Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

ramell

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    92
  • Katılım

  • Son Ziyaret

ramell tarafından postalanan herşey

  1. Bu ne kadar insanca, düşünmek gerek. Kendi aranızda eğlenmeye devam.
  2. demirefe İnsanlar içinde en korkunç olanı körükörüne birşeye bağlananlardır. Bu tip insanlar hiçbir şeyi gerçeği ile görmez ve duymazlar. Var olanlar onların anladığı şekildedir ve bunda şeytani bir ısrarcılık içindedir. Siz ne derseniz deyin onlar kendi istedikleri gibi anlayacaktır. Yukarıdaki yazar gibi. Ona paragrafımın ne anlama geleceğini izah edecek değilim, çünkü bu zaman kaybı olacaktır. Ölüm öncesi stres bozukluğu yaşayan Laik teyzeler gibi asla dediğimi umursamayacaktır. Bir kalemde üç kitapta da yer alan bir hadiseyi efsane olarak nitelendirebilecektir. Bunu yaparken sosyolojik verileri bir anda çürüttüğünü, ne kadar bilim ve felsefe insanının emeğini çöpe attığını fark etmeyecektir. Kendini bir kere mazlum statüsüne indirgemiş ya, elma dersem de anlamayacak armut desem de.
  3. Diyebilecek misiniz acabaaa? Bu “yaş”tan sonra Gata’ya diş çektirmeye gidenin örtüsüne diş bileyecek misiniz acaba? Bu “yaş”tan sonra secde testinden geçemeyen askerlerin şafak sayacına çomak sokacak mısınız acaba? Bu “yaş” tan sonra oğlum bir kere Allah dedik fotokopi çektir getir basına dağıt dercesine komik savunmalar yapan kızgın paşalarımızın balyozunu hurdalığa kaldırabilecek misiniz mesela? Ve bu “yaş”tan sonra hür metrekareye yılda tonlarca andıç düşüren sizlerden korkarak mı yaşayalım yoksa Allah’ın andıcına uyan inananların sırtlarına vurulacak yüklüce fişlerle koyunlaşma koleksiyonu mu yapalım? Bırakın da insanların bu yaştan sonra damgalanmaya, susturulmaya, tek tiplenip arazidee çim nöbeti tutmaya ve orman bekçisi olmaya tahammülleri olmasın! Bu kadar da hakları olsun öyle değil mi paşam! Bırakın da Sizinkiler “ oruçlu olmayanı dövüyorlar” diyen Ergenekon mesaisine kalmış vardiyalı aptallara iki laf yapıştırma cesaretimiz olsun öyle değil mi paşam? Bırakın da acılarıyla adaletsizliği fişleyen şehit anneleri, oğullarımız peygamber ocağındaysa bizim kucağımıza bırakılan bu ölü kimindir? Diyerek ağıt yakma hürlüğüne sahip olsunlar! O gidenler birkaç yaş öncesinde gaddarlığını yurda çelenk diye otutturanları görevlerinde daim kılarken oğullarının bir yaş sonrasını görememiş babaların sakalına da boy biçtiler. Onurlu olan tedirgin olandır, tedirginiz! Görevinize hayır dilemek için milletin hayrını göreceği bir orduyu tahakkuk etmek durumundasınız. Dahasını hatırlatalım paşam! Bu ülke oruç tuttuğu için görevden alınan bir subay gördü. Bu ülke eşinin başında taşıdığı örtü yüzünden terfi alamamış asil insanlar gördü. Bu ülke namazını komutanından gizleyerek kılan nice askerler bildi. Bu ülke öğlen namazına müteakiben kılınacak toplu cenaze namazlarına şahit olacağımız bir katliamdan buram buram keyiflenecek kolunda rütbeyle minare devirecek nice fantezi sahibi işgüzarlar tanıdı! Şimdi duyduk ki hepsi bir ordu evinde istiflenmiş göstermedikleri adaletin dilencisi olmuş yazık! O kadar güzel saklanmışlar ki bulmaya kıyamıyoruz! Umarız ki gelen “ IŞIK” giden karanlığı aratmaz. Umarız ki bu “yaş” tan sonra gelenlerin heybeti de yaş çıkmaz diyordu feride! Esra Elönü- Haber7.com Alıntıdır.
  4. 15 gün daha sıcaklar devam edecek. Duyurulur :))

  5. Bu konuyu bir çobana sorsaydık: "Benim oyum ile mankenin oyunun eşit olmayacağı tek yer alınteri farkıdır. Seni pis Burjuva" derdi sanırım. Çünkü herkes eşit kalmanın derdindedir. Bunun için nice savaşlar yapılmış, nice kelleler verilmiştir. Ayrıca sorduğumuzda, "Eskiden burda su yoktu, elektrik yoktu, kızlarımızı okula göndermezdik, okulumuz yoktu" diyeceklerdir. Bakın aslında ne kadar zekiler değil mi? Kendilerine el uzatan devleti nasıl da seçiyorlar. Ve nasıl da gidip oylarını veriyorlar. Bu konuya manken gözü ile bakanlar elbette aralarında bir fark göremeyecektir. Sürekli tartışma konusu olan Malezya, Iran ve TC'yi karşılaştıralım. Malezya gibi müthiş güzel bir ülke olmak için çok çalışmamız gerekiyor. Örnek vermek gerekirse işsizlik oranında Malezya 34. sırada yer alırken TC 144. sırada. Toplam 200 ülke arasında ilk sırada Monaco var. GPD oranında 30. sırada. Bu oranda TC daha önde yer almakta. Sıra numarası 18. Hemen üzerimizde bir ülke var ki o da Iran. Enflasyon oranlarında 229 ülke arasında 39. sırada. Bu gayet iyi bir rakam TC'nin 158. sırada olduğunu düşünürsek. Bir de Iran'a göz atalım. 212. sırada ki bu gayet kötü bir rakam. Iran doğalgaz üretiminde Birleşik Devletler, Rusya, AB ve Kanada'dan sonra 5. sırada yer alıyor. Malezya 17. sırada. Peki nerde bu Türkiye? 1.014 billion cu m ile 63. sırada. Ülkelerin imajlarını insan haklarına gösterdikleri saygı belirler. Eğer YouTube videolarında başörtülü bir hanımefendi, ağzı holigan ruhlu polislerle kapatılmış olarak görünüyorsa bu çirkin olay ve buna izin veren ülke dünya milletlerinin vicdanında gerekli yerini alacaktır.
  6. mondieu Yukarıdaki yazarla aynı fikirdeyim. Çok büyük olasılıkla referandumdan "Evet" kararı çıkacak. Neyseki sadece üç kişinin oyuna başvurulmuyor. Balkonunun altında limuzini olanlar nerden bilecekler hak ihlali nedir? Acıyı halk çekti ve şimdi de bunun hesabını soracak. Lakin bunun komik bir rakam olduğunu düşünmüyorum. Bu gayet muazzam bir rakam. Olağanüstü de denebilir. Komik duruma düşecek olan hayır oyu verenler olacaktır. Ne kadar ufak olduklarını farkedip, biz neler bekliyorduk bu milletten diyerekten aynaya bakıp güleceklerdir. En azından biz kişisel saygılarını kaybedeceklerini düşünüyoruz. Paketin sadece belirli bölümlerini dikkate almak da son derece hatalı bir davranış olacaktır. Baştan itibaren bir göz atınca aslında herkes yapılacak değişikliklerin demokrasiyi içselleştirmek, insanlara haklarını vermek ve adaleti sağlamak gibi evrensel mesajlar içerdiğini rahatça anlayabilir. Şu halde hayır diyecek olanların parti taassubuna kapılmış kişiler olduğu açıktır. Aksi halde bir insan neden antik Yunanla başlamış ve gelişerek günümüze gelmiş, bazı ülkelerin çabucak ve isteyerek, bazılarının da sancılı bir süreçten sonra kabul ettiği modern ve etik devlet anlayışını hakim kılmak için elzem bir demokrasi anlayışına hayır desin? demirefe Habil yaptığının bedelini tüm kendisini örnek alanlarla birlikte ödeyecektir emin ol. Dikkat et de onun safında yer alma.
  7. Evet diyeceğim. Darbe zindanlarında işkence gören mazlumların ahları yerde kalsın istemiyorum Demokrasiyi tekellerine alanlara hesap sormak istiyorum Modern dünyanın insanlığa sunduğun tüm düşünsellerden nasiplerini alamamış kör cahillerin ezdikleri serçe yüreklere hakları geri verilsin istiyorum Üst seviye çalışan adamlar yola gelsin istiyorum Değişim için atılan en büyük adımda beraber yola çıktıklarımı yalnız bırakmayacağım.
  8. Kişisel tercihler hayatın her alanında özgürdür. Zaten demokrasinin gereği de budur. Bir başkası için ne kadar küçük görünürse görünsün, bir öneri bile, diğeri için özgürlük alanına müdahale özelliği taşıyabilir çünkü seçim yapabilecek şekilde yaratılmış varlıklar olarak kendi irademizi istediğimiz şekilde kullanmak eğilimindeyiz. Başörtüsü de bir seçimdir. Her ne kadar artık o cahiliye karanlığının atlattığımızı düşünüyor olsamda bazen hala kendini tazeleyememiş insanlarla karşılaşmak olasılığı var. Bu yüzden bunu özellikle, üzerine basa basa, tekrarlıyorum çünkü bu işin artık çok sıktığını düşünüyorum. Başörtüsü de bir seçimdir. Her ne amaçla ve her ne şekilde örtülürse örtülsün bu tartışmaya açılamaz. Bazıları bunu batıdani bazıları doğudan ihraç olarak düşünebilir. Bu yanlış elbette. Velev ki öyle olsun bu yine bir tercihtir. Ben hem batının başörtüsünü ve hem de IPod'unu kullanmak istiyorsam bu kimi ilgilendirir. Neden başörtüm minik beyinlerde kocaman bir ur olmak zorunda? Tüm dünya kadınları saygıyı hakederler. Benim veya senin milletinden olması ne değiştirir ki? Bu ırkçı beyinlerin çokk gerilerde kaldığını düşünüyordum ama TC'nin ataerkil zihniyetini unutmuşum sanırım. Yani 30 yaşında yaşam standartlarının düşüklüğünden hastalanıp ölen bir başörtülü Afgan kadını daha mı az değerli? Irakta bir bombanın patlamasında şehit olan iki çocuk annesi başörtülü kadın için eğer başı açık olsaydı daha mı çok gözyaşı dökecektiniz? Lübnan'da Siyonist bombasında hayatını kaybeden bir genç kız üzülmeniz için hangi standartları taşımalıydı? Bu nasıl bir milliyetçiliktir ki acı çeken annelerin ıstırabı kalpleriniz pasını silemiyor? Varın kendi dünyanızda kalın. Biz dünya insanları siz olmadan da mutluyuz.
  9. Yaşam standartlarının yükselmesi "vay..." gibi basit kelimelerle geçiştirilecek bir olgu değil biz insanlar arasında. Çünkü biz en beterinde nasıl yaşanır iyi biliriz. Dileklerin nasıl geçiştirildiğini de iyi bilriz. İsteklerin kapılardan içeriye girmediğini de. Hayatın yaşanılası bir yer olması için ne kadar yaşamın yaşanılamayacak ölçüde ziyan edildiğini de. Okul kapılarında silah tüccarları tarafından zincire vurulmuş beyinlerin nasıl üzerimize geldiklerini de bizzat yaşadık. Sağlık sisteminin hasta ruhlu yöneticilerinin gerçekten hasta insanları nasıl sıraya soktuğunu, saatlerce nasıl beklettiğini de biliriz. Tabi sen bunları yaşamış olmayabilirsin. Bu konuda haklısın çünkü herkes acı çekmedi biliyoruz. Bir kısım seçilmiş gerçekten rahattı. Onların demokrasisi de adaleti de kendileri için işliyordu. Yüksek duvarlı evlerinin içinde, havuz problemleri ile uğraşmaktan başka sıkıntıları yoktu. Bir de var olan güçlerinin ellerinden alınması ama bunun için epey zamanın geçmesi gerekti. Halk kararını vermişse onu yolundan çevirmek gerçekten zordur. Önceleri sefil bir hayat yaşamak istemişti o yüzden farklı bir seçim yaptı. Şimdi sanırım iyi olmayı murat ediyor. Yapılması gereken kişisel tercihlere saygı duymaktır.
  10. Derlerki asla bir kediye sahip olamazsınız o sadece sizin yanınızda kalmaya karar vermiştir. Gerçekten de öyle. Çok kedi baktım ve şu anda da iki kedim var. Özgürlüklerine çok düşkün oluyorlar. Bu yüzden devamlı evde kalmaları imkansız. Bahçeye çıkmaları onları neşelendiriyor. Boyunlarına birşey takılmasına asla izin vermezler. Sudan çok korktukları kesin. Ama benim kedim için bu biraz farklı. Bizzat kendisi suyun içine atlar. Normal tabaktan asla su içmez. Onun için illaki musluğu açmalıymışız, yoksa içmezmiş Kediler mükemmeller.
  11. ramell

    Kedi

    Hepsi birbirinden düzel kediler. Çok tatlılar. Hepsini benim iki kedime kardeş almak istiyorum
  12. politika; Hayatın istediğiniz gibi gitmemesi çok sıkıcı olmalı. Bazen imkansız isteklerde bulunursunuz fakat bunlar duvara çarpıp gelir. O zaman ağır bir ezilmişlik yaşarsınız. En çokta dikkate alınmamak yakar insanı. Sanırım yukarıdaki isteği yapmış bulunan yazar bu duyguları yaşamıştır. Oysaki ne büyük ideallerle kaleme almıştı bu yazıyı. Ne kadar çok şeyi yok saymıştı. Mesela özgürlük idealini görmezden gelmişti. Adalet anlayışını elinin tersi ile kenara itmişti. Kadın haklarına saygı mı? O da nedir? O tip işler sadece Arap Hanımefendilerin ve Avrupalı Rahibelerin defterlerinde kayıtlı. Bir Türk olarak kadınlarımızın erkek egemenliğini çoktan kabul ettiklerini düşünüyorum. Dahası insanların vereceği tepkiyi de düşünmüş olmalı. Kendine gülecek insanları. Yazdıkları için "Ah Tanrım çok komik. Hangi insan bu satırları kaleme alabilir? Kendisinde bu hakkı nasıl bulabilir." gibi hayret sloganları atacak insanları. Onlara verecek cevabı olmadığı, ezildiği zamanlardan nasıl kurtulacağını. Bütün bu zor işleri alt edip yukarıdaki yazıyı kaleme alan kişiye en büyük ödülünü Allah'tan diliyorum. Kimse kusura bakmasın ama bunu hak ediyor.
  13. Bu ilk yazım değil buraya fakat uzun bir süredir ara vermiştim. Yıllar sonra bakalım benim eski forumda neler var dedim. Eskiden gördüğüm yüzlerin bazısı hala burada. Yeni pekçok nick var. Konulara göz attım. İşte o zaman sükutu hayale uğradım. Yeni isimler var fakat yeni fikirler yok. Hiçbirşey değişmemiş. Sayfalarca tartışılmış ama maalesef hiçbir şey değişmemiş. Gülerek başlamamın nedeni de bu. O zamanlarda da birileri büyük harflerle başlıklar atardı. Bu başlıklar genellikle başörtüsü ile ilgili olurdu. Bir hakkın tartışmaya açılamayacağını defalarca tekrar ederdik fakat ertesi gün bu sefer laiklikle ilgili bir başlık görürüdük. O zamanda laik fakat adil ülkelerden örnekler sunardık, deliller gösterirdik. Kimi ünlü simaların adları heryere kazınırdı. Papuç reklamının altında onların imzalarını görürdük veya komik bir fıkranın altında. Ataların ihtişamından gözleri kamaşıp anın karanlığını göremeyenler o kadar çok siyah yap-bozlar kurarlardı ki biz cevaplamaya yetişemezdik. Yıllar geçti. Türkiyede çok şey değişti. O kadar uzak bir zamandan bahsetmiyorum çünkü daha çok gencim lakin burası Türkiye. Alışveriş sepetinizi doldurmak için bile günlerce beklemeniz gerekiyor. Paranız var, arabanız var kimin umurunda. Sosyal statünüz farklı. İyi şeyler de olmuyor değil. Bu forum için birşey diyemeyeceğim henüz ama gene anlamda modernizmin ilk basamığını aştığımız kesin. Mesela insanların eşit olduğu fikri artık tüm çevrelerde kabul görüyor Ne hoş birşey. Arada çoban mı manken mi tartışması oluyor ama o kadarı da olacak. Herkesin yargılanabileceğini gördük. Anayasamızı değiştiriyoruz. Devlet artık benim vatandaşım vardı ya ona neden sormuyoruz diye düşünmeye başladı. Akıllarına gelir olduk. Başka.. İnsanlar haklarını aramaya başladı. Saat 8.00 da gelmesi gereken doktoru 11.00 e kadar ortalarda görünmediği zamanlar çok uzakta kaldı. Hesap sorabiliyoruz. Karatılan hayatların, cinayetlerin, gidip de gelmeyenlerin hesabını sorabiliyoruz. En azından çok az kaldı. Işığın olduğu yerde yeni bir gün doğuyor demektir der Jack London. Umarım o ışık hiç sönmez.
  14. "Bindiğimiz arabanın her yıl yeni modeli çıkıyor, bilgisayarımıza yüklediğimiz program, hatta bilgisayarımız birkaç senede bir güncellenmek istiyor, giydiğimiz kıyafetin motifleri her sene yeni bir çizgiyi kendine rehber ediniyor, vs. Bütün dünyayı kasıp kavuran anbean “güncellenme” mekanizması bir lüksten çok aslında bir ihtiyaç. Bunu adeta bilen metabolizmamız güncellenmenin asıl fiyakalı figürlerini haberimiz bile olmadan yapıyor. Nasıl mı? Adaptasyonun insana ait en değerli, hatta hayati mekanizmalardan biri olduğunu hiç düşündünüz mü? Adaptasyon mekanizması sayesinde fiziksel ve psikolojik bünyemiz adeta bir bilgisayar programı gibi an be an kendini günceller, her gün yeni dünyaya göre yeniden doğar. Yenilenmek güzeldir (bu da bir reklam sloganı olur belki) ama bunu da dış dünyayı referans alarak yapabilmek, zamana ayak uydurabilmek büyüleyici bir mekanizmadır. İnsanoğlu dış dünyaya ayak uydurabilmek için bitmez bir döngü içinde sürekli kendini yeniler. Aksi takdirde ufacık bir tepeye bile çıksanız yaşadığınız oksijen eksikliği size bitmez tükenmez nefes darlığı verirdi. Ya da koştuğunuz zaman kalbinizin hücrelerinizin talep ettiği daha fazla oksijen için "üzgünüz, bugünlük pompalama kredinizi tükettiniz-" tabelası asması, oksijen eksikliğinden düşüp bayılmanıza neden olurdu. Ya da gözleriniz karanlıktan ışığa geçtiği ilk 1-2 saniyedeki kamaşmayı, tekrar karanlığa girene kadar yaşardı. Ya da güneşi her dakika farklı açıyla görüyor olmanız, sizin her dakikaya göre bünyenize ayar çekmenizi sağlar. Ve bu olmasaydı her dakika şaşkınlık ve algılama zorluğu içinde kıvranıp duracaktınız. Bunu en iyi güneşin batmakta olduğu dakikalarda bu hassas ayar mekanizmasını kapatıp uykuya dalarsanız anlarsınız. Aydınlıkta yatıp karanlıkta kalkınca zihniniz yeni durumu (güneşin siz uykudaykenki konumunu algılayamadığınız için) ayar yapamaz ve mini bir iç kaos yaşarsınız. "Jet Lag"; dediğimiz rahatsızlığı yaşayanlar ne demek istediğimizi muhtemelen daha iyi anlıyorlar. Eğer bindiğiniz uçak dikey (kuzeyden güneye) değil de yatay bir uçuş (batıdan doğuya) yörüngesinde ise indikten sonra zaman algınızın vay haline! Sizin otomatik ayar mekanizmanızı zorlayan bir denklemle karşı karşıyasınızdır. Ve uçuş zamanınızın uzunluğuna göre zihninizin bu denklemi çözmesi 3 gün bile sürebilir. Psikolojik adaptasyonlar Bunlar fiziksel dünyamızın adaptasyon solukları. Ancak ;adaptasyonu kullanan sadece o değildir. Psikolojik dünyamız adaptasyon sayesinde en az fiziksel hayat akışımız kadar yerinde ve stratejik adımlar atmaktadır. Yeni bir duygu durumuna alışmayı sağlayan bu mekanizmadır. Bir hadiste sabır musibetin ilk tosladığı anda gösterilendir, sonrası alışmadır tespitinde alışma kavramının işaret ettiği nokta da tam olarak adaptasyonun mekaniğiyle ilgilidir. Söz sahibinin, duygusal metabolizmamızın her şeye uyum gösterebilme yeteneğine işaret ettiği aşikardır. Nietzschenin ;beni öldürmeyen her şey beni güçlendiririfadesinin beslendiği kaynak da yine adaptasyon dediğimiz büyülü süreçtedir. İşte bu yüzden yüksek frekanslı acılardan sonra adaptörlük görevini üstlenecek yas süreci; ihtiyaç duyulan ve adaptasyonun fitilini yakan ;gerekli bir süreç olarak tanımlanır. Bu nedenle bir arkadaşınızı teselli etmek istiyorsanız ona umut pompalamak yerine yeni durumun avantajlarını ortaya döken ve adaptasyonun zorluğunu hafifleten teselli hapları vermeniz daha işlevsel olacaktır. Yine Nietzsche;nin ;umut bütün kötülüklerin anasıdır; yorumu da bundan kaynaklanmaktadır. Umut bir türlü fırsat vermez ki yeni duruma göre ­beyniniz duygusal tansiyonunuzu ayarlasın. Umut hep geçmişe takılmanızı, bir beklentiye girmenizi, adaptasyonun bünyenize karışmasını engelleyen adeta uzun vadeli bir zehirdir. (Buradaki umut;un kastedilen anlamı; hayallerine takılıp akmayı engelleyen hastalıklı versiyonuyla ilgilidir. Yoksa bir taraftan bakışını olaylara göre realize edip tepkilerini yeni duruma göre uyarlarken, bir taraftan da gelecek kurgusu içinde umutlarına bileylenmek bir hastalık değil, yetenektir.) Adaptasyonun suiistimali Tabii her sihirli değnek gibi adaptasyonun da kullanıcı hataları söz konusudur. Örneğin yapılması gereken bir işi ilk 1-2 defa ertelediğiniz zaman bir noktadan sonra iş beyninizde çok istenip de bir türlü yapılamayanlar dosyasına kaldırılır. Çünkü bünyeniz o işi artık öyle kabullenmiş ve onun bu haline (sürekli yapılmak istenmiş ama yapılmamış) adapte; olmuştur. Dolayısıyla işi yapmak konusundaki motivasyonunuz zamanla artsa da eyleme geçme kabiliyetiniz -ilginç bir tezatla- gittikçe düşecektir. Beyniniz sizi eyleme geçemez olarak kabul etmiş ve siz de bu etiketi farkında bile olmadan kabul etmişsinizdir. Örneğin hayatınızda bir yerlere üst üste birkaç defa geç kalırsanız kısa zamanda psikolojik bünyeniz buna da adapte olur ve siz artık her yere geç kalan bir adam statüsüne erersiniz. Veya sigara. Siz aslında sigaranın dumanına bağımlı değil, sigaralı hayata adapte olmuşsunuzdur ve asıl sorun budur. Hatta ilginçtir sigaranın zararlarıyla ilgili haberlere de adapte olmuşsanız eğer, bu konuda da haber işlemez bir duyarsızlık sahibi olmanız akla hiç de uzak bir ihtimal değildir. " Erhan Özden, Zaman.
  15. demirefe Sevgili demirefe; Henry Pena Ruiz Laiklik'i şöyle tanımlıyor. "Bazıları tek Tanrı'ya inanırlar, bazıları çok Tanrı'ya. Bazıları inançlarını gizlerler bazılarının ise Tanrı'sı yoktur. Ne var ki hepsi ortak yaşamaya mahkumdur. İşte bu ortak yaşam bireye, İnsan Hakları Bildirgesi'ne göre hem dinsel ve ideolojik çatışmadan uzak kalacak vicdan özgürlüğünü hem de herhangi bir inança ayrıcalık tanımayacak şekilde oluşacak hak eşitliğini sağlayacaktır. Halkın gücü ortak çıkarları öne almayı amaçlar. Bu güç inançlar söz konusu olduğunda tarafsız kalmayı, yargılama söz konusu olduğunda ise bağımsız düşünmeyi gerektirecektir. Amaç bağnaz ve düşüncesiz bir ortamdan uzak kalmaktır. Bu açıdan bakıldığında Laiklik, belli bir inanç seçimi yapmak değil aksine ortak yaşamın gerektireceği temel şartı oluşturmak ve benimsemektir." "Sadece" diye başlayan cümleleriniz çok ironik ve gerici. Çünkü bir hak "sadece" demek değildir. Kişisel tercihleri sorgulamak kimseye düşmez. Eğer biz demokrasiyi baştacı edinmişsek bu özgürce yaşamak içindir. Birileri kaybedeceklerinin telaşında elbette. Bunlar Ak Parti hükümeti kurulmadan önce de çok ağlamışlardı. Cumhurbaşkanımız seçilmeden önce de. Koskoca adamlar televizyona çıkıp dudakları öfkeden titreyerek, içleri nefret dolu, almayın bu kızları okula diyebiliyorsa, eğer forumdan biri çıkıpta bana kullanım tarifleri sunabiliyorsa, birileri tehditler savurabiliyorsa daha çok yıllar yerimizde sayacağız demektir.
  16. ramell

    DEVENİN BAŞI ....!

    Bir karikatürle kopmayın arkadaşlar. Sizi etkilemek bu kadar mı kolay?
  17. "Bu ülkede İskilipli Atıf Efendi'nin asıldığı günden beri, tesettür gerçek bir aşk ve sabır mücadelesi veriyor... Başını örtmeye karar veren her genç kız, Siyamend misali, Şirin misali, zorlu bir dağ yolculuğuna çıkmış olarak buluyor kendini... Hayatı burnundan geliyor yasaklarla, hayatı zindan ediliyor ayrımcılık ve ötelenmelerle. Ama onun aklında bir tek şey var: Hediye Şelaleler... Allah'ın hediyesine sığınmak ve kurtuluş için veriliyor tüm bu zorlu dağ yolcuğu macerası... Herkes ortaya dökülmüş! Var gücüyle bağırıyor. Kaybetmekten korkanlar, kaybedenlerden daha kızgın. Bir suçluluk psikolojisi mi bu? ‘'Sadece başörtülü ve Müslüman oldukları için bu kızların burnunda getirdik hayatı, ama hala memnun değiliz hayattan'' diyorlar... Hayat! Nedir hayat ve daha fazla hayatın anlamı nedir? Kaybetmekten korktuğumuz her küçük parça, her küçük yük, her küçük anı, her kısa nefes uçucu toplanınca ortaya çıkan çok ağır ve çok uzun bir şey midir hayat? Yok canım! Deprem Profesörü Celal Şengör, başörtülü öğrenciler derse girerse, babalarının malıymış gibi kapıya kilit vuracaklarını, derse girmeyeceklerini söyledi. Halbuki mazeretsiz derse girmeyen hoca için yönetmelik ne der, bilmez mi? İ.Ü. Rektörü Mesut Parlak da, başörtülü öğrenciler derse girerse, notlarının düşürüleceği tehdidinde bulundu. Dikkat edin, "mantık" bilimi rafa kalkmış durumda. Şimdi Parlak'ı Yargı'ya şikayet etsen, bu kez "bağımsız" yargı, ya Parlak'ı haklı bulursa! Haydaa, bu kez de başörtülüye düşük not vermek yasal hale gelir! Dini, ‘dogma' diye niteleyen Şengör'ün, kutsadığı ‘bilim' adına, "Yasak devam etmelidir" demesi, aslında ‘bilim'in faşizan bir dogma haline getirildiğinin ibretlik örneği! Mantık deyince, Şengör şöyle diyor; "Türbanı taktın mı 'şeriat istiyorum' demektir." Peki CHP'nin seçim otobüsünün üstündeki türbanlı kadınlar n'oluyor? Gardiyan devlet, hiç olmazsa "bugün git, yarın gel!" diyordu, ama "mantık" özürlülere kalsa, "bugün git, hiç gelme!" diyecekler! ABD'de ırkçı beyaz çetelerin en meşhuru Klu Klux Klan; "zenciler üniversiteye giremez!" diyordu. 60 yıl önce... Ama bu dehşetengiz dönemi unutamıyoruz! Nedense? Tam kırk yıldır üniversiteleri ve kamu alanlarını yasaklıyorsunuz başıörtülü ve Müslüman kadınlara da ne oluyor? Hayatı burunlarımızdan getirdiğiniz halde hiç eksilmiyor sayımız, sürekli yeni ve genç nesillerle çoğalıyoruz, farkında mısınız?"
  18. Yazınızın sonundaki gülücük olmasa ciddi olduğunuzu düşünecektim. Sürekli birşeyleri yasaklamak istiyorsunuz. Bakın başörtüsü serbest oldu. Oturup bu sefer neleri yasaklayalım düşünelim. Kampüslerde kızlarla erkekleri yan yana oturtalım. Oturmayanları kovalım. Kız öğrencilerin erkek hocalara hergün 3 soru sormalarını zorunlu hale getirelim. Okula siyah renkli değilde pembe renkli kıyafetlerle gelmelerini sağlayalım. O kıyafetleride biz üretelim. Sonunada bir gülücük koyalım. Ben böyle düşünmüyorum. Aslında olması gereken biraz geç olsada olmuş olur. Demokrasiyi baş tacı etmemizin ödülünü almış oluruz. Yıllarını birşeyler bekleyerek geçirmiş olan kitlelere sevinç olur. Başka ülkelerde oluyorda burada neden olmasın?
  19. Yusuf Has Hacip'e göre devletin ideal ve gerçek bir devlet olabilmesi için; akla, adalete, adil ve doğru yasalara dayanması gerekir. Devlet, bireyi mutlu kılmayı amaçlamalı, bireyin gelişmesine ve daha iyi olmasına yardımcı olmalıdır. Buna karşın birey de Tanrı'dan kaynaklanan değerleri özümseyerek erdemli olmaya çalışmalıdır. Böylelikle birey kişilikli olur ve birey-devlet ilişkisi de sağlam temellere oturmuş olur. Devletin asıl amacı, korkutarak kural koymak, kısıtlamalar getirmek ve mutlak itaati sağlamak değildir; bunun tam tersine , mümkün olan en emniyetli şekilde yaşasınlar diye insanları bütün korkularından beri tutmak, başka bir ifade ile, kendisine ya da başkalarına herhangi bir zarar vermeksizin çalışma ve varlığını idame ettirme doğal hakkını güçlendirmektir. Devletin görevi, insanı rasyonel bir yaratık olmaktan bir kuklaya ya da hayvanca davranan birine dönüştürmek değildir. Bunun tam aksine emniyet içinde aklını ve fiziksel varlığını geliştirmesine ve aklını, zincirlerini kırmada kullanmasına olanak sağlamaktır. Aslında devletin gewrçek amacı özgürlüktür. Sadece kurallara mekanik bir biçimde uyma bizi uzağa götürmez. Kant'ın dediği gibi, "Aynı zamanda genel bir yasa olmasını isteyebileceğin bir kurala göre hareket et." Bu söz bize neyi yapmamız gerektiğini değil neyi istememiz gerektiğinin önem taşıdığını belirtmektedir. Seçim yapan insandır ve karar veren de yalnız odur. Öyleyse bütün sorumluluk insana aittir.
  20. ramell

    Face Book Çılgınlığı

    Süper güç olmanın bedeli bu. Bir yerde sorun varsa müdahale etmen gerekir. İllaki çağırırlar. Elbetteki patronlar çağırmaz ve elbetteki kovmak isterler. Saddam'da çağırmamıştı ve zannediliyordu ki Irak halkı batıya düşman. Saddam'ın etrafında onun için canlarını vermeye hazır kişiler görürdük. Fakat yerde sürünen onun başıydı. Fakat zalim diktatörlerin ayağı altında inleyenler ABD'yi kurtarıcı olarak görmeye devam edecektir.
  21. ramell

    Face Book Çılgınlığı

    Sadece davete icabet ediyorlar, öyle değil mi? Çağırılınca gitmemek olmaz.
  22. ramell

    Face Book Çılgınlığı

    O kadar da ileri değil.
  23. ramell

    Face Book Çılgınlığı

    Hayır. Bence bu arşivlenmez. Adamların işi yok da seninle mi uğraşsınlar.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.