Φ kaplan-200 Gönderi tarihi: 6 Mayıs , 2008 Gönderi tarihi: 6 Mayıs , 2008 12 Eylül sonrası bu kez Türkiye Devrimci Komünist Partisi (TDKP) sanığıdır Mustafa Yalçıner. Toplam 15 yıl hapis yatar.1995'te kurulan Emek Partisi'nin merkez yöneticisidir. Ancak parti, programındaki Kürt sorununun çözümüne ilişkin madde nedeniyle kapatılır. 1996'da kurulan Emeğin Partisi'nin genel başkan yardımcılığı görevini üstlenir. Yalçıner bugün DEHAP'ın çatısı altında )Bugünkü DTP )kurulan Emek, Barış, Özgürlük Bloku'nun Malatya birinci sıra milletvekili adayı olarak çıkıyor. Deniz GEZMİŞ, Anayasal düzeni silah zoruyla değiştirip cumhuriyeti yıkarak yerine komünizmi getirmeyi amaçlayan ve bunun için bir çok insanı öldüren, bankaları soyan, fabrikaları yakan rus aşığı birisidir ve Filistin'de çok zaman durmuş ve orada eğitim almıştır,Amacı cumhuriyeti yıkıp kominizmi getirmekti pekçok masum insanı kaçırmış,Türk insanına,Türk polisine,Türk askerine,Türk devletine silah sıkmış; bankalar soymuş ve Pekçok insan onun 6.filoyu taşlayarak,vatansever biri olduğunu savunuyor ama bunların kaç Türk evladını öldürdüklerini hiç söylemiyorlar. ölmeden önceki son 2 cümlesinden belli zaten -YAŞASIN MARKSİZMİN VE LENİNİZMİN YÜCE İDEOLOJİSİ, -YAŞASIN TÜRK VE KÜRT HALKLARININ BAĞIMSIZLIĞI!!! Şimdi göörüyoruzki Deniz gezmişlerin yoldaşlarını DEHAP yani bugünkü DTP ye çalışanlardır. Görüyoruzki Vatan çok şey borçlu bu dtpli yoldaşlara, devrimicilere. Şimdi bu kominist idelolojiler Atatürkçü oldu Atatürkçülük adına bu davalarını savunuyorlar...bumu Atatürkçülük bunlarmı atatürkçü! Sanırım Atamızın şu sözlerini tekrar hatırlatmakta fayda var. Kayıtsız şartsız Rus tabiyeti demek olan komünizm, gaye itibariyle tamamen bizim aleyhimizedir. Ne yapsalar nafile. Türk Milleti sosyal bünyesine ve kuvvetli inançlarına katiyen uymayan komünizmi hiçbir vakit benimseyemez! Şurası unutulmamalıdır ki, Türk aleminin en büyük düşmanı komünistliktir. Her görüldüğü yerde ezilmeli!..M.KEMAL ATATÜRK Alıntı
Φ dünyahepimizin Gönderi tarihi: 6 Mayıs , 2008 Gönderi tarihi: 6 Mayıs , 2008 ******* Deniz gezmis ve arkadaslari Catli gibi Susurluk kazasiyla aydinlanan karanlik islerin ustasi olmadigi icin ve ülke icerisindeki isbirlikcilere karsi savastigi icin terörüst ilan ediliyor. Bunlar Nazim Hikmet icinde aynisini söylemislerdi ama MHP eki genel baskani Türkes bile en sonunda yanlisini anladi ve miting alanlarinda Nazim Hikmet'ten siirler okuyordu. Yarin Deniz'ler de aklanacak hic kusku duymayin, ama onun söyledigi gibi onlar bir kere öldüler*******. Alıntı
Φ Odris Gönderi tarihi: 6 Mayıs , 2008 Gönderi tarihi: 6 Mayıs , 2008 Biz bu ülkenin aydınlık geleceği için çalıştık ve bundan sonra da çalışmaya devam edeceğiz. İki sloganla hareket eden dar kapasiteli insanlardan olmamak için ter döktük, araştırdık, okuduk, daha fazla bilmek için bazılarımız gece gündüz ter döktü; hafife aldılar. Bazılarımız işçi olmadı ama işçilerin hakları için fettullah'a bulanmış polis örgütlerinden dayak yedi, yılmadık; aşşağıladılar. Köylü değildik belki ama her kesimin olduğu gibi bu ülkenin köylüsünün de hakkını savunduk; görmezlikten geldiler. Demokrasiyi ve demokrasi geleneğini savunduk ama birileri çıkıp bizden daha demokrat olduğunu iddia etti; hakaret etmedik kimseye yine de. Gel gör ki kovulduk; hiçbir şeyi terketmedik terketmeyeceğiz de. Çünkü biliyorduk ki bu ülke bizim ve bizim olan için savaşmalıydık. Her şehit için kan ağlayan bizdik; ama bir avuç "terörden beslenen parti" yanlısı bizi neredeyse vatan haini ilan etti. Kırldık belki fakat seviyesizleşmedik. Fikirlerimizi anlatmak için medeni ölçülerin dışına çıkmadık. Milliyetçiliği siyasallaştırmadık ve terörden beslenmedik. Oy verdiğimiz partilerin reyleri terörün hortladığı zamanlarda artmadı. Dini de siyasallaştırmadık; içimizde yaşadık ve gerici olmadık. En yakın arkadaşlarımız arasında camiye gidenler de vardı meyhaneye gidenler de. Bu ülkenin her ferdini kardeş kabul ettik ve kimseyi düşüncesinden, yaşam biçiminden, dininden ya da meshebinden dolayı dışlamadık, bölücülük yapmadık. Kimseyi bu ülkeden kovmadık, çünkü demokrasi bizim için her düşüncenin temeliydi ve her düşünceye gerçek bir demokrat gibi saygı duyduk. Şimdi şu söylenenlere bir bakın. Biliyorum, hepiniz kızıyorsunuz. Kalbinizin tam ortasında bir yanma hissediyorsunuz şu yazılanları okuyunca. Yine de şu klavyelerin tuşlarına nasıl da saygıyla dokunuyorsunuz. Hissediyorum, çünkü siz demokratsınız. Bir şeriatçı gibi ortalığı yangına veremezsiniz. Bir nizam-ı alemci gibi provakasyon yapamazsınız. Aşşağılayamazsınız onlar sizi aşşağılasa da. Siz demokratsınız; Ne kadar ağır bir yük öyle değil mi? Bölemezsiniz, dışlayamazsınız, kimseyi kovamazsınız bu ülkeden... Sardunyam'ın, Efendi Türkler'in, Godzilla'nın, hüseyinn'in, made in turkey'in, Lostsoul'un ve yorum yazmayan ancak yukarıdaki kışkırtmaları okuyup belki yorum yazmaya bile gerek duymayan ya da bu bilinçsizliğe ne cevap vereceğini bilemeyip yorum yapmayan diğer sevgili dostlarımın kalbini ortasındaki sızıyı hissediyorum. Ve sizinle aynı kutsal yükü taşıdığım için mutluyum sevgili dostlarım. Çünkü: Gelecek benim; aydınlık olan ve hep beklenen Bilinç benim; sağduyusu ve metanitiyim bu ülkenin Gelecek benden doğar; çünkü güçlü olan ve sarsılmayan benim tam 85 yıldır. En ağır yükü ben taşırım; demokrasi ve özgürlük benim. Kışkırtmam, aşağılamam, yermem, bölmem çünkü bu ülke benim ve bu ülkenin çimentosu benim. Ve sevgili Godzilla Sardunyam, Efendi Türkler, uzayıp giden diğer çok değerli arkadaşlarım ve yorum yazmayan ancak yukarıdaki kışkırtmaları okuyup belki yorum yazmaya bile gerek duymayan ya da bu bilinçsizliğe ne cevap vereceğini bilemeyip yorum yapmayan diğer sevgili dostlarım, kalbinizin ortasındaki sızıyı hissediyorum; Ve sizinle aynı kutsal yükü taşıdığım için mutluyum: DEMOKRASİ, ÖZGÜRLÜK VE BARIŞ için KAHROLSUN EMPERYALİZM, KAHROLSUN FAŞİSİZM, YAŞASIN TAM BAĞIMSIZ ÖZGÜR TÜRKİYE, YAŞASIN ULUSAL BAĞIMSIZLIK MÜCADELEMİZ, YAŞASIN GEÇMİŞTEN GELECEĞE GİDEN BU MÜCADELE UĞRUNA HAYATINI VEREN DEVRİMCİLER. Alıntı
Misafir huseyinn Gönderi tarihi: 6 Mayıs , 2008 Gönderi tarihi: 6 Mayıs , 2008 ...DEMOKRASİ, ÖZGÜRLÜK VE BARIŞ için KAHROLSUN EMPERYALİZM, KAHROLSUN FAŞİSİZM, YAŞASIN TAM BAĞIMSIZ ÖZGÜR TÜRKİYE, YAŞASIN ULUSAL BAĞIMSIZLIK MÜCADELEMİZ, YAŞASIN GEÇMİŞTEN GELECEĞE GİDEN BU MÜCADELE UĞRUNA HAYATINI VEREN DEVRİMCİLER. Sayın Rua, ellerinize sağlık. Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 6 Mayıs , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 6 Mayıs , 2008 DENİZ GEZMİŞ-lerin Avukatı Halit Çelenk 36 yıl önceki idamı anlattı Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamının ardından tam 36 yıl geçti. Avukatı Halit çelenk Denizleri Mustafa Balbay'a anlattı. avukatı Halit Çelenk'le söyleşi SUNUŞ Bir kişi başkasını özveriyle savununca sorarız; Sen onun avukatı mısın? Halit Çelenk Deniz'lerin avukatı. Doğrusunu söylemek gerekirse, her anlamda avukatı! 1970'ler karanlığını bütün yönleriyle yaşamış, avukatlık görevini yaparken, bu görevinden kaynaklanan yersiz suçlamalar nedeniyle sanık sandalyesine de oturmuş bir kişi. Deniz'lerin idamından sonra da onları bırakmadı, bir anlamda yaşatmaya devam etti. İdamlardan 36 yıl sonra Halit Çelenk'le her yönüyle 1970'leri konuştuk... Cumhuriyet 06.05.2008 Deniz'ler 1961 Anayasası uygulansın dediler, anayasayı ihlalden idam edildiler Cuntanın emri uygulandı - Sayın Çelenk, Deniz Gezmiş'lerin idamının üzerinden 36 yıl geçti. Olayın pek çok yönünü konuşacağız... Toplumsal, hukuksal, siyasal, küresel bir dizi boyutu var... Siz her şeyden önce bir hukukçusunuz... Öneriniz de hukuk yanından başlamaktı, öyle yapalım... Sizce mahkeme hukuki miydi, siyasi mi? - Davanın ve yargılama sürecinin hukukla bir ilgisi olmadığını ve tam anlamıyla siyasal bir süreçle karşı karşıya geldiğimizi rahatlıkla söyleyebilirim. Zaten olağanüstü dönemlerin en büyük özelliği hukuksuzluktur. Mahkeme boyunca yaptığımız hukuki itiraz ve savunmaların hiçbirisi dikkate alınmamış ve 12 Mart askeri cuntasının mahkemelere verdiği emir ve talimatlar doğrultusunda yargılama yapılmış ve kararlar alınmıştır. Sorunuzun ayrıntılı bir yanıtına geçmeden önce anayasa hukuku ve ceza yargılama hukukunu ilgilendiren kısa bir açıklama yapmakta yarar vardır. 18. yüzyılın başlarında Fransız düşünürü Montesquieu Avrupa ülkelerindeki yönetim biçimleri üzerinde yıllarca süren bir araştırma yapmış, bu ülkelerde gördüğü keyfi yönetimlerin önlenmesi için yollar aramış ve 1748 yılında yazdığı "Yasaların Ruhu" adını verdiği kitapta görüşlerini açıklamıştır. Montesquieu'ye göre, keyfi yönetimlerin ve insan hakları ihlalinin nedeni, yasama, yürütme ve yargı güçlerinin tek elde toplanmasıdır. Çözüm olarak ise, bu güç ve yetkilerin ayrı ayrı organlarca kullanılmasını önermiştir. Yani yasama, yürütme ve yargı güçleri meclis, hükümet ve bağımsız yargı organlarınca kullanılacak, bu organlar birbirlerinin görev alanına müdahale etmeyeceklerdir. - Bir anlamda kuvvetler ayrılığı ilkesinin temelinden söz ediyorsunuz... - Evet... Böylece güç gücü durduracak ve güçler arasında bir ahenk kurulacaktır. Montesquieu'den sonra İngiliz düşünürü John Locke 'un da katıldığı bu düşünceler Amerika ve Avrupa'nın pek çok ülkesinde kabul edilerek yasa ve anayasalarda yer almıştır. Güçler ayrılığı ilkesine "İktidar Freni" de denilmektedir. Bu ilkenin en önemli yönü, uygulamada çok rastlanan yürütme ve yasama organlarının yargı üzerindeki baskılarını önlemesidir. - İktidar freni olmazsa, demokrasi treni güvensiz yolculuk yapar, diyorsunuz... Ne yazık ki Türkiye'nin dünden bugüne değişmeyen tartışma konusu... Deniz'ler hakkındaki davada yargının yasama ve yürütme etkisi altında olduğunu mu söylüyorsunuz? - İşte Deniz Gezmiş , Yusuf Aslan , Hüseyin İnan ve arkadaşları hakkında açılan ve üç gencin idamlarıyla sonuçlanan dava, bu müdahalelerin yapıldığı bir sıkıyönetim askeri mahkemesince görülmüştür. Sıkıyönetim askeri mahkemeleri Askeri Mahkemelerin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkındaki 353 sayılı yasaya göre kurulmuş ve yönetilmiştir. Bu mahkeme bir kıta subayı ve iki askeri hâkimden oluşmuştur. Bu hâkimler ve askeri savcılar siyasal iktidara bağımlıdırlar. Çünkü onları sıkıyönetim döneminin yönetimi yani askeri yönetimi görevlendirmiştir. Bu yönetim adı geçen yasaya göre bu hâkimleri görevden alabilir, başka yerlere nakledebilir. - Mahkemeye değil, mahkemeyi kurdurana bakalım diyorsunuz... - Deniz Gezmiş davasında hukuki bakımdan bizim üzerinde durduğumuz öncelikli husus bu mahkemenin anayasaya aykırı olarak kurulmasıydı. 1961 Anayasası'nda hâkimlerin bağımsızlığından söz edilir. Söz konusu anayasanın 7. maddesinde "yargı yetkisi, Türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır" der. Yani yargı yetkisinin serbestçe kullanılabilmesi için mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkim güvencesi şarttır. Birçok askeri hâkim hatta generallerin bu konularda yazıları çıktı. Örneğin, Askeri Yargıtay Başkanı, Hâkim tümgeneral Rafet Tüzün , 12 Şubat 1973 tarihinde Milliyet gazetesinde yayımlanan yazısında "Bir heyete velev ki kanunla dahi 'mahkeme' demekle o heyetin, kişi veya organın; yargılama usullerini kullanmadan, bağımsız, teminatlı, hâkim nitelik ve niceliğinde olmayan kimselerden kurulup yargı görevi gördürülmesine imkân yoktur. Adli, askeri ve idari yargı hâkimlerine tanınan teminat, doğru bir adaletin tecellisi içindir. Askeri yargıya ait değişikliklerde de aynı ilkeler geçerlidir. İcra ve idarenin takdirleriyle hâkimlerin savcılık ve hâkimlik görevleri değiştirilir, atanmaları, yükselmeleri bu organ ve makamların arzusu içinde tutulursa hükümleri de bu makamların elinde olur. Devletin sağlam üç ayağından birisi olan yargının kırılması veya sakatlanması tüm devletin sağlamlığını ve gücünü yitirir" demektedir. Daha sonraları Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi devlet güvenlik mahkemesinde görevlendirilen askeri hâkimlerin bağımsız olamayacaklarına karar vermiştir. Bu karar Türkiye Cumhuriyeti hükümetince uygulanarak DGM'lerde görevli askeri hâkimler alınmış, yerlerine sivil hâkimler ve savcılar atanmıştır. Bu da Deniz Gezmiş davasının ilk duruşmasında ileri sürdüğümüz anayasaya aykırılık itirazının çok haklı olduğunu göstermektedir. Biz, Sayın Rafet Tüzün'ün de değindiği konu dahil olmak üzere bu konuları tüm gerekçeleri ile geniş bir dilekçe halinde yazdık, Sıkıyönetim 1. No'lu Askeri Mahkemesi başkanlığına verdik. Ve 357 sayılı yasanın 16. ve 40. maddeleri ile 1402 sayılı yasanın 11. maddesinin 1. ve 2. fıkralarının anayasaya aykırı olduğunu ve konunun Anayasa Mahkemesi'ne götürülmesini istedik. Talebimiz reddedildi. Bu durumda yargılamaların yapıldığı sıkıyönetim askeri mahkemesinin bağımsız mahkeme niteliği kazanmadığı, sadece bir kurul niteliğinde kaldığı ortaya çıkmaktadır. Sıkıyönetim askeri mahkemesi idare tarafından görevlendirilmiş bir kuruldur. Deniz Gezmiş'in parkası Halit Çelenk 'in evi Ankara'nın Bahçelievler semtinde Anıtkabir'i gören bir apartman katı. Şekibe -Halit Çelenk ailesi, "bu manzara bizim için ayrıca önemli" diyor. Salonun duvarları Türkiye'nin yakın tarihini anlatıyor. Yarım asrı aşkın zamandır savunmaların yazıldığı masanın üzeri dolu mu dolu... Evin en değerli hazinelerinden biri ise Deniz Gezmiş'in parkası. Çelenk ailesinin duygularını fazla zorlamadan parkayı getirseler, fotoğraf çeksek, şöyle bir dokunsak dedim... Doğrusu biraz dokunaklı oldu. Özellikle eşi Şekibe Hanım'ın gözleri doldu. Şekibe Hanım için, "bir duygu denizinde yaşıyor" desek yeridir. Halit Çelenk'in anlatımlarına öylesine dokunaklı sözcüklerle kısa eklemeler yapıyor ki! Deniz Gezmiş'in parkası Türkiye'nin en tanınmış giysilerindendir desek sanırım abartmış olmayız. Hemen tanınan ağır bir yeşil ve aslan yelesini andıran yaka... Şöyle alıp iki elimle kaldırdım; içinde biri varmış gibi duruyor! Ağırlığı da yerinde. Kim bilir kaç kez Deniz Gezmiş'in elinin girip çıktığı ceplerde avuç içi izleri var. Parkanın ön bölümünde de yıpranmışlık çizgileri var ama daha çok nasır gibi duruyor. Hüseyin İnan'ın kan kırmızı gömleği de Çelenk ailesinde... Şekibe Hanım dalgın gözlerle parkaya bakarken, "ne güzel çocuklardı" diyor... Fotoğraf çektikten sonra özenle katlayıp yerine koydular... Canlı gibi duruyor... Deniz Gezmiş'in parkası... Bu iş bitmedi diyor... Gelecek arkası! Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 6 Mayıs , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 6 Mayıs , 2008 İdamlar için kim ne demişti? Bazı pişmanlıklar çok geç kalır İdam yönünde oy kullananlar yaklaşık 30 yıl sonra yanlış yapıldığını söylediler. Nahit Menteşe Türey Köse'nin kitabında şunları söylüyordu: "Deniz Gezmiş ve arkadaşları konusunda yanlış yaptık. Adli hatalar olabilir." Türey Köse , ilk baskısı "Ölüme oy vermek" (Ümit Yayıncılık) ikinci baskısı "Yargılı İnfazlar" (Siyah-Beyaz) adıyla yayımlanan kitabında Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamı yönünde oy kullananlarla 30 yıl sonra yaptığı görüşmeleri aktardı. Bu kitaptan seçtiğimiz bazı bölümler şöyle: Nahit Menteşe: Yanlış yaptık Eski İçişleri Bakanlarından Nahit Menteşe , "yanlış yaptıklarını" düşünüyor: "Deniz Gezmiş ve arkadaşları konusunda yanlış yaptık. Adli hatalar olabilir. Apo'nunkinde böyle bir şey düşünmüyorum ama buna rağmen ' Sırf Apo için idam cezası uygulansın, kaldırılmasın' da diyemiyorum. O zaman, banka soygunu gibi olaylar kamuoyunda çok tepki yaratıyordu. Altında başka şeyler de vardı, rejimi korumak, nizamı korumak devlet adamının görevi. Devlet elden gidiyor görüşü vardı o zaman. Birtakım duyumlarımız vardı, bunlar da gözünü budaktan sakınmıyordu. O zamanki asker de bunların mutlak surette idam edilmesi taraftarıydı...." İsmet Sezgin: Yanlış olmuştur AP kökenli eski İçişleri Bakanlarından İsmet Sezgin de "Yanlış yaptık" diyor ve ekliyor: "Bir fiili durum oldu adeta. O günün havasında Meclis başka türlü karar veremezdi. Onlar etkili oldu. Bir baskı ortamı vardı. O ortamdan kendini kurtaramadı Meclis. Öyle değerlendiriyorum onu. Yanlış olmuştur. İdamlar hiçbir meseleyi halletmiyor. Osmanlı'da bu kadar sadrazam katledildi, Menderes katledildi, bu gençler asıldı da ne oldu? Bir kin meydana geliyor. Bir küskünlük meydana geliyor. Adeta bir kütleyi de kaybediyorsunuz. Siyasetçiye en güzel ceza onu seçmemektir, denir ya. Beğenmiyorsanız oy vermeyeceksiniz. Ama bu hatalar yapılabiliyor. Devlet duygularla, heyecanlarla değil, akılla, hukukla yönetilir. Can almak Tanrı'ya mahsustur." Zeki Çeliker: Vermiş miyim, unutmuşum Eski Türk Parlamenterler Birliği Başkanı Zeki Çeliker 'in adı da üç gencin ölüm cezalarının infazına onay veren milletvekilleri arasında yer alıyor. Çeliker'i konuyla ilgili olarak aradığımızda önce "Hiçbir zaman bir idamı onaylayacak bir tavır içinde olmadım, elim kalkmadı" dedi. Tutanakları incelediğimizi anımsattığımızda "Demek ki unutmuşum, yanlış yapmışım" dedi. Belleğini biraz yokladıktan sonra da şöyle sürdürdü: "Orada oylar blok olarak kullanılıyordu. Şartlar değişikti. Sokakta her gün sağdan soldan bir-iki kişi gidiyordu. İşin mahiyeti fikri manada tartışılmadan hissiyat içinde olabilir. Bugün gelinen noktada Türkiye'nin birliği, beraberliği, bütünlüğü, mutlu ufuklara gitmesi aslolandır. Bunu kişilerin idamına bağlayıp önüne set çekmek yanlıştır. Kim olursa olsun öldükten sonra ülkeye sağlayacağı bir fayda yoktur. Bir zarar varsa, bunu iyi düşünmek lazım. Pire için yorgan yakmamak lazım. Mazide olanları tasvip etmek mümkün değil. Bu vatan hepimizin. Bunları saptırıp da temizlenen dağı tekrar tahrik etmemek ve AB'nin iyi olabilecek niyetlerini sekteye uğratmamak lazım." Oğuz Aygün: Deniz film artisti gibiydi, insanın içi sızlıyor Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının ölüm cezasına onay verenler arasında yer alan ve o günlerde AP sıralarında oturan Oğuz Aygün , ölüm cezasının kaldırıldığı TBMM'de bu kez DSP sıralarında oturuyordu. Aygün, o günleri şöyle anlatıyor: "Deniz Gezmiş yakışıklı bir adamdı, film artisti gibi, insanın içi sızlıyor. Belki ben de üzülmüşümdür, benim de gözlerim dolmuştur, keşke olmasaydı diye. Ama Deniz Gezmiş, arkadaşlarının lideri durumundaydı, fizik yapısı, durumu, inatçılığı ve iddialarıyla. Son dakikaya kadar kapıldığı yoldan en ufak bir sapma göstermeden Türkiye Cumhuriyeti'ne meydan okudu. O gün ona ölüm cezası verdik, o kararda benim de parmağım kalkmıştır. O gün verdiğim karardan bugün pişman değilim, ama üzülüyorum, bunlar olmamalı. (...) O günkü atmosfer öyleydi. Ya devletin prestiji sıfır olacak, ya Deniz Gezmiş asılacaktı. Devlet prestijini kurtarmak için, devletin gücünün hâkimiyetini zedelememek için parmağımızı kaldırdık. Her gün bir tek adam, filmlere konu olacak kadar yakışıklı, kabadayı bir adam devlete meydan okuyordu. O ideolojiye taviz verseydik, belki Türkiye'yi bugünlere getiremezdik." Süleyman Demirel: Şartlar öyle icap ettiriyordu Deniz Gezmiş ve arkadaşları hakkındaki ölüm cezasının görüşüldüğü dönemde AP sıralarının başında oturan Süleyman Demirel 'in siyasal çizgisi kendisini Çankaya Köşkü'ne dek taşıdı. 1972'de idamlara "evet" diyen Demirel, artık ölüm cezasının kaldırılmasından yana: "Devirler değişiyor, bundan 30 sene evvelin şartları bugün yoktur. Başka şartlar vardır. Bugünkü şartları düne götürerek düşünemezsiniz, çok yanlış olur. Ayrıca Türkiye demokratik, laik, üniter bir devlet. Çatı bu. Demokrasinin birtakım imkânlarından yararlanarak üniter laik devlet zorlanmıştır. 1970'li yıllar anarşi yılları, 80'li yılların ortasından itibaren aşağı yukarı 2000'li yıllara kadar da terör yıllarıdır. Anarşi yıllarında 6 bin vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Terör yıllarında 40 bin vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Suikastlar, sabotajlar, her çeşit vahşet cereyan etmiştir. Şimdi bunların cerayan ettiği bir Türkiye ile etmediği bir Türkiye farklıdır. (...) O günün şartları öyle icap ettirmiştir, öyle yapılmıştır. Alıntı
Φ kaplan-200 Gönderi tarihi: 6 Mayıs , 2008 Gönderi tarihi: 6 Mayıs , 2008 Dağda Deniz'leri bekliyorlardı. En karanlık günleriydi 12 Mart'ın; baskınlar, tutuklamalar, öldürmeler... Kötü haber tez ulaştı Nurhaklara. Deniz, Yusuf ve Hüseyin yakalanmıştı. 'Yoldaşların tekrar gerillaya dahil edilmesi gerekiyordu.' Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu'nun 'kır grubu' yoldaşlarını kurtarmak için bir eylem planladı. Kürecik'teki Amerikan Üssü'nü basacaklar, aldıkları rehineleri arkadaşlarıyla değiştirecekler, üssü de havaya uçuracaklardı. Ancak daha önce Gölbaşı-Antep arasında bir bankadan para taşıyan araç durdurulacak, ondaki para alınacaktı. . . ölmeden önceki son 2 cümlesinden belli zaten -YAŞASIN MARKSİZMİN VE LENİNİZMİN YÜCE İDEOLOJİSİ, -YAŞASIN TÜRK VE KÜRT HALKLARININ BAĞIMSIZLIĞI!!! Şimdi göörüyoruzki Deniz gezmişlerin yoldaşlarını DEHAP yani bugünkü DTP ye çalışanlardır. Görüyoruzki Vatan çok şey borçlu bu dtpli yoldaşlara, devrimicilere. -31 ağustos 1966'da İstanbul - taksim'de, çorum'dan İstanbul'a kadar yürüyen adamlarıyla birlikte ayaklanma başlattı ve ortalığı birbirine kattı. bu kargaşada çok vatandaş yaralandı. - 19 ocak 1967'de o zamanki bir öğrenci yurdunun devir edilmesi sırasında adamlarıyla birlikte ayaklanma yaptı ve yine çok sayıda vatandaş yaralandı. - 12 haziran 1968'de İstanbul üniversitesini adamlarıyla birlikte işgal edip pek çok öğrenciyi öldürdü. - 7 mart 1968'de İstanbul üniversitesi'nde yapılan aiesec genel kurul toplantısında adamlarıyla birlikte salonu savaş alanına çevirdi. - 16 mart 1969'da karşıt görüşlü bir göğrenci hareketinin İstanbul'da bir miting yapması üzerine adamlarıyla birlikte bu miting yapan öğrencilere saldırdı... - 31 mayıs 1969'da İstanbul üniversitesi'ni adamlarıyla birlikte işgal etti. bu işgal sırasında polisle girdikleri çatışmada yaralandı. - üniversitede yapılan bir aramada dürbünlü tüfekle (suikast tüfeği, bu tüfek türü kesinlikle savunma amaçlı kullanılamaz.) yakalandı. - 11 ocak 1971'de adamlarıyla birlikte İş bankası, ankara - emek şubesini soydu. bunların yanısıra bir dönem türkiye'den kaçıp, filistin'deki kamplarda eğitim görerek geri türkiye'ye gelmiştir. İdam sehpasına götürülürken ayakkabılarının askerlere kesinlikle bırakılmamasını özellikle istemiştir. ölmeden önceki son 2 cümlesi, -YAŞASIN MARKSİZMİN VE LENİNİZMİN YÜCE İDEOLOJİSİ, -YAŞASIN TÜRK VE KÜRT HALKLARININ BAĞIMSIZLIĞI!!! Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 6 Mayıs , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 6 Mayıs , 2008 Devletin prestiji için Deniz'lere kıyanların devamları apo gibileri idam etmemeyi devlet prestiji sayıyor bugünlerde, evet Demirel gibiler haklı dün dündür bugün bugündür (!) binaenaleyh böyledir değil mi? Bu ülkede terörist adam yerine konulur, devrimci anarşist zaman değişmiş Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 6 Mayıs , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 6 Mayıs , 2008 İdam kararı alan o günün meclisinde, bazıları - 3'e 3 - diye bağırıyorlardı... Menderes ve yanındakilerin idamının, kan intikamını isteyenlerdi, bunlar... Bütün İdamlar yanlıştı, evet, İdam, insanlık ayıbı, evet... ve ne yazık ki, idamlar, asla haketmeyen kahramanları da doğurdu... Heykelli anıt mezarlar yaptılar onlara... Karşılıklı koydular ki, sömürü ruhluların zavallı ruhları yücelsin! Ama... Deniz ve Deniz'ler haklıydı... Çünkü, O günlerden bugünlere, Deniz'in idama bile giderken söyledikleri, birbir çıktı... Çok uğraştılar... Denizler de aslında ölmedi... Yok edilemedi... Mustafa Kemal gibi, bizimle -onlar-... 1 Mayıs 1977... 1 Mayıs 2008... Unutmadık... Hiçbirşeyi... Unutturmayacağız da... Sömürüye direnen, Emperyale en başta kafa tutan, en büyük devrimci Mustafa Kemal'lerin mücadelesi hiç bitmeyecek asla bitmeyecek... Ne bu sevda, ne bu direnç, ne umut bitecek... YAŞASIN TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE! YAŞASIN TÜRKİYE'MİN KARDEŞLİĞİ! KAHROLSUN EMPERYALİZM! Alıntı
Φ kaplan-200 Gönderi tarihi: 6 Mayıs , 2008 Gönderi tarihi: 6 Mayıs , 2008 İdam kararı alan o günün meclisinde, bazıları - 3'e 3 - diye bağırıyorlardı...Menderes ve yanındakilerin idamının, kan intikamını isteyenlerdi, bunlar... YAŞASIN TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE! YAŞASIN TÜRKİYE'MİN KARDEŞLİĞİ! KAHROLSUN EMPERYALİZM! Bu sloganlar deniz gezmişlerin günümüze uyarlanmış sloganımı oluyor; Asıl slogan için ne düşünüyorsunuz merak ettim doğrusu. YAŞASIN MARKSİZMİN VE LENİNİZMİN YÜCE İDEOLOJİSİ-YAŞASIN TÜRK VE KÜRT HALKLARININ BAĞIMSIZLIĞI! Alıntı
Φ Efendi Türkler Gönderi tarihi: 7 Mayıs , 2008 Gönderi tarihi: 7 Mayıs , 2008 Emperyalistlerin çıkarlarına kurban edilen yanibasimizda bir cografya var? bu cografyanin icindeki sinirlar Emperyalistler tarafindan tebesirle cizilmisse iste burda sorun vardir ve orda kürt halkida vardir! bu cografyanin icinde sirf kürtlerin degil bizimde sorunumuz vardir ve bu sorun derindir? örnegi Misak-ı Milli sinirlarimizin icinde olan Musul ve Kerkük ve buralarin bizzat Atatürk ün buralarin tekrar kendi topraklarimiza kazandirilmasi yönde aciklamalari vardir!!! ve Deniz Gezmiste bir kemalist olduguna göre! senin bahsetmek istedigin kendi sinirlarimiz icindeki bir bagimsizlik olayi degildir !!! kardesligidir.. tabii birileri icin bu cografyada kürt sorunu var olduguna inaniyorsa? yazinin tamamini tamamlamis oluruz MARKS´gelince bugün bati dünyasi bugün dahi icinden cikamadiklari bazi sorunlari onun engin anlayisindan onun yazdiklarindan onun teori lerinden yararlanmaya calisirlar... vede ders kitaplarinda yerini alir! Alıntı
Φ kaplan-200 Gönderi tarihi: 7 Mayıs , 2008 Gönderi tarihi: 7 Mayıs , 2008 DTP millet vekili sırrı sakık Yoldaşını meclise taşıdı. BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 99'uncu Birleşimini açıyorum. -http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/tutanak_sd.son_tutanak- Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz. Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim. Gündem dışı ilk söz, yaşam hakkıyla ilgili söz isteyen, Muş Milletvekili Sırrı Sakık'a aittir. Buyurun Sayın Sakık. (DTP sıralarından alkışlar) SIRRI SAKIK (Muş) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Bana söz verdiği için tekrar Sayın Başkanıma teşekkür ediyorum. Bugün 6 Mayıs 2008. 6 Mayısların Türkiye tarihinde çok önemli bir yeri var, bizim açımızdan da çok önemli bir tarih. Bundan otuz altı yıl önce Türkiye devrimci hareketinin öncü kadrolarından Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının ölüm yıl dönümü. Buradan onları rahmetle anıyoruz. Onların anıları bize hep ışık tutacak. Onlar bu ülkenin demokratikleşmesi ve özgürleşmesi için, ölümden hiç gözünü kırpamadan, canları cellatların önünde "Yaşasın Türk ve Kürt halkının kardeşliği" diyorlardı. "Yaşasın tam bağımsız Türkiye" diyorlardı. "Yaşasın işçiler" diyordu. "Yaşasın köylüler" diyordu. Eminim ki 1970'lerdeki, 1972'deki bu tespitler hâlen bugün Türkiye'mizin gündeminde ve önemini de koruyor. Değerli arkadaşlar, bundan beş gün önce İstanbul'da 1 Mayıs kutlamaları vardı. Orada hep birlikte bulunduk ve polisin nasıl emek cephesine karşı acımasız bir şekilde hareket ettiğini ve acımasız bir şekilde onlara gaz bombası ve cop kullandığını hep birlikte gördük. Dünyanın dört bir yanında da işçilerin bayramı olan 1 Mayıs kutlanıyordu, hiçbir yerde İstanbul'daki vahşet yoktu. Sayın Başbakanın ve Sayın İçişleri Bakanının ve İstanbul Valisinin ve Emniyet Müdürünün, emek cephesine uygun gördüğü tek şey bunlardı. Şimdi siz halkın arasına gittiğinizde demokrasi ve özgürlüklerden bahsediyorsunuz ama bir taraftan demokrasinin ipine sarılmanız gerekirken, evet, sarıldığınız tek şey bu silah ve şiddettir. Siz karar vereceksiniz ya demokratik bir ülke ve demokrasinden yana tavır alacaksınız ya da bir polis ülkesi olmaya karar vereceksiniz çünkü acımasız bir şekilde "Nevroz"dan tutun 1 Mayıs kutlamasına kadar halkın üzerine acımasız bir şekilde ateş eden güvenlik güçleri var. Bu gücü Sayın Başbakandan alıyorlar, bu gücü Sayın İçişleri Bakanından alıyorlar. (DTP sıralarından alkışlar) Görüyoruz işte Ne kadar masum bu Sırrı sakık ve dtp. Alıntı
Φ dünyahepimizin Gönderi tarihi: 8 Mayıs , 2008 Gönderi tarihi: 8 Mayıs , 2008 Susurluk cetesi mensuplarini vatansever ilan eden zihniyetten 6 mayis sehitlerine saygi beklemek abest olur. ********** Alıntı
Φ kaplan-200 Gönderi tarihi: 8 Mayıs , 2008 Gönderi tarihi: 8 Mayıs , 2008 Susurluk cetesi mensuplarini vatansever ilan eden zihniyetten 6 mayis sehitlerine saygi beklemek abest olur. ********** Görüyoruz VATAN SEVERLER DTP LİLERİ 6 MAYIS Şehitlerinize nasıl sahip çıktıklarını! Alıntı
Φ dünyahepimizin Gönderi tarihi: 8 Mayıs , 2008 Gönderi tarihi: 8 Mayıs , 2008 Görüyoruz VATAN SEVERLER DTP LİLERİ 6 MAYIS Şehitlerinize nasıl sahip çıktıklarını! DTP ile 6 Mayislarin ne alakasi var??? Tabii bazilarinada bu sayede firsat düsüyor ve kinlerini ortaya döküyorlar. Sanki DTP olmasa 6 Mayisa saygi gösterecektiniz. Takkiyeden baska bir sey degil. Alıntı
Φ hakanaytac Gönderi tarihi: 9 Mayıs , 2008 Gönderi tarihi: 9 Mayıs , 2008 Görüyoruz VATAN SEVERLER DTP LİLERİ 6 MAYIS Şehitlerinize nasıl sahip çıktıklarını! 6 mayıs ile dtp yi, veya dtp ile 6 mayıs ı bir tutmak ne kadar doğru ? sonuna kadar yanlış. dtpliler 6 mayıs anma törenlerine katılıyorlar mı? evet katılıyorlar. bu, oraya katılanların dtpli olduğunu göstermez veya dtpye sempati duyduklarını.. ancak bir başka durum var ki biz (meclisteki partiler ) dtp ile yeteri kadar diyalog kurmuyorlar. yeteri kadar olması bşr yana, zorunlu kalmadıkça hiç... dtp yi pkkdan uzaklaştırmak için belli çalışmalar yapmalsıın. vatandaşın oyuyla öyle feya böyle seçilen kişileri dağa değil siyaset sahnesine çekeceksin. onlar da pkk ile bağlantılarını kesecekler. ne mi yapacaksın ? geçmişten bugüne çok katı bir biçimde karşı çıktığın şeylerde biraz yumuşama yapacaksın. mesela kürtçe eğitimde. ülkenin azımsanamayacak kadar büyük bir kısmının konuştuğu dili üniversitelerde seçmeli ders olarak okutacaksın. gerekirse liselere de bu uygulamayı koyacaksın. ancak bunu yaparken insanları ülke düşmanlığını itmemek için önlemlerini alacaksın... herkesin sölemekten artık usandığı şeyi yapacaksın. ne o ? güneydoğuya yatırım !!! bu sözde kalmamalı. gap ı bitireceksin. gerekirse sert dış politikayla bu konuda seni engellemek isteyenleri durduracaksın. güneydoğuyu tarımın lideri yapacaksın. çiftçilerin geliri artacak, işsiz sayısı azalacak. insanların karnı doymaya başalyıp bilinçlenmeye başladıklarında pkk ya desteklerini kesecekler. bunu da dtplilerle birlikte yapacaksın ki dtplil milletvekllerinin (içlerine sızan bazıları dışında) pkklı oldukları söylenemez.. ödp milletvekili ufuk uras da dtp kürsüsünde konuşma yapıyor. ne yani ona da mı terörist diyeceğiz. bu kadar basit olmamalı. aysel tuğluk tu yanlış hatırlamıyorsam. diyarbakırda dershane önündeki bombalı pkk saldırısından sonra dtp içinde görüş belirtirken, " çocuklar öldürülürken ne denilebilir, ne savunulabilir " demişti. bu pkkdan ve onun acımasız eylemlerinden bir kopuşu göstermekte. ben şu anda dtp milletvekili olarak mecliste görevli olan kişilerin asla şiddeti destekleyeceğine, masum insanların ölmesine sevineceklerine inanmıyorumç. dediğim gibi dtp içinde direk pkk ile bağlantısı olanlar yok değil. leyla zana gibi. ancak ben diğerlerinin onun kadar pkk sempatizanı olduklarına inanmıyorum..... zaten, artık " bağımsız kürt devleti ve eyalet talep etmiyoruz " demeye başladılar.... Alıntı
Φ Odris Gönderi tarihi: 10 Mayıs , 2008 Gönderi tarihi: 10 Mayıs , 2008 Susurluk cetesi mensuplarini vatansever ilan eden zihniyetten 6 mayis sehitlerine saygi beklemek abest olur. ********** Alıntı
Φ Odris Gönderi tarihi: 10 Mayıs , 2008 Gönderi tarihi: 10 Mayıs , 2008 Bu sloganlar deniz gezmişlerin günümüze uyarlanmış sloganımı oluyor; Asıl slogan için ne düşünüyorsunuz merak ettim doğrusu. YAŞASIN MARKSİZMİN VE LENİNİZMİN YÜCE İDEOLOJİSİ-YAŞASIN TÜRK VE KÜRT HALKLARININ BAĞIMSIZLIĞI! yaşlasın türk ve kürt halklarının kardeşliği deniyor. bağımzsızlık sözü size dokunmasın ayrıca. bağımsız türkiye size zarar vermez korkmayın Alıntı
Φ LostsouL Gönderi tarihi: 10 Mayıs , 2008 Gönderi tarihi: 10 Mayıs , 2008 TUhaf... abd somurgesi gibi olmamayı istemek, ab dayatmalarıyla ortaya konulan kaputulasyonlara karsı cıkmak, dini dili ırkı rengi ne olursa olsun bu topraklar uzerinde kardes gibi bir butun olarak yasamayı istemek bazı arkadasları oldukca rahatsız ediyor olmalı... kalkıp abd hegemonyasına karsı cıkan, bu ugurda canlarını vermekten geri durmayan insanları bugunku pkkyla bir tutuyorlar... hatta daha ileri gidip Cumhuriyet Mitinglerine katılanları bile pkk sempatizanı gibi gostermeye calısıyorlar. O mitinglere katılan milyonların attıgı sloganları akp yanlısı medyanın haberleri dısında bizzat kendiniz gidip duymalıydınız. Biz simdi size ne söylesek havada kalacak... Ama taktıgınz at gozlukleri, kafanızı gomdugunuz damat medyası sayesinde boylesine dar kalıplar icinde yorum yapmaya calısıyorsunuz.. Cumhuriyet mitinglerine katılanlar şehit cenazelerinde nerde diye sormussunuz.. O mitinglere katılanların cocuklarının cenazeleriydi onlar.. Ama sizin medyanız bunu yazmadı... Şehit cenazelerinde artık akp protesto edilmiyor diye aklandıgnızımı sanıyorsunz siz? sehit yakınları bile artık sesini cıkarmaya korkuyor ergenekoncu diye fişlenecekler diye... Onlarca ornek vermissinzi su tarihte su oldu bu tarihte bu oldu diye... Ne abd ne ab tam bagımsız Türkiye diye meydanlara cıkan insanlarada camur atıyorsunuz.. Karsı cıktıgınız bu bagımsızlık özlemimidir merak ediyorum.. Siz nerenin somurgesi olmak istiyorsunuz? Abd mi ab mi? yoksa petrol zengini arap seylerinin mi? Ama su gercegi bir kez daha irdeledigniz icin tesekkur etmeliyim. Cumhuriyet Mitingleri icinize öyle bir korku sarmıski her fırsatta ve her konuda surekli camur atmaya calısıyorsunuz... Ben cumhuriyet mitinginede katıldım, sehit olan arkadasımın cenazesine katıldım... Ama sizden kimse yoktu... Simdi benim de kalkıp sizin gibi sormam mı gerekiyor nerdeydiniz diye? son altı yıldır kuzey ıraka bu hukumet tarafından yapılan kıyakları bilmesek, akp icindeki pkk sempatizanların neler yaptırdıgını bilmesek inanıcaz belki size... Neyse... dunyanın hicbir ulkesinde boyle bir demokrasi anlayısı yok... elinizdekinin kıymetini blin ve iyi degerlendirin... bu halk size bir sans verdi, siz sonuna geldiniz... takiyyeyle ne kadar gidebilirseniz gidin... bir gun siz gidersiniz özlemini duydugunuz, sömürgesi olma hevesiyle yandıgnız ulkelerin koynuna, biz yine burda kalır gerekirse yanarız... size inat kürt türk laz cerkez rum ermeni yahudi hristiyan koyun koyuna, kardesce... Alıntı
Φ Efendi Türkler Gönderi tarihi: 11 Mayıs , 2008 Gönderi tarihi: 11 Mayıs , 2008 BEN ATATÜRKÇÜYÜM. BEN CUMHURİYETÇİYİM. BEN LAİKİM. BEN ANTİ-EMPERYALİSTİM. BEN TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE'DEN YANAYIM. BEN ÖZGÜRLÜKÇÜYÜM. BEN İNSAN HAKLARI SAVUNUCUSUYUM. BEN TERÖRÜN KARŞISINDAYIM. BEN YOBAZLARIN, VURGUNCULARIN, ÇIKARCILARIN, DÜŞMANIYIM!.. Uğur MUMCU Ugur Mumcu'yla Deniz gezmislerin arasinda ne fark vardı! ugur mumcuyu asamadilar ? Efendi Türkler Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 11 Mayıs , 2008 Gönderi tarihi: 11 Mayıs , 2008 Siz kime ne anlatıyorsunuz?Ne zamandan beridir bu topraklarda piyonlar,kuklalar kahraman ilan edilmeye başladı? "6. filo defol demişler"miş vay be bu söz tüm suçlarını örtmeye yetiyor öylemi?Bizden önceki kuşak yaşadıklarını anlatırken masalmı anlatıyorlar sırf bu ucuz ideolojiler için binlerce genç ölmedimi bu ülkede? Ne gariptir binlerce gencin öldüğü zaman binlerce gencin ölümüne sebep olan argümanları kullanıp birde bundan şikayet etmek. Bir yandan elli yıllık faşist sloganları tekrarlayıp bir yandan bundan şikayet etmek. Aşağıda göstereceğim gibi. Hakkında en temel bilgilerden bile bihaber olunan insanlar için böyle düşmanlık beslemek. onlardan bu kadar nefret etmek. Binlerce gencin ölümüne sebep olan işte bu nefretti. İşte bu bilmeden düşman olmaktı. Görüyorum ki aynı günleri büyük bir açlıkla bekleyen vampirler gene aynı yaraları kaşımaya başlamış,geçmişten ders almaktansa hala intikam diye çığlık atanlar var.. Cunta mahkemelerinde hiçbir hukuk kuralına itibar etmeden yargılanıp. Mecliste "üçe üç" çığlıklarıyla infazları onaylanıp idam edilen gençleri anmak. Yaraları kaşımakmış. Asıl sorulması gereken soru. Katledilen, infaz edilen insanların adı geçtikçe Neyin rahatsızlığı bu? Siz hiç baskın yapılan bir evin duvarında Atatürk resmine şahit oldunuzmu?Ama Marx'ları Leninleri,Maoları görürdünüz değilmi?Peki ya onların illegal mitinglerinde hiç ay yıldızlı bayrak görmüşlüğünüz olmuşmudur?Hayır orak çekiçlerle süslüdür onların bayrakları.. Hayatta üç slogan ezberleyip memleket tarihini çözümlemeye çalışmak ne fena. Bilmeden okumadan etmeden. Aynı sloganları tekrar tekrar zikretmek. Aziz Nesin hakkındaki bilgisi Sivas katliamını gerçekleştiren şeriatçı canavarların yazdığı bir bildiride yazanlardan ibaret olan arkadaşımızın deniz'ler hakkındaki bilgiside sağdan soldan duyduğu üç dört slogandan ibaret. Hayır birde bari Deniz'ler ne zaman idam edilmiş Sağ sol çatışması ne zaman başlamış onu bilse. Silahları döşenip devrim yapacaksın?Vay bee,Türk ordusu ile düşman safları gibi çarpışmaya girişeceksin ondan sonrada kendiniz bilmezler bunları Kurtuluş savaşı Çanakkale savaşı şehitleri ile bir tutacak.. Memleketin huzur refah içinde olduğu günlerde bu gençler ellerine silah almışlar huzuru bozmak için. öyle ya. İnsan biraz memleket tarihini okumalı slogan atmadan önce. Bu gençleri anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye teşebbüs etmek suçundan idam edenler. Anayasal düzeni silah zoruyla değiştirenlerdir. Nato'nun emriyle memlekette silahlı darbe düzenleyip bu gençlerin teşebbüs dahi edemeyeceği suçu işleyenlerdir. Bir general çıkıp türban hakkında olumsuz bir şey söyleyince avaz avaz demokrasi diye bağıranlar. Askeri cuntaya direnen gençleri "türk ordusu ile düşman safları gibi çarpışmaya girenler" olarak tanımlıyor. Zira onların demokrasiden tek anladıkları türbandan ibaret olduğu için. Bu normal. Askeri cuntaya, askeri diktatörlüğe karşı silahla direnmek hangi hukuk normuna göre suçtur? Hangi insanlık kriterine göre suçtur ? Hangi ülkenin tarihinde askeri cuntaya karşı direnenlere hain gözüyle bakıldığını gördün sen ? Bu "kendini bilmez" zihniyet Kurtuluş savaşı yıllarında Atatürk ve arkadaşları için "bunlar fransızdan daha gavur, ingilizlerden daha kafir" diyordu. "İngilize kurşun sıkan kafirdir" diye fetva veriyordu. Takkiye desen gırla. Atatürk ve ilkelerinin milletin benliğindeki gücünden korkuyla onun aleyhinde konuşamazlar. Ama O'nun tüm fikirleri ve ilkelerine sonuna kadar düşmandırlar. Bu gençlerin daha yolun başında en masum taleplerine kurşunla, nazi emeklisi Alman generallerin öğrettiği işkence yöntemleriyle, üstlerine eline silah tutuşturulmuş faşist katilleri salarak cevap verildi. O da yetmedi Askeri darbeyle, memlekette okur yazar kim varsa ziverbey köşklerinde aylarca süren işkencelerle cevap verildi. Neymiş silaha sarılmışlar. Atatürk'ü de "eşkiya, idamlık" olarak ilan etmişlerdi. Eğer başarısız olsaydı ve savaşını kaybetseydi şimdi bunlar Atatürk'ü "devlete başkaldırmış eşkiya " olarak anacaklardı. Denizler için söylediklerinin aynısını O'nun için söyleyeceklerdi hiç şüpheniz olmasın. Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 11 Mayıs , 2008 Gönderi tarihi: 11 Mayıs , 2008 Bugün Deniz'leri asan mahkemenin savcısından, idamı onaylayan milletvekilerine kadar tümü Deniz'lerin üç-dört yıl hapis cezası alacakları halde idam edildiklerini söylemektedir. Nato'nun emriyle ülkenin Anayasasını silah zoruyla rafa kaldıranlar tarafından anayasayı silah zoruyla değiştirmeye çalışmak suçuyla idam edildiler. Dün onlar Altıncı Filo'yu protesto ederken gazetelerinden "kadıköy'de kuran ateşe verildi, ümmedi muhammed yetişin" , "camilerde toplanın cihada hazır olun" diye fetvalar veren zihniyetin mensupları. Bugün onların adlarının dahi anılmasından rahatsız. Dün Nato'nun Gladio örgütü tarafından kurulan "komando kampları" adı verilen terörist kamplarında, İsrail'li, ABD'li subaylardan katliam yöntemleri dersi alan faşist bozuntularının zihniyetindekiler onların adlarının anılmasından rahatsız. Hangi ülkenin gizli servisinin desteğiyle çalıştıkları, hangi ülkenin ajanlarından aldıkları para kaşılığı ülkede gençleri öldürdüklerini, kaç kilo uyuşturucu karşılığında kendi ülkesinin istihbarat elemanlarını Alman istihbaratına sattıklarını mahkemelerinde anılarında birbir anlatan hainleri, kahraman ilan eden cahiller. Onların adlarının anılmasından rahatsız. Alman hükümeti tarafından hesabına 1 milyon dolar yatırıldığı sonradan ortaya çıkan. karısı, kızları ile parti üyelerinin, Alman bankasında ortaya çıkan bir milyon dolar için birbirine girip memlekete rezil olduğu partinin mensupları onların isimlerinin anılmasından rahatsız. Bir yandan milliyetçi geçinip bir yandan memleketin anasını ağlatan ne kadar iş varsa uyuşturucu kaçakçılığından, kadın satıcılığına, silah kaçakçılığından, çocuk ticaretine kadar hepsinin önde giden adamlarını bünyesinde barındıran partinin zihniyetindekiler onların adlarının anılmasından rahatsız. Atatürk ilkeleri ve temsil ettiği ne varsa aslında nefret eden. Bunu gizlemek için ömrü takkiyeyle geçenler onların adlarının anılmasından rahatsız. Çünkü onlar, gerçek vatanseverliğin, gerçek milliyetçiliğin yüzlerine tokat gibi çarpmasının semboludur. Alıntı
Φ kaplan-200 Gönderi tarihi: 11 Mayıs , 2008 Gönderi tarihi: 11 Mayıs , 2008 yaşlasın türk ve kürt halklarının kardeşliği deniyor. bağımzsızlık sözü size dokunmasın ayrıca. bağımsız türkiye size zarar vermez korkmayın -http://www.emep.org/eg/6mayis2006.html- Tunceli: THKO önderleri Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan?ın idam edilişinin yıldönümü dolayısıyla Tunceli bir araya gelen Emek Gençliği üyeleri, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının bıraktığı mücadele mirasını sürdürme sözü verdi. Emek Gençliği?nin çağrısı ile Tunceli Sanat Sokağı?nda bir araya gelen gençler, Deniz, Yusuf ve Hüseyin?in dönemin cuntası tarafından idam edilişinin 34. yılı dolayısıyla bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Gençlerin ?Yusuf, Hüseyin, Deniz sürüyor sürecek mücadelemiz? sloganını attığı eyleme DTP?liler de katıldı. Çevrede bulunan Tuncelililer ise alkışlarıyla gençlere destek verdi. Emek Gençliği adına basın açıklamasında konuşan Sancar Yamaç, Denizlerin katledilmesine rağmen, emperyalizme karşı mücadelenin güçlenerek sürdüğünü ifade etti. Denizlerin 6. Filo askerlerini Dolmabahçe?den denize döktüğünü hatırlatan Yamaç, ?ABD?nin kanlı pençelerini başta ülkemiz olmak üzere bütün dünyadan söküp atmak için mücadelemizi büyüteceğiz? dedi. Adana: Partimiz Adana İl Örgütü ve Adana Emek Gençliği ölümlerinin 34. yıl dönümünde Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan?ı önceki akşam düzenledikleri ?Bağımsızlık, Demokrasi ve Kardeşlik Şöleni? ile andılar. Yaklaşık bin kişinin katıldığı şölene, Tekel işçileri ve Balcalı işçileri de katıldı. Saygı duruşu ile başlayan şölen, Denizler ve diğer devrimci önderlerin yer aldığı sinevizyon gösterimi ile devam etti. Gösterimin ardından konuşan EMEP Genel Başkan Yardımcısı Ender İmrek, ?Deniz Gezmiş ve arkadaşları bağımsız ve demokratik bir Türkiye, Türklerin, Kürtlerin ve her milliyetten insanların kardeşçe yaşadığı, emperyalizme karşı bağımsız olan işçilerin ve köylülerin aç ve sefil olmadığı bir ülke için mücadele ettiler ve bu yüzden 34 yıl önce idam edildiler? dedi. Türkiye?nin en büyük sorununun bağımsızlık, demokrasi ve halkların kardeşliği olduğunu ve Deniz Gezmişlerin hayatları pahasına ısrarla ortaya koymuş oldukları bu şiarın bugünün Türkiye?sinde işçi ve emekçilerle emperyalistler ve onların işbirlikçileri arasında bir düğüm haline geldiğini dile getiren İmrek ?Ya bu düğüm emperyalistler ve onların işbirlikçileri elinde çıkmaza sürüklenecek ya da işçilerin emekçilerin ve her milliyetten halkların bu düğümü çözmeleri ve Türkiye?yi bağımsız ve demokratik bir ülke haline getirmeleriyle sonuçlanacak? diye aktardı. Emek Gençliği Merkez Yürütme Kurulu üyesi Sema Barbaros ise konuşmasında, ?Biz bu ülkede sözde kahramanlar istemiyoruz, biz bu ülkenin gerçek kahramanlarını tanıyoruz, bu ülkenin gerçek kahramanları Denizler, Hüseyinler, Yusuflardır bizler onları biliyor ve tanıyoruz? diye ifade etti. Etkinlikte konuşan Balcalı işçisi Fayim Yalçın ise ?Örgütlenmek ortak çıkarlar temelinde, ortak hedefler için birleşmek demektir. Yüzlerce binlerce örgütlü insan yenilmez bir güç demektir? dedi. Şenliğin yapıldığı salonda ?İncirlik Üssü kapatılsın?, ?Yaşasın bağımsız Türkiye? ve ?Irkçılığa, şovenizme karşı halkların kardeşliği için birleşelim? pankartları asıldı. Konuşmaların ardından Metin Kahraman ve Serdar Keskin Kürtçe, Zazaca ve Türkçe şarkılar söyledi. Ankara: Karşıyaka Mezarlığı?nda toplanan binlerce işçi, emekçi, her yaştan kadın ve erkekler Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan?ı unutmadılar. Anmada hep bir ağızdan ?Kahrolsun emperyalizm, yaşasın sosyalizm? denilerek, emperyalizme öfke, barış, kardeşlik ve özgürlüğe duyulan özlem dile getirildi. Karşıyaka 2 No?lu Kapı?da buluşanlar, Deniz Gezmiş?in dev fotoğrafının ve ?Yaşasın Türk ve Kürt halkının kardeşliği, kahrolsun emperyalizm? yazılı pankartın arkasında kortej oluşturarak yürüyüşe geçtiler. Kortejin en önünde Deniz Gezmiş?in avukatı, mücadele yoldaşı Halit Çelenk, Şekibe Çelenk, Denizlerin mücadele arkadaşı Aydın Çubukçu, Kapital?in çevirmeni Alaattin Bilgi, Şair-yazar Ali Balkız, Genel Başkan Yardımcımız Haydar Kaya yürüdü. Pankartı taşıyanlar, üzerlerinde devrim mücadelesinde yaşamlarını yitirenlerin fotoğraflarının yer aldığı önlükleri giydiler. 68?liler ve Ankara 78?liler dernekleri, PSAKD pankartlarının arkasında ise ?Yüsuf, Hüseyin Deniz, Sürüyor, sürecek mücadelemiz? yazılı pankartı ile EMEP ve Emek Gençliği yürüdü. Divriği Kültür Derneği, Halkevleri, DİSK, Genel-İş Ankara Bölge ve Şubeleri, CHP, SHP, Tez Koop-İş, Ankara Sendika Şubeler Platformu, ÖDP, ESP, DTP, İP, Odak da anma etkinliğinde pankartlarıyla yer aldı. Denizlerin şahsında tüm devrim şehitleri anısına saygı duruşunun ardından, sadece Denizlerin avukatı değil, aynı zamanda yoldaşları da olan Halit Çelenk konuştu. Mezarları başından Denizlere sevgisini, selamlarını gönderen Çelenk?in konuşmasının ardından ortak metni ise Ankara 78?liler Derneği Başkanı Ruşen Sümbüloğlu okudu. Sümbüloğlu, üzerinden 34 yıl geçmesine karşın onları hiç ölmemiş gibi yaşatan şeyin antiemperyalist mücadele kararlılığı olduğunu vurguladı. Denizlerin mücadele arkadaşı, yazarımız Aydın Çubukçu da bundan 34 yıl önce bugün 24 yaşında olan üç fidanın bugün hala 24 yaşında olduklarını ve mücadeleyi sürdürdüklerini söyledi. Deniz?in ?Yaşasın Türk ve Kürt halklarının bağımsızlık mücadelesi? derken, günümüzün en acil, en yakıcı meselesini dile getirdiğini kaydeden Çubukçu, ?Bu sözler yalnızca emperyalizmin kötülüğüne, vahşiliğine değildir, bizim de kardeşliğimiz ve devrimci mücadelemizin zorunluluğu üzerinedir? diye konuştu. Çubukçu konuşmasının ardından, Che Guevera?nın mezarından getirilen bir avuç toprağı alkışlar arasında Deniz?in mezarına dökerek, ?Che Deniz?i selamlıyor, Deniz Che?yi kucaklıyor? dedi. -http://www.emep.org/eg/6mayis2006.html- Leninizmin Yüce İdeolojisi, Yaşasın Türk ve Kürt Halklarının Bağımsızlık Mücadelesi, Kahrolsun Emperyalizm!" -http://www.ozgurluk.org/news.php?h_newsid=3948- Emperyalizme karşı mücadele, kuşku yok ki Kürt ve Türk ve bütün milliyetlerden halkın birliği olamadan başarıya ulaşamazdı. Ancak böyle bir birlik, yine kuşku duyulamaz ki, halkların kardeşliği ve öyleyse hak eşitliğini, kimsenin kimseyi aşağılamaması ve kimsenin kesmeye üstünlük taslamamasını zorunlu kılardı. Kısacası Deniz in çizdiği yol doğrudur: Yaşasın Türk ve Kürt halklarının bağımsızlık mücadelesi! Denizlerin temel sloganı da doğrudur: Yaşasın Tam Bağımsız ve Gerçekten Demokratik Türkiye! -http://www.siverek.net/KuRT-SORUNU/Deniz-gezmis-ve-Yusuf-Aslan-anisina-369.htm- anlayana... Yaşasın türk ve kürt haklarının bağımszızlığı'dır kardeşliği ise bu güne uyarlınmış şeklidir. Alıntı
Φ Odris Gönderi tarihi: 11 Mayıs , 2008 Gönderi tarihi: 11 Mayıs , 2008 Ben ilk sayfadaki yazılarımda katledilen devrimcilerin son sözlerini yazdım. bunlar kesin delillerdir ve özellikle deniz gezmişin ki yazılıdır. orada kardeşlikten bahseder. burada verilen örneği dikkatlice okudum. bunun nesinden nem kapılıyor anlamadım. yazının tümünde de zaten genel konu ortaya çıkıyor ama ben sadece kırmızıyla gösterilenlerden birini alayım. Emperyalizme karşı mücadele, kuşku yok ki Kürt ve Türk ve bütün milliyetlerden halkın birliği olamadan başarıya ulaşamazdı. Ancak böyle bir birlik, yine kuşku duyulamaz ki, halkların kardeşliği ve öyleyse hak eşitliğini, kimsenin kimseyi aşağılamaması ve kimsenin kesmeye üstünlük taslamamasını zorunlu kılardı. Kısacası Deniz in çizdiği yol doğrudur: Yaşasın Türk ve Kürt halklarının bağımsızlık mücadelesi! Denizlerin temel sloganı da doğrudur: Yaşasın Tam Bağımsız ve Gerçekten Demokratik Türkiye! kardeşlik ve hep birlikte tam bağımsızlıktan bahsedildiği çok açık. şimdi sevgili dostum, sen bunun nesinden hoşlanmıyorsun? Alıntı
Φ Efendi Türkler Gönderi tarihi: 11 Mayıs , 2008 Gönderi tarihi: 11 Mayıs , 2008 Yankee go home! '68'li adaşım Işıl , ''Çok şükür'' dedi, ''cenaze için değil, güzel bir iş için meydanlardayız.'' Haklıydı, daha perşembe günü dostların dostu Üstün Korugan 'ın cenazesinde birbirimizi teselli etmeye çalışmıştık. '78'li kardeşim Mete, ''ilk kez,'' dedi, ''68'liler, '78'liler ve daha gençler aynı meydandayız.'' Öyleydi, pazar günü Kadıköy Meydanı'nda yapılan NATO'yu ve Bush 'u protesto mitinginde '68'lisi, '78'lisi ve '88'lisi aynı meydandaydık ve mutlaka en sevdiklerimiz; ölülerimiz yüzlerinde mutlu bir tebessüm bizi izliyorlardı. Alan tıklım tıklım doluydu ve şaşırılacak bir şey, hiçbir grup daha önceden belirlenen sloganların dışında slogan atmıyordu. Gene şaşılacak bir şey, ortalık fazlasıyla sakindi, hatta heyecanın az olduğundan bile söz edilebilirdi. Belki de bana öyle geldi, çünkü ne de olsa ben ve yaşıtlarım, dünyayı kolayca değiştirebileceğimize inanıyorduk, bu nedenle daha heyecanlı ve daha serttik ama zamanlar geçmişti ve şimdi dünyanın hiç de öyle kolay değişmediğine tanık olan bir kalabalığın içinde yürüyorduk. Ve ben Ruhi Su 'nun, Vedat Demircioğlu 'nun ölümü nedeniyle yazdığı destanı anımsamaya çalışıyordum. ''Gencecik çocuklardı, belki siz de gördünüz, ellerinde pankartlar özgürlük diyorlardı.'' Evet gencecik çocuklardı ve ölümle ilk kez, 6. Filo nedeniyle tanışacaklardı. Egemen güçler, 6. Filo askerlerini Dolmabahçe'de denize dökenleri düşman ilan etmişlerdi. Çünkü onlar, ''Bağımsız Türkiye!'' diyorlardı, ''İşgal edilmek istemiyoruz!'' diyorlardı, ''Milli Petrol!'' diyorlardı. ''Yankee go home!'' diyorlardı. Ve yıllar boyu, bu düşmanlık bitmedi. Birbirinden güzel insanlar, kimi işkencede, kimi sokak ortasında vurularak, kimi cezaevi koşullarına yenik düşerek öldü. Ölümler aldı başını gitti ama Amerika'nın Türkiye'yi kuşatma emelleri bitmedi. Bitmek şöyle dursun giderek iştahı kabardı ve artık üstü kapalı değil üstü çok açık isteklerini sıralamaya başladı. Reddedilen tezkerede ve varsa Amerika asla bundan vazgeçmedi. Doğu'da ''uranyum'' u, Batı'da ''bor'' u olan bu topraklardan hangi emperyalist güç vazgeçebilir? Cümle âlem Ortadoğu petrollerinin sekiz yıl içinde biteceğini biliyor. Artık dünyayı yöneten 400 büyük şirketin ki, onlar devletlerin ve hükümetlerin üstünde, onları yöneten bir güçtür, bora, uranyuma ihtiyacı var. Ve su en büyük silah. Bu güzel yurtta bütün bunlar fazlasıyla var. Sözün kısası bizim işimiz uzun ve zor. Biz eskiler pek açık etmesek de içimizden aynı şeyleri geçirdik. ''Ne iş, doğdum 'Yankee go home!' dedim, göçüp gideceğim gene 'Yankee go home'! diyorum." Oldukça moral bozucu bir tablo bu. Nâzım Hikmet 'in vatan hainliği devam ediyor hâlâ. Bir yerlerde bir şey kırılmalı. Belki de kırılıyor. Tıpkı bir akrebin kendini sokması gibi Amerika da kendi kendini sokuyor, mutlaka ama mutlaka bir düşman yaratma ihtiyacı duyuyor, aksi takdirde silah şirketleri, ilaç şirketleri, meşrubat şirketleri, Hollywood batar. Büyük Amerikan rüyası çöker. O zaman ''Yankee go home!'' un yanına başka sloganlar koymalıyız. ''Silah yapımına son!'' demeliyiz, kendi ülkemiz için milli bir tarım politikası istemeliyiz, milli bir eğitim politikası talep etmeliyiz. Bu arada bilmediğimiz şeyleri öğrenmeliyiz, dünyanın en önemli su yollarına sahip olduğumuzu, dünyanın en zengin altın madenlerine sahip olduğumuzu, dünyanın en zengin bitki örtüsüne sahip olduğumuzu ve dünyanın en renkli kültürüne sahip olduğumuzu! Bu yeni savaşta bilmek, tanımak ve özveri en önemli silah. İş ''Yankee go home!'' demekle bitmiyor. IŞIL ÖZGENTÜRK ........................... Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.