Φ northern_lights Gönderi tarihi: 17 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 17 Nisan , 2006 [font=Arial]İŞTE SİZE ÇOK GÜZEL BİR ÖRNEK! YÖNETMEN: REHA ERDEM. fİLM: BEŞ VAKİT!!! BU FİLM İSTANBUL FİLM FESTİVALİNDE EN İYİ TÜRK FİLMİ ÖDÜLÜNÜ KAZANDI. Şiir gibi bir sinema diliyle anlattığı öyküyü adeta ruhumuza akıtan Reha Erdem'in "Beş Vakit"ini gördüğüm gece bu filmin ödülü kesinlikle alacağını düşünmüştüm. Çünkü Beş Vakit filmi gerek öyküsü, gerek yönetmeninin sinema araçlarını son derece bilinçli kullanması gerekse sinema dili denen şeyin tıpkı televizyon dizilerindeki gibi yakın plan konuşan kafaları arka arkaya dizmek olmadığını göstermesi bakımından; televizyon dizisi anlatımı olan ve büyük ölçüde insanı duygu buhranlarına sürükleyerek, dizi seyrede seyrede "sinemadan da televizyon dizisi tadı" almayı bekler hale gelmiş "malum" hedef kitlesini göz yaşlarına gark edip bilet parasının karşılığını fazlasıyla veren Babam ve Oğlum'a epey fark atıyordu; ne yazık ki (!) Pek çok sinematografik ve sanatsal özgünlüğü olan ve hepimizin hâlâ yaşamakta olduğu birtakım sıkıntılara işaret eden Beş vakit'in, Babam ve Oğlum'un popülaritesine ve nostaljik "göz yaşı tribünlerine" yenik düşüp jürice atlanması beklenemezdi zaten. Film gösterime girerse mutlaka seyredin. Çünkü Beş vakit de "anlatılamayıp" ancak "seyredilebilecek" o nadir filmlerden biri.AYRICA... ERDEN KIRAL'IN HAKKARİ'DE BİR MEVSİM FİLMİNİ GÖRDÜNÜZ MÜ? GÜNÜN BİRİNDE DENK GELİRSENİZ HAKKARİ'DE BİR MEVSİM İLE MUTLAKA BULUŞUN... Beş Vakit'i de unutmayın. Umarım yakında gösterime girer. Alıntı
Φ sara k Gönderi tarihi: 9 Mayıs , 2006 Gönderi tarihi: 9 Mayıs , 2006 bo topicte yazdığım günler ne güzeldi henüz izleyip etkisiyle ortalarda dolandığım filmi internetten araştırıyım derken bu siteyi kuzeyin yazısını bulmuştum o etkiyle kuzeye kızayım derken onu unutup başka polemiklere girdim sonra neler neler kuzey babam ve oğlum kötümüydü gerçekten gerçi sen politika bilimine el atmışsın daha yazmazsın ki Alıntı
Misafir gelincik Gönderi tarihi: 18 Mayıs , 2006 Gönderi tarihi: 18 Mayıs , 2006 Bende babam ve oğlumu seyrettim kısmen bazı eleştirilere katılıyorum Örneğin Fikret Kuşkanın oyunculuğu hakkında bence de çok başarılı değildi.Ancak Çetin Tekindor ve çocuk sanatçıyı ve Hümeyrayı oldukça beğendim.Teknik açısından söylemek gerekirse çok başarılı olduğu söylenemez ama bence son yıllarda yapılmış olan en iyi Türk filimlerinden biriydi.Tabiki uçurtmayı vurmasınlar kadar değil.Ama hata yapa yapa öğrenecekler diye umuyorum Alıntı
Φ sara k Gönderi tarihi: 19 Mayıs , 2006 Gönderi tarihi: 19 Mayıs , 2006 Bende babam ve oğlumu seyrettim kısmen bazı eleştirilere katılıyorum Örneğin Fikret Kuşkanın oyunculuğu hakkında bence de çok başarılı değildi.Ancak Çetin Tekindor ve çocuk sanatçıyı ve Hümeyrayı oldukça beğendim.Teknik açısından söylemek gerekirse çok başarılı olduğu söylenemez ama bence son yıllarda yapılmış olan en iyi Türk filimlerinden biriydi.Tabiki uçurtmayı vurmasınlar kadar değil.Ama hata yapa yapa öğrenecekler diye umuyorum aslında beyaz perdenin yaramaz çocuğu şaşıfelek çıkmazının cesuru fikret kuşkan babam ve oğlum filminde verdiği olgun görüntüsüyle çok iyiydi Alıntı
Φ aynur k Gönderi tarihi: 20 Mayıs , 2006 Gönderi tarihi: 20 Mayıs , 2006 babam ve oğlum fevkalade bir film çocuğun çiçekleri sulama sahnesi dışında kadı kızındada olsun artıkbu kadar di mi Alıntı
Misafir gelincik Gönderi tarihi: 22 Mayıs , 2006 Gönderi tarihi: 22 Mayıs , 2006 Fikret Kuşkandan daha bir oyunculuk beklentisi içinde olduğum için herhalde çok başarılı bulmadım.Yoksa Fikret Kuşkan en beğendiğim yeni dönem erkek sanatçıları arasında ilk sırada yer alır. Alıntı
Φ berceste Gönderi tarihi: 22 Mayıs , 2006 Gönderi tarihi: 22 Mayıs , 2006 Teknik açısından söylemek gerekirse çok başarılı olduğu söylenemez ama bence son yıllarda yapılmış olan en iyi Türk filimlerinden biriydi. Katılıyorum... Alıntı
Φ dogville. Gönderi tarihi: 3 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 3 Temmuz , 2006 babam ve oğlum kahretsin hep fikret kuşkanın yüzünden egenin çetin tekindorun hümeyranın sevmyorum ben o filmi ya kötü valla kötü aaaaaahhhhhhh müziklerinide dinlemiyorum artık uçurtmayı vurmasınlar giel bak güzel dedim istedim demeyi o filmde tek bir replik var inci yeter o babam ve oğlummuş kaldırın ya bide dvd si çıktı napıyım ben bu filmi berbat diyorum ben de hep fikretin yüzünden hep barış denizden daha iyi üstelik sadık davadan vazgeçt... iyi geceler Alıntı
Φ dogville. Gönderi tarihi: 3 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 3 Temmuz , 2006 kuzey ne kadar kolay eleştir missin insanların cidiye aldığı değer görüp ağladığı filmi tamam sen dört dörtlüksün ihtilali iyi biliyosun onlar anlatamamış yine sen haklı ol fikret kuşkan yeterince olgun olamamış sen sinemayı da çok iyi biliyor ol bende yakın zamana kadar hollywood un kölesiydim bence de taratino en iyi yönetmen al pacino en iyi oyuncuydu türkler film yapamaz iyi oyuncumuz yok iyi yönetmenimiz yoktu tüm bunlar şaçma babası onu ittiğinde sadık ın içine dönüşü babanın kollarını açıp pişmanlığını haykırışı içini cızlattıysa yeter ayrıntları görmezden gelsen ne olur you are not the only right vakana sartrenin bulantısını çektiğin çok belli uçurtmayı vurmasınları sevdin bunu nasıl sevemedin bende sana o filmden çok eksik sayarım üstelik bunu o filmi sevdiğim halde yaparım mesela nazi subayı gibi giyinmiş gardiyan kdın şunu da bilki şeytan ayrıntı da gizlidir yok ya onu görmezden bunu görmezden gel uyutma milleti türkçe forum sayfaı üstelik burası ve inceden iğneleme yaptığımı sandın yenimi öğrendin sartre ı sara k şeytan ayrıntıda gizlimiş ne kalıp klişe bi insansın en sarak Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 3 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 3 Temmuz , 2006 Epey uzun bir liste yapmam gerekir. Ama, hemen ilk etapta aklıma gelenleri hızla yazayım. Spartacus, Bir Zamanlar Amerika, Dokunulmazlar, Deer Hunter, Piyanist, Schindler'in Listesi, Cape Fear (De Niro'lu versiyon), Mission (Keşiş), Taxi Driver, Arabistanlı Lawrence (her ne kadar konusu beni üzse de, film olarak), Reservoir Dogs, Akıl Oyunları, Pulp Fiction, Jackie Brown, Kötü İkili (basit bir film gibi gözükse de, diyaloglarıyla), Casino, Dr. Jivago ve sayamadıklarım... bir amerikan film furyasının aşıklarından gibi gözüküyorsun,yazdığın film isimleri bana en azından onu çağrıştırdı..... türk sinemasının söylediklerinin pek çoğunu hakedecek örnekleri varken (hababam sınıfı yeni versiyonları okul, asansör ***** bizans ve isimleri bile hafızamdan silinen sadece günün popüler insanlarının rollere serpiştirildiği.) gözlerimde umut ışıkları yakan bir yönetmenin bu iyi filmini bu kadar eleştirmeni inanki anlayamadım..... evet beğeniler farklıdır ama lütfen o popcorn filmleri iyi filmler olarak yazma , yazarım diyorsan lütfen bu filmi eleştirme ,yakışmıyor. sevgili vakana paramparça aşklar ve köpekler filmini bende izlenmesi gereken bir film olarak görüyorum. iyi bir tavsiye..... Alıntı
Φ y/k Gönderi tarihi: 4 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 4 Temmuz , 2006 Arkadaşlar bana kızacaksınız ama olsun. Babam ve Oğlum filmi'ni bu kadar büyütecek ne var? Bir filmde ağlayınca o film çok mu iyi oluyor? Senarist damarı yakalamış damardan girmiş. Ve olayı bitirmiş. Film benimde hoşuma gitti ama abartılacak bir film değil. Hele hele Türk sineması için ölçü olabilecek bir film hiç değil. Bu filme kadınların büyük ilgisi göstermesi, filme olan ilgiyi daha da çok arttırdı. Zaten Türk halkı olarak duygusal bir yapıda olduğumuz için yanımızda birisi ağlıyorsa bizimde durum nane limon ise bizde başlıyoruz salya-sümük ağlamaya. O filmi bu kadar büyütenler sadece o filmde ağlayanlar dersem ayıp etmiş mi olurum?... Eski zamanları düşündüğümüzde, hani o açık hava sinemaları... Türkan Şoraylı, Ediz Hun'lu, Hülya Koçyiğit li filmler... Bütün millet o filmlerde de ağlıyordu. O dönemlerde ninelerimiz, analarımız, ağlamış Bu dönemlerde de onların torunları, çocukları Gelecek dönemlerde ise bizlerin çocukları... Sen salonda ağla, Türk sineması da 92 yılını geride bırakırken ağlasın! Ne olacak benim halim diye? Alıntı
Φ sacramentis Gönderi tarihi: 23 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 23 Temmuz , 2006 türk sineması diye birşey yok aslında arkadaşlar. çünkü hiç bir toplum yok ki sineması yapılan ve sokaktaki konuşmasını o yapılan filmlerde duyamayan. tüm dünya sinemalarında sokak olduu gibi ekrandadır.. bizde iki film vardır.. o da gemide ve tabutta rövaşata...gerisi de kendileri gibi küfretmeyen terlemeyen sı.mayan bunalıma girmeyen sözünm ona"normal" insaaları ekranlara taşıyan küçük esnafların ve esnafların tuttukları sanatçıcıkların yaptıkları esnaflıkardır.. türk sinema esnaf sineması olmuştur..türk sineması olmamıştır...... türk sineması olmadığı için de türk toplum vicdanı da prematüre kalmıştır... bu böyledir canım yurttaşlarım.. ayıktıriiim ...... Alıntı
Φ Asfalt Gönderi tarihi: 23 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 23 Temmuz , 2006 Babam ve Oğlum!.. Üzmeyin beni. 70'li yıllarda açık hava sinemalarıyla günümüze kadar geçen sürede kabaca bir 30 yıllık tanışıklığım olan sinemamız için tek kelimeyle ne söyleyebileceğim sorulsaydı eğer, cevabım şu olurdu: "OLMUYOR." Bu kelime belki çoğunuz için "Olmuyor, olmuyor, sensiz olmuyor" şarkısını çağrıştırabilir; ama, keşke öyle olsaydı. Bu ifadenin buradaki kullanımı maalesef tam da karşıladığı anlamıyla. Kimi zaman "Hiç mi iyi film yok kardeşim" sorusuyla da karşılaşıyorum. Evrensel ve bireysel vicdanıma danışarak ve biraz da iyi niyetli yaklaşımla onlar hanesi dahilinde sayılabilecek kadar iyi filmimiz olduğunu söylüyorum. Evet, günümüzün sansasyonel, reklam ve tanıtım bombardımanıyla insanları gişelere çekip rekorlar kırdıran filmlerinden bahsetmiyorum. En azından 70'li yıllar ve ona yakın tarihlerde iyi filmler üretilmiş. Susuz Yaz, Yılanların Öcü, Selvi Boylum Al Yazmalım gibi ve çoğunuzun tebessüm edeceğini bilsem de söyleyeyim, Cüneyt Arkın'ın tarihî filmler serisi daha samimî ve bence daha film gibi filmlerdi. 80'li yılların getirdiği bunalım ve arayışlı atmosferinde başını Atıf Yılmaz Beyin çektiği kadın ve psiko sorunsal ağırlıklı yıllar ise tam fecaatti. Bu tarz filmlerle gençliğimizin bir 10 yılı heba oldu gitti. Gerçekçilikten uzak, diyalog yoksunu, aksiyonun "a"sı olmayan, karanlık kasvetli İstanbul sokakları ve insanı boğan karartılmış odaların yansıtıldığı talihsiz yıllar. Bence olmaması gereken bir dönemdi. Hatta bazen takvimi 31 Aralık 1979'dan 1 Ocak 1990'a çekmek mümkün olsaydı! Gelelim 90'lı yıllara... 80'li yıllardan arda kalır bir tarafı yoktu desem yeridir. İşte burada belki de tek fark, devreye medyanın daha ilgili girmesiydi. Bize yutturulan ve eminim hâlâ çoğunuzun pek bir sevdiği Eşkıya, Ağır Roman gibi filmler... Dünyada hangi sinema ya da kim kabul etti bu filmleri ya da sinema literatürüne soktu?.. Bekliyorum cevabınızı. Durun, isterseniz ben vereyim cevabı: KİMSE. Eşkıya dediğiniz başyapıt tam bir gaflar abidesiydi. Burada ayrıntılara giremem. Girersem eğer asıl konumuz olan BABAM VE OĞLUM'a ne zaman ne de yar kalacak. Son birkaç yıldır ayağa kalkan sinema endüstrimiz oldukça heyecan verici. Yeni ve modern salonlar, üretimler ve değerli medyamızın büyük katkıları... Ama, sonuç o malum şarkı: OLMUYOR! Bu aralar pek bir ses getiren, tv'de, gazetelerde Allah'ın her günü bahsi yapılan, en olmadık entelektüellerin dilinde dolaşıp beni de meraklandırıp yıllar sonra Türk filmi seyretmek için sinemaya götüren şu film: BABAM VE OĞLUM. Film başlıyor ve ben Tanrıya dua ediyorum. Tanrım, sinemamıza olan önyargımı yok et. Lütfen bu filmi beğenmemi sağla. Amin diye dua ediyorum. Girişte fiyasko başlıyor. Doğum yapan bir eş. Esas oğlanın eli ayağına dolaşıyor ve komşuların kapılarına vuruyor "yardım edin, karım doğuruyor" diye. Fakat, koca binada kimse yok. Apar topar sırtına alıp caddeye fırlıyor, bir Allah'ın kulu yok. Sokak, cadde derken epey yürüyor ve bir parka kadar geliyor. Kimse yok. Ben bir kurgu film türü bir film mi acaba diyorum. Yoksa evrendeki tüm canlılar kayboldu mu birden?! Hani bazı Amerikan filmlerinde sık kullanılan sendromdur ya. Cevabınızı duyar gibiyim: "Kardeşim, ihtilal oldu ya. Sokağa çıkma yasağı var." Yemezler. İhtilali ben de yaşadım. Burada abartılı bir sahne olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Devamı var. Çağan Irmak az bile yansıtmış o günü. O sahne bence o dönemin en masum sahnesiydi. Kadının doğum yaparken ölmesi bir trajedi tabi ama. Daha neler neler oldu. Kuzey ozaman "bende yaşadım o dönemi diyor" ama süt dökmüş kedilere ve sürü koruyucularına zaten bir şey olmadı o dönemde. Hiç değilse yaşanmış gerçeklere laf etmeyiniz.Böylece saygınlığınız biraz daha artacak gözümüzde... Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 8 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 8 Temmuz , 2007 Filmin en can alıcı ve duygusal iki sahnesi... ____________________________________ "Gitme..." Golleyimi Açeydim İki Yana "Getme" Deyeydim... Ağzım dilim lal olaydı, "Get" geyen dilim kopeydi. Benim yüzümdeen!!! Saaadıık... Tutamadım, Tutamadım... ____________________________________ İnsanın sevdiklerini ya da sevdiğini bir daha göremeyecek olması, Bu kadar kötü olsa gerek... Ona Bir Oda Ver Baba Hayat devam edecek, Birileri yeni kitaplar yazıcak; okuyamıcaksın... Yeni filmler çekilcek; izleyemiceksin... Sevdiğin bir şarkıyı bir daha dinlemek isterken dinleymiceksin... Bunlar kolay, alışır insan. Ama onu büyürken izleyememek... Yanında olamamak... İlk kız arkadaşını göremicek olman... Baba... Yüreğim yangın yeri gibi biliyor musun? Gözü arkada kalmak böyle bişey galiba! Kaç gündür onu itmek istiyorum bana sarılınca, Beni sevmesin diye uğraşıyorum ama yapamıyorum. Onun hayatında yutkunamadığı bir yumru olucam, İçine geldiğimde... Nefret ediyorum... Ona bir oda ver baba, Bir evi olsun... Ama zaman zamanda çıkıp gidebileceği bir ev... Ona söylemek istediğim o kadar çok şey var ki! Sen söyle ona... De ki... ... Alıntı
Φ suheda Gönderi tarihi: 4 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 4 Ekim , 2007 Ucuz bir taklit,bence en kötüler listesinde olması gerek bir film.... Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.