs.. Bu sebep ile de o değiştirilmiş kitaplara inanılmasını men eder... Yanlışa inanana inanmayı da men eder, yanlışı destekleyeni kendinden üstün / veli tutmanı da men eder! Onları doğru olana davet eder.. vs.

 

 

*********

 

Selamlar.. : )

veli,hep diyorum arapça öğrenmek lazım diye.Ya arkadaşlar,Allah aşkına biri bunu söylesin, veli ve dost kelimesi çeviriyi o şekilde yapacak kadar aynı kelime mi? kafama göre,az biraz bu yönde anlasamda ayeti,tam anlamıyla veli kelimesi elbet aklıma gelmez,insaf ya.. oturup,cilt cilt tefsir gerekmiyor ki,dost ile veli kelimesi çevirisi için. veli edinmesin,dinde veli edinmesin şu bu ,çok mu zor.İmam hatip liselerinden kopsunlar,dil tarih fakültelerinde önce türkçe ,sonra arapça eğitimi alsınlar.Allah ım anlamlandırdığı sezgisel anlamlara hamd olsun,yoksa meallere kaldıysak işimiz iş..

Gönderi tarihi:
veli,hep diyorum arapça öğrenmek lazım diye.Ya arkadaşlar,Allah aşkına biri bunu söylesin, veli ve dost kelimesi çeviriyi o şekilde yapacak kadar aynı kelime mi? kafama göre,az biraz bu yönde anlasamda ayeti,tam anlamıyla veli kelimesi elbet aklıma gelmez,insaf ya.. oturup,cilt cilt tefsir gerekmiyor ki,dost ile veli kelimesi çevirisi için. veli edinmesin,dinde veli edinmesin şu bu ,çok mu zor.İmam hatip liselerinden kopsunlar,dil tarih fakültelerinde önce türkçe ,sonra arapça eğitimi alsınlar.Allah ım anlamlandırdığı sezgisel anlamlara hamd olsun,yoksa meallere kaldıysak işimiz iş..

 

Sayın ftoyd,esasına bakarsak kendinizi bu kadar sıkıntıya sokmanıza anlam veremiyorum.Herşey önünde sonunda gelip sezgiye dayanıyorsa kitaplardaki kelimelerin sürekli üzerinde durmanız da anlamını yitirir.Herhangi bir dildeki ''duygusal bir eylem belirten'' hiçbir sözcüğün diğer dillerde mutlak anlamda tek bir karşılığı yoktur zaten.En az iki üç karşılık gelir önünüze.Bir Yaratıcı'ya varan bir fikir üzerine önceliği ve hatta son sözü sezgiye bıraktığınız takdirde deizme oldukça yaklaşırsınız.Ola ki kitapları tam olarak anlayamayacağınız veya çağlara göre farklı farklı anlamlar çıkabilmesi ekseninde düşünüldüğünde ortaya o zamanki verilmek istenen anlamın istemeden de olsa tam tersi bir anlam çıkarmanız her zaman olasıdır.Örneğin müvâlât sözcüğünü 'sevgi beslemek,yakınlaşmak,yardım etmek veya tam bir itimat içerisinde uymak' anlamında düşünmek mümkündür.Örneğin apayrı bir kültürden gelen bir Brezilyalı 'Ben Kuran'ı bu yaştan sonra nasıl tam olarak anlayayım,o zamanın Arapları bu sözcüğü nasıl anlamışsa öyle mi anlamam gerekiyor,bu nasıl mümkün olacak?'' dediğinde vereceğiniz karşılık ''Sezgilerine güven.Allah yardım eder.'' olursa,size gelebilecek haklı bir yanıtı duyar gibiyim: ''Öyleyse hıristiyanlıktan niye vazgeçeyim?Ya da kitapları okuyup kafamı karıştırmaya ne gerek var?''.

 

Eğer o kişiye şöyle derseniz: ''Zaten İncil'de de sana gerekli olan tüm bilgiler var.Onu oku yeterlidir.'' Bu sefer yine kafası karışıp size ''Öyleyse Kuran'a ne gerek var?'' diyebilir pekala.Bu anlamda sizin anlayışınızı deistik bir inanışın hayatına zorla kutsal kitap sokmaya çalışması,anlaşılmayan yerlerde ise anlama çabası gösterenlere de ayrıca kuşkuyla bakılması ve çoğu zaman bir belirsizliğe varılması gibi görüyorum.Yanlış anlamayın.Kendi içinizdeki arayış gibi hepimizin içinde bir arayış vardır ve yaşam sürdükçe bunun sonu gelmez.Sadece bir türlü çözülemeyen şeyin siz ve sizin gibi düşünenler için ''Tek kaynak Kuran mı,yoksa diğer kitaplar da aynı oranda kaynak mı?'' sorusunun tam bir cevabına ulaşılamıyor oluşu ve ortada çelişkilerin bulunması olduğunu düşünüyorum.

 

Örneğin,bir musevi için,hem değişmediğini kabul ederek Tevrat'a tam olarak inanıp buna göre davranmak yeterliyken,öte yandan Kuran'da İsrailoğulları'nın sonradan lanetlendikleri,bozgunculuğa koştukları yazılıysa,Kuran'ı hiç okumayan ama Tevrat'a uyan birisinin bundan nasıl haberi olacak?Halbu ki bir inanan için ikisinin de kaynağı aynı değil mi?Yani,bir inançlıya göre,doğrunun kemale ermiş sadece bir şekli olması gerekmez mi?

 

Saygılar...

Gönderi tarihi:
Sayın ftoyd,esasına bakarsak kendinizi bu kadar sıkıntıya sokmanıza anlam veremiyorum.Herşey önünde sonunda gelip sezgiye dayanıyorsa kitaplardaki kelimelerin sürekli üzerinde durmanız da anlamını yitirir.Herhangi bir dildeki ''duygusal bir eylem belirten'' hiçbir sözcüğün diğer dillerde mutlak anlamda tek bir karşılığı yoktur zaten.En az iki üç karşılık gelir önünüze.Bir Yaratıcı'ya varan bir fikir üzerine önceliği ve hatta son sözü sezgiye bıraktığınız takdirde deizme oldukça yaklaşırsınız.Ola ki kitapları tam olarak anlayamayacağınız veya çağlara göre farklı farklı anlamlar çıkabilmesi ekseninde düşünüldüğünde ortaya o zamanki verilmek istenen anlamın istemeden de olsa tam tersi bir anlam çıkarmanız her zaman olasıdır.Örneğin müvâlât sözcüğünü 'sevgi beslemek,yakınlaşmak,yardım etmek veya tam bir itimat içerisinde uymak' anlamında düşünmek mümkündür.Örneğin apayrı bir kültürden gelen bir Brezilyalı 'Ben Kuran'ı bu yaştan sonra nasıl tam olarak anlayayım,o zamanın Arapları bu sözcüğü nasıl anlamışsa öyle mi anlamam gerekiyor,bu nasıl mümkün olacak?'' dediğinde vereceğiniz karşılık ''Sezgilerine güven.Allah yardım eder.'' olursa,size gelebilecek haklı bir yanıtı duyar gibiyim: ''Öyleyse hıristiyanlıktan niye vazgeçeyim?Ya da kitapları okuyup kafamı karıştırmaya ne gerek var?''.

 

Eğer o kişiye şöyle derseniz: ''Zaten İncil'de de sana gerekli olan tüm bilgiler var.Onu oku yeterlidir.'' Bu sefer yine kafası karışıp size ''Öyleyse Kuran'a ne gerek var?'' diyebilir pekala.Bu anlamda sizin anlayışınızı deistik bir inanışın hayatına zorla kutsal kitap sokmaya çalışması,anlaşılmayan yerlerde ise anlama çabası gösterenlere de ayrıca kuşkuyla bakılması ve çoğu zaman bir belirsizliğe varılması gibi görüyorum.Yanlış anlamayın.Kendi içinizdeki arayış gibi hepimizin içinde bir arayış vardır ve yaşam sürdükçe bunun sonu gelmez.Sadece bir türlü çözülemeyen şeyin siz ve sizin gibi düşünenler için ''Tek kaynak Kuran mı,yoksa diğer kitaplar da aynı oranda kaynak mı?'' sorusunun tam bir cevabına ulaşılamıyor oluşu ve ortada çelişkilerin bulunması olduğunu düşünüyorum.

 

Örneğin,bir musevi için,hem değişmediğini kabul ederek Tevrat'a tam olarak inanıp buna göre davranmak yeterliyken,öte yandan Kuran'da İsrailoğulları'nın sonradan lanetlendikleri,bozgunculuğa koştukları yazılıysa,Kuran'ı hiç okumayan ama Tevrat'a uyan birisinin bundan nasıl haberi olacak?Halbu ki bir inanan için ikisinin de kaynağı aynı değil mi?Yani,bir inançlıya göre,doğrunun kemale ermiş sadece bir şekli olması gerekmez mi?

 

Saygılar...

Sayın Artropod,kendimi sıkıntıya sokuyorum,çünkü,tam anlamıyla duygusal ,soyut kelimelerdeki çevirilerde bir sıkıntı değil,gayet somut kelimelerde de sıkıntılar yaşanabiliyor ve en sonunda bir noktada da pes diyorsunuz.Mesela şu göğüsü tomurcuk kızlar diye çevrilen kelime gibi.Ortada ,arapçadan çeviri için kullanılabilecek iki temel kavramdan biri sözkonusu iken,ikinci kavramdan türeyişle halk arasında yer etmiş bir halk dili ile çeviri yapılmasına tepki verilebilir.Ortada kızlarla ilgili en ufak bir durum yokken,birileri,yani çeviren birileri,bol bol kızları düşünüyor sanırım, tıpkı Huri nin de cinsiyetinin belli olmayışı gibi.Bu erkek elindeki sistemin (bence önemsenmesi gereken ve çözümü hiçte zor olmayan) ,akademik ve eğitsel bilir kişilerce sorun olmaktan çıkartılması gerekiyor.Yani din uzmanları değil,dil uzmanlarının çalışmaları gerekiyor.

 

Gel gelelim kaynak durumuna,ben Kuran-ı Kerim i,son noktada dinin tamamlanması olarak görüyorum.Her Kitapta ki din İslam,her bir Kitap bir parça,her parça tek bir bütün olduğunda din tamam oluyor.Yani,İsa ya ,nasıl Tevrat ve İncil öğretildiyse,bizler de ,hepsini bilmek zorundayız ve bütünsellikte düşünmek zorundayız.Bana göre,birini okumaz ya da bilmezseniz,din yarım kalmakta ve tamamlanmamakta.Kitaplarda ,ana kurallar,insandan beklenen kavramlar hep aynıdır,gelgelelim,birinde soyun anlatımına önem verilir,birinde diğerini uygulayabilmenin koşullarına,birinde koşullar dahilinde ne yapılması gerektiği gibi.. Kısacası ,her Kitap ehlinin diğer Kitabı öğrenmeye ve düşünmeye iyi bir vakit harcaması gerekiyor bence.Nitekim,İncil ehli,Tevrat ve Zebur u okuyup öğrenmekte,ancak kliseler sayesinde,sanki Tevrat ı uygulamanın imkansızlığı üzerine İncil geldi diye,Kitaplarında hiçte olmayan bir kavramla sadece İncili referans almaktalar. Bunun yanlışlığına bir örnek vermek gerekirse,mesela Tevrat ta domuz eti pis ve yenmemesi gereken bir et olarak anlatılmasına karşın,bugün bir çok hristiyan ülkede fazlasıyla tüketilen bir et olması gerçekliği,bence onların diğer Kitapları geriye atmalarının getirdiği yanlış bir uygulamadır.Domuz eti pistir ve pis olarak kalacaktır.Eğer Tanrı sözünün değişmezliği ilkesinde düşünüyorlarsa ve bu yüzden kendilerince Kuran hakkında yanlış düşüncelere kapılıyorlarsa,bizde bu tarz kavramlarda ne yaptıklarını yüzlerine vurabiliriz sanırım.

Ve bu arada,lanet kavramı,bizim kitabımız Kuran dan çok, bizim kitabımız Tevratta detaylarıyla verilen bir unsur ki,ben şahsen okurken resmen korkuya kapılıp bi türlü devamını getiremiyorum.Yani,Tevrat ehli bu kavramı kendi Kitaplarında okuyor,Kuran ehlinde değil..

 

yani sizin deyiminizle söylersem,"Yani,bir inançlıya göre,doğrunun kemale ermiş sadece bir şekli olması gerekmez mi?" evet,aynen öyle zaten.Ortada sadece tek bir şekil var,sadece birinde bir konunun bir yeri,diğerinde bir konunun farklı yeri anlatılıyor.Ama asla Kitaplarda,aynı konuda ,iki farklı durum oluşmuyor.Oluşunca da sorun Kitabın kendinden değil,dışından öğretilenlerde yaşanıyor.Bizim parantez araları gibi...

Gönderi tarihi:
Gel gelelim kaynak durumuna,ben Kuran-ı Kerim i,son noktada dinin tamamlanması olarak görüyorum.Her Kitapta ki din İslam,her bir Kitap bir parça,her parça tek bir bütün olduğunda din tamam oluyor.Yani,İsa ya ,nasıl Tevrat ve İncil öğretildiyse,bizler de ,hepsini bilmek zorundayız ve bütünsellikte düşünmek zorundayız.Bana göre,birini okumaz ya da bilmezseniz,din yarım kalmakta ve tamamlanmamakta.Kitaplarda ,ana kurallar,insandan beklenen kavramlar hep aynıdır,gelgelelim,birinde soyun anlatımına önem verilir,birinde diğerini uygulayabilmenin koşullarına,birinde koşullar dahilinde ne yapılması gerektiği gibi.. Kısacası ,her Kitap ehlinin diğer Kitabı öğrenmeye ve düşünmeye iyi bir vakit harcaması gerekiyor bence.Nitekim,İncil ehli,Tevrat ve Zebur u okuyup öğrenmekte,ancak kliseler sayesinde,sanki Tevrat ı uygulamanın imkansızlığı üzerine İncil geldi diye,Kitaplarında hiçte olmayan bir kavramla sadece İncili referans almaktalar. Bunun yanlışlığına bir örnek vermek gerekirse,mesela Tevrat ta domuz eti pis ve yenmemesi gereken bir et olarak anlatılmasına karşın,bugün bir çok hristiyan ülkede fazlasıyla tüketilen bir et olması gerçekliği,bence onların diğer Kitapları geriye atmalarının getirdiği yanlış bir uygulamadır.Domuz eti pistir ve pis olarak kalacaktır.Eğer Tanrı sözünün değişmezliği ilkesinde düşünüyorlarsa ve bu yüzden kendilerince Kuran hakkında yanlış düşüncelere kapılıyorlarsa,bizde bu tarz kavramlarda ne yaptıklarını yüzlerine vurabiliriz sanırım.

Ve bu arada,lanet kavramı,bizim kitabımız Kuran dan çok, bizim kitabımız Tevratta detaylarıyla verilen bir unsur ki,ben şahsen okurken resmen korkuya kapılıp bi türlü devamını getiremiyorum.Yani,Tevrat ehli bu kavramı kendi Kitaplarında okuyor,Kuran ehlinde değil..

 

yani sizin deyiminizle söylersem,"Yani,bir inançlıya göre,doğrunun kemale ermiş sadece bir şekli olması gerekmez mi?" evet,aynen öyle zaten.Ortada sadece tek bir şekil var,sadece birinde bir konunun bir yeri,diğerinde bir konunun farklı yeri anlatılıyor.Ama asla Kitaplarda,aynı konuda ,iki farklı durum oluşmuyor.Oluşunca da sorun Kitabın kendinden değil,dışından öğretilenlerde yaşanıyor.Bizim parantez araları gibi...

 

Tevrat ve İnciller konusunda o kadar iyiniyetlisiniz ki bir musevi veya hıristiyanı şaşkınlık içinde bırakırsınız.Kitaplara bütünün değişmemiş parçaları olarak bakmanız sizin açınızdan sorun yaratmıyor olabilir.Fakat Tevrat'daki Rab o kadar hınç dolu ve insansı ki İncil ve Kuran'dakini bile yok etmeyi kafaya koymuştur.Kendi yarattığını kendi başına bela edip sinir krizleri geçiren bir Rab bence Yahudiler'in tarihine oldukça uygun düşüyor.

 

Tevrat-Yaratılış 3:

 

''6 Kadın ağacın güzel meyvesinin yemek için uygun ve bilgelik kazanmak için çekici olduğunu gördü. Meyveyi koparıp yedi. Yanındaki kocasına verdi, o da yedi.

 

7 İkisinin de gözleri açıldı. Çıplak olduklarını anladılar. Bu yüzden incir yaprakları dikip kendilerine önlük yaptılar.

 

8 Derken, günün serinliğinde bahçede yürüyen RAB Tanrı'nın sesini duydular. O'ndan kaçıp ağaçların arasına gizlendiler.

 

9 RAB Tanrı Adem'e, "Neredesin?" diye seslendi.

 

10 Adem, "Bahçede sesini duyunca korktum. Çünkü çıplaktım, bu yüzden gizlendim" dedi.

 

11 RAB Tanrı, "Çıplak olduğunu sana kim söyledi?" diye sordu, "Sana meyvesini yeme dediğim ağaçtan mı yedin?"

 

12 Adem, "Yanıma koyduğun kadın ağacın meyvesini bana verdi, ben de yedim" diye yanıtladı.

 

13 RAB Tanrı kadına, "Nedir bu yaptığın?" diye sordu. Kadın, "Yılan beni aldattı, o yüzden yedim" diye karşılık verdi.

 

14 Bunun üzerine RAB Tanrı yılana, "Bu yaptığından ötürü bütün evcil ve yabanıl hayvanların en lanetlisi sen olacaksın" dedi, "Karnının üzerinde sürünecek, yaşamın boyunca toprak yiyeceksin.

 

15 Seninle kadını, onun soyuyla senin soyunu Birbirinize düşman edeceğim. Onun soyu senin başını ezecek, Sen onun topuğuna saldıracaksın."

 

16 RAB Tanrı kadına, "Çocuk doğururken sana çok acı çektireceğim" dedi, "Ağrı çekerek doğum yapacaksın. Kocana istek duyacaksın, seni o yönetecek."

 

17 RAB Tanrı Adem'e, "Karının sözünü dinlediğin ve sana, meyvesini yeme dediğim ağaçtan yediğin için toprak senin yüzünden lanetlendi" dedi, "Yaşam boyu emek vermeden yiyecek bulamayacaksın.

 

18 Toprak sana diken ve çalı verecek, yaban otu yiyeceksin.

 

19 Toprağa dönünceye dek ekmeğini alın teri dökerek kazanacaksın. Çünkü topraksın, topraktan yaratıldın Ve yine toprağa döneceksin."

 

20 Adem karısına Havva adını verdi. Çünkü o bütün insanların annesiydi.

 

21 RAB Tanrı Adem'le karısı için deriden giysiler yaptı, onları giydirdi.

 

22 Sonra, "Adem iyiyle kötüyü bilmekle bizlerden biri gibi oldu" dedi, "Artık yaşam ağacına uzanıp meyve almasına, yiyip ölümsüz olmasına izin verilmemeli."

 

23 Böylece RAB Tanrı, yaratılmış olduğu toprağı işlemek üzere Adem'i Aden bahçesinden çıkardı.

 

24 Onu kovdu. Yaşam ağacının yolunu denetlemek için de Aden bahçesinin doğusuna Keruvlar ve her yana dönen alevli bir kılıç yerleştirdi.''

 

Tevrat-Yasa'nın Tekrarı 7:

 

''1 "Tanrınız RAB mülk edinmek üzere gideceğiniz ülkeye sizi götürdüğünde, önünüzden birçok ulusu -Hititler'i, Girgaşlılar'ı, Amorlular'ı, Kenanlılar'ı, Perizliler'i, Hivliler'i, Yevuslular'ı, sizden daha büyük ve daha güçlü yedi ulusu- kovacak.

 

2 Tanrınız RAB bu ulusları elinize teslim ettiğinde, onları bozguna uğrattığınızda, tümünü yok etmelisiniz. Bu uluslarla antlaşma yapmayacaksınız, onlara acımayacaksınız.

 

3 Kız alıp vermeyeceksiniz. Kızlarınızı oğullarına vermeyeceksiniz; oğullarınıza da onlardan kız almayacaksınız.

 

4 Çünkü onlar oğullarınızı beni izlemekten saptıracak, başka ilahlara tapmalarına neden olacaklardır. O zaman RAB size öfkelenecek ve sizi çabucak yok edecek.

 

5 Onlara şöyle yapacaksınız: Sunaklarını yıkacak, dikili taşlarını parçalayacak, Aşera putlarını devirecek, öbür putlarını yakacaksınız.

 

6 "Siz Tanrınız RAB için kutsal bir halksınız. Tanrınız RAB, öz halkı olmanız için, yeryüzündeki bütün halkların arasından sizi seçti.''

 

 

 

Tüm bunlardan sonra bu Rab işler istediği gibi gitmedi diye 'Haydi bakalım lanetlendiniz!' demeliydi zaten,ondan da ancak bu beklenirdi.Ama önceden de bir söz vermiş,şimdi bu Yahudiler ne yapsınlar,vaadedilmiş topraklar için öldürmeye devam,değil mi?

Gönderi tarihi:

Ben bu İncil ve Tevrat meallerini okuduğum zaman Muhammed'in oldukça kurnaz biri olduğunu anlıyorum. Tevrattaki tüm anlamsız ayrıntıları atmış ve çok sadeleştirmiş. Böylece hem mantık hatalarından kurtulmaya çalışmış, (yine de kurtulamamış tabii ki, ama Havva'nın Adem'in kaburga kemiğinden yaratıldığı gibi abuklukları almamış örneğin) hem daha bir gizem katmış, insansı havayı dağıtmış. En önemli mucizelerinden kabul edilen ve anlatılan Ay'ı ikiye yardığını bile açıkça iddia etmemiş Kuran'da. Ne gerek var, nasılsa fanatik bağlıların var. "Kıyamet yaklaştı, Ay yarıldı" deyip geç, gerisini fanatik bağlılarına bırak. Onlar dallandırır, budaklandırır nasılsa...

 

Sayfa sayfa gelsin tefsirler. İşte efendim kıyametin yaklaşmış olması Muhammed son peygamber olduğuna delalet, nasıl yardı, Patriot mu fırlattı, kılıç mı salladı, sadece parmağı yetti mi, yaz da yaz... Tüm bu lafazanlıklar sadece şu kısacık cümleye dayalı:

"Kıyamet yaklaştı, Ay yarıldı!" (Kuran, 54/1)

 

Ya bu kutsal ne bereketli, ne nemalı, ne üretken bir şey. Uydur uydur yaz...

Gönderi tarihi:

Sevgili Dostlar ;

 

 

Başlığı Yazarı Olmak şerefine Sahip Arkadaşımıza Katılmamak ne Mümkün.

Aynen Katılıyor, ve Destekliyorum.

 

Gerçekten Ben de Merak İçerisindeyim. Bu İki AYET Nasıl Yorumlanabilir ?

 

Bu Kadar Açık Net ve Kesin Hükümler nasıl Farklı yorum ve eleştirilere alet edilebilir ?

Buna kim Cüret Edebilir. Eden de Kendine Eder, Yeltenen de Başını Örse Vurur.

Yoksa (HAŞA) Kuran ı Muciz ül Nüma ya Erişelbilmek, El Sürebilmek, Kirletebilmek Kimin Haddine.

 

Bunu Yapmayı Aklına Sığdırabilen, Kendine Güvenen, Önce ALLAH tan Korksun.

Yok Zaten ALLAH a İnanmıyor ise , İnkar Edilemez , olan ALLAH ın Kulları Vardır. Sayısı bile Hesabı Gelmeyecek Kadar Çoktur Hem de.

Onlarla Karşılaşmaktan Çekinsin.

 

İşte Acizane Şahsım ve Mecazi Ünvan ım ile Buradayım. Ve (İnşeAllah) O Kullardan Biriyim.

 

Geçmiş Yazılarımda Her Zaman dediğim gibi;

Eğer Söz Konusu olan Bahis ;

ALLAH ve Dini Olan İSLAM ise; Kesinlikle DAVA' M Reddedilemez, İnkar Edilemez.

 

***

 

 

 

 

Saygılarımla. Doğan Gülbudak

Gönderi tarihi:

İsteyenin inanıp isteyenin inanmayacağı ozonun yırtılması için de geçerli. Ama kimse ozonun yırtıldığına inanmazsan sonsuza kadar güneşin corona tabakasında yanarsın demiyor. Derilerin yandıkça yenilenip bir daha yanarsın, ozonun yırtıldığına inananlar Venüs'te ay yüzlü ceylan gözlü hurilerle keyif yapar hiç demiyor.

 

Sapla saman karışmasın. Beslenme bozukluğu iyi sonuçlar vermez...

Gönderi tarihi:
Herzaman ki gibi çelişkili iki ayet daha :)

 

Bu arada herkese merhabalar...

 

Din yazılı kaynakların, somut olguları soyuta ataması zaten baş çelişki. Bu yüzden de hepsi çelişki sayın yarasa.

Bu arada iyiki geldin. Sensiz yavan oluyor.

:clover:

Gönderi tarihi:

Bu arada iyiki geldin. Sensiz yavan oluyor.

:clover:

 

:clover:teşekkürler bilimselci... Asıl, hayat sizlerle tartışıp birşeyler öğrenmeden yavan oluyor...

Gönderi tarihi:

 

Ozon'un yırtılması olayına isteyenin inanıp,inanmaması olayı geçerli değil (yırtık) burada "OZON" bir iradeye bağlı yırtılıp,yırtılmadığı (sera gazları) sonra Ozonun yırtılıp,yırtılmamasına inanıp,inanmamak üzerinden Din bağlantılı sonuç çıkarıp ( Kıyamet yaklaştı, Ay yarıldı! Kuran, 54/1) Venüs ayakları serdetmek (huri) tam bir şark kurnazlığı, doğru sapla saman karışmasın işine geldiği zaman inanmadığın olaya (DİN) bilim ile cevap ver, işine gelmedimi yine ozon yırtıldı ama yırtılıp,yırtılmamasına inanan veya inanmayan Güneşin corona tabakasında yanarsın demiyormuş (ASLINDA DİYEMEZ) ve buradan olayı manipüle ederek güya tartışıyoruz intibası uyandır.

Din İki yaşamada hitap eder "DÜNYA VE AHİRET" esas olan madem pozitif bilime inanıyorsun olmadığını,olamayacağını ispat etmek itiraz edene düşer modern bilim Kainatın (evren) başlangıcı big bang,genişlemesi, ve"Big Crunch" büyük çöküş keşfetti aslolan bunlara itiraz etmek için (geyik) yapmak değil var olan üzerinden pozitif bilimin keşfettiği şeyi tartışmaktır bak; Kara deliklerin keşfiyle “Madde yok olmaz” fikri yok oluşa doğru yol aldı...

Hülasa hormonlu yiyecekler,gerçekten beslenme bozukluğu yapar dikkat...

 

 

:)

 

Gönderi tarihi:
Selam Yarasa, tekrar gelmekle iyi ettin, hoşgeldin...

 

Merhaba demirefe... Sizleri görmek ve aranızda olmak çok güzel. Hoşbulduk dostlar...

Gönderi tarihi:

öncelikle ben bu iki ayet arasında bi çelişki görememekteyim aksine iki ayrı öğüt var bu ayetlerde?

 

bakara suresi 120. ayette hristiyan ve yahudilere veli olunmamasını öğütlerken

 

maide suresi 51. ayette de onlarıda kendinize evliya (veli) yapmayın öğüdü yer almaktadır ?

 

 

 

ayrıca bi tartışmada söz konusu ayetse once o ayetin nuzul sebebi incelenir ..bilindiği üzere ayetler olay ve bir soru üzerine inmiştir.

bir ayeti tartışma konusu yapmadan once iniş sebeblerini ve tefsirlerini incelersek eger durumun hiçde sizin bahsettiğiniz gibi bu ayetlerin düşmanlık öğütlediği ve çelişkili olmadığını göreceksiniz.

 

kısa bi araştırma yapacak olursanız maide suresinin aslında yanlış bir tefsiriyle tartışma konusu açtığınızında farkına varırsınız..

 

Turk uleması bu ayeti kerimeyi meal ederken turkçede evliya kelimesi olmadığından dolayı evliya kelimesini dost olarak almış ve yanlışlık işte tamda burada meydana gelmiştir.

 

sizin yazdığınız ve ayetin cokce bilinen mealınde

 

EY inananlar! Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizden kim onları dost edinirse kuşkusuz o da onlardandır. MAİDE (51)"

 

 

şimdi ayetin gerçek mealine bakalım

 

ey iman edenler yahudi ve hristyanların evliyalarını evliya edinmeyin.onlar kendilerinin evliyasıdır.(sonar gelen seriatı Kabul ettikten sonra evvelki seriattaki evliyalar senin seriatından lutfedilmiş evliyalar değildir.kendi evliyana tabi ol.geri döndüğünüz zaman evvelki seriata dönüşünle nefsine zulmetmiş olursunuz)ALLAH zalimler topluluğuna yol göstermez.

 

fark çok büyük değilmi

 

 

ayetde vurgulanan onları başınıza evliya yapıpta onların dinine uymayın?

çünkü onlar müzslüman bir topluluğun başına evliya olduğunda elbetteki kendi dinlerinin hükümlerini yaşatmaya çalışıcaklardır .bu uyarıda kötü olan düşmanlık beslenmesine sebeb olabilecek bi unsur yoktur arkadaşlar?

 

 

örneğin turk mutfagını düşünelim bu mutfağın başına fransız bi aşcı geçirsek turk yemeklerine bağlı kalamaz muakkak bu konuda kendi kültürünü konuşturur öyle dimi ..

şimdi bu fransız aşcının turk mutfağına sokulmak istenmemesinde düşmanca bi tavırmı aramalıyız yoksa kulturumuzu mutfağımızı korumak adına yapılmış bi uygulama olarakmı görmeliyiz?

 

 

 

bir diğer bakış açısındada

 

MAİDE SURESİ 51 ayetini tefsir ederken hareket noktaları son derece ilginçtir. Ona göre:

1- Öncelikle, ayet?in anlamı apaçık olmalıdır, oysa bu ayet tevil ve yoruma açıktır.

2- İlgili ayet ?umumi? değildir, ?mutlak?tır; mutlak, sınırlanıp kayıtlanabilir, zaman büyük bir müfessirdir, kaydını ve sınırını ortaya koyduğunda ona kimse itiraz edemez.

3- Buradaki ?illet?, yani dost olmama nedeni, sadece Yahudilik ve Hıristiyanlık sıfatlarıdır.(yani dini anlamda hristiyan ve yahudileri evliya edinilmemesi) Yani, kişinin sadece, dostluğunu Yahudi ve Hıristiyan olmasına bina etmektir; oysa insanda başka çok sayıda vasıf vardır, o güzel vasıflarından dolayı dost olmakta bir sakınca yoktur.

4- İslamiyet Müslümanların ehl-i kitapla evlenmesine izin vermiştir, evlilik sevgi üzerine kurulan bir ilişkidir, eşi Hıristiyan veya Yahudi olan bir Müslüman?ın elbette onu sevmesi tabiidir.

5- Her Müslüman?ın tüm sıfatları Müslümancı olmayabileceği, her Müslüman olmayanın tüm sıfatları da kafirce değildir, Müslüman olanların bazı sıfatları kafirce olduğu gibi, Müslüman olmayanların bazı sıfatları da Müslümanca olabilir. Bir gayr-i Müslimin Müslümanca olan bir sıfatını sevmek, taklit etmek, sanatını almak neden caiz olmasın?

6- Her cağın ilişkileri, kavramları cağının ruhundan etkilenir, cağın genel karakterinden anlam kazanır. Hz. Peygamber döneminde büyük bir dini inkılap gerçekleşti. Tüm zihinler dine kilitlendiğinden sevgiler, düşmanlıklar, dostluklar din eksenli idi. Böyle bir ortamda Müslüman olmayanlara sevgi ve ilgiden, doğal olarak bir nifak kokusu gelirdi. Ancak cağımızda egemen olan ilişkiler din merkezli değil, ekonomik, politik, ve bilimsel merkezlidir. Çağımızda tüm zihinler dünyasal gelişmelerle ilgilidir. Zaten Hıristiyan ve Yahudiler de geniş ölçüde dinlerinden uzaklaşmış, daha ziyade ekonomik ve bilimsel gelişmelere öncelik vermektedir. Dolayısıyla, onlarla dost olmak dinsel-merkezli değil ekonomik, politik ve bilimsel dostluktur. Ekonomi, politika ve bilim alanlarında dostluklar kurmak ise dünyanın imarı ve gelişmesine çalışmak ve küresel sulhu sağlamaktır, bu ise neden yasak olsun?

 

 

Bakara suresi 120. ayetinin açık tefsirine göz atacak olursak

 

Bakara 120- Kendi dinlerine uymadıkça Yahudi ve Hıristiyanlar senden asla razı olmayacaklardır. De ki: "hidayet ancak Allah'ın hidayetidir." Yemin ölsün ki sana ilim geldikten sonra şayet onların arzularına uyarsan Al¬lah'tan sana ne bir dost ne de bir yardımcı vardır.

Ey Muhammed, sen kendi dininden çıkıp Yahudi veya Hıristiyan olma¬dıkça, Yahudi ve Hıristiyanlar senden asla razı olmayacaklardır. O halde onların rızasını ve muvafakatini istemeyi bırak ta, seni üzerinde gönderdiği hakta Al¬lah'ın rızasını aramaya yönel ve onlara de ki: "Doğru yol, ancak Allah'ın yolu¬dur. Aramızda hakkı batıldan ayıran da budur. O hakle şimdi siz, Allah'ın kita¬bına ve açıklamalarına gelin. Bizden kimin hak kimin bâtıl üzere olduğu, hangi¬mizin cennetlik hangimizin cehennemlik olduğu ortaya çıksın. Ey Muhammed, eğer sen, onlann hallerini açıklamam ve haberlerini sana anlatmamdan sonra bu Yahudi ve Hıristiyanların jıeva ve heveslerine uyarsan, Allah'a karşı seni onun azabından ve intikamından koruyup yardım edecek ne dost ne de bir yardımcı bulabilirsin.

Resulullah'ın, Yahudi ve Hıristiyanları birlikte razı etmesi mümkün değikli. Zira Yahudiler Hıristiyanlara karşı, Hıristiyanlar da Yahudilere karşıydı-lar.Resulullah Yahudileri tutsa Hıristiyanlar darılacak Hıristiyaları tutsa Yahu¬diler danlacaktı. Bu iki zıt gurup bir arada da bulunamayacağına göre her ikisi¬ni birden tutması da mümkün değildi. Bütün bunları birleştirecek ortak nokta, hepsinin Müslüman olmasıdır. Bu bakımdan hem Yahudi hem de Hıristiyanlar. Allah'ın doğru yolu olan ve kendilerine de birleştirecek olan İslam'a davet edil¬mişler, orada birleşmeye çağırılmışlardır.

Yahudi ve Hıristiyanlardan her bir grup, sadece kendilerinin cennete gire¬ceklerini iddia etmişlerdir. Allah teala da onlara cevaben: "Cennete girmek ki¬şilerin isteklerine, heva ve heveslerine göre değil Allah'ın rızası ve iznine göredir." buyurmuştur. Zira doğru yol, Yahudilik ve Hıristiyanlık değil, Al¬lah'ın doğru olduğunu beyan ettiği yoldur. O yolu tutan cennete girebilir. O yol da İslamdır.

 

Allah kalplerimize hidayet nasip etsin hidayete erdikten sonrada kaydırmasın biiznilALLAH

selametle arkadaşlar

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.