Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

DİNİ VİTRİNE KOYMAK... (Gösterişçi dindarlık” normal bir davranış değil, aslında patolojik bir olgu. Allah’ın görmesi için sergilenen davranışı, kul.)


Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

DİNİ VİTRİNE KOYMAK....

[“Gösterişçi dindarlık” normal bir davranış değil, aslında patolojik bir olgu. Allah’ın görmesi için sergilenen davranışı, kulların gözüne sokmaya çalışanların psikolojik gerekçeleri var. gösterişçi dindarlığın psikolojik nedenleri arasında, kişilik bozuklukları veya zaafı, tatminsizlik, çıkar beklentisi, güvensizlik, kibir, şöhret itibar toplumsal statü kazanma arzusu, özenti-öykünme, haset, kendini beğenme, karakter bozukluğu, paranoya, korkaklık, aşağılık kompleksi, günahkarlık ve suçluluk duygusu, kanıtlama kompleksi gibi unsurlar sıralanıyor. ]

 

FRANSIZ yazar, düşünür Guy Debord, modern toplumların gösteri toplumu olduğunu savunur. Debord’a göre, kapitalist sistemde bireyler, kendinden git gide uzaklaşarak, yalnızca gösteri yapan bireylere dönerek sisteme entegre olabilir. Debord’un kavramsallaştırdığı gösteri toplumu, hayatın her alanında her devresinde farklı şekillerde çıkıyor karşımıza. Mesela bugünlerde sisteme entegre olabilmek isteyenler, dini vitrine koyarak, farklı bir gösteri-ş- denemesi yapıyor.

Birden bire etrafımız “muhafazakar magazinciler”, “muhafazakar şarkıcılar” hatta “muhafazakar-eşcinsel modacılar” tarafından çevrilmedi mi? Birden bire “keşke eşim türbanlı olsaydı, saçını yalnızca ben görseydim”, “kadın olsaydım kesin türban takardım” diyen gösteri-ş- çiler türemedi mi?

İyi ama tüm dinlerde aslolan, inanarak gerçekleştirilen, gösterişsiz ve samimi dindarlık değil midir? Samimi olanlar, dinini kendi ölçüleri içinde gösteriş yapmadan yaşar, ki tüm dinler de zaten bunu emreder. Öyleyse bugünlerde sahnelenen gösterişe ne demeli? Bunun cevabı “gösteriş” kelimesinin içinde gizli. Gösteriş riya demektir. Hakiki olmayan, samimi olmayan demektir. Teşhirci dindarlık, Hak rızası için yapılmayan ihlassız işler ve samimiyetsiz ibadetler demektir.

Sorun yapaylıkta

GeçtİĞİmİz günlerde aldığım bir mesaj ise, “gösterişçi dindarlığın” dışında kalmanın artık toplumun belli kesimlerinde kabul edilebilir olmadığının bir işaretiydi. Mesajda “Televizyondaki programlarımda neden Müslüman olduğumu vurgulamadığım” sorgulanıyordu (!) Doğrusu hiçbir zaman dini inançlarımı vitrine koyma gereği duymadım. Bunu yayıncılık açısından etik de bulmam. Ama bana göre sorun burada değil. Sorun toplumun belli kesimlerinin yapay dindarları alkışlıyor olup, dini vitrine koymayanlardan da aynı yapaylığı bekliyor olmasında.

Oysa Ejder Okumuş’un Gösterişçi Dindarlık kitabında da belirttiği gibi “Gösterişçi dindarlık” normal bir davranış değil, aslında patolojik bir olgu. Okumuş’a göre, Allah’ın görmesi için sergilenen davranışı, kulların gözüne sokmaya çalışanların psikolojik gerekçeleri var. Okumuş’un kitabında gösterişçi dindarlığın psikolojik nedenleri arasında, kişilik bozuklukları veya zaafı, tatminsizlik, çıkar beklentisi, güvensizlik, kibir, şöhret itibar toplumsal statü kazanma arzusu, özenti-öykünme, haset, kendini beğenme, karakter bozukluğu, paranoya, korkaklık, aşağılık kompleksi, günahkarlık ve suçluluk duygusu, kanıtlama kompleksi gibi unsurlar sıralanıyor.

Debord; “Görünen şey iyidir, iyi olan görünür” der. Haklılığı ortada. Muhafazakârlık ve dindarlık gibi kavramların sahiplenilmesi bazı kazançları da beraberinde getiriyor olmalı ki, futbolcusundan şarkıcısına, modacısından dansözüne, bugünlerde herkes dindarlığını gösteriyor, dindarlığı vitrine yetleştiriyor.

________________

LALE ŞIVGIN/TERCÜMAN

Gönderi tarihi:

"Üniversitelerde türbanın serbest bırakıldığı zaman ne olur.

Önce dersliklerde harem-selamlık oturulmaya başlanır,

sonra yemekhanelerde...

Kız öğrenciler günah diye erkek öğretim üyesine soru sormaz.

Sonra çarşafla okula gelinmeye başlanır.

Kısacası üniversiteler, Arabistan'dan farksız oluyor"

İşte bugün önümüze dayatılmak istenen sürecin sonu bu... ;)

Gönderi tarihi:
"Üniversitelerde türbanın serbest bırakıldığı zaman ne olur.

Önce dersliklerde harem-selamlık oturulmaya başlanır,

sonra yemekhanelerde...

Kız öğrenciler günah diye erkek öğretim üyesine soru sormaz.

Sonra çarşafla okula gelinmeye başlanır.

Kısacası üniversiteler, Arabistan'dan farksız oluyor"

İşte bugün önümüze dayatılmak istenen sürecin sonu bu...

 

Yazınızın sonundaki gülücük olmasa ciddi olduğunuzu düşünecektim. Sürekli birşeyleri yasaklamak istiyorsunuz. Bakın başörtüsü serbest oldu. Oturup bu sefer neleri yasaklayalım düşünelim. Kampüslerde kızlarla erkekleri yan yana oturtalım. Oturmayanları kovalım. Kız öğrencilerin erkek hocalara hergün 3 soru sormalarını zorunlu hale getirelim. Okula siyah renkli değilde pembe renkli kıyafetlerle gelmelerini sağlayalım. O kıyafetleride biz üretelim. Sonunada bir gülücük koyalım. :D

 

Ben böyle düşünmüyorum. Aslında olması gereken biraz geç olsada olmuş olur. Demokrasiyi baş tacı etmemizin ödülünü almış oluruz. Yıllarını birşeyler bekleyerek geçirmiş olan kitlelere sevinç olur. Başka ülkelerde oluyorda burada neden olmasın?

Gönderi tarihi:
"Üniversitelerde türbanın serbest bırakıldığı zaman ne olur.

Önce dersliklerde harem-selamlık oturulmaya başlanır,

sonra yemekhanelerde...

Kız öğrenciler günah diye erkek öğretim üyesine soru sormaz.

Sonra çarşafla okula gelinmeye başlanır.

Kısacası üniversiteler, Arabistan'dan farksız oluyor"

İşte bugün önümüze dayatılmak istenen sürecin sonu bu... ;)

Bu sizin kuruntunuz sevgili dipnot...

Böyle birşeyin olamayacağını sizde çok iyi biliyorsunuzya....

sevgili ramell deiği giniz gibi

neleri yasklayalım diy düşünelim, Kampüslerde kızlarla erkekleri yan yana oturtalım.,Oturmayanları kovalım. Kız öğrencilerin erkek hocalara hergün 3 soru sormalarını zorunlu hale getirelim.

güzel bir yaklaşım teşekkürler.

olabilir neden olmasın!

Gönderi tarihi:
Bu sizin kuruntunuz sevgili dipnot...

Böyle birşeyin olamayacağını sizde çok iyi biliyorsunuzya....

sevgili ramell deiği giniz gibi

neleri yasklayalım diy düşünelim, Kampüslerde kızlarla erkekleri yan yana oturtalım.,Oturmayanları kovalım. Kız öğrencilerin erkek hocalara hergün 3 soru sormalarını zorunlu hale getirelim.

güzel bir yaklaşım teşekkürler.

olabilir neden olmasın!

 

İran'da da senin gibi konuşanlar çoktu. Pişman olduklarında iş işten geçmişti...

Gönderi tarihi:
İran'da da senin gibi konuşanlar çoktu. Pişman olduklarında iş işten geçmişti...

 

Eskiden iranda demokrasi vardı sonradanmı yok oldu?

 

İran ne zaman hangi demokrasi ile yönetildi?yönetim şekli İslâm Cumhuriyeti dir.

 

İranda benimgibi konuşanlar çoktu ,şimdi nelere pişman oldular?

 

Eskiden çok iyi bir yönetim vardı öylemi ''şeyh rejmi ''şimdi islam cumhuriyeti rejmi var, eskiden çok iyi idi şimdi pişmanlar öylemi?

Güzel mantıklı bir yaklaşım..ne diyelim..

 

İran'da 1979 yılında şah rejimine karşı gerçekleştirilen devrimden sonra Caferi ilkelerine dayalı bir İslâm Cumhuriyeti kuruldu. Buna göre ülkede On iki İmam'ın temsilcisi sayılan velayeti fakih en büyük dini önder sıfatıyla bütün yürütme ve yasama işlerinde son söz hakkına sahiptir. Yasama organı 270 üyeli İslâm Şura Meclisi'dir. Bu meclisin üyeleri dört yılda bir gerçekleştirilen seçimlerle belirlenir. Bu meclisin çıkardığı yasaların yürürlüğe girebilmesi için denetleme fakihlerinin ve velayeti fakihin onayından geçmesi gerekir. Cumhurbaşkanı da genel seçimle belirlenir ve velayeti fakihin onayından sonra göreve başlar. Başbakan cumhurbaşkanı tarafından tayin edilir ve İslâm Şura Meclisi'nce onaylanır. İslâm Şura Meclisi cumhurbaşkanı ve başbakan hakkında gensoru açabilmektedir. Buna göre söz konusu meclisin çoğunluğunun istememesi durumunda cumhurbaşkanı veya başbakanın görevden uzaklaştırılması mümkündür. . 3 Aralık 1979'dan buyana yürürlükte olan İran İslâm Cumhuriyeti anayasasının onikinci maddesinde: "İran'ın resmi dini İslâm ve Caferi - İsnâ Aşeri (Oniki İmam) mezhebidir ve bu madde sonsuza kadar değiştirilemez" denmektedir. . Yargı organları Caferi fıkhını esas almaktadır

Gönderi tarihi:
Eskiden iranda demokrasi vardı sonradanmı yok oldu?

 

İran ne zaman hangi demokrasi ile yönetildi?yönetim şekli İslâm Cumhuriyeti dir.

 

İranda benimgibi konuşanlar çoktu ,şimdi nelere pişman oldular?

 

Eskiden çok iyi bir yönetim vardı öylemi ''şeyh rejmi ''şimdi islam cumhuriyeti rejmi var, eskiden çok iyi idi şimdi pişmanlar öylemi?

Güzel mantıklı bir yaklaşım..ne diyelim..

 

İran'da 1979 yılında şah rejimine karşı gerçekleştirilen devrimden sonra Caferi ilkelerine dayalı bir İslâm Cumhuriyeti kuruldu. Buna göre ülkede On iki İmam'ın temsilcisi sayılan velayeti fakih en büyük dini önder sıfatıyla bütün yürütme ve yasama işlerinde son söz hakkına sahiptir. Yasama organı 270 üyeli İslâm Şura Meclisi'dir. Bu meclisin üyeleri dört yılda bir gerçekleştirilen seçimlerle belirlenir. Bu meclisin çıkardığı yasaların yürürlüğe girebilmesi için denetleme fakihlerinin ve velayeti fakihin onayından geçmesi gerekir. Cumhurbaşkanı da genel seçimle belirlenir ve velayeti fakihin onayından sonra göreve başlar. Başbakan cumhurbaşkanı tarafından tayin edilir ve İslâm Şura Meclisi'nce onaylanır. İslâm Şura Meclisi cumhurbaşkanı ve başbakan hakkında gensoru açabilmektedir. Buna göre söz konusu meclisin çoğunluğunun istememesi durumunda cumhurbaşkanı veya başbakanın görevden uzaklaştırılması mümkündür. . 3 Aralık 1979'dan buyana yürürlükte olan İran İslâm Cumhuriyeti anayasasının onikinci maddesinde: "İran'ın resmi dini İslâm ve Caferi - İsnâ Aşeri (Oniki İmam) mezhebidir ve bu madde sonsuza kadar değiştirilemez" denmektedir. . Yargı organları Caferi fıkhını esas almaktadır

 

Umarım aşağıya alıntıladığım makale siz ve sizin gibi düşünenlere bir fikir verir.

 

 

 

Bugün Bahman Nirumand isimli bir gazeteci-yazarın anlattıklarını sizinle paylaşmayı istedim...

Elbette bu yaşananların Türkiye ile hiçbir bağlantısı yok...

Yine her yaşanan bir tecrübedir...

Bahman’ın tecrübesini paylaşmak istedim sadece sizinle...

“Merhaba. Benim adım Bahman Nirumand. İranlı bir gazeteci-yazarım.

Şah’ın devrilmesinde aktif rol oynayanlardanım.

Ve aynı zamanda mollaların, demokrasi ve özgürlük getireceğine inanan milyonlarca solcu, demokrat, liberal ve milliyetçi insandan biriyim.

Evet, Humeyni yeryüzünde cenneti vaat etti bize. Demokrasi gelecek, kimse fikirleri ve siyasal görüşleri yüzünden tutuklanmayacak, işkence yapılmayacak, kadınlara eşit haklar verilecek, giyim serbest olacaktı.

 

ÜZERİNDE DURMADIK

 

Her şey 14 Ocak 1979 tarihinde değişti. Şah, İran’ı terk etti. Ardından İran tarihinin en büyük yürüyüşü Tahran’da yapıldı. Sansür, yasak yoktu, istediğimiz gibi bağırıyorduk.

Ertesi gün gazetede, bir hırsızın genç mollalar tarafından yakalanıp, adına “İslam Mahkemesi” denilen bir mahalli heyet tarafından 35 kamçı cezasına çarptırıldığı haberini okuduk.

Haberi ciddiye almadık; “Üç beş sapsızın işi” dedik.

Bu arada bira-şarap fabrikalarının yakılması, sinemaların tahrip edilip filmlerin sokaklara atılması gibi olayların üzerinde hiç durmadık. “Ufak tefek şeylerin” toplumun demokrasi ve ulusal bağımsızlık yolundaki çabaları etkilemesini istemiyorduk.

Biz bunları söylerken, mollalar tarafından, kadın ve erkeklerin yan yana yüzemeyecekleri; okullarda aynı sınıflarda olamayacakları; birlikte spor yapamayacakları gibi gerici kararlar ardıardına alınmaya başlandı.

“Müslüman kadınların yanında fahişelerin yeri yoktur” denilerek kadınlara örtünme zorunluluğu getirildi. Özellikle üniversitelerde bu yüzden çatışmalar çıktı.

Bu çatışmalardan rahatsız olduk; kadın sorununun güncelleşip ön plana geçmesini istemiyorduk!

Peçesiz, başörtüsüz sokağa çıkan kadınlar artık açıkça, gözümüzün önünde dövülüyordu. Bazı kadınların yüzüne kezzap atılıyordu.

Biz ise hala büyük laflar ediyorduk; bu tür olayları devrimin kaçınılmaz sancıları olarak görüp umursamıyorduk! “İttifak” “Eylem Birliği” gibi terimlerin peşinden koşup duruyorduk.

GEÇİŞ SANCILARI SANDIK

Humeyni, “Bütün sorunlarımızın sebebi, cemiyetimizdeki ahlaksızlıklardır. Bunların kökünü kazımalıyız” diyor; genç mollalar terör estiriyordu. Kitabevleri yağmalanıyor; gazete bayileri ateşe veriliyordu.

Şiraz’da “İslam Mahkemesi” eşcinsel ve fahişe olduğu gerekçesiyle dört kişiyi idam ediyordu. Benzer olay Tahran’da da gerçekleşiyor, üç fahişe ve üç eşcinsel kurşuna diziliyordu.

Şimdi düşünüyorum da, insan zamanla her türlü aşağılanmaya alışıyor galiba. Hiçbirini görmüyorduk; basmakalıp analizlerimizin doğru olduğuna o kadar inanıyorduk ki!..

Oysa toplum hızla dincileştiriliyordu. Alınan her kararda “Tamam bu sonuncusu” diyorduk. Ama arkası hep geliyordu.

Kızların evlenme yaşı 18’den 13’e düşürüldü. Parfüm, ruj, saç boyası, mücevher gibi kadın malzemelerinin yurda girişi yasaklandı. Kadın çamaşırı satan mağazaların vitrinlerine sutyen, kombinezon vs. koymasına bile izin yoktu.

Kamu dairelerinde kadın memurlara tesettüre girme emri çıkarıldı.

Biz aydınlar hep aynı düşüncedeydik: Demokrasi ve özgürlüğe geçiş sancılarıydı bu tür vakalar! Abartmaya gerek yoktu.

 

REFERANDUM OYUNU!

 

Üç ay önce Humeyni, Paris’te komünistler de dahil olmak üzere her görüşün rahatça örgütleneceği bir demokrasiden, özgürlükten bahsederken, şimdi tüm solcu, milliyetçi ve liberalleri İslam düşmanı ilan etmişti.

Mollaların en iyi siyasi stratejileriydi; işlerine gelmediği zaman hemen gündemi değiştiriyorlardı.

Referandum meselesini gündeme getirdiler. Halka soracaklardı: “İslam Cumhuriyeti’ni istiyor musunuz, istemiyor musunuz?”

Kuşkusuz bu bir oyundu...

Yapılan propaganda belliydi; dediler ki: “İslam’a evet mi, hayır mı diyorsunuz?”

Biz bu oyunu biliyorduk ama şöyle düşünüyorduk: “Önemli olan Cumhuriyet’tir; serbest seçimlerdir; demokratik haklardır; özgürlüklerdir. İslam Cumhuriyeti bunu sağlayacaksa neden karşı çıkalım?”

Sonuçta, “evet” diyen 20 milyon, “hayır” diyen ise sadece 140 bindi.

Mollalar bu referandum sonucunu çok iyi kullandılar. Güya tüm ülke yaptıklarını onaylıyordu. Artık televizyondan sonra basın da ellerine geçmişti. Sanki tüm muhaliflerin sayısı 140 bin kişi gibi gösterdiler. Halbuki 20 milyon içinde bizim oyumuz da vardı. Ama artık bizim sesimizin çıkmasına izin verilmiyordu.

 

HALKI ANLAYAMADIK

 

Mollalar güçlendikçe saldırganlaştılar.

Örneğin, tirajı bir milyon olan liberal “Ayendegan” Gazetesi’ni kapattırdılar. Sıra sonra “Keyhan” Gazetesi’ne geldi; muhalif yazarların işten çıkarılmasını sağladılar.

Özgürlük, demokrasi ve bağımsızlık için ayaklanan halkın, bu kadar kısa sürede değişeceğini düşünememiştik.

Sanmıştık ki, mollaların gerici yasalarına/kurallarına halk karşı çıkacak. Halbuki tersi oldu; mollalar yasak, sansür getirdikçe arkalarından gidenlerin sayısı arttı.

Örtünmek moda oldu!

Tüm bunlara “gelip geçici bir fırtına” diye bakmak ne büyük yanılgıydı.

Komünistlerden, solculardan, demokratlardan, milliyetçilerden sonra liberal İslamcılar da zamanla mollaların hedefi oldu.

Şah döneminden daha çok insan cezaevlerine konuldu; idam edildi.

Milyonlarca insan canını kurtarmak için yurtdışına kaçtı.

Kaçanlardan biri de bendim.

Umarım bizim hatalarımızdan birileri ders çıkarır.

Gönderi tarihi:
Eskiden iranda demokrasi vardı sonradanmı yok oldu?

İran ne zaman hangi demokrasi ile yönetildi?yönetim şekli İslâm Cumhuriyeti dir.

İranda benimgibi konuşanlar çoktu ,şimdi nelere pişman oldular?

Eskiden çok iyi bir yönetim vardı öylemi ''şeyh rejmi ''şimdi islam cumhuriyeti rejmi var, eskiden çok iyi idi şimdi pişmanlar öylemi?

Güzel mantıklı bir yaklaşım..ne diyelim..

 

Ben boşuna demiyorum bu halk her şeyi hak ediyor diye!

Gönderi tarihi:

"Türban serbest olursa, 2 yılda başı açık tek kız kalmaz!!!" Şok analiz!!!

 

 

 

 

 

22 Temmuz seçimleri öncesi yaptığı anket tahminleriyle fark atan Tarhan Erdem, türban konusunda ürkütücü bir analize imzasını attı.

 

İŞTE O ANALİZ

 

AKP üniversitelerde türbanı serbest bırakırsa, 2 sene içinde, hiçbir üniversitede başı açık kız göremezsiniz. Çünkü toplumsal baskı yaratılır. Çok kısa bir zaman sonra da insanlar başörtüsü takmamazlık, üniversiteye başörtüsüz gidememezlik edemezler. Riskleri olan bir meseleyi konuşuyoruz burada. Laiklik risk altında. Ama ben o riskin sonuca ulaşacağını, gerçekleşeceğini varsaymıyorum, varsaymak istemiyorum. Laikliği demokratik mücadeleyle koruyabileceğimize ben hâlâ inanlardan biriyim.

 

 

■ Türban, Türkiye'nin önemli olgularından biri. Bunu siyasi hayatta tartışmanın bir faydası yok. Ama hükümetin bu konuda herhangi bir girişimi olduğunda, bunun doğru olmadığına inanan insanlar ayağa kalkmalıdır, karşı çıkmalıdır. Türban gerçekten netameli bir konu. Ben yakın zamana dek ülkede örtünmenin, türban takanların sayısının azaldığını düşünüyordum. Ama şimdi türbanın arttığı izlenimine sahibim. Son zamanlarda duyduklarım hep arttığı yönünde. Türkiye'de demokrasi ve toplumun yaşam biçimi, örtünmenin artmasıyla çok zorlanacak.

 

 

■ Çünkü türban, kişinin hayata bakışını, yaşam biçimini belirleyen en önemli unsurlardan biri. Toplumun yaşam biçimiyle örtünme arasında çok önemli bağlar var. Yalnız şu da var. Örtünmenin artması bugünkü iktidara da yaramayacak.

 

 

■ Çünkü istismar konusunda daima sizden daha ileride olanlar çıkar. Örtünmenin artması Türkiye'de demokrasiye zarar verecek. Çünkü bu, kadının toplumdaki yeri değişiyor demektir. Türbanın çoğalması, kadın erkek eşitsizliğinin arttığını gösterir. Eğer kadın-erkek eşitliği ortadan kalkmışsa, demokrasi çok önemli bir yara almış demektir. Yalnız şu da var. Yaptığımız son araştırmada ilginç bir bulgu var. 'Kızınız veya kız kardeşinizin üniversiteye gidebilmek için türbanını çıkarmasını tasvip eder misiniz' diye sorduk. Yüzde 76.6 'Okulunu bırakmasın. Eğitim için türbanını çıkarsın dedi. Halk türbanı dinin mutlaka yapılması gereken emri olarak da görmüyor. Tanrı emri olarak görmüyor.

 

 

■ Eğer bazılarının düşündüğü gibi hükümetin aslında gizli bir gündemi varsa, Türkiye her türlü felaketle karşı karşıya kalabilir. Ben hükümetin gizli gündemi olmadığına inanmak ihtiyacındayım ve inanmaya da hazırım. Ayrıca objektif olarak baktığımda, hükümetin gizli bir gündemi var diyemiyorum. Ama hükümet bu endişeyi, bu şüpheyi ortadan kaldıracak, gizli gündemi olmadığını kanıtlayacak hiçbir şey de yapmıyor.

 

 

Haber Kaynağı: Radikal Gazetesi

Gönderi tarihi:
Bu sizin kuruntunuz sevgili dipnot...

Böyle birşeyin olamayacağını sizde çok iyi biliyorsunuzya....

sevgili ramell deiği giniz gibi

neleri yasklayalım diy düşünelim, Kampüslerde kızlarla erkekleri yan yana oturtalım.,Oturmayanları kovalım. Kız öğrencilerin erkek hocalara hergün 3 soru sormalarını zorunlu hale getirelim.

güzel bir yaklaşım teşekkürler.

olabilir neden olmasın!

 

 

 

Konuyu açtıgı için öncelikle DİPNOT'a ve bu tehlikeyi görebilen arkadaşlaya katılmamak ne mümkün nasıl bunun tersi düşünülebilirki?Universite kamusal alandir ve universiteye turbanin girmesi diger kamusal alanlarda da ayni uygulamanin onunu acar. Bu ise laiklige cumhuriyete sıkılan bir kursundur. Turban serbestisinin turbanli sayisini azaltacagi dusuncesi tam anlamiyla sacmaliktir. Politik bile degildir. Sokakta serbestken turbanli sayisi azalmakta midir ki, siyaset ile bu kadar icice ve siyasilerin arka bahce olarak gordugu alanlardan olan universitelerde turban serbest olsa azalsin ?Bugün türban serbest olsun diyen zihniyet recm de serbest olsun der bir müddet sonra..recm serbest olsun diyen zihniyet de kanun çıkaralım 9 yaşındaki kız çocuklarına da evlenme selahiyeti verelim der..sonrada bazı fanatik dinci erkekler de üniversteye türbanla giriliyorsa bende 9 yaşımda karımla geleceğim derhal bir çocuk kreşi açılsın diyebilirler.örneğin tarikat okullarında..Bunları gerçekten görmüyormuyuz,düşünemiyormuyuz bukadarmı gözlerimiz karardı,beyinlerimiz durma noktasına geldi?? .......

Gönderi tarihi:
"Türban serbest olursa, 2 yılda başı açık tek kız kalmaz!!!" Şok analiz!!!

 

 

 

 

 

 

 

 

Haber Kaynağı: Radikal Gazetesi [/size]

desene kafayı üşütmeyecekler :lol::w00t:

ama ben saç görmeden duramamkiiii :(

Gönderi tarihi:
Umarım aşağıya alıntıladığım makale siz ve sizin gibi düşünenlere bir fikir verir.

 

.

.

.

Milyonlarca insan canını kurtarmak için yurtdışına kaçtı.

Kaçanlardan biri de bendim.

Umarım bizim hatalarımızdan birileri ders çıkarır.

Bahman Nirumand isimli gazetecide bizim orhan pamuğun diyer verdiyonudur...Yaşadığı yer kesin abd dir...normaldir bu propagandalar ..

Şmdi Bahman Nirumand efendi hem şahın yıkılmasında rol aldım diyor hemde yeni kurulan cumhuriyetten kaçıp gidiyor...nasıl çelişki bu bahram efendi diye sormak lazım değilmi..şimdi iranın 70 milyona yakın nufusunun düşüncesi Bahman Nirumand gibi sayılmaz sanırım..Bizim orhan pamuğun sayılmadığı gibi,,

Şimdi sizin örneğe başka bir örnek verelim..Haberleri okumuşsunuzdur..

 

Amerikan yönetimi, İran hükümetine karşı dev bir propaganda kampanyasına başlama hazırlığı içinde diye ve bu kampanyalarda Bahman Nirumand gibileri kullanmıştır(Bu gaztecide ödül almıştır büyük ihtimal) Kampanyanın hedefi, İran halkının hükümete destek vermesini önleyerek Tahran rejimini zayıflatmak ve ABD den İran karşıtı propaganda için ayrılan bütçe 10 milyon dolardır.

Buna ne demeli?

Ben kendi yönetimimden memunum elbette, daha çağdaş daha demokrat olmak için çalışacağız..ama bunu kendi vatanımızı milletimizi aşağılayak değil sahip çıkarak elbette..

bugün ne bir iran nede bir avrupa ülkeniz türkiye cumhuriyeti gibi olamaz...milyonlarca insan farklı dinlerle ,farkılı kültürlerle yaşamayı bilmişlerdir.

Araya nifak sokmak isteyenler çok oldu olacakta, bunlara rağmen türkiye cumhuriyeti Atatürkün kurduğu gibi devam edecektir.kimsenin şüphesi olmasın.

Bu halk daha ölmedi,halkıda duruyor,ordusuda....

İranı örnek gösterip Abd nin kucağına atmaya çalışmayın..yemez bu millet...

Gönderi tarihi:

Bu yazıdan çıkardığınız sonuç buysa eğer yapacak bir şey yok.Kolay gelsin.Tayyip ve güruhu vasıtasıyla, ABD nin şefkatli kolları arasında mutluluklar dilerim.Biz de bunları, yemiyoruz.Hiç değilse , yememe konusunda hemfikiriz.

Gönderi tarihi:

Eskiden güzel bir argüman vardı, derlerdi ki, toplumlar tarih çizgisinde geriye doğru gidemezler denirdi. Gidiş hep ileriye doğrudur denirdi. Acaba gerçekten öyle mi? İleri ve Çağdaş kavramları ile Dindar=Dinci kavramları o kadar karıştırılmaya başladı ki! Takıyyecilik, Çağdaşlık olarak amaca hizmet eden yolda mübah sayılmaya başladı mesela. Amaç İslam ise Takıyyecilik, Çağdışı olamazdı. Çünkü İslam geleceğe de hitap ederdi öyleyse çağdışı değildi. İslam geleceğe hitap ediyorsa ve türbanıda emrediyorsa, Türban denen giysi Çağdaş olmak zorundaydı. En çağdaş kavram Özgürlük olduğuna göre, Türban artık Özgürlüğünde simgesi idi artık. Ve artık öyle bir noktadaydılar ki Türban takmayan kimse özgür olamazdı çünkü özgürlüğünü simgeleyen simgeyi takmıyordu, hatta savunmuyordu bile. Müslüman olmayan kimse çağdaşda olamazdı. Çağdaş ve Özgür olmak için Müslüman olmak ve Türban takmak şarttı.

 

 

Süreç bu.

 

 

Türban ne? Hangi zeka, hangi akla sığınarak emretmiş türbanı? Erkeğin kendisini iffetli, kadını iffetsiz gördüğü, ama belkide kendisi saç telinden bile tahrik olabildiği için her erkeğin kadının saç telinden bile azacağını düşünen çağlar ötesi karanlık kafanın emri. Kadında o kadar iffetli ki sözde, iffeti gider korkusuyla, aslında çoğu zaman neden diye sormadan bile bürünmüş o hapishaneye. Ne de olsa iffetin sembolü, bugünde özgürlüğün sembolü ama sonuçta her zaman kılıfı halihazırda bir sembol.

 

 

Ne çağlar öncesinin dini bugüne hitap eder ne de giyimi. Aramızda Cinler dolaşıyor. Hangi kavramı önemsiyorsak, Türbanı o kavramın sembolü haline getiriyolar. İffet, Özgürlük. Bir sonraki adım Laiklik. Türban takmıyorsan Laik değilsin, çünkü Türban Laikliğin sembolü.

 

 

Türk Milleti bu kafa ile esaret altında yaşamayı hakediyor. Şu an yeryüzünde esarete layık tek millet Türkiye Türkleridir. Böyle bir millet böyle yaşayacağına yok olsun gitsin daha iyi. Hala arap masalları yine yeniden ısıtılıp başka mezelerle ama aynı şekliyle beynimize çakılıyor. Bunu görmek istemeyenlerde cabası. Bunu kabullenebilenlerde cabası. Bunun çığırtkanlığını yapanlarda cabası. Ortaçağ zihniyetini aşamayacak tek toplum biziz çünkü hiçbir kavramı adam gibi sindirmiyoruz.

Gönderi tarihi:
Türk Milleti bu kafa ile esaret altında yaşamayı hakediyor. Şu an yeryüzünde esarete layık tek millet Türkiye Türkleridir. Böyle bir millet böyle yaşayacağına yok olsun gitsin daha iyi. Hala arap masalları yine yeniden ısıtılıp başka mezelerle ama aynı şekliyle beynimize çakılıyor. Bunu görmek istemeyenlerde cabası. Bunu kabullenebilenlerde cabası. Bunun çığırtkanlığını yapanlarda cabası. Ortaçağ zihniyetini aşamayacak tek toplum biziz çünkü hiçbir kavramı adam gibi sindirmiyoruz.

 

Bu durumda Aziz Nesin'in ne kadar haklı olduğu, bir kez daha ortaya çıkıyor.Çünkü herşey tepeden gelen emirle ya da dürtmeyle oluyor.Hadi bir kere hata yaptın.Bari tarihten ders al, o da yok.Düşünme yetenekleri, bu milletin dumura uğramış.Ne yazık ki.

Gönderi tarihi:
Bu durumda Aziz Nesin'in ne kadar haklı olduğu, bir kez daha ortaya çıkıyor.

 

Ben bunu deyince herkes kızıyo :)

Gönderi tarihi:
Ben bunu deyince herkes kızıyo :)

 

 

Bana da kızıyorlar boşver.Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar mış ya bizde başka köy buluruz kendimize. :)

Gönderi tarihi:
Bana da kızıyorlar boşver.Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar mış ya bizde başka köy buluruz kendimize. :)

 

Yaşasın 10. köy... :lol::lol::lol:

Gönderi tarihi:
Yaşasın 10. köy... :lol::lol::lol:

 

10. köy baya bi kalabalık olacağa benziyor :)

 

Kalabalık olacak ama kuru kalabalık değil...

Köy olacak ama en ileri şehri aratmayacak gibi...

Gönderi tarihi:
Sanırım sizin 10. köyünüz avrupa...

:=)

 

10. köyün avrupa olduğunu hiç sanmıyorum. Çünkü kavramların cılkını çıkarmada avrupanın üzerinede yok. Ne köyümüzden olalım ne de başka köye gitmeye mecbur kalalım. Doğduğum toprak demek bile aslında ayıp, çünkü dünyalıyız. Ama insanlar madem ki sınırlar çizmişler, aşılmasını umut ederek yinede doğduğumuz topraklarda doğruları söylemekten korkmamalıyız, kovmaya çalışacak olsalar bile. Doğduğum toprakta doğruyu söyleyemeyecekmiyim ben? Kim kovabilir beni doğruları söyledim, yüzüne vurdum diye?

 

 

Sizin 10. köyünüz Avrupa, derken ironimi yaptığınızı sanıyorsunuz? Ben bu köyde doğduysam, bu köyde yaşıyorsam, bu köyün doğrusunuda eğrisinide söylerim. 1. köyümde 10. köyümde aynı köydür.

 

 

Haydi bakalım, ben söylüyorum işte, kovabilsin bakalım kim kovuyorsa. Tabi ben gitmeye karar vermezsem daha önce bu ülkeden. Erdoğan ve tayfası Türkiye'nin başına gelmiş en büyük bela, çağırın o da okusun bunu. Amerika'nın verdiği senaryoları harfiyen uygulayan aktörün teki. Daha ağır şeyler yazarım ama habire ceza yicez anlaşılan. Yine de açıkça söylüyorum, Türkiye'nin %47si koyun, kafası ot yemekten ve ...... etmekten başka bişeye basmaz, ensesine yer tokatı, ağızından lokması alınır. Kafasına bez parçası geçirilir ve sandıktan oyu çalınır. Güdülürde güdülür. Diğer %47side o koyunları seyreden büyükbaştan ibaret. Onlarda kurban bayramlarını bekliyor. Güya gözlerini dört açmışlardır sorsanız ama aslında yaptıkları tek şey geçen treni seyretmek. Trene daha melül melül bakabilmek için dört açmışlar gözlerini ama onlar zeki olduklarını sanıyor. %6sıda 10. köylere kovuluyor o %47şerlik bedhahlarda akıllarınca bide köy icat ediyorlar, acaba şurası mı 10. köy, yoksa burası mı, diye.

 

 

Hiiiç kafanızı yormayın, Türkiye bu oranlardan ibaret. Gönül rahatlığı ile söylüyorum, bu ülke insanları esareti hakediyor. Satılmayı hakediyor. Arkadan vurulmayı hakediyor. Köle olmayı hakediyor.

 

 

Cüneyt Arkın'ın "Öğretmen Kemal" diye bir filmi vardı eskiden. Eski bir Kuvai Milliyeci olan Kemal Öğretmen, bi köye öğretmen olarak atanmışdı. Ne yaparsa yapsın köy halkı inandına gericiliği seçiyordu. En sonunda Kemal Öğretmen bağıra bağıra gidiyordu köyden; siz geri kalmışlığı hakediyorsunuz, size ceza veriyorum giderek, sizi geriliğe mahkum ediyorum, hakediyorsunuz, buna layıksınız çünkü, öğrenmeyeceksiniz, okumayacaksınız, anlamayacaksınız, güdüleceksiniz.

 

 

Kemal Öğretmen yerden göğe kadar haklı Türkiye için. Adamlar çıktılar Savcıların, hakimlerin mülakat ile seçilmesi kararını bir kerede aldılar ve buna bir sürü kılıf uydurdular, kayırma olmayacak diye. Bizim millet yuttu tabi. Adaleti savunacak olan ne hakimler çıktı, ne savcılar, ne avukatlar. Kimse isyan etmedi, yemedi çünkü biyerleri galiba. Sonra birisi çıktı kürsüye "Bizde kayırma olmaz" derken toplantıda, arka sıralarda kamera görüntüledi, bilmem kim kaçıncı sıradan savcı adayıymışta kart hamili, yakiniymiş. Adamlar gümbür gümbür at koşturuyor, bu devletin adli mekanizması bile susuyor, gem vurulmuş ağızlarına sanki, tevekküle yatmışlar. Cumhurbaşkanı başa geliyor, 13kişinin işine son veriliyor konutta, yerine 27 kişi alınıyor. AKP başa geldiğinden beri kadrolaşmanın haddi hesabı yok ama birileri çıkıp çıkıp "ya ne önemi var kadrolaşmanın, her hükümet zamanında olan rutine şeyler, yeni hükümet gelince nasılsa bu kadrolarda değişir." diyor. Seyredelim yani, nasılsa olan şeyler. Atı alan üsküdarı geçsin bu arada. Sap yiyip saman yapalım Wahit Cahit'e

 

 

Eğitimlisinden tutun eğitimsizine kadar, Avukatından Savcısına, Profesöründen Öğretmenine, Aydınından Satılmışına, İşçisinden Emeklisine, Bebeğinden İhtiyarına kadar bu millete müstehaktır. Yemin ederek söylüyorum, Türkiye'nin içine düştüğü ve düşeceği o günleri gördüğümde hiç üzülmeyeceğim. Hakediyoruz kardeşim biz. Hatta az bile. Ben olsam peşkeş çekebildiğim kadar çekerdim, çünkü o zaman hem kahraman oluyorsunuz hemde iktidarınız daha sağlam oluyor nedense. Bide dini kullandınızmı tamamdır. Ama ben bu ülkeden gitmek için faaliyetlere başladım bile, Fazıl Say gibi. Aklı olan bu ülkeyi seviyorsa terkeder, ya da aklını satılığa çıkarıpta sevdiğini söyleyip bu ülkede kalır ve kazık atmaya devam eder kendi ülkesine. Gidebilirsem, gittiğim gün bu ülke hakkında tek bir kelime dahi etmeyeceğim.

 

 

Dünyanın hiçbir toplumu, AKP gibi dahili bedhahlara karşı bu kadar Sabırlı, Anlayışlı ve Fedakar değildir. Tebrikler Türk Milleti. Alkışlıyorum hemde ellerim kırılana kadar. Teb-Rik-Ler. Bu üç özelliğimiz ile gurur duyabiliriz.

Gönderi tarihi:
DİNİ VİTRİNE KOYMAK....

kapak170743.jpg

 

4801541.jpg

 

Washington Post gazetesi, bugün Hayrünnisa Gül’ün Cafe Milano’daki ıstakoz keyfine yer vererek “Göstermek istemiyorsan gitme” dedi.WASHINGTON, (DHA)

 

burasi onuncu köy degil WASHINGTON, ...kimleri icine alip vitrine koymazki ... üzücü bir durum

Gönderi tarihi:
Sanırım sizin 10. köyünüz avrupa...

 

kaplan-200,

 

Neye göre ne sanıyorsun? Gerekli cevapları sinek vale arkadaşımız sana yeterince vermiş... O yüzden uzatmayacağım... Ama sormadan edemeyeceğim. Neye göre sanıyorsun bunu?

Gönderi tarihi:

Kaplan-200

 

Bizim yazılarımızda avrupa,amerika gibi kavramlar mı yazmışız . Ben göremedim de. Eleştirdiğimiz görüşler ve partiler sizin dilinize doladığınız şeylere ülkeyi peşkeş çektiler.Nerdeyse nefes almak için bile ,artık onlardan izin almak durumundayız. ************.

Gönderi tarihi:

Sayin Dipnot cok önemli ve ülkemiz icin tehlikeli bir konuya deginmissiniz, tesekkürler. Bilirsiniz ata sözümüz vardir, "herkes hak ettigi gibi yönetilir". Aynen bu atasözü malesef ülkemiz insanlarinin cogu icin gecerlidir. Bakin bazi yorumcu arkadaslar halaa ne demek istediginizi anlamak bile istemiyorlar ve inadina cag disi rejim icin cayir cayir bagiriyorlar ve tümünü de sözde demokrasi ve özgürlük icin. Yanlislari görüp elestiren yazarlarida sayin Orhan Pamuk'a yaptiklari gibi vatan haini ve din düsmani gibi sacma sapan suclamalarla güya rencide ettiklerini zannederler.

Bir cuval un veye seker icin kendi özgürlüklerini bile tehlikeye atarak ezelden beri seriatci belli olan ve aynen devam eden cumhuriyet düsmani Tayyip Erdogan'i iktidara getiren halktan ne beklersin sdayin dostum, birde bunlara seriatcilarida eklersen olan conuc zaten belli. Takke düstü ve kel göründü. Geri dönüs yok artik, degistim diyen bayin degismadigi ortada ve aynen hocasinin tabiri gibi bu isi kansiz yapmaya calisiyor. Ona oy veren sözde demokratlar ve Atatürkcüler vijdanlariyala hesaplassinlar ve nelere ortak olduklarini sorgulasinlar.

 

Saygilar

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.