Φ ELiFLE Gönderi tarihi: 19 Nisan , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 19 Nisan , 2008 Hasat Zamanı Sen o şarkıyı söylerken Hani aşıkmış gibi Hani şaşkın, Ve pek anlamsız bakışların Ve ne söyleyeceğini bilemeyen dudaklarının kıyısına sığınmış beklerken,zaman yanımızdan geçip gidiverdi,bir hırsız gibi çalarak tüm hayallerimizi torbamızdan.Bir tutam akşamüstü,bir okadar sabah bırakmış bıraka bıraka,seni de alıp götürmüş ve vermiş kime vermişse,hiç sevemediğimiz bir memleketliye,sen de oturmuş kalakalmışsın kıyıcığında hayatın,ve kalakalacaksın ,yanından geçiveren zamana tutunamayacaksın,kalanı da çaldıracaksın. Küllü griye döndü resimlerimiz Görüntümüz silindi,silinecek Denize düşmüş bir akşam güneşinden Binlerce yıldız ve ay doğacak Çiçeklerin rengini görmesen de kokuları gelecek İşte o zaman,hayatın tadında, olgunlaşmış bir cennet meyvesinin lezzetini bulacaksın.Kalkıp yürümek zamanı,koşmak zamanı ve giymediğin elbiseleri giymenin,yaşamadığın duyguları yaşamanın zamanı.Hasat zamanı be birader hasat zamanı,hayata diktiğin herşeyi toplamanın zamanı, Ya da yine şaşkın bakarak Önünden geçip giden Günleri harcamaya devam eden Bir ürkek bulut misali Yağmaktan korkarken Sert bir rüzgarın önünde Neye uğradığını anlamadan Tükenip biteceksin. Sokağa çıkıyorum,bir agorafobi bende bu manasız kalabalıklar,kime baksam asık surattan hüküm giyer,duygularımın güvenliği tehlikede,bir depresyon alabildiğine başıboş bırakılmış,nerede benim zamanlarım,aşkı bağlamış,nefreti salıvermişler,”o güzel insanlar o güzel atlara binip gidivermişler” gibi geliyor dudaklarıma şarkıların sözleri,utanıyorum. Ben mi böyleyim İçkiler mi bozuldu Sana sorsam konuşmazsın Kuşlar ve ağaçlarla konuşuyorum artık Onlar zaman bozuldu diyorlar Ben inanmıyorum. Aksi gibi, Ben artık hiçbirşeye inanmıyorum. Bu hasat mevsiminde sadece Hayata ektiklerimi topluyorum. Oğuzkan Bölükbaşı Alıntı
Φ suheda Gönderi tarihi: 25 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 25 Nisan , 2008 BİR ADIN KALMALI... bir adın kalmalı geriye bütün kırılmış şeylerin nihayetinde aynaların ardında sır yalnızlığın peşinde kuvvet evet nihayet bir adın kalmalı geriye bir de o kahreden gurbet sen say ki ben hiç ağlamadım hiç ateşe tutmadım yüreğimi geceleri, koynuma almadım ihaneti ve say ki bütün şiirler gözlerini bütün şarkılar saçlarını söylemedi hele nihavent hele buselik hiç geçmedi fikrimden ve hiç gitmedi bir topak kan gibi adın içimin nehirlerinden evet yangın evet salaş yalvarmanın korkusunda talan evet kaybetmenin o zehirli buğusu evet nisyan evet kahrolmuş sayfaların arasında adın sokaklar dolusu bir adamın yalnızlığı bu sevda biraz nadan biraz da hıçkırık tadı pencere önü menekşelerinde her akşam dağlar sonra oynadı yerinden ve hallaçlar attı pamuğu fütursuzca sen say ki yerin dibine geçti geçmeyesi sevdam ve ben seni sevdiğim zaman bu şehre yağmurlar yağdı yani ben seni sevdiğim zaman ayrılık kurşun kadar ağır gülüşün kadar felaketiydi yaşamanın yine de bir adın kalmalı geriye bütün kırılmış şeylerin nihayetinde aynaların ardında sır yalnızlığın peşinde kuvvet evet nihayet bir adın kalmalı geriye bir de o kahreden gurbet beni affet Kaybetmek için erken, sevmek için çok geç A.Hamdi Tanpınar Alıntı
Φ ELiFLE Gönderi tarihi: 27 Nisan , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 27 Nisan , 2008 BİR ADIN KALMALI... bir adın kalmalı geriye bütün kırılmış şeylerin nihayetinde aynaların ardında sır yalnızlığın peşinde kuvvet evet nihayet bir adın kalmalı geriye bir de o kahreden gurbet sen say ki ben hiç ağlamadım hiç ateşe tutmadım yüreğimi geceleri, koynuma almadım ihaneti ve say ki bütün şiirler gözlerini bütün şarkılar saçlarını söylemedi hele nihavent hele buselik hiç geçmedi fikrimden ve hiç gitmedi bir topak kan gibi adın içimin nehirlerinden evet yangın evet salaş yalvarmanın korkusunda talan evet kaybetmenin o zehirli buğusu evet nisyan evet kahrolmuş sayfaların arasında adın sokaklar dolusu bir adamın yalnızlığı bu sevda biraz nadan biraz da hıçkırık tadı pencere önü menekşelerinde her akşam dağlar sonra oynadı yerinden ve hallaçlar attı pamuğu fütursuzca sen say ki yerin dibine geçti geçmeyesi sevdam ve ben seni sevdiğim zaman bu şehre yağmurlar yağdı yani ben seni sevdiğim zaman ayrılık kurşun kadar ağır gülüşün kadar felaketiydi yaşamanın yine de bir adın kalmalı geriye bütün kırılmış şeylerin nihayetinde aynaların ardında sır yalnızlığın peşinde kuvvet evet nihayet bir adın kalmalı geriye bir de o kahreden gurbet beni affet Kaybetmek için erken, sevmek için çok geç A.Hamdi Tanpınar Ne güzel söylemis ölümsüz sözlerle A.Hamdi Tanpinar "Kaybetmek icin erken,sevmek icin cok gec" ........Tesekkürler sevgili suheda bu siiri tekrar hatirlattigin icin,sevgiler... Alıntı
Φ ELiFLE Gönderi tarihi: 27 Nisan , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 27 Nisan , 2008 Ölü Sirenler Gerçekte duymadığım sesler bitti Öğleye doğru bir gök gürültüsü yalnız Karıştırdı ortalığı bir süre Gök akıttı bir parça yağmurunu Ve deniz kuşları umutsuz Arıyorken kokularını gölgelerinde Sıyırdı bir iki bulutu güneş de Yığılıp kaldı yorgun Denizin gözbebekleri üstünde. Bir uyum muydu durgunluk, fırtınayı Gök gürültüsünü de barındıran içinde Duyuyorum o tanıdık sesi yeniden Tiz bir çıngırağı andıran Benzeyen zil sesine de Daha önce unutmuşum gibi denizde Yankılanıp durdu ara vermeden. Hangi dili öğreniyordum? Mutluluk İki tek ağustosu çarpıştıran Sızdıran kanını bu yaz gününe Yaşayan bir mutluluk? Ve işte kaç yerinden kesilmiş ki ellerim Bekletip durdu da acısını bunca yıl Şimdi bir gülümseme gibi sindi yüzüme. Görmüşüm daha önce de bir Lidya kralının boynunda Bilmekti yazgısını ölümünü, gene de Yıllarca beklemişti kendini Yeşimden sapı olan bir kılıçla Bense ne içimi yakan rüzgarı Ne denizdeki yangını, ne gök gürültüsünü Duymuş gibi olduğum sesleri de değil Yaşamın gövdesini arıyordum yalnızca Bir çürük dişle alnımdaki İki üç kırışığı yedeğine takmış da. Özledim ilkelliğimi dalgalarında Buldum savaşı bitmez derinliklerini karıştırdıkça bir kargının ucuyla Gördüm, bekliyordu kendini de o da Germiş de al kıskacını Lidya kıralı gibi O turuncu ruh, değişken İzledim onda ilk oluşumu sanki Hafifçe kesilmiş gibi oldu dudağım bir yerinden. İşledim payıma düşen her görüntüyü Kamaştı gözlerim kıyıya varınca Rüzgarın itişiyle kumlarda Durmadan yer değiştiren Sayısız siren iskeleti Çın çın ötüyordu sessizlik kaburgalarında Dedim, besbelli başıboş bırakmışlar da korkuyu Tarihin onlara bağışladığı Bu garip rastlantıdan Doğma bir rahatlıkla parıldıyorlar şimdi Kemikleri som altından. Sığındım çatısına bu yok olmuş şehrin. Şehir ki herkesin bir şehir düşündüğü gibiydi Tanrım! tunç bir kapı kilidi Bronz bir sokak Kumlar içindeydi. Ve bu çakıl taşı Kim bilir kimin külrengi kalbi Tanrım! Neden herkes başka tarafa bakıyor Neden herkes başka biriydi. Yıkıntılardan geçtim, eski mezarlardan Şimdi artık bir anımsamada yeri olmayan Arı kümeleri taşların arasında Ve yukarıda kuşlar yanmış kağıt parçaları gibi Uçuşuyordu da Ağır ağır yanıyordu da şehir Yanmayan kadınlar gördüm Nasıl görünürse dünya gözyaşının altından Tam öyle, dönüp duruyorlardı bu cehennem oyununda Ve büyümeyen adamlar gördüm, hiç şaşırmadım. Konuşuyorlardı sırayla, ilgisiz Ağaçlara asılmışlardı bir yandan da Bir kapı kirişine asılmışlardı ve ufka Ölüm müydü konuştukları? Ölümdü anlaşılan Silince bir aynayı çıkıveren karşılarına Bir ölümdü ki, işte bir muska asılı dururdu duvarda Bir büyü gösterilirdi Bir kuyu sezdirilirdi Hiç yoktan bir zincir boşalırdı avluda. Akşam geri verince bana gözlerimi Şehir de kayboldu, denizin durgunluğu da Bir anka kuşu yeniden karıyorken küllerini Bir kaya oyuğu kendini alıştırıyorken boşluğa Dedim, deniz de bendim, düşleyen de denizi Ve sabah olur olmaz üstünde derinliğimin Bir gülümseme gibi bulacağım kendimi. Edip Cansever 1 Alıntı
Φ ErdalAktas Gönderi tarihi: 11 Mayıs , 2008 Gönderi tarihi: 11 Mayıs , 2008 Akşam geri verince bana gözlerimi Şehir de kayboldu, denizin durgunluğu da Bir anka kuşu yeniden karıyorken küllerini Bir kaya oyuğu kendini alıştırıyorken boşluğa Dedim, deniz de bendim, düşleyen de denizi Ve sabah olur olmaz üstünde derinliğimin Bir gülümseme gibi bulacağım kendimi. Alıntı
Φ ELiFLE Gönderi tarihi: 21 Temmuz , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 21 Temmuz , 2008 Düello Bir düelloda Daha büyük bir şey vardır Ve daha acıdır bu Ölümden de ölüm korkusundan da Bakarsın dün en güvendiğin kişi Karşı tarafın şahidi olmuş İşte acıdır bu da Ölümden de korkusundan da Daha da acısı vardır ama O da sevdiğin kadının Karşı tarafı ziyaret etmesidir Bu bir nezaket ziyareti de olsa Düello gerçekleşmemiş de olsa Acıdır bu Ondan da ondan da Daha da acısı Kılıcın elinde Alnında bir tutam güneş Kalakalıyorsun ortada Cemal Süreya Alıntı
Φ ELiFLE Gönderi tarihi: 21 Temmuz , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 21 Temmuz , 2008 YÜZÜSTÜ KALAKALMIŞLAR Değil yalnız deniz, değil yalnız kıyı, köpük, güçleri boyuneğme nedir bilmeyen kuşlar, değil yalnız şurada buradaki kocaman gözler, değil yalnız yaslı gece ve gezegenleri, değil yalnız orman ve yüksek kalabalığı, acı da, evet, acı da ekmeğidir insanın. Ama neden? Ben o zamanlar ip gibi inceydim ve daha kara bir gece suları balığından,ve elimde değildi, elimde değildi dayanmak, dünyayı değiştirmek isterdim bir yumrukta. lsırdığımı sandım birden en acı otu, böldüğümü cinayetle kirlenmiş bir sessizliği. Ama yalnızlık içinde doğar ve ölür her şey, akıl durmadan büyür taşkınlığa dönmek için, güle ulaşamadan genişler taçyaprağı, yalnızlık işe yaramaz tozudur dünyanın, dönen tekerlektir insansız, topraksız, susuz. Ve böylece haykırdım da ben yitik ne oldu bu dizginsiz çığlık çocuklukta? Kim işitti? Hangi ağız karşılık verdi? Hangi yolu tuttum? Ne karşılık verdi duvarlar, başımı vurduğumda kendilerine? Yükselip geri gelir zayıf yalnızın sesi, döner, döner durmadan acımasız tekerleği felaketlerin. O çığlık yükselip geri geldi. Bilmedi kimse. Yüzüstü kalakalmışlar bile. Pablo NERUDA Alıntı
Misafir asyy Gönderi tarihi: 7 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 7 Ağustos , 2008 Sayfanıza bir şiirle katılamadım ama şiirleri gerçekten çok beğendim. En azından paylaşımlarınız için teşekkür etmek istedim. Elinize sağlık Alıntı
Φ suheda_ Gönderi tarihi: 24 Ekim , 2008 Gönderi tarihi: 24 Ekim , 2008 Dokunsan Yüreğime Sen gittin ya dilim yarım uyaklarım kayıp..Gidişinle tükendi kelimeler.. Kanayan düşlerimin içinden çekip çıkarıldı kimsesiz esir hisler.. Candı kandı.. ama hükmü yoktu.. Çaresizlik tavında demini almıştı yarınlar.. Adı olmayan bir sevda çıkmaz sokak misali takılıp kaldı dikenlerine imkansızlığın.. Yokluğun bıçak gibi keserken geceyi karanlık gülümsedi bir an.. Ve ardında yeşerdi cansız seviler.. Sözler uyumsuzluğunu kusarken gecenin koynuna sahipsiz uyaksız sevdaya dair tüm kelimeler.. Kimliksiz bir duygunun esaretinde bedeni olmayan ruhlar ruhsuz bedenlere inat canhıraş bir çabayla tutunmakta bugüne. Dünden bugüne.. Dünün gölgesinde yaşarken bugünü ama sevdasız ama yarınsız.. Keşke’lerin kaygısı çöreklenmiş yorgun bedenlere.. Özgürlüğü takıp bir kuşun kanatlarına yarınlardan uzanmak vardı sevgili sana.. Hiçbir şeyi umursamadan dikenli tellere rağmen. Kanayan ellerimize yüreğimize birbirine hasret bedenlerimize imkansızlığa rağmen.. Bana rağmen.. Sana rağmen.. Sınırlar yok etmeden bizi.. Tek bir kez. Son kez. Dokunsan yüreğime.. Ve ben o an ölsem Gece gözlerinin derinliğinde... Tek bir kez ve son kez... “İki sınır ülkenin dikenli telleriyiz biz dokunsak kanar ellerimiz” alıntı Alıntı
Φ suheda_ Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2008 Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2008 Ayazlara aldanıp düşme karanlıklara. Ben, yüreğime baharları doldurup Sevginde " mutlulukları" tatmaya geliyorum. Ellerindeki toprak kokusunu, Yüreğindeki ölümsüz sevda umudunu Ömür boyu " sende " yaşamaya geliyorum. Kaldır baharlarda kurumuş düşlerini, Üşüyen ellerini aç, İçine çek yüreğimin sıcaklığını. Ben, avuçlarıma " yıldızları " doldurup Gözlerime " gökkuşağını " giydirip Her gülüşünde sana yağmaya geliyorum. Acılarında kanamış, Umutlarını ser kurak toprağa. Ben, ömrümü sana adayıp Acılarını " yüreğimde" yakmaya geliyorum. Düşlerimi avuçlarına sunup Gülüşlerinde karanlıklarını boğup Gökkuşağında gözlerinde doğmaya geliyorum. Biraz daha dayan acılara, Bırak üzülme dökülen gözyaşlarına. Bu sabah güneşle, Islak gözlerini kurutmaya geliyorum. Günahlarında bedenimi yakıp Karanlıklarına gözlerimin aydınlığını giydirip ömrüne, ömrümü feda edip Yüreğinde " yaşamaya "geliyorum alıntı Alıntı
Φ suheda_ Gönderi tarihi: 18 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 18 Aralık , 2008 Nehir ve Okyanus Goncalar alırım gamzelerinden Her gülüşünde……………….. Bir nefes al bırak derinden Rüzgarım olsun ……………… Gelip sana dokunayım Bu gün ayın onüçü daha Dişi dolunayım Ondördünde parla son kez Bekle,gülümse,onbeşinde gidersin Yavaş yavaş,biraz biraz, incelerek. Kaybolalım karanlığı delerek….. Sen ufuklara ben uzaklara Son kez gülümse ufuklardan Yakın ufuklardan Yaslanayım dağlarına,gülümse Her sabah bakın ufuklardan Böyle değildin diyorlar Sus pustun…………………… Sana ne oldu dilin çözüldü Konuşturdun ya şu ahraz adamı Zincirler çözülse birde Ah elim! Son şiirimdi okuduğun Arkası yarınlarımız olacak. Bölümlük aşklar değil, Ölümlük aşklar yazacağım sana. Okyanus gözlüm, yitik aradığım Aslında bütün şiirlerim sanaydı Sen benim son ve ilk aradığım. Farkındasın ………………… Hepsi hasret ve hüzün üzerine Beklediğim gündüzün üzerine Ağaran yüzün üzerine Ey gecem,gülümse Yine sana hep sana olacak Bu aşığın işi ne Destanlar yazarım tek bir gülüşüne Asırlara miras kalır manas gibi Dilden dile okunur hikayemiz Ben hep seni aradım Baharda kışta seni Ey güneş,yazda gölgeni, Güzde seni Her gördüğüm yüzde seni Okyanus gözlüm Çırpınışım senin içindi Haykırışım sanaydı Bütün şiirlerim sana. Değildi başkasına hiç birisi Sen beklediğim,son beklediğim, Düşlerimin perisi………………. Gülüşü ay,ceylan gidişi Vahşi bir aslan parçası,dişi. Denizler taşıyan gözlerinde Sen, kum göğsünde. Başlasın son uykum göğsünde Dediğim.Yenersem utancımı Geleceğim,çat diyeceğim kaşlarını. Çat bitir şu sancımı Çat, ben çatamıyorum Teneşirler paklayacak yoksa beni Yatamıyorum………………….. Kaybediyorum ârımı Elimden aldın uykularımı Göz göze ölümler alır beni Bakakalırım ardından gözlerim açık Göz göze ölümler yaşarım gülüm Boğulurum hüzün denizlerinde Göz göze ölümlere yapışır elim Sarılır can havliyle boynuma ecelim Göz göze ölümler yaşarım el ele Gözlerim açık giderim uykusuz Yanar kavrulurum sular içinde susuz Girdaplar alır beni koynuna Ölüp ölüp dirilirim Bazen ateşten bir çukurdu Yüreğimde.Bazen saçlarımda ak Karada ölümü yaşadım boğularak Ben hep ölümü yaşadım Sen hiç karada boğuldunmu? El verdiğin el,nehirlerin eşi! Can havliyle sarılır birlikte batarsın kıraç topraklara Susuz ve aç topraklara Ve batarken çifte acılar yaşarsın Hem boğulduğuna yanarsın,hem de Seninle batanın acısını yaşarsın Sarılır göz göze ölümler tadarsın Çırpınırsın ama nafile,balıklar İşitmez,yanıbaşından geçer gider Sağır ve dilsiz kalabalıklar. Sürü halinde,hepsi kendi aleminde Duymaz el ele olduğun bile seni Kendi çığlığında boğulur…….. Boğar senide.Sessiz bir çığlıktır bu Ölüp yaşadığını ele verir Gözlerde belirir…………………… Tutunursunuz birbirinize Eceli olursunuz yekdiğerinizin Saniyesinde,ama ölmezsiniz Uzun bir ecel olur bu, Yavaş yavaş ölürsünüz göz göze. Benim hiç çocukluğum olmadıki Beyaz badanalı evlerde oturmadım Ker****tendi duvarlarımız……… Diyordu.Yüreğimizdi tek vârımız Bir öyküde, ihtiyar bir çocuk……. ____Benim hiç hayatım olmadı ki A benim menevşem………………. Bazen ateşten bir çukurdu yüreğimde Kimi zamanlar saçlarımda ak Ben hep ölümü yaşadım boğularak Bu son çırpınışım Bulandım duruldum ovalarda Yamaçlarda bellerde seni aradım Adım adım. Hep kara hep kara Bıktım, sana susadım Ben sana acıktım Sönmez ummanlar içsem ateşim. Sen benim okyanusum seni ararım Ancak sana kanarım…………… Bazen bir zirveden baktım Gözledim seni, gezdim ovalarda bellerde. Özledim seni,hüzünlendim bıraktım Kendimi boşluğa,çağlayan oldum Kimi zaman ağlayan Hasretinle bentlerde………………… Topraklar içti beni, battım zemine. Coştum çıktım yine Suyu arayan ırmak, coşkun akan nehir adım. Toprak bana ben sana susadım. Hasret hüzün gamla biriktim Derelere çaylara sarıldım Damla damla biriktim Yıllara aylara sarıldım Ulaşmak için sana Ödünç sağanaklar aldım semadan Bir kat fazla tüteceğim borcuma karşılık Bir yer aç bana kalbinden Aksın sana bu nehir Kızma öfkelenme dalgalanma Çatma kaşlarını ne olur Atma beni kıyılara Alışamadım başka sulara Hep kara hep kara Bırakayım sana kendimi İyileşsin bu yara Göğe gönder tüt beni Yağmur olup sana düşeyim Damla damla ortana düşeyim Dalgalan savur beni Yerden yere vur beni Ama,atma kıyılara Sende kalayım. Bir yer aç bana kalbinden Aksın sana bu gönlüm Bir gidip bir geleyim Buharlaşayım ateşinle yağmur olayım Coşkun akan nehir geleyim Ölüm uykuda biz uyanık Uyusun uyanmasın şu bağrı yanık İzin ver garkolsun sana Ne diyorum bende…………. Hiç boğulurmu su suda Al koynuna beni yâr Beklesin dursun ölüm pusuda Ahmet Gözübüyük Alıntı
Φ suheda_ Gönderi tarihi: 17 Ocak , 2009 Gönderi tarihi: 17 Ocak , 2009 Özledim sesini ne olur konuş Bir gül açtır zamanların ötesinden Karanlıklar içindeyim, kapkarayım bugün gel Gök mavisinden, deniz mavisinden Bana bir şarkı söyle İçimde bir şey kımıldıyor Gözlerim kan çanağı, yorgunum, uykusuzum Bir baksana ne haldeyim deli divane Yaralıyım, çaresizim umutsuzum Bana bir şarkı söyle Yağmur ol yağ üstüme, güneş ol ısıt Dökül karanlığıma ışıklar gibi Al beni, en uzaklara götür Sesin aksın içimde bir pınar gibi Bana bir şarkı söyle Bütün renkleri kat birbirine Buram buram bir turuncu getir geçen yazdan Bir tüy gibi, bir bahar dalı gibi Hafiften, inceden, güzelden, en beyazdan Bana bir şarkı söyle Bazan kar nasıl hazin yağar bilirsin Kurşuni bir gökyüzünden ağlamaklı İşte öyleyim, kapkarayım bugün gel En hüzünlü sesinle, en dokunaklı Bana bir şarkı söyle Ü.Yaşar Alıntı
Φ ELiFLE Gönderi tarihi: 17 Ocak , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 17 Ocak , 2009 KIRIK KALPLER YOKUŞU “ seni yalnızlığından tanıdım kirpikleri kırk çocuk, çiğneyip durduğun dudaklarından… …………….. gözlerin küllenmiş yangın yeriydi, ….….. uzaktın, kıyamadım sessizliğine.. .………......………………………* ” İçte hüzün,,gözde nem,,yorgun ayaklarıyla her ruhun aşinası olduğu bi caddenin,bin yıllık adıdır ; “kırık kalpler yokuşu” … taze bi yaradan sızan,sıcak kan gibi süzülür yorgun adımlarınız, basar gölgenizin üstüne….. yokuş dik,,yürek yaralı,,gölge üzgün,, düşeriz kaydımızı keyif defterinden kendi ellerimizle…. …………………… tıpkı “mutluluk parkı”,, “sevda çıkmazı”,, “aşk sahili”,,“hayal bulvarı” gibi hemen hemen hepimizin uğrak yerlerinden, bildik mekanlarından biridir “kırık kalpler yokuşu”... yani “hayat” dediğimiz bu şehrin,,adresi herkes tarafından bilinen en loş semti…. Artık bi dostun yanlış anlaması mı olur kolumuza takıp girdiğimiz,, yada sevdiceğin bi ağır sözü mü alır getirir bizi bu bildik yokuşun başlangıcına,,o belli olmaz… bazen bi anın yakıcı öfkesi,,bazen yakınlarımızın sebepsiz ilgisizliği bazen de kendi kendimize alınıp bişeylere kimseye sezdirmeden sürüklendiğimiz,,, ama illa,, ama mutlaka, hiç değilse bi ömürde en az bi defa,, hepimizin bi sebepten yolunun düştüğü,, kırgın görüntüsüyle solgun,, hüzün kokusuyla ağlamaklı,, bi dolu müdavimi sendelemiştir taştan kaldırımlarında bu yokuşun yürekte figan,gözlerde buğu…. …………. “nasıl yapar”,,”nasıl görmez”,, “nasıl anlamaz” çığlıklarıyla içten içe, “bunu yapmamalıydı”,, “hakketmemiştim” sitemleriyle fısıltı halinde yorgun ruh adımlamaya başlar yolunu “kırık kalpler yokuşunun” taştan kaldırımlarında adımların yankılanır,,yankıda hayal kırıklığın,, hayal kırıklığında adımların… Kah bi ağaca tutunur soluklanırsın, kah bi duvara sırtını verir düşünürsün derin derin… Yanından geçen yüzler,,sesler,,yankılar yabancı,, sitemlerse tanıdıktır,,çünkü tüm kırık kalplerin lisanı aynı,bildiğin dil….. üzüntü,,keder ve gam,…… …………… sonra zaman geçer,,o ilk günlerin acısı azalsa da,, sızı hala yaradadır.. bazen kalbimizi inciteni affeder,yeniden döneriz eski günlere.. kiminde kırık o kadar büyüktür ki ; bağışlayamaz yürek,,küsüp gider herşeye… kiminde de bi orta yol bulunurken,, kiminde affedilse de unutulmaz bi ömür… ama illa o yokuş tepilir,, adımlanır, arşınlanır…... bi dolu yerine hayal kırıklığımız siner,dağılır…. Belki bi yerine çöküp adımızı kazımışızdır tıpkı çocukluğumuzdaki gibi bi banka,, belki de kalbimizden sızan ağrıdan bi kaç damla taşlarına bulaşmıştır bizden hatıra,, yada bi kişiyi içimizden çıkartıp,toptan gömmüşüzdür o yokuşun bi yerine,, ama illa,, ama mutlaka,, hiç değilse bi ömürde en az bi defa,, hepimiz tırmanmışızdır “kırıp kalpler yokuşunu” ruhumuzun üzgün adımlarıyla…. ………………. Keşke kalpler kırıldığında,,incindiğinde ya da sızladığında,, yani çizilip baştan sona,,ağrısı katlanılmaz olduğu zamanlarda, uzanıp ellerimizle usulca yerinden çıkartabilsek onu,, ve yerine daha hiç kırılmamış,,hiç incinip kanamamış,, bi anın üzüntüsüyle üzerine tek tane yaş damlamamış,, parçalanmamış yani yepyeni,, hiç kullanılmamış bi kalbi takabilsek söktüğümüzün yerine yine usulünce,, ve onla devam edebilsek hayata kaldığımız yerden, hiç bi kötü anın hüznü, hiç bi yaranın sızısı hissedilmeden içimizde….. ama olmaz….olmaz ne çare… kalbimizde biz gibi tek olanımız,,yedeği olmayan,,biriciğimizdir ve bi ömür yoldaşımız,ikincisi bulunmayan,en kıymetlimizdir… ve aslında böyle olması çok daha iyidir belki de değişmesinden.. belki de o kırıklarla,,çiziklerle beraber, bi kalbin içine sığmış,sinmiş tüm duygulardır bizi biz yapan şeyler… belki de o kalp bizizdir baştan sona,, ve belki o izler bile değerlidir,tutunmaya çalışırken akıp giden hayata….. Hem bi kalbin içinde sadece kırıklar ve yaralar yoktur ki,, ne çok heyecan ne çok coşku ve deli gibi attığı bi dolu mutlu an daha saklamıştır içine,, bi sürü an,,bi çok duygu güzelden yana,, ve aşk ve sevgi,, onları da kıyıp terk edebilecek miyiz, sızılarından kurtulalım diye,, gözden çıkartabilecek miyiz içimizi ısıtan bi dolu keyifli anın hatırasını, hani her kötü anda koşup saklandığımız, hani ellerimizi uzatıp dokununca tekrar tekrar aynı sevinci yaşadığımız.. onlarsız koca bi boşlukla nasıl tutunucaz geri kalan yaşamımızda,, ve ne kadar biz kalıcaz,bi ömrün içindekileri alıp boşaltınca…. Her kalp biriktirdikleriyle bi hazinedir,, ve evet yaralandığında çok acır,,kırıldığında sızısı çok derindir,, ama aslında sandığımızdan güçlüdür kalplerimiz,, ve eşsiz ve büyülüdür de üstelik.. bi düşünün ; bi kalptir ancak yanıp tükenince bile küllerinden yeniden doğabilen tek parçamız…. Ve sadece onun büyüsüyle mutluluktan uçtuğumuzu sanırız… Bizi o taşır bulutlara,dokunmak ne kelime,,sarılıp öperiz bile : ) İçine kocaman bi dünyayı bi dolu insanı sığdırırız da sevgiyle, hala sonsuz yerimiz varmış gibi hissederiz geriye…. Her kalp büyülüdür,eşsizdir,benzersizdir,, o yüzden kırıkları arasında kendimizi de kaybedip yitirmeden,, bi yarayla kanayıp bi ömrü tüketmeden… bilerek onlarında bi değeri olduğunu, ruhumuz yaşamdan bişeyler öğrenirken…… ve görerek tek ziyaretçisi biz değiliz “kırık kalpler yokuşunun” yürümeye devam edelim…yürüyelim.. mutlaka bi yerinde hayat bize yeniden gülümsüycektir,, yeniden kanat açacaktır yüreğimizde güvercinler,, yeniden saçın yüzüne düşecektir mutluluk rüzgarıyla,, yeniden yanağını okşuycaktır huzur… ... her an içinde bi sonrasını gizler,, ve her yokuş mutlaka biter : ) bi de bakmışsın “özlem sapağından” dönmüş,, “güzel günler meydanında” neşe içerisinde çocuklar kadar mutlusun……. ……………. İçte hüzün,,gözde nem,,yorgun ayaklarıyla her ruhun aşinası olduğu bi caddenin,bin yıllık adıdır ; “kırık kalpler yokuşu”……….. ve herkesin uğrak yeridir şaşırma ve durma,, sonuna dek yürü,her yol biter nasılsa… en sonuna varınca anlarsın zaten : ) bak işte bitti şimdi aç kollarını iki yanına bi martı misali ve sal kendini adında “keyif ” geçen bi başka caddeye ve unutma her yokuş bi inişi de saklıyodur sana ardında ……………… ….... “seni kendimden tanıdım çocuk ellerinden tanıdım seni,,tedirgin ellerinden ……… eğildim öptüm yıkık alnından uzaktın,kıyamadım sessizliğine, biraz daha dedim içimden,,biraz daha gün olur,onuru güzel çocuk acı da yakışır insanın yüreğine…….…*” /şiir:şükrü erbaş’tan alıntıdır/ Mayıs 2006, Şafak 1 Alıntı
Φ suheda_ Gönderi tarihi: 27 Şubat , 2009 Gönderi tarihi: 27 Şubat , 2009 gece karanlık, ben geceden de karanlık bir kelebek çarpar karanlığıma gün aydınlanır gece aydınlanır güne hasret kalır içimdeki karanlık ___ ______ ____________ yeniden dirilir kelebek... alıntı Alıntı
Φ suheda_ Gönderi tarihi: 20 Mart , 2009 Gönderi tarihi: 20 Mart , 2009 Dur gitme bensiz... Sensiz bu şehirde yaşayamam. Ben; toza, toprağa Dikenli bozkıra alışığım. Sensiz limanlarda kaybolur giderim.. Yabancı bir kentin yağmurlarında, Sel olur akar giderim. Seni kaybettiğim İstanbul’a kar yağıyor. Ve benim yüreğim üşüyor. alıntı Alıntı
Φ suheda_ Gönderi tarihi: 8 Nisan , 2009 Gönderi tarihi: 8 Nisan , 2009 Rıhtımda uyuyan gemi Hatırladın mı engini? Sert dalgaları, yosunu Suların uğultusunu? N'olur bir sabah vakti Çağırsa bizi sonsuzluk Birden demir alsa gemi Başlasa güzel yolculuk. Yırtılan yelkenler gibi Enginle başbaşa kalsak. Ve bir şafak serinliği İçinde, uykuya dalsak. Rıhtımda uyuyan gemi Hatırladın mı engini? Gidip de gelmeyenleri Beyhude bekleyenleri? A.H.Tanpınar Alıntı
Φ ELiFLE Gönderi tarihi: 3 Mayıs , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 3 Mayıs , 2009 MASAL KAHRAMANLARIM VE BEN Masallarda yaşadım ben Masallarla büyüdüm derken Büyümemişim ki ben... Güliver gibi büyüğüm Yüreğim ve onurumla Küçük küçücük insanlar var, etrafta Hesaplarıda kendileri gibi minik olan Pinokyolar,ah o pinokyolar Nereye baksan onlardan Tahtadandır bedenleri, tıpkı yürekleri gibi... Yalanlardır,hayatlarını yönlendiren Bakmayın burunlarının uzamadığına Yalnızım ben Robinson gibi,yapayalnız Sevgisizler arasından Sıyrılıp kaçan,sevgiyi bilen Yürekli... Don Kisot'um Savaştayım,yeldeğirmenlerine karşı Nerden eserse yel O yöne gidenlerle... Pamuk prensesim ben Uzanan elmayı,yıkamadan alan Uzanan eli dost eli sanan... Yedi cücelerden,en utangacı Pamuk prensesi en cok seven Yedi yürekten yalnızca biriyim ben Ne farkeder ki; Masal silbaştan yazılmadıkca Ben hep kaybedeceğim... Ormanın içindeki Kırmızı başlıklı kızım ben Kurtlar,dost,arkadas hatta sevgili rolünde Haydi kurtlar sofrasına merhaba...! İnsan her attığını vuramazmış Wilhem Tell hiç olamaz yani Ah masallar, Gerçeklerdeki masallardan Daha gerçek Dedimya sizlere Yaşamışım Büyümemişim,hiç ben... 24.10.2008,elifce Alıntı
Misafir gelincik Gönderi tarihi: 5 Mayıs , 2009 Gönderi tarihi: 5 Mayıs , 2009 TÜRKÜLER öylesine geniş ki yüreğim bir deniz gibi, güler yüzün bir güneş ışığınca tatlı ve derin yalnızlığında, dalganın dalgaya sessiz karıştığı yerde. gece mi bastırdı? gün mü yoksa? bilmiyorum. güler bana o tatlı o sevimli güneş ışıltılı yüzün, ben bir çocuk gibi mutluyum.gece yarısı bir de rüzgar yavaştan yavaştan pencereme çarpar. bir sağnak başlamış inceden damlar odama yavaşça. mutluluğumun düşüdür benim, rüzgar gibi yalar geçer yüreğimi. bir buğudur o bakışında senin. bir yağmur tadıyla sarar yüreğimi. Nietzsche Alıntı
Φ suheda_ Gönderi tarihi: 29 Mayıs , 2009 Gönderi tarihi: 29 Mayıs , 2009 SOL YANIM GÜVERCİN Benim ömrüm kimsesiz bir çığlık Kırık bir figan akarsularda sesim Çağlayanlara vurur yankısı Mavisi yağmalanmış bir gökyüzüyüm Karanlığın ortasında Kendi içinde taşıyan aydınlığını Örselenmiş çocuk gözleriyim Ömrümün deltasında yapayalnız Sol yanım güvercin, uçurumları emzirir Sağ yanım karanlık kakülleri kan Ah kalbim Ah duyarlı yanım Ortak oynanan bir oyunmu hayat Herkesin kendisini oynadığı Yalnız bir tregadyayım ben Maskesiz seyircisiz Ve her gece uykuya yatmış bir dağ gibi kederli Kirpiklerini sulara dökmüş bir çiçeğim Silahsızım kuşları vurulmuş bir gökyüzünde Bir kar çölü ıssızlığıyım Her gece bir ateşdağına tırmanıyorum Bir kahır dağına Hiç bir yol çıkmıyor umuda Kalbimi bir buzdağının ortasına koyup ve uyuyorum Bir başka bahara açmak için çiçeklerimi Denizi olanlar mavi gözlüdür belki Ben kavruk bir çöl gibi yangınım Bir doğulu kadar esmer ve tedirgin Aşiretlerin terkettiği örenlere benziyor Kaygılardaki yüzüm Yollar kar, dağlar karanfil Göz göz oldu yaralarım bağlayamam Gel yürek sıcağı bir ezgiyle ört üstümü ‘ örtki ölem’ Nuri CAN Alıntı
Φ bekir Gönderi tarihi: 29 Mayıs , 2009 Gönderi tarihi: 29 Mayıs , 2009 Bir de benden olsun... “Soğuğun Adıyla Uzandı Suskunluğun Yüreğime” Harekesiz bir cümleyle başladı Şimdi adına ağıt yaktığım duygu İşgale açık kaldı yüzüm Ve zaman buzdan bir cam gibi Düşüp parçalandı dizlerimde Kalemimdeki düşler Üçgen bir çocuğa açılırken Bir cezm gibi kesti Suskunluğun kelimelerimi Yüreğimi kemirerek Cehennemin dibini hak ederken bir kurt Ömürden akan karanlık Serkeşçe takıldı düşüncede Elif elif uzadı gece Sonra düştü her şeyin üstüne Sabretmek ölüm kadar zormuş Bildim. Bilmenin her haliyle Şakaklarımdan akarken kan Ve adınla başlarken ateşe açılan kapı Bir ayet dahi kalmadı Tutup kaldıracak ellerimden Sevmek, belki yalnızlık kadar zor Susman, sedef kakmalı bir hançer Nasıl nefret ederse kelebek geceden Sükutuna dair duygum az değildir ondan Alıntı
Φ ELiFLE Gönderi tarihi: 4 Haziran , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 4 Haziran , 2009 SAÇLARIM KESİLMEMİŞTİ HENÜZ... bir ateşin bütün yanma zamanlarında yürüdüm üzerinde ben ... bir atesin bütün yanma zamanlarında yürüdüm üzerinde külümü hakketmek için, yeterince … ____ ^^ * ansızın bir anahtar sesi ve birkaç sessiz adım peşinden artık kapıyı bile çalmıyor acı açıp giriyor kendiliğinden … * öylesine bir gündü adı dahil her bir anı, önemsiz hatırımda kalan yalnızca hüngür hüngür bir yağmurun yağışıydı dışarıda bense içeride damlıyordum s e s s i z s e d a s ı z ve kalbim _____ hüzünden örülmüş bir ipin sonunda asılıydı bir bulutun ucunda ... ve uzundu saçlarım kesilmemişti henüz … * öylesine bir gündü ben dahil her bir şeyi, önemsiz hatırımda kalan yalnızca kesik kesik soluk alıp verişiydi onun oramda sokuldum, tıpkı uzağı bilmeyen yollar gibi, yakınına ve dokundum, belki merhemsizdir diye yarası, korkuyla ve “lütfen” dedim, lütfen sen hep kal, buramda … araladı yorgun gözlerini güçlükle ve ardından belli belirsiz bir iniltiyle yağmuru sordu _______ y a ğ d ı m ırmağı sordu _____ a k t ı m ya gece ? dedi açtım, içimi araladım … baktı … baktı … baktı … peki, ya sen ? dedim öldü … aşktı … ve saçlarım henüz kesilmemişti, uzundu ve geceden daha karaydı … * öylesine bir gündü bu cümle dahil bütün yazdıklarım, önemsiz hatırımda kalan tek şey, saçlarımdı sararmadan biçilen buğdaylar gibi, zamansız … bir de parmaklarım arasında duran makasın metal soğukluğu bir de durduramadığım şu lanet nemli iç çekiş bir de üşümek, ki bu tıpkı, şah damarının içinde her günü bir kış hissetmek ... ve çakıl taşlarının, göze görünmeyen hüznü ve susuz büyümüş söğütlerin ninnisi ki ah ! bilirim ben bunu, bu kurumak uykusu ... ve camın kırılmaya hazır kalbindeki o incelik sonra ölü doğmuş hayallerin, çiçeksiz ziyaretçisiz mezarları ve çoktan virane olmuş bir bahçede unutulmuş yaşlı asmasının, yıkılan çardağı ... hepsi, hepsi birden geçti içimden ki ben bir aynanın önündeyken ve yerlerde tutam tutam saçlarım parmaklarımda, gururlu susuşuyla bir makasın kaldırdım başımı aynadaki suretim ıslak içimde, tuz kokulu bir uzak ve gözlerimde, uçmayı öğrenemeyen kuşların bakışı işte hazırım hadi ! ey acının siyah güneşi !!! yalnızlığın solgun rengini taşıyan yüzüme artık daha çok vurabilirsin, ışığını ____ bak, kestim saçlarımı, sırf senin için ama keşke ... keşke ... sen, neyin bedelisin ? bilebilseydim … * ansızın bir anahtar sesi ve solgun bir gölge peşinden artık kapıyı bile çalmıyor acı açıp giriyor kendiliğinden ... ____ ^^ 02.06.2009,Safak Alıntı
Misafir S.e.t.h Gönderi tarihi: 4 Haziran , 2009 Gönderi tarihi: 4 Haziran , 2009 ansızın bir anahtar sesi ve solgun bir gölge peşinden artık kapıyı bile çalmıyor acı açıp giriyor kendiliğinden ... Gurbet içimde bir ok herşey bana yabancı Hayat öyle bir han ki acı içimde hancı Sevmek korkulu rüya yalnızlık büyük acı Hangi kapıyı çalsam karşımda buruk acı Yıllar yılı gönlümde bir gün sabah olmadı Bu ne bitmez çileymiş neden hala dolmadı Sevmek korkulu rüya yalnızlık büyük acı Hangi kapıyı çalsam karşımda buruk acı Alıntı
Φ ELiFLE Gönderi tarihi: 20 Haziran , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 20 Haziran , 2009 geçmişler hatırlıyor, bu günler unutuyorsa beni, dağılırım dokunsan sözlerim, kanatları tozdan bir kelebek artık demek ki … ____ ^^ merhaba … merhaba, siz ve hiç görmediğim gözleriniz nasılsınız ? dilerim iyisinizdir, her biriniz … ve ah ! ne olur affedin kabalığımı ilkin kendimi tanıtmalıydım, haklısınız; _______ dumansız bir yangının, sonrasıyım ben soğumuş bir alevin, dinmiş ağıtı sönmüş bir közün anısıyım kül’üm ben külüm kısacası … masum griliğime hepiniz hoş geldiniz ! lütfen içeri girin … * merhaba, merhaba hoş geldiniz siz ve hiç komşusu olamadığım o çiçekli düşleriniz ve ah ! çok özür dilerim duyamadım, üzgünüm ben neler mi yaparım ? bunu mu sormuştunuz ? ________ nasıl desem ilk kesik hep en derindedir, işte bu benim ama yinede dokunmaktan ötesini de bilir ellerim ki çizerim, kağıtlara yüzler yazarım yorgun cümlelere tutsak, beyhude kelimeler arada çekilip susarım da bazen bazen de konuşurum kelimesiz, harfsiz … kimsiz, kimsesiz … ama inanın hiç olmadım şair hiç sanmadım kendimi ressam yada dilsiz, hiç kalmadım … yalnızca duydum her ne dediyse yüreğim duydum ve gizlemedim okudum soldan sağa kalbimi okudum tıpkı kucağıma bırakılan bir mektupmuş gibi bir de işittim … işittim, her __ son ___ sözü _____ ve duydum kuytumda ölen aşkların, en son dileğini ve ölülerimin, gözlerini kapadım … ki ben içimden geçen senelerden daha çok yaralıydım yine de dayandım dayandım her vedaya ve anladım baştan yakmak için yazmak ne ise unutmak için sevmekte oydu aslında ve işte eğer sizde yeterince sessiz olur ve beklerseniz bir gün içinizde mektubunu okur ya kalbiniz yada bir ölünüz onu, kendi sesiyle işitirsiniz … * merhaba merhaba, siz ve hiç görmediğim gözleriniz nasılsınız ? dilerim iyisinizdir, her biriniz … ve ah ! ne olur affedin kabalığımı çok uzattım, haklısınız ne deseniz ; _______ bir ömrün sürek çığlığıyım ben bitimsiz bir yüreğin yeminli tercümanı ve bir kalemin iki satırlık mırıltısıyım yırtılmaya razı bir sayfada bıraktığı solgun anı ... söz’üm ben sözüm kısacası … hüzünlü mana^ma hepiniz hoş geldiniz ! lütfen içeri girin … ____ ^^ Safakk Alıntı
Φ bursercan Gönderi tarihi: 20 Haziran , 2009 Gönderi tarihi: 20 Haziran , 2009 Elifle yine döktürmüşsün maşallah.Eline yüreğine sağlık. Az yazıyon ama öz yazıyon ben hala o kelebek şiirini çok seviyom Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.